İstanbul ansiklopediSİ Büyükada Camii (Resim: Kemal Zeren)



Yüklə 4,97 Mb.
səhifə52/75
tarix07.01.2019
ölçüsü4,97 Mb.
#91759
1   ...   48   49   50   51   52   53   54   55   ...   75

Hakkı Göktürk

AYİİ APOSTOLİ RyM ORTODOKS KİLİSESİ — Büyükadada, tepede, tepenin cenuba bakan yüzünde Ayios Yorgios manastırın methalinden girildiğine göre avlunun sağ tarafındadır. Ayios Haralambos, Ayios Yorgios kiliselerinden ve Ayios Yorgios ayazmasından geçilir. Bizans yapılarındandır.

Tavanı tonoz zemini mermer döşeli bir höcreden ibarettir. Avluya açılan bir kapısı ve üç penceresi vardır. Ahşap olan oraya pili ve tronos sarı, mai ve beyaz renklerle boyanmış sanat kıymeti olmıyan - basit şeylerdir. Tavanında bir avize asılıdır.

Ayios Yorgios Manastırı avlusunda bir 'kilise ile Ayios Haralambos, Ayios Yorgios kiliseleri ve Ayios Yorgios ayazması dört kagir duvar üzerine kiremit örtülü bir yapı içindedir.



Hakkı Göktürk

ÂYÎNEDAR — Eski İstanbul hayatında, hamamlarda yıkanıp çıkan ve giyinen müşteriye üstüne çeki düzen verebilmesi için ayna tutan natır yamağı yanaşma oğlanlarla traştan sonra müşteriye ayna tutan berber çıraklarına verilen isim. Aşağıdaki kıt'a son yeniçerilerden Çardak Kolluğu çorbacısı halk şâiri Galatalı Hüseyin Ağanın Destan mec-muasmdandır:

ANSİKLOPEDİSİ

1556 —


AYİNEİ DEVRAN

ANSİKLOPEDİSİ

1557 —

ÂYİNE YUSUF





Âyînedar berber çırağı (Resim: Sabiha Bozcalı)
Tıkır tıkır nâlîn ile geldi âyînedârım Bir busesin taleb itseın mâni namusla arım Öpdüm yârin aynasını bahşiş koydum canımı Ağanı akçen kalbdır dedi ben sahibi ayarım.

İstanbul kibar ve ricali de haremde giyinip selâmlığa çıktıklarında kıyafetlerine ve bilhassa kavuklarına son çeki düzeni orada verirlerdi ve kaşı gözü yerinde, eli ayağı düzgün, velinimeti efendisinin aşırı itimad ve muhabbetini kazanmış bir mahbub uşak da ayna tutardı ki o uşaklara da «âyînedar» denilirdi. (B.: Hamam; Berber; Ayna öpmek),

AYİNEİ DEVRAN — Asrımızın hümo-rist şâiri merhum Halil Nihadın 1918 -1924 hâdiselerinden bazılarını ve bu arada bu yılların İstanbul atmosferini tesbit- eden bir eseri; 12x17 boyunda 214 sayfa olarak 1924 de İkbal Kütüphanesi tarafından basılmıştır. Eserin, kabına koyduğu:

Cilvei dehrin tecelliyatı gûna gününü Görmek istersen eğer Ayinei deverana bak

beytiyle takdim eden Halil Ni-had, bu kitapta elli yedi şiirini toplamıştır. «Muhavere» isimli şiirden öğreniliyor ki, «Ayinei devran» m karikatürist Cem'in karikatüıieriyle de tezyini düşünülmüş, fakat Cem'in ihmali, kararın tatbikinden sarfınazar ettirecek kadar uzamıştır:

Çekme gam, çekelim dem dedim San bana peymane deınadem dedini Hem sen içip hem de sunarsan bant Ben olurum başka bir âdem dedim Cennete girmiş sayarım kendimi Gitse rakip olsa cehennem dedim Sarhoş olursak ne der âlem dedi Şimdi umuramdamı âlem dedim Aklını kim etti perişan, dedi Kûşei ebrudaki perçem dedim Böyle değildin dedi vaktiyle sen Devri zaman eyledi sersem dedim Esheri kimdir süaraam dedi Miri mükerrem Ali Ekrem dedim Çıktı mı Ayinei devran dedi Resmini hâlâ yapacak Cem dedim

Ayinei devranda şairin temas ettiği İstanbul vakayiinden bazıları şunlardır:

Tramvaylarda kadınlara mahsus yeri ayıran perdelerin kalkması :



Tramvay perdesinden âkibet olduk halâs amma Açılmaz perdei çesmi ibret yâ Resulallah.

(Naati gerif)



Beyoğlunun hali

Büyük zaferden sonra hakkında:

Korkudan şapka inip baslara fesler kondu Oldu başlarda nazar boncuğu şapkayi vatan

(Kasidei Vatan) .

Bebek hakkında:

Atladık Sirkeciden sandala bir cum'a günü Hârelenmişti o gün sinei deryayı vatan Giderek doğruca sahil boyu çıktık Bebeğe Böyle pek az bulunur câyi ferahzayi vatan

(Kasidei Vatan)

Köprü müruriyesi hakkında:

Geçirmez köprüden almaksızın resmi müruriye Düşünmez başkasını asla emanet Resulallah

„ (Naati Şerif)

İçki yasağı hakkında:

Bugün imâl ve istimali işret meno-

lunmuştur

Fakat terkos suyundan boldur işret yâ Resulallah (Naati Şerif)

İşgal yıllarında yahudilerin Türk Dostluğu hakkında:



Türkü incitmedi evlâdı Beni İsrail Bence yaptırmalıdır onlara havrayi

vatan

(Kasidei Vatan)

Yangınlar hakkında:

Ö kadar yandı ki yer kalmadı artık

yanacak

Bozulup kaldı sokaklarda tulumbayi

vatan

(Kasidei Vatan)

Cumhuriyetin ilânı hakkında:

Gece İstanbul ahalisi sayarken yıldız Doğdu başlarda o dem ahteri Cumhuriyet

İğne atsan yere düşmezdi o gün Her yer olmugtu o gün mahşeri

Cumhuriyet (Cumhuriyetname)

Sehremanetinin halka odun -

J - ,;


kömür dağıtması hakkında:

Yok Emanetten odun yahut kömür

ümit eden

Bunca yıldır milletin sırtında gömlek

kalmadı

(Kalmadı)



Kalmaz şitaye kargı fakirin dilinde gam Bol bol odun kömür verecek Şehremaneti

(Nedimin kafiyesiyle)



Geçti yaz eyyamı dehriu mevsimi sermâsıdır Hükmeden dillerde artık hep kömür sevdasıdır Bin vagon gelmiş bu yıl duydum Emanet nanuna Sanmayın ama bu söz bir şairin hülyasıdır

(Kış derdi)

Maaş alamıyan muallimlerin, memurların ve fakir halkın acıklı halleri hakkında:

Ne sefaîet çekiyor zümrei ehli tâlim İçemez kahvede bir kahve veya çâyi vatan Ne kadar aileler var ki sokaklarda yatar Çaresiz oldu bu derdin gamı süknâyi vatan Mamelek sarf edülüb gitti maişet yoluna Satıîıb kalmadı bir hanede eşyayi vatan Yılda bir kere gelür m ahi muharrem de yine Pişemez hanede bir dürlü aşûrâyi vatan

(Vatan Kasidesi)



Ey zaman insaf! ey kahtü gala artık aman Çıktı elden kapkacak evlerde çömlek kalmadı

(Kalmadı)

Akbaba Mizah gazetesinin intişarına tarih (B.: Akbaba; Aydede):

Ah edip derdi maişetle Ziya ü Seyfi Koşuyorlardı bu kıs günleri kısmet peşine Geldi bir karga şu tarih ile gak gak diyerek Dedüer Aydedenin Akbaba konmuş leşine ş (H. 1341)

İstanbul dilberleri hakkında:



Görüp İstanbulun dilberlerin ben dahi bitmiştim Balâyı hicr ile amma ki aşka tövbe etmiştim Alayı seyr içün bir gün ki Sâdâbâd'a gitmiştim

(Nedim ile)

48 punto küf î matbaa harfine tarih:

Duyup üstad Rasimden didim tarih Dizildi hattı kufi kırk sekiz punto

(H. 1340)

Zümrüdü Anka mizah gazetesinin intişarına tarih:

Kaf dağından geliyor Zümrüdü Anka diyerek Akbaba seyrü temaşasına çıktı acele Saksağanlar dedi tarih gelip bir araya Kuşa benzer mi bakın Zümrüdü Ankaya hele (H. 1341)

Müstakil gazeteye tarih:



Gayei amali istiklâldir Müstakil bir ismi bi mâna değil İşte yazdım bi bedel tarihini: Mesleki irfanı olsun müstakil

AYİNEİ VATAN — Arifâki lâkabı ile tanınmış Giridli Mehmed Arif Efendinin çı-

kardığı resimli Mecmualardan (B.: Arif Efendi, Mehmed); ilk nüshası hicrî 11 Ramazan 1283 ve milâdî 24 ocak 1876 perşembe günü çıkmıştır; haftalık mecmuadır; ne kadar devanı ettiği tesbit edilemedi. 38x27 eb'adında parşömene yakın kalınca beyaz kâğıd üzerine basılmış 16 sahifelik bir mecmuadır; bir nüshası kendi tâbirlerince «bir yirmilik Mecidiyenin çeyreğine», yani beş kuruşa satılmıştır ki o devir için çok paradır; abonesi de seneliği iki Osmanlı lirasıdır.

Cehil ve zevk yoksulluğu dehşet ve gıl-zetle her yaprağında sırıtmaktadır. İsmi ile cismi tam bir tezâd halindedir.

Zamanının son derece kurnaz bir do
landırıcısı olarak tanınmış olan Mehmed Arif
Efendi namı diğerle Arifâki bu mecmuasına
«Âyine-i Vatan» adını koymakla evvelâ umu
mî efkârı dolandırmağa teşebbüs etmiş olsa
gerektir. Fakat bu onaltı sahifelik mecmuayı
bir alanın bir daha almadığı tahmin oluna
bilir. Yazıları da resimleri de, eline ne geçerse
konmuşa benzer. Her yazıda ifade aksak,
cümleler sakat, ve her satırında birkaç imlâ
ve mürettip hatâsı vardır; hazin ve garip
olan bir tarafı da bu çapaçul mecmuanın
Matbaai Amîrede basılmış olmasıdır. Birkaç
nüsha devam eden bir «Eski Mısır Tarihi» ya
zısının ve Mısır hidivî İsmail Paşa ile Kavalalı
Mehmed Ali Paşanın ve İbrahim Paşanm re
simlerinin Ârifâkinin İstanfouldaki Mısırlılar
dan para koparmak için neşredildiği muhak
kaktır. .

Başlık yazısının altında bulunan şu satırlarda şayanı dikkattir:

«Maarif ve edebiyata dair mevat tarafımıza gönderildiği halde sahibinin ihtiyari ile imzalı, imzasız meccanen neşrolunacaktır». Arifâki muharririne yazı bedeli ödeyecek mecmua sahibi değil, bilâkis muharrirden yazısını neşretmek için üstelik ücret alacak hakikaten yaman adamdır.

İdarehanesinin nerede olduğunu gösteren bir kayid de yoktur, sahibi arandığı zaman bulunmamasını tercih etmiş olsa ge-gerektir.

ÂYİNE YUSUF İLE ATTARZADE MEHMED HİKÂYESİ — On sekizinci asır meddah hikâyelerinden biridir ki, geçmiş asırlardaki İstanbul hayatı bakımından gayet kıymetli bir vesikadır. İstanbul Üniversitesi kü-

j! J-lil jjjU- v^j JUSUI^L.

j3j\ j^tcl JT, 4; /. j^*jl; yUj' ^^İ^-U'-



.

.a u.? j?" jj^/ /j jiîjjj j-- 'CJ-.v çj=t J-

Ji ^j-i>jT ^sâ ./-f^" 15" -Çul; J1 J(Jİ»^ j ^J11-» t ^i-.ejU;^ ÎU 4-^İ«l iLJ>Ji*U i^>'İL 4^=r uJ

. j J.C-»_,ji^ ^;->-=î (j_ JL J >9 ir-» J U ıiJ^s- J j 3^-ı




Ayînei Vatan Mecmuasının 2 numaralı nüshasının birinci sayfası

,\ ili/, Ji^jT^,. J,jL ^ Ayînei Vatan Mecmuasının 8 numaralı nüshasının birinci sayfası



ÂYÎNE YUSUF

İ560 —


istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

— 1561

AYİOS ATANASİOS




tüphanesinin türkçe yazmaları arasında, on sekizinci asrın en namlı meddahlarının isimleri ile bunlardan dinlenilmiş bazı hikâyelerin hülâsalarını ihtiva eden bir risalede rastlanmıştır. Hikâyenin sadece vak'a çerçevesi kaydedilmiş olup dekorlar, kılık ve kıyafet, saz ve söz âlemleri, sohbetler geçtikçe «Burası tafsil olunacak!» deniliyor. Ne kadar yazıktır ki, bugün için oralarını tafsil edebilecek hiç kimse yoktur. (B.: Meddah), îstanbttlda Tavşantaşında oturan Kapı-cıbaşılardan Ahmet Ağa irat ve akar sahibi, semtin tanınmış bir simasıdır. Erkek evlâdı olmamış, Zeliha adında bir kız; bir de küçük yaştanberi erkek evlât yerine büyütülmüş Yusuf adında bir kölesi vardır.

Yüzünün güzelliğinden ötürü konak halkınca «Âyine» lâkabı ile anılan Yusuf, efendisinin ayni zamanda hazinedarıdır, Zeliha-ya bir Yusuf münasiptir diye, ağa, kızını da bu sevgili kölesine vadetmiş bulunmaktadır. Halep muhassisliğini alan Ahmet Ağa, Yusuf u, vergi mükelleflerinin isimleri yazılı defterle beraber Halebe gönderir, dönüşte nikâh olmak üzere de kızını delikanlıya nişanlar. Günlerden bir gün Ahmed Ağa, yolda on dört yaşlarında gayet güzel bir oğlan çocuğuna rastlar, görür görmez can ve gönülden âşık olup «Ah şöyle bir oğlum, bari bir damadını olaydı!..» der. Çocuğu çağırır, adını ve babasını sorar. Attar İbrahimin oğlu Mehmed olduğunu öğrenir. Çocuğun verdiği cevaplardan memnun olur, evde karısına:

— Kıza göster, isterse bu Mahmede vereyim, pek muradımdır! der. Lâkin kızın acaba Yusuftâ gönlü var mı?.. Şüpheyi defetmek için Attarzade, Zeliha Hanıma gösterilir, kız da Mehmedi ister. Zaten Yusufu sevmediğini söyler.. Ahmed Ağa, Attar' İb-rahimi konağa davet eder: Esvap, altun, at verir, oğlanı alır.. Halk ise dedikoduya düşer :

«Attar İbrahim, oğlunun sayesinde devlete erdi!.. Yok define buldu, küp buldu» diye sözler çıkar.

Her ne hal ise nikâh meclisi olur, Attar, cümlenin arasında 2000 altuna nikâh kıydırır, kıza 1000 altun ağırlığım da tamamen verir.

Zifaf gecesi kahveci gelip; «İskeleye kahve döğdürmeğe gitmiştim.. Yusuf Ağa Halep'den

dönmüş geliyor!..» der. Ahmed Ağa bu haberden fena halde sıkılır. Yusuf konağa gelir ve ağası tarafından gayet soğuk karşılanır. Kendisine bozuk düzen b.oş geldin denilir, ağa: «Var istirahat eyle yarın kâğıtlarına bakarım» der. Yusuf konaktaki odasına çekilince, konaktaki kapı yoldaşları bu gece Zeliha Hanımın Attarzade ile zifafı olduğnu anlatırlar. Âyine Yusuf deliye dönüp hançere el atar: «Ağayı, oğlanı, kızı doğrar, kendimi de telef ederim» der. Bir dostu mâni olur: «Gel gidelim, Hasan Paşa Medresesinde bir büyücü Hamza Rüstem Efendi vardır, o bu derde bir çare bulur» der. Hemen kalkıp medreseye giderler. Yusuf bu süflî adamın ayaklarına kapanır öper, beriki «Tövbe-liyim» diye kendisini naza çeker, fakat Yusuf 2000 altın sununca «Var elem çekme yaparım» der.

Konaktaki ahvale gelince: Attarzade Mehmed kaynata ve kaynanasının ellerini öpüp zifaf odasına giderken ayakyoluna uğramak iktiza eder.. Ayakyolu altı basamak merdiveni çıkarken basamaklar yirmi, otuz, elli derken yüz olur.. Bir de bakar ki, başka bir memlekete çıkmıştır... Burası, Mısırdır. Zavallı çocuk yedi yıl bu yabancı memlekette sefalet içinde sürünür. Bir gün, bir mezarlıkta yatıp kalkan bir Bektaşi babasına rastlar, Macerasını nakleder. Aziz, bunun büyücü Rüstemin işi olduğunu keşfeder: «Biz ona tövbe verdik idi yine yapmış!» der ve iki kâ-ğıd yazıp birini Mehmede yutturur; «Yürü, merak etme.. Dokuz gün, deryada zahmet çekersin!» der; öbür kâğıt için de: «Bunu da İstanbulda Rüstem efendiye yutturun!» diye tenbih eder.

Mehmed İskenderiyeye gelir, limanda İstanbula kalkmak üzere bir gemi bulur; geminin kaptanı çocuğa acır ve gemiye alır. fakat yolda Maltız korsanlarının eline 'esir düşerler.. Dokuzuncu gün, Malta kalyonları Ce-zayirden gelmekte olan meşhur Muslu Reise rastlarlar. Muslu Reis korsan gemilerini yakalar, esaretten kurtardığı Müslümanlarla beraber İstanbula gelir. Meğer onların îs-tanbula ayak bastığı gün, Mehmed'den artık ümidini kesmiş olan Ahmed Ağa da Zeliha Hanımı tekrar köle Yusufa vermeğe razı olmuş, gecesi zifaf olacakmış.. Muslu kaptan Mehmed'le beraber, Konağa varmadan Hasan

paşa Medresesine gider, efendiye «hediyelik Mısır inciri» içinde Bektaşinin kâğıdını yutturur.. Büyücü derhal şisip geberir. Muslu Reis oradan konağa gider.. Mehmedi sağ ve salim teslim ederek Ayine Yusufu gemilerinde küreğe vurmak ister. Ahmed Ağa hazinedarına şefaat edip bir memuriyet ile taşraya sürdürür.. Zeliha tekrar Mehmede nikahlanır. Zifaf gecesi, yenge hanım, ayak yoluna çıkmasın diye odaya altı tane çiş ördeği koyar! Ve lâtife yollu, «su dökmek için dışarı çıkmağa iznimiz yoktur..» der. Baki ömürlerini zevk ile geçirirler..»

Bu masalların bütün güzelliği onları anlatan meddahın muhavereleri, tesvirleri türlü nükteleriyle, eşhas ve sahneleri de en hurda kıyafetleri ve teferrüatiyle canlandırma-smdadır.

AYİON TRİON IERARHON AYAZMASI

— Çengelköyünde Yenimahallede Lekeci Nuri Sokağında Bay Osmanın 27 numaralı evinin bağçesindedir; Ayios İoanis, Ayios Ligorios ve Ayios Vasilios'un isimlerine takdis edilmiş bir Ayazmadır. Bağçenin altında bir tonoz dehliz olup her iki başında medhali vardır, suyu bulunduğu yere bu dehlizden bir taş merdivenle inilir ise de çöküntü olduğundan merdiven ve kaynak tamamen toprak altında kalmıştır.

Hakkı Göktürk -

AYİOS ANDONİOS AYAZMASI — Ga-

latada Panaiya Kilisesinin içinde ve altındadır, demir ve iskaralı medhalinden dört basamak taş merdiven ile inilir üstü tonoz bir sarnıçtan ibarettir. Panayırı l temmuzdadır.



Hakkı Göktürk

AYİOS ANDONİOS AYAZMASI — Beylerbeyinde, Taş ocaklanndadır. Beybostanı Sokağından gidilir. Bu sokağın nihayetinde sağ tarafta bahçıvan Salih Eraksunun bahçesi arkasındaki tepededir. Bir meşe ağacının ve kayanın yanında yerin altından gelen bir sudur. Ön cephesi kabataştan olup suyu bir taş oluktan akar. Mum yakmak için bir höcre vardır. Panayırı yapılamayıp ziyaret edilen ve civarı halkı tarafından suyundan faydalanılan bir ayazmadır.



Hakkı Göktürk

AYİOS ANDONİOS AYAZMASI — Ba-

latta Kamış Sokağında Surp Roşdagabet Er-

meni Katolik Kilisesindedir, mabedin altında, iki basamaklı taş merdiven ile inilir, üstü, tonos kemerle örtülü bir höcrede ağzı demir bilezikli bir kuyudur. Bu ermeni kilisesinin yerinde vaktiyle Ayios İstrati adına takdis edilmiş bir rum kilisesi var iken bilâhare ermenilere verilmiştir, ayazmanın demir kapusunda 1727 tarihini taşıyan rumca bir kitabe vardır.



Hakkı Göktürk

AYİOS ANDONİOS AYAZMASI — Ga-latada Ayios Nikolaos kilisesinin içinde, kilisenin narteksinden birkaç basamak taş merdivenle inilir, tonos örtülü bir höcrecikten ibaret olup kayda değer .bir hususiyeti yoktur. Günü 17 İkincikânundur.

AYİOS ATANASİOS AYAZMASI — Kurtuluşda Omuzdaş Sokağında ayni ismi taşıyan Rum kilisesinin altındadır. Bir duvar içine yerleştirilmiş dört köşe mermerden bir havuza akmakta olan suyun kaynağı binadan oldukça uzukta bulunan bir tepededir; tavanı ve duvarları renkli ve altın yaldızlı nakışlarla bezenmiş olup bir tanede tabiî büyüklükte Ayios Atanasios ikonu vardır.

Hakkı Göktürk

AYİOS ATANASİOS RUM ORTODOKS KİLİSESİ — Kurtuluş tramvay durak yerinde Okmeydanma giderken Omuzdaş Soka-ğmdadır; etrafı duvar ile çevrilmiş bir avlu içindedi. Salip plânlı, ortası kubbeli, kolları kiremit döşeli çatı ile örtülmüş bir kagir yapıdır. Kurtuluşda Ayios Dimitrios mütevelli heyetinin temin ettiği iane ile 1855 de inşa edilmiş, 189B de tecdiden tamir edilmiştir. Zemini mermer döşeli kagir kadınlar mahfili dört mermer sütun üzerine oturtulmuştur, kadınlar malı filine nartekse ahşap merdivenle çıkılır, tkonostasion, despot kürsüsü ve vaiz kürsüsü ahşap olup bilhassa vaiz kürsüsü al tın yaldızlı kabartma nakışları ile bir sanat eseridir. Müteaddit ikonlar, şamdanlar, kandiller ile tezyin edilmiş olan bu kilisenin dört köşesinde dört kagir çan kulesi vardır, fakat ancak birinde bir tek çanı bulunmaktadır, onun da Rusya dan gönderildiği söyleniyor (1947).

Bibi. : O. Tolga ve H. Göktürk, Gezi Notu.

AYİOS DİMİTRİOS

1562 —



İSffANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

1563 —



AYİOS DİMİTRİOS


AYİOS DİMİTRİOS AYAZMASI — Ku-

ruçeşmede Kırbaç Sokağında, aynı adı taşıyan kilisenin yanındadır. Genişçe bir methalden geçilerek iki basamakla çıkılır sekiz metre uzunlukta, 3,5-4 metre genişlikte küçük bir ibadet mahalline girilir. Sol tarafta dört mermer sütunlu bir örtü altında üç musluklu mermer kaplı geniş bir su hazinesi bulunmaktadır. Hazinenin içinde nihayette Ayios Dimitriosun mermer üzerinde at üstüne bir ikonu olduğu söylenir. Ayna taşında Bizans zamanına ait olduğu söylenilen azizin tam boyda yağlı boya ve gümüşlü bir ikonu vardır. Asıl Ayazma mahalline buradan geçilir. ki, suyun bulunduğu yer kırk metre uzunlukta 1,20 metre genişlikte kısmen basamaklı kısmen ince tuğladan yapılmış tönos bir mağaradır. Nihayeti kayalık olup bir metre kadar genişlikte ve uzunlukta ve bir metreye yakın derinlikte kayalık bir çukura biriken



Kurtuîuşda Ayios Atanasios Kilisesi (Resim: Hâşim)

bir su mevcuttur. Suyu kayalık arasından gelmektedir. Ön tarafına bir musluk yapılmıştır. İbadet mahallinde bulunan hazneye su buradan demir boru ile getirilmektedir. Bu kısmın duvarında Bizans zamanına ait kaim çiviler, halkalar ve Ayios Dimitriosun mermer üzerine kabartma at üstünde bir ikonu, yanı başında bulunan küçük bir höcre içinde yatmış vaziyette küçük şekilde insan kabartması, kanalın başında sağ duvarda mermer üzerine kabartma Ayios Dimitrios'un at üstünde bir ikonu vardır. Sağ duvarın ortalarında alt kısmında meme şeklinde kabartmalar bulunmaktadır ki, kadınların meme ve süt hastalıklarına iyi gelirmiş. Ayazmaya gelen kadınlar rahip tarafından taziz edilir ve bu memeleri üç defa öperler. Duvarlarında küçük delikler vardır. Pis suların akmasına mahsus sol duvar boyunca bir oluk bulunmaktadır. İbâdet mahallinde sade ve basit bir

ikonosatsion olup duvarlarında yağlı boya ikonlar asıldır ki, bu kısmı Ayios Nestoriosa ithaf olunmuştur. Ayin günü 27 Ekimdedir. Sol tarafta bulunan hazne ile mağara Ayios Dimitrios ayazmasıdır. Elektrikle tenvir edilmiştir. İstanbulun en büyük ayazmalarından biridir. Panayırı 26 Ekimde yapılır.

Hakkı Göktürk

AYİOS DİMİTRİOS AYAZMASI —

Kumkapıda Telli odalar Soöağmda; 9 numaralı evin içinde, yer altındadır. Üç taş basamaklı merdivenle inilir küçük bir tonozdur. İçerisinde dört köşe bir kuyu bulunmaktadır. Methale dokuz taş basamaklı mukavves merdivenle inilir, ziyaret edilen ayazmalrdandır.



Hakkı Göktürk

AYİOS DİMİTRİOS AYAZMASI — Çen-gelköyünde Çengelköy Caddesindedir, vapur iskelesinden yüründüğüne göre sol kolda bulunan dört dükkân harabesinin arkasındadır. 1947 de, kısa bir zaman içinde yok olmağa mahkûm bir harabe halinde idi.

Hakkı Göktürk

Çengelköyünde Ayios Dimitrios Ayazması (Resim: Hâşim)

AYİOS DİMİTRİOS RUM ORTODOKS

KİLİSESİ — Edirnekapı civarında, Sarmaşık Mahallesinde, Löküncüler Sokağındadır. Duvarla çevrilmiş bir bahçe içinde, küçük, kagir, narteksi ahşap, dört duvar üzerine kiremit örtülü bir çatıdan ibaret, gemi stilinde, yani tavanın orta kısmı on iki ahşap sütun üzerine atılmış ahşap tonoslu bir kilisedir.

1780 (?) de inşa edilmiş olup bir yangın da harap olduktan sonra bugünkü bina 1834 de yapılmıştır. Demir çubuklardan yapılmış olan çan kulesi sekiz metre kadar yükseklikte olup çanı 1905 de İstanbulda dökülmüştür. Zemini mermer döşeli olup tezyinat bakımından da fakir denilebilecek bir kilisedir. Üç avizesi, bir miktar billur kandili, pirinç şamdanı vardır. Bu arada ahşap ikonostasionun-da gümüşlü Ayios Dimitrios ikonu, Karaca isminde bir zatın hediyesi 1935 tarihli pr Genç Ayios Pendeleimon ikonu, gümüşlü ve 1793 tarihini taşıyan bir Ayios Haralam-bos ikonu, Yçnibahçe bahçivanlar loncası tarafından hediye edilmiş 1817 tarihli bir büyük pirinç mandallia (kumlu şamdan) bilhassa zikredilmeğe değer.

Bibi.: REK ve Muzaffer Esen, Gezi notu; O. Tolga not.



AYİOS DİMİTRİOS RUM ORTODOKS

KİLİSESİ — Balatta, Kırkanbar Sokağındadır. Şekli müstatil üzerine inşa olunmuş kiremit örtülü kagir yapıdır. İlk kilise 1597 senesinde inşa edilmiş; 1597 den 1601 e kadar patrikhane kilisesi olarak kalmış, yıkılmış, 1835 de patrik Kostantin zamanında yeniden inşa edilmiştir. Ahşap olan tonoz tavan kemerli, kaide ve başlıkları oymalı on iki ahşap sütuna istinad eder. Ortasında melekler arasında Hazreti İsanm bir tasviri, kemer zaviyelerinde on iki azizin tasviri vardır. Zemini mermer döşelidir. Kadınlar mahfili ahşap olup iki ahşap sütuna dayanır; kilisenin içine bakan ön korkuluğu, mevzuu in-cilden alınmış resimlerle müzeyyendir. İko-nostostasion ahşap olup kabartmalarla bezenmiştir. Vaiz yeri ve despot kürsüsü ahşaptır. Sağ duvarda üç mermer basamaklı önü demir parmaklık içine alınmış, iki sütunlu, kabartma, oyma nakışlı, altın yaldızlı çerçeve içinde Meryem ananın gümüşlü bir ikonu vardır.

Sol duvarda da mermerden kaide üze-

AYİOS DİMİTRİOS

1564 —


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

— 1565 —

AYİOS EFTİMİOS





yun tercümanlarından Stavraki Aristaki'nin •kemikleri defnedilmiştir. Bu kısmın zemini .üzerine büyük bir halı örtülmüştür. Nartek-sin zemini üzerinde bulunan kabirlere de Marmara Metropolidi ve Rum Üniversitesi müdürü Sânuü'in (1835) kemikleri, Sisam adasının beyi Kostaki Fotyadis'in kayın val-desinin (1886) kemikleri, Boğdan beyi Loga-dos'ün (1830) kemikleri, Divanı Hümayun tercümanı Nikolakinin karısı Sofiya Aristakinin (1863) •kemikleri, Nikolaki Aristakinin kızı Ralu İkıyadu ile (1844 -1891) kocası sultan hekimlerinden ve Patrikhane kapı kâhyalarından Yuanis İkiyadu'nun (1829 -1881) kemikleri bir arada defnedilmiştir. Vasiîâki Mistakidis'in bu kilise hakkında verdiği izahata göre: '"Kilisenin âyin günü olan' büyük cuma gecesinde -kilisenin cemaati ellerinde mumlarla mâbedden çıkarlarken .ve mezarlığa giderlerken Beylerbeyi sarayından Üçüncü Selimin nazarı dikkatini celbeder; bu ışıkların ne olduğunu soruşturur, etrafındakiler bunun ramların gece âyin yaptıklarını ve bu âyin esnasında zatı şahanenin sağlıklarına dua ettiklerini söyliyerek ve kiliselerinin pek harab eolduğundan tamirine izin buyurmala-
rinde oyma başlıklı çerçeve içinde yağlı boya bir Evangelimos tasviri vardır

Narteks ahşap; Kilisenin çanı avluda bir


ağaç üzerine asılmıştır. Birinci Cihan Har
binde ciheti askeriyece işgal edilen bu kili
se İkinci Cihan Harbi esnasında birçok cami
ler ve mescitler gibi işgal edilmiş, 1946 da
tahliye edilmiş, biraz tamir gördükten sonra
1947 senesi Ekim ayında ibadete yeniden açıl
mıştır. Hakkı Göktürk

AYİOS DİMİTRİOS RUM ORTODOKS


KİLİSESİ — Büyükadada, Alaçam Sokağm-
dadır. Mustatil şekil üzerine inşa edilen bina
kiremit örtülü kagir bir yapıdır. 1856 sene
sinde Fistiki Kalfa adında bir mimar tarafın
dan inşa edilmiştir. Zemini mermer, kadın
lar mahfili ve ikonostasion kagirdir. Vaiz ye
ri ve despot kürsüsü ahşaptır. Sağ duvarda
sekiz sütunlu, kabartma nakışlı bir usta elin
den çıkmış büyük bir çerçeve içinde on iki
havari tasviri vardır. Vaiz yerinin yanında
kabartma nakışlı bir çerçeve içinde Hazreti
Meryem'in gümüşlü bir ikonu, sağ tarafta
ikinci sütunun yanında büyük bir çerçeve
içinde Ayios Ni-kolaos'un keza gümüşlü bir
ikonu vardır. Tavanına on iki havari arasın
da Hazreti İsa'nın tasviri tersim olunmuştur.
Alt pencerelerin üstleri, çerçeveler içinde
mevzuları incileden alınmış tablolarla tezyin
edilmiştir. Çan kulesi, yanındaki mektebin
avlusundadır. Hakkı Göktürk

Yüklə 4,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   48   49   50   51   52   53   54   55   ...   75




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin