İlamsiz icra takiBİ-İcra iflas hukuku madde 42 Para borcu ve teminat için takip



Yüklə 12,14 Mb.
səhifə101/111
tarix16.05.2018
ölçüsü12,14 Mb.
#50567
1   ...   97   98   99   100   101   102   103   104   ...   111

VIII- Doktrinde «kısmî dava açılabilmesi mümkün olduğundan kısmî olumsuz tespit davası da açılabileceği» belirtilmesine rağmen[516] [517] yüksek mahkeme aksi görüştedir.[518]

IX- Olumsuz tespit davası sonunda, mahkeme;

A- Açılan davayı haksız bulursa -yani, açılan dava, davalı-alacaklı lehine sonuçlanırsa (İİK. mad. 72/IV).[519] «açılan davanın reddine» karar verir.

B-Açılan davayı haklı bulursa -yani, açılan dava, davacı-borçlu lehine sonuçlanırsa- (İİK. mad. 72/V)[520] «davacı - borçlunun, davalı - alacaklıya borçlu olmadığının tespitine» şeklinde karar vermesi gerekir. Uygulamada genellikle davacı -borçlular «dava konusu senedin iptaline karar verilmesini» de istemekte ve sonuçta açılan davayı kabul eden mahkemelerde, bu istek çerçevesinde «davanın kabulüne, dava konusu senedin iptaline» karar vermektedirler. Mahkemelerin bu tür kararları «lehdar hakkında ve lehdarın elinde bulunan (yani; onun tarafından başkalarına ciro edilmemiş) senetler» ile «hem lehdar ve hem de hâmil aleyhinde (veya sadece hâmil aleyhinde)» açılan ve hâmilin kötüniyetinin ispat edilmesi yahut hâmile yapılan cironun vâdeden sonra olması nedeniyle, lehdara karşı ileri sürülebilecek olan def’ilerin hâmile karşı da ileri sürülebildiği durumlarda; davacının iddiasını hâmile karşı da ispat etmesi hallerinde isabetli sayılabilirse de, sadece lehdar hakkında açılan ve dava konusu senedin iyiniyetli üçüncü kişilere ciro edilmiş olduğu durumlarda, davalı - lehdara karşı dava (iddia) ispat edilse de mahkemece «senedin iptaline» karar verilemez. Sadece «davacı - borçlunun, davalı alacaklıya dava konusu senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine» karar verilmekle yetinilmesi gerekir.[521]

Senedin alacak miktarını gösteren kısmında sahtekarlık yapıldığının anlaşılması halinde, «senedin arttırılan miktarından davacının borçlu olmadığının tespitine» karar verilmesi gerekir. Yoksa, «senedin tümünün iptaline» (ya da «senedin tümünden davacının borçlu olmadığının tespitine») karar verilemez.[522]



«Senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu» iddiasıyla açılan olumsuz tespit davası sonucunda, iddianın kanıtlanması üzerine, «anlaşmaya aykırı olarak doldurulan senet kısmından davacının borçlu olmadığının tespitine» şeklinde karar verilmesi gerekir.[523]

Ayıp nedeniyle açılan olumsuz tespit davası sonucunda, davanın kabulü halinde, «davacının dava konusu senetlerden dolayı davalıya borçlu olmadığına» karar verilirken, ayrıca «davacının aldığı ayıplı malı, davalıya geri vermesine»de karar verilmesi gerekir.[524]



C- Bazı durumlarda, «konusu kalmayan davanın reddine» -örneğin; davalının, icra takibinden feragat etmesi veya dava konusu senedi mahkemeye teslim etmesi ve davalının davaya sebep olmadığının anlaşılması halinde[525] ya da «dava konusu hakkında karar verilmesine yer olmadığına» -örneğin; dava konusu senedin davalıya verilmiş olduğunun kanıtlanamaması ve davalının da ‘böyle bir senetle alacaklı olmadığını’ bildirmesi ya da icra takibin iptal edilmiş olması halinde[526] da karar verilebilir...

Yüksek mahkeme, bu konuda;

√ « ‘Davacı, sehven borçlu olarak dahil edildiği icra dosyasında, borçlu olmamasından dolayı konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına’ şeklinde hüküm oluşturulması gerekeceğini»[527]

√ «Dava devam ederken kesinleşen icra mahkemesi kararları gereğince dava konusu paranın takip dosyasına ödenmesine sebep olan icra dairesi işlemlerinin iptal edilmiş olup, davanın konusunun kalmadığı ancak davacı tarafın davasında haklı olup, haklılık durumuna göre yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletilmesi gerektiği, davanın esası hakkında bir karar verilmediği için icra inkar tazminatına yer olmadığı gerekçesiyle mahkemece asıl ve birleşen dava ile ilgili olarak konuşu kalmayan davanın esası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin gerekeceğini»[528]

√ «Yargılama devam ederken çıkartılan 6111 sayılı Kanun kapsamında dava konusu alacak yönünden yapılandırmaya gidildiğinden, ‘davanın konusuz kalması nedeni ile karar verilmesine yer olmadığına’ karar verilmesi gerekeceğini»[529]

√ « ‘Dahili davalılar tarafından açılan mirasın reddi davasının kabulle sonuçlanmış olup, kesinleştiği ve böylece davaya konu icra dosyasında her hangi bir alacaklı sıfatının kalmadığı’ gerekçesiyle konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesi gerekeceğini»[530]

√ «Konusu kalmayan menfi tespit davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulup yargılama gideri vekalet ücreti ve tazminat talebi yönünden dava tarihindeki haklılık durumunun gözetilmesi gerekeceğini»[531]

√ «Davalının 30.03.2011 tarihli celsedeki isticvabı ile dava konusu senetten başka bir senet düzenlenmediği ve dava konusu senedin kendinde olmadığı yönündeki beyanları karşısında, ‘dava konusuz kaldığından hüküm kurulmasına yer olmadığına’ şeklinde karar verilmesi gerekeceğini»[532]

√ «İptal kararının kesinleştiği, böylece menfi tespit davasının konusunun kalmadığı, ancak davacının 1.ihbarnameye süresinde itiraz etmesine rağmen, haksız ve yersiz 2. ihbarnameyi çıkartarak davalının bu davanın açılmasına sebebiyet verdiği gerekçeleriyle, ‘konusuz kalan dava hakkında hüküm tesisine yer olmadığına’ karar verilmesinin gerekeceğini»[533]

√ «Davacının birinci haciz ihbarnamesine süresi içinde itiraz ettiği, buna rağmen ikinci haciz ihbarnamesi çıkarıldığı, davacının icra mahkemesine başvurarak bunu iptal ettirmesi gerektiği, nitekim icra mahkemesinin ikinci ve üçüncü haciz ihbarnamelerini iptal ettiğinden ‘davanın konusuz kaldığı bu nedenle mahkemece karar verilmesine yer olmadığına, davacının yargılama giderleri ile sorumlu tutulmasına karar verilmesi’nin gerekeceğini»[534]

√ « ‘Konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına’ ilişkin hüküm sonucu, davalı somut olayda davanın açılmasına sebep olmadığından, mahkemece yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağını»[535]

√ «Dosya kapsamından davaya dayanak oluşturan 2. ve 3. haciz ihbarnamelerinin mahkeme kararı ile iptallerine karar verildiği ve verilen bu kararın kesinleştiği ve eldeki davanın konusuz kaldığı görülmektedir. Şu durumda, ‘konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına’ karar verilmek üzere, yerel mahkeme kararının bozulması gerekeceğini»[536]

√ «Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen karar ile icra takibi sırasında gönderilen 1. haciz ihbarnamesinin davacıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği, tebliğ işleminin geçersiz olduğu, 3. haciz ihbarnamesi düzenlenmesi şartlarının oluşmadığı belirlenmiştir. Bu belirlemeye göre davacıya gönderilen 2. ve 3. haciz ihbarnamesi işleminin de geçersiz olduğunun kabulü gerekmektedir. Şu durumda davanın konusu kalmamıştır. Bu nedenle artık menfi tespit davasının 3. haciz ihbarnamesinin davacıya tebliğ tarihinden itibaren süresinde açılamadığından söz edilemez. Açıklanan nedenle mahkemece ‘davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına’ biçiminde karar verilmesi gerekeceğini»[537]

b e l i r t m i ş ti r.

X- Yargılama sonucunda mahkemece ‘kısa karar’a uygun -onunla çelişmeyen- ‘gerekçeli karar’ yazılması gerekir.

Yüksek mahkeme;

√ «Kısa kararda ‘davanın reddine’ denildiği halde gerekçeli kararda, ‘davanın reddine, %40 icra inkar tazminatının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine’ denilerek, tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulamayacağını»[538]

√ «Kısa kararda davacı tarafın tazminata ilişkin talebi reddedildiği gerekçeli kararda ise bu tazminat talebi hakkında bir karar verilmediği gibi gerekçeli kararın hüküm kısmında davanın kabulüne denilerek açılmış bir menfi tespit davasında kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulamayacağını»[539]

√ «Mahkemece kısa kararda tarafların kötü niyet tazminat talepleri ile ilgili olarak hüküm kurulmamış, gerekçede ise ‘takibin durdurulmamış oluşu ve yapılan takibin kötüniyetli yapıldığı ispatlanamadığından taraf vekillerinin tazminat taleplerinin reddine’ karar verildiği belirtilmiş ise de hüküm fıkrasında tarafların tazminat talepleri ile ilgili bir hüküm kurulmamış olduğundan hükmün bozulmasına gerekeceğini»[540]

√ « ‘Davanın kabulüne’ şeklinde gerekçe oluşturulmuşsa da hüküm fıkrasında, davacının kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar verildiği, hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturulduğundan hükmün bozulması gerekeceğini»[541]

√ «Takibe konu çek nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemli davada, kısa kararda, ‘davanın kabulüne’ denilmiş, gerekçeli kararda ise ‘... asıl alacak üzerinden hesaplanacak %20 kötüniyet tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine’ denilerek kısa kararla gerekçeli karar arasında ve davacı lehine verilen tazminatın miktarının belirlenmesinde dava değeri ve asıl alacak miktarı konusunda çelişki yaratılamayacağını»[542]

√ «Yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı kısa kararda (davanın reddine) denildiği halde, gerekçeli kararda (davanın kısmen kabul ve kısmen reddine, davacının 01.08.2006 keşide tarihli senedin 5.000 TL’sinden borçlu olmadığının tespitine, geriye kalan 17.070 TL’sinden dolayı borçlu olduğunun tespitine) denilmiş ve böylece tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmış olduğunu»[543]

√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmış olup, HUMK’nun 381/2. (HMK. m. 298/2) maddesine aykırılık teşkil ettiğinden, kararın bozulması gerekeceğini»[544]

√ «Menfi tespit davalarında kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılamayacağını»[545]

√ «Taraflar arasında menfi tespit-alacak davasında tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılamayacağını»[546]

√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılamayacağını»[547]

√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasının sonunda mahkemece, tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında kötüniyet tazminatı yönünden çelişki yarattığı ve HUMK’nun 381/2. (yeni HMK. m. 298/2) maddesine aykırılık teşkil ettiği için kararın bozulması gerekeceğini»[548]

√ «Tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmaması gerekeceği, çelişkili halin, HUMK.nun 381/2. (yeni HMK m.298/2) maddesine aykırılık teşkil edeceği ve 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 K sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulması gerekeceğini»[549]

√ «Mahkemece tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmış olup bu hal, HUMK’nun 381/2 (yeni HMK. 298/2 md.) maddesine aykırılık teşkil ettiğinden, 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 K sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulması gerekeceğini»[550]

√ «Kısa kararda (1-Davanın reddine, 2-İİK’nun 72/4 maddesi gereğince yasal koşulları oluşmadığından davalı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına) denildiği halde, gerekçeli kararda (Davanın reddine) denilmesinin, HUMK’nun 381/2. (yeni HMK.’nun 294.) maddesine aykırılık teşkil edeceğini»[551]

√ «Yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı kısa kararda ‘davanın reddine’ denildiği halde, gerekçeli kararda; ‘davanın reddine, icra takibine konu asıl alacak olan 11.000 TL’nin %40’ı oranındaki tazminatın davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalıya verilmesine’ denilmiştir. Bu hal, HUMK’nun 381/2 (yeni HMK m. 298/2) maddesine aykırılık teşkil ettiğinden 10.04.1992 gün ve 1991/7 esas, 1992/4 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı uyarınca bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulması gerekeceğini»[552]

√ «Hüküm ile gerekçe arasındaki borçlu olunan miktar yönünden oluşan çelişki nedeniyle HMK’nun 294 ve 297. maddeleri uyarınca hükmün bozulması gerekeceğini»[553]

√ «Mahkemece, kısa kararda davacı N.A. yararına İİK’nun 72/5. maddesi hükmü gereğince tazminata hükmedilmediği halde, gerekçeli karar ile bu yönde hüküm tesis edildiği ve böylece kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişkiye yol açıldığı anlaşıldığından, bu hal, HUMK’nun 381/2 (yeni HMK 298/2) maddesine aykırılık teşkil ettiğinden, 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı uyarınca bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar verilmesi gerekeceğini»[554]

√ «HMK’nun 294. maddesi uyarınca, kısa karardaki hüküm ile gerekçeli karardaki hüküm kısmının aynı olması gerekeceğini»[555]

√ «Hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerekeceği, kısa kararda hükmedilmeyen bir yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmış olmasının çelişki teşkil etmediğini söylemenin olanaklı olmayacağı, yargı erkinin görev ve yetkisinin, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibaret olacağı, kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacının, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yönelik olacağı, tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise, bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağını»[556]

√ «Kısa karar gerekçeli karar çelişkisine dayalı bozma, bu karara uyulmasını isteyen tarafı bağlayabilecek ve davayı karşı taraf yararına sona erdirebilecek bir nitelik taşımadığından, davalının temyizi üzerine gerçekleşen usule ilişkin bu bozmaya davacı yanın uyma istemesi direnme yasağını oluşturmayıp hükmü temyiz eden davalı yararına gerçekleşmiş bir usulü kazanılmış hakkın varlığından söz edilemeyeceğinden, mahkemece direnme kararı verilebileceğini»[557]

XI- Kesinleşmiş olan olumsuz tespit ilâmı, sadece ilâmın taraflarını bağlar. Örneğin; lehdar hakkında açılan dava sonunda verilen «davanın kabulüne ve dava konusu senetten dolayı davacının davalıya borçlu olmadığına» ilişkin ilâm, senedi elinde bulunduran -ve davada taraf olarak yer almamış olan- hâmili bağlamaz (yani; hâmil için kesin hüküm sayılmaz).[558] Hatta, senet hâmili, müdahil olarak davaya katılmış dahi olsa, yine verilen iptal kararı senet hâmili hakkında «kesin hüküm»[559] sayılmaz.

Ancak, aynı ilâm lehdarın vekili durumunda bulunduğu için, dava konusu senedi «tahsil cirosu» ile elinde bulunduran banka için de kesin hüküm sayılır (bankayı bağlar).[560]



XII- Olumsuz tespit davalarında, «borçlunun borçlu olmadığını ileri sürdüğü miktar üzerinden» -istenen %20 tazminat dikkate alınmadan-  n i s b i  harç alınır[561] ve dava sonunda lehine karar verilen (vekili bulunan) taraf yararına  n i s b i  avukatlık ücretine hükmedilir.[562]

Diğer hukuk davalarında olduğu gibi, olumsuz tespit davalarında da, uyuşmazlığın «delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce»‘davanın konusuz kalması’[563] ‘feragat’[564] ‘kabul’[565] ve ‘sulh’ nedeniyle giderilmesi halinde -Avukatlık Ücret Tarifesine göre hükmedilecek-  n i s b i  avukatlık ücretinin yarısına; «delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden sonra» giderilmesi halinde ise  n i s b i  avukatlık ücretinin tamamına hükmedilmesi gerekir (Av. Üc. Tarifesi, mad. 6).



«Delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce» ‘görevsizlik’, ‘yetkisizlik’[566] nedeniyle dava dilekçesinin reddine veya ‘davanın nakline’, ‘davanın açılmamış sayılmasına’[567] karar verilirse, Avukatlık Ücret Tarifesinde öngörülen maktu ücreti aşmayacak şekilde, nisbi ücretin yarısına hükmedilmesi gerekir. Eğer, bu durumlar «delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden sonra» gerçekleşirse, maktu ücreti aşmayacak biçimde, nisbi ücretin tamamına hükmedilir (Av. Ücret Tarifesi, mad. 8). Yüksek mahkeme “olumsuz tespit davalarında hükmedilecek avukatlık ücreti” hakkında ayrıca;

√ «Taraflar arasındaki yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olan menfi tespit davasında, davalının temyizi yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin olup, avukatlık asgari ücret tarifesinin 6. maddesi uyarınca «anlaşmazlık; davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulh nedenleriyle; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce giderilirse, tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra giderilirse tamamına hükmolunur» hükmüne göre, dava tarihindeki haklılık durumu gözetilerek yargılama gideri ve taraflara hükmedilecek vekalet ücreti takdir edilmesi gerekeceğini»[568]

√ «Birleşen davalar bağımsızlıklarını koruduklarından, hepsi için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[569]

√ «Davacı yanın, aleyhine girişilen icra takip dosyasından borçlu olmadığının tespitini talep ve dava ettiği davada, anılan icra dosyasında davalı tarafın talep ettiği tutar gösterilmiş olup, yargılama sırasında harç bu miktar üzerinden davacı tarafa tamamlattırılmış olduğundan, davacılar yararına hükmedilecek vekalet ücretinin bu miktar esas alınarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanması ve davalının harçtan muaf olduğunun (5411 s. K. 140. madde) gözetilmesi gerekeceğini»[570]

√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, dava feragat nedeniyle reddedildiğine göre davalı vekilinin, vekalet ücreti istemediği yolunda bir beyanı da bulunmadığı gözetilerek kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[571]

√ «Kiracı tarafından kiralayan aleyhine açılan menfi tespit istemine ilişkin davada, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK.’nun 331/2. maddesi gereğince mahkemece görevsizlik kararı verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, yazılı şekilde davalı lehine vekalet ücreti verilmesi doğru değilse de bu yüzden hükmün bozularak yeniden yargılama yapılmasında yarar görülmediğinden, ‘hüküm fıkrasından vekalet ücretine ilişkin 3 nolu bendin çıkartılarak hükmün 6100 sayılı HMK.’ya 6217 sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK.’nun 438. maddesi uyarınca düzeltilmesine’ karar verilmesi gerekeceğini»[572]

√ «Sulh sözleşmesinin avukatın bilgisi dahilinde ve bu yöndeki çalışmaları sonucunda imzalandığı; gerek davacı avukatın imzasının bulunduğu sulh teklifine ilişkin dilekçede, ‘her iki tarafın da birbirinden herhangi bir talepte bulunmayacakları’nın, gerekse bu teklifte atıfta bulunulan sulh sözleşmesinde, ‘menfi tespit davasında tarafların birbirlerinden yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmeyeceklerinin’ kararlaştırılmış olması karşısında, bu şekilde davalı bankaya ‘hiçbir vekalet ücreti ödemeyeceği’ konusunda güven verildikten sonra, davacı avukatın sulh sözleşmesine muvafakati bulunmadığından bahisle, Avukatlık Kanununun 165. maddesine dayanarak davalı bankadan vekalet ücreti talep etmesinin dürüstlük ve iyiniyet kurallarına aykırı olacağını»[573]

√ «Taraflar arasındaki istirdat davasında, HMK’nun 331/3. maddesi uyarınca kendini davada vekil marifetiyle temsil ettiren davalı yararına vekalet ücretine karar verilmesi gerekeceğini»[574]

√ « ‘Kira Sözleşmesi Fesih Protokolü’ başlıklı protokolün, taraflar arasındaki davayı da kapsadığının protokol içeriğinden anlaşılmasına ve protokolde tarafların karşılıklı olarak vekalet ücreti talep etmeyeceklerinin kararlaştırılmış olmasına göre, tarafların anlaşmalarının aksine taraflar yararına vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini»[575]

√ «Davacı yanın, dava dilekçesinde her bir icra takip dosyasını ve dosya borcunu belirtmek suretiyle 3 ayrı icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava ettiği menfi tespit davasında, davalı vekili yargılama sırasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden, reddedilen dava değeri üzerinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre davalı yararına nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[576]

√ «Davacı vekili tarafından dava dilekçesinde belirtilen miktarın davalıdan tahsilinin istendiği, mahkeme tarafından; istenilen miktardan az bir miktarın hüküm altına alındığı, bu durumda mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olmasına rağmen reddedilen kısım üzerinden kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine vekalet ücretine hükmedileceğini»[577]

√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, matbu vekalet ücreti yerine, nisbi avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[578]

√ «Açılan menfi tespit davasında, davacı ile davalı sulh ve feragat anlaşması yaptığından, davalı hakkındaki dava konusuz kaldığından davacı yararına bu hüküm yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddesi uyarınca nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağını»[579]

√ «Taraflar arasındaki birleşen menfi tespit-bono iptali davasında, ‘asıl dava ve birleşen davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına’ hükmolunduğundan, davalılardan ... yararına asıl ve birleşen davada ayrı ayrı olmak üzere hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddesi uyarınca hesaplanacak nisbi vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken, maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin isabetsiz olacağını»[580]

√ «Taraflar arasındaki kambiyo senetlerinden kaynaklanan menfi tespit davasında, ‘davanın görev yönünden reddine’ karar verilmiş olduğundan, davalı lehine vekalet ücretine karar verilse de, HMK’nun 331/2. maddesi uyarınca ‘görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkemenin dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıya yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceği’, mahkemenin bu aşamada davalı lehine vekalet ücretine karar vermiş olmasının usul ve yasaya aykırı olacağını»[581]

√ «Somut olayda davalı, ‘davacı hakkında yanlış takip yaptığını’ belirterek, davadan sonra davacı aleyhindeki takipten vazgeçtiğine göre, dava tarihi itibariyle davacının davalı aleyhine işbu davayı açmakta haklı olduğunu»[582]

√ «Takibe konu ipotekle temin edilmiş alacaktan dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkin davada, mahkeme, takipten vazgeçilmesi nedeniyle, ‘konusu kalmayan dava hakakında karar verilmesine yer olmadığına’ karar verdiği için; mahkemece, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddesi hükmü gözetilerek nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[583]

√ «Davacının davadan feragat etmesi nedeniyle kendisini vekil ile temsil ettiren davalı tarafın vekalet ücretinin hüküm altına alınamayacağını»[584]

√ «Menfi tespit davasının hükmünde ‘tahsilde tekerür olmamak kaydına’ yer verilmesi ve kısmen reddedilen miktar üzerinden davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini»[585]

√ «Menfi tespit davasının hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddi halinde Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. maddesi gereğince maktu vekalet ücretine karar verileceğini»[586]

√ «Dava feragat yoluyla reddedildiğinde vekilin de vekalet ücreti istemediğine dair bir beyanı yoksa vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[587]

√ «Menfi tespit davasını davalının kazanması halinde, davalı yararına nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini»[588]

√ «Yargılama esnasında tarafların anlaştığı ve dava konusu senetlerin davacıya iade edildiği, davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına dair kararın, delillerin toplanmasına ilişkin ara kararının yerine getirilmesinden önce verildiği, bu nedenle hesaplanacak nisbi vekalet ücretinin yarısı oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[589]

√ «Vekalet ücretinin yargılama giderleri içinde yer aldığı, görevsizlik kararıyla başka bir mahkemeye gönderilen davalarda yargılama giderlerine, gönderilen mahkemenin hükmetmesi gerekeceğini»[590]

√ «Menfi tespit davasında, anlaşmazlık delillerin toplanmasına ilişkin ara karar gereğinin yerine getirilmesinden önce giderildiğinden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddesi uyarınca davacı lehine tarife hükümleriyle belirlenen vekalet ücretinin ‘yarısına’ hükmedilmesi gerekeceğini»[591]

√ «Menfi tespit davasında, mahkemece davanın kısmen kabul kısmen redle sonuçlandığı gözetilerek, reddedilen miktar yönünden de davalı taraf lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[592]

√ «İlk celsede konusuz kalan davada, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 6. maddesi uyarınca tarife hükümleriyle belirlenen vekalet ücretinin yarısına hükmedilmesi gerekeceğini»[593]

√ «Davanın açılmasına davalı sebebiyet verdiğinden, yargılama gideri ve vekalet ücretinden davalının sorumlu tutulması gerekeceğini»[594]

√ «Davanın hukuki yararın olmaması sebebiyle usulden reddedildiği durumlarda kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücretine hükmedileceğini»[595]

√ «Davalı vekilinin temyizi vekalet ücretine yönelik olup davanın reddine karar verilmesi nedeniyle davada kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[596]

√ «Davacının borçlu olmadığı miktar, dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6318 sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 47. maddesiyle 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nun 112. maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklik uyarınca belirlendiğine göre; taraflar yararına hükmedilecek vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin dava tarihindeki haklılık miktarlarına göre belirlenmesi gerekeceğini»[597]

√ «3. haciz ihbarnamesinin iptal edilmiş olduğu anlaşılmakla, ‘davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına’ karar verilmişse de, icra mahkemesi kararından sonra da, davanın açılmasında davacının hukuki yararı bulunmadığından; ‘dava açılmasına davalının sebebiyet vermemesi nedeniyle davacı yararına vekalet ücreti ve yargılama giderleri tayinine yer olmadığına’ karar verilmesi gerekeceğini»[598]

√ «Davalı tarafça ön inceleme safhasında dava kabul edilmiş ve davalının bu beyanına göre, ilk celse deliller toplanmadan davanın kabul edilmesine göre, davacı yararına vekalet ücreti belirlenirken karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 6.maddesi dikkate alınmadan karar verilmesinin bozmayı gerektireceğini»[599]

√ « ‘Davanın zamanaşımı yönünden reddine’ ilişkin verilen kararda, davanın esası da incelenerek bu yönde bir karar verildiğinden, davalı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi kapsamında belirlenen nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[600]

√ «Muhtıranın iptali için açılan dava sonucunda davanın kabulüne karar verildiği, kararın Yargıtay’ca onanarak kesinleştiği, buna göre eldeki davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle mahkemece ‘esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına’ karar verilmişse de, davanın yargılama sırasında konusuz kaldığı, bu durumda dava tarihi itibariyle tarafların haklılık durumunun değerlendirilmesi suretiyle yargılama gideri ve vekalet ücreti konusunda karar verilmesi gerekeceğini»[601]

√ « ‘Davanın açılmamış sayılması’ kararı usule, ilişkin nihai kararlardan olduğundan, mahkemece hüküm tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. maddesi gereğince davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[602]

√ «Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddesi uyarınca, delillerin toplanmasına ilişkin ara karar gereğinin yerine getirilmesinden önce dava kabul edilirse, tarife hükümleriyle belirlenen ücretin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra dava kabul edilirse tamamına hükmolunur. Davalı vekilinin zapta geçen ve imzadan imtina ettiği kabul beyanı ise, delillerin toplanmasına ilişkin ara karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra olup karar celsesindedir. Bu durumda davacılar lehine tarife hükümlerine göre belirlenecek nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[603]

√ «Davacının davasını geri aldığı, davalılar vekillerinin ‘davacı tarafın davasını geri almasına bir diyeceklerinin olmadığını’ beyan ettikleri gerekçesiyle davanın vazgeçme nedeniyle reddine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 19.ve 7. maddeleri gözetilerek davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmesi gerekeceğini»[604]

√ «Davacı, kendisine usulen tebliğ edilen 1. ve 2. Haciz ihbarnamelerine süresi içerisinde itiraz etmiş olsa da, itiraz dilekçeleri icra dosyası içerisine geç intikal ettiğinden davacıya 3. Haciz ihbarnamesinin gönderildiği durumda, davalı davanın açılmasına sebebiyet vermemiş olsa da, ilk celse de davayı kabul etmeyerek davanın devamına neden olur ise, mahkemece davalının yargılama gideri ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulması gerekeceğini»[605]

√ «Dava konusu borcun davadan önce ödendiğinin, davacının davalıya borcunun bulunmadığının saptanmış olmasına ve davanın kısmen kabul ve kısmen reddi nedeniyle taraflar yararına vekalet ücretlerine hükmedilmesi gerekeceğini»[606]

√ « ‘Konusu kalmayan menfi tespit davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına’ şeklinde hüküm kurulup, yargılama gideri vekalet ücreti ve tazminat talebi yönünden dava tarihindeki haklılık durumunun gözetilmesi gerekeceğini»[607]

√ «İİK’nun 89. maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasında, davacı, icra müdürlüğünce gönderilen haciz ihbarnamesine itiraz etmemesi nedeniyle dava açılmasına sebebiyet vermiş olduğundan, davalı Citibank AŞ vekili tarafından da cevap dilekçesinde dava kabul edilmiş olduğundan, dava açılmasına sebebiyet vermeyen davalı aleyhine yargılama giderine ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini»[608]

√ «Olumsuz tespit davasının hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi halinde, karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına maktu avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[609]

√ «Konusu para olan menfi tespit davası esasa ilişkin inceleme yapılmak suretiyle reddedildiğinden davalı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca nispi vekalet ücreti takdiri gerekeceğini»[610]

√ «Davanın konusuz kalması nedeniyle hüküm oluşturulması halinde; davacıların konusuz kalan kısımla ilgili olarak haksızlığına karar verilmiş olması halinde, davalı yararına nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[611]

√ «Davalının ilk celseden önce davaya konu çeki iade etmeye hazır olduğunu beyanla, bu şekilde davayı kabul ettiğinden ve davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden, davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceğini»[612]

√ «TTK’nun 5. maddesi uyarınca iş bölümü sebebi ile gönderme kararları kesin nitelikte ise de, gönderme kararının niteliğine uygun düşmeyen vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmayacağını»[613]

√ «Mahkemece verilen 15.12.2010 tarihli ilk kararda davacı lehine 16.430 TL. vekalet ücretine hükmedilmiş olup bu yöne ilişkin temyiz itirazları reddedildiğine göre vekalet ücretinin miktarı davacı yönünden kazanılmış hak teşkil edeceğini»[614]

√ «Delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı yerine getirilmeksizin davalı yanca ilk duruşmada davanın kabul edilmiş olması üzerine, yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddesi uyarınca tarife hükümleriyle belirlenen ücretin yarısına karar verilmesi gerekirken, mahkemece davalı tarafın vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin tamamından sorumlu tutulmasının isabetli olmayacağını»[615]

√ «Taraflar arasındaki anlaşmazlığın ‘davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulh nedenleriyle, delilerin toplanmasına ilişkin arar kararı gereğinin yerin getirilmesinden önce giderilmesi halinde tarifede öngörülen nisbi ücretin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra giderilmesi halinde ise tamamını hükmolunacağı’, buna rağmen bu durumda ‘maktu’ vekalet ücretine hükmedilmesinin isabetsiz olacağını»[616]

√ «Gönderilen birinci ve ikinci haciz ihbarnamelerinde süresinde itiraz etmeyen davacı, dava açılmasına sebep olduğundan mahkemece davacı lehine değil davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[617]

√ « ‘Görevsizlik kararı’nın usule ilişkin nihai kararlardan olduğu, bu kararla birlikte mahkemede kendisini vekille temsil ettirmiş olan taraf yararına hüküm tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[618]

√ «Davacının istemi ‘takip konusu alacağın bir kısmından, maddi hukuk bakımından borçlu olmadığının tespiti’ istemine ilişkin iken, mahkemenin hükme esas aldığı icra mahkemesinin iptal kararı ‘takibin icra emri tebliği suretiyle yapılamayacağı’ gerekçesine dayanmaktadır. Bir başka söyleyişle icra mahkemesinin iptal kararı borcu sona erdirmemiştir. Bu durumda mahkemece yargılamaya devamla, davanın açıldığı tarihteki haklılık durumunun belirlenmesi ve varılacak sonuca göre yargılama giderleri ile vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağını»[619]

√ «Davacının, ‘davalılardan biri hakkındaki davayı atiye terk ettiğini’ belirtilmesine rağmen, bu davalı hakkında açılan davanın reddi şeklinde hüküm kurularak, nisbi vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini»[620]

√ «HUMK.’nun 94/2. (yeni HMK.’nun 312.) maddesi hükmüne göre yargılama gideri ve avukatlık ücreti ile sorumlu tutulmamanın iki koşuklu vardır. Bunlardan biri davanın açılmasına sebebiyet vermemiş olmak, diğeri de ilk oturumda davanın kabul edildiğinin bildirilmesidir. Bu iki koşulun bir arada gerçekleşmiş bulunması gerekir. Somut olayda davacı, kendisine usulen tebliğ edilen 1. haciz ihbarnamesine itiraz etmemiş ve davalı ilk celseden önce davayı kabul etmiştir. Bu durumda mahkemece davalının yargılama gideri ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulmaması gerekirken, yazılı gerekçe ile ‘davalının yargılama giderleriyle sorumlu tutulması’ usul ve yasaya aykırı olduğundan, hükmün bozulmasına neden olacağını»[621]

√ «Kendisini farklı vekiller ile temsil ettiren davalılar hakkında farklı sebeplerle verilen lehe kararlar sebebiyle, farklı davalı taraf vekilleri için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[622]

√ «Davaya konu icra takibinin saat 14:39’da başlatıldığı, davacının takip konusu borcu saat 15:41’de banka aracılığıyla davalının hesabına ödediği, davacının ödemesinin icra takibinden sonra olması sebebiyle, davalının masrafı ve takip vekalet ücretine hak kazanacağını»[623]

√ «Reddedilen dava değeri üzerinden mahkemece davalı yararına nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[624]

√ «Dava konusu takip 8.839,38-TL üzerinden açılmış olup, dava dilekçesinde dava değeri 13.968,00-YTL olarak gösterilmiş, mahkemece bu miktar üzerinden davacı yararına vekalet ücreti takdir edilmiş ve İİK’nun 72/5. maddesi uyarınca hükmedilen %40 tazminatın hangi miktar üzerinden karar verildiği açıklanmamış olduğundan, kararın bozmayı gerektireceğini»[625]

√ «AAÜT’nin 6. maddesine göre ‘Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulh nedenleriyle; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararın gereğinin yerine getirilmesinden önce giderilirse, tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra giderilirse tamamına hükmolunur’ kuralının gözetilmeksizin, davacı yararına tayin edilen vekalet ücreti nedeniyle kararın bozulmasının gerekeceğini»[626]

√ «Takibin iptali nedeniyle dava konusuz kalsa bile, mahkemece, dava tarihi itibariyle haklılık durumu üzerinde durularak vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesinin gerekeceğini»[627]

√ «Görevsizlik kararları usule ilişkin nihai kararlardan olduğundan, kendisini vekil ile temsil ettiren davalı yararına, hüküm tarihindeki Avukatlık Ücreti Tarifesi hükümleri uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[628]

√ «Uyuşmazlık; ‘davanın konusuz kalması’ ile sonuçlandığından ve mahkemece ilk celsede karar verildiğinden,hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine uyarınca nispi vekalet ücretinin yarısına hükmedilmesi gerekeceğini»[629]

√ «Reddedilen dava değeri üzerinden mahkemece davalı yararına nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[630]

√ «Davacılar vekili dava dilekçesinde istenen 24.746,36 YTL borcun 4.415 YTL’sinden davacı E.Ü.’nin, tamamından ise davacı H.Ü.’nin sorumlu olmadığının tespitini istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olup, bu durum karşısında kabul edilen en yüksek istem üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davada kendisini vekille temsil ettiren davacılar vekili yararına 2.774,6 YTL vekalet ücreti yerine, yükümlünün kabul edilen istemi üzerinden daha az vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini»[631]

√ «Menfi tespit davasında yargılama usulünün, genel hükümlere tabi olduğu, menfi tespit davası, konusu belli bir değerle ilgili bulunduğundan, borçlunun borçlu olmadığını iddia ettiği miktar üzerinden nispi harç alınmasının gerekeceği, davanın husumet nedeniyle reddi halinde Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu vekalet ücreti takdirinin gerekeceği, ancak davanın kabulü halinde avukatlık ücreti hakkında bir düzenlemenin bulunmadığı, nispi harç alınan menfi tespit davasında, yargılama gideri olarak karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücretinin de nispi tarifeye göre belirlenmesi gerekeceğini»[632]

√ «Her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşma ile sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde her iki tarafın avukatlık ücretinin ödenmesi hususunda avukata karşı müteselsilen sorumlu oldukları, ancak, yazılı ücret sözleşmesi yapılmış olan hallerde müvekkili olmayan tarafın sorumluluğunun, kendisinin tarafı olmadığı ücret sözleşmesindeki miktara değil, bu sözleşme yapılmamış olsa idi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca söz konusu olabilecek miktar olduğunu»[633]

√ «Davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı mevcut olup, dava konusu edilen borçtan müteselsilen sorumlu olacakları ve her birinin tek başına dava açma imkanlarının olacağı, davada her davacı için ve tüm borç miktarı yönünden yani, öğrenci T.Ö.’in sorumlu olmadığı miktar haricinde kalan kısmın da dava konusu edildiği ve inceleme de bu doğrultuda yapılmış olması nedeniyle, her üç davacının sorumlu olmadığı miktarlar içerisinde en fazla bulunan miktara göre ve tek vekalet ücreti hesaplanmasının doğru olduğunu»[634]

√ «Davacı Bakanlığa ait Van Cezaevi inşaatının Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından dava dışı borçluya yaptırıldığı ve ödemelerin de Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından gerçekleştirildiği anlaşıldığına göre, davacıya haciz ihbarnamelerinin gönderilmiş olmasının yerinde olmadığı, davacının dava açılmasına sebebiyet vermediğinden, vekalet ücreti ve yargılama giderinden sorumlu tutulamayacağını»[635]

√ «Görevsizlik kararları usule ilişkin nihai kararlardan olduğundan harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretine esas kararla birlikte hükmedilmesinin gerekeceğini»[636]

√ «Dava, ipoteğin fekki istemine ilişkindir. Davalı banka vekili ‘halen ipotekle temin edilen borcun mevcut olduğunu’ bildirmiş, davacı ise belirtilen borcu kabul ederek yargılama sırasında mahkeme veznesine depo etmiştir. Bunun üzerine davalı vekili ‘kendilerinin dava açılmasına sebebiyet vermediğini, davacının dava açıldıktan sonra ipotekli borcu ödemesi nedeniyle yargılama giderleri ve vekâlet ücreti ile sorumlu tutulması gerektiğini’ belirtmiştir. Bu durumda mahkemece dava tarihindeki haklılık durumu gözetilerek, yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bu yönler gözden kaçırılarak, yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağını»[637]

√ «Reddedilen dava değeri üzerinden mahkemece davalı yararına nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[638]

√ «Davacı birinci haciz ihbarnamesine itiraz ettiği halde ikinci haciz ihbarnamesi göndererek davanın açılmasına sebebiyet veren davalı bankanın yargılama giderleri ve vekalet ücretiyle sorumlu tutulmasının gerekeceğini»[639]

√ «Olumsuz tespit davasının kabulü veya reddi halinde taraflar yararına ‘nisbi’ vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[640]

√ «İİK’nun 89. maddesine dayalı açılan menfi tespit davasının, ikinci ihbarnamesinin iptali nedeniyle konusu kalmamış ise de, davalı yan ikinci haciz ihbarnamesini çıkartarak davacıyı menfi tespit davası açmaya zorladığından açılan dava nedeniyle yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulması gerekeceğini»[641]

√ «Nihai kararlardan olan görevsizlik kararı ile birlikte davalı yararına avukatlık ücretine de hükmedilmesi gerekeceğini»[642]

√ «Davanın açılmasına davalının neden olmadığı ve ilk oturumda da davayı kabul ettiği durumlarda, davalının avukatlık ücretinden sorumlu tutulamayacağını»[643]

√ «Davacı tarafından birinci haciz ihbarnamesine süresi içinde verilen cevabın, icra memurunun hatası sonucu takip dosyası içine konmamış olması ve davanın ilk oturumda kabul edilmiş olması halinde, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini»[644]

√ «Davacı bankanın, İİK. 89/I gereğince çıkarılan birinci haciz ihbarnamesine süresinde cevap vermeyerek olumsuz tespit davasının açılmasına neden olması halinde, davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[645]

√ «Davalı tarafın, davanın açılmasına yasaya aykırı olarak gönderdiği rakamla ikinci (şimdi üçüncü) haciz ihbarnamesiyle neden olması halinde, davalının avukatlık ücretinden sorumlu tutulması gerekeceğini»[646]

√ «Olumsuz tespit davasının kısmen reddedilmesi halinde, reddedilen kısım üzerinden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[647]

√ «Dava dilekçesinde %40 (şimdi; %20) tazminata hükmedilmesinin talep edildiği durumlarda, talep edilen meblağın harcı yatırılmak suretiyle müddeabihe dahil edilmemesi halinde, bu talebin reddedilmiş olması nedeniyle davalı yararına vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini»[648]

√ « ‘Delillerin toplanmasına ilişkin ara kararının yerine getirilmesinden sonra’ mahkemece ‘konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına’ şeklinde karar verilen durumlarda, ayrıca davacı yararına tam nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[649]

√ «Olumsuz tespit davası sonucunda, davacının borçlu bulunduğu kısım üzerinden ‘davalı yararına’, istirdat edilen kısım üzerinden ‘davacı yararına’ vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[650]

√ «Olumsuz tespit davasının, takibe konu alacağın tümü hakkında değil de bir bölümüne ilişkin olarak açılmış olması halinde, vekalet ücretinin tayin ve takdirinde dava konusu miktarın esas alınması gerekeceğini»[651]

√ «Dava açılmasına neden olmayan davalı aleyhine vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini»[652]

√ «Reddedilen tazminat talebinin miktarı üzerinden, karşı taraf yararına  -vekili için- avukatlık ücreti takdir edilmesi gerekeceğini»[653]

√ «Borcun ödenmeyen kısmı hakkında olumsuz tespit, ödenen kısmı hakkında ise geri alma istemiyle açılan dava sonunda, iki ayrı dava varmış gibi davacı yararına iki vekalet ücretine değil, sadece senet miktarı üzerinden tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[654]

√ «Dava konusu senet bedelini dava tarihinden sonra ödeyen davacının bu tutumunun davadan feragat anlamına geleceğini ve bu durumda davalı lehine masraf ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceğini»[655]

√ «Delillerin toplanmasından sonra, olumsuz tespit davasının kabul edilmesi halinde, davalı yararına tam (nisbi) vekalet ücretine hükmedileceğini»[656]

« ‘Olumsuz tespit davasının reddine’ ve bu davaya karşı davalı-alacaklı tarafından aynı belgeye dayanılarak açılan ‘itirazın iptali davasının kabulüne’ karar verilmesi halinde, davalı-alacaklı vekili için tek bir avukatlık ücretine (ve davalı-alacaklı lehine bir kez %40 inkar tazminatına) hükmedilebileceğini, her iki dava için ayrı ayrı ‘avukatlık ücreti’ (ile ‘inkar tazminatı’na) hükmedilemeyeceğini»[657]

b e l i r t m i ş t i r …



Yüklə 12,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   97   98   99   100   101   102   103   104   ...   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin