İÇİndekiler I


B. 3- MİZAH DERGİLERİNİN ÇEŞİTLENMESİ



Yüklə 0,57 Mb.
səhifə16/20
tarix26.07.2018
ölçüsü0,57 Mb.
#58595
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   20
B. 3- MİZAH DERGİLERİNİN ÇEŞİTLENMESİ

Gırgır, Fırt ve Çarşaf 1986 yılına kadar mizah alanında rakipsizdi. Fırt Gırgır’ın çalışanlarının çıkardığı ve daha çok çizgi roman tekniğine dayanan bir dergi görünümündeydi. Son derece apolitik ve eğlencelik bir mizah üretiyorlardı, aynı zamanda konulara bakış açıları son derece sığ ve özellikle cinsellik konusunda sömürücüydüler.

Çarşaf dergisinde ise bir bakıma o dönem kapanmak üzere olan Akbaba’nın tarzı sürdürülmekteydi. Çarşaf Akbaba’nın, ofset basan daha popülerleşmiş görünümündeydi. Ancak Gırgır gençleri kadar haylaz değillerdi. Derginin mizahı 80’lerde zayıflayarak, rutinleşerek varlığını bir süre sonra anlamsızlaştırdı.

80’li yıllarda Gırgır, değişen Türkiye’yle birlikte kendi içinde bir çok yenilik yaptı ve yaşanan toplumsal değişimi simgeleyen birçok ‘tipiyle’ topluma ayna tuttu. Ağırlıklı olarak mizah dergilerinde toplanan genç çizerler, birbiri ardına yarattıkları kahramanları sayesinde okuyucu ile çok sağlam iletişim kurdular ve etkili bir muhalefet yaptılar. Karikatür geçmişimizde birçok tip yaratılmasına karşın hiçbiri “Avni”, “Muhlis Bey” ve “Eşşek Herif ” kadar sloganlaşmadı. Bu sloganlaşmanın en önemli nedeni şüphesiz ki, bu tiplerin gerçek hayattaki kadar reel olmalarıydı.

Gerek yasakların yoğun olduğu dönmede , gerekse genel seçimler yapılıp kısmi özgürlüğün geldiği ortamda Gırgır üstlendiği misyon itibariyle önemli bir denge unsuru oldu. Fakat değişen Türkiye’nin dinamiklerini yakalamak konusunda Gırgır çok başarılı olamadı. Eski kalıplarla mizah yapmak, mizah sektörünün kazandıklarına diğer grupların göz dikmesi, paylaşmanın adaletsizliği ve genç çizerlerin kalıpları kırmak istemesi sonucunda Gırgır yavaş yavaş güç kaybetti ve dergiden büyük kopmalar yaşandı.

Gırgır’dan ilk kopuş, 70’li yılların sonunda Mikrop’la gerçekleşti. Engin Ergönültaş, İrfan Sayar, Latif Demirci, Hasan Kaçan ve Sarkis Paçacı’nın hazırladıkları derginin, gırgırın aksine daha solda, daha radikal bir tarzı vardı. Derginin mizah yönetmeni Ergönültaş’ın daha sonra çıkardığı Pişmiş Kelle Dergisinde olduğu gibi Mikrop’ta seks yine ön plandaydı. Gırgır gibi iktidarın onayladığı bazı olgulara destek çıkmadılar ya da “öğüt verme”, “doğruyu işaretleme” türünden herhangi bir kaygı taşımıyorlardı. Derginin kapanması da satışların düşüklüğünden çok, çalışanların kendi içerisindeki ideolojik ayrımları yüzünden oldu. Derginin yayınını bir yıl daha sürdüren üreticiler daha sonra Gırgır’a geri döndü.

1986 yılında Gırgır dergisinden ayrılan Gani Müjde, Metin Üstündağ, Şükrü Yavuz, Can Barslan, Suat Gönülay, Kemal Aratan, Mehmet Çağçağ ve Tuncay Akgün tarafından çıkartılan Limon, Güneş Gazetesi bünyesinde yayın hayatına başladı.

Mizah geleneğimizde bir Mikrop Dergisi deneyimi olsa da bu derginin kısa ömürlü olması ve Limon’un Mikrop’un yaptıklarını daha yetkin bir gözle ele alması Limon’u büsbütün ön plana çıkardı. Limon her yönden Gırgır’dan çok farklı görünüm sergileyen bir dergiydi.

Limon’cular ustalarından öğrendiklerini daha ileri götürdüler. Toplumsal uçları keşfettiler. Gırgır Dergisi, anlatım tekniği olarak mizaha sokakta ki adamın dilini katmıştır. Sokaktaki adamı daha kanlı canlı çizmiştir. Limon ise daha ileri gidip sokaktaki adamın ruhunu ortaya çıkardı. Daha absürd ve tabu tanımaz bir anlayış ortaya çıktı. Eski yazarların mesaj vererek, güldürürken düşündürmek gibi kaygıları vardır. Limon’da filizlenen anlayışa göre mizahla toplum kurtulmaz. Bu durumda ; “insanlar bugün ne yazmamızı istiyor” u değil, “Ben bugün ne yazmak istiyorum” düşüncesi ön plana çıktı. Her yönden daha çıplak bir mizahtı Limon’un yaptığı. Sol kimliği daha ağır basıyordu. Mizah gitgide “kara mizah” yönüne devinmiştir. Limon’un mizahına daha çok acı ve hüzün egemen olmuştur. .

Gırgır’ın ‘lümpen’liğine karşılık, bu grubun yazar, çizerleri kadar izleyicilerinin de mektepli olduğu söylenebilir. Üniversite bitirmiş yada birkaç yıl üniversiteye gitmiş , biraz ekonomi, biraz tarih, biraz politika, biraz toplumbilim bilen kişiler…Dünya da olup bitenleri izleyen, yalnızca görüntülerle değil, olayların perde arkasıyla da az çok ilgilenen kıvrak zekalı gençler…Çoğu, karikatürcü gibi bakıyordu olaylara. Düşüncelerini dışa vurmada çizginin yetersiz kaldığını gördükleri noktada, kaleme sarılıp sözcüklere başvurmada gecikmediler. Böylece mizah dergilerimize çirkin politikacılar, geçim sorunları, sermayenin sömürüsü vb. yanında çevre sorunları, kadın hakları, cinsel özgürlük, düşünce özgürlüğü, savaş karşıtlığı gibi konular da, daha bilinçli biçimde girmeye başladı. Birikimler zaman içinde değerlendirildi, karikatür albümlerinin yanı sıra, kısa yazıların toplandığı kitaplar boy göstermeye başladı. Bunların satış başarısı, yenilerini özendirdi. Listelerde her hafta bu tür ‘kısa’ yazılı mizah ürünleri içeren bir ya da birkaç kitap yer almaya başladı. Karikatürcü ruhu, bu kitaplarda da belirgindi. Kısa , kestirmeci, ayrıntısız, vurkaçcı tümceler. Adeta, karikatür altyazıları bu dönemlerde bu genç mizahçıları karşı karşıya getirdi. Edebiyatçılar, bu kitapların çok satmasının edebiyatı öldüreceğini savundular. Oysa bu kitaplar, birçok okuru kitap dünyasıyla tanıştırmak gibi önemli bir işlev gördüler bu yıllarda.

Limon’a dönersek, çizerlerin Kemal Aratan Limon’un çıkışını şöyle anlatmaktadır.

“Benim Limon’a geçişim tümüyle para kazanmak içindi. Ama Limon’un kuruluşu sadece bazı çizerlerin çok para istemeleriyle açıklanamaz. Gırgır’da çok şey keskinleşmeye başladığı zaman engellendi. Buna Hasan Kaçan’ın çizdiği Cork’u örnek gösterebiliriz. Tabii , özel etkenler de vardı. Bazı arkadaşlarımız büyük adımlar atmak, sıçramak istiyorlardı. Gırgır tek mizah dergisiydi ve kimse ömrünü orada bitirmek istemiyordu. Pek çok kişi değişik nedenlerle bir araya gelerek Limon’u oluşturdular. Tabi ki kimse tek başına çıkış yapmıyordu, birbirine tutunuyordu. ”.

Limon Gırgır’dan farklı bir mizahın peşinde olduğu için yayınlanma şansı olmayan değişik çalışmaya sayfalarında yer açtı. Absürd anlatımlardan şiddet ve argoya, anarşizmden kolay sekse varıncaya kadar çeşitli konuları mizah dergilerinde ilk anlatanlar onlar oldular. Bu farlılık yeni kentli orta sınıf gencinin huzursuzluklarını, acı ve neşelerini çok iyi yakaladı. Üsluba dönüşen limon çok geçmeden yıldızlarını da yarattı. Çizgi romancı olarak Limon çizgisini oluşturan bu karikatüristler zamanla diğer dergiler için de ölçü olmaya başlamıştır.

Limon’dan sonra mizah, artık güldüren değil acıtan bir gerçekliktir ve kurulu düzenle dizgenin değiştirilmesi istemini yükselten, o arada da modernist bir mantığın tüm katmanlarını teker teker eleştiren bir gerçekliktir. Gülmece artık yerleşik düzenle ve onun kurumlarıyla örneğin bir Akbaba dergisi çizerlerinin yaklaşımı içinde değil, yani onları olması gereken bir kurum olarak kabul edip, eleştirmekle yetinen ir anlayışla değil, onları kökten yadsıyan bir tavırla uğraşmaktadır.

“Ne yapılırsa yapılsın, hayat değişmeyecek” yaklaşımını mizahta ilk başlatan Limon oldu. Ütopyaları olmayan, tamamen olumsuzlayan bir mizah yapıldı. Dönemin popüler olmuş yeni tiplemelerine bakıldığında da bu yaklaşım izlerini bulabilmek mümkündür. Tuncay Akgün’ün Bezgin Bekir’i ve Güneri İçoğlu’nun Gönül Adamı tiplemeleri, tüm yaralayıcı hayat koşullarına ve “köşeyi dönme” amacı için her yolu mubah gören anlayışlara karşı, mizahçıların bir tepkisidir. Yine “Hain Evlat Ökkeş” ve Timsah’la acımasızlığımız ve gözü dönmüşlüğümüz olabildiğince sert bir şekilde eleştirildi.

Limon Dergisi özellikle “Orası” sayfası, “işkence Dizisi” ve “Netekim” köşesiyle kitlesel mizaha en ağır politik eleştirili yükledi ve sistemden duyduğu rahatsızlıkları gür bir sesle ifade etti.

Gırgır merkezde yer alan bir dergiydi. Oğuz Aral ve arkadaşları bugün bakıldığında bir çok eksikleri bulunmasına rağmen o günlerde çok başarılı oldular ve mizahı kitleselleştirdiler. Merkezi bir dergi olmanın getirdiği sorumluluk Gırgır’da fazlasıyla hissediliyordu. Gırgır eleştirmekte ama kurumları yıkmayı asla düşünmemekteydi. Limon’da ise bastırılan bütün duygular Tuncay Akgün’ün ifadesiyle “yaydan boşaldı” ve sonuna kadar yırtıcı bir mizahla “ düzen” eleştirildi..

Limonla birlikte öncesinde varolan şaka ve nükteden çizgi rahatsız edici, radikal bir eleştiriye dönüştü. Gırgır’ın saf solcu politikacı tiplemeleri alaşağı edildi. Limon politikacının kendisinden hoşnut değildi. Limon’un Gırgır ile olan tek ilgisi, dergi üreticilerinin sanatsal yetkinleşme anlamında reşit oldukları ilk yer olmasında kaynaklanıyordu. Gırgır’ın şaka ve nükteden çizgisindeki iktisaden devletçi, muhafazakar ve Kemalist ulusçu olan politik tavrı Limon’da gözlemlenemiyordu. Zaman içinde kendini ifade edebilecek anlatım yollarını ve vurgularını keşfeden dergi, satış açısından bir Gırgır olmasa bile kendisine has yetkin bir üslup oluşturdu.

Limonun kurucularından Mehmet Çağçağ, Limon’un hedeflerini şöyle belirtiyor. “Gırgır alanın boş olduğu bir dönemde, bütün insanların anlayabileceği, zevk alabileceği bir dergiydi. Limon’la beraber biz alanı daralttık. Gırgır merkezde bir dergiydi, biz kenarda marjinal bir dergiydik. Bunu hedeflemiştik zaten. Daha keskin, daha ince bir zekaya hitap etmek gibi bir kaygımız vardı.

Limon’un çıkışı Gırgırı pek etkilemedi. Çünkü gidenlerin yapabileceği mizahın Gırgır tarzıyla uyuşmamaktaydı. Limon , Gırgır gibi çok satışlı bir mizah dergisi olmak gibi bir hedef taşımamaktaydı. Ayrıca ayrılanların çoğunluğu Dergi’nin önde gelen çizerleri değildi. Nitekim Limon çizerlerinin ayrılmasından sonra Gırgır önemli okur kaybına uğramadı.

Limon’dan sonra gelen ikinci dalga olan Hıbır’sa Gırgır’ı ilkinden daha çok etkiledi. Derginin çıkışıyla Gırgır’dan en önemli kopma gerçekleşti. Limon, örneğin aksine günün medyasının gündemine oturarak önemli bir etki yarattı. Ayrılanlar, kalanlar , ustalar, çıraklar basın dünyasında günlerce sürecek tartışmalar başlattılar. Gırgır ayrılanların eserlerinin orijinallerini sahiplerine vermedi. Derginin yönetim politikası çeşitli çevrelerce tartışmaya açıldı. Bu tartışmalar sonuç olarak üç şeyi ortaya çıkardı; ilki Gırgır’ın yıllarca Kemalist ulusçuluk ile sosyalist tahayyüller arasında gösterdiği sol tavrıyla ilgili olarak işçi hakları, sosyal adalet gibi konularda sayısız kapak ve karikatürler yapmış olmasına rağmen çalışanlarını sigortalanmadığı, herhangi bir sosyal sağlamadığı anlaşıldı. İkincisi “bizim mahallenin çocuğu” sayılan karikatürcülerin büyük parlar kazandığı ortaya çıktı. Üçüncüsü, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun işlevsiz ve uygulama zorlukları görüldü.

Gırgır, Hıbır vesilesiyle yaşadığı bu kopmadan sonra Ertuğrul Akbay’a satıldı; ondan sonra hiçbir zaman eskisi gibi olamadı. Satışından sonra, Aral’ın Sabah grubundan çıkarttığı devam dergisi Avni, okuyucu nezdinde Gırgır satışıyla ilgili oluşan “muhalif bir sesin sermaye tarafından satın alınarak susturulması” biçimindeki tepkiyi kullanarak yüksek bir satış yakalamışsa da hem dönemin değişen koşulları hem de derginin sürekli eleştirdiği bir başka sermaye grubunun kontrolüne girmesi yüzünden bu başarı da geçici oldu.

Yeni dergi Hıbır’sa yapı olarak Gırgır’dan farksızdı. Özellikle politik anlamda Gırgır çizgisini koruyarak gelişti. Çünkü Hıbır’ı üretenler Gırgır çizgisini yaratan, yaşatan ve sürdürenlerdi. Yeni dergilerinde geçmişten gelen alışkanlıklarını ve genel geçer kuralları bozmadılar, tekrarladılar.

“Hıbır’ın çıkmasıyla birlikte aynı hedef kitleye yönelik mizah yapan ve aynı ekolü sürdüren iki farklı mizah dergisi piyasaya girdi. Hıbır süreç içerisinde asıl başarısına yeni kentli ve orta sınıf gençliğinin değerlerini yakalayarak ulaştı. En çok satan dergi olan Hıbır’ın satışında düşüş göstermesine ise, bağlı bulunduğu yayın kuruluşunun sık sık satılması ve nihayetinde hep karşı çıktıkları Özallar’da kalmaları etkili oldu. Okuyucu nezdin de bu rahatsız edici bir gelişmeydi. gırgır’dan ayrılırken onlar için söylenen “paracı” ithamını pek mühimsemeyen okuyucu bu kez aynı tepkiyi vermedi. Bu onları sevimsiz kıldı. Sahibinin sesi etiketi takılmıştır. Hıbır’cılar Özal’a karşı kapaklarını, karikatürlerini sürdürseler de bu onların muhalifliğini Kurtarmaya yetmemekteydi. Bu hal bir “yapay”lığa tekabül etmekteydi. En çok satan dergi olan Hıbır tiraj kaybetmeye başladı..

Patron zaafının yanı sıra yıllardır süregelen Gırgır ekolünü hiç yenilemeden, okur önüne sürmek artık okuyucu sıkmıştı. Değişen topluma yönelik değişik ve yeni anlayışların artık mizah dergilerinde yer bulması gerekmeydi. Hıbır’cılar bu oluşuma karşılık kendilerini yenileyemediler. 10-15 yıl öncesinde okur tarafından büyük ilgi gören tiplemeler yıllar yılı aynı konular ekseninde devam ettirdi. Okur-dergi kopukluğuna bir çare bulamadılar, kendilerini tekrarladılar. Karikatürcülüğe bir memuriyet gibi baktılar. Değişen toplumun yeni mizah dilini kavrayamadılar. 1989 yılında 300 binlerde seyreden satışı 1991’de 100 binin 1992’de elli binin ve 1995’te 30 bin’in altına hatta özünde çok satmak olmayan limon’un gerisine bile düştü. Mizah’ın geleceği belirginleşmişti; artık okuyucu bağımsız muhalifleri istemekteydi. .



Yüklə 0,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   20




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin