Biz yığınların istemlerini karşıladığımız noktada onların desteğini kazanırız. Ama yığınların o istemlerle sınırlı darlığını alıp teori düzeyine, program düzeyine çıkaran akımların bu yığınlar üzerindeki etkisini de bu sayede kırarız. Neden? Çünkü tutarlı bir demokrasi mücadelesi ancak proletaryanın burjuvaziyle o genel hesaplaşması perspektifi içerisinde saklıdır. Çünkü proletarya burjuvaziyi ezmeden köylü de toprağa kavuşamayacaktır. Köylüye toprağı Rusya’da Sosyalist-Devrimciler veremiyor. Halbuki toprak sorununu en iyi o program haline getirmiş. Ama toprağı veremiyor. Neden? Çünkü toprağı vermenin önündeki sınıfsal engeli ezmek gücü ve iradesinden yoksun. O gücü ve iradeyi yine proletarya ortaya koyabiliyor.(158)Yani Rus burjuvazisini ancak Rus proletaryası ezebiliyor. Ve dolayısıyla köylüye toprak vermenin imkanını da o yaratabiliyor. Köylü yığınları hep Sosyalist-Devrimcileri destekliyordu önden. Neden? Çünkü gerçekten Sosyalist-Devrimcilerin toprak programı köylülüğün o küçük-burjuva özlemlerinin iyi bir teorik ifadesi idi. Lenin, onların tarım programını biz uyguladık, onlar o programı uygulayamazlardı, bu gücü gösteremezlerdi, nitekim gösteremediler de diyor. Çünkü onlar burjuvaziyle hesaplaşmak perspektifinden ve yeteneğinden yoksundular. Tersine, Geçici Hükümet aracılığı ile, burjuvazinin yedeği haline geldiler.
Biz madem bu işi küçük-burjuvaziyle yapacakmışız, o halde onun razı olabileceği sınırlar içinde bir devrim ile yetinmeliymişiz! Burjuva demokratik devrimi zorunlu bir ilk aşama olarak koyanlar sorunu böyle gerekçelendiriyorlar. Siz küçük-burjuvazinin bakışını alın, ondan genel bir devrim stratejisi çıkarın, sonra kendi darlığınızı doğru devrim stratejisinin karşısına koyun, sonra da tutup buna proleter sınıf etiketi asın! Bizim böylelerine yanıtımız şudur. Siz böyle bir devrim stratejisiyle yalnızca burjuvazinin yedeğine gidersiniz. Oysa küçük-burjuva toplumsal katmanların desteğini, onun özlemlerinin gerçekleşmesi zeminini yaratabilecek sınıf kazanacaktır. Çünkü burjuvaziyle hesaplaşma perspektifine yalnızca bu sınıf, işçi sınıfı sahiptir. İşçi sınıfının konumundan, onun bakışından koymak lazım stratejiyi ve çözümü.
Bütün mesele şudur: Bu ara tabakalar kimin çözümüne yanaşacaktır? Lenin’in Menşeviklerin ve Sosyalist-Devrimcilerin etkisini kırmak için döne döne söylediği şey şudur: Bunlar bir türlü anlamıyorlar ki, bu küçük-burjuvazi bir ara katmandır, onun bu iki temel sınıftan bağımsız bir sınıf tavrı yoktur. Son tahlilde ya proletaryanın yedeği haline gelecektir, ya da burjuvazinin. Bütün mesele burjuva iktidarının aleti ve yedeği olmaya devam mı edecektir, yoksa proletarya onu burjuvaziyle(159)kendi iktidar hesaplaşmasının bir yedeği haline mi getirecektir? Bütün sorun budur, buradadır.
Burjuva toplumunun sert sınıf savaşımı ortamında küçük-burjuvazi için bağımsız bir sınıf tavrı düşlemek saçmadır. Kapitalist bir toplumda, modern ilişkilerin egemen olduğu bir toplumda, küçük-burjuvazi için bağımsız bir sınıf tavrı ve programı düşlemek, küçük-burjuva ideoloğunun kendi gerici ütopyasıdır. Gerçek yaşamda böyle bağımsız tutum yoktur. O hayali bağımsızlığı küçük-burjuva ideologu kendi kimliğinde dile getiriyor. Küçük-burjuva katmanların kendilerine özgü istemlerini ve özlemlerini alıp genel bir program haline getiren küçük-burjuvazinin politik temsilcileridir, yoksa küçük-burjuva yığınların kendisi değil. Bu yığınların ezilmişlikten ve sürekli bir yıkımdan kaynaklanan sorunlarına en iyi yanıt verebilecek olan işçi sınıfı, onun devrimci öncüsüdür, yoksa o küçük-burjuva akımlar değil. Çünkü bu katmanların kapitalist baskı ve sömürüye karşı haklı istemlerini ancak proletarya gerçekleştirebilir. Onları bugünkü toplumda burjuvazi ezmektedir, kapitalizm ezmektedir. Onların özlemlerine, onların duyarlılıklarına ve onların acılarına da en iyi biçimde buıjuvaziyle hesaplaşma yeteneği olan sınıf karşılık verebilecektir.
Dolayısıyla, başarılı bir demokrasi mücadelesi, ya da demokratik siyasal istemlere gereğince sahip çıkmak, onlar uğruna mücadeleye gerekli önemi vermek, aynı zamanda, bu sorunlarla bağlantılı sınıf ve tabakaların desteklerini kazanabilmek, onları proletaryanın iktidar mücadelesinin yedekleri haline getirebilmek bakımından da çok büyük bir önem taşıyor.
Şimdi tam bu noktada demin konuşan yoldaşın söylediği meseleye değinmek istiyorum. Eğer bu toplumun egemeni burjuvazi ise, eğer bu toplumda genel planda kapitalist üretim ilişkilerinin egemenliği varsa, bankaların, tekellerin egemenliğin varsa, ulaşımda, üretimde, hayat pahalılığında dolaysız olarak bu egemenliğin sonuçları halk yığınlarının tüm(160)katmanları üzerinde yansıyor demektir. Dolayısıyla köylülüğün ve küçük-burjuva katmanların tepki ve hoşnutsuzluğunun hedefi de bu çerçeve içinde belirir. En basit gündelik yaşam sorunlarından alalım. Sağlık sorunundan ulaşım sorununa, ulaşım sorunundan eğitim sorununa, eğitim sorunundan genel yoksullaşma sorununa, ondan konut, pahalılık vb. sorunlara kadar her türlü gündelik yaşam sorununu alalım. Bu sorunların kaynağı, çıplak gözle görülebilir açıklıkla orta yerde durmaktadır. Bunu emekçiler kendi gündelik yaşam deneyimlerinden bile biliyorlar. Emekçiler “parababaları”ndan, “sermayedarlar”dan, “Koçlar”dan ve Sabancılardan, onların egemenliğinden, onların hizmetindeki iktidarlardan çektiklerini az çok biliyorlar. Bilmedikleri bunun bir kader olmadığı gerçeğidir, bilmedikleri bu duruma bir son vermenin yolu, imkanları ve araçlarıdır. Bugün “Emek iktidara, sermaye mezara!” geri ve sıradan kitle eylemlerinin bile popüler bir şiarı olabilmektedir. Bu sezgisel bilinç bile verili nesnel temel sınıf ilişkileri gerçeğiyle bağlantılıdır.