Faaliyet Kollan
|
Erkek
|
Kadın
|
Toplam
|
Tarım dışı üretim faaliyetlerinde çalışanlar ve ulaştırma makineleri kullananlar
|
33.347
|
7.631
|
40.978
|
Hizmet işlerinde çalışanlar
|
5.359
|
668
|
6.027
|
Ticaret ve satış personeli
|
6.754
|
518
|
7.272
|
îdari personel ve benzeri çalışanlar
|
2.457
|
1.554
|
4.011
|
ilmi ve teknik elemanlar, serbest meslek sahipleri ve bunlarla ilgili diğer meslekler
|
2.044
|
1.048
|
3.092
|
Müteşebbisler, direktörler ve üst kademe yöneticileri
|
1.342
|
73
|
1.415
|
Tarım, hayvancılık, ormancılık, balıkçılık ve avcılık işlerinde çalışanlar
|
506
|
37
|
543
|
İşsiz olup iş arayanlar ve bilinmeyenler
|
3.120
|
773
|
3.893
|
Genel Toplam
|
54.929
|
12.302
|
67.231
|
Tablo H Zeytinburnu İlçe Merkezinde Çalışanların Faaliyet Kollarına Göre Dağılımı
Kaynak: 1990 Genel Nüfus Sayımı,
"Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, ili 34-tstanbul", DİE, Ankara, Temmuz 1993.
anılan apartmanlar inşa edildi. Ancak bu gecekondular, tapusuzluk ve ruhsatsızlık nedeniyle belediye tarafından yıkım tehdidi altında olduklarından sahiplerince ıslah edilip geliştirilemiyordu.
Gecekondu mahallelerinin gelişmesi sonucunda gözle görülür bir nüfus yoğunluğu oluşması 1950'lerde Zeytinburnu'nun yönetsel açıdan düzenlenmesine yol açtı. 1953'te Bakırköy İlçesi'nin bucak merkezi haline getirilen Zeytinburnu, 1957'de ilçe yapıldı. Kurulan çeşitli yapı kooperatiflerinin inşa ettirdiği apartmanların gecekonduların yanında yükselmeye başlamasıyla Zeytinburnu'nda yeni mahalleler oluştu. 1960'a gelindiğinde Zeytinburnu İlçesi'nin nüfusu 90.000'e yaklaştı, ilçe nüfusunda sonraki yıllarda önemli bir artış görülmedi. 1960-1990 arasındaki 30 yılda ilçenin yıllık ortalama nüfus artış hızı yüzde 2 dolayında kaldı. 1990'daki nüfusu 165.679 olan Zeytinburnu İlçesi'nde kilometrekareye 15.061 kişi düşer. Nüfusun yüzde 54,7'si erkeklerden, yüzde 45,3'ü de kadınlardan oluşur.
1990'da Zeytinburnu İlçesi'nde yaşayanların yüzde 36,8'i İstanbul doğumluydu. Bunu yüzde 6'yla Giresun, yüzde 3,1'le Yunanistan, yüzde 2,4'le Kastamonu, yüzde 2,3'le Tekirdağ ve yüzde 2,2'yle Trabzon doğumlular izlemekteydi.
Zeytinburnu İlçesi'nde 6 ve daha yukarı yaştaki nüfus 1990'da 148.598'di. Bunun yüzde 88,7'sini oluşturan 131.862'si okuryazardı. Bu oran yüzde 90 olan il ortalamasının altındaydı. Okuma yazma bilenlerden yüzde 85'i bir öğrenim kurumundan mezundu. Bunlardan yüzde 72,7'si ilkokul, yüzde 12,2'si ortaokul ve dengi meslek okulu, yine yüzde 12,2'si lise ve dengi meslek okulu, yüzde 2,8'i yüksekokul ve fakülte çıkışlıydı.
1990'da Zeytinburnu İlçesi'nde 12 ve daha yukarı yaştaki nüfus 128.917'ydi. Bunun yüzde 52,1'ini oluşturan 67.231'i iktisaden faaldi. Faal olmayan 61.686 kişiden yüzde 6l,l'i ev kadım, yüzde 20,3'ü öğrenci, yüzde 12,8'i de emekliydi. İktisaden faal olan nüfusta sanayi sektörün-
de çalışanlar Zeytinburnu'nun kuruluşundan beri ağırlık taşır. 1990'da da iktisaden faal nüfusun yaklaşık yüzde 61'i sanayide çalışıyordu.
İlçedeki önemli sanayi kuruluşları dokuma ve kimya dallarında faaliyet göstermektedir. Kazlıçeşme'deki deri fabrikaları Tuzla'ya taşınmış ve fabrika arsaları içindeki bazı tarihsel yapılar onarılmış, çevresi de park olarak düzenlenmiştir. Anakent belediyesi tarafından kıyıda yaptırılan park alanı ilçenin Marmara Denizi kıyısı boyunca kilometrelerce uzanır. Bu parka Miralay Reşit Çiğiltepe'nin adı verilmiştir. Topka-pı'nın hemen dışındaki Anadolu ve Trakya otogarları Ferhatpaşa'ya taşınmıştır.
İstanbul'un en önemli ulaşım kanallarından ikisi ilçe topraklarından geçer. Bunlardan biri kuzey kesimde kuzeydoğu-gü-neybatı doğrultusundan geçen, eskiden Londra Asfaltı ve E-5 adlarıyla anılan D-100 Karayolu'dur. Öbür önemli ulaşım kanalı ise Sirkeci-Florya sahil yoludur(->). Bu yol kıyı çizgisini izler. Zeytinburnu İlçesi, hem banliyö hattından hem de İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan raylı ulaşım sisteminden yararlanır. Çağdaş Tramvay, D-100 Karayolu'nun güneyinden kabaca, aynı doğrultuyu izleyerek ilçeden geçer. Hızlı tramvay hattı ise il-
Zihgirci
Kemaleddin
Mescidi'nde
mescid-
tevhidhanenin
görünüşü.
M. Baha Tanman,
1993
çenin doğu sınırında D-100 Karayolu'nu bir köprüyle aşar. İstanbul'u Avrupa ülkelerine bağlayan ve üzerinde banliyö seferleri de yapılan demiryolu hattı ilçenin güney sahilinin yakınlarından geçer. Banliyö trenleri ilçe sınırları içindeki Kazlıçeş-me ve Zeytinburnu istasyonlarında durur. Marmara Denizi'ne kıyısı olmasına karşın suyolu ulaşımından yararlanmayan ilçenin kıyı kesiminde kum iskeleleri vardır. Am-barlıda'daki yeni iskeleleri yapılmakta olan kumcular, Aralık 1994'te Zeytinburnu kıyısındaki faaliyetlerini hâlâ sürdürmekteydiler. İstanbul kentindeki bazı esnaf gruplarının bir arada faaliyet gösterdikleri sitelerden bazıları ilçe sınırları içindedir. Bunlar Demirciler, Matbaacılar ve Nakliyeciler siteleridir.
Zeytinburnu İlçesi'ndeki başlıca sağlık kurumları Balıklı Rum Hastanesi, Yedi-kule Ermeni Hastanesi ve Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi'dir. İstanbul'daki en büyük kapalı spor salonu olan Abdi İpekçi Kapalı
Spor Salonu, Belgrad ve Yedikule kapıları arasındaki surların dışında Topkapı'yı Yedikule'ye bağlayan yolun kenanndadır.
Bibi. Charles W. M. Hart, Zevtinbumu Gecekondu Bölgesi, ist., 1969.
ATİLLÂ AKSEL
ZİHGİRCİ KEMALEDDİN MESCİDİ VE TEKKESİ
Fatih İlçesi'nde, Kocamustafapaşa-Silivrika-pı arasında, Osmanlı döneminde "Lalezar" olarak anılan semtte, Uzun Yusuf Mahalle-si'nde, Zehgird Mescit Sokağı ile Vani Dergâhı Sokağı'nın kavşağında yer almaktadır. 16. yy'ın başlarında Zihgirci Kemaled-din adında bir hayır sahibinin yaptırdığı mescidin, 953/1546 tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri'ndekı
vakfiye özeti "vakf-ı Seyyid Kemal bin Seyyid İbrahim" başlığı altında yer almakta ve Sefer 932/Kasım 1525 tarihini taşımaktadır. Aynı kaynakta baninin eşi, İbrahim kızı Ayşe Hatun'un Cemaziyülevvel 925/Mayıs 1519 tarihli bir vakfiyesinin de kaydı bulunmakta, mescidin bu tarihten önce inşa edildiği anlaşılmaktadır. Hadîka'Az
da Re-isülküttab Kalemi kâtiplerinden Cafer Efen-
Hazire duvarı üzerinde Seyyid Ahmed er-Rıfai'nin adını içeren levha.
M. Baha Tanman, 1993
di'nin mescidin vakfını genişlettiği, aynı dairede 'çalışan Tahvil Kesedarı İzarî Efen-di'nin ise "şem'a-i mihrab" tayin ettiği nakledilmektedir. Osmanlı okçuluk terminolojisinde, kemankeşlerin ok atarken parmaklarına taktıkları halkalar "zihgir" tabir olunmaktaydı.
Zaman içinde tamamen yenilenmiş olan Zihgirci Kemaleddin Mescidi, 12557 1839-40'ta, Rıfaîliğe bağlı Alyanak Şeyh Ali Efen-di'nin (ö. 1870) meşihat koydurmasıyla bu tarikata ait bir tekke haline gelmiş ve tekkelerin kapatılmasına (1925) kadar bu özelliğini korumuştur. Şeyh Ali Efendi, geçen yüzyılda İstanbul'un en önemli ve en faal Rıfaî merkezlerinden Fatih'teki Kubbe Tekkesi'nin postnişini Şeyh İsmail Hil-mî Efendi'nin (ö. 1824) halifelerindendir. Ali Efendi'den sonra tekkenin postuna oğlu Şeyh İsmail Efendi (ö. 1888) geçmiştir. Ayin günü perşembe olan tekkede 5 erkek ile 5 kadının ikamet ettiği Dahiliye Nezare-ti'nin 1301/1885-86 tarihli istatistik cetvelinde belirtilmiş, Maliye Nezareti'nin 13257 1909-10 tarihli Taamiye ve Tahsisat Defteri'nde
günde 2 çift ekmek ile 2 okka et istihkakı olduğu belirtilmiştir.
Cumhuriyet döneminde mescit-tevhid-hane dışında kalan bölümler tarihe karışmış, son şeklini geçen yüzyılın ikinci yarısında aldığı tahmin edilebilen ve halen cami olarak kullanılan bu yapı da yakın tarihte onarım geçirmiştir. Bütünüyle yenilenmiş olan avlu kapısının üzerine, Latin harfleriyle yapının adının yazılı olduğu bir levha konmuştur. Avlu girişinin sağında Alyanak Ali Efendi'nin, aile fertlerinin, ayrıca Kubbe Tekkesi postnişini Şeyh Hüseyin Hamdı Efendi ailesine mensup bazı kişilerin mezar taşlarını barındıran küçük nazire bulunmaktadır. Hazire duvarında, Alyanak Ali Efendi'nin kabrine açılan niyaz penceresinin üzerinde, Seyyid Ahmed Rıfaî'nin adını içeren, "Hulusî" imzalı, istifli sülüsle yazılmış bir levha ile bunun yanında ölüme ilişkin bir ayet levhası göze çarpar.
Ufak boyutlu, iddiasız bir yapı olan mescit-tevhidhane ahşap duvarlı ve kırma çatılıdır. Güney cephesinden dışarı taşan mihrabın yanlarında yuvarlak kemerli birer pencere, yan cephelerde ise dikdörtgen açıklıklı ikişer pencere bulunmakta, çinko kaplı bodur minare harimin kuzeydoğusunda yükselmektedir. Giriş (kuzey) cephesinde, yapıyla uyumsuz, betonarme eklerin yer aldığı mescit-tevhidha-
nenin duvarları da içeriden fayanslarla kaplanmıştır. "U" şeklinde harimi kuşatan fevkani mahfil kare kesitli ahşap dikmelere oturur. Mihrap ile minber bütünüyle yenilenmiş, özgün bezeme öğesi olarak geriye yalnızca, çubuklu tavanın ortasındaki lahana biçimli göbek kalmıştır.
Bibi. Barkan-Ayverdi, Tahrir Defteri,
381, no. 2242; Ayvansarayî, Hadîka,
I, 119; Çetin, Tekkeler,
586; Aynur, Saliha Sultan,
39, no. 212; Âsitâne,
15; Osman Bey, Mecmua-i Cevâmi,
I, 46-47, no. 66; Münib, Mecmua-i Tekâyâ,
13; İhsaiyatlI,
20; Zâkir, Mecmua-i Tekâyâ,
39; Öz, İstanbul Camileri,
I, 158; Fatih Camileri,
229-230, 271; M. Özdamar, DersaadetDergâhları,
ist., 1994, s. 117.
M. BAHA TANMAN
ZİHNİ PAŞA CAMÜ
Kadıköy İlçesi'nde. Erenköy Mahallesi'nde, Erenköy Tren İstasyonu'nun yanında, meydanda yer almaktadır.
Parmaklıklarla çevrili bir avlu ortasında bulunan cami son cemaat yeri girişi üzerindeki üç satırlık yapım kitabesine göre II. Abdülhamid dönemi (1876-1909) devlet adamlarından Mustafa Zihni Paşa tarafından 1320/1902-03'te yaptırılmıştır.
Eklektik özellikler gösteren cami esas olarak kare planlı, yüksek kasnak üzerinde yer alan basık kubbe ile örtülü, küçük ölçülü bir yapıdır. 1980'li yıllarda yapının batı cephesine bir ek bina bitiştirilerek genişlemesi sağlanmış, fakat bu arada orijinalliği de bozulmuştur. Düzgün kesme taştan inşa edilen esas yapının önünde, cepheden dışa taşkın olarak yapılmış, üzeri çapraz tonoz örtülü, üç gözlü bir son cemaat yeri vardır. Renkli taşla örülen sivri kemerli bu üçlü girişin orta bölümü yandakilere göre daha yüksek ve geniş tutulmuştur. Son cemaat yerinin iki ve kare planlı yapının dört köşesinde, saçak kenarlarında bulunan ampir üslubunda-
Zihni Paşa Camii
Sadat Hasanoğlu, 1994
ki(-») akroter parçaları yapıya hareketli bir görünüm kazandırmıştır. Camekânla kapatılmış olan son cemaat yerinin sağ tarafındaki küçük kapı minareye geçit vermektedir. Kesme taştan örülmüş silindirik gövdeli minarenin şerefe altında iki sıralı mu-karnas dizisinin dolandığı, şerefe korkuluğunun ajurlu mermer levhalardan oluştuğu, külahının ise yine taştan, yüzeysel nişlerle hareketlendirildiği görülmektedir. Son cemaat yerinden harime, sivri kemerle çevrelenmiş, üzerinde bir ayet kitabesi bulunan, ajurlu ve kabartma bezemeli madeni kanatlı bir kapı ile girilmektedir. Oldukça ışıklı bir görünüme sahip olan cami, yan cephelerde sivri kemerli üçüz (ortadaki daha geniş ve yüksek tutulmuştur), güney ve kuzey cephelerde ise mihrap ve kapının iki yanındaki sivri kemerli, ayrıca kasnak üzerindeki yuvarlak pencerelerle aydınlatılmıştır. Kubbenin doğrudan duvarlara oturtulduğu, kalan boşlukların üçgen ve yamuk parçalarla dolgulandığı görülmektedir. Cami içine doğru kapı üzerinde kavisli bir çıkma yapan mahfil iki direk tarafından taşınmakta, arka bölümünde ise üç yuvarlak pencere ve bir kapı ile bağlantısı sağlanan kapalı bir bölüm bulunmaktadır.
Caminin içinin, son cemaat yeri örtüleri de dahil olmak üzere çok renkli kalem işi bezemeyle kaplı olduğu görülmektedir. Fakat batı cephesine yapılan ek bölümle birlikte elden geçen caminin kalem işi süslemelerinin orijinaline uygun olmayan bir onarımdan geçtiği eldeki eski fotoğraflardan anlaşılmaktadır. En bariz fark kubbede kendini göstermekte, esasında yıldızlarla kaplı olan kubbenin, göbekte yer alan ayet kuşağı ve bunu çevreleyen palmetli, şemseli, klasik dönem motifleriyle oluşturulmuş bezemeyle değiştirildiği dikkati çekmektedir. İnce bir bordürle panolara ayrılmış duvar yüzeyleri, içleri bitkisel motifli kompozisyonlarla dolgulan-mış dilimli şemselerle hareketlendirilmiş-tir. Son cemaat yerinin çapraz tonozları ise ince kıvrık dallar üzerindeki rumîler ve bunların oluşturduğu palmetlerden oluşan kompozisyonla tamamen kaplanmıştır. Bu arada kompozisyonlarla birlikte renklerde de değişiklik yapıldığını belirtmek gerekmektedir. Kalem işi bezeme mihrap nişinde de çok başarılı biçimde kullanılmıştır. Dışarıya aksettirilmeyen mermer mihrap, kabartma olarak yapılmış ince kıvrık dallar üzerindeki rumî ve pal-met motifleriyle hareketlendirilmiştir. Dilimli kemerin üzerinde ayet kitabesi yer almaktadır ve onun da üstünde yine aynı kabartma motiflerle bezenmiş tepelikle mihrap taçlandırılmıştır.
Mihrap cephesiyle doğu cephesinin birleştiği köşeye yerleştirilen ahşap vaaz kürsüsü ile minber, kaliteli ve geometrik ajurlu bezemeleriyle, bitkisel motifleriyle dikkatleri üzerinde toplamaktadır.
Avluda, üzeri kabartma yıldızlarla bezenmiş kesik küre şeklindeki kubbe ile örtülmüş, geniş bir saçağa sahip şadırvan şeklinde, sekiz cepheli bir çeşme bulunmaktadır. 1323/1905-06 tarihli çeşmenin
ZİNCİRLİKUYU CAMÜ
560
561
ZİNDANLAR
Zindankapı'dan Dır görünüm. Sağda Zindan Hanı, solda Ahi Çelebi Camii. Sadat Hasanoğlu, 1994
önünde tekne yerine sekiz köşeli gider çukuru yapıldığı görülmektedir. Avluda bu çeşme dışında mihrap duvarının hemen önünde madeni parmaklıklarla çevrilmiş, Mustafa Zihni Paşa ve ailesine ait mezar taşlan bulunan küçük bir hazire mevcuttur. Bunun dışında cami avlusunun etrafında ve mihrap cephesi yönündeki yolun diğer tarafında yer alan, camiye gelir getirmesi için yapılan tek katlı dükkânların bakımlı olarak günümüze ulaştığı görülmektedir.
Bibi. Tanışık, istanbul Çeşmeleri,
II, 466; İSTA,
K, 5613; S. Usluduran, "Kadtköy-Bostancı Arası Türk Mimari Eserleri", (İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü, yayımlanmamış lisans tezi), 1979, s. 32-34; Öz, istanbul Camileri,
II, 72; A. Egemen, istanbul'un Çeşme ve Sebilleri,
İst., 1993, s. 266.
HAKAN ARLI
ZİNCİRLİKUYU CAMÜ
bak. ATİK ALİ PAŞA CAMİİ
ZİNCİRLİKUYU MEZARLIĞI
Şişli İlçesi'nde, Esentepe-Levent arasında yer alır. Girişi Büyükdere Caddesi'ndedir.
Büyükşehir Belediyesi'nin maliki olduğu mezarlık İstanbul'un modern biçimde düzenlenmiş ilk mezarlığıdır ve bu yüzden uzun yıllar halk arasında "asri mezarlık" olarak anılmıştır. Mezarlığın bulunduğu alan 1930'lu yıllara kadar kırsal durumdaydı. En yakın yerleşme Mecidiyeköy'deydi. Asıl yerleşme Şişli'de son buluyor, ondan sonra tramvay deposu ile karşısındaki geniş alanda da üçe bölünmüş olarak Rum, Ermeni ve Yahudi mezarlıkları yer alıyordu. 1935'te şehir dışında yeni bir mezarlık kurulmasına karar verildiğinde en uygun yer olarak Şişli'den ve Beşiktaş'tan ulaşılabilen ve genişleme imkânı bulunan Zincirlikuyu seçildi. Ancak 1950'lerde çevrede başlayan gecekondu (Gültepe, Kuş-tepe, Çeliktepe) yerleşmeleri mezarlık alanının genişlemesini önledi. Ayrıca Beyoğlu yakasındaki tek modern mezarlık oluşu da hızla dolmasına yol açtı.
Bugün 380.847 m2'lik mezarlık alanı aile kabirleri için ayrılmış olanlar dışında bütünüyle dolmuş durumdadır. Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü de mezarlığın girişinde inşa edilmiş binada bulunmaktadır.
Cumhuriyet döneminde yetişmiş birçok ünlü kişinin kabrinin bulunduğu mezarlığa gömülmüş ilk ünlü 1937'de ölen Abdül-hak Hâmit Tarhan'dır.
İSTANBUL
ZİNDANKAPI
Eminönü'nde, Galata Köprüsü ile günümüzdeki Ticaret Odası binası arasında, bir zamanlar Haliç boyunca uzanan surlann iç ve dış kısmında yer alan eski bir mahalleydi.
Zindankapı İstanbul'un en düzensiz ama en önemli ticaret merkezlerinden biriydi. Kıyıda sıralanan ahşap iskeleleri, dar, çamurlu sokakları, bir bölümü sur tonozlarına sığınmış irili ufaklı dükkânları ve hanlarıyla kentin ilginç mevkilerindendi.
Konstantinopolis surları, Halic'in doğal bir engel oluşturması nedeniyle bu bölgede tek kat olarak inşa edilmiş, yer yer kare planlı, dışarı taşkın kulelerle takviye edilmişti. Buradaki sur kapılarının adları Eminönü-Unkapanı doğrultusunda olmak üzere Odun Kapısı, Zindan Kapısı ve Ba-lıkpazarı Kapısı'ydı. İstanbul'un tarihi topografyası üzerinde ilk çalışmaların sahibi olan Dr. A. Mordtmann kitabının bir yerinde Odun Kapısı'nı Porta Viglae olarak belirtirken, başka bir yerinde Porta Drun-gari olarak belirtir. A. Schneider'e göre ise Odun Kapısı, Bizans döneminde belki, buradaki Zeugma(->) semtinden dolayı Zeug-ma Kapısı adını taşımalıdır. Stephan Ger-lach, 16. yy'ın sonlarında Odun Kapısı'nın iç tarafında "Ölümü hatırlamak, yaşam için iyidir" anlamına gelen vezinli Grekçe bir kitabe gördüğünü yazar.
Daha doğudaki ve Türk döneminde Zindan Kapısı olarak adlandırılan kapının eski adı bilinmemektedir. Bazı kaynakların yardımıyla kapının yakınında bulunduğu saptanan Ayios Anastasios Manastırı ve Kilisesi'nin bu kapıya da adını verdiği tahmin edilmektedir. Bu kilise 1204-126l arasındaki Latin istilası sırasında harap olmuş, 1296-1321 arasında da Akropo-lites ailesi(->) tarafından ihya edilmiştir. Öte yandan Feridun Dirimtekin 16. yy'da İstanbul'a gelen Pierre Gilles'in(->) Semina-ria olarak adlandırdığı kapının burası olduğunu yazmıştır. A. G. Paspatis de bu kapıyı Drungarios (veya Vigla) Kapısı olarak kabul etmiş ama sonradan fikrini de-
Zincirlikuyu Mezarlığı
Yavuz Meyveci,
ğiştirerek bu adı batıdaki Odun Kapısı'na atfetmiştir.
Mordtmann ise Zindan Kapısı'nın eski adının Ayios İoannes Prodromos Kornibos Kapısı olabileceğini belirtir. Daha doğudaki Balıkpazarı Kapısı ise Prematos Kapısı olarak teşhis edilmiştir. Fetihten çok kısa bir zaman sonra bu kapılar bütün Osmanlı dönemi boyunca sahip oldukları bugünkü adlarını almışlardır.
Bizans çağında Zindankapı Mahallesi Venediklilere ait imtiyaz bölgesinin içinde kalıyordu. Venedik mahallesinin etrafının evvelce bir duvarla çevrili ve bu yüzden bir kale görünümünde olduğu ve bu nedenle de mahallenin eteğindeki yere Taht-ı Kal'a dendiği ileri sürülür. Top-kapı Sarayı Arşivi'nde (E. 77011) bulunan 1513 tarihli bir belge Zindankapı'mn tarihi topografyasına ışık tutmaktadır. Bu belgede "Balıkpazarı kurbindeki, Balıkpazarı Kapısı ile Odun Kapısı arasında, Edirne Yahudileri mahallesinde, balyosların ikamet etmekte olduğu evleri, kilisesi ve odalarıyla ve altındaki ahır ile, bunun civarında Venedik Kilisesi demekle maruf olan kiliseyi ve altındaki bodrum ile... Sinan Paşa'ya verildi" denmektedir.
Zindankapı Mahallesi'nin arkasındaki yamaçtan Halic'e inen bir kanalın varlığı bilinir. Bunun temiz bir akarsu mu, yoksa bir pis su kanalı mı olduğu tartışmalıdır. Pirî Reis'in Kitabü'l-Bahriye'smm bazı nüshalarındaki İstanbul resminde bir pis su mecrası işaretlenmiştir. 17. yy'da Eremya Çelebi Kömürciyan(->) da Odun Kapısı civarında bir kanalın varlığından bahseder. Çelebi'nin kanalın denize ulaştığı yeri "Bokluk İskelesi" olarak adlandırması da söz konusu mecranın bir pis su kanalı olduğunu kanıtlar gibidir. Zindan Kapısı hizasında olması gereken bu kanal, tarihin her döneminde Halic'in bir pis su deşarj havzası olarak kullanıldığını göstermektedir. Mordtmann'ın 1891'de yayımlanan makalesinde Zindan Kapısı'nın yanında bulunduğunu işaret ettiği Ayios İoannes Kilisesi'nin fetihten sonra küçük bir türbeye dönüştürüldüğünü, ama yanındaki ayazmanın Hıristiyanlarca serbestçe ziyaret edilebilmesinin sağlandığını belirtir.
İstanbul kıyılarında, denizden görülen bütün binaların sahiplerini bildiren Bos-tancıbaşı Defterleri 'nden 1814-1815 yıllarında Bostancıbaşı Abdullah Ağa (sonra Paşa) tarafından yazılanda Eminö-nü'nden batıya doğru gidildiğinde İzzet Paşa Camii (1940'larda yıktırıldı), Tophane ve Balıkpazarı İskelesi, Seyyid Mustafa'nın kahvesi... Ellialtı Ömer'in kahvesi, serapa dühancı (tütüncü) dükkânları, Hasır İskelesi, serapa limoncu dükkânları, Çardak Kolluğu ve İskelesi, serapa yemişçi dükkânları, Yemiş İskelesi görülüyordu. Bu listede Baba Cafer Zindanı ve Kapısı'nın bulunmayışı bizi bu yapıların o tarihte, önlerindeki başka yapılar nedeniyle Haliç'ten görülmedikleri sonucuna ulaştırır. Çardak İskelesi, Çanakkale'de bu addaki yerden gelen gemilerin bağlandığı ve mallarını boşalttıkları yerdi.
Bunun yanındaki kulluk (karakol) ise İstanbul'daki önemli yeniçeri kulluklarının başında gelirdi. Buradaki yeniçerilerin 56. ortasının başı olan "çorbacı"nın görevleri arasında toptancı esnafının ve kabzımalların kontrolü de vardı. 1826'da Yeniçeri Ocağı kaldırılıp İhtisab Ağalığı kurulduğunda, bu da Çardak İskelesi'ne yerleşmişti. Tüm bunlar Zindankapı'mn gerek Haliç'ten gelen malların indirildiği bir iskele mevki, gerekse de önemli bir toptan ticaret merkezi olarak önemini göstermektedir. Nitekim eski fotoğraflarda Zindankapı'mn Eminönü tarafındaki kıyı türlü kayıklarla yoğun biçimde doludur.
Zindankapı Mahallesi'nin topografyasını değiştiren en önemli olaylardan biri 1276/1859 tarihli bir işlemle, sur duvarlarının yıkılması ve bu suretle ortaya çıkacak arsaların müzayede ile şehremaneti tarafından satılmasını öngören "Kule-i Zemin" (doğrusu Zemin-i Kule) yönetmeliğidir. Bu yönetmelik bir iş ve ticaret merkezi olarak çok değerli olan Zindankapı Mahallesi'nin hızla değişmesine ve Baba Cafer Ku-lesi'nin etrafının derhal iş ve ticaret merkezleriyle sarılmasına yol açmıştır. Bu uygulama 1300/1884 tarihli irade-i seniye ile durdurulmak istenmiştir. Zindankapı Mahallesi'nin topografyasında ortaya çıkan sonraki değişikliklerin ilki Lütfi Kırdar(-0 döneminde Eminönü Meydanı genişletilir-ken, ikincisi 1956-1958 arasında Unkapa-m-Eminönü arasındaki cadde açılırken ve son olarak da Haliç kıyı düzenlemeleri sırasında ortaya çıkmış ve bu sonuncu düzenleme mahalleyi tamamen ortadan kaldırmıştır. Bugün burada Ahî Çelebi Ca-mii(->), Değirmen Han(-0, bu hanın önündeki küçük bir sur kalıntısı, Zindan Hanı, bu hana ve mahalleye ismini veren ve Baba Cafer Zindanı denilen kule, Değirmen Han'ın yanındaki Baba Cafer Türbesi bulunmaktadır (bak. Baba Cafer Türbesi ve Tekkesi). Zindan Kapısı denilen sur kapısının ise, bugün sadece kemerinin ufak bir parçası, mahkeme kararıyla yıkımı durdurulan Değirmen Han önündeki bir yapı bloğunun önünde görülmektedir. Bu satırların yazarının görüşüne göre ise esas zindan bu kapıya bitişik olan kalıntılar-
dır. Burası iş ve ticaret merkezine dönüştüğünde evvelce zindan olan yapılar da değişmiştir. Yoksa Baba Cafer Türbesi olan kulenin içindeki mekânda kaynaklarda bahsi geçen yüzlerce tutuklunun yaşaması mümkün değildir.
Bibi. A. G. Paspatis, ByzantinaiMeletai,
İst., 1877, s. 138 vd; A. Mordtmann, "Die Hafenquar-tier von Byzance", Mitteilungen desDeutschen Excursions-Clubs,
III (1891), s. 1-24, bilhassa s. 3 ve 12; Mordtmann, Esquisse,
45-47, no. 77-81; Janin, Constantinople byzantine,
(1. bas.), 237-239, 273-274, 302, 374, 403; H. W. Brown, "The Venetians and the Venetian Çjuarter in Constantinople...", Journal ofHellenic Studies,
XI (1920), s. 68-88; M. Roberti, "Ricerche intor-no alla colonia Veneziana in Costantinopo-li...", Padova,
1925; T. Bertele, Ilpalazzo deg-H Ambasciatori de Venezia a Costantinopoli,
Bologna, 1932, s. 20-28; Millingen, Walls,
214 vd; A. M. Schneider, "Mauern und Töre am Goldenen Horn...", Nachrichten d. Akad d. Wissenschaften..,
Göttingen, 1950, plan IV, s. 80-88; Dirimtekin, Haliç Surlan,
19-22; Evliya, Seyahatname,
I, 27, 82-86, 312, (yay. Zuhuri Danışman), I, 17-99, II, 14, VI, 5-6; R. E. Koçu, "Bostancıbaşı Defterleri", istanbul Enstitüsü Mecmuası,
IV (1958), s. 54; Ziya, istanbul ve Boğaziçi,
I, 330-332; Ergin, Mecelle,
I, 909-915, 927-933; J. Pervititch, Sigorta Planlan,
İst., 1941, pafta 76, 78; Ayverdi, istanbul Haritası,
pafta B5; S. Eyice, "Dünüyle, Bugünüyle, Çevresiyle Zindankapısı", istanbul,
S. 3 (Ekim 1992), s. 129-138.
SEMAVİ EYİCE
Dostları ilə paylaş: