I d I n I a V a 3IV1ho nin



Yüklə 8,6 Mb.
səhifə102/140
tarix30.12.2018
ölçüsü8,6 Mb.
#87959
1   ...   98   99   100   101   102   103   104   105   ...   140

YAHYA EFENDİ TEKKESİ

410


411

YAHYA EFENDİ TEKKESİ

Yahya Efendi Tekkesi'nde cami-tevhidhane ile türbelerin planı: 1. Hazire, 2. Güzelce Ali Paşa Türbesi, 3. Yahya Efendi Türbesi, 4. cami-tevhidhane, 5. ana giriş, 6. Hamidiye Çeşmesi, 7. kadınlar girişi, 8. hazire. Vakıflar Arşivi/Koç-Ogan-Birey, 1960

zum kitabe yer alır. Metnin Şeyh Hasan Hayri Efendi'ye ait olduğu anlaşılmaktadır. Cümle kapısının ardında üstü beşik çatı ile örtülü bir geçit uzanır. Bu geçit sağda (güneyde) nazireyi kuşatan istinat duvarı ile solda (kuzeyde) birer kapı ve pencere ile geçide açılan bevvâb hücreleri ile sınırlıdır.

Cümle kapısının batı yönüne bitişik olan Hacı Mahmud Efendi Kütüphanesi tek katlı, dikdörtgen planlı basit bir yapıdır. Duvarları tuğlalar ile örülmüş, cepheler sıvanmadan bırakılmıştır. Ahşap çatı halen Marsilya tipi kiremitlerle örtülüdür. Çıkmaz sokağa bakan kuzey cephesinde basık kemerli giriş ile iki adet pencere sıralanır. Kapısı demir kanatlar, pencereleri de demir parmaklıklar ile donatılmıştır. Pencerelerin ortasında, kemerlerin üstünde baninin ve kütüphanenin inşa tarihini veren sülüs hatlı mensur kitabe bulunur.

Cümle kapısını izleyen ve iki yandan hazire ile kuşatılmış olan yolun sonunda tekkenin ana binası yükselir. Yahya Efendi Türbesi'ni, cami-tevhidhaneyi, selamlığı, haremi ve Güzelce Ali Paşa Türbesi'ni barındıran esas bina, zurnan içinde birbirine eklenmiş, farklı malzeme, inşaat ve üslup özellikleri gösteren çeşitli mekânlardan oluşmakta, organik ve girift bir plan düzeni arz etmektedir. Tekkenin ilk yapıldığında bu düzenin nasıl olabileceği ve zaman içinde ne şekilde değiştiği hususunda şunlar söylenebilir: İlk tekkenin nüvesi büyük bir ihtimalle halen Yahya Efendi Türbesi'nin ve cami-tevhidhanenin işgal ettiği batı kesiminde yer alıyordu. Geçen yüzyıldaki onarımlarda üst yapısı ve pencere oranlan değişime uğramış olmakla birlikte adı geçen türbenin konumu ve planının ana hatları 1570'ten günümüze aynen kalabilmiştir. Cami-tevhidhanenin de aynı konumu ve aşağı yukarı aynı boyutları koruduğu anlaşılıyor. Zira cami-tevhidhane kuzey yönünde türbe ile sınırlı olup aralarında pencereler aracılığı ile belirli bir mekân ilişkisi kurulmuştur ki bu -tekkenin inşa edildiği 16. yy da dahil olmak üzere-Anadolu Türk mimarisinde tarikat yapılarında sıkça karşılaşılan bir özelliktir. Ayrıca cami-tevhidhane batı ve güney yönlerinde, tekkenin son şeklini aldığı 1873'ten daha önceye ait mezarları da barındıran bir hazire ile kuşatılmış, doğu yönünde az ilerisinde (4 m) tekkenin ilk şeklini koruduğu 17. yy'da Güzelce Ali Paşa Türbesi inşa edilmiştir. Dolayısıyla Yahya Efendi Türbesi ile cami-tevhidhanenin başından beri yan yana ve bağlantılı oldukları kabul edilmelidir.

Yapının kuzeybatı köşesinde, came-kânlarla kuşatılmış esas giriş yer almaktadır. Bunun sağında kadınlar mahfiline geçit veren, kafesli pencerelerle taçlandırılmış, yan yana iki küçük kapı bulunur. Saçakla korunmuş olan sahanlıkta mermer bir kuyu bileziği ile "Selim Fatiha 12787 1861-62" kitabeli havan biçiminde bir sadaka taşı göze çarpar.

Tekke girişinin hemen sağında yer alan Hamidiye Çeşmesi'nde beyzi bir tekke, ne-ogotik üslupta bir sivri kemerle donatılmış aynataşı, I. Ulusal Mimarlık Uslu-

Yahya Efendi Tekkesi'nde cami-tevhidhanenin batı kesimi (üstte) ve Yahya Efendi Türbesi'nin cami-tevhid-haneden görünümü. Recep Dönmez, 1982 (üst)/ M. Baha Tantnan, 1989

bu'nda, tepesinde palmet bulunan bir alınlık göze çarpar. Sivri kemerin içi kâh "tavus motifi", kâh "istiridye motifi" olarak nitelendirilen ışınsal dolgu ile zenginleştirilmiştir. Alınlığın ortasında II. Abdülha-mid'in tuğrası, altında 1324/1906 tarihi, bunun yanlarında ta'likle yazılmış "Hamidiye Çeşmesi" ibaresi yer alır. Bu çeşmenin arkasındaki sette Yahya Efendi ile Hızır Aleyhisselam'ın buluştuklarına inanılan servi ağacı yükselir.

Tekkenin esas girişini ince uzun dikdörtgen planlı bir koridor izler. Koridor solda, hazire boyunca uzanan istinat duvarı niteliğinde, yüzeyi içeriden ahşap kaplı bir duvarla sınırlıdır. Bu duvarda insan boyundan yüksekte kalan ve hazireye açılan ufak pencereler sıralanmaktadır. Koridorun sağında (güneyinde) ise Yahya Efendi Türbesi yer alır. Türbenin bu koridora açılan pencereleri geçen yüzyılda tadil edilmiştir. Tavam basit bir ahşap kaplama ile meydana getirilmiş olan ve II. Ab-dülhamid dönemindeki onarımlarda son halini aldığı anlaşılan bu koridor türbenin bitiminde sağa (güneye) kıvrılır. Koridorun batı ucunda bir dizi abdest musluğu sıralanmaktadır. Muslukların üzerinde, sonradan buraya yerleştirilmiş hissini veren enine dikdörtgen bir mermer levha üzerinde, beyzi bir çelenk ortasında II.

MKMMHMNNM

Mahmud'un 1227/1812 tarihli tuğrası göze çarpar.

Koridorun güney-kuzey doğrultusunda uzanan ve kapılı bir ahşap duvarla tecrit edilmiş olan ikinci kesiminde solda (doğuda) hazireye açılan beş adet dikdörtgen pencerenin sıralandığı bir ahşap duvar, sağda (batıda) Yahya Efendi Türbesi'nin giriş (doğu) cephesi uzanır. Türbenin bitiminde, sağa dönüldüğünde cami-tevhid-haneye açılan kapı ve hünkâr mahfiline geçilen merdiven, karşıda cami-tevhidha-neye doğu yönünde bitişen bir grup ahşap mekân ve Güzelce Ali Paşa Türbesi'nin giriş (kuzey) cephesi ile karşılaşılır. Bu noktada koridor bu sefer sola kıvrılarak bir müddet devam ettikten sonra selamlık/harem kitlesine açılan kapı ile son bulur. Yine burada Cezayirli Gazi Hasan Paşa Çeşmesi yer alır. Söz konusu çeşme koridorun alt kesimine yerleştirilmiş bir kitabe ile bunun altında sıralanan bir dizi musluktan oluşur. Çeşmeden ziyade bir abdest alma yerini andırmaktadır. İstifli sülüsle yazılmış olan kitabesi müderris Rüşdî Ali Efendi'ye aittir.

Dikdörtgen bir alanı (15,5x9 m) kaplayan cami-tevhidhane şüphesiz istanbul'daki benzerleri içinde konumu, özellikle çevreye açılışı ve manzaraya hâkimiyeti açısından müstesna bir yere sahiptir. Kuzeyde

Yahya Efendi Türbesi ile sınırlı olan mekânı diğer yönlerde kuşatan duvarlar ahşap iskeletli olup dışarıdan ahşap kaplama, içeriden bağdadi sıva ile donatılmıştır. Kuzey duvarında türbeye açılan üç adet pencereden başka, kadınlar mahfili ile harim arasında icabında (sakal-ı şerif veya başka emanetlerin ziyareti sırasında) bağlantıyı sağlayan, kapı kanadı gibi açılabilen kafesler yer almaktadır. Kuzey duvarı batı yönünde kadınlar girişinden bir miktar ileriye taşmakta ve bu kesimde bir pencere bulunmaktadır. Cami-tevhidhane harimin-de dışarı açılan bütün pencereler dikdörtgen açıklıklı olup içeriden ve dışarıdan pervazlar ile çerçevelenmiştir. Kuzey ucunda girişin bulunduğu doğu duvarı sağır bırakılmıştır. Güney (kıble) duvarının ortasında içeriden yarım daire, dışarıdan yarım sekizgen planlı mihrap, bunun sağında ve solunda ikişer pencere vardır.

Cami-tevhidhanenin ortasında kareye yakın dikdörtgen planlı bir alan, bunun yanlarında (doğu ve batı yönlerinde) mahfiller vardır. Üst kattaki mahfilleri taşıyan kare kesitli ikişer ahşap sütun, erkeklere mahsus, maksure niteliğindeki bu dikdörtgen alanların sınırında yer alır. Sütunların arasında olması gereken ahşap korkuluklar sonradan iptal edilmiş olsa gerektir. Üst katta doğuda yer alan hünkâr mahfilidir. Harim girişinin yanında dar ahşap merdivenden buraya ulaşılır. Yıldız Sarayı'mn marangozhanesinde -muhtemelen II. Ab-dülhamid'in de delaletiyle- imal edildiği anlaşılan, torna işi ahşap kafesler hünkâr mahfilinin harime bakan yüzünü kapatır. Cami-tevhidhanede ortadaki kare planlı bölümün üzeri, ahşap çatı altında gizlenmiş, bağdadi sıvalı, basık bir kubbe ile kapatılmıştır. Kubbeye geçiş, kagir mimari taklit edilerek, yüzeyleri çıtalarla üçgen ve beşgenlere taksim edilmiş, ahşap iskeletli bir üçgenler kuşağı ile sağlanmıştır. Zemindeki maksurelerin düz ahşap tavanları ise "çubuklu" denilen türdedir. Üst kat mahfillerinde ise ahşap iskeletli ve bağdadi sıvalı aynalı tonozlar tercih edilmiştir.

Ahşap bölümler ile çepeçevre sarılmış olan Yahya Efendi Türbesi, düzgün kare (içeriden 9x9 m) planlıdır. Türbenin batı ve doğu duvarları inşa edildikleri dönemin klasik üslubuna uygun kapı ve pencere düzeni ile ilk şeklini korumuş, diğerleri değişikliğe uğramıştır. Ahşap koridora açılan doğu duvarının ortasında basık kemerli giriş, yanlarda altlı üstlü birer pencere grubu yer alır. Alttaki pencerelerin kesme taş sövelerle çerçevelenmiş olan dikdörtgen açıklıkları lokmalı demir parmaklıklar ile donatılmış, sivri kemerli olan tepe pencereleri ise alçı revzenlerle kapatılmıştır. Bunun karşısına gelen batı duvarında -ortadaki girişin ekseninde olmak üzere- aynı özelliklere sahip üç pencere grubu vardır. Tekkenin girişine bakan kuzey cephesinde özgün pencere düzeni tadil edilmiş, genişletilen, yuvarlak kemerlerle taçlandırılan ve geç devir üslubunda demir parmaklıklarla donatılan üç pencereden doğu kesiminde bulunan ikisi ikiz pencere konumunda tasarlanmıştır. Cami-tev-

hidhane harimine açılan güney duvarında, ortada yer alan pencere iptal edilerek bunun yerine çok daha geniş, basık kemerli bir açıklık kondurulmuş, yandakiler oldukları gibi bırakılmıştır. Tarikat yapılarında sıkça gözlenen ibadethane-türbe ilişkisi böylece daha da belirgin kılınmış, harim ile türbe arasındaki mekân bağlantısı daha büyük ölçüde sağlanmıştır.

Kuzey ve güney duvarlarındaki bu değişikliklerin 1873'teki onarım sırasında gerçekleştirildiği kesindir. Türbenin aslında pandantifli bir kubbe ile örtülü olduğu rahatlıkla iddia edilebilir. Muhtemelen aynı tarihte (1873) özgün üst yapı iptal edilerek yerine bugünkü basık, bağdadi kubbe inşa edilmiş, cami-tevhidhanenin bağdadi kubbesi gibi bu da aynı ahşap çatı altında gizlenmiştir. Her iki mekânın kubbeleri arasında görülen teknik ve oran benzerliğinden, ayrıca türbenin son halini 1873'te almış olduğundan hareketle cami-tevhidhanedeki değişiklikleri de aynı yıla tarihlemek mümkündür.

Türbede gömülü olanlar birinci sırada Şeyh Yahya Efendi, 1. Süleyman'ın (Kanuni) kızlarından ve Yahya Efendi'nin manevi evladı olan "Tasasız" Raziye Sultan, II. Abdülhamid'in evlatlarından Hatice Sultan ile Şehzade Ahmed Bedreddin Efendi, Yahya Efendi'nin büyük oğlu Şeyh ibrahim Efendi, Yahya Efendi'nin annesi Afife Hatun; ikinci sırada Yahya Efendi'nin hanımı Şerife Hatun, dervişlerinden Ali Efendi, küçük oğlu Şeyh Ali Efendi, tek-

ke şeyhlerinden Mehmed Nuri Şemsed-din Efendi ile torunu Şeyh Hasan Hayri Efendi'dir. Bütün bu kabirlerin üstüne ahşap sandukalar konmuş, etrafı "istanbul işi" sedef kakmalı ahşap korkuluklar ile kuşatılmıştır. Ayrıca türbenin giriş cephesinde güneyden kuzeye doğru Yahya Efendi neslinden Galata Kadısı Mehmed Said Efendi, Rumeli Kazaskeri Dürrîzade Mehmed Dürrî Efendi, Mehmed Said Efendi'nin hanımı Ayşe Hanım, tekke şeyhlerinden Mehmed Nuri Efendi, Şeyh Mehmed Nuri Şemseddin Efendi'nin damadı Hacı Nuri Efendi, Türbedar Hüseyin Şevki Efendi ile Türbedar Yusuf Efendi gömülüdür.

Cami-tevhidhane ile Güzelce Ali Paşa Türbesi arasında sıkışmış bulunan ahşap kanat, komşusu olduğu mekânlara göre güney yönünde taşkındır. Burada dikdörtgen planlı bir sofaya açılan, farklı büyüklükte dört oda yer alır. Bunların meydan odası, kahve ocağı vb türünden mekânlar oldukları tahmin edilebilir.

Bu bölüm ile ahşap harem/selamlık kanadı arasında Güzelce Ali Paşa Türbesi yer alır. 17. yy'ın klasik üslubunu yansıtan bu yapı kare planlı (7x7 m) olup pandantifli bir kubbe ile örtülüdür. Duvarları bir sıra kesme taş ve iki sıra tuğla ile almaşık olarak örülmüştür. Duvarlar ve kubbe içeriden sıvalı, kubbe dışarıdan kurşunla kaplıdır. Ahşap tekke bölümlerine bitişik olan doğu ve batı duvarları sağırdır. Koridora açılan kuzey cephesinin ortasında basık



YAHYA, FAHREDDİN

412


413

YAKUB KETHÜDA ÇEŞMESİ

kemerli giriş bulunmaktadır. Gerek girişin yanlarında ve gerek dışarı açılan güney cephesinde, Yahya Efendi Türbesi'ndeki-lerle aynı özellikleri paylaşan ikişer pencere grubu vardır, içeride Güzelce Ali Paşa ile aile efradına ait toplam altı adet mermer lahit sıralanır. Lahitler işçilikleri ve sergiledikleri ilginç motifler (hançer, vazodan çıkan çiçekler vb) açısından devrinin seçkin örnekleridir.

Moloz taş örgülü temel duvarları üzerinde yükselen ahşap harem/selamlık kanadı kısmen tek, kısmen iki katlıdır. Yer yer güneye doğru eliböğründelere oturan çıkmalarla genişletilmiştir. Bu kanatta sofalar ve koridorlarla irtibatlandırılmış, eşsiz bir manzaraya açılan, geleneksel biçimde döşenmiş, farklı boyutlarda odalar sıralanmaktadır. Çubuklu tavanlar, yerli dolaplar (yüklükler) ve sedirlerle donatılmış olan bu odalardan bir kısmı şeyhin ailesi ile ikamet ettiği hareme, diğer bir kısmı da dervişlerin ikametine, şeyhin misafirlerini ağırlamasına mahsus selamlık bölümüne aittir.

istanbul'da Şeyh Yahya Efendi'nin hayatta iken sahip olduğu büyük şöhret vefatından sonra da devam etmiş, türbesi ile tekkesinin çevresi kendisine "komşu" olmak isteyen binlerce insanın kabirleri ile dolmuştur. 16. yy'ın ikinci yarısından itibaren buraya gömülmüş olan birçok tarikat ehli, devlet ricali, ulema, hanedan ve saray mensubuna ait mezar taşları başlıbaşına bir araştırmaya konu teşkil edecek çeşitlilik ve zenginlik sergiler.

Genellikle "Şehzadeler Türbesi" olarak adlandırılan, aslında birtakım şehzadelerin yamsıra kadın efendilerin, ikballerin ve sultanların mezarlarını da barındıran türbe

Yahya Efendi

Tekkesi'nde

cami-


tevhidhane ile

Yahya Efendi

Türbesi'nin

kesiti.


VakıflarArşivi/

Koç-Oğan-Birey,

1960

19. yy'ın sonlarında II. Abdülhamid tarafından yaptırılmıştır. Moloz taş ve tuğla ile örülmüş olan duvarları sıvalı, ahşap çatı günümüzde Marsilya tipi kiremitlerle örtülüdür. Köşeleri pahlanmış dikdörtgen planlı türbenin cephelerinde -ortadaki yuvarlak kemerli, yandakiler dikdörtgen açık-lıklı olmak üzere- üçlü pencere grupları görülür. Basit silmelerle çerçevelenmiş olan pencereler eklektik parmaklıklarla donatılmıştır. Giriş güneydoğu köşesindeki pahta yer alır. Vaktiyle burada iki odalı, muhtemelen ahşap bir türbedar evinin bulunduğu ve türbeye bunun içinden geçildiği bilinmektedir. Türbede yer alan on dört adet ahşap sanduka simli puşideler-le donatılmış ve ahşap parmaklıklarla kuşatılmıştır.



Yahya Efendi Tekkesi'nde ilk göze çarpan özellik mimari yapıların çevre ile kurmuş olduğu sıcak ilişkidir. Haziredeki yoğun yeşil doku, esasen ahşap malzemesinden ötürü kendisine "yakın" olan tekkeyi âdeta kucaklamakta, türbeden etrafa yayılan mistik hava ve muhteşem manzara ile birleşerek İstanbul'un -nasılsa hâlâ yaşayabilen- pitoresk bir köşesini oluşturmaktadır. Yahya Efendi Tekkesi A. H. Tan-pınar'a şu satırları ilham etmiştir: "İlâhî mağfiret Yahya Efendi dergâhında âdeta güzel bir insan yüzü takınır. Ölüm burada, hemen iki-üç basamak merdiven ve bir-iki sedle çıkılıveren bu bahçede hayatla o kadar kardeştir ki bir nevi erme yolu, yahut aşk bahçesi samlabilir."

Bibi. Evliya, Seyahatname, ty, I, 312; Ayvan-sarayî, Hadîka, II, 109-115; Ayvansarayî, Mec-mua-i Tevârih, 18; Kut, Dergehname, 236, no. 97; Çetin, Tekkeler, 590; Aynur, Saliha Sultan, 39, no. 205; Âsitâne, 2, 15; Osman Bey, Mecmua-i Cevâmi, II, 46-47, no. 72; Münib,

Yahya Efendi

Türbesi'nin

girişi.


M. Baha Tanman,

1989


Mecmua-i Tekâyâ, 16; Raif, Mir'at, 290-296; İhsaiyat II, 19; Osmanlı Müellifleri, I, 227; Tanışık, istanbul Çeşmeleri, II, 6, 122, 235; Şeh-suvaroğlu, istanbul, 146, 148-149; Öz, İstanbul Camileri, II, 69-70; N. Sevgen, Beşiktaşlı Şeyh Yahya Efendi, Hayatı-Menkıbeleri-Şiirle-ri, İst., 1965; Okan, İstanbul Evliyaları, 18-30; N. Araz, Anadolu Evliyaları, İst., 1972, s. 333-348; Bayrı, İstanbul Folkloru, 176; Z. Na-yır, Osmanlı Mimarlığında Sultan Ahmed Külliyesi ve Sonrası (1609-1690), İst., 1975, s. 42; M. O. Bayrak, istanbul'da Gömülü Meşhur Adamlar (1453-1978), İst., 1975, s. 124; M. Y. Dümer, Hikmetler ve Âşıklar Bahçesi (Hadîkatü'l-Uşşâkve'l-Hikemât), İst., 1980; Kuran, Mimar Sinan, 255, 265, 334, 354; M. B. Tanman, "Relations entre leş semahane et leş türbe dans leş tekke d'Istanbul", Arş Turci-ca-Akten deş VI. Internationalen Kongresses für Türkische Kunst, Münih, 1987; ay, "Settings for the Veneration of Saints", TheDervish Lod-ge-Architecture, Ari and Sufism in Ottoman Turkey, Berkeley, 1992; M. Özdamar, Dersa-adet Dergâhları, İst, 1994, s. 206-208.

M. BAHA TANMAN



YAHYA FAHREDDİN

(?, istanbul -1755, İstanbul) Hattat.

Yahya bin Osman olarak da tanınır. Tophane'deki Karabaş Tekkesi(->) şeyhi Hüseyin Efendi'nin akrabasıydı. Bu tekkenin kapısına bitişik bir odada yatar kalkardı. Bir gün mihrabın ön tarafında ha-zirede tanınmış hattat Demircikulu Yusuf un(->) mezarım temizlerken topraklar içinde bulduğu bir kamış kalemi hayra yorarak hemen Alaca Mescit imamı Ambari-zade Derviş Ali'den ders almaya başladı. İcazet almak üzereyken hocası vefat edince onun damadı olan Hüseyin Habli bin Ramazan'ın derslerine devam etti ve 1725'te tertip edilen bir ziyafette ünlü hat üstatlarından Yedikuleli Abdullah(->), Eğ-rikapılı Mehmed Rasim(-t), Suyolcuzade Mehmed Necib ve Zühdü İsmail Ağa'nın huzurunda icazetnamesini aldı.

Yahya Fahreddin daha ziyade nesih yazı ile uğraşmıştır. Şevket Rado, 1154/1744 tarihli bir Kuran'ım gördüğünü ve çok beğendiğini söyler. Hayatında 15 Kuran yazan sanatkâr, aynı zamanda Nuruosmani-ye Camii'nin yan kapıları içinde eşiğin üst başındaki ayetlerin de hattatıdır. Ölümünde Şeyh Murad Efendi Tekkesi'nin kapısına gömüldü. Yazıda Hafız Osman ekolüne bağlıdır.



Bibi. Müstakimzade, Tuhfe, 580-581; Rado, Hattatlar, 156-157.

ALİ ALPARSLAN



YAHYA HİLMİ

(1833, İstanbul- 10Kasım 1907, İstanbul) Hattat.

Beyazıt'ta kâğıtçılık yapan Antepli Dalkılıç Hacı Halil Ağa'nın oğludur. İlköğrenimini yaptıktan sonra Bayezid ve Sultan Ahmed camilerinde ders veren Ahmed Hazım Efendi'den 1861'de ilmiye icazeti aldı. Bu arada ser-sikkeken Haşim Efendi(-0 ile Matbaa-i Âmire musahibi Halil Zühdî Efendi'den hat dersi gördü ve icazetname almaya hak kazandı. Haşim Efendi, onu takdir ettiği için hasta haliyle ders vermişti. 1848'de Bâb-ı Seraskeri nizamiye jurnal kalemine memur olarak giren Yahya

Hilmi zamanla yükselerek buranın müdürü oldu.



Kendisini tanıyan Son Hattatlar yazarı İbnülemin Mahmud Kemal İnal, onun dindar, terbiyeli ve alçak gönüllü bir kişiliğe sahip olduğunu söyler. Sülüs ve nesih yazılarında çok tatlı ve yumuşak bir üsluba sahip olan hattat, 25 Kuran ve her devirde çokça yazılan en'am, delail, hilye, levha ve murakkalar yazmıştır. Vârisleri tarafından Türk ve İslam Eserleri Müze-si'ne(-») hediye edilen Şeyh Hamdul-lah'ın(->) yarıda bıraktığı Kuran'ı aynı üslupta tamamlamıştır ki hakikaten görülmeye değer bir eserdir. Yahya Hilmi Efendi, Hafız Osman ekolünün en başarılı us-talarındandır. Celi sülüs ile fazla uğraşma-makla birlikte Mustafa Rakım'm takipçile-rindendir.

Bibi. Habib, Hat ve Hattatân, İst., 1306, s. 180; C. Huart, Leş calligraphes et leş miniaturistes de l'OrientMusulman, Paris, 1908, s. 206; İnal, Son Hattatlar, 459-464; Rado, Hattatlar, 233-234; U. Derman, islam Kültür Mirasında Hat Sanatı, İst., 1992, levha 142, s. 219.

ALİ ALPARSLAN



YAHYA KEMAL MÜZESİ

Eminönü İlçesi'nde, Çarşıkapı'da Merzifon-lu Kara Mustafa Paşa Külliyesi'nde(-») yer alır. Külliyenin medresesinin köşe odalarından birinde küçük bir alanda tesis edilmiştir.

Ünlü şair Yahya Kemal Beyatlı'mn(->) l Kasım 1958'de vefatından sonra, İstanbul Fetih Cemiyeti'nin, Kasım 1959 tarihli toplantısında, Nihat Sami Banarlı'nın (1907-1974) teklifi üzerine Yahya Kemal Enstitüsü kurulmuştu. Bu enstitünün ana hedefi şairin çeşitli eserlerini yayımlamak ve onun hakkında araştırmalarda bulunmaktı. Bu konuda Yahya Kemal'in vârisleriyle cemiyet arasındaki anlaşma neticesinde şairin bütün eşyaları da enstitüye verildi. Böylece gerek vârislerinden, gerekse arka-

Yahya Kemal Müzesi'nden bir görünüm. Sadat Hasanoğlu, 1994

daşlarından toplanan çeşitli eşyalarla Yahya Kemal Müzesi meydana getirildi.

Müze içerisinde şaire ait eşyaların bir bölümü camekânlarda, bir bölümü ise duvarlarda yer almaktadır. Duvarlarda yer alan çerçeveler içerisinde şaire ait eski ve yeni haflerle yazılmış şiir veya nesir parçaları vardır. Bu parçalarla şairin bir şiiri veya yazıyı yazarken ne gibi değişiklikler yaptığı, eserini nasıl olgunlaştırdığı örneklenmek istenmiştir.

Bazı çerçevelerde şairin ünlü söz veya mısraları yer alır. Büstünün bulunduğu duvardaki "Türkçe ağzımda annemin sütüdür" ve "Cihan vatandan ibarettir îtikâdım-ca" mısraları bu konudaki güzel örneklerdir. Ayrıca şairin "Erenköyü'nde Bahar", "Bedri'ye Mısralar", "İstanbul'u Fetheden Yeniçeriye Gazel", "Hafız'ın Kabri", "Meh-lika Hatun" gibi şiirleri de çerçeve içinde teşhir edilmektedir.

Bu arada duvarda "Müderris Yahya Kemal Beyefendi Hazretlerine" başlıklı bir yazı dikkati çeker. Bu belge Darülfünun-ı Osmani Edebiyat Medresesi Kâtib-i Umu-miliği'nin Yahya Kemal'in Cenab Şahâbed-din'den boşalan edebiyat tarihi müderrisliğine Meclis-i Vükelâca tayin olunduğunu bildiren yazısıdır. Bu arada Cemal Nadir'in eşi Malike Güler'in hediye ettiği Yahya Kemal karikatürü de burada bulunmaktadır.

Çevredeki dolaplarda Yahya Kemal'e ait kitaplar muhafaza edilmekte, duvarların üst bölümlerinde ise şairin hayatı ile ilgili çeşitli fotoğraflar yer almaktadır.

Müzede ayrıca şairin albüm, saat, rozet ve nişanlan, sigara tablası, para cüzdanı ve çantaları, nüfus cüzdanı ve pasaportları, madeni paraları, yazı takımları, tıraş takımları, "Hayal Şehir" şiirinden dolayı verilmiş "İnönü Armağanı Diploması", elbiseleri, kol düğmeleri, ayakkabıları, şapkaları, kravatları, küçük not defterleri vb çeşitli eşyaları sergilenmektedir. YAŞAR ÇORUHLU

Yahya Sofî'nin nesih ve muhakkak bir kıtası. Rado, Hattatlar

YAHYA SOFİ

(?, Edirne -1477, İstanbul) Hattat.



II. Mehmed (Fatih) döneminin (1451-1481) tanınmış hattatlarından olmasına rağmen hayatı hakkında bilgimiz çok azdır. Tuhfe-i Hattatın 'in sahibi, onun Abdullah Sayrafî'den ders aldığını yazarsa da doğru değildir. Yazar, bir asır önceki Yahya Sofî ile karıştırmış olmalıdır. Zira, Abdullah Sayrafî'nin ölümü 1342'dir. Yahya Sofî'nin İstanbul'da bilinen yegâne eseri, Fatih Camii'nin şadırvanlı avlusu dışında pencerelerin üstündeki altı parçadan meydana gelen besmele ve Fatiha Suresi'dir. İmzası 1766 depreminde harap olmuştur.

Edirne'de Üç Şerefeli Cami'nin yazılarının da ona ait olduğu ihtimali vardır. Tuhfe-i Hattatın'm yazarı, onun Türbe-i Sagire'de yattığını söyler, E. H. Ayverdi, buranın Fatih'te Gülbahar Hatun Türbesi olduğunu bildirir. Yahya-yı Rûmî de denen Yahya Sofî'nin oğlu Ali Sofî(-0 de hattattır.

Bibi. Müstakimzade, Tuhfe, 583-584; Nefesza-de İbrahim, Gülzâr-ı Savâb, İst., 1939, s.-46; Suyolcuzade Mehmed Necib, Devhatü'l-Küt-tâb, İst., 1942, s. 143; Habib, Hat ve Hattatân, İst., 1306, s. 159-160; E. H. Ayverdi, Fatih Devri Hattatları ve Hat Sanatı, İst., 1953; s. 49-50; Rado, Hattatlar, 46.

ALİ ALPARSLAN



YAKUB BABA TEKKESİ

bak. HELVAÎ TEKKESİ



YAKUB KETHÜDA ÇEŞMESİ

Fatih İlçesi'nde, Edirnekapı'da, Neslişah Mahallesi'nde, Kuru Çınar Sokağı'nın sonunda yer alır. Çeşmeye önündeki büyük çınardan dolayı Çınarlı Çeşme de denil-



YALÇIN, HÜSEYİN CAHİT

414


415

YALI KÖŞKÜ

mektedir. 993/1585 tarihli çeşmeyi yaptıran, Sadrazam Mesih Paşa'nın kethüdası Yakub Ağa'dır.

Kesme taştan klasik üslupta yapılmış olan tek cepheli çeşme, eski İstanbul mahallelerinde rastlandığı üzere, köşe başında, ahşap bir evin altındadır. Evin çıkıntısı çeşmeye saçak vazifesi görmektedir.

Dilimli sivri kemerle biçimlenen derin bir niş içine yerleştirilmiş mermer aynata-şı oldukça bozulmuş yüzeysel süslemeli-dir. İki sıralı mukarnaslara oturan kemerin üzerinde, altı yazı kaseti içine alınmış iki satırlık sülüs hatlı kitabesi mevcuttur. Köşelikte yıldızçiçeğinden türetilmiş simetrik iki küçük rozet, aynataşmın iki yanında ise sivri kemerli birer tas nişi bulunur. Çeşmenin üst kenarı bir sıra bitkisel motifle taçlandırılmışım İki yanında testi setleri bulunan yekpare mermer teknenin ön tarafı aşınmış olmakla birlikte suyu akmaktadır. Çeşme günümüzde yeşil ve sarı renklere boyanmıştır.

Yakub Ağa'nın Edirnekapı semtinde bir çeşmesi daha vardır.

Bibi. Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, I, 32; A. Egemen, İstanbul'un Çeşme ve Sebilleri, ist., 1993, s. 824, 827; Fatih Camileri, 329.

YASEMİN SUNER



Yüklə 8,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   98   99   100   101   102   103   104   105   ...   140




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin