I d I n I a V a 3IV1ho nin



Yüklə 8,6 Mb.
səhifə71/140
tarix30.12.2018
ölçüsü8,6 Mb.
#87959
1   ...   67   68   69   70   71   72   73   74   ...   140

Bağdat Köşkü

den ve haremin emniyetinden ve bakımından sorumlu olanlar olarak üç grup görevli bulunurdu. Bunların başında sarayın içoğlanları (zülüflü ağalar) gelir. (Zülüf içoğlanmm başlığının kenarından sarkan sırmadan örülmüş bir iptir.) Klasik dönemde devşirmeler arasından seçilerek saraya alınan bu genç çocuklar burada eğitilir ve sultanın hizmetlerini görürler, sonra da en yüksek mevkilere kadar çıkarlardı.

Haremin emniyetine ak hadımağaları bakardı. Bunların amiri olan darüssaade ağası (ya da kapı ağası) haremin en büyük memuruydu. II. Mustafa döneminde (1695-1703) onun yerini Hasoda'nın en kıdemlisi olan silahdar ağa almıştır. Zülüflü ağalar da bunun ermindeydi. Bâbüssaade'nin iki yanındaki koğuşlarda yaşayan zülüflü ağalar ödevlerine göre sultanın hizmetlerinde, yemek hizmetlerinde, hazine emniyetinde ve diğer hizmetlerde çalıştıklarına göre değişik koğuşlarda yatarlardı. Sayılarının 1.000'e ulaştığı dönemler olmuştur. Enderun'a alman en genç içoğlanları Seferli Koğuşu'nda yaşlı içoğlanları arasından seçilen lalaları tarafından eğitilirlerdi. Enderun'un en ince ayrıntısına kadar kurallara tabi olan yaşamında her ödevin bir adı ve çok sıkı bir hiyerarşi vardı. Bu seçme ve iyi yetişmiş 1.000 hizmetkârın sultanın günlük yaşamında olduğu kadar, her türden törende, eğlence, musiki, oyun, spor gösterisi alanında padişahın dikkatini çekmek, ödüllendirilmek ve sadrazamlığa kadar yükselme şansını aramak için sürekli yarış halinde olduklarını anımsamak gerekir. Fakat Enderun'un ayak işlerini zülüflü ağalar yapmazdı. Enderun'un te-

ÜI.Murad Köşkü

mizliğini her gün zincirli olarak getirilip akşamları tekrar tersaneye götürülen Hıristiyan esirler yapardı. Hamallık işlerini ise zülüflü baltacıların özel bir grubu yapar, bahçe işlerine da bostancılar bakarlardı.

Saray kadınlarının hizmetini ve kontrolünü yapan zenci hadımağalarıydı. Başlarında da kızlarağası (ya da darüssaade ağası) bulunuyordu. Enderun'un en büyük memuru önceleri akağalar ağası iken, sultanla daha yakın ilişkileri olduğu için, 1594'ten sonra kızlarağası olmuştur. Bunlar kendi içlerinde çeşitli derecelerde, değişik görevler yaparlardı. Hacı Beşir Ağa(->) gibi devlet işlerinde çok etkili olanlar yetişmiştir.



Topkapı Sarayı'nm Diğer Görevlileri: Saray hizmetlerim gören ve "Birun halkı" ulema sınıfına mensup padişah hocaları, hekimbaşılar, cerrahbaşılar, müneccimba-şılar, hünkâr imamları gibi sayılı küçük bir grubun ötesinde, mimarlar, zanaatkarlar (18. yy içindeki bir defterde 45 kişi), eminler, Dergâh-ı Hümayun çavuşları, Divan Avlusu'nu kontrol eden ve hizmetlerini gören zülüflü baltacılar (baltacılar kethüdası emrinde 100'den fazla baltacı), deniz hizmetlerine, bahçelere bakan bostancılar (bostancıbaşı emrinde 16. yy'da 921 kişi), kapıcılar (Dergâh-ı Ali bevvabları, kapıcılar kethüdasının emri altında 16. yy'da Orta Kapı için 1.925, Bâb-ı Hümayun için 417 kişi), mehterler (mehterbaşı emrinde 17. yy'da 300 kişi), ahır hizmetlileri, aşçılar, fırıncılar, kilerciler, sakalar, saray peykleri, çamaşırcılar gibi, hepsi özel adlar taşıyan sınıf ve kademelere ayrılmış binlerce kişiyi kapsıyordu. Bütün çalışmaları Fatih ve I. Süleyman'ın kanunnameleriyle tanımlanmış, padişahı ve Osmanlı sülalesini taşıyan bu çok düzenli saray sistemi imparatorluğun beyni olarak, Osmanlı Devleti'ni 20. yy'a kadar yaşatan mekanizmadır.

Bibi. Abdurrahman Şeref, "Topkapu Saray-ı Hümayunu", TOEM, S. 5-12 (1910-1911); 1. Ak-dağ, "Topkapı Sarayı Manzumesinin İlk Nüvesinin Geçirdiği İnkişafın Kuruluş Prensiplerinin incelenmesi ve Tesbiti Hakkında Bir Deneme", (istanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, basılmamış doktora tezi), 1959; M. Anheg-ger, "Fatih Devrinde Yeni Sarayda Harem Dairesi Var mıydı?", STY, 8 (1979), 23-36; ay, Top-kapı Saray'ında Padişah Evi (Harem), îst., 1986; Tayyarzade Ataullah Ahmed Ata, Tarih-i Ata, I-V, ist., 1874-1876; Ayverdi, Fatih DevriII; F. Davis, The Palace of Topkapı in istanbul, New York, 1970; Eldem-Akozan, Topkapı Sarayı; Eldem, Köşkler ve Kasırlar, II; S. Emler, "Topkapı Sarayı Restorasyon Çalışmaları", Türk Sanat Tarihi Araştırma ve İncelemeleri, I (1964), s. 211-312; C. Gurlitt, "Der Serail in Konstantinopel", Beitrâge zur Kenntnis deş Ori-ents, XIII (1915); Hafız Hızır îlyas Ağa, Tarih-i Enderun-Letaif-i Enderun, 1812-1830, ist., 1987; Koçu, Topkapu Sarayı; Z. Erkins, Topkapı Sarayı, İst., 1959; B. Miller, Beyond the Sublime Porte the Grand Seraglio of istanbul, NewHaven, 1931; Müller-Wiener, Bildlexikon, 493-506; G. Necipoğlu, Architecture. Cerenıo-nial and Power, the Topkapı Palace in the Fifte-enth andSixteenth Centuries, New York, 1991; d'Ohhson, Tableau, VII; T. Öz, "Topkapı Sarayı Müzesi Onarımları", Güzel Sanatlar, S. 6 (1949), s. 6-108; N. Penzer, The Harem, Londra, 1935; G. Saraçlar, "Topkapı Sarayı Haremi-III. Osman Taşlığı Cephesi Restorasyon Projesi", (İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fa-

kültesi, yayımlanmamış lisansüstü tezi), 1982; N. Seçkin, "Topkapı Sarayı'nın Biçimlenmesine Egemen Olan Tasarım Gelenekleri Üzerinde bir Araştırma", (istanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, yayımlanmamış doktora tezi), 1990; M. Sertoğlu, Topkapı Sarayı'nda Gündelik Hayat, ist., 1974; M. Ç. Uluçay, Harem, II, Ankara, 1971; Uzunçarşılı, Saray.

DOĞAN KUBAN



TOPKAPI SAKAYI BAHÇESİ

Sarayburnu'nda, Topkapı Sarayı çevresindeki alan ve bahçeler.

Sarayburnu, Haliç, Marmara Denizi ve Boğaziçi'ni gören eşsiz bir konumdadır. Bu yarımada Bizans'ın her devrinde ağaçlıklıydı; geniş zeytinliklerle kaplı olduğu söylenir. II. Mehmed (Fatih) burasını ağaçlandırıp düzenlettirdi.

Hemen her padişahın yaptırdığı yeni köşk ve saray yapılarıyla gitgide büyüyen bu saraylar topluluğuna son ek 19. yy'm ortalarında Abdülmecid tarafından yaptırılmıştır. Bahçeler içindeki ve kıyılardaki köşklerden oluşan yapılar topluluğu, 700.000 m2'lik geniş bir alana yayılmıştır.

Ana girişe yakın avluların çevresinde Kubbealtı, Arzodası gibi devlet işlerinin yürütüldüğü resmi daireler toplanıp, yaşama yerleri bahçelerle bağıntılı konumlanarak iki farklı işlevin bir arada çözümü sağlanmıştır.

îç içe avlulardan çeşitli yapılara girişler vardır. Avluların düzeni genellikle yalındır. Yer yer ağaçlarla gölgelenmiş, arasından toprak patikaların geçtiği çimenle döşenmiştir. Ana giriş olan Bâb-ı Hüma-yun'dan geniş ve ağaçlıklı ilk avluya ulaşılır. Saray içiyle dıştaki meydan arasında geçiş niteliğindeki bu avluda, çevredeki ağaçlarla iki kapıyı birleştiren patika boyunca dikili ağaçlar dışında peyzaj öğesi yoktur.

Divan Meydanı denilen ikinci avlu daha küçük, fakat daha güzeldir. Çeşmeler, yaşlı çınar ve boylu ehrami servilerin göl-gelendirildiği patikalar ve çim alanlar bu avlunun karakteristiğiydi. Girişten yelpaze gibi dağılan, şimdi birisi yok olmuş beş patika mutfaklara, Kubbealtı'na, Hazine'ye ve Arzodası'na ulaşıyordu.

İkinci avludan Bâbüssaade ile sarayın özel kısımlarının bulunduğu üçüncü avluya geçilir. Yaşama üniteleri bu avluyla başlar. Üçüncü avlu kare biçiminde olup içinde görkemli ve sağlıklı ağaçlar, örneğin Doğu çınarı (Platanus oriantalis), çitlembik (Celtis austaralis), Atlas sediri (Ced-rus atlanticd), atkestanesi (Aesculus bippo-castanum), beyaz çiçekli, her dem yeşil manolya (Manolia grandiflord), oyaağacı (Lagestroemia indicd), şimşir (Buxussem-pervirens) yer almaktadır. Ayrıca burada çiçekleri gösterişli ve kokulu olan otsu bitkilere de yer verilmiştir.

Sarayın ilk üç avlusunun dışında kalan yerlere dördüncü avlu denilir, ama bu mekân avludan çok, içinde köşklerin yer aldığı bir bahçeler topluluğudur.

Ana yerleşim yapılarının tepenin üstünde, bahçelerin de tepenin eteklerinde olmasına rağmen, yeşillikler arasında tek tek köşklerle arada bağ kurulmuş, bu bağlantı

sahilsaraylarla denize kadar uzatılmış, eğim setlendirilmiştir. Bu kısım, Marmara Denizi'ne ve Boğaz'a olan görüşü ve denizden aldığı meltemlerle sefa bahçelerinin yerleşimi için en uygun yerdi. Binaların çevresinde her dem yeşil veya yazın yeşil ağaç ve çalılar ile çokyıllık otsu süs bitkilerine yer verilmiştir. Burada ağaç olarak Avrupa ladini (Picea abies), Himalaya sediri (Cedrus deodard), Atlas sediri (.Cedrus atlanticd) ve Toros sediri (.Cedrus libanî), sivri yapraklı dişbudak (fraxinus angusti-folid), dişbudak yapraklı akçaağaç (Acer negundd), ceviz (Juglans regid), büyük meyveli Trabzon hurması (Diospyros kakı), çalı olarak da Japon kurtbağrı (Ligustrum japonicum) ve porsuk (Taxus baccata) ağaçlarının gölgesinde çiçekleriyle göz dolduran ortancalar (Hydrangea) dikilmiştir. Saray topluluğunu kuzey, batı ve doğudan çevreleyen hasbahçe, bugün Gülha-ne Parkı(-0 diye anılmaktadır. Bu geniş doğa parçası eskiden çiçek, meyve ve sebze bahçelerini de içerisine toplamıştı. Has-bahçe'de çiçek yetiştirme her devirde önemli bir tutku olmuştur. Fatih'ten başlayarak padişahların çoğunluğu bahçe sevgisini taşımış ve bu konuya eğilmişler, çiçek türlerinin en iyilerinin seçimiyle ilgilenmişler, Edirne'den gül, Halep'ten zambak getirtmişler, leylak, karanfil ve özellikle laleyi bahçelerinde görmek istemişlerdir.

Bibi, Aslanoğlu-Evyapan, Eski Türk Bahçeleri; L. J. Scott-F. Yaltırık, "The Gardens of Turkey", The Gardens ofEurope, (yay. P. Hobhouse-P. Taylor), 1990.

FAiK YALTIRIK



Nakkaş Osman ekibinin Hünemame'âe yer alan ve Topkapı Sarayı'nın ikinci avlusunu gösteren bir minyatürü. TSM, H. 1523

Valide Sultan Odası'nın çini süslemeleri. Ara Güler

TOPKAPI SARAYI MÜZESİ

II. Mehmed'den (Fatih) (hd 1451-1481) Abdülmecid'e (hd 1839-1861) kadar Osmanlı padişahların resmi konutu olan Topkapı Sarayı, Cumhuriyet döneminde 3 Nisan 1924'te müze haline getirilmiştir.

Sarayın ana girişi, Ayasofya arkasındaki Bâb-ı Hümayun denilen anıtsal kapıdır. Bu kapının açıldığı sarayın Birinci Yer veya Alay Meydanı olarak adlandırılan en geniş avlusunda, büyük ölçüde günümüze ulaşamamış olan sarayın Birun (dış hizmet) binaları yer alırdı. Bu yapılardan Osmanlı döneminde cebehane olarak kullanılan Aya irini Kilisesi ile Darphane binaları günümüze ulaşmışlardır. Tüm sarayı çevreleyen Hasbahçe'de bostancıların sorumluluğundaki çeşitli hizmet binalarının yanısıra sultanların köşkleri de bulunmaktaydı. Bu bahçelerde günümüze kalabilmiş en ünlü köşkler, Fatih'in yaptırdığı Çinili Köşk(->) ile Babıâli karşısındaki burç üzerinde yapılan Alay Köşkü'dür(-»).

Sarayın Bâbüsselam denilen ikinci ana girişinin açıldığı asıl saray bölümü, surlar . içinde ikinci bir dikdörtgen alan oluşturur. Divan Meydanı olan ön avlu, yapılarıyla birlikte sarayda devlet yönetiminin gerçekleştiği ve temsil edildiği bir tören alanıdır. Gövdesi Fatih döneminden kalan Adalet Kulesi altındaki kubbeli ve revaklı Kubbealtı binası, Divan-ı Hümayun toplantıları için yapılmıştır. Bu yapının arkasındaki çok kubbeli hazine binası ise devletin resmi hazinesiydi. Bu yapı saray koleksiyonunda bulunan silahların teşhirlerine ayrılmıştır. 7-20. yy'lar arası islam ve Türk silahlarının sergilendiği bu koleksiyonda bulunan II. Mehmed'e ait olan kılıç, Osmanlı çağdaş silah teknolojisinin başlangıcını örneklemesi açısından önemlidir. Divan Meydam'nı Haliç yönündeki Hasbah-çe'ye padişahlara ait seçme atların bulunduğu hasahır bağlamaktadır. Osmanlı sa-



TOPKAPI SARAYI MÜZESİ

292


293

TOPLUKONUT

rayında kullanılan at koşum takımları ile saltanat arabalarının bulunduğu hasahırla-rın yanında, Baltacılar Koğuşu yer alır. 16. yy'ın sonlarında genişletilen bu koğuş, bir avlu çevresinde cami, hamam, koğuş ve Çubuk Odası gibi mekanlarıyla özgün bir Osmanlı mahallesi görünümündedir. Meydanın sağ yanında ise, bir revak arkasındaki mutfak yapıları sıralanır. Bunlar, günümüzde saray arşivi olarak kullanılan yağhane ve kiler, ahşap Aşçılar Mescidi ve anıtsal boyutlarıyla mutfaklardır. Arşivde Osmanlı padişahlarının Osmanlı arşivlerinden zamanla seçtikleri önemli belgeler ile saray içinde yapılan yazışmaların belgeleri bulunur. Tarih boyunca sarayda kullanılan Çin ve Japon seramik sanatının örnekleri mutfaklarda sergilenmektedir. 13-20. yy'lar arasına tarihlenen bu örnekler, saledon, mavi-beyaz ve çok renkliler olarak teknik gruplara ayrılarak sergilenmektedir. Mutfakların Helvahane ve Şerbetha-ne bölümlerinde sarayda kullanılan madeni mutfak eşyaları ile Yıldız porselenleri ve cam eserleri teşhirdedir. Karşı binalarda ise sarayın Avrupa porselenleri ve gümüşler sergilenmektedir.

Divan Meydam'nı, iç saray teşkilatının bulunduğu Enderun Avlusu'ndan ayıran kubbeli ve revaklı Bâbüssaade, sultanı sembolize eden önemli bir geçiştir. Kapı, günümüze 19. yy'ın başında yapılan yenilemelerle ulaşmıştır.

Sarayın özel bölümü olan Enderun, sultanların günlük hayatlarını geçirdikleri ve Enderun Mektebi adı altındaki saray okulu bölümleri ile sultan köşklerinden ve hanedan ile saray kadınlannın yaşadığı harem bölümlerinden oluşur.

Enderun Avlusu'nun sultanın kullanımına sunulan yapılarından ilki, Bâbüssaade arkasındaki Arzodası'dır(->). Arzodası içinde bulunan 16. yy'ın sonuna ait tezhipli tahtın mücevherli örtü takımları gelen elçilerin önemine göre değiştirilirdi. Bu yapının arkasında, 18. yy'ın başında, III. Ah-med'in inşa ettirdiği kütüphane vardır (bak. Ahmed III Kütüphanesi). Sultan yapılarının bu avludaki diğer örnekleri köşelerdeki, hazine (Fatih Köşkü) ve Haso-da'dır (Kutsal Emanetler Dairesi). Fatih

Topkapı


Müzesi'nde

sergilenen

Nadir Şah'ın

I. Mahmud'a

hediye ettiği

taht.


AH Hikmet Varlık

Köşkü, başlangıçtan bu yana saray hazinesi olarak kullanılmıştır. Günümüzde de Osmanlı hazinesinin teşhirine ayrılan bu yapıda sergilenen eserler arasında 4 taht, Osmanlı hükümdarlık sembolü olan askı ve sorguçlar, "Topkapı Hançeri" ve "Kaşıkçı Elması" en ünlüleridir. Enderun Avlu-su'nda, sultanlara ait en önemli yapı, Ha-soda'dır. Çeşitli dönemlerin çinileriyle kaplanmış olan bu bina, tarihte olduğu gibi günümüzde de kutsal emanetlerin teşhiri için kullanılmaktadır. Bu eserler arasında Hz Muhammed'in hırkası, kılıçları, sakal-ı şerif ve dişi, ayak izi, sancak-ı şerif, ilk halifelerin kılıçları ve Kuranları, sultanların çeşitli dönemlerde Mekke ve Medine'ye vakfettikleri eserler vardır. Bu yapının yanındaki Hasoda (Silahdar) hazinesinde ise sarayda bulunan saatlerden değerli örnekler sergilenir.

Saray ağalarının eğitildiği ve yaşadığı avluyu çevreleyen koğuşların hiyerarşik bir düzeni vardı: Bunlar, Küçük-Büyük Oda, Seferli, Kilerli, Hazine ve Hasoda koğuşlarıdır, isimlerinin belirttiği işlevleri karşılayan bu koğuşlardan günümüzde Küçük Oda Koğuşu'nun olduğu bölüm saray işlemeleri seksiyonu olarak sergiye sunulmuştur. Seferli Koğuşu, padişah elbiseleri sergisine ayrılmıştır. Bu koleksiyonda padişahların tarih boyunca saklanan günlük ve tören elbiselerinin yanısıra sarayda kullanılan çeşitli kumaş cinsleri Osmanlı sarayına bağlı kumaş üretimi hakkında kronolojik bilgi verirler. Kilerli Koğuşu ise müze idare binası halinde düzenlenmiştir, iç Hazine'den sorumlu ağalara ait olan Hazine Koğuşu'nda, islam ve Osmanlı minyatür, yazı ve hat örnekleri ile gereçleri sergilenmektedir. Sergilenen eserler arasında erken islam dönemine ait kufi yazılı Kuranların yanısıra 15. yy Asya step üslubu ile resimlenmiş ve "siyah kalem" ekolü minyatürler ile klasik Osmanlı minyatür sanatının tarihi konulu örnekleri ünlüdür. Yazı Salonu olarak adlandırılan Hasoda Koğuşu ise 19. yy'da Hasoda revağı kapatılarak oluşturulmuştur. Bu mekân, geçici sergiler salonu olarak kullanılmaktadır. Fatih döneminden kalan Ağalar Camii, günümüzde kütüphane olarak kulla-

nılmaktadır (bak. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi).

Sarayın Sarayburnu yönündeki arka bölümünde istanbul manzarasına açılan ve Sofa-i Hümayun olarak adlandırılan bir bahçe ve havuzlu mermer teras üzerinde sultanların kişisel köşkleri bulunmaktadır. 17. yy'da inşa edilen bu köşklerden Sünnet Odası, cephesinde Osmanlı çini sanatının çeşitli dönemlerine ait panolarıyla ünlüdür. IV. Murad'ın Revan ve Bağdat seferlerine ithaf ettiği çokgen köşkleri ise Osmanlı klasik köşk üslubunun son örnekleridir. Dördüncü Yer de denilen bu bölümü, Lala (Lale) Bahçesi'ne Hekimbaşı Kulesi ve 18. yy Osmanlı rokoko dekorasyonlarım içeren ahşap Sofa Köşkü bağlar. Bu bahçenin Marmara yönündeki mermer terasına ise 1850'lerde ampir üslubuna uygun olarak Mecidiye Köşkü(-») yapılmıştır. Osmanlı padişahlarının, Topkapı Sarayı'nı terk ederek Boğaziçi saraylarına yerleştikten sonra çağın Batılı saray zevkine uygun olarak inşa ettirdikleri bu köşk, sultanların Topkapı Sarayı'na dini ve resmi törenlerde geldiklerinde kullandıkları bir kabul salonuydu. Bu köşkün yanında 19. yy'ın başlarında inşa edilmiş Sofa Camii yer alır.

Padişahların Harem-i Hümayun adı ile anılan saraydaki özel hayatlarının bir bölümünü, sultanların ailesi ile birlikte yaşadığı Harem Dairesi oluşturur. Adalet Kulesi önündeki Araba Kapısı ile geçilen bu bölüm, sarayın Haliç yönünde büyük bir yapı kompleksi halinde gelişmiştir. Sarayın inşa edildiği 15. yy sonlarından 20. yy'ın başına kadar yaşanan bu dairede çeşitli sultanlar tarafından yaptırılan mekânlar, Türk saray mimarisi ve süslemesinin gelişimini örneklemektedir. Harem düzenini oluşturan her bir hizmet ve hiyerarşi grubu, burada birer avlu çevresindeki mekân-

larda yaşardı. Bu daireler, girişten itibaren, Karaağalar, Cariyeler, Valide Sultan, Padişah, Kadın Efendi-Şehzade ve Gözdeler daireleridir.

Çeşitli dönemlerde yapılan ek yapılar ve yenilemelerle saray görkemli bir boyut ve işlev çeşitliliği kazanmıştır. Bu büyük geçmişi dekorlayan saray, dünya müzeleri arasında günümüze kalabilmiş ender örneklerden biridir (bak. Topkapı Sarayı).



Bibi. A. Ağın, Saraylarımız, ist., 1965; K. Çığ, "Topkapı Sarayı Müzesi", Türkiyemiz, 50. yıl özel sayısı, (1973); Z. Erkins, Topkapı Sarayı, ist., 1959; T. Öz, "Topkapı Sarayı Müzesi", istanbul Halkevleri Dergisi, S. 9(1944); ay, Topkapı Sarayı Müzesi Rehberi, ist., 1935; ay, "Topkapı Sarayı Müzesi Onarımları", Güzel Sanatlar, S. 6 (1949); H. Y. Şehsuvaroğlu, istanbul Sarayları, ist., 1954; Şehsuvaroğlu, istanbul; Koçu, Topkapu Sarayı; M. Sözen, Devletin Evi Saray, İst., 1990; Eldem-Akozan, Topkapı Sarayı; İ. Akşit, Topkapı ve Dolmabahçe Sarayları, İst., 1979; M. Anhegger (Eyüboğlu), Topkapı Sarayı'nda Padişah Evi (Harem), ist., 1986; Halil Ethem (Eldem), Topkapı Sarayı, ist., 1931; Konyalı, istanbul Sarayları; C. Kö-seoğlu, Harem, İst., 1979; J. B. Tavernier, Topkapı Sarayı'nda Yaşam, İst., 1984; "Topkapı Sarayı", Sanat, S. 7 (1977).

DENiZ ESEMENLİ



TOPKAPI SARAYI MÜZESİ KÜTÜPHANESİ

Topkapı Sarayı'nın üçüncü avlusundaki Ağalar Camii'ndedir. Topkapı Sarayı'nın 1924'te müze haline getirilmesinden sonra, 1925'te Ağalar Camii onanma alınarak kütüphane yapısına dönüştürülmüştür.

Yapının üzerinde 1928 tarihli tamir kitabesi vardır. Sarayın çeşitli koğuş, köşk ve bölümlerinden toplanan ve bulundukları yerlerin adlarına göre tasnif edilmiş olan yazma kitaplar, yeni kütüphaneye taşınarak envanterleri yapılmıştır. Aynı avluda bulunan III. Ahmed Kütüphanesi'ndeki(-») kitaplar da 1966'da yeni kütüphaneye nakledilerek, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi oluşturulmuştur.

Yazma eserlerin büyük bir bölümü ganimet, hediye, muhallefat ve satın alma yoluyla saray koleksiyonuna katılmış kitaplardır. Bir bölümü de padişahlar için saray sanatçıları tarafından hazırlanmıştır. III. Ahmed döneminde (1703-1730), Topkapı Sarayı'nda bir kütüphane yapısının olmadığı anlaşılmaktadır. Saraya giren kitaplar, hazinede veya padişahların özel dairelerinde, odalarda ve koğuşlarda saklanmaktadır. II. Mehmed (Fatih) (hd 1451-1481) ve Vezirazam Mahmud Paşa için hazırlanmış yazma kitapların çok sayıda oluşu, yazma kitapların sarayda toplanmasının, Fatih dönemine kadar indiğini göstermektedir. Daha sonra, I. Selim'in (Yavuz) 1514'te Safevilerin başkenti Tebriz ve 1517'de Memlüklerin merkezi Kahire'den getirdiği eserlerle saraydaki kitap koleksiyonu sayıca çoğalmış, I. Selim'i izleyen Osmanlı padişahları döneminde giderek artmıştır.

Günümüzde kütüphanede 13.450 dolayında yazma eser vardır. Bunlar arasında Türkçe, Farsça ve Arapça eserlerin yanısıra, gayri islami adı altında toplanan Yunan-

Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi olarak kullanılan Ağalar Camii.

Emmönû Camileri, İst., 1987

ca, Latince, Ermenice, Sırpça, İbranice ve Süryanice, bir bölümü minyatürlü yazma kitaplar da bulunur. Yeni kütüphane, Emanet Hazinesi, Hazine, Revan Köşkü, Bağdat Köşkü, Hırka-i Saadet, Mehmed Re-şad ve Tiryal Hanım, Medine, Koğuşlar, İs-fendiyaroğulları, Halil Ethem Arda, III. Ahmed ve Gayri İslami Yazmalar bölümleriyle saray müze haline getirildikten sonra satın alma veya bağış yoluyla gelen Yeni Yazmalar bölümlerinden oluşur.



Kütüphanede, elyazması kitaplar dışında, ünlü Türk hattatlarına ait hat örnekleri (yazı-levha), bu sanatla ilgili araçlar (kamış kalem, kubur, kalemdan, yazı çekmecesi, kalemtıraş, makta, makas) ahşap Kuran mahfazaları, rahle, mühür ve haritalar da korunmaktadır. Farsça, Arapça ve Türkçe yazmaların katalogları F. E. Karatay tarafından Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Farsça Yazmalar Katalogu (İst., 1961), Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Arapça Yazmalar Katalogu (4 c., İst., 1969), Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Türkçe Yazmalar Katalogu (2 c., İst., 1961) adıyla, gayri İslami yazmaların ise D. A. Deismann tarafından hazırlanmış katalogu Forschungen und Funde im Serai, mit einem Verzeichnis der nicht islamischen Handschriften im Topkapu Serai zu istanbul (Berlin Leip-zig, 1933) adıyla yayımlanmıştır.

Bibi. İ. Baykal, "Topkapı Sarayı Müzesi Kitaplıkları", Güzel Sanatlar, S. 6 (1949), s. 75-84; Ş. Yenal, "Topkapı Sarayı Müzesi Enderun Kitaplığı (Ahmed III Kitaplığı), ae, S. 6 (1949), s. 85-90; "Topkapı Sarayı Müzesi", Sanat, S. 7 (Nisan 1982), s. 130-139; F. Çağman, "The Topkapı Collection", Aramco WorldMagazine, c. 38, S. 2 (Mart-Nisan 1987), s. 9-36; ay, "The Library of the Topkapı Palace Museum", Introdüction to the Art of the Book in Turkey, ist., 1986, s. 16-17.

BANU MAHİR



TOPLUKONUT

Genellikle, çok sayıda konutun bir proje kapsamında gerçekleştirilmesi anlamında kullanılan "toplukonut" deyimi, nicelik boyutunun yanısıra, sosyal ve ekonomik boyutları da içermektedir. Endüstriyel üretim ilkelerinin büyük ölçekli konut üretiminde de uygulanması yoluyla, kaynakların rasyonel kullanımını amaçlayan toplukonut uygulaması Batılı ülkelerde 20. yy'ın başlarında tartışılmaya başlanmış ve yapım tekniklerindeki yeniliklerle desteklenmiştir.

Türkiye'de toplukonut kavramının gündeme gelmesi 1980'lerin başında Toplu Konut Kanunu ile gerçekleşmiştir. Her ne kadar 19. yy'ın sonlarında İstanbul'da çok güzel örnekleri bulunan sıra evler ve yangın felaketzedeleri için yaptırılan Ha-rikzedegân veya Tayyare Apartmanları(->) ilk toplukonut örnekleri olarak gösterile-bilirse de Türkiye'de ve İstanbul'da toplukonut yapımı konusuna gerçekçi yaklaşım Toplu Konut Kanunu sonrasmdadır.

Toplu Konut Kanunu, çeşitli kaynaklardan sağlanan gelirlerden oluşan Toplu Konut Fonu'nun amaca uygun projelerde kullandırılması ile ilgili çerçeveyi çizmektedir. Toplu Konut Kanunu, bir yandan toplukonut yapımcılarına kredi ile destek sağlarken, bir yandan da uygun arsa sağlanmasına ilişkin hükümler getirmektedir.

Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra, toplukonut yapımına uygun arsa sağlanması için yapılan çalışmalar sonucunda, İstanbul kapsamında çeşitli yöreler toplukonut alanı olarak kabul edilmiştir. Bu alanlardan bazılarının adları ve alan büyüklükleri tabloda görülmektedir.

Toplukonut alanlarında gerçekleştirilen projelerin girişimcileri, kamu sektörü, özel sektör veya 3. sektör olarak da adlandırılan kooperatiflerdir.

Kamu sektörünün toplukonut alanında en önemli temsilcisi Toplu Konut İdare-si'dir. Bu kuruluş halen İstanbul'da Hal-kalı'daki toplukonut alanında büyük bir projeyi gerçekleştirmektedir. Proje İstanbul'un batısında, kent merkezine 20 km uzaklıktaki 871 hektarlık bir alanda yer alan 40.000 konut ile 180.000 kişiyi barındırmayı amaçlamaktadır. Üç kesim ve 15 mahalleden oluşan yerleşmede ticaret, sağlık, eğlence, kültür faaliyetleri için uluslararası standartlara uygun büyüklükte alanlar ayrılmıştır. Projenin inşaatı aşamalı ola-


Yüklə 8,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   67   68   69   70   71   72   73   74   ...   140




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin