İllet:
Sakatlık, müzmin hastalık, sebep, hedef, gaye, arapçada bir kelimenin kendi harfleri arasında (elif, vav, ye) harflerinden birinin bulunması gibi çeşitli ve farklı manalara gelen illet kelimesi kavram olarak da fıkıhta çok önemli bir yere sahiptir. Fıkıhçilar tarafından illet terimi için yapılan tariflerin en belirgini şudur: "Şarii (şeriat sahibi, kanun koyucu nin bir hükmü koyarken dayandığı sebep." Bu tanım ortaya koyuyor ki; dört şer'i delilden birisi olan kıyasın temeli illettir. Şöyle ki; mesela hamrin (şarabın) haram edilmesinin illeti, aklı baştan giderici, sarhoş edici özelliği olmasıdır. Bu durumda kıyasen, sarhoşluk verici diğer içeceklerin de haram olduğuna hüküm verilir.
İlletin bazı şartları vardır: Birdefa illet standart bir nitelikte olmalı, kişilere ve durumlara göre değişmemelidir veya çok az ve önemsiz bir değişikliğe uğramalıdır. Açık ve anlaşılır olmalıdır. Hükme uygun bir nitelikte olmalıdır. 76
İlliyyun:
Yücelik, yükseklik manalarına gelen bir kelimedir. Kur'an-ı Kerim'de şöyle geçmektedir: "İyilerin amel defteri illiyyun'dadır. İiliyyun'un ne olduğunu sen nereden bileceksin? O yazılı bir kitaptır. Onu Allah'a yaklaştırılanlar görür.77
İliiyyun'un ne olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Yedinci gök, ars-ı ala, levh-i mahfuz ya da sidre-i münteha olduğu ileri sürülen illiyyun kelimesiyle "yüksek bir yer, yüce bir makam" anlatılmak istendiği konusunda müfessirler görüş birliği içindedirler. İlliyyun kelimesi aynı zamanda, aynı surenin 7-8. ayetlerinde geçen Siccin kelimesinin karşıtıdır. Siccin, facir kişilerin, kötülerin makamı, süfli, düşük bir yerdir. 78
İlme'l-Yakin:
Kesin bilgi. Delil ve gözleme dayanmasa da inkar edilemeyecek; tartışma götürmez bilgi. Kesinlik ifade eden bilgi, İslam düşüncesinde üç kategoride ele alınır. Buna göre bizzat yaşanarak elde edilen hakke'I-yakin kesinlik bakı-mınden en üstün bilgidir. Ayne'l-yakin ise duyularla ve deneyle edinilen, gözlem sonucu ortaya çıkan bilgidir ve ilme'l-yakin'den daha kesindir. İlme'l-yakin ise sağlıklı bir aklın ve sahih naklin ifade ettiği bilgidir. Nitekim ayne'l-yakinin ilme'l-yakin'den daha kesin bir bilgi olduğu şu ayetlerden de anlatılmaktadır: "Hayır! Ayne'l-yakin (kesin bir bilgi)ile bilseniz, cehennemi mutlaka görürsünüz. Sonra onu ayne'l-yakin olarak (açıkça, kesin bir şekilde, bizzat gözünüzle) mutlaka göreceksiniz.79
Ayrıca Kur'an-ı Kerim'de ilme'l-yakin zannın zıddı olarak da kullanılmıştır: "Onlar İsa'yı ne öldürdüler, ne de astılar. Fakat öldürdükleri kimse onlara İsa gibi göründü. Onun hakkında ihtilafa düşenler bu konuda tam bir şüphe içerisindedirler. Onîa-rın zanna uymaktan başka bilgileri yoktur. Onu yakinen (kesinlikle) öldürmediler.80
İl Yas (A.S):
Allah tarafından gönderilen hak peygamberlerdendir. Dağlara ve ve çöllere sahip olduğu hakle tenhalarda ibadet etmeyi severdi. İsrailoğulları içinde birçok ibadet ve hurafelerin yayıldığı, and ve misakı unuttukları, hatta putlara tapmaya başladıkları bir zamanda Cenab-ı Hak, İlyas (A.S)ı peygamber
olarak gönderdi. İlyas (A.S), uzun boyluydu. Zarif vücutlu ve kıvırcık saçlıydı. Başı büyük, karnı yapışık ve çekik, bacakları ise ince idi. Başında kmnızı bir ben vardı.
Yüce Rabbimiz İlyas (A.S) hakkıda şöyle buyuruyor:
"İlyas da, muhakkak Peygamberlerdendi." "Kavmine demişti ki: "Hiç Allah'tan korkmuyor musunuz?" "Yaratıcıların en güzelini, Rabbınız ve evvelki atalarınızın Rabbi Allah'ı terkedip Ba'l putuna mı yalvarıyorsunuz?" Buna rağmen yine de yalanlamışlardı. Bu yüzden onlar, Allah'ın halis kulları hariç, hepsi de azab için mutlaka getirileceklerdir." "Daha sonrakiler arasında "İlyas'a selam olsun" denilecek bir ün bırakmıştık." "Şüphesiz biz iyi davrananları işte böyle mükafatlandırırız." "O (İlyas aleyhisselam), mü'min kullarımız-dandl.81
İlyas (A.S)ın hâlâ sağ olduğu ve her yıl hac mevsiminde Hızır aleyhisselam ile buluştukları rivayet edilir.
İmam:
Sözlükte, "kendisine uyulan, söz veya fiil ile kendisine tâbi olunan insan" demektir. Bu kelime, "yol, başkan, halife, kumandan, kitap (Kur'an-ı Kerim), delil ve kılavuz" gibi anlamlara da gelmektedir.
Dini bir terim olarak, "cemaatle kılınan namazlarda,cemaatin kendisine tabi olduğu kimse" demektir.
İmam-I Azam:
En büyük imam" anlamına gelen bu kelime büyük İslâm müetehidi İmam Ebu Hanife'nİn lakabıdır. Asıl adı NUMAN olan Ebu Hanife'nin babasının adı'tir.
İmam-ı Azam Ebu Hanife, Kufe'de Emevilerden Abdiilmelik bin Mervan zamanında dünyaya gelmiş, pek çok tarihi olayların içinde yaşamış, Hac-cac'ın zulmünü görmüştü.
Hayatını ilme ve İslama vermiş olan Numan bin Sabit küçük yaşta Kur'an-ı Kerİm'i ezberlemiş, Sarf ve Nahiv ilimlerini öğrenmiş. Ayrıca Küfe, Basra ve Mekke arasında ticaretle meşgul okluğu için bazı İslâm âlimleri ile görüşmüş ve derslerini dinlemiş, Küfe ve Basra'daki buzı âlimlerden ilim tahsil etmiştir. Fı-kıh'ta en büyük hocası, Hammad İbni Ebî Süleyman'dır.
Ebû Hanife, ashab-ı kiramdan Enes bin Malik, Abdullah İbni Ebî Evfâ, Sehl İbni Sâid el-Ensârî ve Ebu't-Tufeyl Âmirel-KûtTyeetiştiği için Tabiinden olma şerefine ermiştir. 16 yaşında babasıyla birlikte hacca gitmiş, orada ilim meclislerini görmüştür.
Ebu .Hanife'nin yaşadığı dönemde şia ve hariciler tarafından çeşitli sapık görüşler ortaya atılmış ve münakaşalar başlamıştı. Ebu Hanife, onları aklî ve naklî delillerle susturmuş, ehl-i sünnet ve'l cemaat inancını savunmuştur.
Hocası Hammad'ın derslerine 20 yaşında başlamış ve aralıksız tam 18 yıl devam etmiş ve hocası vefat edinceye kadar hep öğrenci olarak kalmıştır.
40 yaşına geldiği zaman ders vermeye başlayan İmam-ı Azam, 30 yıl boyunca talebe yetiştirmiştir. Bu za man içinde yetiştirdiği talebelerin sayısı 4 bini bulmuştur. Bunlardan 560 tanesi fıkıh ilminde şöhret bulmuş, 40 tanesi de müctehid derecesine ulaşmıştır.
İmam-ı Azam Ebu Hanife'nin söz ve içtihatlarını talebeleri İmam Ebu Yusuf, İmam Muhammed, İmam Züfer ve İmanı Hasan bin Ziyad gibi talebeleri yazmış ve bir araya toplamışlar. Bizzat kendisinin kaleme aldığı eserlerin isimleri şu şekilde sıralanmıştır:
1- Fıkhu'lEkber
2- Müsnedü'l-İmamİ'l-A'zam Ebî Hanifete'n-Nu'mân
3- Âlim ve Müteallim
4- Fikh-ıEbsat
5- Vasiyyet'Ier.
Bu büyük müctehid, İslam hukukunun kaidelerini ve ıstılahlarını ortaya koymuş, bablarını düzenlemiştir. Ayrıca ibadet konusunda 28 bin, muamelat konusunda ise 272 bin olmak üzere toplam 300 bin mesele açıklamış ve bunların hükümlerini ortaya koymuştur.
İmam-ı A'zam Ebû Hanife, hicrî 150 (miladî 767) yılında Bağdat'ta vefat etmiştir.
Dostları ilə paylaş: |