Fat‹hasures‹



Yüklə 1,75 Mb.
səhifə10/32
tarix03.11.2017
ölçüsü1,75 Mb.
#29910
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   32

Ebu Davud et-Tayalisi müsnedinde Katade’den, Amr b. Şuayb’tan, babasından, Abdullah b. Amr’dan, (oda) peygamber (s.a.v)’den rivayet etti. “Bu küçük lütiliktir” dedi. Yani kadına arkadan yanaşmak (öyledir).

Tavus’tan, onun şöyle dediği rivayet edildi: Lut kavminin işi (lütilik), , kadınlara akadan yanaşmakla başlamıştı. İbnü’l-Münzir dediki, Peygamber’den (s.a.v) bir şey sabit olras o, beni başkasından müstağni kılar. Kurtubi aynı şekilde şunları da söyledi: Ali b. Ziyad ve Vehb, ibn-i Malike; insanların Mısır’da, kenidisinn bu konduaki cevazını konuştuklarını haber verdiklerinde bundan nefret etti ve nakledeni yalanlama girişiminde bulundu. Bunun üzerine, bana iftira ettiler, bana iftira ettiler dedi. Sonrada, siz Arab değilmisiniz?Allah (Kadınlarınız sizin tarlanızdır) demiyormu?Tarla sadece münbit yer olmaz mı? dedi. O’ndan lafzıyla aktarım bitti.

Kadınlara arkalarından yanaşmanın caiz olmadığı teyitlidir. Allah Teala hayızda ferce haram kıldı, kendisine arız lan kirden dolayı. Şu sözü ile bu men’in illetinin bu kir olduğunu açıkladı:

(Deki o eziyettir. hayızdayken kadınlardan uzak durun) Ayet. Dübürün haram kılınmasının en öncelikli gerekçesi kir ve zorunlu necasettir. Bu, istihazada cimaIın caiz olmasına karşı değildir. Çünkü istihaza kanı,hayız kanı gibi kirlilkte değildir ve dübürün necaseti gibi de değildir. Çünkü o yara kanı gibi damar patlaması kanıdır. Dübürden cima’ın meni’ini te’yid eden bir şey de ulemanın mutabakatıdır.

İbn-i Abdülbirr alimlerin bunda ihtilaf etmediğini söyledi. Ancak Ömer b. Abdülaziz’den kavi olmayan bir yönden gelen bir şey hariç Buna göre kızlık zarının yamalğı ile redolunmadığıdır. Bütün fakihler buna muhalif görüş üzeredir.

Kurtubi dedi ki, onların bu icma’ı, dübürün ilişki yeri olmadığına delildir.

Birleşme yeri, fercteki yerine ulaştırmayan aksi bir şey olsa bile. Eğer denilseki, zarın reddi doğrumazlık için illet olabilir. Onun dübüründe ilişki kurması ile çelişmez. Cevab şutur; kısırlık onunla dönmez. Zarın reddinin illeti nesilsizlik olsaydı bile kısırlık, reddin sebebi olurdu.

Kartubi. Allah’ın (Tarlanıza varın) sözünün tefsirinde kısırlığın onunla dönmediği üzerinde icma olduğunu anlattı. Bu delilleri tahkik ettiğin zaman görürsün ki kadına arkasından varmak haramdır.

Bilki ibn-i Ömer, Ebu Said, mütekaddimin ve müteahhirinden olan guruplardan bunun caiz oludğu kendilerinden rivayet olunan kimselerin bu sözlerini, onların arkadan varmadan muradlarının kadın tercine arka tarftan varmaktır, şeklinde hamletmek gerekir.

Nitekim Cabir’in hadisibunu açıklıyor ve cem’de vacibtir, mümkün olduğunda ibn-i Kesir “Tarlanıza dilediğiniz yerden varın” sözünün tefsirinde bunları söyledi.

Ebu Muhammed Abdurrahman b. Abdullah ed-Daremi Müsned’inde dedi ki:Bize Abdullah ibn-i Salih söyledi:Bize el-Leys Haris b. Ya’kub’tan, 10’da )Said b. Yesar Ebu’l -Habbab’tan aktardı.

Dediki:İbni Ömere Cevaride söylediği şey için sordum, kadınlara arkadan yanaşılırmı?.....nedir?dedi. Arkaan varmak, (dedim)Bunun üzerine, mü’minlerden herhangi kimse bunu yapıyormu?İbni Nehb’te bu şekilde irvayet etti. Kuteybe de el-Leys’ten rivayet etti.

Bu, bunun haramlığına dair ondan gelen sarih nass ve sahih isnaddır. ondan buna aykırı manayı muhtemel bütün varid olan şeyler merduddur. Öğrenmiş bulunmaktayım ki Allah’ın (Nerden isterseniz) sözünde, arkadan yanaşmaya herhangi bir delil yoktur. Çünkü o (kadınlarınız sizin tarlanızdır) sözüne fa’i (....) ta’kibiye ile tertib edilmiştir. Ma’lumur ki dübür, ekim mahalli değildir. Bu karın, baldır, bacak ve benzeri şeylerle cima’ cevazına aykırı değildir, bütün bunlar ekim mahilli olmamasına rağmen. Çünkü bu istimna’ diye isimlenndirilir, cima’ değil. 1. Söz konusu olanda cima’dır. Çünkü (Tarlanıza varın) sözündeki varmaktan murad cima’dır ve arada da fark vardır. Çünkü karın ve benzerlerinde kir yoktur. Dübürde ise sürekli kir ve zorunlu necaset vardır.

(Deki, o eziyettir, kadınlardan uzak durun) Ayet, sözünden öğrenmişizdir ki:Eziyet mahallinde birleşme caiz olmaz.

Bazı alimler dedilerki, (Allah’ın size emrettiği yerden) sözünün manası, yani; Allah’ın sakınmasıyla emrettiği mekandan. Gerekçesi, eziyet arız olmasıdır ki o da ferc’tir. Ve o, başka olamaz. Bu görüş ibn-i Abbas, Mücahid, Katade, Rebi’ ve diğerlerinden rivayet ediliyor. Buna göre (Allah’ın size emrettiği yerden) sözünü, (Deki, o eziyettir, kadınlardan uzak durun)sözü açıklıyor. Çünkü malumdur ki eziyet olan hayız mahalli, öndrü. Bu görüş mana itibariyle, zikrettiğimize raci’dir. Çünkü Allah, nehyettiği şeyin zıddını emrediyor. Bunun içinde (Allah size emretti) sözündeki emrin, (Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın) sözündeki nehye dönüşmesi sahih olur. Usulde bilinirki, bir şeyden nehydeki hilaf, onun zıddıyb emirdir.

es-Suud Meraki’de buna şu sözüyle işaret etmiştir:

...................................................................................

................................................................................................................................ tan muradı:Bundan önce zikredilen; bir şeyde ki emirde “hilaf, zıddından nehyin aynısı mıdır, yoksa onu gerektiriyor mu?Yada bunun tersi midir?yani bu hilaf aynı şekilde bir şeyden nehyde midir. O, zıddıyla emrin aynısı mıdır? Ya da, çok ise, zıdlarınan biri midir?Yad a buna bir gereklilik midir?Yoksa ne aynısı nede gerekirliği midir?Nehiyde iki görüş ağırlık basıyor:

Birisi:O, tam olarak zıddıyla emirdir.

İkincisi:O, kesinlikle onunla emir değildir. Sonuncusunu, ibnü’l-Hacib “Muhtasar’ında anlattı. Subki, Cem’ul-Cevami’de, bu görüşü ibnül Hacib’ten başkasında görmediğine işaret etti.

Zecac dediki (Allah’ın size emrettiği yerden) sözünün manası:Kadına yaklaşması helal olan yönlerden, demektir. Helal olmayacak şekilde onlara yaklaşmayın. Onların oruçlu, ihramlı yada itikafta olmaları gibi.

Ebu Rezzin, ikrime, Dahhak ve bir çok kişi dediki (Allah’ın size emrettiği yerden)yani, hayırlı değil tahir olduklarında. Gerçek ilim Allah katındadır. Allah’ın sözü: (Fakat kalblerinizin kazandığı yeminlerden sorumlu tutacak)Burda kalblerinin kazandığından muradın ne olduğunu ve yeminini bozduğunda ne gerekeceğini açıklamadı. Fakat maide Süresinde, kalblerin kazandıklarından muradın, yeminin niyet ve kasıtla akdedilmesi olduğunu açıkladı. Ve yeminini bozması durumunda da kefaretin lazım olacağını beyan etti. Kefaret:O miskinin doyurulması yada giydirimeisyada bir kölenin azad edilmesidir. Bu üçünden aciz olanın ise üç gün oruç tutmasıdır. Bu da şu sözündedir:

(Fakat sizi akdettiğiniz yeminlerden sorumlu tutar. Kefareti de, on miskinin, ehlinizi doyurduğunuz orta şekil ile doyurulması yada giydirilmeleri yada bir kölenin azad edilmesidir. Bunları bulamayanlarada üç gün oruç tutmak vardır. Bu, yemin ettiğinizde yeminlerinizin kefaretidir) Ayet.

Allah’ın sözü:(Boşanmış kadınlar üç kur’ kendilerini gözetlerler)Bunun zahirinden anlaşılan, bütün boşanmış kadınları kapsadığıdır. Fakat başka ayetlerde bazı boşanmış kadınların bu umümun dışında olduğunu açıkladı. Hamile olanların iddetlerinin doğurmaları olması gibi. Şu sözünde (Hamile kadınların iddetleri, doğurmalarıdır) Ve birleşmeden nce boşanmış olanlar gibi. Onların hükmü ise, kendilernin iddetlerinin hiç olmamasıdır. Şu sözü ile:(Ey iman edenler, mü’min kadınları nikahlayıp ta onlarla ilişkiye girmeden onları boşadınızsa, sizin onlar üzerinde, sayacakları herhangi bir iddet yoktur. Onları faydalandırın ve güzel bir şekilde onları serbest bırakır.

büyüklükten yada küçüklükten ötürü hayız görmeyen kadınların iddetleri ise üç aydır. Şu sözünde (Hayızdan kesilen ve hayız olmayan kadınlarınızın iddetleri ise üç aydır)

Allah’ın sözü: (Üç kuru)Bunda icmal vardır. Çünkü ...., hayıza verilen bir kelimedir. Bunun örneği, Peygamber (s.a.v)’in:“kuru’larının günlerinde namazı barak” sözüdür.....kelimesi temizlik içinde söylenir. Bunun örneği el-A’şa’nın sözüdür:

...........................................................................

..............................................................................

Malümdur. ki gazinin, kadınlarından fırsatını kaçırdığı kur’temizliktir, hayız değil. Alimler, bu ayet-i kerimedeki kuru’dan muradın ne olduğu hussunda ihtilaf etmişlerdir. O temizlik dönemleri midir, hayız dönemleri mi?

İhtilafın sebebi, zikrettiğimiz gibi, kur’un hayızla temizlik arasında ortak olmasıdır. Ayetteki kur’un temizlik olduğu fikrinde olanlar; Malik, Şafii, mü’minlerin validesi Aişe, zeyd b. sabit, Abdullah b. Ömer, Fukuha,i seb’a, Abban b. Osman,

Zuhri ve bütün Medine fakihleridir. O da Ahmed’en bir rivayettir. Kuru’un hayız dönemi olduğunu söyleyenler; dört raşid halife, ibn-i mes’ud, Ebu Musa, Ubbade b. Samit, Ebu’d-Derda, İbn-i Abbas, Muaz b. Cebel, tabiinlerden bir gurub ve diğerleri O da Ahmed’den sahih bir rivayettir.

Her iki gurupta Kur’an ve sünnetten delil getirdiler. Bu kitabın tercemesinde bu gibi durumlarda terceh ettiğimizin şu olduğunu zikretmişizdir:Delili en çok ağır basan. Kuru’n hayızlar olduğunu söyleyenler pek çok deliler getirdiler. Onlardan biri Allah’ın şu sözüdür: (Kadınlarınızdan hayızdan kesilenler ve hayız olmayanlar için şüphe ediyorsanız, onların iddetleri üç aydır) Dedilerki; iddetin aylarla tertib edilmesinin hayıssızlıktan dolayı olması, iddette aslonanın hayızla olması olduğuna delalet ediyor. Hayızlar olmadığında onlardan bedel aylardır. Aynı şekilde su sözü ilede istidlal ettiler:(Allah’ın rahimlerinde yarattığını gizlemezler)

O, çocuk yada hayızdır,dediler. Ve şu hadisi delil getirdiler “Kuru’larının günlerinde namazı bırak” Dedilerki:O, (s.a.v) vahyin açıklayıcısıdır ve okur’u hayıza isim olarak şöyledi. Bu da ayetten muradın hayız olduğuna delalet etti. Onlar; Ümmetin iki hayza güvenmesi ve onun iyileşmesi bir hayızladır, hadisleriyle de istidlal ettiler.

Kuru’un temizlikler olduğunu söyleyenler ise Allah’ın şu sözünü delil olarak getirdiler:(Onları iddetleri içinde boşayın)Dedilerki, boşanmaları emredilen iddetleri temizliktir, hayız değil. Nitekim bu ayetin açıkça anlaşılan şeklidir. bunu, ibn-i Ömer’in muttefekun aleyh olan hadisinde peygamber (s.a.v) daha çok izah ediyor “Eğer onu boşayacaksa, o temizken ve onunla ilişkiye geçmeden boşasın. Bu iddettir. Nitekim Allah emretti “Dediler ki; Peygamber (s.a.v) bu muttefekun aleyh olan hadiste açıklamıştırki, temizlik dönemi, Allah’ın kadınlarnı kendisinde boşanmasını emrettiği iddettir. Bunun; Allah Tealanın:(Onları iddetleri içinde boşayın)Sözünün manası olduğunu beyan ettiler. O da Allah’ın kitabının ve Rasülünün sünnetinin tartışma noktasındaki nassıdır.

Kaydedicisi -Allah onu affetsin,dediki, bana göre tercih edilecek olan bunların şu delidir. Tartışma mahallindeki son noktadır.

Çünkü tartışmanın yörüngesi, kuru’hayızlarmıdır, temizliklermi? etrafındadır. Bu ayet ve bu hadisin ikis,i onun temizlikler olduğuna delalet etti.

Ne Allah’ın kitabında nede nebi’sinin (s.a.v) sünnetinde bu delile karşı durack hiçbir şey yoktur. Ne sıhhat açısından ne de tartışma noktasındaki açıklık açısından. Çünkü o, Allah’ın kitabından olan ayetin manasının beyanı noktasında zikredilmiş, muttefekun aleyh olan bir hadistir.

Onda Peygamber (s.a.v), iddetin temizlik olduğunu açıklamış ve bunun Allah’ın (c.c) muradı olduğunu beyan etmiştir. Şu sözü ile:(Onları iddetleri içerisinde boşayın) O’nun (s.a.v) sözündeki işaret:Bu, içinde talak vaki olan temizlik halindeki iddettir. Çünkü sözünün manası, onları temiz olarak başasın. Yani onlar temiz iken. Sonra bu temizlik halinin iddet olduğunu ve bunun, Allah’ın, Aziz kitabındaki muradı olduğunu açıkladı. Buda iddetin temizlik ile olduğu hususunda açık bir nasstır. İşaretin dişiliği, haberin dişilği içndir. Onun hayızlar olduğunu söyleyenler, iddetin kuru’olmadığını söyleyinceye kadar bu delilden kurtulmaz. Kuru’konusundaki tartışma, bazı alimlerin bu söyledikleri gibidir.

Bu görüşü,şer’i örf ehlinin ve Arap dilbilimcilerinin icmai reddediyor. Buna göre, kuru’ile sayılan iddet, kuru’un kendisidir, buna eklenecek bir şey yoktur. Allah buyurmuştur:(iddeti sayın)Bu da, icma’ile, gözetleme zamanıdır. Buda Allah’ın:(Gözetlerler)sözünde kullanılan üç kuru’dan tabir edilendir. Bu ayette hiç kimsenin şöyle demesi doğru olmaz:Kuru’ları sayan boşanmış kadının iddet denilen şey gibide bir sorumluluğu var, ayeti kerimede zikredilen üç kuru’a ek olarak gibide bir sorumluluğu var, ayeti kerimede zikredilen üç kuru’a ek olarak:

Sözlükte:Kadının iddeti kuru’larının ve evlilik için matem günleridir.

Buda iddetin, kur’un kendisi olduğuna, ona bir ilave olmadığına dair bir açıklamadır. Dilde de:Kadının iddeti kuru’unun günleridir. Ve iddeti aynı şekilde kocasına matem günleridir, zinet takmamasıdır. Bu ay olarak, kuru’olraka yada kocasından olan yükünü indirmesi (doğurması) olaraktır.

Bu, tartışma noktasındaki sarahat, açıklık ve sıhhat olarak yeterli bir açıklamadır. Yanısırada başka söze gerek yok. ....sözündeki ta(.) nın ziyadesi de bunu teyid eder delildir. Çünkü o, sayılanın erililğini gösterir ki oda temizliklerdir. Çünkü o müzekkerdir, hayızlar ise müeneştir.

Bazı alimlerin bunun hakkındaki cevabı da şudur:Kur’lafzı müzekkerdir, müsemması olan hayz ise müennes. ta’ ise, onunla laza uygun olark getirildi. O da müzekkerdir. müennes manası için değil.

Bunda denilirki:Lafız müzekker manasdı müennes oluduğunda sayısında ta’ gerekmez belki, manaya uygunluk olarak caiz olur.

Aded, ta’dan gerekmez belki, manaya uygunlak olarak caiz olur.

Aded, ta’dan tecrid edilir. Ömer b. Ebu Rebia el-Mahzumi’nin şu sözü gibi.

....................................................................

tecrid edildi, adedin müsemmasının dişil olması gözününe alınarak. ne varki dişi olarak ıtlak ettiği şahıs lafzı müzekkerdir. Başkasının sözü:

müzekker olmakla beraber aded, ....dan tecrid edildi, un manası gözönüne alınarak. Bunun aksi de öyledir. Şu söz gibi:

..........................

lafız olarak müennes olmasına rağmen, ondan muradın erkek nefisler olduğu gözönüne alınarak, lafzı zikredildi. laf zın dikkate alınması caizdir. Bu durmda sonda ta’dan tecrid edilir ve ilkinde ta’ bitiştirilir na.öyleyse bitişmesi mutlak ihtimaldir. Onu belirleyen karine (delil)olmaksızın ona hamli doğru olmaz, lafız ve mana olarak müzekker sayının hilafı ile ....manasında............gibi

Onun ona bitişmesi açık bir gerekliliktir. kendisinden başkası caiz olmayan gereklilik te, kendisinin yerine bedel olarak başkasının caiz olduğu muhtemele takdimi evladır. Gördüğün gibi onada hiç bir karine dealet etmedi.

Denilse ki, bazı alimler şöyle zikretti. Sayıların birliği ikilliğinin tezkirkinde önemli olan ancak lafızla olmasıdır. Bir karinenin delalet etmesi, dışında, manasının gözönüne alınması caiz olmaz. yada bu mananın kasdının çok olması sadedinde olduğumuz ayettede bu ikisinden hiç biri yok. Eşmuni, ibn-i Malik’in sözünün şerhinde dediki:

.................................

Şunları yazdı. ikincisi; Madudun birliğinde te’nisin itibarı, isim olduğunda lafzıyladır. Şöyle dersin: ....., akdın kastederek.........., erkekler kastederek. Çünkü.....lafzı mütekker.........................lafzı da münessetir. Bu, manayı gülendiren kelama bitişmeyendir, yada mananın kastı onda çoğalır.

O buna bitişirse, mananı dikkate alınması caiz olur. Birincisi şu sözü gibidir. .........Ve şu sözü, ........ikincisi, şu sözü gibi.........

Sebban bu kondua Haşiye’sinde dediki:Açıklayıcının zikrettiği; Allah’ın (........) (............) sözünde bazı alimlerin istidlal ettiği ile reddedilir. Ki buna göre; kuru’luar; temizliklerdir, hayız değil ve kadınların şehadeti makbul değildir. Çünkü.....un cemidir:.......irade edilmiş olsaydı, .....denilirdi. Ve eğer kadınlar irade edilmiş olsaydı...denilirdi.

Reddin vechi, burda muteber olan lafızdır. .......lafızlarıda müzekkerdirler.

Cevab:Allah bilir ya, bu gerçeğe aykırıdır. Arab Dili araştırmalarının delalet ettiği, mananın mutlak olarak dikkate alınmasıdır. İbn-i Hişam a adedin lafzında mananın dikkate alınmasının cevazını dile getirdi. Ondan Suyüti nakletti. El-Teshil’in sahibi ve şarihi eddemamini de:Madudun tekilliğinde mananın dikkate alınması belirlenmiştir.

Sebban haşiyesinde şunları söyledi. Bu vucübiyet derecesindedir.

Suyuti’nin ibn-i Hişam ve değerlerinden naklettiği, buna muhaliftir. Ki buna göre; lafzı müzekker ve manası müenes yada tersi olanlarda iki vecih caizdir.

Ve yine Teshil’de ve demanini’yi ait şerhinde de buna muhalif olan şeyler var. Teshil’in ibaresi; madudun tekilinin manası hakiki yada mecazi olarak müennes olduğunda, ....ve kardeşlerinin ta’sı hafzolunur.

Demamini dediki:ifade etmek isterim.....deki itibar, mana iledir, lafızla değil. Bunun içinde denilir. Sonra Teshil’ de dediki:İfade etmek isterim....deki itibar, mana iledir, laızla değil. Bunun için de ........denilir. Sonra Teshil’ de dediki bazen müzekker, müennesle, müennes te müzekkerle te’vil edilir. Böylece aded te’vile göre getirilir. Demamini birinciyi .....kadın demek istiyor, ile ve .....kabileler emek istiyor, ile örneklendirdi.

İkincisini de; ........yani şahıslar ve .......yani müşahid, ile örneklendirdi. Ondan lafzıyla aktarım bitti. Teshil’in sahibi ve şerihinin, mananın dikkate alınmasının belirlenmesi noktasında ifade ettikleri ayettik kur’un oluşunun belirlenmesini gerektirir ki ...oda, zikrettiğimiz gibi temizlik dönemidir.

Sebban’ın haşiyesindede aynı şekilde şunları ifade etti:Açıklamada mananın dikkate alınması doğrudur. Bu kiyası değildir. Buda ibn-i Hişam ve diğerlerinden takdim edilen tartışmadır. Ki o da; lafzı müzekker, manasıda müennes olduğunda, yada tersi durumda iki vechin caiz olmasıdır.

Eğer mana için, tercih edilen olmazsa buda Teshil’den taktim edilen hilaftır. Düşün ki açıklaması da, can alıcı noktanın mana olmasıdır.

Allah’ın (Hayızdan kesilen kadınlar) sözü ile onun hayızlar olduğu ile istidlal etmeye gelince, onda denirki; ayette kur’un hayızlar olduğunu belirleyen bir şey yoktur.

Çünkü kur’lar, sadece arasında hayız gelen temizlikler için söylenir. Hayızın olunamamsı, yanısıra temizliklerin olmamasıdır. Öyleyse; ibddet, temizlikle olmakla beraber hayızsızlık durumunda ayrala göre tertibe herhangi bir mani’yoktur. Çünkü murad edilen temizlik, hayızın varlığını gerektiriyor. Lazım yok olduğunda melzum da ortadan kalkar.

Dolayısıyla hayızın bitmesi temizlik dönemlerinin bitmesini gerektirir. Sanki aylarla iddet aynı şeklide, hayızın bitmesiyle delalet edilen temizliğin üzerine bir mertebedir. (Allahın rahimlerinde yarattığını gizlemesinler) ayeti ile istidlal etmeye gelince, onun geçersizliği açıktır. Çünkü kuru’un temizlikler olması iddetiyle hayızı gizlemeyi mübah kılmaz. Zira aylar ile iddet, ancak arasında hayız olduunda mümkün olur. Hayızı gizleyen temizliğin bittiğini de gizler. Hayızı iddia etse, temizliğin bititğini saklamazdı. Nitekim bu açık bir şeydir.

“Kur’larının günlerinde namazı bırak” hadisi ile istidlal etmeye gelince, bunda şöyle deniliyyor:Tartışma noktası hakkında elbetteki hadiste hiç bir delil yoktur. Çünkü o, kur’un hayıza söylendiğine ilave bir şey iade etmiyor. Buda tartışılan şey değildir.

Başka bir yerde kur’un temizliğe isim olarak verilmesini men’etmeye delalet ediyor oluşuna gelince, bu tartışmasız batıldır. Şu görüşteki alimler arasında da hilat yoktur:Bir yerde iki manasından birine müşterek isminin verilmesi, başka bir yerde diğer manasına da o ismin verilmesinin men’i demek değildir ve bu durumda iştirak vaki olur.

Görmez misin ki, öreneğin....lafzı, basiret ve cariye arasında müşterektir. Diyor musun ki Allah Telalanın (Onda onlara; nefse nefs, göze göz diye hükmettik) ayetinde ..lafzının basiret için söylenmesi, .....lafzının (Onda hoş cariye(ler) vardır) sözü gibi başka bir yerde cariye için söylenmesini engelliyor.

Şüphesiz olan şudur ki müşterek (mefhumu); iki manasından her biri yada buna uygun haldeki manaları için söylenir. “Kur’larının günleride namazı bırak” hadisindeki kur’; temizlikten öte, hayız için uygundur. Çünkü namaz temizlikte değil, hayızda terkedilir.

Müşterekin iki manasından birine söylenmesi, başka bir yerde diğer manasına söylenmesinin men’ini ifade ediyorsa, lügatta asla iştirak olmaz. Çünkü onlardan her birine söylenmesi, diğerine söylenmesini men’eder. Böylece aslından iştirakın ismini ibtal eder. Oysa Peygamber (s.a.v)in ibn-i Ömerin muttefekun aleyh oln “Temizlik iddettir” hadisineki açıklamasını takdim ettik. Bütün bunlar “Kur’larnın günleride namazı bırak” hadisinin sıhhatinin takdiri üzeredir. Çünkü alimlerden kimi onu zayıf buldu, kimiside sahih.

Açıktır ki bazı (geliş) yolu kabul derecesinden aşağıda değildir. Fakat o, tartışma noktasında buna delil değildir.

Onda öyle bir şey olsa bile, tartışılan noktada ondan daha kavi ve daha açık olan şeyle merdüd olur. Ki onu da takdim ettik. Böylece ümmetin, Peygamberden (s.a.v) sübütunun kararlaştırıması üzerine iki hayıza güvenmesi, takdim ettiğimizle çelişmez. Çünkü bu, tartışma noktası itibariyle ondandaha sahih ve daha açıktır. Onun hayızla istibra’ (giderme, uzak tutma) edilmesi ayrı bir meseledir. Çünkü söz konusu olan istibra’değil iddettir.

Bazı alimler; onun temizlik dönemleri olduğuna delalet eden ayet ve hadisle istidlali reddettiler. Gerekçe şu:Bu, içinde boşanma vaki olan temizlik dönemine güvenmeliy gerektirir. şu görüşteki alimler de bunu destekledi. Kuru’un temizlikler olması iddetin üçten düşük, iki kur’olmasını gerektiriyor. Bu da onun tam üç kuru’ olduğuan delalet eden ayete aykırıdır, merduddur. Oysa öbür türlüsü, açık vahiy naslarıyla çelişmez. Bunlardan amaç, üç kuru’un, iki kuru’ ve üçüncüsünün bir kısmına söylenmesidir. Bunun benzeri şu sözüdür:(Hac bilinen aylardır) Murad, iki aydan daha azdır.

Bunun, adedin isimlerinde memnu’ olduğu iddiasında denilir ki:

İçinde talak olan vaki’temizliğin kalanının iddet olduğun ve bunun, Allah’ın kitabındaki muradı olduğunu beyan eden Peygamber’dir. (s.a.v). Gördüğün gibi, bazı büyük alimlerin, zikredilen ayet ve hadis, kur’ların hayızlar olduğunu gösterir, şeklinde zikrettiler; lafzın zahirinden gerçekten uzaktır.

Aksine, zikredilen ayet ve hadisin lafzı buna çelişik olma noktasında açıktır. Bu meseledeki tercihimiz budur. Gerçek ilim Allah katındadır.

Allah’ın sözü: (Kocaları da bu arada barışmak isterlerse, onları geri almaya daha çok hak sahibidirler) Bu ayet-i kerimenin zahirine göre; boşanmış kadınların kocaları onları geri olmaya daha çok hak sahibidirler, ric’iye ve diğerleri arsında fark yoktur.

Fakat başka yerde bain (talakla boşamış) olanların ona göre dönemeyeceklerine işaret etti. Bu da Allah’ın şu sözündedir:(Ey iman edenler, mü’mine kadınları nikahlayıp ta onlara dokunmadan onları boşarsanız, saymanız gereken bir iddet yoktur. (gerekmez)

Bunun sebebi, ilişkinden önceki talak bain’(kat’i, son) dir. Nitekim burda, kadın iddetin bitmesi ile boşandığında erkek yeniden onunla evlenemeyeceğine işaret etti. Bu, Allah’ın şu sözündedir: (Kocaları bu durumda onları almaya daha çok hak sahibidirler. Çünkü sözündeki (......) işareti, ayette üç kuru’ ile tabir edilen iddet zamanına raci’dir.

burada; geri dönülecek kadınların kocalarının onları geri almaya daha çok hak sahibi olmaları, bu dönüşle arayı düzeltme iradeleri ile şart koşuldu. O da şu sözündedir:(Eğer arayı düzeltmek isterlerse) Burda, bu şarta aykırı olanı zikretmedi. Fakat başka yerlerde bunu şu şekilde açıkladı:

Eğer geri alacak koca ıslah niyetiyle değildi, ondaki şeyleri almak ve benzeri gibi ona zarar vermek kastıyla alırsa, kadını geri almak ona haramdır. Nitekim Allah’ın şu sözünde nehye delalet edilmiştir. (Haklarına tecaviz edip zarar vermek için onları (yanınızda) tutmayın. Kim bunu yaparsa kendine yazık etmiş olar. Allah’ın ayetlerini eğlence yerine koymayın)

Zarar kastı ile ric’at, icma ile haramdır. Nitekim Allah’ın şu sözünde açırlanmış şartın mefhümü buna delalet etti:

(Zarar vermek amacıyla onları (yanınızda) tutmayın)Ayet. O taktirde geri almasının sıhhati, emrin zahiri itibarıyladır. Eğer hakim onun, zarar vermek kastı ile kadını geri aldığını keşfederse, zikrettiğimiz gibi, onun ric’atını ibtal eder. Gerçek ilim Allah’ın indindedir.


Yüklə 1,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin