Çelebi Süleymân Bey; ve Şehzâde Mûsâ Çelebi ve Şehzâde İsâ Çelebi ibn Yıldırım Bâyezîd Hân'dırlar. Bunların üçü de pederleri Yıldırım Bâyezîd Hân, Timur hâdisesinde merhûm olıcak üçü de Rûmeli'nde birer ikişer sene tavâ‘if i mülûk şeklinde halîfe olup üç birâderi dahi Çelebî Sultân Mehemmed Hân birer takrîb ile katl edüp na‘şların ( ) ( ) âsitânesinde defn eyleyüp müstakil pâdişâh oldu.
Ve Şehzâde Kâsım Hân ve Şehzâde Alî Şâh ve Şehzâde Cihân Şâh ve Şehzâde Velî Hân ve Şehzâde Boğa Hân, bunların cümlesi Koca Murâd ı Sânî âsitânesinde kubbeler içre medfûndur kim niçe yüz aded şehzâdegân bintân [u] nisvân [u] vâlide i sultânlar medfûndur. Cümlesi zer-ender-zere müstağrak sandûkalar içre âsûde olmuş türbedârlarıyla âbâdân ve müzeyyen merâkıd ı pür-envârlardır.
Ve Çelebi Sultan Mustafa ibn Süleymân Hân sene ( ) târîhinde Süleymân Hân Acem seferine giderken Karaman Ereğlisi'ne vardıkda, Şehzâde Mustafâ kânûn ı şehzâdegân üzre pederi Süleymân Hân'ın pây ı semendine yüz sürüp rikâb ı pâdişâhîde otağa varınca hasûd [u] müfsidînlerin hilâf ı inhâlarıyla Çelebî Mustafâ[yı] ma‘nûkan şehîd edüp otak önüne na‘şın bırağup cümle halk Süleymân Hân'dan nefret edüp Şehzâde i mazlûmun mevtine târîh "Mekr i Rüstem"dir, sene ( ) [960]. Ba‘dehû na‘ş ı Mustafâ Çelebi'yi Bursa'ya getirüp bu Murâd Hân türbelerinde âsûde kıldılar. Ammâ Mustafâ b. Süleymân Hân, Eyyûb Sultân'ın kabr i şerîfi cenbinde harem kapusunun cânib i şarkîsinde sa‘îd i şehîd deyü târîhiyle seng i mezârında mestûr bir Şehzâde Mustafâ var. Bunu dahi hançerle urup şehîd etmişdir. Süleymân Hân'ın iki Şehzâde Mustafâ'sı olmak ihtimâli ola. Bunun bâlâda Eyyûb Sultân şehri ziyâretinde evsâfı mufassaldır. Rahmetullah.
................ (2 satır boş) ................
Bu bâlâda tahrîr olunan Osmâncık'dan berü altı aded pâdişâhlar, cümle evlâd [u] ensâblarıyla Bursa'da medfûnlardır kim taht ı evveldir ve bu altı aded pâdişâhların başlarında birer gûne destârları vardır kim asla diller ile ta‘bîr ü tavsîf olunmaz. Görmeğe muhtâc zîh zîh ve yiv yiv [ve] burma burma bir gûne destâr ı diyâr ı Mâhân'dır kim görmeğe muhtâcdır. [237b] Bu destârları sarmağa niçe kimesneler ta‘lîm edüp etmeğe kâdir olamayup destârî vasîfesine mutasarrıf olamadılar. Tâ Âl i Selçukiyyan'dan berü silsile ile birer âdeme münhasır bir kâr ı ibret-nümâdır. Aslâ bir kimseye göstermezler, biri fevt oldukda oğlu destârî olur, du‘âya mazhar olmuş kimesnelerdir. Bu destâr Ebü'l-feth pederinde kalup Ebü'l-feth örf i izâfet sarardı. Tâ fâtîh i {Mısır} Selîm'e gelince, Fâtih Selîm, Mısır'ı feth etdiği gibi Selîmî destâr sardı. Hâlâ tâc ı Âl i Osmân, Selîmî destâr ı Muhammedî'dir. [Ta] Inkırâzu'd-devrân, mü’ebbed olup bozulmaya. Hakkâ ki latîf devlet i Osmâniyân destârıdır.
Bu mahalde Bursa'da medfûn pâdişâhlar Koca Murâd ı Sânî'de tamâm oldu. Rahmetullahi aleyhim ecma‘în.
Murâd ı Sânî oğlu Ebü'l-feth Mehemmed Hân İslâmbol'u sene 857 târîhinde feth edüp İslâmbol'da medfûn olduğu cild i evvelde pâdişâhlar ziyâretinde mufassal mestûrdur.
Evsâf ı ziyâretgâh ı evliyâu'l-ârifîn ve asfiyâu'l vâsılîn huccallahu ale'l-âlemîn
radıyallahu anhüm ecmâ‘în, kaddesenallahu sırrahu'l-mübîn:
Evvelâ şehr i Bursa'ya Âl i Selçûkiyân ve Âl i Osmâniyân'dan ibtidâ Osmâncık üç kerre muhâsara edüp yerine Orhân Gâzî'yi serdâr ı mu‘azzam edüp Orhân Gâzî elinden Bursa şehri feth olaldan berü enderûn [u] bîrûnunda medfûn guzât ı müslimînden cümle şühedâları ve feth [u] fütûhunda bulunan kibâr ı evliyâullahları ve niçe bin ulemâ ve sulehâ ve meşâyih-i sâdât ı kirâmları ve musannifîn ve mü’ellifleri ve selef i vüzerâları ve sâ’ir a‘yân-ı kibârın ziyâretlerin ayân u beyân eder.
Evvelâ Geyikli Baba Sultân: Fukarâ yı Yesevî'den olup Azerbaycân şehirlerinden Hoy ı hüsn-hûydandır. Kûh ı azîmlerde vahşî sığınlara süvâr olup Orhân Gâzî ile sefer eşüp at tavlası gibi bir tavla sığınları var idi, barhanasın bile vahşî gazâllara yükledirdi. Bursa'da iç kal‘a içre Hünkâr Sarâyı kurbunda bir dıraht ı müntehâ dikmişdir. Hâlâ evce peyveste olmuş bir şecer i azîmdir. Kabr i şerîfi Bursa şehri içre ( ) mahallesinde bir tekye i azîmdir kim Orhân Gâzî binâsıdır. Kuddise sırruhu.
Andan müctehid i evliyâ münferid i asfiyâ eş-Şeyh Hazret i Abdâl Mûsâ: Bu dahi Hoca Ahmed i Yesevî fukarâsı idi. Horâsân'dan Hacı Bektaş ile Rûm'a geldi. Niçe yüz keşf [u] kerâmetleri zâhir olmuşdu. Cümleden biri Geyikli Baba'ya kor olmuş âteşi pembe içine sarup hedâyâ yı rumûz gönderir. Geyikli Baba dahi anlara süd gönderir. Rûmûz oldur kim "Sen âteşle pembeyi imtizâc etdirdinse ben dahi leben i hâlis hâsıl olan vahşî gazâlları teshîr edüp at gibi binüp ve südün yiyüp kullanırım" rumûzun etdi. Hakkâ ki ol asrın ikisi de gerçek erleridir. Bursa içre ( ) mahallesinde bir tekye i ma‘mûrda âsûdedir. Bunlar dahi Bursa fethinde bulunmuşlardır. Kuddise sırruhu.
Andan ziyâret-i hazîne i ilm [u] hikmet, yegâne i hilm u ısmet; şeref i ubbâd, bi-nefsihi zühhâd eş-Şeyh Hazret-i Abdâl Murâd: Horâsân erenlerinden olup Bursa fethinde bulunmuşlardır. Mecâzibûndan muzınna-yı kerâme kimesne idi. Bursa'nın cenûbu tarafında şehre hâ’il bir tekye i hıyâbân içinde medfûndur. Ahâlî i Bursa'nın teferrücgâhıdır ve seyyâhân ı berr u bihârın dahi mesîregâh ı geh-gâh'ıdır ve türbe i pür-envârı içre bir kılıcı var kim üç zirâ‘ gelir. Sultân Ahmed bir zirâ‘ mikdârın kesüp teberrüken hazîneye götürmüşdür.
Ziyâret i âfitâb ı nihânî ve kamer i zindegânî el-Mevlâ Şemseddîn Muhammed b. Muhammed b. Hamza b. Muhammed Fenârî;: Yıldırım Hân; ulemâlarının eşbehlerindendir. Yetmiş ulûmda te’lîfâtları vardır. Lâkin bi-emrillah sonra a‘mâ olmuşlardır. A‘mâ olması sebebin eyle yazmışlar kim bir gün bu molla üstâdı Kara Alâeddîn hazretlerinin kabr i şerîfin açup üstadının vücûd-ı şerîfin ter ü tâze görür. Ol mahalde kabr i münevver içinden bir sadâ istimâ‘ eder kim "Hel sadakte, amallâhu nazarek"1 lafz ı dürer-bârın istimâ‘ edince bi-emrillah bir rîh ı âsıf zâhir olup cümle kabrin gubârı Molla'nın gözüne girüp Molla'ya bi-emrillah umy lâhık olur. Meğer Molla yı merkûm "Enne'l-arza lâ ye’külü luhûme'l-ulemâ"2 kelâmına münkir imiş. Niçe sene a‘mâ kalup bir gün Orhân vezîri Ivaz Paşa mezkûr Molla'ya [238a] hâtır-mânde olup eder "Ayâ ol günü görem mi ki ol a‘mâ Şemseddîn Muhammed'in meyyit namâzın kılam" der. Derhâl Ivaz Paşa'nın bu kelâmın a‘mâ Molla'ya yetişdirirler. Mevlânâ dahi buyururlar kim "Cenâb ı İzzet Kahhâr [u] kayyûm u kâdirdir kim bir anda Ivaz Paşa'yı nâ-bînâ ide, bu hakîri sâhib i bînâ edüp anın namâzın bu hakîr âciz kıla" der. Hikmet i Hudâ az müddet geçmeden bir gün Yıldırım Hân, Ivaz Paşa'ya bir husûs içün gazab edüp Ivaz Paşa'nın iki gözlerine mil çeküp Ivaz Paşa a‘mâ olur. Hikmet i Hudâ ol Leyle i Kadr'de Mevlânâ Şems kadre irüp çeşm i nergisleri bi-emrillah rûşen olup Ivaz Paşa'nın cenâzesine imâm olmuşdur. Aceb keşf [u] kerâmet i ulemâdır. Sene 833 merhûm olup Bursa'da kendü medreseleri cenbinde âsûdedirler. İlm i zâhir [u] bâtında kâmil ve mükemmel idi. Rahmetullahi aleyh.
Ziyâret i bahr i vefâ ve kân ı şifâ, rükn i muhterem, kutb ı muhteşem, zâhid i zamâne, âbid i yegane eş-Şeyh Hazret-i Şemseddîn Muhammed b. Alî ya‘nî Hazret i Seyyid Emîr Sultân;: Hüseynî nesebdir. Buhârâ'da müştak olup edâ yı farz içün Mekke i Mükerreme'ye, andan Medîne i Münevvere'ye gelüp ceddi Hazret i Resûl'ü ziyâret ederken Medîne şürefâları "Nedir bu sende sikke i {Âl i} Muhammedî" deyü ta‘n [u] taarruz edüp şürefâ surresin vermezler. Hemân Hazret i Emîr eydür "Gelin ceddimiz huzûruna varup murâfa‘a i şer‘ olalım. Kankımız ırk ı tâhirden ise anlar hükm buyursunlar" deyü cümle şürefâ yı Mekkiyi Hazret i Resûl muvâcehesine götürüp hemân Seyyid Emîr "Es-selâmu aleyke yâ Ceddî" der. Hemân Ravza i Mutahhara içinden {"Ve aleykümü's-selâm} yâ veledî, Muhammed b. Alî" deyü sadâ yı Resûl i Kibriyâ gelüp "Yâ veledî, Rûh ile'r-Rûm, ma‘a'l-kandîl"1 buyururlar. Hemân o mahalde cümle şürefâ yı Mekke hâk i pây i Emîr'e düşüp niçe yüz şürefâlar dahi bile Emîr Sultân ile Rûm'a azîmet ederler. Görseler kim havâda mu‘allak bir kandîl bile menzil-be-menzil gidüp leyle i muzlimde üzerlerine nûr gibi şu‘le verüp tâ ki şehr i Bursa'ya dâhil olduğu gibi ol kandîl sönüp gâ’ib oldu. Emîr Sultân cümle fukarâlarına eyitti: "Ey ihvân ı bâ-safâlar, bizim ömrümüz, kandîl bu şehrde sönüp makâmımız bu şehr olması işâretidir" buyururlar. Hemân a‘yân ı Bursa Emîr Sultân'ın hâk i pâyine yüz sürüp dörd kerre yüz bin âdem mürîdi oldular. Zîrâ ol nûr ı kandîl ile azîzin Bursa'ya dâhil olduklarını her menzîlde cümle âşıkân görüp Bursa halkı dahi üç gün üç gice o kandîli temâşâ edüp ulu sultân olduğun müşâhede etdiklerinden cümle kibâr ı Bursa Hazret i Emîr'den cihâz ı fakrı kabûl edüp fukara yı ( ) ( ) oldular. Bizzât Yıldırım Bâyezîd Hân rikâblarında piyâde yürüyüp bey‘at-kerdeleri olduklarından mâ‘adâ Yıldırım Bâyezîd Hân Nilüfer Hânım nâm ı cânım olan kerîme i afîfesin Emîr Sultân'a tezvîc edüp azîm sürûr [u] şâdmânlar oldu. Diyâr ı Rûm'da bir velvele-ârâ yı azîz oldu kim cihânda yegâne i asr oldu. Hattâ Yıldırım Hân Ulu Câmi‘i binâ edüp evvel cum‘a namâzı edâ olundukdan sonra Yıldırım Hân, Emîr Sultân'a eydür "İyi câmi‘ olmadı mı sultânım", der. Emîr Sultân eydür: "Katı müzeyyen câmi‘ olmuş ammâ ortasında beş on küp katresi harâm hamr gerekdir kim gelüp giden cemâ‘atler şarâb ı mel‘ûndan şürb edüp gideler, hemân ol eksikdir" deyince Yıldırım Bâyezîd Hân eydür: "Yâ Sultânım! Bu ibâdethânedir. Hiç ne mümkündür kim böyle câmi‘de şarâb ola" deyü cevâb eydür. Hemân Emîr Sultân eydür: "Bak a Yıldırım, bu câmi‘i sen binâ edüp içine şarâb komağı irtikâb etmeği ma‘kûl görmedin, sen ki Cenâb ı Bârî'nin yed i kudretiyle bir katre menîden halk etdüğü tılısım ı ism i a‘zam ve arş [u] kürs-i kerrûbiyyândan efdal ü eşref beytullah olasın. Husûsan benî Âdem hakkında Allah "Kalbü'l-mü’mini arşullah"2 diye. Sen ol arşullah içre Allah'dan havf etmeden niçe gice ve gündüz şarâb ı habîs korsun" deyince hemân Yıldırım Hân irşâd olup şarâba tevbe eder.
Menâkıb ı Emîr Sultân : Timur Acem diyârından hurûc [238b] {idüp} Bursa üzre gelirken Hazret i Emîr'e derler kim: "Sultânım, Bursa üzre bâğî geliyor. Ahvâl i fukarâ neye müncer olur" derler. Emîrde eydür: "Tahta'l-kal‘a sâhibi işini bilir. Eskici Koca'ya ve Hazret i Hızır'a ısmarlamışdır. Anlar ser i kârda me’mûrlardır. Anlar bilür" derler. Âhir i kâr Yıldırım Bâyezîd Hân münhezim olup âhirete intikâl etdikden sonra Emîr Sultân bir tezkire tahrîr edüp "Var şu varakı Timur ordusunda bir Koca Eskici vardır, ana teslîm eyle. Bu menzilden hareket buyursunlar" deyü bu tezkîreyi bir fukarâsına verüp der-akab dervîş tezkireyi Eskici Koca'ya teslîm edince "Azîz hazretleri eyle mi buyurdular. Nola bu mekândan kalkalım" deyü iğnesin başına sokup gayrı âletlerin tobrasına koyup kalkınca azametullah Timur ordusunda bir kurulmuş hayme ve hargâh kalmayup cümle asker i Timur ol mahalden nakl edüp gürûh gürûh giderler. Meğer ol eskici kutbu'l-aktâb imiş. Niçe bunun gibi menâkıbları var. Bir mücelled kitâb Menâkıb ı Emîr Sultândır.
Târîh i vefât ı Emîr Sultân oldu :
"İntikâl ı emîr" sene 833.
Bursa şehrinin hâricinde cânib i şarkında bir mürtefi‘ hevâdâr yirde bir kubbe i azîm içre medfûndur. Bâb ı mu‘allâsının kanatları serâpâ gümüş pullar ve gümüş halkalar ve gümüş musanna‘ kuffeller (?) ile müzeyyendir. Ve atebe i süflâsı dahi bi'l-cümle gümüş eşikdir. Bu kapudan aşağı altı kade[me] taş nerdübân ile âsitâne i sa‘âdetine nüzûl olunur ve cümle der-i dîvârının enderûn [u] bîrûnu serâpâ ibret-nümûn nakş ı bukalemûn Kâşî çînidir. Ve pencerelerinin dörd adedi cânib i garba Bursa sahrâsına nâzır tuc revzenlerdir. Dörd penceresi dahi kıble cânibinde câmi‘ haremine nâzırdır. Ve bu âsitâne içre olan maslûbât mücevher eşyâlar meğer Ravza i Mutahhara'da ola. Ve bunda olan zî-kıymet ibrişim hâlîceler bir âsitânede yokdur ve kabr i şerîfin cânib i erba‘asında niçe yüz altun ve gümüş çerağlar ve mücevher kanâdîller ve kırkar ve ellişer vukıyye gelir zeheb i hâlis mutallâ şem‘dânlar ve çerâğdânlar ve buhûrdânlar ve gül-âbdânlar ile müzeyyen âsitâne i münevverdir. ( ) Ve sandûka i şerîfinin cânib [u] etrâfında Yâkût ı Musta‘sımî ve Şeyh ve Bekrî ve Abdullah-i Kırımî ve Hâlidî ve Demirci Kulu ve Zehebî ve Şeyh ve İbnu'ş-Şeyh Dede Mehemmed ve Karahisârî ve Karahisârî Hasan Çelebisi hattıyla mezkûr hattâtların kelâm ı izzetleri var kim her biri birer dahme i Efrâsiyâb değer kelâm ı izzetlerle müzeyyen olmuşdur. Ve sandûka i şerîfi zerdûz harîr ile mestûrdur. Ve ser i sa‘âdetleri mahallinde yeşil imâme i Hüseynî ile bir mehâbet [u] salâbet üzre âsûdedirler kim âdem bu âsitâneye girdikde berk i hazân gibi dir dir ditrer. Ba‘zı kimesneler âdâbından içeri girmeyüp ser i sa‘âdetleri tarafındaki pencereden Fâtiha tilâvet edüp gider. Kabrinin kıble tarafı bir şîrîn câmi‘ i münevverdir. Hareminin cânib i erba‘ası fukarâ hücreleridir. Ve bir imâret i it‘âmı var, şeb u rûz ni‘meti âmme i nâsa mebzûldur. Niçe bin keşf [u] kerâmetleri zâhir olmuş mutasarrıfînden ulu sultândır.
Menâkıb : Kaçan kim Sultân Selîm i Evvel Bursa Yenişehri'nde karındaşı Sultân Ahmed'i şehîd edüp Bursa'da cümle ecdâdların ziyâret edüp andan Emîr Sultân'ın âsitâne i sa‘âdetine gelüp rûhâniyyetlerinden istimdâd taleb edüp ziyâret ederken hemân Hazret i Emîr merkadinden, "Ya Selîm, 1" âyeti sadâsı gelüp cümle huzzâr [u] züvvâr istimâ‘ edüp "Müjde pâdişâhım, sanâ Mısır fethi tebşîr olundu" deyü Selîm Şâh'ı âgâh etdiler ve Kemâl Paşazâde Ahmed Efendi bu niyyete "el-Fâtiha" dediler. Fâtiha i şerîfi dahi Hazret i Emîr'in kabri içinde tilâvet olunduğun işidüp Mısr'a gitdiler ve feth etdiler. Hazret i Emîr bu mertebe ulu sultândır.
Ve müftî i esrâr ı ilâhî, mücâhid i envâr ı nâ-mütenâhî, eş-Şeyh Abdurrahmân b. Alî, ibn Ahmed el-Bistâmî: İlm i tefsîr ve hadîs ve fıkıhda fakîh i bî-misâl idi. İlm i şi‘rde dahi füsahâ-yı bulegâdan bî-bedeldir. Kendüler Bursa'da sâkin olduklarına bu ebyât ı belîga anlarındır. Müfred
Fakîr [u] garîb ete'r-Rûm zâyiren
De‘a Abdurrahmân el-mukîm bi-Bursa2
Yine Bursa şehri içre medfûndur.
Ve eş-Şeyh Abdüllatîf Makdisî ibn [239a] Abdurrahmân ibn Alî ibn Gânim el-Ensârî'dir: Bunlar Konya'ya varup Sadreddîn i Konevî hazretlerin ziyâret ederken türbe i pür-envârdan bir el zâhir olup bu şeyhi dâmeninden çeküp sandûka yanında oturdup "Ikra‘ Yâsîn i şerîf" sadâsı istimâ‘ olunca hemân azîz i merkûm savt ı a‘lâ ile azîz Yâsîn i şerîfi tilâvet eder. Keşf u kerâmet sâhibi azîzdir. Andan Bursa'ya gelüp sene 856 târîhinde Zeynîler Zâviyesin binâ edüp anda medfûndur. Çelebi Mehemmed Hân asrında bundan ulu sultân ma‘lûm değil idi.
Andan zâhid i zamân(e), âbîd i yegân(e) Mevlânâ Muhammed Şâh ibn Molla Yegân: Murâd ı Sânî ulemâsından olup Zeynîler'de medfûndur.
Ve Mevlânâ Yûsuf Bâlî ibn Yegân: Telvîh kitâbına mu‘teber hâşiyesi vardır. Şehr i Bursa'da medfûndur. Niçe ulûm ı garîbe ve acîbeye mâlik idi.
Ve Mevlânâ Seyyid Ahmed b. Abdullah ı Kırîmî: Bunların dahi Telvîh'e muğlak şerhi vardır. Murâd Hân ı Sânî'nin Merzifon'daki medresesine müderris olup ba‘dehû Bursa'da medfûndur.
Ve Mevlânâ İlyâs b. İbrâhîm: Şehr i Sinobîdir. Bunlar gâyetü'l-gâye serî‘u'l-kalem olduklarından bir günde muhtasar Kitâb ı Kudûrî'yi yazmışlardır kim makdûr ı beşer değildir. Ve Fıkh ı Ekber'e mu‘teber şerhi vardır. Bursa'da Zeynîler cenbinde âsûde.
Ve eş-Şeyh Akbıyık Sultân: Fukarâ yı Bayrâmiyândandır. Zamân ı Murâd Hân ı Sânî'de pîşvâ yı tarîk olup niçe bin fukarâ mürîdi var idi. Âhir aşk ı İlâhî ile merhûm olup Bursa içre ( ) ( ) mahallesinde tekyesi içinde medfûndur.
Eş-Şeyh Uzun Muslıhiddîn: Bakar Göresi'ndendir. Bursa'da Şeyh Tâceddîn hazretlerinin merkad i pür-envârlarında bir hasır burya üzre kırk gün Yâsîn i şerîf tilâvet edüp kırkıncı gün kabr i şerîf üzre bi-emrillahi Te‘âlâ rûh teslîm edüp gasl ederler. Tâceddîn hazretlerinin yanında defn ederken bir dest i mübârek kabr i Tâceddîn'den zâhir olup dest i şerîfiyle Şeyh Muslıhiddîn'e yer eyledügün cümle huzzâr ı meclis gördükleri tevâtüre irmişdir.
Ve Mevlânâ Muhammed Şâh b. Alî b. Yûsuf: Âl i Fenârî'dendirler. Ebü'l-feth asrında vücûda gelüp Zeynîler civârında medfûnlardır.
Andan kutb ı âlem i rûhânî, ma‘den i hikmet i Rabbânî, Hazret i Monla Fenârî : Aleyhi rahmetü'l-bârî. Murâd ı Sânî'nin ve Ebü'l-feth'in zamânında hâce i âlem ü âlim idi. Cemî‘î ulûmda te‘lîfâtı vardır. Mevtine târîhdir: Cennetü'l-Firdevs, sene 834. ( ) ( ) ( )
Andan meczûb ı vahdet, meslûb ı izzet eş-Şeyh Hazret i Abdâl Mehemmed: Şâh-râh üzre güzel âsitânesi var. Âyende vü revendeye ârâmgâh [u] ibâdetgâh, tekye i safâ-gâhdır.
Ve eş-Şeyh Sultân Ramazân Baba: ( ) ( ) ( ) cânibinde bir çemenzâr ve hevâdâr yirde medfûndur. Pâ-bürehne ve ser-bürehne ârif i billah fukarâ yı Bektâşiyânları vardır.
Ve eş-Şeyh Hazret i Cenûbî Efendi: Mevlevîhâne şeyhi olmağıla tekye sâhasında medfûn azîzdir.
Ziyâret i kutb ı âlem i rûhânî ve ma‘den i hikmet i Rabbânî, eş-Şeyh Hazret i İshâk-ı Kâzvinî: İsm i şerîfleri İbrâhîm'dir, künyeleri Ebû İshâk'dır. Vâlidesi Şehriyâr Hâtûn idi. Ermen krallarının kızı idi. İslâm ile müşerref olup Akçakoyunlu pâdişâhlarının birine menkûha olup Hicret i Nebevî'nin üç yüz elli iki Ramazân'ında düşenbe gicesi vücûda gelüp ( ) ( ) ( ) zamânında iştihâr bulup kutbu'l-aktâb mertebesinde iken merhûm olup Erzurûm'da Tebriz Kapusu'nun iç yüzünde bir kulle içinde medfûndur. Revân kal‘asında mütehassın olup bizzarurî Van'ı kızılbaşa veren Şehîd Murtazâ Paşa, Ebû İshâk ile bir kubbede yatır. Bu hakîr ol âsitâneyi ziyâret etdiğimizde bir ak sakallı pîrezen bir avret türbedârı var idi.
Sebeb i Menâkıb : Sene ( ) târîhinde Abaza Paşa celâlî olup Erzurûm'da kapandıkda sekbân haşerâtları Kânköy nâm bir karyeye varup niçe avânlık edüp köy içre niçe fesâdâtlar ederler. Bir hânda bir mahbûbe Yar-meni kızı haber alup anı tasarruf etmeğe kasd edüp Ermeninin hânesin basarlar. Hemân Ermeni kızı ol mahalde yüzün göğe dutup [239b] "Ey Ebû İshâk Sultân, beni bu zâlimlerin elinden kurtar. Allah ile ahdim olsun, tapduğun Muhammed dînine girüp senin türbene hizmet ideyim" deyü derûn ı dilden Cenâb ı Bârî'ye teveccüh i tâm edince, bi-emrillahi Te‘âlâ ol duhter ak sakallu pîr olup durur. Eşkıyâ sekbânlar içeri girüp kızı tecessüs ederler. Mümkün olup bulamayup hâ’ib u hâsir giderler. Andan ol sakallı kız âsitâne i Ebû İshâk'a gelüp cümle huzzâr ı meclis huzûrunda İslâm ile müşerref olup türbedâr olmuşdu. Hakîr üç kerre manzûrımız olup hayr du‘â yı pîrezen ile behre-mend olmuşduk. Bu Bursa içre olan Ebû İshâk Kâzvinî'nin makâmıdır kim Yıldırım Bâyezîd Hân binâ etmişdir. Deveciler mezâristânının mukâbelesinde bir tekye i dervîşândır.
Ve ziyâret i Sığır Pazarı evliyası ve ( ) ( ) ( ) ( ) ( ).
Ve ana karîb ziyâret i Dâvûd Baba: Fukarâ yı Yesevî'dir. Âyende vü revende dervîşân ı zî-şânlara mihmân-câydır.
Ziyâret i sâhib i yakîn i bi-gümân, halvet-nişîn i bî-nişân, Hazret i Çekirge Sultân: Eski Kaplıca'da Gâzî Hudâvendigâr Murâd Hân türbesi önünde başka bir âsitâne i fukarâdır. ( ) ( ) ( ) ( ).
Ziyâret i Şâdî Sultân: Emîr Sultân kurbunda âsûdedir.
Ve Abdullah Efendi: Musannif ve mü‘ellif ve bahr i me‘ânî kimesnedir.
Ve eş-Şeyh Emîr Âlî Efendi: Tarîk i Halvetî'den niçe kerâmâtları bâhir olmuş ârîf i billahdır.
Ve ziyâret i sultân ı dünya vü dîn, sîmurg ı Kâf ı yakîn, Sultân Karaca Mecîdüddîn ( ) ( ) ( ) .
Ve ziyâret i Karanfilli Dede: Bursa'nın cânib i garbîsinde Hasan Paşa Kapusundan taşra Karanfilli tekyesinde yatır.
Ve ziyâret i Sünbüllü Dede: Tatarlar Kapusundadır.
Ziyâret i eş-Şeyh Alî Mest;: Tatarlar Kapusundan içeri tekyesinde âsûdedir.
Ve ziyâret i berkeşîde dergâh ve nâyibanullah Hazret i Şeyh Fazlullah: Kibâr ı evliyâullahdan ulu sultândır.
Ve Molla Arab Cabbârî Hazretleri: Dağ dibinde câmi‘i sâhasında medfûndur.
Evsâf ı ziyâretgâh ı sâkin i külbe i subhânî ve ârif i samedânî eş-Şeyh Hazret i Zeynüddîn Hâfî ( ) asrında
................ (1 satır boş) ................
El-Mevlâ Aşcızâde: Deryâ yı ulûmdur.
Ve Hüsâmeddîn Çelebî: Zâhir ü bâtını tekmîl etmiş zât ı mükerrem imiş.
Ve Hâlis Dede.
Ve eş-Şeyh Seyyid Alî-i Belhî: Tarîk i Nakşıbendî'de ulu sultândır.
Ve Yoğurdlu Baba: Horâsân erenlerindendir.
Ve Hayâlî Efendi: Hayâlî kitâbının mü‘ellifidir.
Ve Hayâlî civârında eş-Şeyh Alîyyüddîn Efendi.
Ve ziyâret i kutb ı gavvas ı deryâ yı dîn, bâtın ı bahr i yakın eş-Şeyh Hazret i Tâcüddîn: ( ) ( ).
Ve gavs-ı azâm mertebesinde Hazret-i Zeynüddin:
Bunlar dahi te‘lifât sahibi deryâ yı ulûm kimesnedir.
Ziyaret i ma‘den i hikmet i Rabbânî ve âfitâb ı nihânî eş-Şeyh Hazret i Karamânî : ( ) ( ) ( ) ( ) ( ).
Ve eş-Şeyh Hazret i Abdüllatîf Efendi ve eş-Şeyh Hacı Halife : Tarîk i Bayrâmiyye'de ulu sultândır. Ve eş-Şeyh Abdül‘azîz Efendi.
Ve ziyâret-i eş-Şeyh Hazret i Safiyyüddîn. ( ) ( ) ( ) ( )
Ve Mu‘allimzâde Muhammed ibn eş-Şeyh Muslihiddîn i Rûmî: Mütebahhirînden gavvâs ı me‘ânî Çelebî imiş. Te’lîfâtları mu‘teberdir {mevtine târîh i güfte i Hayâlî
Makarr olsun âna firdevs i a‘lâ1 sene 980}.
Ve âmil-i âlim ü âlî eş-Şeyh Hazret i Seyyid Alî: Mekkevî'dir.
Ve Mevlânâ Hasan Çelebi: Müfessir ve muhaddis kibâr ı ulemâdandır.
Ziyâret i imâm ı sahib i sadır ve hümâm ı âlî-i kadir el-Mevlâ Hazret i Molla Husrev b. Hızır: Dürer ü Gurer sâhibi sultân ı ulemâdır. Bunlar dahi Zeyneddîn Hâfî yanında medfûndur. Anda bir küçük savma‘ası vardır. Gâyet muzlim künc i ibâdethânedir. Dürer [ü] Gurer'i anda te’lîf etmişdir. Bu hakîr teberrüken ol savma‘a i kâr ı ma‘ârifde bir hatm i şerîfi tamâm etmeyince taşra çıkmayup sevâbın Molla Husrev rûhuna hîbe etdik.
Ve eş-Şeyh Abdüllatîf Makdisî: Yıldırım Hân imâmı idi.
Ve Hızır Şâh Efendi: Müfessir ve muhaddis ve mü’ellifdir.
Ve Sarımsakcızâde Süleymân Efendi: Eski Kaplıca kurbunda başka bir merkad i pür-envârı vardır. Âl i Osmân diyârında ve gayrı diyâr ı İslâmlarda tilâvet olunan Mevlûd i Şerîf kitâbın bu Süleymân Efendi [240a] te’lîf etmişdir ve Yıldırım Hân Câmi‘i kurbunda kabr i kadîdler bir gâr ı azîm içre niçe yüz yıldan berü meyyitler kadîd olup ter ü tâze zâhir ü bâhir yatırlar, medfûn değillerdir.
el-Mevlâ Seydî : Alî ahfâdındandır. Bursa cebbânesinde medfûndur.
el-Mevlâ Bağdâdîzâde Hasan Çelebi b. Yûsuf el-Bağdâdî: Kebûter rûhu ten kafesinden pervâz edüp Bursa'da Zeynîler'de meks edüp anda âşiyân etdi. Ol makâm hâlâ ziyâretgâh ı ünâsdır.
el-Mevlâ Hüsâmeddîn Hüseyn b. Muhammed b. Hüsâmeddîn eş-şehîr Kara Çelebizâde: Emîr Sultân Câmi‘i önünde medfûndur.
Ziyâret i rükn i muhterem ve kutb ı muhteşem, zâhid i zemâne, âbid i yegâne eş-Şeyh Mehemmed Üftâde Efendi: Üsküdarî Mahmûd Efendi'nin pîşvâsıdır. Bunlar tarîk i Celvetî'dir. Lâkin Mahmûd Efendi tarîk i Celvetî ser-çeşmesidir ve Üftâde Efendi Bursavîdir. Yine Bursa'da iç kal‘a içre câmi‘lerinde medfûndur kim bir tekye i mu‘azzamdır. Mevtine târîh:
Düşdi ıskât ı bâ ile târîh
Geçdi Üftâde Bursa'nın kutbı1 Sene 988.
Kerâmât i celîle ve makâmât ı aliyye sâhibi idi.
Dostları ilə paylaş: |