YeniCami Külliyesi
M. Sözen-S. Güner, Sinan Arcbitect ofAges, İst., 1992
te bir türbe, bir darülkurra, bir sıbyan mektebi, sebil ve çeşmeler yaptırmış ve Mısır Çarşısı'm da inşa ettirmiştir. Ayrıca "deryaya nazır bir ali kasır", bir hayat evi ti-polojisini esas alan hünkâr kasrım inşa ettirmiştir.
Hünkâr Kasrı: Caminin kıble duvarı arkasında görkemli bir kapıdan yüksek hünkâr kasrına bir rampa ile çıkılır. Bu kasır denize bakan, birisi kubbeli, iki büyük oda, bir eyvan ve odalar arasında bir heladan oluşur. Bunlar, aynı bir hayalli evde olduğu gibi, geniş bir kapalı uzun sofaya (kapalı bir hayat) açılırlar. Eyvanlardan bir aralığa ve galerili bir sofadan cami içindeki hünkâr mahfiline geçilir. Kasırdan hünkâr mahfiline geçilen revaklı galerinin çini kaplaması dönemin güzel örneklerindendir. Valide Turhan Sultan için
yapıldığı söylenen ve klasik bir Türk konutunun bütün özelliklerini taşıyan bu kasır Boğaz'ı, Galata'yı ve limanı seyreden olağanüstü bir konumdadır.
Hatice Turhan Sultan Türbesi: Bu türbe ve çevresindeki içinde gömülü olan beş padişah ve çok sayıda hanedan mensubu dolayısıyla Osmanlı sülalesinin en büyük kabristanıdır. Boyut açısından da sultan türbelerinin en büyüğüdür. Tromplar üzerinde 15 m'den büyük çaplı kubbesiyle örtülü büyük kare hacimle ona açılan 5,57x3,02 m büyüklüğünde, aynalı tonozla örtülü bir ikinci hacimden oluşan türbe en büyük sultan türbelerinden biridir. Orta açıklığı aynalı tonozla örtülü klasik üç açıklı bir revakla girilen türbenin planı I. Ahmed Türbesi planına benzer. Orada olduğu gibi, burada da türbe, boyutlarının büyüklüğü kadar, mimari tasarıma getirilen yeni bir tavırla üç dizi 47 pencere ile aydınlatılmıştır. Bezemenin başlıca öğeleri zemin katta, pencereler üzerinde, bir lacivert yazı kuşağı ile biten çini kaplama, üst duvar ve kubbelerde ise klasik motiflerle yapılmış bir malakari boyalı bezeme 1959'da yapılan restorasyon sırasında, geç dönem sıvası altında bulunan ve özgün döneme ait olduğu kabul edilen motiflerin yenilenmesiyle elde edilmiştir. Tromplar arasındaki küçük pandantifleri süsleyen rumî kompozisyonlar üzerinde, kubbe klasik madalyon ve rozet kuşakla-rıyla süslüdür.
Türbede Hatice Turhan Sultan, IV. Meh-med, III. Osman, II. Mustafa, III. Ahmed, I. Mahmud'un sandukaları yanında Osmanlı sülalesinin çok sayıda şehzade ve sultanının mezarı vardır.
Türbe girişinin sağında III. Ahmed tarafından yaptırılan bir kitaplık vardır. Türbenin kuzeybatısındaki çıkıntının arkasına da Havalin ve Cedid Havalin türbeleri denen kubbeli iki küçük türbe 19. yy'da eklenmiştir.
Yeni Cami'nin Süleymaniye Kitaplı-ğı'ndaki Turhan Sultan tarafından yaptırılan vakfiyesi külliyenin inşaatına ve işletilmesine ilişkin çok önemli bilgiler içermektedir.
Bibi. Goodwin, Ottoman Architecture, 340-342; Önkal, Hanedan Türbeleri, 203-210; A. S. Ülgen, "Yenicami", VD, II (1942), 387-399; E. Yücel, "Yenicami Hünkâr Kasrı", Türkiyemiz, 6 (1972), s. 16-27.
DOĞAN KUBAN
YENİ ODALAR
Aksaray'da Halıcılar Köşkü ile Etmeyda-nı(-0 arasında yer alan yeniçeri kışlaları. Dergâh-ı Âli Yeniçeri Odaları, Etmeydanı Kışlası da denmiştir. 1826'da Vak'a-i Hay-riye(->) sırasında yıkılmış, kışla arsasında Ahmediye adında bir semt oluşmuştur.
Kuzeydeki âdet kapısı Sarıgüzel'e, güneydeki asıl cümle kapısı Tezgâhçılar'a açılan 7 kapılı bu büyük kışla, Tekkeler Meydanı, Etmeydanı ve Orta Camii(->) ile büyük bir yapılar kompleksiydi. Aksaray'da Yusuf Paşa Çeşmesi'nin karşısındaki Yeni Odalar, Eski Odalar'dan(->) daha sonra yapıldığı için bu adı almıştı. Mevcut
Etmeydam'nda Vak'a-i Hayriye sırasında tahrip edilen Yeni Odalar'ın kapısı. Tarih III, İst., 1933
munda önem kazanmıştı. Örneğin, II. Os-man(-0 1622'deki ayaklanmanın son aşamasında Yeni Odalar'a iltica ettiğinde Orta Camii'ne alındığı gibi amcası L Musta-fa(-») da buraya getirilmişti. Çoğu kez de yeniçeriler, ulemayı Yeni Odalar'a davet edip Orta Camii'nde onlarla görüşmelerde bulunur, bazen fetva alırlardı.
Kanuni, her ulufe dağıtımından sonra tebdil olarak Yeni Odalar'a gelip taht odasında bir süre oturarak oda zabiti olan kul kethüdasından 40 akçelik "korucu ödeneği''^ alırdı. Sonraki bazı padişahlar da bu geleneğe uymuşlardır.
Yeni Odalar'ın Ağakapısı bitişiğindeki keçeci dükkânlarında yeniçerilerin serpuşu olan keçe külahlar imal edilmekteydi. Her odanın efradı, kendi koğuşunun temizliğini, düzenini, geleneksel disiplin içinde sağladığı gibi, oda neferleri haftada bir ya da iki kez aralarında kumanya parası toplayarak iaşe alırlar, ayrıca Ye-dikule'de kesilip seğirdim aşçılarınca Et-meydanı'ndaki 8 kasap dükkânına getirilen etlerden de düşük bir ücretle et temin ederlerdi. Odaların günlük tabelasını orta ve bölüm vekilharçları hazırlar, aşçı ustalar da yemek pişirme işini gerçekleştirirlerdi. Yeniçeriler sefere gitmedikleri zamanlarda, vakitlerini Yeni Odalar'da oturup dinlenerek, Etmeydam'nda talim yaparak geçirmekteydiler. Fakat, 17. yy'ın sonlarından başlayarak odalarını terk edip çarşıda esnaflığa yöneldiklerinden, buraya ulufe günleri, bir de ayaklanmalarda gelmekte, odaları ise birer bekâr odası gibi kullanmaktaydılar.
Matrakçı Nasuh'un, Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irakeyn adlı eserindeki İstanbul resminde, Fatih Camii'nin alt tarafında gösterilen Yeni Odalar, 1633 Cibali yangınında tamamen yandı. Yeniçeriler de Yeni-bahçe'de kurulan çadırlara yerleştiler. Yapımı kısa sürede tamamlanan ve önceki gibi ahşaptan olan Yeni Odalar, ikinci kez 1660'taki Ayazmakapısı yangınında tahrip oldu ve bir kez daha yenilendi. l693'te ikinci Ayazmakapısı yangınında da yanan Yeni Odalar'ı bu sefer Amcazade Hüseyin Paşa yaptırdı. 1751'deki Büyük Karaman yangınında ise Yeni Odalar'ın 162 odası tamamen yanarken, 11 odası kısmen harap oldu. I. Mahmud, iç hazineden çıkarttığı ödenekle kışlaları yeniden yaptırdı.
YENİ SABAH
468
469
YENİ VALİDE KÜLLİYESİ
Yeni Türk dergisinin Mayıs 1933 tarihli f sayısının kapağı.
TETTV Arşivi
la devam etmedi. Dergi yönetimini elinde buluduranlar, değişik isim altında çıkan bir derginin korumacılığını üstlenmediler. Yeni Türk dergisi kendi yolunda yürürken fikir ağırlıklı olarak yoluna devam etti. En önemli başarısı, Hikmet Turhan Dağlıoğ-lu tarafından hazırlanan "İstanbul Bibliog-rafyası" adlı dizidir. Çok iyi niyetle hazırlanmakla birlikte düzen bozukluğu yüzünden hiçbir etki yaratmadı. Ahmed Refik Al-tınay'ın(-r) düzenlediği tarzda bir belge demeti girişimi yapmak isteyen dergi yöneticileri bu alanda da başarılı olamadılar. Naci Yüngül tarafından tanınmış Bizanti-nistlerden C. Diehl(->) ve G. Schlumber-ger'in(-») eserlerinden bölümler Türkçeye çevrilip tefrika edildi. Fakat yarım bırakıl-
15 Haziran 1826'da, Vak'a-i Hayriye'nin son aşamasında kuşatılan Yeni Odalar'ı, topçu zabiti Karacehennem İbrahim Ağa topa tuttu. Büyük kapı yıkıldığı gibi içeriye de salkımlı gülleler ve yağlı paçavralar atılarak yangın çıkarıldı. Yakılan ve yıkılan Yeni Odalar'in arsası temizlenerek II. Mah-mud'un buyruğu ile Ahmediye adıyla şenlendirildi, evler ve dükkânlar yaptırıldı. Orta Camii ise onarılarak korundu.
Bibi. Uzunçarşüı, Kapıkulu, I, 238 vd; Pakalın, Tarih Deyimleri, III, 631 vd; Ahmed Cevad Paşa, Tarih-iAskeri-i Osmani, I, ist., 1297; Silah-dar Tarihi, I, 183; Tarih-i Râşid, V, 399; Izzî Tarihi, İst., 1199; s. 252 vd; Tarih-i Lûtfi, I, 160.
NECDET SAKAOĞLU
YEM SABAH
Günlük gazete.
ilk sayısı 6 Mayıs 1938'de çıktı. Cema-lettin Saraçoğlu ve Ilhami Safa'nın yönettiği gazete, Hüseyin Cahit Yalçın'ın(-0 başyazarlığı, Şükrü Baban, Refi Cevad Ulu-nay(->) ve Kadircan Kaflı'nın fıkralarıyla başlangıçta büyük ilgi topladı, ancak savaş yıllarında aynı etkenliği devam ettiremedi.
1948'de işadamı Safa Kılıçlıoğlu devraldığında tirajı birkaç bin' olan gazete, Şükrü Baban'ın başyazıları, Peyami Safa, Mithat Sertoğlu, Sabri Esat Siyavuşgü'in fıkralarıyla yeniden canlandı. 1953'te gelenekçi çizgisini biraz değiştirip daha genç kadrolarla ve en modern tekniklerle büyük bir hamle yaptı. 150.000'e ulaşan tirajıyla en çok satan gazetelerin başında yer aldı. Esat Mahmut Karakurt, Reşad Ekrem Ko-çu(-») gibi yazarlar ve Altan Erbulak, Oğuz Aral gibi karikatüristler de kadrosunda yer alıyordu. Demokrat Parti iktidarıyla bazen uyuşan, bazen çatışan bir denge içindeydi. 27 Mayıs 1960 sonrasında, basın emekçilerine haklar tanıyan yasalara tepki gösterince tirajı düşmeye başladı. Sahibi de gazeteyi kimseye devretmek istemediğinden 30 Haziran 1964'te yayımına son verdi.
ORHAN KOLOĞLU
YENİ TÜRK
Eminönü Halkevi tarafından çıkarılmış dergi.
ilk sayısı Ekim 1932'de yayımlanan derginin hedefi istanbul Halkevi'nin organı olmaktı. Gelişen Cumhuriyetin ihtiyaç duyulan fikir yönünü geniş kitlelere yaymak işini üstlenen halkevleri(->), İstanbul'da değişik yöntem arayışı içindeydiler. Kendi yöreleri için yetersiz kalırlardı. Fakat Eminönü Halkevi bunu yenerek, yeni bir fikir merkezi durumuna geldi ve çıkardığı dergi ile belirli bir etkinlik kazandı, halkevleri genel merkezi tarafından da her zaman örnek gösterildi. Yeni Türk'ün yanına, folklor çalışmalarına belirli bir dönem için damgasını vurmuş olan Halk Bilgisi Haberleri(->) dergisini de katmak gerekir. Mehmet Halit Bayn(->) tarafından yönetilen dergi, mali bunalıma düşünce, Eminönü Halkevi'nin himayesine girdi, bir süre Yeni Türk dergisi ile birlikte yayımlandı hattâ 34. ve 35. sayılarda Halk Bilgisi Haberleri diye bir kısım ayrıldı ise de faz-
,5aîi o ftiöjıs w.»'
y£/v/ ti/rk
maları hak ettiği etkinliği sağlamaya engel oldu. Derginin ilgi çekici bir yönü de devrinde yapılan tiyatro, konferans, spor, edebiyat günleriyle ilgili makaleler, haberler, resimlerdir.
MECMVASt
MAHMUT H. ŞAKİROĞLU
J). HftLKEVl îjl . Avrupa "flöj.üs- e
YENİ VALİDE KÜLLİYESİ
Edrfûjitı —Mali; Tafeı'.HöiftîMlen femfroîoBt t=d=ı pj«miıcd«l)Q-«ttm) î»iı , İem&niB, Si™™, Tttâa, 652 | Spot ~fHW Ç«.ol, Busintli ^«r fMİİy*1İ 697. (
Üsküdar İlçesi'nde, Üsküdar Meydanı'nın güneyinde, güneydoğuda Hâkimiyeti Milliye Caddesi, batıda İmam Nasır Sokağı ve kuzeybatıda Balaban Caddesi ile sınırlanmış bir yapı adası üzerinde yer almaktadır.
Bit fotraa ilWs Aîılâfe ve Dîoin İfel Kavttagı MEîİMET EMİN Bey'" BERGSON d™ unlimt»!
Cümle kapısı üzerindeki Emir Buharî Tekkesi şeyhi Karamanizade Ahmed Efendi tarafından söylenilen tarih kitabesine göre cami, III. Ahmed'in (hd 1703-1730) annesi Emetullah Gülnûş Valide Sultan(-») adına 1120-1122/1708-1710 arasında yaptırılmıştır.
Dış siyasette savaşmak yerine barışı tercih eden ve komşularıyla ilişkilerini bu doğrultuda geliştirmeyi amaçlayan III. Ahmed, kent yaşamında refah, eğlence ve imar hareketleriyle etkin olmuştur. Osmanlı saltanatında saraydan Babıâli'ye ve giderek halk arasında yaygınlaşmaya başlayan yenilenme düşüncesinin temsilcilerinden biri olan III. Ahmed, Batı tekniğinin Osmanlı sanatında kullanılması ve dolayısıyla imparatorluğun 16. yy'daki gelişmiş sanat ve mimari ruhunu yeniden canlandırmanın çabası içerisindedir. Osmanlı mimari üslubunda, klasik dönemden Batı etkisinin görülmeye başladığı döneme geçiş sürecinin başlangıcında inşa edilen Yeni Valide Külliyesi'nde henüz klasik dönemin mimari üslubu etkendir.
Camii, hünkâr mahfili, türbe, sebil, muvakkithane, çeşme, şadırvan, sıbyan mektebi, arasta (dükkânlar), imaret, meşruta evleri ve mahyacı odasından oluşan Yeni Valide Külliyesi, ayrıntıda klasik dönem
Yeni Valide Külliyesi'nin vaziyet planı: l- Cami, 2- hünkâr mahfili 3-türbe, 4- sebil,
5- muvakkithane, 6- sıbyan mektebi, 7- dükkânlar, 8- imaret, 9- çeşmeler, 10-hela, 11- sarnıç.
Nadide Seçkin
yapılarından ayrılmasına karşın Sinan'ın mimari üslubunun etkisi altında biçimlenmiştir. Özellikle cami, yaklaşık 150 yıllık bir aradan sonra küçük farklılıklarla Rüs-tem Paşa Camii'nin bir tekrarı gibidir.
Mimar Bekir'in subaşılığı sırasında yapılan Yeni Valide Külliyesi'nin yerleşim düzeni şöyledir: Büyük bir dış avlunun ortasında yer alan ve bir iç avluyla bütünleşen camiye doğudan ahşap bir hünkâr dairesi eklenmiştir. Dış avlu duvarının güneydoğu köşesinde çeşme, sebil, türbe ve muvakkithane birbirlerine bitişik olarak yerleştirilmiştir. Hazire ise caminin güneyinde yer almaktadır. Dış avlunun kuzey cephesindeki girişin üstünde sıbyan mektebi ile altında mahya odası, bu girişin doğusunda dış yüzde 7 adet dükkân ile batısında avlu içinde sarnıç ve helalar bulunmaktadır. Önceleri fodla fırını olarak kullanılan imaret ise külliyenin kuzeyinde ve dışında yer almaktadır. Dış avlunun çeşitli yönlerde beş kapısı vardır. Bu kapılar sebil ve hünkâr kapısı, bedesten kapısı, imaret ve mektep kapısı, imam kapısı ve çarşı-arasta kapısı diye anılmaktadır. Kuzeydeki imaret ve mektep kapısına oranla diğer dört kapı daha küçük ve yalın bir düzenlemeye sahiptir.
Cami: Revaklı ve şadırvanlı iç avlusu ve ahşap hünkâr dairesi ile birlikte dış avluya paralel olarak konumlanmıştır. Üç taraftan merdivenle çıkılan cami ve iç avlu, dış avluya göre daha yüksek bir platform üzerinde yer almaktadır. Sekizgenden gelişen merkezi mekânlı cami planının 18. yy'daki örneği olarak Yeni Valide Camii, enine gelişmiş bir plan düzenindedir. Merkezi mekân büyük ve basık bir kubbe ile örtülmüştür. İç mekânda kasnakta açılan pencerelerle bütünleşen kubbenin etkisi, dıştaki basık görünümünden farklı olarak algılanmaktadır.
Merkezi kubbeyi dördü serbest, dördü ise ikişer ikişer kuzey ve güney duvarlara bitişik olarak bulunan sekiz ayak taşımaktadır. Kubbeye geçiş pandantiflerle sağlanmıştır. Yan sofalar, köşelerde küçük kubbelerle, ortada ise aynalı tonozla örtülmüştür. Cümle kapısı ve iki yan taraftaki sofaların üstünde yer alan mahfiller mermer şebekeli korkuluklarıyla döneminin üslubunu yansıtmaktadır. Duvarlar ve ayaklar mermer, mihrap yan duvarları ise çinilerle kaplıdır. Bu çinilerin çöküş devrini yansıtmaları konusunda sanat tarihçilerinin görüşü ortaktır. Cami içindeki "El-cenne-tu tahte akdemi'l-ümmehat" ve "Re'sü'l-hikmeti mehafetu'llah" celi sülüs levhaları III. Ahmed'in kendi el yazısı olup mü-zehhip Taşkondurmaz Mustafa Ağa'ya işletilmiştir. Caminin ve türbenin diğer celi yazılarını ise Hezarfen Mehmed Efendi yazmıştır. Caminin son cemaat yeri girişin iki yanında kubbeli olmak üzere girişte ve kenarlarda tonozla örtülüdür. Kapı kemeri yuvarlak olan giriş portali beyaz mermerdendir. Kapının üzerinde Taib Çelebi tarafından yazılan 48 beyitli bir kitabe vardır. Son cemaat yerinde iki mihrapçık ve sağ tarafta bir mükebbirlik vardır. Caminin kuzey cephesinin iki yanında klasik oranlar-
Yeni Valide Camii
Erkin Emiroğlu, 1988
da, stalaktitli, çifte şerefeli iki minare bulunur. Klasik döneme oranla daha ince olarak yapılan minareler Semavi Eyice'ye göre son klasik minare örneğini oluşturmaktadır. Camii dış görünüşte yüksek kasnak-lı basık kubbesi, işlevsiz nitelikteki ince ve zarif ağırlık kuleleri, güney cephesindeki payanda sistemi, ferah iç mekân etkisi, çinilerinin üslubu, bezemeleri vb ayrıntılarıyla klasik dönem camilerinden ayrılmaktadır. İç avluyu çevreleyen revak-lar kubbe ile örtülmüştür. Revak kemerleri sivri kemer biçiminde olup sütun başlıkları stalaktitlidir. İç avlunun üç kapısı üzerinde celi ile yazılmış kitabeler vardır. Avlunun ortasında sekizgen bir şadırvan bulunmaktadır. Sivri kemerlerle bağlanan stalaktitli başlıklı sekiz sütunun aralan tunç şebekelidir. Saçak frizi altında Taib Çelebi'nin kitabe bordürü yer almaktadır. Gülnûş Emetullah Valide Sultan, bu caminin kitap dolabına vakfettiği kitaplarla bugün kendi ismini taşıyan kütüphaneyi kurmuştur.
Hünkâr Kasn-. Caminin doğu cephesine bitişik konumda olup daha geç bir dönemde yapılmıştır. Ahşap malzeme ile döneminin yeni gereksinimleri doğrultusunda cami yapısı dışında ve ona bitişik olarak yapılan hünkâr kasrı, üç ahşap ve iki taş sütun üzerinde yükseltilmiştir. Üst katta bir
sofa ile bir dinlenme mekânını da içeren bu kasırdan cami içindeki hünkâr mahfiline geçiş vardır. Bugün oldukça bakımsız durumdaki mahfil onanma muhtaçtır.
Türbe-. III. Ahmed'in annesi Gülnûş Emetullah Valide Sultan'ın gömülü olduğu açık türbe, külliyenin dış avlu duvarı üzerinde, güneyde çeşme ile muvakkithane-nin arasında yer almaktadır. Sekizgen plan şemasında, karşılıklı iki kenarıyla sebil ve muvakkithaneye bitişik konumda bulunan türbenin üstü demir parmaklıklarla ve tellerle kapatılmıştır. Sekizgenin köşelerinde yer alan mermer sütunlar stalaktitli başlıklı olup sivri kemerlerle birbirlerine bağlanmışlardır. Sütun araları şebekelidir. Türbe içinde iki adet mermer mezar taşı bulunmaktadır.
Sebil: Dış avlunun kuzeydoğu köşesinde türbeye bitişik olarak yapılmıştır. Kurşun kaplı kubbe ile örtülmüştür. Saçak altında Naim Ağa'nın kitabe şeridi yer almaktadır. Stalaktitli başlıkları olan sütunlar sivri kemerlerle birbirlerine bağlanmış olup sütun araları tunç şebekelidir. Günümüzde Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne bağlı "TC Ayvalık Zeytinlikleri İşletme Müdürlüğü" tarafından satış yeri olarak kullanılmaktadır.
Muvakkithane: Türbenin batısında ve ona bitişik olarak yapılmıştır. Mimari üs-
YENİBOSNA
470
471
YENİÇERİ MÜZESİ
Yeni Valide Camii'nin kubbe süslemeleri.
Tahsin Aydoğmus
lubu açısından daha geç bir döneme ta-rihlenen yapı, kare planda olup yol cephesi üç yüzlü olarak biçimlenmiştir. Günümüzde "Üsküdar Abdülhalil Paşa Türbesi ile Mevcut Türbeleri Onarma, Yaşatma, Tanıtma Derneği" (kuruluş 1922) tarafından dernek binası olarak kullanılmaktadır.
Sıbyan Mektebi: Kuzeye açılan dış avlu kapısının üzerinde yer alan sıbyan mektebinin girişi dış avludandır. Kurşun kaplı ve biri daha basık olan iki tonozla örtülü olan mektebin alt katında bir mahya odası bulunmaktadır. Yapı günümüzde müezzin lojmanı olarak kullanılmaktadır.
Dükkânlar: Külliyenin kuzey dış duvarı devamında ve girişin doğusunda yedi adet kagir yapılı, tek katlı dükkân bulunmaktadır. Günümüzde bu yapılar özel mülkiyete geçmiştir.
imaret: Külliyenin dışında ve kuzeyinde yer alan yapı evvelce fodla fırını olarak kullanılmaktaydı. Balaban Cadde-si'nden "L" şeklindeki avluya girildikten sonra sağ ve soldaki iki büyük salonun arasındaki tonozlu mekândan geçilerek
daha geniş bir mekâna ulaşılmaktadır. Sol taraftaki salon iki manastır tonozu ile, sağ taraftaki salon ise fenerli iki kubbe ile örtülüdür. Soldaki salonda iki ocak bulunmaktadır. Tonozlu orta mekânın devamında yer alan mekân, dışarıya bir kapı ve pencere ile açılmaktadır. Yapıyı günümüzde Gima TAŞ kiracı olarak kullanmaktadır.
Çeşmeler: Sebilin kuzeyinde yer alan sebil ile aynı tarihte yapılan çeşmenin banisi Valide Sultan'dır. Lale Devri'nin mermer kabartma işçiliğini karakterize eden çeşmenin üzerinde Taib Mehmed Çele-bi'ye ait bir tarih beyti vardır (1121/1709). Banisi III. Ahmed olan iki çeşme, dış avlunun batısında ve dışında yer alır. Külliye içindeki en yalın tasarıma sahip olan çeşmenin üzerinde şair Taib'in ta'lik ile yazılmış bir tarih kitabesi vardır (1122/1710). Külliyedeki üçüncü çeşme, imaret duvarına güneyde bitişik olan üç yüzlü çeşmedir. Üç Çeşme olarak da bilinmektedir. Kitabesine göre daha geç tarihli (1194/1780) olan çeşme, I. Abdülhamid'in ikinci kadını Sine-
Yeni Valide Külliyesi'nde şadırvanlı avlu. Tahsin Aydoğmus
perver Kadın tarafından, vefat eden oğlu Şehzade Ahmed ruhuna yaptırılmıştır. Bibi. Arseven, Türk Sanatı Tarihi, 401-403;
tezi), 1970; Ethem, Camilerimiz, 90; Konyalı, Üsküdar Tarihi, I, 309-311; Öz, İstanbul Camileri, I, 15.
NADİDE SEÇKiN
YENİBOSNA
İstanbul'un Trakya doğrultusundaki büyüme alanı içinde yer alan; Bahçelievler II-çesi'ne(-») bağlı, 5 mahalleden oluşan bir yerleşme.
istanbul metropolünün meydana gelmesinde önemli rol oynayan eski köylerden birisi de Yenibosna'dır. idari bakımdan önceleri Bakırköy Ilçesi'nin(-0 Mah-mutbey Bucağı'na bağlı olan bu yerleşmede bağımsız bir yerel belediye de bulunuyordu. 1992'de ise Yenibosna'nın 5 mahallesi, yine aynı yıl (25 Ağustos 1992'de) kurulan Bahçelievler İlçesi'nin mahalleleri arasına katılmıştır.
Topkapı çıkışına 12 km uzaklıkta yer alan Yenibosna yerleşme alanı, hafif dalgalı bir topografyaya sahiptir: Doğuya doğru 100 m'ye yükselen tepe düzlükleri ile çevrede uzanan az eğimli yamaçlar üzerinde yer alan yerleşme çevresinde, arazide fazla parçalanma olmadığı için, topogra-fik bakımdan çeşitlilik görülmez. Batıda, araziye iyice gömülmemiş ince bir şerit halinde uzanan, kenarları sanayi tesisleri ve onların artıkları ile dolmuş olan Çobançeş-me Deresi de doğal yapının egemen unsurlarından birisini oluşturur.
Yenibosna'da yerleşme "93 Harbi" olarak anılan Balkan Savaşı'ndan sonra gelen 15-20 aile ile başlamıştır ve ilk adının Saraybosna olduğu söylenmektedir. Bu söylentiye göre köy, Osmanlı döneminde Saraybosna yakınlarında yararlılık gösteren bir beye tımar olarak verilmesinden dolayı bu adı almıştır. Daha sonra Viranşehir olarak anılmaya başlanan yerleşmenin adı 1936'da Yenibosna olarak değiştirilmiştir. Bölgeye yerleşen ve tarımla uğraşan göçmenlere Ayamama Deresi ile Londra Asfaltı arasında kalan alandaki arazi dağıtılmış, tapusuz dağıtılan bu araziler için sonradan birçok hukuki sorun ortaya çıkmıştır.
Cumhuriyet'ten sonra, 1935-1937 arasında Bulgaristan'dan gelen 30-40 aile ile yerleşme daha da büyümüştür. Bu devrede gelenlere, Kuleli Camii yakınında bulunan Kuleli Çiftliği'ne ait arazi, hane başına 25-30 dönüm halinde, Ziraat Bankası aracılığıyla dağıtılmıştır. Bu yerleştirme girişimlerinin sonucu olarak, şimdiki Yenibosna'nın en işlek caddesi olan Yıldırım Beyazıt Caddesi açılmıştır.
Bu devrede, köyde bir ilkokulun faaliyete geçtiği görülürse de köy istanbul'un yakınlarındaki diğer köyler gibi, sakinlerinin hâlâ hayvancılık ve sebzecilikle uğraştığı az nüfuslu bir yerleşme halindeydi. Nitekim, 1940'ta nüfusu ancak 305 kişiye ulaşabilmişti. Bu devrede dikkat çeken bir husus da nüfusta cinsiyet oranı-
Yenibosna'dan bir görünüm.
Yavuz Meyveci, 1994
mn dengeli oluşudur: 151 erkek ve 154 kadın. 1951'de Bulgaristan'dan 15-16 hanelik ikinci bir göçmen kafilesinin gelmesi üzerine yeni arazilerin dağıtımıyla yerleşme daha da genişlemiş ve nüfusu 1955'te 601 olmuştur. Yerleşme, bu ekonomik ve demografik özelliğini uzun süre korumuştur.
Önce Altınyıldız Konfeksiyon ve Mensucat Fabrikası'nın (1953), ardından Halka-lı'da bir yem fabrikasının kurulmasından sonra, Yenibosna'da muhtarlık eliyle sanayi için ucuz arsa satışının başlaması, çevrede yavaş yavaş sanayi faaliyetlerinin belirmesine yol açmıştır. Sanayi faaliyetlerinin bu alanı seçmelerinde, İstanbul'un 1966 Sanayi Planı ile sanayinin belirli alanlarda kurulması zorunluluğu getirilmesinin de dolaylı etkisi olmuştur. Adı geçen sanayi planında Yenibosna'da sanayi kurulması öngörülmediği halde, Londra Asfaltı'nın sağladığı ulaşım kolaylığı, sanayi için bol ve ucuz arazinin varlığı ve işçi sağlanmasındaki kolaylıklar gibi nedenlerle, sanayiciler şehre yakın Yenibosna gibi köylerde tesis kurma kolaylıklarından yararlanabilmek için buraları tercih etmişlerdir. Yenibosna'ya ilk gelen tesislerin başında dokuma (örneğin Altınyıldız), gıda maddeleri (örneğin Süt Endüstrisi Kurumu, Schweppes vb) ve giyim eşyası (Altınyıl-dız'ın giyim eşyası tesisleri dışında, küçük ve fason olarak çalışan işletmeler) sayılabilir. Diğer sanayi kolları da bunları izlemiştir. Yenibosna'nın 1972'de belediye haline gelmesine rağmen, bu sanayi tesislerinin, konutların ve tarım dışı faaliyetlerin araziden plansız yararlanmaları sürmüş, hızlı nüfus artışının da buna eklenmesiyle, sonuçta ortaya konut sorunu ve altyapı yetersizliği gibi birçok şehirsel sorun çıkmıştır.
Özellikle 1970'ten sonra sanayi tesislerinin çoğalması (1980'de sayıları 60'ı aşmıştı) yerleşmenin mekânsal olarak genişlemesine yol açarken, yerleşmenin nüfusu ve ekonomik yapısı üzerinde de etkili ol-
muştur. Önceleri tarımda çalışan nüfus sanayiye kayarken, nüfus Anadolu'nun çeşitli yerlerinden gelenlerle hızla artmaya başlamıştır. 1960'ta birdenbire iki mislinden fazla artış göstererek 1.386'ya çıkan nüfus, 1965'te, 2.776'yı, 1970'te 8.775'i bulmuş, fakat 1975'te, yani beş yıllık bir süre içinde âdeta patlama yaparak 26.424'e çıkmıştı. Daha sonraki dönemde de süren artışlarla Yenibosna'nın 1985'te 56.664, 1990'da da 98.835 nüfusa eriştiği görülmektedir. Bu nüfusun mahallelere dağılışı ise şöyledir: Fevzi Çakmak Mahallesi 15.836, Hürriyet Mahallesi 26.270, Merkez Mahallesi 9.374, Çobançeşme Mahallesi 14.273, Zafer Mahallesi 33.082.
Günümüzde 170.000 dolayında bir nüfus kütlesinin yaşadığı tahmin edilen Yenibosna'da, çevresindeki diğer yerleşmeler gibi, Trakya doğumlular egemendir. Bulgaristan göçmenleri ve Trakya'nın diğer yerlerinden, coğrafi yakınlıktan yararlanarak gelenler önem taşımaktadır. Onları Tokat, Erzincan, Sivas, Bayburt ve Malatya kökenliler izlemektedir, istanbul'un başka yerlerinde de gözlemlendiği gibi, gelenler özellikle başlangıçta birbirlerine yakın olmayı yeğlemişlerdir. Yenibosna'da da bu olay gözlenmektedir; örneğin Fevzi Çakmak Mahallesi'nde en çok Trakyalılar; Zafer Mahallesi'nin kuzey kısmında Sivas ve Malatyalılar; Çobançeşme Mahallesi'nde Trakya, Nevşehir ve Tokatlılar; Merkez Mahallesi'nde Trakya, Kastamonu, Tokat ve Malatyalılar; Hürriyet Mahallesi'nde Bayburt, Sivas, Erzincan ve Malatyalılar bir arada ve çoğunlukta bulunmaktadırlar.
Yerleşmenin merkezi iş alanını oluşturan Yıldırım Beyazıt Caddesi dışında, Fatih, Güneşli, Atatürk, Hürriyet ve Mahmut Bey caddeleri de iş faaliyetlerinin yoğunlaştığı diğer caddelerdir. Bu caddeler ve bunlara açılan tali yollar boyunca perakende satış yerlerinden başka, özellikle giyim eşyası imali ve benzerleriyle uğraşan çok sayıda küçük atölye de yer al-
maktadır. Yerleşmenin büyümesine paralel olarak kentsel işlevler de çeşitlenmiştir. Çok sayıdaki ilköğretim okulu, ilkokul ve lise (toplam okul sayısı 12) gibi eğitim kurumları yanında bankalar, sağlık ocakları, poliklinik ve hastaneler de hem Yenibosna'nın, hem de çevredeki alanların taleplerini karşılamaktadır. Günümüzde Yenibosna, plansız yapılaşmadan su ve kanalizasyon gibi altyapı yetersizliklerine kadar çözümlenmesi gereken bir dizi ağır sorun barındıran, istanbul'un plansız yapılaşmasıyla yayılmasının ve bunun getirdiği sorunların en iyi izlenebileceği yerleşmelerden biridir.
Bibi. H. Altıntaş, "Yenibosna'da Sanayi Faaliyetleri", (İstanbul Üniversitesi, Coğrafya Enstitüsü, mezuniyet tezi), 1980; E. Tümertekin, "Effects of urban centers on rural settlements", Revtew, S. 14 (1972-1973), s. 97-106.
NAZMİYE ÖZGÜÇ
Dostları ilə paylaş: |