İÇİndekiler


Kobilerin Finansman Sorunları



Yüklə 275,95 Kb.
səhifə8/12
tarix28.10.2017
ölçüsü275,95 Kb.
#18429
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12

2.8. Kobilerin Finansman Sorunları


Yapılan çeşitli çalışmalar ve araştırmalar incelendiğinde KOBİ’lerin finansman sorunlarını temel olarak aşağıdaki şekilde sıralamak olanaklıdır.

  1. Yetersiz işletme sermayesi

  2. Yetersiz öz sermaye

  3. Kredi sağlamada karşılaşılan güçlükler

  4. Kredi maliyetlerinin yüksekliği

  5. Tahsilatlarda etkinlik sağlanamaması

  6. Teşviklerden yaralanamama

  7. Ekonomi ve enflasyonun firmalar üzerindeki etkisi

  8. Sermaye piyasalarından yaralanma olanaklarının kısıtlı olması

KOBİ’lerin yukarıda sıralanan mevcut sorunları temel olarak iki bölümde ele alınabilir. Finansman sorunlarının temelini çeşitli nedenlerle yeterli fon sağlayamama ve fonların maliyetinin KOBİ’ler üzerine getireceği yük yani kaynak maliyeti oluşturmaktadır.

2.8.1. Kaynak Sağlama


Finansal kaynak yetersizliği ve kaynak maliyeti KOBİ’lerin büyümesi, varlıklarını devam ettirmesi, pazardaki yerlerini korumaları ve dış pazarlara ulaşmalarında en önemli sorundur. OECD tarafından yapılan araştırmalar da ülkeler arasında farklı oranlarda olmakla birlikte finansmanın KOBİ’lerin gelişiminde en önemli sorun olduğunu ortaya koymuştur. Türkiye’de bunun temel sorun olarak yer almasının nedenlerinin başında şunlar yer almaktadır;



  1. Ekonomik istikrarsızlık

  2. Bankacılık sisteminin yapısal sorunları

  3. Teşvik politikalarının yetersizliği

  4. KOBİ’lerin kendi yapılarından kaynaklanan sorunlar.

2.8.2. Sermaye Yetersizliği


Finansman sorunu küçük ve orta ölçekli işletmelerin sorunlarının listelenmesinde genellikle birinci sırada yer alır. Finansal sorunlar, küçük girişimciler için büyük önem taşıdıklarından, genel olarak incelenmelerinde sayısız yararlar vardır. Bu sorunlar, yatırıma karar verme anından itibaren başlamaktadır.

Küçük işletmeler, ilk kuruluş yıllarında, çeşitli faktörler nedeniyle dış kaynaklardan sermaye sağlamada sorunlarla karşılaşırlar. Kredi verenler, fazla bir risk yüklenmek istemediklerinden, küçük girişimcinin başlangıç sermayesinin en az %50’sinin öz kaynaklardan karşılanmasını isterler.

Genellikle, küçük işletmeler uzun dönemli sermaye gereksinimlerini öz kaynaklar ile karşılarlar. Bunun nedenlerinden biri ortakların yönetimi ellerinden kaçırmak istememeleridir.

Yatırıma karar veren küçük girişimci, işe bizzat başlama veya bir işyerini satın alarak başlama kararlarından birini tercih etmektedir.

Gerçekten yeni bir işletme kurulurken, sermaye gereksiniminin saptanması güç bir iştir. Daha önce da belirtildiği gibi, başarısızlık nedenleri arasında yetersiz sermaye ile işe başlama ve aşırı sabit yatırımın büyük payı vardır. Başka bir deyişle küçük girişimciler, sermayeyi varlıklara nasıl dağıtacağını bilememektedirler.

İşletmenin sermaye yapısının saptanmasında varlıkların likiditesinin önemli bir payı vardır. Döner varlıklara yatırımı fazla olan ticaret işletmeleri için, dış kaynak, varlıkların likiditesinin fazla olması nedeni ile olumludur. Ancak, sabit varlıklara yatırımın çok olduğu işletmeler, kredi maliyetini öz kaynağa göre belirlerler. Öz kaynak az olduğunda, verilen kredinin riski artacağından, maliyeti de artacaktır.

Küçük işletmelerden yeterli bilgilerin elde edilememesi ve başarısızlık oranlarının yüksek olması nedenleriyle, dış kaynak maliyeti artmaktadır. Bu nedenle, girişimci tarafından pahalı olan kredi için fayda-maliyet analizi yapılmalıdır. Ticari kredi söz konusu olduğunda, girişimcinin satıcıları iyi tanıması ve aralarındaki rekabeti izlemesinde yarar vardır. Satıcıların seçiminde değişikliklere uyabilmek, girişimciye yönetim ve finansla ilgili konularda yardımcı olmaya istekli işletmeler seçilmelidir.

Ticari krediden sonra, en önemli fon kaynağı ticari banka kredileridir. Yapılan bir araştırma, kredi talebinde bankaların istekleriyle küçük girişimcinin hangi belgelerin gerekli olduğu konusunda görüş farklılıklarının olduğunu ortaya koymuştur. Bankalardan kredi sağlamaya çalışan küçük girişimciler, gerekli kayıtları tutamadıklarından veya bankaların küçük kredilerle ilgilenmemelerinden dolayı, kredi almada güçlük çekeceklerini önceden bilmelidirler.

Öte yandan, verilen ticari krediler küçük işletmelerde büyük bir orandadır. Küçük işletmelerle ilgili bir araştırma, onların aldıkları krediden daha fazlasını müşterilerine tüketici kredisi olarak verdiklerini ortaya koymuştur.

Sonuç olarak, yeni ve tecrübesiz bir küçük girişimci, işletme olaylarını çoğu kez finansal olarak ifade edemez. Ayrıca, küçük işletmeler sık sık borçlarını ödeyememe durumu ile karşı karşıya kalmaktadır. Bunun en önemli nedenleri arasında, nakit bütçeleşmesine ve alacakların yönetimine önem vermemeleri örnek gösterilebilir.


2.8.3. Kredi Sağlamada Teminat Sorunu


Küçük ve orta boyutlu işletmelerin kredi sağlamada karşılaştıkları en önemli sorun, bankalar bu gibi işletmelere kredi açarken, kabulü güç şartlar (faiz, teminat, kefalet vb. ) ileri sürmektedir. En kötüsü de teminat olarak gayrimenkul ipoteği istenmesidir.

Bu işletmelerdeki mevcut makineler, tezgâhlar, araç ve gereçler ipotek olarak kabul edilmemektedir. Hâlbuki küçük sanayici sahip olduğu gayrimenkulleri nakde çevirip işletmesinde yatırım yapmak, yani makine, araç ve gereç haline dönüştürmek istemektedir.

Ekonomik açıdan da doğru olan budur ve küçük işletmelerin bu yolla teşvik edilmesi gerekir. Küçük işletmeyi gayrimenkullerle kendisini garantiye almak zorunda bırakılmamalıdır. Fakat bankaların teminat konusundaki tutumu, küçük sanayiciyi buna zorlamaktadır.


  1. Gayrimenkul ipoteği

  2. Kefalet

  3. Banka Teminat Makbuzu

  4. Altın, döviz ve mevduat gibi likit değerler rehini

  5. Devlet tahvili, hazine bonosu ve benzeri kıymetler

En çok talep edilen gayrimenkul ipoteği arsa, bina ve fabrika gibi, ekonomik değeri olan ve satış kabiliyeti bulunan gayri menkullerdir. Yurdumuzdaki mevcut uygulamada, önerilen gayrimenkullar üzerinde mevcut bir ipotek var ise bu değer gayrimenkul değerinden düşülmekte sadece kalan miktar dikkate alınmaktadır. İpotek verilecek gayri menkulün yeri, cinsi, ada ve parsel numaraları, büyüklüğü, sahibi, hisse oranı, tahmini değeri üzerindeki sınırlandırmalar bir liste halinde belirlenmektedir.

Bütün bu banka açısından işi sağlama alma işlemlerinden sonra talep edilen gayrimenkul ipoteğinin değeri verilecek kredinin 1.5 – 2 hatta 3-4 katını bulabilmektedir.

Bu yüzden küçük ve orta işletmeler için önemli finansal meselelerin çözümünde normal banka kredilerinden yararlanma olanağı çok sınırlı kalmaktadır. Bu nedenle söz konusu kaynağı küçük işletmeler için yok saymak, isabetsiz olmayacaktır.

Bu güçlükler, özellikle yeni kurulan küçük ve orta işletmelerde üretimin yoğunlaştırılıp pazara sürülmesi dönemlerine rastlayan, tutunabilmelerinin en kritik basamağında had safhaya ulaşmaktadır. Bu dönemde söz konusu işletmeler, artık yeni teminatlar verebilme olanağını kaybetmiş olacakları için bankaların önceden açtıkları açık kredileri kaldırdıkları, şartları ağırlaştırdıkları çok görülmektedir.15

Sonuçta banka kendisini küçük ve orta boyutlu işletmelere verdiği krediler konusunda garantiye almaktadır. Kredi girişimcilik niteliklerine sahip veya elinde ekonomik açıdan uygulanabilir projeleri olan girişimcilik niteliğine sahip olan kişilere değil, gayrimenkulü olan kişilere tahsis edilmektedir.

Girişimciye değil tapuya kredi verilmektedir. Bu durum kendisini garantiye alan banka için mikro seviyede gerekçelendirilebilir. Fakat bankanın verdiği krediyi sağlama bağlaması, makro açıdan kredinin israfını önleyememekte, ulusal ekonomi açısından kaynak israfı kaçınılmaz olmaktadır. Ayrıca bu durum potansiyel girişimcilerimizin sahaya inmelerini engellemekte, girişimcilik fidanlığını susuz ve besinsiz bırakmaktadır. Esasen memleketimizde girişimcilik niteliğine sahip olan insan sayısının fazla olmadığı dikkate alınacak olursa, mevcut girişimci potansiyelinin yeterince değerlendirilememesinin sakıncalarının ilk anda tahmin edileni epeyce aşacağı anlaşılacaktır.

Bu sorunun çözümünde maalesef başarısız bir başlangıç olan teşebbüs destekleme ajansı tecrübesi iyi değerlendirilmeli, bu tecrübeden gerekli dersler çıkarılmalıdır. Son zamanlarda olumlu bir gelişme gösteren sermaye piyasasında bu amaçla yararlanabilme yolları aranmalıdır. Esasen küçük ve orta ölçekli işletmelerin de sermaye piyasasına girmesi konusu son yıllarda gelişmiş ülkelerin de üzerinde durduğu önemli gündem maddelerinden birini oluşturmaktadır. Bu konu üzerinde yurdumuzda hassasiyetle durulması gerektiğine inanıyoruz.

2.8.4. Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler ile Banka İlişkileri


Bankalar genellikle küçük ve orta boyutlu işletmelere fazla ilgi göstermezler. Bu ilgisizlik, işletme ölçeği küçüldükçe artar. Burada muhakkak ki bankaların da kendi tutumlarını haklı gösterecek gerekçeleri vardır. Küçük çapta kredi isteyen çok sayıda müşteri ile uğraşmak yerine, büyük çaplı kredi kullanan az sayıda müşteri ile ilişkiye girmeyi bankalar tercih etmektedirler. Bu, bankanın çıkarınadır.

Zira sanayideki büyük çaplı siparişlerin avantajları bankalar için de geçerlidir. Sadece burada mal siparişinin yerini kredi siparişi almaktadır. Ayrıca yurdumuzdaki bir çok bankanın bir holding grubu içinde yer alması, holding menfaatlerinin ön plana çıkarılmasına neden olmaktadır.

Bankaların bu tutumu, mikro seviyede tek tek bankalar için ekonomik açıdan gerekçelendirilebilir. Pek tabii ki varlığını sürdürebilmesi karlı çalışmasına ve rekabet ortamında diğer rakiplerinin gerisinde kalmamasına bağlı olan bankalar, faaliyetlerine ilişkin bir gelir gider hesabı yapacaklardır. Bu onların en doğal hakkı hatta görevidir.

Öte yandan makro açıdan ulusal ekonomi seviyesinde küçük ve orta ölçekli işletmelerin geliştirilmesinin ve yaygınlaştırılmasının, ekonomik, sosyal ve politik yararları da yadsınamaz bir gerçektir. Bu açıdan sadece bu görevi üstlenmiş özel bankalara ihtiyaç vardır. Ülkemizde bu tür bankaların öteden beri mevcut olması Türkiye için büyük bir avantaj olarak kabul edilmelidir. Bu bankalarımızın imkanlarının artırılması, çalışmalarının daha etkin hale getirilmesi ve özellikle asli görevlerine dönmelerinin gerektiğine inanıyoruz.

Türkiye’de Ziraat Bankası Türk tarımının geliştirilmesinde, bir Halk Bankası Türk esnaf ve sanatkarlarının geliştirilmesinde, bir Emlak Bankası Türkiye’de konut sorununun çözülmesinde sorumlu bankalardır. Bu bankaların başarısı yıllık bilançolarında yayınlanan karın yüksekliği ile değil; Türk tarımına, Türk esnaf ve sanatkarlarının geliştirilmesine ve etkinleştirilmesine, Türkiye’deki konut sorununun çözümüne sağladığı katkı ile ölçülmeli ve değerlendirilmelidir.

Küçük ve orta boyutlu işletmeler ile banka ilişkisinde diğer önemli bir sorun, küçük ve orta boyutlu işletmelerin bankaların danışmanlık hizmetlerinden yeterince faydalanmamasında yatmaktadır. Genellikle mali konularda uzman personele sahip olmayan bu işletmeler, mevcut finansman alternatiflerini yeterince değerlendirememekte, bu konudaki en iyi karalara ulaşmakta güçlük çekmektedirler.

Bu şartlar altında çalışan küçük ve orta boyutlu işletmeler borçlanmaktan korkmakta, kısıtlı olan öz sermaye imkanlarıyla idare etmeyi tercih etmektedirler. Bu tutum, küçük ve orta ölçekli işletmelerimizin büyüme imkanlarını yeterince değerlendirilememesine neden olmaktadır. Sorunun ağırlığı işletme ölçeği küçüldükçe artmaktadır.


Yüklə 275,95 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin