Ibnü'l-câRÛD; Tam adı Ebû Muhammed Abdullah b. Ali b el-Cârud en-Nisâbû-rî'dir. Hadis münekkitleri kendisinden övgüyle bahsetmektedir. Hadis hafızı ve fakihidir. Hicri 230 (845 m.) yılında Nişâbur'da doğdu



Yüklə 1,23 Mb.
səhifə15/22
tarix26.04.2018
ölçüsü1,23 Mb.
#49049
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   22

709- îbn Abbas (r.a)'dan:

Resûlullah (s.a.v.): "Dul kadın kendisi için velisinden daha çok hak sahi­bidir. Kız ise, kendisi hakkında ondan izin istenir. Susması onun kabul etme­si demektir." buyurdu.



710- Hansa bt. Hidam el-Ensâriyye (r.anhüma)'dan:

Dul olduğu halde babası ona danışmadan onu evlendirdi. Bu evliliği iste­medi ve Resûlullah (s.a.v.)'e başvurdu. Resûlullah (s.a.v.) de onun nikâhını iptal etti.



711- Âişe (r.anha) demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) benimle evlendiğinde ben altı yaşında idim, benimle zifafa girdiğinde ise dokuz yaşında idim.

712- Ebû Hureyre (r.a)'dan:

Resûlullah (s.a.v.): "Üç şey vardır ki, bunların ciddisi de ciddidir; şakası da ciddidir: Nikah, talak (boşanma) ve ric'at (talakı ric'î ile boşanmış bir ka­dını yeniden nikâha almak)" buyurdu.



713- Ümmü Habîbe (r.anha)'dan:

Resûlullah (s.a.v.), onunla henüz o Habeşistan yurdunda iken evlendi. Onu Resûlullah (s.a.v.) ile Necâşî evlendirdi ve mehir olarak ona dört bin dirhem verdi. Çeyizini de kendinden temin ederek Şurahbil b. Hasne ile gön­derdi. Resûlullah (s.a.v.) ona (Ummü Habîbe'ye) hiçbir şey göndermedi. Kendi kadınlarının mehri ise dört yüz dirhem idi.



714- Değişik bir senedle bu önceki hadisin benzeri.

715- Enes b. Malik (r.a)'dan:

Abdurrahman b. Avf (r.a) Ensarlı bir kadın ile evlendiğinde, Resûlullah (s.a.v.) kendisine: "Ona ne kadar mehir verdin?" diye sordu.

"Bir nevât altın" dedi.

îbn Ebi Nuceyh demiştir ki: "Nevât: Beş dirhem; Neşr: Yirmi dirhem; Uki-ye: Kırk dirhemdir."



716- Sehl b. Sa'd (r.a)'dan:

Biz toplu halde bulunuyorduk. Birden kadının biri: "Ya Resûlullah! Ben kendimi sana hibe ettim, hakkımda kararını ver!" demesin mi.

Derken topluluktan bir adam: "Ya Resûlullah! Onu benimle evlendir!" dedi

Resûlullah (s.a.v.): "Git, demirden bir yüzük olsun bak" buyurdu. Adam gitti, fakat hiçbir şey; demirden bir yüzük dahi getiremedi.

Resûlullah (s.a.v.): "Ezberinde Kur'an surelerinden bîrşey var mı?" diye sordu.

Adam: "Evet!" deyince,

Resûlullah (s.a.v) ezberinde bulunan Kur'an sureleri mukabili onu evlen­dirdi.

717- Ebû Hureyre (r.a)'dan:

Resûlullah (s.a.v.) aramızda bulunduğu dönemde bizim verdiğimiz me-hir on 'Ukiyye' idi.



718- Alkame'den:

Abdullah b. Mesud'a, bir kadınla evlenen, fakat mehir tesbiti yapmadan ve cinsel ilişki kurmadan vefat eden adamın hanımının durumu soruldu. Önce onları kabul etmedi. Sonra şöyle dedi: "Onun durumu ile İlgili olarak kendi görüşümü belirteceğim. Doğru olursa Allah'tan, hata olursa benden­dir. Ne eksik ne de fazla olmaksızın yakını olan kadınlardan herhangi biri-ninki gibi mehir hakkı vardır. îddet beklemeli ve mirası almalıdır." dedi.

Bunun üzerine Ma'kıl b. Sinan el-Eşca't ayağa kalkarak: "Şehadet ederim ki, aynen Resûlullah (s.a.v.)'in Amir b. Sa'sa'a oğullarının bir boyu Benî Rav-vâs'dan bir kadın olan: Vaşık'm kızı Buru hakkında verdiği hüküm gibi hük­mettin" dedi.

719- Ibn Ömer (r.a)'dan:

Resûlullah (s.a.v.) Şiğâr"81[81] usulü evlenmeyi yasakladı.



720- Abdullah b. Ömer (r.a)'dan: Resûlullah (s.a.v) Şiğar" (usûlü) nikahı yasakladı.

Şiğar: Aralarında mehir mevzubahis olmaksızın, birinin kızını başka bi­riyle, onun da kızını kendisi ile evlendirmesi şartı ile evlendirmeğidir.



721- Enes (r.a)'dan:

Resûlullah (s.a.v.) Safiyye'yi azad etti ve azadlığım onun mehri saydı.



722- Ebû Hureyre (r.a)'dan:

Resûlullah (s.a.v.): "Bir kimsenin iki hanımı olur da diğerine karşı ilgisiz kalıp tamamen birine meylederse, Kıyamet gününde iki tarafından biri dü-Şük olarak gelir" buyurdu.



723- Nebi (s.a.v.)'nin eşi Âişe (r.anha)'dan:

ResûluUah (s.a.v.) bir sefere çıkmak istediğinde hanımları arasında kura çekerdi. Kura hangisine çıkarsa onunla yola çıkardı.



724- Enes b. Mâlik (r.a)'dan:

Sünnet olan: Bir kimse kız ile evlendiği vakit onun yanında yedi gün kal­ması, dul ile evlendiği vakit ise onun yanında üç gün kalmasıdır.



725- Nebi (s.a.v.)'nin eşi Aişe (r.anha)'dan:

ResûluUah (s.a.v.) bir sefere çıkmak istediği zaman hanımları arasında kura çeker, hangisine çıkarsa onu yanına alırdı.

Onlardan her bir kadın için bir gün ve gece ayırırdı. Ancak Şevde bt. Zem'a, ResûluUah (s.a.v.)'in hoşnutluğunu kazanmak için, gün ve gecesini Aişe (r.a)'ya vermişti.

726- Enes (r.a)'dan:

Abdurrahman b. Avf (r.a) evlendiği vakit, ResûluUah (s.a.v.) kendisine: "Bir koyun dahi olsa ziyafet ver!" buyurdu.



727- Enes b. Mâlik, (r.a)'dan:

Nebi (s.a.v.) Hafsa veya hanımlarından biri ile evlendiğinde, ziyafet ola­rak hurma ve buğday ezmesi verdi.



728- îmâre b. Huzeyme b. Sabit babasından:

ResûluUah (s.a.v.): "Şüphesiz ki, Allah (c.c.) hakkı söylemekten haya et­mez. Kadınlarla arkalarından cinsel ilişki kurmayın" buyurdu.



729- İbn Abbâs (r.anhüma)'dan:

ResûluUah (s.a.v.): "Herhangi bir erkek ya da kadın ile arkadan cinsel iliş­ki kuran bir kimseye Allah (c.c) rahmeti ile bakmaz" buyurdu.



730- Âişe (r.anha) anlatmaktadır:

Abdullah b. Zem'a ile Sa'd, Zem'a'nın cariyesinin oğlu hakkında tartıştı, Sa'd: "Kardeşim bana Mekke'ye geldiğimde Zem'a'nın cariyesinin oğlunu almamı vasiyet etti. Onun kendi oğlu olduğunu söyledi" dedi.

Abdullah b. Zem'a: "Babamın cariyesinin oğlu babamın yatağında doğ­du." diyerek buna itiraz etti.

Peygamber (s.a.v.) çocuğun Sa'd'ın kardeşi Utbe'ye açıkça benzediğini gördüğü halde:

"O senindir Abd b. Zem'a! Çocuk doğduğu yatak sahibine aittir. Şevde bt. Zem'a! Sen de onun yanında örtün!" buyurdu.

731- Ruveykı b. Sabit el-Ensârî:

Resûlullah (s.a.v.): "Allah'a ve Ahiret gününe inanan kimseye suunu baş­kasının çocuğuna vermek helâl olmaz veya Allah'a ve Ahiret gününe ina-ıan, suyunu başkasının çocuğuna vermesin" buyurdu.



732- îbn Abbas (r.a)'dan:

Resûlullah (s.a.v), Hayber'in fethi günü eşeklerle tüm azı dişli yırtıcı hay-anlarm etlerinin yenilmesini ve çocuklarını doğurmadan, hamile esir ka­mlarla cinsel ilişki kurulmasını yasakladı.


72- Talak
733- Ebü'z-Zübeyr; Azze'nin azadhsı Abdurrahman b. Eymen şöyle so-cken dinlemiş:

îbn Ömer (r.a)'e şöyle sormakta, Ebu'z-Zubeyr de dinlemektedir: Hayızb iken hanımını boşayan kimse hakkında ne dersin?" îbn Ömer (r.a): "Abdullah kendisi, Nebi (s.a.v.) zamanında hanımını ha­lhalinde iken boşamıştı. Ömer (r.a) bu hususu Nebi (s.a.v)'e sordu ve: «ullah b. Ömer hanımını hayızlı olduğu halde boşadı) dedi.

Resûlullah (s.a.v): "Onu geri alsın, ric'at yapsın!" buyurdu ve onu bana geri verdi. Sonra:

"(Hayız halinden) temizlendiğinde, onu boşasın veya nikahında tutsun!" buyurdu ve: "Ey Nebi, kadınları boşayacağınız vakit iddetlerine göre boşa-vın! (Yani iddet günlerinden önce)" mealindeki ayeti okudu.



734- îbn Ömer (r.a) anlatmaktadır:

Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanında hanımımı hayız halinde iken boşadım. Ömer (r.a) bunu Resûlullah (s.a.v.)'e söyledi.

Resûlullah (s.a.v.): "Ona söyle, onu geri alsın, ta ki hayız halinden temiz­lenip tekrar hayız oluncaya kadar. Bundan da temizlendi mi dilerse onunla cinsel temas kurmadan boşasın veya onu nikâhında tutsun. İşte bu, Allah'ın, kadınları boşarken dikkat edilmesini emir buyurduğu iddetdir" buyurdu.

735- îbn Ömer (r.a)'dan naklen bildirdiğine göre:

îbn Ömer (r.a) hanımını hayız halinde iken boşadı. Ömer (r.a) bunu Resû­lullah (s.a.v)'e haber verdi.

Resûlullah (s.a.v.): "Ona söyle onu geri alsın ta ki hayız halinden temizle­ninceye kadar."

Enes b. Şirin, Îbn Ömer'e: "O talakı hesaba kattı mı?" diye sordum.

"Ne demek! Tabi" dedi.

736- Salim, Ibn Ömer (r.a)'dan nakledildiğine göre:

îbn Ömer (r.a) hanımını hayız halinde iken boşadı. Ömer (r.a) bunu Resû­lullah (s.a.)'e haber verince,

Resûlullah (s.a.v.): "Ona söyle hanımını geri alsın, sonra da temiz halinde ya da hamile iken boşasın!" buyurdu.

737- Sehl b. Sa'd es-Sâidî (r.a) Uveymir el-Adâni'nin "Li'ân"* ile ilgili kıs­sasını anlatarak:

"Henüz Resûlullah (s.a.v.) kendisine emretmeden hanımını üç talakla bo­şadı" dedi.

Ravi îbn Sehâb diyor ki: Ondan sonra bu "Li'ân" yapanların adeti oldu.

738- Evzâî, Zühri'ye: "Peygamber (s.a.v.)'in eşleri ondan Allah'a sığındılar mı?" diye sordum. Dedi ki: "Bana Urve b. Zübeyr, Âişe'den naklen haber verdiğine göre, Cevn kabilesinin kızı Resûlullah (s.a.v.)'in huzuruna girdiği vakit, Resûlul­lah (s.a.v) ona yaklaştı, O ise: 'Senden Allah'a sığınırım.' dedi."

Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.): "Sen büyük olan Allah'a sığındın. Hay­di ailenin yanına dön!" buyurdu.

Zührî diyor ki: "Haydi ailene dön! Bir talak sayılır."

Lanetle beraber, yeminlerle te'kîd olunan şehadetlerdir (ç.n.).



739- Âişe (r.anha) anlatmaktadır:

Resûlullah (s.a.v.), hanımlarını ayrılmaları ya da nikahında kalmaları hu­susunda muhayyer bırakmakla emrolunduğunda, önce benden başladı ve: "Sana bir hususu haber vereceğim, ancak bu konuda ebeveynine danışma­dan acele etmen gerekmez, Allah (c.c): 'Ey peygamber zevcelerine de ki: Eğer siz dünya hayatını ve onun zinet ve ihtişamını arzu ediyorsanız... Şüp­hesiz ki Allah (c.c), içinizden güzel hareket edenler için büyük bir mükafat hazırlamıştır' buyurmaktadır" dedi.

Ben de: "Bu işin neyini ebeveynime danışayım ki? Ben Allah'ı, Resulünü ve ahiret yurdunu istiyorum" dedim.

Sonra, Peygamber'in eşlerinin hepsi benim yaptığım gibi yaptılar.



740- Âişe (r.anha) demiştir ki:

Resûlullah (s.a.v.), bizi muhayyer bıraktı, bu hiç talak olur mu?



741- îkrime'nin bildirdiğine göre:

Ibn Abbas (r.a), Berire'nin eşi hakkında şöyle demiş: "O falanca oğulları­nın kölesi Muğis'tir. Vallahi şu an onu Medine sokaklarında Berire'nin pe­şinde dolaşırken görür gibiyim."



742- Âişe (r.anha) demiştir ki: Berire'nin eşi köle idi.

743- Amr b. Şuayb babasından, o da dedesinden naklettiğine göre: Resûlullah (s.a.v.): "Kişi sahip olmadığı kadını boşayamaz ve sahip olma­dığı köleyi azad edemez" buyurmuştur.

744- Seleme b. Sahr el-Ensârî anlatmaktadır:

"Ben, kadınlarla cinsel temas kurmada başka kimseye verilmeyen iktidar gücü nasib olmuş biriydim. Ramazan geldiğinde, hanımımla geceleyin ilişki kurmaktan uzak durmak ve bu hal üzere devam ederek ertesi güne çıkmak için, Ramazan geçinceye kadar ona "zihâr" yaptım. Fakat ben nefsimi bu iliş­kiden uzak tutmakta zorlanıyordum. Derken, bir gece bana hizmet ederken bir yerleri açıldı ve kendimi tutamayıp üzerine atladım. Sabah olunca, kavmime gidip bunu onlara anlatarak;

"Doğruca Resûlullah (s.a.v.)'e gidip benim yaptığım işi ona haber verin!" dedim.

Kavmim: "Hayır vallahi biz bunu yapmayız! Hakkımızda Kur'an nazil ol­masından ya da Resûlullah (s.a.v.)'in, bize, ayıbı sürekli üzerimizde kalacak olan bir söz söylemesinden korkarız. Git ve sence uygun olanı ne ise onu yap!" dediler.

Ben de çıktım, doğruca Resûlullah (s.a.v.)'e geldim ve yaptığım işi kendi­sine haber verdim.

Resûlullah (s.a.v.) bana: "Onu yapan sen misin?" dedi.

Ben de: "Onu yapan benim" dedim.

Resûlullah (s.a.v.): "Onu yapan sen misin?" diye tekrar sordu.

"Onu yapan benim" dedim.

"Onu yapan sen misin?" diye yine sordu.

"Onun yapan benim. Hakkımda Allah'ın hükmünü uygula. Ben bu hu­susta sabrecek ve Allah katında sevabımı bekleyeceğim" dedim.

"Bir boyun (köle) azad et" buyurdu.

Kendi boynuma vurarak: "Ya Rasûlallah! Seni hak ile gönderen Allah'a ye­min ederim ki, sabaha çıktığımda bundan gayrısma sahip değildim!" dedim.

"Birbiri ardınca iki ay oruç tut!" buyurdu.

"Ya Resûlullah! Başıma gelen zaten oruç ayında başıma gelmedi mi?" dedim.

"Öyleyse altmış yoksulu doyur" buyurdu.

"Seni hak ile gönderene yemin ederim ki! Geceyi akşamlığımız dahi ol­madan aç olarak geçirdik" dedim.

"O zaman Zureyk oğullarından zekat verecek olanlara git ve zekatı sana vermelerini söyle. Sonra, bir vaşak hurma ile 60 yoksulu doyur, geri kalanı­nı da kendinin ve ailenin ihtiyaçlarında kullan!" buyurdu.

Sonra kavmimin yanına döndüm ve: "Sizin yanınızda darlık ve karam­sarlık gördüm. Nebi (s.a.v.)'de ise genişlik ve bolluk gördüm, zekatlarınızı bana vermenizi emir buyurdu. Bu sebeple zekatlarınızı bana verin!" dedim. Onlar da zekatlarını bana verdiler.

745- Süleyman b. Yesâr diyor ki:

"Zureyk oğullarından, Seleme b. Sahr denilen bir adam ... ilh," özet ola­rak bir önceki hadisinin benzerini naklettikten sonra sonunda şu ziyadeyi zikretmiştir:

Derken Resûlullah (s.a.v.)'e hurma getirildi, yaklaşık on beş sa' olan o hurmayı bana verdi ve: "Bunu tasadduk et!" buyurdu.

Seleme b. Sahr,

"Ya Resûlullah! Ben ve ailemden daha fakir birine mi tasadduk edeyim?" deyince,

Resûlullah (s.a.v.): "Öyleyse onu sen ve ailen yiyin!" buyurdu.



746- Ubâde b. Sâmif in kardeşi Evs b. Sâmit'in nikahında bulunan Huvey- binti Sa'lebe anlatmaktadır: Bir gün Evs b. Sâmit yanıma girdi ve bana bir şey söyleyerek canımı sıkti. Ben de ona karşılık verince kızdı ve bana: "Sen bana anamın sırtı gibisin!" dedi.

Sonra çıktı ve kavminin toplandığı yere gidip oturdu. Bir müddet sonra geri geldi ve benimle karı koca ilişkisi kurmak istedi. Ben ise ondan kaçın­dım. Bunun üzerine benimle çekişti, ben de onunla çekiştim ve bir kadının zayıf bir erkeğe galip geldiği gibi ona galebe çaldım ve dedim ki: "Hayır! Huveyle'nin nefsi yedi kudretinde olana yemin ederim ki, benim ve senin hakkında Allah hükmünü vermeden ona yani Huveyle'ye asla dokunama­yacaksın!"

Sonra Resûlullah (s.a.v)'e giderek ondan Evs b. Samit'ten gördüğüm çir­kin muameleyi şikayet ettim.

Resûlullah (s.a.v.): "O senin hem kocan hem de amcazadendir Allah'tan kork ve onunla iyi geçinmeye bak!" buyurdu. Henüz oradan ayrılmadan şu ayetler indi.

"Şüphesiz ki Allah, kocası hakkında seninle mücadele eden kadının dedik­lerini duymuştur... ilh" bu şekilde keffareti içeren kısma kadar nazil oldu.

Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) bana: "Ona söyle, birbiri ardınca iki ay oruç tutsun!" buyurdu.

Ben: "Ya Rasûlallah! O yaşlı biridir, onun oruç tutmaya gücü yoktur!" de­yince,

"O zaman altmış yoksulu doyursun!" buyurdu.

Ben: "Ey Allah'ın Nebisi onun yedirecek bir şeyi de yoktur" dedim. "Bir arak hurma ile ona yardımcı olacağız" buyurdu. (Arak, 30 sa' alan bir kabdır).

"Bir arak hurma ile de ben yardımcı olurum." dedim.

Resûlullah (s.a.v.): "iyi yaparsın, işte onu tasadduk etsin!" buyurdu.

747- îbn Abbas (r.a)'dan:

Hanımına zihar yapan sonra da onunla cinsel ilişki kuran bir zat Resûlul­lah (s.a.v)'a gelerek: "Ya Resûlullah.' Ben hanımıma zihâr yaptım ve kefareti­ni yerine getirmeden onunla cinsel ilişki kurdum" dedi.

Resûlullah (s.a.v.): "Allah bağışlasın, seni buna iten sebep nedir?" diye sordu.

Adam: "Ay ışığında halhallarını gördüm" de.

Resûlullah (s.a.v.): "Allah'ın (c.c.) emrettiği cezalan yerine getirmeden ona yaklaşma!" buyurdu.
74- Muhalla / Bedelli Boşanma
748- Sevbân (r.a)'dan:

Resûlullah (s.a.v.): "Herhangi bir sebep olmaksızın eşinden kendisini bo­şamasını isteyen kadına, Cennet kokusu haramdır" buyurdu



749- Amre, Habîbe bt. Sehl el-Ensâriyye'den nakletmektedir:

Habîbe, Sabit b. Kays b. Şemmâs'ın nikâhında idi. Bir gün Resûlullah (s.a.v) sabah namazına çıktığı vakit, Habîbe bt. Sehl'i gecenin alaca karanlı­ğında kapısının önünde buldu.

Ve: "Sen kimsin?" diye sordu.

Habîbe: "Ben Habîbe bt. Sehl'im" dedi.

Resûlullah (s.a.v): "Nedir bu halin?" diye sordu.

Habîbe: "Ben ve Sabit b. Kays artık bir arada yaşayamayız" dedi.

Bilahare Sabit geldiğinde Resûlullah (s.a.v.) ona: "Bak bu Habîbe bt. Sehl, Allah'ın izni ile anlatacağını anlattı" buyurdu.

Habîbe: "Ya Resûlullah! Onun bana verdiklerinin hepsi bendedir" dedi.

Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) Sâbit'e: "Ondan verdiklerini al" buyur­du. O da aldı ve Habîbe, ayrılmış olarak ailesinin yanına döndü.

750- Ibn Abbas (r.a)'dan:

Sabit b. Kays'ın hanımı, Nebi (s.a.v.)'e gelerek: "Ya Rasûlallah! Ben, ne di­ni ne de ahlaki her hangi bir kusurdan dolayı Sâbit'i kınamıyorum. Fakat onunla birlikte kalmam durumunda müslüman olarak küfrü gerektirecek bir davranışta bulunmaktan korkmaktayım"

Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.): "Peki, sana mehir olarak verdiği bah­çesini ona geri verecek misin?" diye sordu.

Habîbe: "Evet, vereceğim!" deyince,

Resûlullah (s.a.v) ona bahçesini geri vermesini emir buyurdu ve aralarını ayırdı.

751- Ebû Hureyre (r.a)'dan:

Resûlullah (s.a.v.): "En üstün sadaka, ihtiyaç fazlası maldan verilendir. Sadaka vermeye nafakasını vermekte olduğun kimselerden başla" buyurdu.

Ebû Hureyre diyor ki mesela:

"Hanımın: 'Ya nafakamı temin et, ya da beni boşa' der. Çocuğun: 'Nafa­kamı temin et, beni kime bırakıyorsun' der. Hizmetçin: 'Ya benim nafakamı temin et, ya da beni sat' der."


75- Li'ân (Eşlerin Karşılıklı Lanetleşmeleri)
752- Said b. Cübeyr anlatmaktadır:

Ibn Zübeyr (r.a)'ın emirliği zamanında bana: "Li'ân yapan eşlerin araları ayrılır mı?" diye soruldu. Ben ne diyeceğimi bilemedim ve doğruca Ibn Ömer (r.a)'m evine giderek:

"Ebû Abdurrahman! Li'ân yapan eşlerin aralan ayrılır mı?" diye sordum.

Şu cevabı verdi: "Subhanallah! Evet, bu meseleyi önce soran kimse falan oğlu falandır. Dedi ki: (Ya Resûlullah! Birimiz hanımını kötülük yaparken (fuhuş üzere) bulsa, ne yapmasını buyurursun. Konuşsa pek büyük bir iş hakkında konuşacak, sussa yine böyle bir şey üzere susacak!...) Peygamber (s.a.v) cevap vermedi.

Ertesi günü tekrar gelerek: (Sorduğum başıma geldi) dedi. Bu konuda Al­lah (c.c.) Nûr süresindeki "Eşlerine zina iftirası atanlar... tâ ki beşincide, eğer kocası doğru ise Allah'ın gazabı onun (kadının) üzerine olsun... ilh" kadar ki âyetleri indirdi.

Resûlullah önce adamdan başlayarak. Ona vaaz ü nasihatta bulundu ve dünya azabının Ahiret azabından daha hafif olduğunu ona hatırlattı.

Adam: (Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, ben yalan söyle­medim) dedi. Bundan sonra ikinci olarak kadını ele aldı ve ona da vaaz ü na­sihatta bulundu, dünya azabının Ahiret azabından daha hafif olduğunu ona hatırlattı. Kadın: (Seni hak ile gönderene yemin ederim ki, bu hakikaten ya­lancıdır) dedi.

Bundan sonra Resûlullah (s.a.v.) önce adamdan başladı ve adam, kendi­sinin doğru söylediğine dair dört defa Allah adına şehadet etti. Beşincide, eğer yalan söylüyorsa Allah'ın lanetinin onun üzerine olmasını söyledi. Son­ra Resûlullah (s.a.v.) bunları kadına da tekrarladı. Kadın da, onun hakikaten yalancılardan olduğuna dair Allah adına dört defa şehadet etti. Beşinci de, şayet kocası doğru söylüyorsa, Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını söyledi. Bundan sonra Resûlullah (s.a.v.), onları birbirinden ayırdı."



753- Ibn Ömer (r.a)'dan:

Peygamber (s.a.v.) lanetleşen (li'ân yapan) eşleri birbirinden ayırarak: "Si­zin hesabınız Allah'a kalmıştır; ikinizden biri muhakkak yalancıdır" buyur­du ve adama dönerek: "Artık senin bunun üzerinde bir hakkın kalmamıştır" dedi.

Adam: "Peki ona mehir olarak verdiğim malım ne olacak?" diye sordu.

Resûlullah (s.a.v.): "Senin ondan alacak bir malın yoktur. Eğer sen doğru söylüyorsan, o mal bu ana kadar onun fercini kendine helâl kılmana muka­bildir. Şayet yalancı isen, bu durumda malını hiç alamazsın, malın sana da­ha uzaktır" buyurdu.



754- Ibn Ömer (r.a)'dan:

da arr,j!ram hamm^a "U'ân" ve çocuğunu reddetti. Resûlullah (s.a.v) aralarmı Çocuğu anasına verdi.



755- Ibn Abbas (r.a)'dan:

Resûlullah (s.a.v.) Aclâni ile hamile karısı arasında "Li'ân" yaptırdı.



756- Sehl b. Sa'd (r.a)'dan:

Uveymir, Asım b. Adiy'e gelerek... ilh, hadisin devamı şöyledir: Ve hanı­mına li'ân yaptı. Resûlullah (s.a.v.): "Şayet onu elinden tutarsan ona zulmet­miş olursun" buyurdu. Bunun üzerine o da hanımını boşadı. Bu daha sonra lânetleşen eşlerin takib ettiği kural oldu.

Resûlullah {s.a.v.): "Bakınız! Eğer kadın siyah tenli, iri ve kara gözlü, ge­niş kalçalı ve kalın bacaklı bir çocuk doğurursa, Uveymir'in kesinlikle doğ­ru söylediğini zannetmekteyim; şayet, kertenkele gibi kızıl tenli bir çocuk doğurursa, o zaman da kesinlikle Uveymir'in yalan söylediğini zammetmek­teyim" buyurdu.

Kadın, çocuğu Resûlullah (s.a.v.)'in Uveymir'i tasdik eder mahiyette yap­tığı vasıf üzere doğurdu ve ondan sonra çocuk anasına nispet edilir oldu.



757- İbn Abbas (r.a)'dan:

Resûlullah (s.a.v) zamanında bir kadın müslüman oldu ve yeniden evlen­di. Eski kocası Resûlullah (s.a.v.)'e gelerek: "Ya Resûlullah! Ben de onunla beraber müslüman oldum ve o benim müslüman olduğumu bilmektedir" di­ye şikayette bulundu. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) kadını yeni kocasın­dan alıp ilk kocasına geri verdi.


77- Bab
758- Ebû Üseyd (r.a)'dan:

Resûlullah (s.a.v.)'le birlikte yola çıkarak "Şavt" denilen bir bahçeye var­dık. İkİ duvar yanına ulaştığımızda Resûlullah (s.a.v.): "Siz burada oturun" buyurdu ve kendisi bahçeye girdi. O vakit Cevn kabilesinin kızı Ümeyme binti Numan b. Şerâhil getirilerek hurmalıktaki eve götürülmüştü. Berabe­rinde de ona bakan süt annesi vardı.

Resûlullah (s.a.v.) yanma girdiği vakit: "Nefsini bana hibe et!" buyurdu.

O da: "Hiç kraliçe nefsim tebaadan birine hibe eder mi?" diye tepki gös­terdi.

Resûlullah (s.a.v.) elini uzatarak, sakin olması için elini onun üzerine koymak isteyince, Ümeyme: "Senden Allah'a sığınırım" dedi.

Resûlullah (s.a.v.): "Hakikaten sığınılması gereken yere sığındın" bu­yurdu.

Sonra Resûlullah (s.a.v.) bizim yanımıza çıktı ve: "Ebû Üseyd, ona iki ta­ne keten elbise giydir ve ailesine geri götür!" buyurdu.
78- İddet
759- Furey'a binti Malik (r.anha)'dan:

Kocası işçileri aramaya çıkmıştı. 'Kaddum' denilen yerde onlara yetişti­ğinde, işçileri üzerine atlayarak onu öldürmüşler.

Bunun üzerine Furey'a, ResûluUah (s.a.v)'e gelerek, ailesinden uzakça bir evde kaldığını ve ailesine dönmek istediğini bildirmiş. Resûlullah (s.a.v.) de ona izin vermiş.

Furey'a diyor ki: "Bunun üzerine aileme gitmek üzere yola çıktım. Hüc­relerin olduğu yere vardığımda veya hücreleri geçtiğimde, beni çağırdı (ve­ya birini göndererek beni çağırttı) ve bana: (Kocanın nâaşı sana geldiği evin­de, iddetin tamamlanıncaya kadar bekle) buyurdu.

Osman (r.a) halife olunca bana birini göndererek ve bu olayı bana sordu. Ben de kendisine bunu anlattım."

760- Fatıma binti Kays (r.anha)'dan:

Amr b. Hafs onu gıyaben 'talak-ı bâin' ile boşamış ve vekili ona arpa gön­dermiş, Fâtıma buna razı olmamış, fakat Ebû Amr'ın vekili: "Vallahi senin bizde hiç bir hakkın yoktur" demiş.

Bunun üzerine Patıma, Resûlullah (s.a.v)'e gelerek durumu anlatmış, Resûlullah (s.a.v) de: "Senin onda nafaka hakkın yoktur" demiş ve Ümmü Şe­rik'in evinde iddetini tamamlamasını emretmiş.

Sonra: "O ashabımın devamlı ziyaretine gittikleri bir kadındır. Sen îbn Ümmü Mektum'un evinde iddet müddetini geçir. Çünkü o âmâ bir adam­dır. Yanında çarşafını (elbiseni) çıkarabilirsin. Nikah için helâl olduğun (ya­ni iddetin bittiği) zaman beni haberdar et!" buyurmuş.

Fatıma diyor ki: "tddetimi tamamlayıp helâl olduğum zaman, kendileri­ne Mu'âviye b. Ebî Sufyan ve Ebû Cehm'in bana dünür geldiklerini söyle­dim. Resûlullah (s.a.v), şöyle buyurdu: 'Ebû Cehm sopasını boynundan hiç bırakmaz, Mu'âviye ise malı-mülkü olmayan bir yoksuldur. Sen Üsâme b. Zeyd ile evlen!' Ben buna razı olmadım sonra yine: 'Sen Üsâme b. Zeyd ile evlen!' buyurdu. Bunun üzerine ben de onunla evlendim. Allah (c.c.) onda hayır, bereket halketti ve bundan dolayı bana gıbta edildi."


Yüklə 1,23 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   22




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin