İSLÂm prensipleri ansiklopediSİ



Yüklə 13,72 Mb.
səhifə120/169
tarix15.01.2018
ölçüsü13,72 Mb.
#38491
1   ...   116   117   118   119   120   121   122   123   ...   169


Ö


qqÖLÜM •Y7Y¶< : (Bak: Mevt)

2944- qqÖMER (R.A.) hW2 : “Sadr-ı İslâm’ın en mümtaz siması ve İs­lâm Devleti’nin en muazzam banisi olan Hazret-i Ömer, Resulüllah’ın ka­yınpederi ve ikinci halifesidir. Mekke’de doğmuştur. Babası Hattab, künyesi Ebu Hafs’dır. An­nesi de Haşim’in kızı Hateme veya Halime’dir. Peygamber Efendimiz’in nesebiyle sekizinci cedde birleşir. İmana geldiği vakit müslümanların kırkıncısı olmuştu.

Abdullah b. Mes’ud Hazretleri: “Biz müslümanlar Hazret-i Ömer müslüman oluncaya kadar açıktan Allahu Teala’ya ibadet edemezdik” diyor. Onun İslâmı üze­rine Ashab-ı Kiram Harem-i Şerif’te alenen cemaatle namaz kılabilmiştir.

Hazret-i Ömer, hak ile batılı ayırdığı için Resul-i Ekrem ona Faruk ünvanını vermişti.

2945- Hazret-i Ömer, cahiliyet devrinde Kureyş kabilesinin ileri gelenle­rin­dendi. Onların sefaret vazifesini görürdü. Başlıca varidat menbaı ticaretti. Sahih-i Buhari’nin “Müzaraa” bahsinde müşarünileyhin Medine’de ziraatle de iştigal ettiği mezkûrdur.

Zaman-ı Saadet’te Resul-i Ekrem Hazretlerinin ikinci veziri olduğu gibi Sıddik-ı Ekber’in hilafeti zamanında da onun Kadısı ve müşavir-i hassı idi. Vahiy kâtiple­rinden ve Kur’an’ı tamamen ezberliyenlerdendi.

Hazret-i Ömer, İslâmiyeti kabulden evvel okuma yazmayı öğrenmişti. Meşhur Hadis imamlarından Darimî Müsned’inde müşarünileyhin Tevrat’ı anlayacak dere­cede İbranice öğrendiğini zikrediyor.

Hazret-i Ömer, Resul-i Ekrem’in bütün gazvelerine katılmış, büyük ya­rarlıklar göstermiştir. İslâmiyetin inkişaf ve intişarında büyük bir âmil ol­muştur. Uhud gaz­vesinde müslümanların şaşırıp dağıldıkları vakit Hazret-i Peygamber’in yanında se­bat edenlerden biri idi.



2946- Hilafeti zamanında Irak, İran, Şam, Filistin, Mısır, Berka ve Trab­lusgarp gibi belli başlı memleketleri, İslâm hududuna katmağa muvaffak ol­muştur. İslâmi­yet Ceyhun vadisinden Afrika’da Tunus çöllerine kadar yayıl­mıştır. Hükümran ol­duğu bu kadar geniş ülkede adalet ve müsavat mef­humlarının kökleşmesi husu­sunda göstermiş olduğu eşsiz hassasiyeti takdirle karşılanır. Ulvi bir fikre ve âdil bir hisse sahip yegane bir zattı. Hazret-i Ömer, cihan tarihinde en mümtaz bir adalet timsali idi.

O maliye, adliye, nâfia ve ordu gibi bütün idare şubeleriyle mücehhez bir dev­letin tesisine muvaffak olmuştur.

Yapacağı bütün işlerde ashabıyla birlikte müşaverede bulunurdu. Bunun için de yapılacak işlerin bütün İslâm ülkelerinde tatbik olunmak üzere bir Meclis-i Şûra te­sis etmişti.

2947- Hazret-i Ömer, Mescid-i Şerif’te sabah namazını kılarken Ebu Lü’lü’ Firuz adında bir Mecusi tarafından ağır bir şekilde yaralanmış ve 63 yaşında olduğu halde şehid olarak Cenab-ı Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Hazret-i Aişe’nin mü­saadesiyle Hazret-i Peygamber’in bulunduğu yere def­nolunmuştur. Hilafet müddeti, on sene altı ay ve yedi gündür.

Hazret-i Ömer’in vefatı üzerine Ashab-ı Kiram’ın müçtehidlerinden İbn-i Mes’ud Hazretleri: “Bu gün ilmin onda dokuzu zayi’ olmuştur” demek suretiyle üzüntülerini belirtmişlerdir.

Hazret-i Ömer’ül Faruk’un fezailine dair bir çok hadisler vardır. Riyazü’s-Salihîn müellifi Muhyiddin-i Nevevi Tehzib’ül-Esma adlı eserinde müşarünileyhin hal tercümesine 12 sahife tahsis etmiş ve hakkında varid olan hadis-i şerifleri nak­letmiştir.” (Riyazüssalihîn Hadislerinin Ravileri Olan Ashab-ı Kiramın ve Hadis İmamlarının Hal Tercemeleri. Diyanet İ.B. Ya­yınları, Hasan Hüsnü Erdem, 1964, Ankara. shf: 57)

2948- “ Hz. Ömer’in (R.A.) fazileti hakkında Abdullah bin Mes’ud: “Biz müslümanlar, Ömer müslüman olunca şerefimizle yaşar olduk” demiştir. İbn-i Ebi Şeybe’nin, Taberani’nin rivayetleri ise Buhari’nin bu rivayetini izah eder mahiyette­dir. Bunların rivayetlerine göre, Abdullah bin Mes’ud: “Ömer’in müslüman olması, müslümanlar için şeref ve izzet ve Medine’ye hicreti nusret; emaret ve hilafeti de rahmet oldu. Vallahi Ömer müslüman oluncaya kadar biz müslümanlar Kâbe avlu­sunda açıktan açığa namaz kıl­mak kudret ve cesaretini gösteremiyorduk.” demiştir. Siyer müelliflerinin izahına göre Hz. Ömer’in kudreti ve hamaseti sayesinde ilk def’a müslümanlar Kâbe’nin hareminde alenî namaz kılmağa başlamışlardır.” (S.B.M. ci: 9 shf: 401)

2949- “Ebu Hüreyre (R.A.) dan, Nebi Sallallahu Aleyhi Vesellem’in şöyle bu­yurduğu rivayet olunmuştur:

Benî israil’den sizden önce gelip geçen insanlar içinde (Allahü Teala tara­fından mülhem) öyle kimseler vardı ki, onlar peygamberler (payesinde) ol­madıkları halde kendilerine haber ilham olunurdu. Eğer ümmetim içindede bunlardan bir kimse bulunursa (ki şüphesiz bulunacaktır) o da muhakkak Ömer’dir.” (S.B.M. ci: 9 shf: 402)



2949/1- “Hazret-i Ömer, Usul-i Fıkh’ın birçok kaidelerini tesbit etmiş, sünen-i Nebeviyeyi bir itina ile tesbite çalışmış, kendisinden birer sahih sened ile rivayet edilen fetvaların adedi binlere baliğ bulunmuştur. Bunların içinde bin kadarı, fıkhın mühim meselelerini ve mukaddematını teşkil et­mektedir. Birçok müçtehidler, bu hususta Hazret-i Ömer’e ittiba etmişlerdir. Bu meseleler, muhaddisînden Ebu Bekir Abdullah ibni Ebi Şeybe’nin Musannef fil-Hadis” adındaki meşhur kitabında vesair bazı hadis kitapla­rında münderiçtir. Hatta Şah Veliyyullah, “Fıkh-ı Farukî” hak­kında yazdığı bir risaleyi “İzalet-ül Hafa” adındaki eserine zeyl olarak ilave etmiştir.

..... Ömer ibn-i Hattab hazretleri, kavaid-i fıkhiyyenin, usul-i muhakeme­sinin büyük bir kısmını tesbit etmiş, o babdaki şer’î hükümleri kadılarına bi­rer kaide-i külliyye, birer madde-i hukukiyye halinde tebliğ ederek İslâm hu­kukunun inkişafına, adaletin tevziine pek çok hizmetlerde bulunmuştur. Ez­cümle zamanında Basra ka­dısı bulunan Ebu Musel Eş’ari hazretlerine yazmış olduğu mektup, pek meşhurdur. Bu mektuba, ihtiva ettiği yüksek ah­kâm itibarı ile (Kitab-üs Siyase) ünvanı verilmiş­tir. Bu mektub, bir kısım fı­kıh kitaplarımızda ve tarihlerimizde-bazı ibarelerinde bi­rer cüz’î başkalık ol­mak üzere-münderiçtir. (Elbedayi-üs Senayi) de yazılı bulunan bu mektubun mealen tercümesi (aldığımız bazı kısımları) şöyledir:

Müvacehende, meclisinde, huzur-u adaletinde nâsı müsavi tut. Ta ki mevki sa­hipleri senden tarafgirlik ümidine düşmesinler, zaif olanlar da ada­letinden me’yus, kalben münkesir olmasınlar.

Dünkü gün vermiş olduğun bir hüküm, nefsine müracaatla, hakkiyyete, savaba yol bulduğun takdirde seni hakka dönmekten men etmesin. -Yani: İçtihadın değişe­rek evvelce vermiş olduğun bir hükümde isabetsizliğe kani olursan o hüküm, diğer mümasil bir hâdise hakkında yeni içtihadına göre hüküm vermekliğine mani olma­sın.- Çünkü hak kadîmdir, hakka dönmek, batılda sebat etmekten hayırlıdır.”

Kalbini işgal edip hükümlerini Kur’anda, Sünnet’te bulamadığın mese­leler hak­kında güzelce imal-i fikr et, sonra bu gibi şeylerin emsalini, benzer­lerini düşün, bil, bunları birbiriyle kıyas et, bunlardan Hak Teala’ya daha se­vimli, daha karib ve hakka daha şebih olanı ihtiyar eyle.

.... Hak Teala, sizin gizli umurunuzdan iraz buyurmuş, beyyineler sebe­biyle siz­den mesuliyeti kaldırmıştır.-Yani: Nâsın serairini araştırıp ona göre hüküm ver­mekle mükellef değilsin. Sizin yapacağınız şey, beyyinelere göre hüküm vermektir. Dünyevi hükümler, zevahire göredir; bunlarda serair, ze­vahire tabidir. Uhrevi hü­kümlerde ise serair asldır; zevahir, seraire tabidir.

Muhakeme esnasında, Hak Teala ve Tekaddes hazretlerinin kendisiyle sevab vereceği ve ebedî mükâfat ihsan buyuracağı hak mevkilerinde gazap­tan, sabırsızlık­tan, kalb ıztırabından ve müteezzi olmaktan hazer et.-Yani Muhakemeyi sabr ile, temkin ve teenni ile rü’yet eyle.” (H.İ. ci: l, shf: 330-331)

Atıf notları:

-Hz. Ömer (R.A.) ‘ın vefatından önce kendisine halef ta’yin etmemesi, bak: 441.p.

-Hz. Ömer (R.A.) sağ kaldıkça fitneler zuhur etmez, rivayeti, bak: 2523.p.

-Hz. Ömer (R.A.)’ın Sariye namındaki kumandanına zafer kazandıran kerameti, bak: 1913.p.

2950- qqÖMER İBN-İ ABDÜLAZİZ i: Meşhur Emevi halifesi, (Hi. 63, Mi.682) tarihinde Medine’de doğdu. Annesi Ümmü Asım, Hz. Ömer’in torunuydu. Mısır valisi olan babası Abdülaziz (vefatı Hi. 85, Mi. 704) tara­fından tahsil ve terbiyesi için Medine’ye gönderildi. Emevi halifesi Velid b. Abdülmelik tarafından (Hi. 87, Mi. 706) yılında Hicaz Valili­ğine getirildi. (Mi. 71l, 712)’ye kadar devam eden Medine Valiliği sırasında halkı şefkat ve adalet üzere idare etti. Süleyman b. Abdülmelik’ten sonra hi­lafet makamına geçti.

2951- O, yeni fetihler yerine mevcut topraklarda refah ve saadetin sağ­lanması için çalıştı. Emevi Devleti’nin kuruluşundan beri devam eden Hz. Ali’nin tel’in edilmesi gibi çirkin bir âdeti ortadan kaldırdı. Bunun yerine gü­nümüzde de hutbele­rin sonunda okunmakta olan (16:90) âyetinin okunma­sını emretti.

2952- Ailesi, Emevi hanedanının bir gün fırsat bulup da kendisine zarar vere­bileceğinden söz ederek onu ikaz etmesi üzerine, Ömer b.Abdülaziz hiddetlenerek: “Korktuğun gün, kıyamet gününden daha konkunç değildir” dedi. Hulefa-i Raşidîn’in yolunu takib ettiğinden, Ömer-i Sani lakabıyla anı­lır. Ehl-i Beyt’e karşı davranışları, Emevi hanedanı mensublarını huzursuz etti ve bir köle vasıtasıyla ze­hirlenerek şehid edildi. (Hi. 101-Mi.720)

2953- Pek basit ve mütevazi bir hayatı vardı. Halife olduktan sonra bu sadelik ve basitlik, en fakir bir teb’asının seviyesine düşecek kadar fazlalaş­mıştır. Mü’minlerin Emiri sıfatıyla onun bu şartlara kanaatı garip karşılanır, devlet başkan­larının ahvaline hiç benzemeyen hallerinden sorulurdu:

-Ya Emirel Mü’minîn!... Allah Teala sana ihsan buyurdular, biraz giyinip kuşan­san olmaz mı?

O büyük insan, eşine az raslanır veli devlet başkanı şöyle cevap verir:

-Şüphe yok ki, iktisadın efdali varlık zamanında olanıdır.

Ömer İbn-i Abdülaziz (R.A.), devlet sistemini de ıslah etmek ve İslâm dünya­sını huzursuz etmekte olan “mutlakiyet”ten, tekrar dört halife devrin­deki gibi biat usulüne dönmek istiyordu. Ne var ki, Emevi sülalesi buna da yanaşmadı. Hilafetin ellerinden gideceği korkusu ile, harekete geçtiler. Salta­nat hevesi ve şahsî menfaat sebebiyle Ömer İbn-i Abdülaziz (R.A.) gibi bü­yük bir insan, hizmetçisi eliyle zehir­letilerek şehid edildi.

2954- qqÖRF ¿h2 : İnsanlar arasında güzel görülmüş, red ve inkâr edilmeyip mükerreren yapılagelmiş olan şeydir. Bu kelime; ihsan, ma’ruf, cûd, seha, bezl ve ata olunan, atiyye, tanımak, bilmek, biliş, ikrar eylemek, arka arkaya tetebbu ve te­vali etmek, Allah (C.C.) tarafından ulülemre ve Sultana tevdi’ olunan hüküm, müstahsen, yani Hazret-i Peygamber’in (A.S.M.) iyi gördüğü şeyler, gibi manalara gelir. *Fık: Şer’an ve şeriata bağlı akl-ı selim sahiplerince müstahsen olup münker olmayan şey demektir. Örf, eğer şeriate muhalif olursa, gayr-ı meşru olur. Onunla amel edilmez ve onun izalesi lâzım gelir. (Bak: An’ane)

2955- Kur’an (7:199) âyetinde geçen “ma’ruf” tabiri hakkında şu bilgi veriliyor:

“Örf, ârife, ma’ruf;

¬y¬8«f«2 ²w¬8 °h²[«' ­˜«…Y­%­— Å–«_«4 ¬–_«[²# ¬ž²~ «w¬8 Åf­" «ž ­yÅ9«~ «¿¬h­2 ¯h²8«~ ¬±u­6

Ta’bir-i âherle: °w«K²E«B²K­8 °u[¬W«% °u²Q¬4 demektir..

Örf ­‰_ÅX7~ ­y­4«‡_«Q«B«<_«8 diye de tarif edilir ki; nâsın te’aruf eder, ya’ni yek­diğe­rine karşı tatbikini mütekabilen tanır, hüsn-ü telakki eder, vücubunu veya cevazını, lüzumunu veya hüsnünü i’tiraf eyler, ürküp böyle şey mi olur, diye redd ü inkâra kalkışmaz oldukları şey demektir.

Burada şu iki nokta-i mühimmeden gaflet etmemek iktiza eder.

Birincisi: Örf ile emretmek demek, “her örf, her ma’ruf me’murun bihtir, em­redilmesi vacibdir” demek değildir. Yani her emir bir ma’ruftur. Fakat her ma’ruf me’murun bih değildir. İkincisi: Nâs beyninde şayi olmuş iyi kötü herşey, her âdet örf demek değildir. Cehalet ve dalalet veya cebr ü idlal ile şayi olmuş, alışılmış bir­takım kötü âdetler vardir ki, haddizatında ba­tıl ve çirkin ve nehy ü ibtal olunması lâzım münkerattandır. Ve hatta bunla­rın bir çoğu sahiblerinin nazarında bile münkerdir. Kendi nefislerine tatbi­kini hoşlanmaz, inkâr ederler.

Yukarıdan beri Kur’anda zikr ü beyan edilegeldiği üzere kâfirlerde, fâsıklarda, zalimlerde, âdet olmuş daha nice seyyiat ve hepsinin başında şirk ve küfür âdeti vardır ki; Peygamber bunlara emre değil nehy ü ibtali için mücahedeye me’mur buyurulmuştur.” (E.T. 2357)



qqÖRTÜ VE ÖRTÜNMEK tW9Y#‡—~ — Y#‡—~ : (Bak: Cilbab, Tesettür)

Yüklə 13,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   116   117   118   119   120   121   122   123   ...   169




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin