Der-fasl › kal‘a i Pogofça
Bu kal‘a bir bereklik kenâr›nda a€açdan sarp kal‘ad›r, ammâ bir küçük palankad›r, lâkin vilâyet i ‹slovin hükmünde bu kal‘ay› ubûr edüp kapusu aç›k idi, ammâ batakdan yan›na var›lmaz.
Andan nehr i Jiven'i atlar ile güzer edüp bir küçük nehirdir, K›landa da€lar›ndan gelüp nehr i Sava'ya mahlût olur. Bu nehrin karflu taraflar› cümle Zirino€lu vilâyetleridir. An› ubûr edüp bir düz sahrâlar içre evc i semâya münkalib olmufl d›raht › müntehâlar içre cânib i flimâle giderek,
Der-hakk › kal‘a i Zagrab
Zirino€lu hükmünde bir batakl›k kenâr›nda bir azîm palankad›r ve içinde k›rk elli kadar manast›rlar›n çanl›klar› nümâyân idi, ammâ benî Âdemden bir cân nümâyân de€il idi. Esîrlerimizden su’âl etdi€imizde,
"Cümle askeri Türk ile dö€üflme€e Yenikal‘a'ya gitdi. Elem çekmen bu kal‘ada size karflu durur düflman yokdur" dediler, ammâ "Düflman sözüdür" deyü esîrlere i‘timâd etmeyüp cânib i erba‘am›za ince karavullar koyarak basîret üzre olarak bu kal‘a alt›ndan bin befl yüz [185b] mikdâr› s›€›rlar ve alt› yüz kadar dinç atlar› ganîmet edüp geçüp gitdik.
Andan ertesi yine cânib i flarka da€lar ve o[r]manlar› 6 sâ‘atde yortum ile geçüp,
Der-vasf › kal‘a i Koprivniçe
Lisân › H›rvatça ›s›rkan demekdir. Bu dahi metîn kal‘ad›r, ammâ palankad›r, ammâ tabyalar› üzre askeri çok idi. Hattâ bizi görüp kal‘adan yetmifl pâre balyemez toplar atd›.
Bu kal‘ay› dahi geçüp bir gün taraf › flimâle se€irdüp,
Manzara i kal‘a i Çakotorna: Lisân › H›rvatça ka ( ) demekdir. Bunu geçüp,
Der-k›yâfet i kal‘a i Ligradc›k
Bu iki kal‘alar birbirlerine yak›n olup ikisi de Zirino€lu'nun hasretü'l-mülûk olan kal‘a i metînelerinden olup tahtgâh › Hersekân › segând›r. Bu iki kal‘a bu hakîr sene ( ) târîhinde Melek Ahmed Pafla Bosna vâlîsi iken Banyaluka flehrinden yetmifl yedi bin guruflluk mâl ile Bihke nâm kal‘am›z kapudan›n› esîrlikden kurtarmak içün Zirino€lu'na gelüp bu kal‘alarda niçe zamân müsâfir olup murâd [u] merâm›m›z üzre seyr [ü] temâflâ etmifldik, ammâ flimdiki hâlde Allâhümme âfinâ bu kal‘alar›n yanlar›na var›lmayup mâbeynlerinden ubûr ederken birkaç kâfiri dil dutduk. Hemân bu mahalde yetmifl kadar balyemez toplar›n›n sadâlar› cânib i flimâlden gelüp zemîn ü âsumân dir dir ditredikde giriftâr olan esîrlerimizden su’âl etdikde,
"Bizim Yenikal‘am›z Türk ile dö€üflüyorlar, anlar›n toplar› âvâzesidir" deyince,
"Bire yak›n m›d›r?"
"‹flte flimdi Yenikal‘a'dan ç›kd›k, size râst gelüp esîr olduk. On yedi gündür kim Türk kal‘ay› dö€er, dahi alamay›yor" deyü cevâb etdiklerinde bu esîrleri kayd-› bend edüp,
"Bizi selâmetle Yenikal‘a'ya ç›kar›n, sizi âzâd edelim. Ve bize flikâr ve mâl › ganâ’im gösterin, yohsa sizi katl ederiz" {deyüp} birinin kulaklar›n kesüp Tatarlar kulaklar›n yine kâfire yedirdiler. Hemân fakîr kefereler,
"Amân yuramlar›m, ya‘nî a€alar›m size ganîmet gösterelim, ammâ Yenikal‘a taraf›na gitmen. Yüz bin kâfir ol tarafda kar›nca gibi kaynar. ‹çlerinden kufl olsan›z uçamazs›z ve bu kadar mâl › esîrlerinizle oralardan geçemezsiz. Hemân e€er sözümüz tutarsan›z Pojaga taraflar›nda iki k›l›ç aras›nda Zirino€lu köyleri vard›r, hâlâ âsîlerdir ve anlar sizin Bobofça ve Berezense ve Se€itvar'da Türbe kal‘as›n ve Peçoy kal‘as›n ve Darda kal‘as› ve Ösek köprünüzü yakan kâfirlerdir" deyü haber verdiklerinde hemân serhad gâzîleri eyitdi:
"Belî, biz ol köyleri ve ol yollar› biliriz. Niçe bin kerre varm›fluz ve gelmiflüz. Yüriye durmayaluz, varalum ve vilâyetleri vuralum yakalum ve y›kalum. Varaluz kâfirleri k›raluz, esîrler alaluz" deyü Boflnak lisân› lehçesi ile söyleyüp durmadan yola gitdiler ve cümle serhadliler Tatar askerlerine pîflvâ olup yürüdüler. fiark cânibine bir gün ormanlar içre gidüp aslâ günefl bile zerre kadar görünmeyüp,
{Der-flekl i tabur › K›r›nt›}
Kûh › bâlâ bir y›€ma bay›rlara râst geldik. Me€er Süleymân Hân havfinden zamân › kadîmde Zirinli nehr i Sava'dan nehr i D›rava'ya ve nehr i D›rava'dan nehr i Morava'ya var›nca ka‘r › azîm handaklar kazup cümle topraklar›n kendülerinin vilâyeti taraflar›na da€lar gibi y›€up dahi üzerlerine d›raht › azîmler paçar›zlar ve k›r›nt›lar döküp dahi ard›na kat-ender-kat meterisler varm›fl kim tûlu kâmil alt› konak yoldur. Vâcibü's-seyr makdûr › befler de€il bir âsâr › acîbe vü garîbedir.
Bu mahallerde niçe bin muhâfazac› kâfirler ve niçe yüz yerde birer top menzili alarka haberci kulleleri var, ammâ ale'l-gafle bizi gördükleri gibi cümle firâr edüp biz dahi bu paçar›z k›r›nt›lar› k›rup ve handaklar›n doldurup taflra tarafa ç›kd›k.
Ba‘dehu bir sâ‘at cânib i flarka gidüp bir azîm sahrâ içre bir küme askere râst gelüp cümle hâz›r-bâfl olup üzerlerine varmada idik. Anlar bizi görüp gerü gerü gitmede. Me€er bizden pek havf etmifller, zîrâ biz otuz bin askerden yedi yüz aded yi€itlerimiz flehîd oldu, ammâ yine azîm askeriz ve bu kadar karalt› mâl › ganâ’imlerimiz var. Ol görünen asker cümle kâfir k›yâfetli ve kalpakl› kefereler idi, ammâ anlar bizim askerimizin yanlar›nda bir tufeyl gibi idi.
Hemân cümlemiz bir yerden top olup dal sâtûr › Muhammedî olup at bafl›n› üzerlerine sürüp var›rken hemân anlar dahi alarkadan sadâ y› Allâh Allâh'a rehâ buldurup bizler âlem i hayretde kald›kda anlardan hemân yeflil flukka alemler zâhir olup anlardan ve bizlerden birkaç âdemler ileri gelüp anlar ve bizler gülüflüp öpüflüp görüflüp kocuflup [186a] bilifldik.
Me€er bunlar Pojaga sanca[€]› ve Yakova kal‘as› gâzîleri imifl. Anlar dahi "Küffâr Yenikal‘a'da cem‘iyyetde iken vilâyet i kâfiristân katana kâfirinden hâlîdir ve fursat ganîmetdir" deyü memâlik i küffâr› tahrîb etme€e çeteye ç›km›fllar ve kal‘a i Pojaga'dan iki günde gelmifller, ancak yüz elli kadar esîr ve sehel mâl › ganâ’im bulmufllar. Ve bunlar cümle befl yüz aded yi€it olmufllar. Bunlar dahi bizimle pây-berâber olup meydânda flühedâlar›m›z›n leflin komak flart›yla ahd [ü] amân edüp bunlar vilâyet kurdlar›d›r, bize delâlet, küffâr › dalâlet-fli‘âr›n kurâ ve belîdelerin nehb ü gâret ederek da€ u h›yâbân u ormanistân içre giderek,
Der-medh i {ceng i azîm i lâ-nazîr} kal‘a i Harpunya
Bu dahi Zirino€lu kal‘as›d›r. ‹ç hisâr› tula fieddâdîdir, ammâ taflra hisâr› T›m›flvar kal‘as› gibi gâyet metîn ü müstahkem ve niçe bin cünûd › cünüb kâfire mâlik olma€ile kal‘adan taflra niçe yüz kefere i fecere i müflrikînler kemîngâhlarda mekîn olup keydü'l-hâ’inîn gibi ceng i pür-kîn ederek eyle savafl eylediler kim bir vecih ile ta‘bîr olunmaz, ammâ nühüfte-kârl›k edüp meydân › ma‘rekeye ç›kmazlard›.
Âhir küffâr bizlere hâb › hargûfl verüp kal‘aya mukâbil meks edüp yatd›lar. Bizler dahi ol gece küffâra karflu meks edüp cânib i erba‘a karavullar koyup serhadli gâzîlerinin tüfeng-endâzlar›n ileri kâfir taraf›na koyup hâb › râhata yatd›k ve üç aded koldan da€lar içre üçer bin yi€it pusulara koduk.
Ale's-sabâh cümle asâkir i ‹slâm âmâde iken hemân küffâr › hâksâr guzât›m›z› gâfil mülâhazas›yla ölüsü dirisine ve dirisi atlar›na binüp "Yajuj Yajuj" deyüp bizi basd›lar.
Hemân bizim guzât › müslimîn bu meydân › ma‘reke i hâmûn içre küffâr ile bir yayl›m neberd i dilîrâne ile bir kârzârl›k ederek bir elbeflti eyledik kim tarfetü'l-ayn içre hayli küffâr›n kelleleri meydân › arbedede galtân olunca küffâr hakkâ ki dilîrâne bir eyi hamle edüp flarâb › bî-hicâb te’sîriyle domuz topu olup geldiklerinde hemân cümle guzât bir kerre kâfire yan verüp küffârlar› sahrâya çekdik.
Hemân küffâr bizi kova kova meydân › vegâya ç›kup mukaddemâ bizim pusuda olan gâzîlerimiz üç koldan kemîngâhlardan ç›kup cümle yek-dil ü yek-cihet sadâ y› Allâh Allâh'a rehâ buldurup küffâr›n ar[d]lar›ndan hücûm edince küffâr anlara bir kez düflünce biz dahi küffâr›n akîblerince düflüp küffâr › hâksâ[r] dörd bölük askerimizin miyân›nda kalup üç sâ‘at i nücûmî germâ-germ ceng i azîm edüp hamd i Hudâ nesîm i nusret bizden tarafa esüp flemflîr i âtefl-tâb ile küffâr›n urûkun kesüp cümle yigirmi alt› bin küffâr › dûzah-karâr dendâ[n] › tî€ › âtefl-tâbdan geçüp cümle atlar› ve esbâblar› ve sâ’ir ganâ’imleri ganîmet olup andan do€ru Harpunya kal‘as› varofluna azîmet edüp handak kapular›n bile sedd etmeyüp küflâde b›rakm›fllar ve küffâr›n k›r›ld›€›n derûn › hisârdaki küffârlar görüp da€lara henüz kaçm›fllar.
Hemân cümle guzât›m›z bî-bâk ü bî-pervâ kal‘a içre dâhil olup götürmede yenli ve bahâda a€›r eflyâlar› alup ve derûn › hisârda s›€âr u kibârdan üç yüz kadar esîr bulup dest ber-kafâ kayd-› bend edüp evvelki esîrlerimiz yan›na gönderdik.
Ba‘dehu kal‘ay› yetmifl seksen yerden âtefle urduk. Me€er derûn › kal‘adaki zîr i zemînlerde küffâr mâl-â-mâl imifl. Hemân küffâr › dûzah-karâr âtefl i Tatar'› görünce cân havliy[l]e cümle evlâd [u] iyâlleriyle taflra ç›kup âtefl i Nemrûd içinde bir feza‘ u çeza‘ ve vâveylâ kopup cümlesi giriftâr › kayd-› bend oldular ve bak›yyetü's-seyf olup mahzenlerde kalanlar ›hrâk bi'n-nâr oldular. Ve bu yevm i flûmun fleb i zulmeti gidüp mâl [u] menâle mâlik olan gâzîlerimize leyle i Kadr oldu, rûz › r[û]flenleri îd i ekber oldu.
Hâs›l › kelâm bu cengde iki yüz nefer gâzîlerimiz flehîd oldu, ammâ hakkâ ki sonra refîk olan Pojaga askeri flecî‘âne ey savafl › perhâfl edüp küffâra aç kurd gibi girirlerdi ve yigirmi alt› bin küffâr mürd olup tokuz bin kadar mahbûb u mahbûbe perî-çehre mû€pîçe gulâmlar müflterî-çehre pâkîze ve bâkire sîm-gabgab k›zlar ve sâ’ir mâl › ganâ’im ve sîm ü zer âvânî makûlesi ganâ’imlerin hadd [ü] hasrlar›n Hudâ y› Kerîm bilir.
Andan mansûr u muzaffer kalkup yine asâkir i ‹slâm taraf›na kal‘a i Maslovin taraf›ndan gidelim, [186b] esîrlerimiz ve serhad gâzîlerimiz r›zâ vermeyüp,
"Ösek panay›r› günleridir. Cümle esîrlerimiz ve mâl › firâvânlar›m›z ile bir cem‘iyyet i kübrâda inflâallâh k›ymetlü fürûht ederiz" deyüp ale'l-ittifâk cümle Ösek kal‘am›z taraf›na revâne olunup cümle nâzenîn esîrlerimiz henüz cengde al›nan çârpâ makûlelerine bindirüp kal‘a i Koprivniçe sa€ taraf›m›zda kalup andan kal‘a i Valik kurbunda nehr i K›rasinçe kenâr›nda sehel istirâhat edü[p] ta‘âmlar tenâvül edüp ba‘dehu andan yine cânib i k›bleye da€›stân ve ormanistân yerleri geçüp,
Der-ayân › kal‘a i Zaçisne: Anda bir flikâr bulamad›k, zîrâ bu kal‘a i metîne Zirino€lu'nun bir palanka i sedd i ‹skender'i olma€ile cümle kurâ kâfirleri kal‘aya girmifllerdi. Bu kal‘ay› ubûr edüp Pojaga sahrâs›n›n flimâlinde
Evsâf › kal‘a i Çeramur: Evc i âsumâna ser çekmifl bir fieddâdî binâd›r. Niçe kerre muhâsara olunup fethi müyesser olmam›fld›r. Zirino€lu'nun bu kal‘a intihâ i hudûdudur. Andan cânib i k›bleye yedi sâ‘atde,
Der-binâ y› kal‘a i Podg›rac: Pojaga hudûdunda müselmân kal‘as›d›r. Mukaddemâ vasf olunmufldur.
Andan yine cânib i flarka da€lar ve ormanlar geçüp ( ) sâ‘atde,
Menzil i kal‘a i tahtgâh › sanca€ › Pojaga
Hamd i Hudâ selâmetle vilâyet i ‹slâm'a dâhil olduk. Sene 1072 târîhinde Melek Ahmed Pafla Bosna vâlîsi iken Zirino€lu'ndan Bihke kapudan›n esîrlikden halâs etme€e gitdi€imizde bu Pojaga kal‘as› vasf olunmufldur.
Ammâ temâflâ y› garîbe vü acîbe: Biz cümle asker i ‹slâm ile "Bu diyâr › ‹slâm'a kadem basd›k" deyü hamd ü flükr ederken hemân Pojaga paflas›n›n müsellimi ve kethudâs› befl yüz âdemle bizi karflulayup cümle âlât › silâha müsta€rak olup hemân ceng etme€e hâz›r u âmâde bir alay derbederzâde horânde i âzâdeler ile gelüp bizim askerden esîrlerimizin penc i yeklerin istediklerinde biz dahi ta‘allül [ü] inâd u muhâlefet eyledi€imizde,
"Bire âsîler, bire zorbâz pâdiflâh›n re‘âyâs›n alup esîr etmiflsiz. Sizin haklar›n›zdan geliriz" deyüp cümlesi cenge yarakland›klar›nda hemân biz dahi hamle eyleyüp cenge âheng etmek sadedinde iken gördüler kim deryâ-misâl asâkir i ‹slâm hemân yan verüp bizimle mukaddemâ Pojaga'[ya] giden refîk ola[n] askerler dahi Pojaga müsellimine varup,
"Bire sak›n sultân›m bunlar bir alay Tatar ve bir alay Budin ve E€reli ve Kanijeli gâzîleridir, vallâhi sizi k›rarlar" dediklerinde hemân Pojaga müsellimi eydir:
"Bu esîrlerinin sebebiyle bunlar› kâfir gelir basar ve pâdiflâh kal‘as›na ol sebeb ile zararlar› dokunur. Kal‘a alt›ndan kalks›nlar, yohsa nefîr i âm edüp kal‘adan balyemez toplar urup cümlesin k›rar›m. Baka flu pâdiflâh vilâyeti urucular›" deyüp vâfir yas yank› eyledi. Biz dahi müflâvere edüp hakîr eyitdim:
"Belî anlar flimdi hâkimdir ve sâhib i arzd›r. Sadr›a‘zama hilâf › inhâ arz edüp kayk›s›z bafl›m›z› belâya u€rad›r›z. Gelin hemân Pojaga alt›ndan kalkup alarka konal›m" dedi€imde cümle kalkup bir hayli mesâfe i ba‘îdede meks i h›yâm edüp ol gece anda yatma€a karâr verdik.
Der-fasl › hîlekâr › mekkâr › müsellim: Çünkim müsellime bir kara mank›r pençik vermedi€imizin d†› derûnundan otuz bin askerimizden nice intikâm als›n. Hemân hîle vü hud‘a ve fleytanata sâlik olup bu re’y [ü] tedbîr i hîleyi edüp taht › hükûmetinde ne kadar Eflakân ve S›rf ve Bulgar ve Hayduk ve Çingane ve flakî ve l›ssân ve harâmî ve ne kadar ipden ve kaz›kdan kurtulmufl haflerât makûlesi kefereler ve fecereler var ise anlara hezâr ve hezârân va‘deler ve istimâletler verüp elbette bu gece bu kal‘a alt›nda konan ordunun cânib i erba‘as›ndan cümle hayme vü hargâhlar›na ve bâr [u] büngâhlar›na ve esb i fevârihlerine ve cümle esîrlerine,
"Göreyim sizi ne tedârikler edüp flunlar› gece yar›s›nda nice gâret edüp her tarafdan nice fleb-hûnlar edüp ordular›n gâret ederek nice rahne verirsiz göreyim sizi" deyüp cümle harâmzâde dûzdânlara ve zehr i mârdan kattâl harâmîlere ruhsat verüp "Sem‘an ve tâ‘aten" deyüp cümle ayyârân › dûzdânlar n›sfu'l-leyle âmâde olduklar›nda hikmet i Hudâ kal‘a dizdâr›nda mahpûs olan harâmîlerden befl on dâne kebîrlerin ç›karup bizi gârete âmâde olduklar›nda hemân dizdâr a€a y› sâhib i îmân bu haberden âgâh olup bize merhameten bir garîb ü dil-nüvâz ü maslahat [187a] güzâr âdem ile nihânîce bu hakîre haber gönderüp,
"Bu gece âgâh olsunlar, gâfil mebâfl" deyü vâk›‘ i hâli i‘lâm edüp gelen âdeme bir at ihsân olunup cümle gâzîler bu haber i meserretden dünyâ kadar hazz edüp ol gece cânib i erba‘am›za gâyet ziyâde pusular koyup âmâde durdular. Çünkim n›sfu'l-leyl olup her tarafdan kara h›rs›zlar ordumuz içre geldiklerinde befl sâ‘atde üç yüzden mütecâv[iz] h›rs›z ve harâmîleri katl edüp bafllar› al›nd›.
Hemân kim sabâha üç sâ‘at kald›kda kal‘a i Pojaga'dan berü bir alay atl› ve yayan kütürdüsü zâhir olup ordumuza hov hov etdiler, ammâ mâhtâb mahalli olmak ile hemân bizim ordudan gâzîlerimiz atl› ve yaya bu karfludan gelenlere bir yayl›m Tatar oklar› ve bir yayl›m serhad gâzîlerinin kurflumlar›n bunlar yeyüp zîr i zeber olup niçe yüzü firâr edeyim derken hemân mukaddemâ pusuda olan gâzîlerimiz de bunlara hücûm edüp ol mâhtâbda bu harâmîleri ortaya alup tâ vakt i Hanefî mahalli olunca yedi yüz âdemi k›l›çdan geçirüp bir cân halâs olmad›. Ale's-sabâh cümlesinin lefllerinde esbâblar› vü eskâlleri ve silâhlar› ve atlar›n alup cümle lefllerinden bafllar›n kesüp kellelerin ârâyifl i nîze edüp ikinci günde,
Evsâf › menzil i kal‘a i Ösek'e varup cümle kelleleri mahkeme i fler‘ i Resûl i mübînde b›ra€up tâ Pojaga kal‘as› alt›nda bafl›m›za gelen sergüzeflt [ü] serencâm›n hüccetlerin kad›dan alup yine alay›m›zla kal‘a i Ösek hâricinde Panayur palankas› nâm mahalde cümle haymemizle meks edüp iki günde ol âdem deryâs› olan Ösek panayuru bâzâr›nda cümle esîrlerimizi ve cemî‘i mâl › ganâ’imlerimizi cümle girân-bahâya fürûht edüp cümle mâl›m›z k›rk alt› bin gurufl olup hakîr defter ile kassâm {olup} cümle serhadlilere ve cümle Pojagal›lara ve cümle 3.006 aded Tatar askerlerine ale's-seviyye âdem bafl›na ( ) aded gurufl de€üp hakîre iki pây ve bir gulâm ve üç at ziyâde pây verüp cümlenin r›zâs›yla hüddâmlar›ma dahi ikifler pay ziyâde verdiler.
Ba‘dehu Ösek'den üçüncü gün yine,
Yenikal‘a fethine gitdi€imiz konaklar› bildirir
Cümlemiz salt [u] sebükbâr olup kal‘a i Ösek'den cisr i tavîl bafl›nda kal‘a i Darda'y› geçüp menzil i kal‘a i Valpova, andan kal‘a i Maslovin, andan nehr i Morava'y› gemilerle geçüp menzil i kal‘a i Kanije, andan 3 sâ‘atde ormanlar ve da€lar içre asker i ‹slâma râst gelüp menzil i kal‘a i mahsûr Yenikal‘a alt›na bir alay › azîm ile varup Tatar Hânzâde Ahmed Giray Sultân dahi ordusundan gelüp bizimle berâber alay›m›zla Sadr›a‘zam huzûrundan cümle ubûr edüp e€er Tatar'a ve e€er serhadlilere k›rk kadar hil‘at i fâhireler geydirilüp herkes kollu kollar›na gitdiler.
Hakîr i pür-taksîr yine Sadr›a‘zam yan›nda kalup kâhîce bu gazâda ne mahalle vard›€›m›z ve ne vilâyetleri nehb ü gâret edüp ne kadar k›lâ‘ › metîneler görüp ve ne kadar esîr ü mâl › ganâ’im alup sergüzeflt [ü] serencâm›m›z bir bir Sadr›a‘zama nakl ederdim, ammâ Yenikal‘a'n›n dahi fethi âsân olmam›fl.
Ez-în-cânib mukaddemâ kal‘a alt›nda asâkir i ‹slâma ra€bet etmediklerinde bu kadar zamân Yenikal‘a feth olmayup kalm›fld›, ammâ biz gazâdan gelince gördük, cümle guzât › müslimînin mecrûhlar›na flefkat ve merhamet edüp bî-dest ü bî-pâ olanlara tekâ‘üdler ile terakkîler ve ze‘âmet ve tîmârlar ihsân olunup asâkir i ‹slâm birbirlerini cenge tergîb ederlerdi.
Hattâ ol gün Sadr›a‘zam›n iç mü’ezzini Ahmed Çelebi'nin destini top götürüp Sadr›a‘zam kendüye ze‘âmetle tekâ‘üd ihsân edüp Ahmed Çelebi'yi Kanije'ye götürme€e hakîri me’mûr edüp ol ân üç sâ‘atde Kanije'ye varup Kanije Vâlîsi Yentür Hasan Pafla sarây›nda meks edüp Ahmed Çelebi'nin destine cerrâhlar t›mara bafllayup hakîr yine üçüncü günden sonra yine Yenikal‘a alt›na geldim ve mâh › ( ) gününde ( ) flehîd olup mans›b› ( ) ( ) tevcîh olundu.
Muhass›l › kelâm günden güne kal‘an›n her cânibi rahnedâr oldu, ammâ dizme direklerin içleri Horasânî ve r›ht›m kireç ile metîn olma€›n fleb [ü] rûz niçe bin aded balyemez toplar›n kelle kadar güllelerin kal‘a bal gibi yeyüp zahm › nâhun mikdâr› zarar isâbet etmezdi.
Âhir i kâr ba‘z› rahnedâr dîvârlar›ndan Defterdâr Ahmed Pafla kal‘a topra€›n u€urlayarak münhedim [187b] olurdu. Derhâl la‘în küffâr › dâl an›n üstüne toprak doldururdu. Kal‘an›n iç yüzünde gûnâ-gûn paçar›zlar ve domuz damlar› çatard›. ‹ki yerden cüyûfl › müslimînler üzre la€›mlar atard›. Hamd i Hudâ askere zarar› isâbet etmeyüp yine gerü deperdi. Derhâl yine an›n ard›na dizmeler dizerdi ve anda küffâr flîrînlenüp bî-bâk ü bî-pervâ her bâr gezerdi.
Âhirü'l-emr cebehâneden cümle guzâta uçlar› çengâlli harbalar tevzî‘ edüp küffârlar› tabyalardan ve sâ’ir yerlerden çengâller ile handaka çekerlerdi ve kellelerin tî€ › âtefl-tâb ile keserlerdi ve subh u mesâ gûnâ-gûn (gûnâ-gûn) ceng i azîmler olurdu.
Hamd i bî-hadd ü senâ y› bî-add ol Mâlikü'l-mülk'e olsun kim küffâr›n la€›m atmada mahâreti, kumbara atmada mümâreseti ve meteris basma€a ve fleb-hûnlar etmede fikr [ü] firâsetleri yok idi, ammâ kal‘a gözetmede ve askerin zabt edüp cenge tergîb edüp sîne ber-sîne küflâde ceng etmede, mel‘ûn küffârlar hakkâ ki bî-bedellerdir.
Netîce i kelâm bu minvâl üzre ( ) ( ) ( ) gece ceng i sultânîler olmufldur kim misli ne kal‘a i Azak'da ve ne vilâyet i Kazak'da ve ne Hanya'da ve ne Varat'da ve ne kal‘a i Uyvar'da olmam›fld›r. Ve bu kal‘ada olan envâ‘ › mehârib ve ceng, envâ‘› harb ü darb mümkün ü tahrîr ü tavsîf de€ildir.
Âk›betü'l-emr bi-avnillâhi Ta‘âlâ sene 1074 târîhinin mâh › ( ) günü yürüyüfl fermân olunmadan sulehâ y› ümmetden Kazanc›zâde Süleymân A€a y› hâz›k › etibbâ ve Sadr›a‘zam'›n sûhte Hac›zâdesi cümle guzât › müslimîn ve cüyûfl › muvahhidînile müflâvere edüp gayret i Muhammedî'yi yâd edüp,
"Biz bu kal‘a alt›nda fertûte avretler gibi nâbekî [nâbekâr(?)] oturup k›r›l›r›z" deyü def‘a i vâhidede cümle guzât sadâ y› Allâh Allâh'a rehâ buldurup gülbâng › Muhammedî sadâs›ndan da€lar dahi sedâ vermede.
Cümle ricâlü'l-gayb ve ervâh › enbiyâ ve evliyâ ve kutbu'l-aktâb ve ümenâ ve evtâd u nücebâ ve nukebâ vü büdelâ ve cümle cündullâh dahi imdâd edüp cümle leflker kal‘aya hücûm edüp yürüdüler.
Hikmet bu kim kal‘an›n der [ü] dîvâr›nda yürüyüfl edecek rahnedâr yerleri çok idi, ammâ dîvâr üzre niçe kerre yüz bin fleytanatlardan mâ‘adâ dîvâr üzre yine hafr i amîk handaklar var idi ve rahnedâr olan yerlerde dahi göz görmemifl ve ak›l ihâta etmemifl hiyel ü fleytanatlardan kal‘a dîvâr› üzre kufl uçmazken hemân cümle serdengeçdiler "Allâh Allâh" deyüp mûr [u] zenbûr-vâr kal‘aya üflüp çengâller ile ç›karak ve asker biri biri üzre kal‘aya t›rmaflarak küffâra aslâ ve kat‘â göz açd›rmayup bi-fazlillâhi Ta‘âlâ kal‘an›n der [ü] dîvâr› ve tabyalar› üzre alem i Resûl dikildi€i ân hamd i Hud[â] yine bu hakîr ezân › Muhammedî okuyup k›l›c›m elimde kalup cümle guzât› cenge tergîb ederek gülbâng › Muhammedîler çekilerek küffâra k›l›ç urarak tâ kal‘a içine var›nca küffâr› kovarak ve k›rarak tâ nehr i Morava kenâr›na var›nca küffâr› k›rd›lar.
Küffâr bu hâl i pür-meâli görüp hemân cân havliyle ale'l-umûm pür-gumûm cümlesi nehr i Morava üzre cisre u€rayup karflu cânibe geçme€e cân atd›lar. Hemân guzât › müslimîn eli kolu kan ve k›l›çlar› uryân ve sîneleri puryân olup küffâr›n akîbince cisir üzre dal sâtûr › Muhammedî olup küffâr› katl ederek cisir üzre gitdiler. Nehr i Morava'n›n karflu taraf›nda küffâ[r] bu hâli gördü kim münhezim olan küffâr›n ardlar› s›ra Türk askeri kâfirleri kova cisrden beri âdem deryâs› gibi asker gelir.,
"Bire meded vilâyetimiz elden gider" deyüp hemân karflu tarafda küffârlar cisrin karflu bafl›na baltalar üflürüp cisri kat‘ etdiklerinde hemân tarfetü'l-ayn içre bizim gâzîler gerüye döndüler. El-azametullâh k›r›lan cisir üzre kalan küffâr kalup nehr i azîm cisri beri kal‘a taraf›na getiriyor. Hemân küffâr kendülerin suya atma€a bafllad›lar. Ba‘z›lar "Zanca Türk" deyü amân ile kal‘aya gelüp esîr oldular. Bu mahalde bir garîb temâflâ olmufldur kim gûyâ rûz › mahflerden küffâra bir niflân oldu. Küffâr kendü kendilerinin askerlerine etdi€i rengi cihân halk› düflman olsa etme€e kâdir de€ildir.
{Der-beyân › ahvâl i diyergûn › küffâr › Yenikal‘a}
Hemân ki küffâr karflu tarafdan cisri kat‘ edince cümle küffâr âlât › silâhlar›yla cümle suya gark olup rûy › nehr i Morava'y› kara flapka dutup âdem deryâs› cereyân ederdi ve bak›yyetü's-seyf i küffâr › bed-girdâr dahi cümle cân bâzâr›na düflüp kendülerin suya pertâb edüp kimisi gark › âb olup kimisi flinâverlik ederek necât bulurken [188a] beri tarafda bizim serhad gâzîleri a€›zlar›nda k›l›çlar› ile nehr i Morava'ya düflüp niçe yüz küffârlara su içinde yetiflüp kimin katl edüp niçe binini saçlar›ndan beri tarafa ç›karup esîr etdiler. Ba‘z› küffârlar yüzerek karflu tarafa ç›kd›lar, ammâ beri tarafda bizim gâzîler uzun boylu dalyan tüfengler ile niçe bin tüfeng i pür-rengleri bir fitilden atup suda flinâverlik edüp halâs olma€a çal›flan küffârlara eyle kurflum urdular kim nehr i Morava kurflum zarb›ndan tancerede su nice kaynarsa eyle kaynayup kurflum yeyen küffârlar cümle gark olup lâfle i murdârlar› kara flapkalar›yla cereyân edüp gitdiler.
Hâs›l › kelâm suya düflen küffârdan bir cân halâs olmayup cân ber-cehennem oldular ve niçe bin küffâr dahi su ile afla€› akup giderken Tatar › sabâ-reftâr › adû-flikâr askerleri su kenâr›yla afla€› cânibe se€irdüp atlar ile suda y›ld›rup yedi bin kadar küffârlar› su içre saçlar›ndan yap›flup kenâra ç›karup esîr etdiler.
Ve Yenikal‘a'n›n cümle toplar›n nehr i Morava'n›n karflu taraf›na çevirüp nehrin kenâr›nda kat-ender-kat olup âlem i hayretde kalup duran küffârlara kal‘an›n yüz yetmifl pâre balyemez toplar›n su karflusundaki küffârlara urunca cümle küffârlar› sokak sokak ve bölük bölük niçe bini darb › topdan kelle paça olup yerleri dârü'l-bevâr oldu, ammâ s›rr › Hudâ beri kal‘a içinde olan hâkimler kal‘an›n feth oldu€una ve niçe bin küffârlar›n bu yüzden gark › âb olduklar›na hamd ü senâ etmeyüp,
"Bire küffâr bo€uldu ve bire k›r›ld›. ‹flte kaçd›, iflde flafld›" deyü gülüflerek bir hây ve bir hûy edüp küffâr üzre ma€rûrâne evzâ‘ [u] etvârlar edüp bu feth u nusreti Cenâb › Bârî'den bilmeyüp kendülerinin re’y [ü] tedbîr i ahsenlerinden bildiler.
Netîce i merâm; hamd i Hudâ kal‘a feth oldu, ammâ guzâtdan üç bin yedi yüz âdem câm › flehâdetden nûfl edüp bezm i elest meclisine kadem basup huld i berîne hayât › câvidânîye vâs›l oldular. Rahmetullâhi aleyhim ecma‘în.
Ve cümle iki binden mütecâviz yi€itlerimiz mecrûh {yi€itler} nâ-murâd gitdiler. Ve bu hâli görüp niçe bin yi€itler firâr edüp gitdiler, ammâ befl binden mütecâviz küffârlar sudan ve gayri yerden esîr i bend-i zincîr oldular, lâkin Tatar elinde ve serhadli eliyle elden vilâyetden esîr olanlar›n hisâb › kitâblar›n Cenâb › Bârî bilir. Ve ba‘z› üsârâlardan istimâ‘ olundu kim,
"( ) ( ) günden berü bu kal‘a cenginde on yedi bin H›ristiyan›m›z öldü ve tokuz bini esîr oldu, ammâ suda ne kadar bo€uldu€un bilmem" deyü cevâb › nâ-savâb verdi.
"Bu kal‘ada yedi kapudan›m›z mürd oldu, ammâ biri Zirino€lu'nun h›s›m› idi kim Mizde nâm bir bahâd›rl›€›yla meflhûr benâm idi. Biri Hersek ban o€lu idi, ol dahi mürd oldu. E€er ol yi€it yunak ölmese siz bu kal‘an›n nâm [u] niflân›n göremez idiniz" deyü bir gorof esîr dahi böyle söyledi.
Hulâsa i kelâm bu kal‘a feth oldu, ammâ dahi nev binâ olma€ile içinde aslâ çârsû y› bâzâr ve imâretden aslâ bir fley olmayup ancak bir müfîd ü muhtasar kenîse ve deve damlar› gibi uzun uzun soltat ve murtat odalar› ve Kanije taraf›na ancak bir kapusu var idi, ammâ nehr i Morava taraf›nda aslâ der [ü] dîvârdan bir alâmet yokdur.
Bu kal‘an›n karflu cânibi kurflum erer kâfiristân›n kal‘a i Ligradc›k, kal‘a i Çakatorna ve vilâyet i Mekemorya vilâyetleridir, ammâ bu feth olan Yenikal‘a'n›n dâ’iren-mâdâr cirmi cümle üç bin yedi yüz ad›m bir dolma palanka kal‘a idi, ammâ mel‘ûn kal‘a gâyetü'l-gâye sa‘b olup orta yerinde bir su kuyusu var idi. Ol kuyu üzerindeki flindire tahta kubbe üzre bir altun ile mutallâ bir ibret-nümâ alemi var idi. Me€er küffâr mukaddemâ k›fl eyyâmlar›nda Bobofça ve Berezense ve Peçoy kal‘alar›n› ›hrâk etdikde bizim Se€itvar kal‘as›n›n kurbunda bir top menzili karîb Sultân Süleymân'›n Türbe kal‘as›n›n kubbesi alemi imifl, an› türbe i Süleymân Hân'dan kal‘ edüp bu kuyu üzre komufl. Ba‘de'l-feth hemân vezîria‘zam bu alemi kuyu üzre kal‘ edüp yine Se€itvar kurbunda Süleymân Hân türbesine gönderilüp türbe i flerîfi ve kal‘ay› ta‘mîr ü termîm etme€e Mihaç be€i ve Peçoy be€i ve Se€itvar be€i me’mûr olup gitdiler.
Ba‘dehu bu Yenikal‘a içün bir yere cem‘ olup Sadr›a‘zam huzûrunda müflâvereler edüp cümle ifl erleri ve hayr-hâh › devlet erenleri eyitdiler:
"Devletli vezîr bu kal‘a [188b] kâfirin gözü bebe€indedir. Bundan Âl i Osmân'a zarar çok olur, aslâ bir habbe fâ’ide olmaz. Bu kal‘aya bu kadar beytü'l-mâl › müslimîn ve bu kadar hâne i selâtîn gidüp bu kadar renc [ü] anâlar çekildi€inden mâ‘adâ bu kadar guzât › müslimîn nâ-hak flehîd olup bu kadar renc [ü] anâ mükâfât›nda vakfullâha ne â’id ve ne fâ’id bir kal‘ad›r kim feth edüp elzem i levâz›m›ndan bir kal‘a de€ildir. ‹çinde bu kadar guzât › müslimîn kosak îrâd [u] masraflar› nereden hâs›l olur? Kanije kal‘as› gibi bir sedd i ‹skender'in n›s›f askerin kald›rup bu kal‘aya komak iktizâ eder. Dutal›m komufluz ve bu kal‘ay› intihâ y› serhad etmifliz, bu kerre küffâr gelüp askeri olmad›€›ndan Kanije'yi alup bu kal‘ay› dahi istîlâ eder. Hemân bu kadar ibâdullâh› bu kal‘ada mahpûs edüp gidersiz. Gerçi Kanije paflalar›na bu kal‘ay› tahtgâh edersiz, ammâ hatâ edersiz. ‹flte bu nehr i Morava'n›n karflu taraf›nda küffâr yine bir kal‘a yapup bu kal‘ada âdem de€il kaz ve tavuk gezdirmez" deyü cümle a‘yân-› kibâr böyle müflâvere etdiklerinde, Sadr›a‘zam eydir:
"Yâ ne çâre edelim" dedikde cümle ocak a€alar› ve dükeli Kanije ihtiyârlar› eyitdiler:
"Pâdiflâh sa€ olsun, bu kadar hazîne ve bu kadar asker gitdiyse, hele yüz bin kerre küffârdan intikâm alm›fl olduk. Bu da böyle olsun, çekdi€imiz âlâm › fledâ’id dîn u€uruna yan›m›za kalmas›n. Hemân devletli vezîr bu kal‘an›n cümle cebehânesin alal›m ve sâ’ir mühimmâtlar›yla Kanije kal‘as›na gönderelim. ‹çinde kiliseleri ve soltat hânelerin yakal›m ve kal‘as›n niçe yerden la€›mlarla y›kal›m. Ba‘dehu cümle guzât › müslimîn ile murâd › flerîfiniz olan seferlere gidelim" dediler ve ale's-seviyye bu re’y [ü] tedbîre karâr verdiler.
Cümle cebehânesin ve yüz yetmifl pâre toplar›n Kanije['ye] gönderüp bu Yenikal‘a'y› yedi yerden yedi kerre la€›m › azîm ile cümle tabyalar› ve der [ü] dîvârlar›n ber-havâ endâht külün gö€e savurdular. Ba‘z› yerlerin hâli üzre b›rakd›lar, ammâ Kanijeli bu kal‘aya d†› derûnlar›ndan bâkî kalan eser i binâlar›n dahi niçe kerrât kumbaralar ile münhedim etdiler.
Me’âl i kelâm oldur kim bu kal‘aya giden harc u masraf bî-fâ’ide olup bu gazâ bal ve mûm yapmaz bal ar›s› kâr›na dönüp bu kadar ibâdullâh telef oldu ve bu kal‘a bu yüzden feth oldu€una niçe müverrihân › Rûm › zevi'l-mefhûm böyle târîhler demifllerdir, ammâ sükker yemifller.
.................. (2 sat›r bofl)....................
Ba‘dehu Sadr›a‘zam cümle asâkir i ‹slâm ile iki günde,
Dostları ilə paylaş: |