İstanbul ansiklopediSİ Büyükada Camii (Resim: Kemal Zeren)



Yüklə 4,97 Mb.
səhifə7/75
tarix07.01.2019
ölçüsü4,97 Mb.
#91759
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   75

Sermed Muhtar Alııs

ATANIR

— 1196 —


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

1197

ATA TARİHÎ




ATANIK — îkinci Abdülhamid devrinde, Kuyumcu çarşısının en namlı kuyumcularından biriydi. Ufak tefecik, cılız, kır bıyıklı bir adamdı. İstanbul hanımlarınca iki lâkabı vardı: «Bücür» ve «Ölmez». 1894 bü-yü-k zelzelesinde, çarşıdan dışarı kaçarken, yıkılan duvarların altında kalmış; mucize kabilinden kurtulmuş.

Kuyumcu çarşısındaki ve bitişik hanlar-daki kuyumcu Şahbazyan, Çübukcuyan, Ne-şastaciyan, Tolayan gibi geniş dükkânı, müşterileri oturtacak kadife kaplı kanapeleri koltukları, vitrinli masaları, koca koca kasaları yok. Dapdaracı-k, üç dört kişi ancak sığacak küçük bir dükkân; içinde, üstüne eski bir halı parçası serilir, tahta kerevet. Öndeki, kapıdaki camlar kirden, toz topraktan buzlu cam halini almış.

Gel gelelim, gaz sandığı kadar, külüstür kasasını açsın, neler yok neler: Badem kadar, fındık kadar, on on beş kıratlık pırlantalar; damla yakutlar, gök yakutlar, zümrütler...

Sultan efendilerin baş haremğaları; bütün vükelâ, vüzerâ, küberâ familyaları hep ona başvurmada; zira en şahane, en nadide mücevherler onda. Hem, ötekilerde bulunanlardan daha üstün, hem de fiyatça ehven.

Yağlı kuyruk müşterilerine karşı pek ikramcıydı, şakacı ve lâtifeci idi de Böyle-lerden biri gözükür gözükmez:

— Gülü seven dikenine katlanır.. Şu benim kıyak sedirime yerleş efendiciğtm! dedikten sonra yazsa, yakınındaki sucudan buzlu sular, limonatalar, şerbetler; çarşının Nu-ruosmaniye kapısındaki mahallebici Bursalı Ahmed Ağadan dondurmalar getirtir,. kışsa kahveler, çaylar, tavukgöğüsler, keşkülü fi-karalar taşırdı.

Gelenler dükkânın içini kalabalık görünce-«Biraz dolaşalım da yine uğrarız» deyip çekilirler, başka.yere gitmezlerdi. Tanıdığı, orta halli hâtûnlar, şayed o hafta düğüne mü güne dâvatlilerse ondan elmas kaldırırlardı; yani yüz yazısı perşembe günü, ertesi paça günü, o elması iğretiden takacaklar; görenler kendilerinin sanacak; cumartesi götürecek kuyumcuya teslim edecekler. Kuyumcu çarşısında böyle elmas kaldıracaklardan kefil is-mek, üç beş mecidiye kira almak âdetti. Ata-nik, emin bildiği kadınlardan kefil istemez,

hattâ ekseriya kira bile almazdı. Paralı, tıkır tıkır liraları sayarak boroş, bilezik, küpe alacak yabancı müşterilere, keyfi yerinde değilse, hiç istifini bozmayıp:

— Beğeneceğin gibisi bende yok hanım
cığım, başka yerlere bak! yollu baştan savıcı
bir cevap verirdi.

Küçük dükkânı arada bir kapalı durur, kepengi inik görenler derhal anlarlardı:

— Mutlaka Sultanlardan biri çağırdı da
oraya gitti. Yarın gelelim! Yani, sahtiyan
çantasını eline alıp Ortaköy, Defterdarbur-
nu, Divanyolu, Mercandaki saraylara gider,
elmasları satıp torba dolusu liraları cebine
koyup dönerdi.

Sermed Muhtar Alus

ATASEVEN' (Vicdani) — Lise kimya muallimlerinden, 1959 da Vefa Lisesinde bulunuyordu; arkadaşları arasında ciddiyeti, vefakârlığı, dürüstisi ile ve örnek bir aile reisi olarak tanınmıştır. Talebelerine karşı şefkat alâkası çok kuvvetlidir, rahlei tedrisinde yıllarca evvel oturmuş çocuklar, bir gün herhangi bir darlık ve sıkıntı içinde kalır ve Vicdani Ataseven bundan haberdar olursa, kendi . işini ve gücünü bırakarak eski talebelerinin dertlerine derman aramağa koşmakta asla tereddüt etmez; bu halleriyle aşağıdaki ter-cümei hal satırları karşılaştırılırsa, Vicdani Ataseven'in çocukluk günlerinin acı hâtıralarını asla unutmamak asaletine sahip olduğu görülür.

1901 de Çatalcada doğdu, babası Zapüye çavuşluğundan tekaüt olmuş Ali Çavuştur. İlk tahsilini bu kasabanın İptidai ve Rüşdi mekteplerinde gördü. Balkan Harbi hicretinde on bir yaşlarında idi, o felâket içinde birbiri arkasından hem anasını hem babasını kaybetti; Unkapam civarında Seyyid Buharı tekkesinde-kf muhacirler arasında bulunurken üvey ağa-beyisini buldu ve ona sığındı, onunla beraber Kasımpaşada Kulaksıza gitti ve bir müddet Kulaksız mahalle mektebindeki hocaya kalfalık etti; bu tesadüftür ki, küçük Vicdani'ye ilk mürebbilik ve muallimlik aşkını aşıladı. Mahallenin ileri gelenleri çocuğun zekâ ve gayretiyle alâkadar oldu, kendisini Bahriye has-tahanesi civarındaki Numune mektebine kaydettirdiler; kısa bir zaman sonra bu mektebin başmuallimiain nazarı dikkatini çekti, leylî mekteplerden birine yerleştirilmesi düşünül-

dü; fakat ö sırada Balkan harbi sona erdiğinden ağabeyisi ile beraber Büyükçekmece-ye dönmeğe mecbur oldu; bu üvey ağabey, kardeşinin bir an evvel bir iş sahibi olarak hayata atılmasını düşündüğünden, Vicdani' nin okuma iştiyakına ehemmiyet vermiyerek onu bir kahvecinin yanma çırak olarak yerleştirdi; çocuk, bir müddet, uykusunu kitaplarına feda ederek çalıştı. Düyunu Umumi-yede bir memur olan bu ağabey, Büyükçek-meceden Çatalcaya tayin edilince, o -da doğduğu kasabaya döndü; İstanbulun eski Şehremini Haydar Bey merhum, o şuralarda Çatalca mutasarrıfı bulunuyordu, hemşehrileri tarafından tahsilini terk etmemesi için teşvik edilen Vicdani'nin bir müracaatini büyük adam, onu Kastamonu Sultanisine leylî meccani olarak kaydettirmeğe muvaffak oldu.

/

Millî Mücadele başladığında Vicdanî Ata-seven, on iki senelik Sultaniyi Kastamou-da birincilik ile bitirmiş bulunuyordu; şöhreti Anadoluya yayılmış olan Demirci Efenin yanında gönüllü olarak* çalışması için Mustafa Kemal Paşaya bir mektupla müracaat etti. Şu zarif cevabı aldı: «Sizin için cehil ile mücadele efdaldır.» Bunun üzerine, muallimlerinin kefaletiyle «Amali milliye hilâfına hareketlerde bulunmıyacağına» bir senet vererek yüksek tahsilini tamamlamak üzere İstanbula geldi. Fakat Büyükşehirde Darülfünun tahsiline devam imkânını bulamadı, Çatalcaya giderek Mektebi Sultanide bir riyaziye muallimliği buldu, kısa bir zaman sonra bu mektep de lâğvedilince açıkta kaldı; uzunca sayılabilecek sıkıntılı günlerden sonra nihayet Maarif Vekili Necati Beyin bir emri ile Dariilnıuailimini Âliyeye kaydedildi; ve bu suretle meslek hayatına sağlam bir adım ile atılmış oldu. Türkiye maarif ailesinde kıymetli bir idareci olarak da temayüz etti, müdür muavinliklerinde, Muallim Mektebi ve lise müdürlüklerinde bulundu, İkinci Cihan harbinin ilk yıllarında, Balıkesir Lisesi müdürlüğünden Vefa Lisesi kimya muallimliği ile İstanbula geldi.



ATA TARİHÎ — «Enderun Tarihi» adı ile de anılır, İstanbul sarayının Enderun teşkilâtı ve hayatı ile Enderunu Hümâyundan yetişme devlet adamlarının ve şairlerin hal tercümelerinden bahseden beş cildlik bü-

yük bir eser olup matbudur; müellifi Tay-yarzâde Ahmed Ata Beydir (B.: Atabey, Tay-yarzâde Ahmed).

1874-1876 (H. 1291-1293) yılları arasında İstanbulda Şeyh Yahya Efendi ve Basiret matbaalarında basılmış olan «Tarihi Ata» nm orijinal kısmı, müellifin müşahede ve hâtı-ralariyle babasından naklen yazdığı sahife-lerdir ki bunlfrın büyük bir kısmı, İstanbul tarihi bakımından kıymetlidir.

Birinci cild (316 sahife):

Eserin en mühim cildidir, başlıca bahisler şunlardır: Fatih Sultan Mehmed tarafından İstanbulda eski ve yeni sarayların tesisi — İkinci Bayazıt tarafından Galatasarayımn tesisi— Mısırın fethi ve Emanatı cplîlenin İstanbula nakli ve Has odanın tesisi - Yavuz Selim, Kanunî Süleyman ve İkinci Selim zamanında Enderun nizam ve teşkilâtında ve kıyafetinde yapılan değişiklikler — Bir çocuğun veya gencin saraya alınması usul ve nizamı — Saraya yeni alman Ağalara eskilerin tenbihatı ve lalalar, yenilerin lalalara hizmetleri, Enderunde tahsil ve terbiye — Koğuş zabitleri, gedikliler, hizmetliler, koğuşların nizamları, Enderunlularm tenezzühleri, dinî terbiye — Hazine, Kilâr ve Seferli koğuşları — İlim tahsil etmek, hattatlık, hafızlık — Koğuş hayatı — Darüssaade Ağalığı — Çorlulu Ali Paşanın silâhdarlığı zamanında yapılan Enderun nizamatı — Hazine, Kilâr ve Seferli koğuşlarında ocak yolu ile verilen memuriyetler — Bu üç koğuşta, ocak yolu ile olmayıp istidat erbabına verilen memuriyetler ve sair hizmetler — Koğuşlarda kıdemler — Sermahfillik, Başçavuşluk ve Dilsizlik hizmet ve vazifeleri — Hazinei Hümâyun Başkolluk-culuğu, Çantacı, Nöbetçibaşı ve Kaftancı — Hazinei Hümâyun yazıcıları — Kiler Başkol-lukçusu, Nöbetçibaşı, Şerbetçi, Sırkâtibi yamağı — Cüceler — Üç koğuş ağalarının maaş ve vazifeleri — Aşağı koğuşlardan has odaya nakle istihkak kesbetme, nakil ve çıraklık usulü — Has odanı usul ve hizmetleri — Başlala-lık — Sarıkçı, kaftancı, kahveci ve berberba-şılar — Tırnakcılık ve hizmetleri — Hazine kethüdlığı — Sır kâtipliği — Rikâbı hümâyun başçuhadarı — Peşkir, anahtar ve tülbent ağaları, rikâbdar 've çuhadar ağalar ve hizmetleri — Silâhdar Ağa — Huzur dersleri nizamı — Bırkai saadeti merasimi — Ramazanın on besinde sarayda Yeniçerilere bakla-

ATA TARİHİ

1198 —

istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

1199 —

ATATÜRK


va dağıtılması — Kadir gecesinde Padişahın Ayasofyaya gitmesi — Arife merasimi — Bayram merasimi ve teşrifatı ve bayram alayı — Mevlûdu şerif kıraati merasimi — Sürrei hü-iflüyun eminliği, merasim ve teşrifatı — Velâdet donanması ve beşik alayı — Hazinei hümâyun kethüdalığı, başçuhadaıiık ve si-lâhdarlığın tebeddül ve nizamları — Cüluslarla hazinei hümâyunun muayene nizamı — Darüssaade ağalarının usul ve nizam ve kanunları — Nöbet -kalfalarının hizmetleri, or-tancalıkla haslığa yükselme — Darüssaade ağalarının koğuş tertipleri, terbiye ve nizam lan — Kızlar ağasının tebdili nizamı — Ulufe çıktığında elçi mülakatı nizamı ve giydirilen hil'atlar, Sadrâzama kürk gönderme teşrifatı — Sefirlerin nâme takdimi, sefirlere cevapnâme teslimi teşrifatı — İmame ve elbise usulü — Saraydan tefeyyüz edip saray koğuşlarına vakıflar bırakanlar — Saray ıstılahları — Establı âmire takımı, özengi ağaları, sarayı hümayun kapıları ve memurlara, tamirat anbarı takımı — Zülüflü baltacılar ocağı — Haseki ocağı — Kozbekçi ocağı — Has fırın ve harei fırın ocağı — Kuşhane, helvahane, aşağı mutbak — Sofa ocağı — Odun anbarı takımı — Kapıcı ocağı — Bostancıbaşı bostancılar ve bostancı ocakları — Eski saray baltacılar ocağı — Ye-dekçi ocağı — Saraçhane ocağı — Kayıkhane ve sandalcı ocakları — Solaklar, peykler, sakalar — Saya ve terziler kârhonesi ocakları — Yenisaraym iç ve dış kapıları — Yeni sarayın maruf daireleri ve kasrı hümâyunlar.

Erinci cild (227 sahife):

Eenderunu hümâyundan yetişmiş sadrâzamların hal tercümeleri: Mahmud Paşa, Gedik Ahmed Paşa, Davud Paşa, Hersekzâde Ahmed Paşa, Hadım Ali Paşa, Koca Mustafa Paşa, Hadım Sinan Paşa, Maktul İbrahim Paşa, Ayaş Paşa, Lûtfi Paşa, Tavaşi Süleyman Paşa, Rüstem Paşa, Kara Ahmed Paşa, Semiz Ali Paşa, Sokollu Mehmed Paşa, Ar-navud Ahmed Paşa, Tavaşi Sinan Paşa, Siya-vus Pasa, Mesih Mehmed Paşa, Ferhad Paşa, Lala Mehmed Paşa, Damad İbrahim Paşa, Cağalazade Sinan Paşa, Tavaşi Hasan Paşa, Cerrah Mehmed Paşa, Yavuz Ali Paşa, Lala Mehmed Paşa, Öküz Mehmed Paşa, Kayserili Halil Paşa, Dilâver Paşa, Davud Paşa, Lef-keli Mustafa Paşa, Gürcü Mehmed Paşa, Ke-

mankeş Kara Ali Paşa, Çerkeş Mehmed Paşa, Hafız Ahmed Paşa, Hüsrev Paşa, Sultan-zade Mehmed Paşa, Melek Ahmed Paşa, Si-yavuş Paşa, Tarhuncu Ahmed Paşa, İbşir Mustafa Paşa, Malatyalı Süleyman Paşa, Köprülü Mehmed Paşa, Nişancı İsmail Paşa, Bı-yıklı Mustafa Paşa, Kavanoz Ahmed Paşa, Morali Hüseyin Paşa, Çorlulu Ali Paşa, Abaza Süleyman Paşa, Şehid Ali Paşa, Siliâhdar Mehmed Paşa, Seyid Mehmed Paşa, Şehri Ali Paşa, Hamza Paşa, Damad Mehmed Paşa, Seyyid Mehmed Paşa, Silâhdar Ali Paşa, Hüsrev Mehmed Paşa, Kıbrıslı Mehmed Emin Paşa.

Sarayın dış ocaklarından yetişmiş olan sadrâzamların hal tercümeleri: Baltacı Yemişçi Hasan Paşa, Sofalı Kuyucu Murad Paşa, Bostancıbaşı Derviş Paşa, Baltacı Nasuh Paşa, Bostancıbaşı Hasan Paşa, Haseki Dilâver Paşa, Bostancıbaşı Recep Paşa, Teberdar xTabanıyassı Mehmed Paşa, Helvahaneli Süleyman Paşa, Baltacı Kalaylı Koz Ahmed Paşa, Teberdar Mehmed Paşa, Bostancıbaşı Halil Paşa, Teberdar Nevşehirli Damad İbrahim Paşa, Kozbekçi Pandol Osman Paşa, Bostancıbaşı Moldovanlı Ali Paşa, Teberdar İzzet Mehmed Paşa, Bostancıbaşı Abdullah Paşa, Damad Mehmed Ali Paşa.

Enderunu hümâyundan yetişmiş Şeyhülislâmların hal tercümeleri: Mirza Mustafa Efendi, Çerkeş Halil Efendi, Yâsincizâde Ab-dülvehhab Efendi.

Enderunu hümâyundan yetişmiş kaptan-paşalarm hal tercümeleri (İsimleri yanında birer yıldız buluanlarm hal tercümeleri, sadrâzamlar cedvelindedir): «Mahmud Paşa, *So-kollu Mehmed Paşa, Küçük Piyale Paşa, *Ca-ğalzâde Sinan Paşa, *Hafız Ahmed Paşa, *Öküz Mehmed Paşa, *Davud Paşaİ Canbu-ladzade Mustafa Paşa, Silâhdar Mustafa Paşa, *siyavuş Paşa, Silâhdar Yusuf Paşa, Bıyıklı Mustafa Paşa, Kenan Paşa, Silâhdar Küçüksipahi Mustafa Paşa, Musahib Mustafa Paşa, Köle Süleyman Paşa, Silâhdar Bekir Paşa, Küçük Hüseyin Paşa, Bursalı Mehmed Sâid Paşa, Kilerli Süleyman Rafet Paşa, *Kıb-rıslı Mehmed Emin Paşa.

. Sarayın dış ocaklarından yetişmiş olan Kaptanpaşaların hal tercümeleri: *Derviş Mehmed Paşa, *Recep Paşa, Bostancıbaşı Cafer Paşa, Zülüflü Baltacı Deli Hüseyin Paşa, Voynuk Ahmed Paşa, *Kalaylı Koz Ah-

med Paşa, *Teberdar Mehmed Paşa, Hacı Mehmed Paşa, *Bostancıbaşı İsmail Paşa, Hacı Mehmed Paşa, *Bostaneıbaşı Abdullah Paşa, Firari Ahmed Paşa, *Mehmed Ali Paşa.

Müellifin muasırlarından Tophane Müşîri Fethi. Ahmed Paşanın, devrin vüzerasmdan Mehmed Sadık Rifat Paşanın, Silâhdar Süleyman Paşanın, Mehmed Tayyar Paşanın ve Servili Selim Paşanın hal tercümeleri.

Üçüncü cild (329 sahife):

Müellifin muasırlarından Sırkâtibi Mustafa Nuri Paşanın, Serasker Mehmed Raşid Paşanın, Müşir Abdülhalim Paşanın, Vezir Ali Riza Paşanın, Zaptiye Nazırı Çerkeş Abdi Paşanın, Vüzeradan Osmanağazâde Mehmed Paşanın, Müşir Hacı Mehmed Muammer Paşanın haltercümeleri — Tercümei halleri elde edilemiyen Müşirlerden bazılarının isimleri — Nakibüleşraf Mustafa İzzet Efendinin, İmamı evvel Kırımlı Hafız Ahmed Kâmil Efedinin, İmamı evvel Abdülkerim Efendinin, Reisülküttab Küçük Hasan Beyin, Reisülküttab Üçanbarlı Mehmed Emin Efenr dinin, Reisülküttab Mehmed Arif Efendinin, Defterdar Ali Raik Efejıdinin ve müverrih Naimanın hal tercümeleri — Müellifin babası Mehmed Tayyar Efendinin hal tercümesi — Vak'a Selimiye ve bu vak'aya sebep olanların isimleri, 'Üçüncü Selimin bali'i, Topal Şeyhülislâm ve avenesi, Aygır İmam fıkrası — Dördüncü Mustafanın cülusu, Üçüncü Selim ricalinin imhası, eşkıyanın taltifleri — Üçüncü Selimin manzum hasbi-hali ve müellifin babası Tayyar Ağaya dair bir fırkra — Ordunun Alemdar Paşa ile îs-tanbula dönüşü — Üçüncü Selimin şehadeti ve İkinci Mahmudun cülusu — Cülus tarihleri

— Alemdar Mustafa Paşa sadâreti ve manzum
tarihler — Sultan Selim kaatillerinin idamı

— Valide Sultanın Eskisaraydan Yenisaraya


nakli alayı — İzzet Mollanın ve Aynînin Se-
lim-i Sâlis mersiyeleri — Üçüncü Selim hay
ratı ve bu hayrata dair manzum tarihler —
Ayintablı Âsim Efendinin tarihindeki hatâ
lar — Müellifin babası Tayyar Ağanın Ende-
runden çıraklığı, Bazı memuriyetleri ve Bur-
saya sürgün gönderilmesi vak'ası — Müellifin
kendi tercümei hali — Asâkiri Mansurei Mu-
hammediye — Enderunu hümâyun mızıkası —
İkinci Mahmudun Rami kışlasında ikameti —
Solaklar, peykler ve hasekiler yerine rikâbı

hümâyun için muntazam hademe tertibi — İkinci Mahmudun Tarabya sarayında ikameti — İzzet Mollanın lâyihası ve sürgüne gönderilmesi — Enderunu hümayun nizamlarında büyük değişiklik — Müellifin saraydan ayrılması ve Dârişûrâyi Askeri kâtipliği — Müellifin bazı memuriyetleri — İkinci Mahmudun ölümü ile Abdülmecidin cülusu — İkinci Mahmudun hal tercümesi — Şehzâde-başında Möktebi Tıbbiyenin tesisi — İkinci Mahmudun hayratı, tesisatı ve bunlara dair manzum tarihler — Babı fetva — Baruthaneler — Su kemerleri — Meşhur Musahib Said Efendiye dair bazı fıkralar — İkinci Mahmuda dair bazı fıkralar — Abdülmecidin cülusu münasebetiyle bazı fıkralar — Mustafa Reşid Paşanın Gülhaîıede Hattı Hümâyunu kıraati — Müteferrik fıkralar — Müellifin Girid valisi Mustafa Naili Paşaya divan kâtibi tayini, Girid isyanı — Müellifin Rumeli ordusu müsteşarlığı, bu münasebetle bazı fıkralar — Müellifin Cebelilübnan kaymakamlığı — Müellifin Cezayiri Bahri Sefid mutasarrıflığı, Filibe mutasarrıflığı — Diğer son memuriyetleri — İzzet Molla lâyihası, Akif Paşa reddiyesi, müellifin Vasfi Efendi ile bu hususa dair kalem münakaşası — Dâri şûrayi askerî nizamnamesi — Bazı tahrirat ve mektup suretleri.

Ata tarihinin orijinal bir kıymet taşıi-yan kısımlarından biri de üçüncü cilddir.

Dördüncü cild (322 sahife):

Osmanlı padişahlarının, şehzadelerinin ve Enderunu hümâyundan yetişmiş şâirlerin seçilmiş şiirleri.

Beşinci cild (432 sahife):

Osmanlı padişahlarının isimlerine göre Türkiye tarihi hülâsası, dördüncü cilde ek olarak toplanmış manzum ve mensur parçalar..

Ata tarihinin kaç nüsha olarak basıldığı bilinmiyor. Babıâli ve Bayazıd kitapçılarında nadiren rastlanan eserlerden idi; bir takınıl, 90 -100 lira arasında satılmakta idi.

ATATÜRK — Millî Mücadele yıllarının, şanlı hâtıraları içerisinde Gazi Mustafa Kemal Paşa, 1918 mütarekesinin açtığı felâket ve izmihlali çiğniyerek Türkiyenin ve bu arada Türk İstanbulun halaskarı, Türkiye Cumhuriyetinin banisi ve ilk Reisicumhuru, yirminci asır başının beynelmilel en büyük

ATATÜRK

1200 —

istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

1201 —

ATATÜRK




şöhreti, Türkiye Mareşali, Büyük Nutkiyle Cihan tarihi ölçüsünde hatib; 1453 de Fatih Sultan Mehmed'in milletimize hediye ettiği ve asırlık Türk sanat ve irfanının velûd bir kaynağı olan İstanbulu, l Temmuz 1927 de İstanbul halkına hitaben söylemiş nukunda bu büyük adam tarif ve tavsif edebilm'iştir ki, nutkun İstanbula ait satırlariyle nutkun içinde bir sehli mümteni olan bu tarif aşağıya alınmıştır:

«Eki cihanın mültekasında, Türk vatanının ziyneti, Türk tarihinin serveti, Türk milletinin gözbebeği İstanbul, bütün vatandaşların kalbinde yeri olan bir şehirdir. Bu şehir, meş'um hâdiselerle muztarip bulunduğu zamanlar, bütün vatandaşların kalblerinde kaynayan yaralar açılmıştı. Kalbi yaralı olan-• lardan biri de bendim.

«Bugün görüyoruz ki geçirdiğimiz karanlık gecelerin meşinimden kalblerimizî mesar ile dolduran nurlu seherler doğdu.

«Sekiz sene evvel muztarip, ağlıyan İs-tanbuldan kalbim sızlıyarak çıktım. Teşyi edenim yoktu. Sekiz sene sonra 'kalbim müsterih olarak, gülen ve daha güzelleşen İstanbula geldim.

«İstanbulun bediî güzellikleri, İstanbul halkının samimî nüvazisleri içinde geçireceğim günlerin bende, yeniden unutulmaz hâtıralar bırakacağına, feyizli ilhamlar yaratacağına şüphem yoktur. Bunun için çok seviniyorum.»

Atatürk'ün mufassal hal tercümesi kabul etmelidir ki başlı başına bir eserdir; bu Ansiklopedide kısa bir hal tercümesi de büyük adamın sanma lâyık değildir. İstanbulun muhteşem dekoru içinde bize onun güzel yüzünü çizebilecek tam salahiyetli kalem aradık ve , hâs dostlarından Ruşen, Eşref Ünaydm'ı seçtik. Üstad bize böyle bir yazıyı vâdetti, fakat rahatsızlıkları engel oldu. Burada büyük şair ve edip Ahmed Hâşlm'in kaleminden çıkmış bir Atatürk Portresini nakletmekle iktifa ediyoruz:

«Yeni harflere dair ilk defa fikirlerimizi söylemek için Dolmabalıçe Sarayına çığırılan-lar içinde O'nu tâ yakından görmeğe gidenlerden biri de bendim.

«Heyecanım çoktu.

«Fotoğraf camına zerre kadar itimadım yoktur. Onun için fotoğrafın bulunmasiyle

portre ressamının vazifesi bitmiştir diyenlere hak vermek bence güçtür. Şekil ve madde, ziyanın akislerine göre andan ana değişir. Bu yüzden, hiçbir çehrenin, vasıfları muayyen, bir tek tecellisi yoktur. Fırça artisti resmini çizeceği çehre üzerinde, uzun zaman hayatın cezir ve meddini gözlemek ve onu bir çok değişmelerinde ya-kalamak suretiyle nihayet hakikî benliğin gizli hatlarını sezmeğe ve görmeye muvaffak olur. Foto'g-raf, dimağı tahlili ve terkip kudretine malik değildir. Onun için cam üzerinde gölgesi beliren şekle bir vesika kıymeti verilemez.

«Gördüğüm fotoğraflara göre, şişman, biraz yorgun, biraz hatları kalınlaşmış bir bedenle karşılaşacağımı sanırken, kapıdan bir ışık dalgası halinde giren toplu bir kuvvet ve hayat kaynağı ile birden gözlerim kamaştı; bebekleri en garip ve esrarlı madenlerden yapılma bir çift gözün, mavi, sarı, yeşil ışıklarla aydınlattığı asabî bir çehre... Yü& de, alında, ellerde bir sağlık ve bahar ren-gi... Düzgün taranmış eksiksiz, sarı genç saçlar... Bütün zemberekleri çelikten, ince, yumuşak, toplu, gerilmiş, taptaze bir uzviyet.

«Altıyüz senelik bir devri bir anda ihtiyarlatan adamın çehresi eski ilâhlarınki gibi, yıpranmış bir başın hiç bir izini taşımıyor. Alevden coşkun bir nehir halinde, eski tarihin bütün yıkıntılarını süpüren ve yeni bir cihanın oluşuna yol açan fikirler kaynağı o baş, bir yanardağ tepesi gibi, taşıdığı ateşe kayıtsız, mavi gök altında, sessiz ve müte-bessim duruyor».

İstanbulda geçii'dijği günlerin takvimini vermekle tarihî vazifesini yapmış olacaktır.

29 Mayıs 1453 den l Temmuz 1927 ye kadar İstanbulda hiç bir fâni Atatürk'e yapılan ilk istikbal ölçüsünde karşılanmamış ve Büyükşehrin temeli atıldığı, günden Atatürk' ün tabutu İstanbuldan ayrıldığı güne .kadar, hiç bir fâninin naşı aynı ölçüde uğurlanma-mıştır. Birincisi nes'e ve şetaret cuşu huru-şunun zirvesi, ikincisi ıstırabın ve matemin en beliğ ifadesi olmuştur. On Mr sene fasıla ile İstanbullular, bir büyük şehir halkının irfan seviyesi mahsulü aşk ve vefayı Türk tari-..hine altın kalemle yazdırmıştır. Bîr Temmuzun alkışları ve 10 Teşrinisaninin gözyaşları İstanbulun gönlündan kopmuş ve gönlünden dökülmüştür.

TAKViM

(Reşid Halid Gönç tarafından Cumhuriyet ve eski Milliyet Gazetelerinden derlenmiştir).



30 haziran 1927

Gazi'nin İstanbulu teşrif edecekleri ancak on gün evvelinden haber alınmış ve Büyükşefair hararetli bir istikbal merasimine hazırlanmıştır; başta Kolordu kumandanı Şükrü Naili Paşa, İstanbul valisi Süleyman Sami Bey ve Belediye Reisi Muhid din Bey bulunmak üzere vilâyet erkânı, mebuslar ve profesörlerden ve gazetecilerden mürekkep kalabalık bir istikbal heyeti Ankara vapuru ile İzmite gitmiştir. Vapurda Şehremini Muhiddin Bey, Vakit gazetesi muhabiri Cevad Fehmi (bu satırların yazıldığı (sırada Cumhuriyet Yazı isleri Müdürü) şu beyanatta bulunmuştur:

«İstanbulu kurtaran, Büyük Gaziyi izaz için lâ-yıkı veçhile istihzaratta bulunmak on günde mümkün olamazdı. İstanbul, halaskarına kargı ne yapsa azdır. Hiç görülmemiş şeyler yapmak isterdik. Zamanın azlığı bizi ancak bu netice ile iktifaya mecbur etti. On günde yapılan bu şeyler gönlümüzün istediği gibi olmadı, Mahaza netice de emsalinden yüksektir. İstanbulumuzda bulundukları müddetçe vazifemizin ifası için daha ne lazımsa yapmağa çalışacağız».

Ayni gün çıkan İstanbul gazetelerinde, Maarif Müdürlüğünün gayet iri puntolarla dizilmiş olarak su ilânı bulunmaktadır:

İlk mekteplere ilân

İstanbul Maarif Müdürlüğünden:

Sevgili ve muazzez Reisi Cumhurumuz Gazi Paşa Hazretlerinin İsatnbulu teşrifleri gününe müsadif l temmuz 927 cuma günü saat 11 den itibaren bilûmum mektepler talebesi zirde gösterilen meva-kide ahzi mevki ederek vatanın büyük halaskarını selâmlamak suretiyle vazifei istikbali ifa edeceklerdir:


  1. — Pendik, Kartal, Maltepe ve Bostancı, mek
    tepleri Bostancı sahilinde,

  2. — Göztepe ve Erenköy mektepleri Erenköy
    sahilinde,

8 — Kızıltoprak mektepleri Fenerbahçe sahilinde,

  1. — Kadıköy ve Haydarpaşa mektepleri Kadı
    köy dairei belediyesinden Mühürdar gazinosuna ka
    dar olan sahil boyunda,

  2. — Üsküdar mektepleri Şemsipaşadan Kuz
    guncuğa kadar,

  3. — Beylerbeyi mektepleri Beylerbeyi rıhtı
    mına,

  4. — Çengelköy mektepleri Çengelköy sahiline,

  5. — İstanbul mektepleri Sarayburnundan İti


    Yüklə 4,97 Mb.

    Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   75




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin