İşçiye, İşinin Karşılığını Vermemek
Rasûlullah (s.a.v.) işçiye hakkının bir an önce verilmesini teşvik etmiştir. Şöyle buyurur:
“Ücretliye/işçiye hakkını teri kurumadan önce verin.”96
Çalışanlara, işçi ve memurlara haklarının verilmemesi müslümanlar arasında yaşanan haksızlık türlerinden biridir. Bunun çeşitli şekilleri vardır:
- Çalışanın hakkını tamamen inkar etmesi ve çalışanın da elinde hiç bir delil olmaması. Bunun hakkı dünyada kaybolsa bile Kıyamet günü Allah katında kaybolmayacaktır. Zalim, mazlumun malını yemiş olarak gelir. Zalimin hasenatından alınır ve mazluma verilir. Hasenatı biterse mazlumun günahlarından alınarak zalime yüklenir. Sonra da cehenneme atılır.
- Çalışana hakkını vermekte cimri davranmak ve ücretini tam olarak vermemek, haksız yere kesinti yapmak. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Ölçü ve tartıda hile yapanlara yazıklar olsun!” (Mutaffifin: 83/1)
Bunun bir örneği de bazı iş sahiplerinin dışarıdan işçi getirdiklerinde yaptığıdır. Onlarla belirli bir ücret üzerine anlaşmıştır. Kendisinin kefaletine girip işe başlayınca iş akdini alarak daha düşük ücretlerle değiştirir. İşçiler, istemeyerek onun yanında kalırlar. Belki de haklarını isbat etmeye güçleri yetmez ve problemlerini Allah’a havale ederler. Şayet zalim iş sahibi müslüman ve çalışan kafirse bu düşük ücret onu Allah yolundan alıkoyar ve günaha girer.
- Çalışana ek işler yükleyip ya da çalışma süresini uzatıp karşılığında esas ücreti vermek ve ek iş ücretini vermemek.
- Çalışanı oyalayarak uzun uğraşlar, koşuşturmalar, şikayetler ve mahkemelerden sonra parasını ödemek. İş sahibinin ödemeyi geciktirmekteki kastı işçinin bıkıp hakkını aramayı bırakması ve almaktan vazgeçmesi olabilir. Ya da işçilerin paralarını kullanarak bundan faydalanmak isteyebilir. Bazıları da bu paraları faize yatırır. Gariban işçi ise günlük yiyeceğini, kendileri için gurbete çıktığı muhtaç ailesine ve çocuklarına göndereceği parayı bulamaz. Acı verici bir günün azabına uğradıkları zaman o zalimlerin vay haline!
Ebu Hureyre (r.a.) Rasûlullah’tan (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Allah Teâlâ şöyle buyurur: Kıyamet günü üç kişinin karşısında olurum. Benim adımı vererek anlaşan sonra da anlaşmaya uymayan kişi, hür birini köle olarak satıp parasını yiyen kişi, işçi tutup işini gördüren ve ücretini vermeyen kişi.”97
Çocuklarına Bağışta Adil Davranmamak
İnsanlardan bazıları hibe etmede ve bağışta çocuklarından bir kısmını diğerlerinden kasıtlı olarak ayrı tutarlar. Bu çocuklardan birinin -hastalık, borç gibi nedenlerden dolayı- ihtiyacı olup diğerlerinin olmaması, ya da örneğin Kur’an ezberine karşılık onu ödüllendirmesi, iş bulamaması, kalabalık bir aileye sahip olması, ilim talebiyle meşgul olması ve benzeri sebepler gibi şer’i bir gerekçe yoksa racih olan görüşe göre haram kılınmış bir davranıştır.98
Babanın, çocuklarından birine şer’i bir gerekçeyle bağışta bulunurken, diğer bir çocuğunun da bağışta bulunduğunun ihtiyacı gibi bir ihtiyacı olması durumunda ona da aynı şekilde bağışta bulunmaya niyet etmesi gerekir. Bunun en genel delili Allah Teâlâ’nın şu kavlidir:
“Adil davranın! Bu takvaya daha yakın olandır. Ve Allah’tan hakkıyla korkun.” (Maide: 5/8)
Bu konuyla doğrudan alakalı delil ise Numan İbni Beşir’den (r.a.) gelendir: Babası onu Rasûlullah ‘a (s.a.v.) götürür ve şöyle der:
“Ben, bu oğluma bir köle bağışladım”99
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle der:
“Bütün çocuklarına aynısını bağışladın mı?”
Babası; “Hayır” deyince, Rasûlullah (s.a.v.):
“Onu geri al” buyurur.100
Başka bir rivayette de Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Allah’tan hakkıyla korkun ve çocuklarınız arasında adil davranın.”
Numan İbni Beşir dedi ki: (Babam) döndü ve verdiğini geri aldı. Bir rivayette de Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Öyleyse beni şahit tutma. Çünkü ben haksızlığa şahitlik etmem.”
Erkeğe -mirasta olduğu gibi- iki kadın nasibi verilir. Bu, İmam Ahmed rahimehullah’ın görüşüdür.
Bazı ailelerin haline bakan, babaların Allah’tan korkmadan çocuklarından bir kısmını verdiği bağışlarla diğerlerinden üstün tuttuğunu görür. Böylelikle, birbirlerinden nefret etmelerine neden olur. Aralarına kin ve düşmanlık sokar. Örneğin; birine amcalarına benzediği için verir, diğerine dayılarına benzediği gerekçesiyle vermez. Veya iki eşinden birinin çocuklarına diğerlerinin çocuklarına vermediğini verir. Birinin çocuklarını özel okullara gönderirken diğerinin çocuklarını göndermez. Bu ayrım kendisine dönecektir. Çünkü çoğunlukla, kendisine verlimeyen çocuk ileride babasına iyi davranmaz. Bağışta, çocukları arasında ayırım yapan kişiye Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Onların, sana karşı iyi davranmada eşit olmaları seni sevindirmez mi?”101
İhtiyacı Olmadığı Halde İnsanlardan İstemek
Sehl İbnu’l Hanzele’den (r.a.) Rasûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“İhtiyacını giderecek kadar bir şeyleri olduğu halde insanlardan isteyen ancak cehennem ateşini çoğaltmak istemiştir.” Dediler ki:
“İstemeyi gerektirmeyecek yeterlilik nedir?” şöyle buyurdu:
“Sabah ve akşam yiyeceği miktarıdır.”102
İbni Mes’ud’dan (r.a.) Rasûlullah’ın (s.a.v.) şu hadisi rivayet edilmiştir:
“Kendisine yetecek miktar malı olmasına rağmen dilenen kimse kıyamet günü yüzünde yaralar ve sıyrıklar olduğu halde gelecektir.”103
Bazı dilenciler mescidlerde cemaatin önünde durarak yakınırlar ve tesbihata engel olurlar. Bunlardan bir kısmı da yalan söyler, sahte evrak düzenleyip bir takım hikayeler uydururlar. Bazen de aile fertlerini mescidlere dağıtıp daha sonra topluyorlar. Allah’tan başka kimsenin bilmediği bir zenginliğe sahip olmalarına rağmen bir mescidden diğerine dolaşıp dururlar. Mirasları öldükleri zaman ortaya çıkar. Bunların dışında, gerçekten muhtaç durumda olanları ise bilmeyen kimse iffetlerinden dolayı zengin zanneder. Onlar, insanlardan yüzsüzlük ederek istemezler. Ve onların farkına varılıp kendilerine sadaka verilmez.
Dostları ilə paylaş: |