Sebeb i binâ yı Cisr i Irğandı: Lisân ı Türkî'de ırğandı, ırğalandı, salındı ma‘nâsınadır. Sene 722 târîhinde Orhân Gâzî Bursa'yı feth edüp bir mücâhid i fî-sebîlillah, âşık ı cân vakt i Şâfi‘î'de hammâma giderken bu cisr mahallinde bir sadâ zâhir olup "Çıkayım mı, varayım mı" deyü feryâd eder. Ol gâzî dahi dal kılıç olup "Çık hey anasını fülân etdiğim" deyüp sadâ gelen mahalle bir satur urunca hemândem ol mahalden güldürredek kenz i azîm cereyân edüp zemîn ırğalanup sarsılır. Bu gâzî, âlem i hayretde kalup şaşar. Görse kim derenin için Kaydefâ sikkesiyle mümessek altunlar yığılup derhâl Orhân Hân'a gelüp ser-güzeşt i kenzi bir bir takrîr eder. Orhân Gâzî eydür "Yâ ne haber etdin. Allah sana müyesser etmiş. Var Bursa içre hayrât [u] hasenâtlar eyle" deyü destûr ı şâhî ile gelüp cümle mâlı hânesine taşıyup öşrün beytü'l-mâl ı müslimîne verüp bu cisr i azîmi binâ edüp anın çün Irğandı Cisri derler, ibret-nümâ cisrdir.
Şehr i Bursa'nın enderûn [u] bîrûnunda sağîr ve kebîr cümle kırk sekiz cisr var. Ve bu şehr i Bursa'nın niçe yüz esvâklarında dekâkînler üzre üzüm asmaları hâsıl olup salkım salkım gûnâ-gûn engürler ile âvîzeler olup hıyâban ı sâyedâr üzüm asmaları ile zeyn olmuş bâzârlardır. Ve ba‘zı meydâncıklarda çınar ı müntehâ ve bîd i ser-nigûn ile müzeyyen sûkları vardır. Zirâ bu şehir bâğ ı İrem-misâl bir ravza i Rıdvânlı şehrdir kim kırk yedi bin bâğ [u] bâğçe ve bostân [u] gülistândır, deyü tahrîr olunmışdur. Aşağı şehrin her hânesinde birer hadîka i "İreme zâtü'l-imâd" misillü bâğçeler mukarrer olduğundan mâ‘adâ her birinde havz ve şâzirvân mukarrerdir.
Der-sitâyiş i mesîregâh [u] teferrücgâh ı Bursa
Evvelâ cümlesi üç yüz altmış altı seyrangâh [u] ârâmgâhdır. "Gün başına birer mesîregâhımız vardır", deyü ahâlî i Bursa iftihâr edinirler, muhakkakdır dahi ziyâde olmak ihtimâli vardır. Zirâ her bâğ [u] bâğçesinde âdem gâib olur gülistân [u] bostânlardır.
Ammâ cümleden mukaddem mesîregâh ı nazargâh ı Hudâ Bunarbaşı: Yalçın kayalardan âb ı hayâtlar cereyân edüp matbahlarında kebâblar pişüp tenâvül olundukda âb ı hayâtından nûş edüp ân ı vâhidde yine âdem acığır. Böyle bir serî‘u'l-hazm âb ı hayvândır. Bu mahalde bir câmi‘i var. Arab ve Acem'de Bınarbaşı nâmıyla meşhûr bir mesîregâh-ı cây ı sürûr [u] mekân ı ferah-fezâdır.
Andan mesîregâh ı Mevlevîhâne: ( ) Binâsıdır. Haftada iki kerre mukâbele i Mevlânâ olup cümle ehibbâ vü dûstân cem‘ olup ders i Mevlânâ'ya hâzır olup semâ‘ ı safâdan sonra çemenzâr sahrâsında cavk cavk dilârâ ve üftâdeler zevk u safâ ederler.
Ve mesîregâh ı Abdâl Murâd Sultân: Cebel i Ruhbân'ın dâmeninde bir püşte i âlî üzre bir vâdîdir kim cümle şehr i Bursa ferâde ferâde her âsâr ı binâsı nümâyândır. Ve bir çemenzâr ı ferah-fezâ zemîni vardır kim sun‘ ı Perverdigâr ile arzı gûyâ yeşil dühâvî katîfe ile döşenmişdir. Ve bu âsitânede eflâke ser çekmiş çınar ı müntehâlar ve kara ağaçlar ve bîd i ser-nigûn ve ar‘ar u şimşâd ve servî dırahtları var kim sâye i zıll [u] himâyesinde on bin âdem meks etse kifâyet eder. Ba‘zı dırahtda yaban asmasından ve habl i kavîden salıncaklar vardır. Yârân u dilberân ı zarîfânlar binüp salınup birbirlerine salıncak kolanı çekerler ve birkaç yerinde mecma‘ ı zurefâ mastaba soffaları ve namâzgâh soffaları vardır ve matbah ı it‘âmlarından mâ i cârîler ile kebâb dollâbları vardır. Germâ-nerm âteşde kebâbı su çevirüp bir kebâb olur, âdem çevirmeğe ihtiyâc değildir. Âb [u] hevâsı ve medd i basarı yerinde hoş hevâ bir mesîregâhdır. [229b]
Mesîregâh ı Fısdıklı: Sanavber dırahtlarıyla ârâste ve gülistân ile pîrâste olmuş bir nihânîce kûşedir. Ammâ gâyetü'l-gâye latîf hevâsı vardır.
Ve Teferrücgâh ı Karanfilli: Kaplıca râhı üzre bir ârâmgâh ı hûbândır.
Ferahgâh ı Kaplıkaya: Bir kûhsâr-ı çengelistân ve dırahtistân ve çemenistân ı Hüdâyî yerdir. Eser i binâdan bir âsâr yokdur, ammâ câna safâ, rûha gıdâ verir âb ı câriyeleri ve gûn-a-gûn mürgân ı andelîb i hoş-elhân ile memlû bir cây ı sürûrdur.
Ve safâgâh ı Çamlıca: Bu dahi dıraht ı bî-pâyânın sâyesine âfitâb ı âlemtâbın tâb ı tevâli te’sîr etmez bir hıyâbân ı Acem-misâl kûyâh ı kadîmdir.
Ve ârâmgâh ı Kasr ı Abdülmü’min: Bu dahi medhden müberrâ bir teferrücgâhdır.
Ve ziyâretgâh ı Ayn ı Asâ: Şehrin cânib i şarkîsi hâricinde nîm sâ‘at ba‘îd zeyl i Cebel i Râhib'de kestanelik ormanı içre bir aynü'l-hayat kaynayup cereyân eder. Hazret i Emîr bu ferah-fezâya varup tecdîd i vuzû‘ edindikde mübârek dest i şerîflerindeki asâyile zemîne dürtüp bir âb ı hayât zâhir olur kim âb ı hayâtdan nişân verir bir âb ı hoş-güvârdır. Anınçün asâ suyu nâmıyla şöhret bulmuşdur. Ve Emîr Sultânın ma‘bedhâne soffası var bir çemenzâr yerdir. Gâyet iri kestânesi olur. Cümle aş[ı]lama şecerlerdir kim dânesi kırkar dirhem kestânesi olur.
Ve mesîregâh ı Sobran: Eser i binâsız bir âlî makâmdır kim cümle kestâne dırahtlarıyla müzeyyen olmuşdur.
Cilvegâh ı Alî-yi Mest: Âyende vü revende içün bir tekyedir kim gâyet ma‘mûrdur.
Sürûrgâh ı Kadı Yaylası: Cebel i Ruhbânın nısfından aşağı beş sâ‘atde urûc olunur. Cihânnümâ bir püşte üzre kestâneli bir çemenzâr ı hevâdâr yerdir.
Ve temâşâgâh ı Okmeydânı:
................ (4 satır boş) ................
Evsâf ı mesîregâh ı Cebel i Ruhbân, ya‘nî Keşiş Dağı
Bu nâm ile müsemmâ olmasının sebebi oldur kim Ayasofya'dan bıtrîk ve râhibler riyâzat ile tayerân edüp bu cebelde meks edüp sâkin olurlardı. Anınçün Keşiş Dağı derler. Bursa şehrinin cânib i kıblesinde şehre hâ’il, eflâke ser çekmiş bir kûh ı bâlâdır.
Evsâf ı cibâlleri beyân eder
Evvelâ Hâlık ı eflâk, Rabbu'l-‘ızze yüz kırk sekiz cibâl i azîm halk edüp rûy ı zemîne kilid urmuşdur kim vech i arza zelzele vâkı‘ oldukda bu dağlar mismâr gibi zemîni zabt eder. Bu kûh ı azîmlerin hakkında Hallâk ı âlem Kur’ân ı Azîm'inde buyurur. Âyet 1 buyurmuşlardır. Tefsîr i şerîfinde "mekâlîd", kilid ile tefsîr olunmuşdur. Ya‘nî "Habîbim, biz dağları yer yüzüne kilid gibi kilidleyüp halk etmişiz", diğer âyet i şerîf 2 âyetleri bu ma‘nâyı îhâm eder. Ve seyyâhân ı hukemâ yı kudemâ eyle vâkıf ı esrâr olup yazmışlar kim "İklîm i evvelde 19 cebel i azîmdir, iklîm i sânide 27 cebeldir, iklîm i sâlisde 31 cebeldir, iklim i râbi‘de 24 kûhdur, iklîm i hâmisde 29 cebeldir, iklîm i sâdisde 36 dağdır, iklîm sâbi‘de 32 cibâl i azîmlerdir" deyü cümle coğrâfiyye, Atlas Minor'da, Paya Monat'da (?) ve cümle hey’et kitâblarında bu cebel i azîmler böyle tahrîr olunmuşdur. Ammâ cümle cebellerin başı Cebel i "Kâf"dır kim Cenâb ı Bârî, hakkında âyet 3 âyeti nâzil olmuşdur kim cebel i Kâf dünyayı ihâta etmişdir.
Ammâ Moskov tarafında buz deryâsı tokuz ay şitâdan müncemid olup Kalmuk küffârları ol buz deryâsı üzre yetmiş günlük buzu beş gün beş gice geçüp Kûh ı Kâf dibinde bilâ teşbîh ka‘belerine varırlar, anların lisânı üzre Kûh ı Kâf‘a Kalmuk kavmi "Yıldırak Tav" derler. İnşâallahu Te‘alâ ol semtin seyâhati müyesser oldukda tahrîr olunur. Kırk elli senede bir kerre Kalmuklar yetmiş seksen [230a] bini bir yere cem‘ olup Kûh ı Kâf ziyâretin edüp yine buz deryâsının donu çözülmeden girü vatanlarına avdet ederler. Kûh ı Kâfı İskender''den sonra Kalmuk tâ’ifesinden gayri görmüş benî Âdem yokdur, {illâ Kalmuklar görür}.
Ammâ İskender'in emr i Hakk ile binâ etdiği Sedd i Ye’cûc, Moskov diyârına karîb bir bucakdır. Ana her bâr Kalmuk kavmi varmaları sahîhdir kim Kalmuk kavminde asla kizb ü iftirâ olmaz, ve kûh ı Kâf'a vardıkları sahîhdir.
Cebel i Kâf'dan sonra kûh ı Elburz'dur kim Heyhât Sahrâsı'nın kıblesinde bir kûh ı azîmdir.
Andan kûh ı Alman, Nemse diyârındadır.
Andan cebel i Kumar, Mısır cezîresinde hatt ı istivâdan cenûb tarafına yigirmi fersah içeridir kim Mısır'a gelen Nil i mübârekin başıdır. İnşâallah cümle cibâller manzûrumuz oldukça tahrîr olunur.
Ammâ bu Cebel i Râhib ibtidâ gördüğümüz kûh ı bülenddir.
Kırk elli yârân ı bâ-safâ olup şehir a‘yânından Mü’ezzin Cin Çavuş ve Nâ’ib Alî Efendi ve Şefî‘i Efendi ve niçe cânlar ile seyishâneler ve müte‘addid çerke ve haymeler ile Bursa'dan çıkup kıble cânibine Bınarbaşı'na, andan yokuş yukaru beş sâ‘at gidüp
Menzil i Gâzî yaylası: Orhân Gâzî Bursa'yı bir yıl muhâsara etdikde bu yaylada guzât ı müslimîn muhâfaza edüp sâkin olduklarıçün Gâzî yaylası derler. Çemenzâr ve kestâne dırahtlarıyla şâdmân bir ferah-fezâdır. Bursa şehri serâpâ nümâyândır. Bir küçük halîci vardır, içinde gûnâ-gûn alabalıkları vardır. Andan yine baş yukaru beş sâ‘atde
Menzil i Sobran: Bu dahi bir öz içre kestâne ormanlı yayla yı azîmdir, bunun göllerinde dolu alabalıklar vardır. Ol gün şebekeler ile ol kadar mâhîler sayd edüp tereyağlar ile tabh edüp tenâvül etdik. Gûyâ her bir mâhîsi Mâ’ide i Mûsâ'dır. Osmân Gâzî'nin kırk bin koyununun dölünden hâsıl olan niçe yüz bin koyun bunda yaylalanır. Yürük tâyifesi çobanları vardır. Bir kaç erkeç koyunlar hedâyâ getirüp kebâb fasılları edüp bir gice dahi anda mihmân olduk.
Ba‘dehû ale's-sabah yine dâbbelere süvâr olup yine kıble cânibine baş yukaru lâle ve sünbül ve reyhân ve gül [ü] gülistânlı ve tutyâ ezhârlı ve gûnâ-gûn şükûfeler ile zeyn olmuş dağlar içre güzer etdikçe zerrîn ve reyhânın râyiha i tayyibesinden dimâğlarımız mu‘attar olup âb ı hayâtlar nûş ederek üç sâ‘atde,
Menzil i Bakacak: Bunda dahi dırahtistân içre meks edüp üç gün üç gice sohbet i hâs edüp keklik avı ve mâhî avları ve tereyağları ve kuzu kebâbları zevkleri eyledik. Bu Bakacak nâm mahalle anınçün bakacak derler kim leyle i Ramazânın hilâli nümâyân olur mu ve olmaz mı deyü hilâl i Ramazâna bakdıklarıyçün "bakacak" derler. Eğer hilâli görürlerse ol Bakacak mahallinde âteşler yakup aşağı şehre işâret ederler. Anda dahi kal‘adan toplar atılur sabahı sâ’im olurlar. Bakacak mahalli fîl hortumu-misâl şehre hâyil bir yalçın kayadır. Âdem aşağı bakmağa cür’et edemeyüp, aklı perîşân olur. Bu mahalden Bursa'nın Filedâr sahrâsında olan kurâ ve kasabât u mezâri‘ ve bâğ u besâtîn nehr i Nilüfer ile saky olmuş sahrâ, nakş ı bukalemun olmuş sahîfe i evrâk gibi nümâyândır. Ol kadar âlî kûh ı bülenddir kim şehr i Bursa altına girüp Ulu Câmi‘ ve iç kal‘a ve Bedâsten semtleri aslâ görünmez. Ammâ ba‘îd yerleri bir bir temâşâ olunur bir mekân ı âlîdir. Bu mahalde eflâke ser çekmiş yalçın kayalar vardır kim kimi ejderhâ gibi kimi fil-sıfat, kimi keştî, kimi ukâb gibi gûnâ-gûn eşkâl i garîbe ve acîbeli muhavvif ve mehîb kayalar vardır. Andan yine atlara süvâr olup kıble cânibine yokuş yukaru yine sünbülistân ve tûtyâ yı reyhânistân içre ubûr ederken bu mahallerde dıraht ı müntehâlar yokdur. Ancak çemenzâr [u] şükûfezâr yerlerdir. Beşinci sâ‘atde,
Menzil i Süleymân Hân Bınarı: Bir vâsi‘ öz içinde ferah-fezâ, cây ı sefâ, ışretgâh yerdir kim âdemin aklı gider. Bir kayadan bir âb ı hayât çıkup âdem içinden üç taş çıkarmağa kâdir değildir. Tâ bu mertebe buz pâresi gibi sovukdur. Bu mahalde hammâm kubbesi gibi [230b] bir taş vardır. Ol taşa bir âdem dokunsa ırğalanır, Lenduhâ atdı derler. Bu mahalde dahi sağîr ve kebîr halîcler vardır. Alabalıkları olur kim birer vakiyye ve ikişer vakıyye gelir. Nakş ı bukalemun mâhîleri olur kim mânend i Mâide i Yûnus'dur ve bunda olan büged yerlerde ve halîclerde vakt i şitâda âb ı hayâtlar müncemid olup Âsitâne tarafından iki üç yüz neferâtıyla karcıbaşı gelüp bu halîclerden buz keserler, her pâresi gûya billûr ve necef ü morandır. Elmas-pâre gibi şa‘şa‘ası çeşm i insânı hıyrelendirir. Mâh ı temmûzda karcıbaşı izniyle ahâlî i Bursa, niçe bin ester yükü şehre yah pâreleri keçeler içre koyup taşıyup ahâlî i Bursa andan def‘ i atşân ederler. Bundan mâ‘adâ beher yevm niçe yüz yük mîrî katar ile keçe torbalar ile kar ve buz taşıyup Mudanya İskelesin'de kar gemilerine tahmîl edüp Âsitâne i Sa‘adet'de sa‘adetlü pâdişâhın matbahına ve helvahânesine ve harem i hâssına ve gayrı hâssına ve sadrıa‘zama ve yedi vezîre ve şeyhülislâma ve kadı‘askerine ve'l-hâsıl kânûn ı şehriyârî üzre ta‘ayyün olunan yerlere kar buzu bezl ederler. İlâ mâşâ-Allah her sene Keşiş dağından niçe kerre yüz bin yük kar ve buz gider, bir hazîne i selh u yah-pâre i rahmetdir.
{Der-vasf ı âb ı zülâl} : Ve Cenâb ı Bârî yed i kudretiyle bu cebeli halk idelden berü kar vardır. Bi-emrillahi Te‘âlâ âb ı zülâl dedikleri mahluk, niçe bin yıllık kar içinde bunda bulunur. Mülûk i âlem murâd edinse bu kadar bin âdem Ferhâdî külünkleri ve tîşeleriyle atîk karları kesüp bulurlar, ammâ gâyet belâ yı azîm ile bulunur. Bi-emrillahi Te‘âlâ esbâb güvesi ta‘bîr etdikleri gibi kurddur kim kar içinde karı yiye yiye girdiği yollardan bulunur.
Sıfat ı zi’b i âb ı zülâl : Dut yaprağı tırtılı gibi kırk ayaklı ve zahrında kırk siyâh hûrde-haş nuhâs-misâl benli ve iki la’l-gûn mînâ gözlü bir hayvândır, ammâ bi-emrillahi Te‘âlâ yine cümle vücûdu buzdur ve ağzı vardır ammâ dehânı yokdur. Hemân ağzı sülük ağzı gibi ma‘lûmdur. Ve arkası yine sülük gibi mevc mevc ve zîh zîhdir. Bi-emri Hudâ içi pâlûde cüllâbı ile memlûdur. Cüssesi Lanka bostânının tohumluk hıyarı kadar olur, dahi büyük ve dahi küçük olup kar ı atîk içinde tavattun edüp tenâsül eder bir gûne mahlûkdur,
1. Ammâ hakîrin Sultân İbrâhîm'e getirdikleri âb ı zülâli gördüğümüz küçük hıyar kadar var idi. Bi-emrillah elmas gibi berrâkdır, ammâ buz olmağıla tiz erir.
Hâssa i âb ı zülâl : Bir âdem cimâ‘dan ve bir hâtûn evlâddan kalsa âb ı zülâl yiseler bi-emrillah evlâd hâsıl edeler ve cimâ‘a kuvvet verir, gâyet mukavvîdir ve kuvvet i basarı ziyâde eder. Hulâsa i kelâm, cemî‘î emrâz ı muhtelifeyi def‘ edüp ol âdem rahm i mâderden müştak olmuş gibi olur, ammâ bu zülâl bulunmada kimyâb-misâldir, meğer mülûk pâdişâhları murâd edüp bulalar, ammâ cebel i kûh ı Elburzda kelb kadar olur, derler. Ve râyegân dört ayakları olup yine kar içinde tavattun edüp taşra çıkup ân ı vakt teneffüs edüp yine kar içre gider derler "el-uhdetü ale'r-râvî" hakîr, görmedim.
Ve yine Keşiş Dağı'nda Süleymân Hân Bınarı'ndan yine yokuş yukarı karsız ve ağaçsız çemenzâr yerlerdir, ammâ şükûfeleri yokdur, çıplak dağlardır. Kâmil beş sâ‘atde kulle i cihân Keşîş Dağı'nın tâ zirve i a‘lâsıdır kim eflâke ser çekmişdir. Aşağıda bulutlar şehr üzre geçdiği görünür, tâ bu mertebe âlîdir. Aşağı Bursa'dan iki günde bu kulleye çıkılır, ammâ müşkildir. Gâyet cebel i âlî olduğundan kar ve dıraht ve sâ’ir eşcâr durmak ihtimâli yokdur. Çıplak kayalı zirve i a‘lâdır kim kıble cânibinde Kütâhiyye dağı görünür. Cânib i şarkda Söğüt dağları görünür, canib i garbda deryâ aşrı Rûmeli tarafında Gelibolu dağları görünür. Bulutsuz küşâde hevâ oldukda şems i âteş-tâbın ziyası İslâmbol kal‘ası üzre pertev fer urdukda Yedi kulleleri ve Sultan Ahmed Câmi‘inin [231a] altı aded minâreleri ve Ayasofya Câmi‘i râygân nümâyândır. Tâ bu mertebe kûh ı bâlâdır kim âdem bir kaya daldasına pinhân olmasa rûzgâr âdemi doğancı pefteresi gibi hevâya atar, gâyet şedîd rîh ı akîmi olur. Bu cebelin tâ zirve i a‘lâsında bir mezâr ı tavîl vardır. Cânib i erba‘asına iri taşlar ile hudûd etmişler, andan ma‘lûmdur ki mezârdır. Lenduhâ oğlu Sağdâ'nın mezârıdır derler. Hazret i Hamza havfinden bu cebelde sâkin olup bunda yatır deyü efvâh ı nâsda şâyi‘dir. Ve bu kabr kurbunda bir zîr-i zemîn mağara vardır, yokuş aşağı hayli gider, muzlim bir gâr ı azîmdir. İçinde yetmiş seksen hûrde gârlar dahi vardır. Kefere zamânında İslâmbol'da Ayasofya kubbesi üstünden ruhbânlar uçup bu gârlarda sâkin olurlarmış. Ba‘zı kayalarda lisân ı Latîn üzre iki bin yıllık târîhli hatt ı Yunanîler vardır. Ve teferrüce çıkan erbâb ı ma‘âriflerin hüsn i hatları vardır. Bir temâşâgâh-ı cebel i müntehâdır.
Bu seyr [u] safâları edüp yine atlara süvar olup yokuş aşağı 12 sâ‘atde
Menzil i Kadıyaylası: Haymeler ile yine meks edüp bir gün zevk u safâ eyledik. Andan yine yokuş aşağı karcılar yoluyla kâmil 10 sâ‘atde şehr i Bursa'ya dâhil olduk.
Evsâf ı a‘yân [u] kibâr, e’imme ve hutebâ ve meşâyih ı ızâm
................ (2.5 satır boş) ................
Evsâf ı şu‘arâ yı Bursa
................ (3 satır boş) ................
Evsâf ı kâr [u] kesb-i lisân u libâs ı ahâlî i Bursa
Niçe bin semmûr kürklü muhteşem ankâ bâzargânları ve ulemâları vardır. Bir fırkası zümre i avândır, at u raht u taht u hânedân sahibleridir kim ehl i hizmetlerdir. Bir fırkası tüccâr ı berr [u] bihâr, ankâ-sâhib i kâr kimesnelerdir. Bir fırkası çârsû-yı bâzârda ehl i sanâyi‘dir, alâ kadri'l-istitâ‘a gûnâ-gûn libâs ı fâhire giyerler. Lisânları Anadolu hâki olmağla lehçe i mahsûsaları Etrâk lehcesine karîb elfâzları vardır. Meselâ "Ahmed Çelebi" yerine "Ehmet Çebü" "Mehemmed Çelebi" yerine "Memet Çebü", "İsmâ‘îl" yerine "İsmîl Çebü", "Ca‘fer" yerine "Câfâr Çebü" derler. Niçe nâ-ma‘lûm elfâzları vardır, ammâ nebtîz (?) şehr oğlanları vardır kim ümmü'l-kelâm, rind i cihân, ârif, nüktedân çelebîleri vardır. Ve cümle halkı garîb-dost, ehl i zevk ve ehl i teferrüc, hoş-sohbet âdemlerdir. Ekseriyyâ kâr [u] kesbleri harîr peydâ etmekdir ve katîfe ve sereng ve Bursa çatma yasdıkları dokumakdır.
................ (1 satır boş) ................
Evsâf ı âb [u] hevâ yı latîf-i Bursa
İklîm i râbi‘dendir. Arz ı beledî ( ) ve tûl ı nehârî ( ) dır. Âb [u] hevâsının letâfetinden halkının reng i rûları humret üzredir. Ammâ lodos rüzgârı tarafın Cebel i Ruhbân sedd etmekle ol rüzgârda hevâsı sakîldir. Ammâ mahbûb ve mahbûbesi gâyet çokdur kim mümtâz [u] dilârâ civânların şu‘arâlar medh edüp şehr-engîzler etmişlerdir. Nisvânı gâyet hüsn i cemâlde ve lûtf i i‘tidâlde olup kelimâtları mevzûn ve dişleri dürr i meknûn ve giysû yı müşk-bârları girih girih ve mergûle mergûle etdiklerine şâ‘irân ı Bursa "giysû yı mergûle" derler, bir diyâr zenânesine mahsûs değildir, illâ Bursa'ya mahsûsdır. Ve ricâl makûlesi ol kadar müsinn ü mu‘ammer olurlar kim [231b] kuvveti gitmiş ve hey’eti bitmiş musâhebet [u] belâgattan bi'l-külliye kalmış âdemler olur. Hâl sâhibi niçe bin kibâr vardır ki bâlâda zikri sebkat etmişdir. Netîce i merâm, bu şehrin letâfet [u] nezâfeti ve sabâhat u melâhati gibi olmazdır. Halkı nâzik-endâm, simîn-beden, matlûbu'l-kulûbdürler. Söze gelseler âkıbet-endîşâne ve dervîşâne bedî’u'l-beyân ve fasîhu'l-lisân tekellüm ederler kim nutk ı dürer-bârları âdeme te’sîr edüp inşirâh ı sadr [u] zevk ı derûn hâsıl olur. Zîrâ her biri birer pîr i pîşvâlardan me’zûn olup feyz almış kimselerdir.
Evsâf ı mahallât ı esmâ i Bursa
................ (3.5 satır boş) ................
Evsâf ı memdûh ı me’kûlât ı Bursa
Evvelâ hâs ve beyâz somunu İslâmbol'un Tophâne somunu lezzetinde ve beyâz çakıl ekmeği bir diyâra mahsûs değildir, beyâz katmer gül gibidir ve katmerişi, gâhisi ve gözlemesi ve beyâz tennûr-gerdesi dahi bu şehre mahsûsdur. Ve kirde kebâbı gâyet terdir. Zirâ koyunları Keşîş Dağı'nda otlayup şedd i rahl çeküp arık olmadın boğazlanup gâyet semiz etleri olduğundan kirde kebâbları meşhûrdur. Ve tahînesi ve beyâz mümessek helvası ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
Meşrûbâtından Bınarbaşı'nın âb ı hayâtı ve on yedi aded uyûn ı câriyelerinin âb ı hayvânları ve hoşâb ı gûnâ-gûnları ve elvân elvân eşribeleri ve mutantan ve mücevher kahve i Yemenleri ve ilik-misâl süzme bozaları ve Handân Beğ şerbeti ve Tirelioğlu şerbeti ve Karanfilli şerbeti; ve Sücâhoğlu şerbeti.
Evsâf ı mahsulât ı müsmirât-ı fâkihât
Evvelâ kırk gûne emrûdu "Sicill i şer‘ i şerîf"de mestûrdur. Ve âbdâr engür i gûnâ-gûnu ve kaysısı ve âbdâr kirazı ve kestânesi rub‘ ı meskûnda olmak ihtimâli yokdur kim her bir dânesi kırkar dirhem gelir. Kirde kebâbıyla kestâneyi yarup şişde kebâb ile pişüp kebâb yağıyla mülemma‘ olup nevr olur, âdem yemeden doymayup şehîd olur demek mertebesi lezîz kestânesi vardır. Ve yedi gûne dudu meşhûr ı âfâkdır ve dud bâğları vardır kim Filedâr sahrâsını zeyn etmişdir. Zîrâ Bursa'nın mahsûl i azîmi ipekdir. Bu diyârda olan ipek, Acem diyârının Lahîcan'ında ve Şirvân'ında olımazdır.
................ (1 satır boş) ................
Evsâf ı memdûhât ı sanâyi‘ât ı Bursa
Evvelâ gûnâ-gûn katîfe i la’l-gûn işlenir kim Frengistân'ın Ceneviz'inde işlenmez ve elvân sereng ve Bursa alacası ve neftî ve mâvî bezleri ve kırk kalem peştemâlları ve harîr i Bursa kîseleri ve fitil ebrişimi cângîr olmuşdur. Ve çatma münakkaş katîfe yasdıkı
................ (9 satır boş) ................ [232a]
Evsâf ı ziyâretgâh ı pâdişâhân ı şehin şâhân ı Âl i Osmâniyân ı selâtîn i mülûk ı selef
Rahmetullahi Te‘âlâ anhüm ecma‘în
Sebeb i tahrîr i kitâb ve bâ‘is i tasnîf i müstetâb olan fehva yı tarâyı (?) bu yüzden imlâ kıldı ve sebeb i hâdis i tahrîr i sülûf ı sunûf add olunan mazmûn ı dilküşâyı bu tarîkle inşâ eyledi kim müverrihân ı Rûm ve nükte-perdâzân ı zevi'l-mefhûm ki, ferâden ferâde, âyet 1 mûcebince rûy ı arzda ibtidâ makâm edinen benî Âdemde Ebu'l-beşer Hazret i Âdem Safî aleyhi's-selâmdır. Evlâd ı evlâdları edîm i arza müstevlî olup cihânı müzeyyen etdiler. Lâkin esnâf ı ümem içün ihtilâfât ı kesîre olmuşdur, amma ecnâs ı mütenavvi‘ayı "ân-ı merzibûm, bi-takdîri hayyi'l-Kayyûm" fermânıyla aslda kavm i Rûm Ays b. İshak Nebî evlâdındandır, ammâ kavl i sahîh Yâfes'e müntehîlerdir. Bir kavm i şecî‘ ve pâk-i‘tikâd salâbet ve mehâbet sâhibleridir ki ibtidâ diyâr ı Rûm'a kadem basan sene 476 târîhinde Âl i Selçûkıyân'dır.
İbtidâ Selçûkıyân, ümerâ yı Dânişmendiyye ile yek-dil [ü] yek-cihet olup Malatiyye ve Kayseriyye ve Alâiyye ve Antâkıyye ve Konya diyârlarına müstevlî olup Konya'da müstakil pâdişâh olup tahtgâh edindiler. Mülûk ı Dânişmendiyye diyâr ı Sivas ve Erzurûm'u tahtgâh edinüp Niksâr şehrinde Melik Gâzî hazretleri kalup anda medfûndur. Bunların ibtidâ-ı tulû‘ları Mâverü'n-nehr'dendir. Ba‘dehû Âl i Selçûkıyân'dan Sultân Alâeddîn, nâmdâr ve yarar pâdişâh olup Mâhân vilâyetinden Âl i Osmân'ın ceddi Ertuğrul doğrulup Sultân Alâeddîn yanına geldi. Zîrâ karâbetleri var idi. Ertuğrul, boy beyi olup Konya'dan Bursa ve İznik ve İznikmit tarafların nehb ü gârât edüp tevâbi‘ [u] levâhıkıyla bây olup nâm [u] kâm sâhibi oldu.
Hikmet i Hudâ, sene 600 târîhinde Selçûkıyân inkırâz ı nesl bulup cümle ahâlî i Rûm re’y [u] tedbîriyle Ertuğrul Beğ'i beğ edüp tûğ u alem verdiler, ammâ sikke ve hutbe sâhibi değil idi. Niçe eyyâm beğ olup İznik kurbunda Söğüdcük nâm kasabada merhûm olup anda medfûndur. Andan yerine oğlu Osmân Beğ Hân Gâzî ibn Ertuğrul, cümle kibâr ı evliyâullah'ın izn i şerîfleriyle müstakil pâdişâh olup sikke ve hutbe sâhibi oldu. Târîh i cülûsu, evvelâ "Osmân" lafzıdır, sene 699.2
Bunların zamân ı sa‘âdetlerinde ibtidâ cum‘a hutbesin Tursun Fakıh okuyup sâdât ı kirâmdan eş-Şeyh Edebalı hazretlerinin kızın alup Orhân Beğ andan müştak olup Âl i Osmân vâlideleri tarafından sâdât ı kirâmdan olduklarının sebebi oldur. Tâ Ebü'l-feth Sultân Mehemmed'e gelince Âl i Osmân'a, Osmân Beğ ve Orhân Beğ ve Murâd Beğ ve Yıldır[ım] Beğ derlerdi. Ebü'l-feth, Kostantıniyye'yi feth edüp Akşemseddîn hazretleri sultân deyüp sikkelerine eyle tahrîr etdiler.
Selîm i Evvel'e, Kemâl Paşazâde "Hâdîmü'l-Harameyn" dedi. Süleymân Hân'a, Ebussu‘ûd Efendi "Sultânü'l-berreyn ve hâkânü'l-bahreyn" dediler. Zîrâ Malta [ve] Rodos feth edüp "sâhib i bahr" oldu. Bağdâd'ı feth edüp "Sultânü'l-berreyn" dediler. Allahümme âfinâ ya Bağdâd ya Rodos elden gitse "es-Sultânü'l-berreyn ve'l-bahreyn" demek sahîh olmaz. Anınçün Âl i Osmân Bağdâd ve Rodos üzre gâyet muhâfaza ederler.
İcmâl i tevârîh ı fütûhât ı Osmân Hân Gâzî
Evvelâ kal‘a i Bilecik ve kal‘a i İnegöl ve Karahisâr ve İnönü ve kal‘a i İznik ve Köprühisâr ve Ilıbâd hisârı ve kal‘a i Kestel ve kal‘a i Kite ve kal‘a i Biga ve'l-hâsıl iki yüz kal‘a ve iki yüz hutbe sâhibidir.
Devlet i Osmâncık'daki vüzerâları beyân eder
( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) [232b]
Zamân ı Osmâncık'daki ulemâları bildirir
................ (3.5 satır boş) ................
Devlet i Osmâncık'daki şu‘arâları bildirir
................ (3.5 satır boş) ................
Ziyâret i Osmân Hân Gâzî
Sultân Alâeddîn'den sonra yigirmi bir sene beğ olup yigirmi altıncı yılda vefât etdi. Nevverallahu madca‘ahâ bi-envâri'l-gufrân. Müddet i ömrleri altmış tokuz sene oldu. Bursa'yı Orhân Gâzî şehzâde iken feth etdiği sâ‘at Osmân Gâzî merhûm olduğuna târîh "Feth i Bursa" [761] lafzı târîh olmuşdur. Diğer târîh
Meğâribde meşârıkda pür zeynîdir
Ki târih-i "Ümmü'l-fütûhîn"dir [626] sene ( )
ammâ Bursa lafzı noksandır.
................ (3/2 satır boş) ................
İcmâl i cülûs ı Orhân Hân Gâzî b. Osmân Hân Gâzî
Hicret i Nebeviyye'nin yedi yüz beşinde cülûs etdi.
Dostları ilə paylaş: |