İSTANBUL
dı. Türbe de yeniden yapılıp 1179 da bitti. Ali
Bey azledilip Sârim İbrahim Bey bina emini
oldu. 1183 de Sârim İbrahim Bey vezâret ile
orduda sadırâzam maiyetine memur edilip
darbhâne emini İzzet Mehmed Bey bina emi
ni oldu. Yeni yapılan camiin içinde evvelce
yazılanlardan ziyâde kılınan şeylerden biri
mahfili hümâyun olub tamamen mermerden
yapılmışdır ve hâricinde Karadeniz tarafına
nazır iki oda yapılmışdır ve mahfile at ile çı
kılmak üzere yol yapılmışdır. Ve camiin için
de Akdeniz tarafı kapusu tarafında bir kuyu
kazılmıştır. İki tarafda fevkaanî birer mahfil
ve onların dışında da avlulara nazır iki mah
fil ve her birinin altında onbeşer aded abdest
muslukları ihdaa olunmuşdur. Ve evvelce kub
be iki fil ayağı ve iki somaki direk üzerinde
iken bu sefer kubbe dört fil ayağı üzerine ya
pılmışdır, iki somaki direkler camiin dışında
yer altına defnedilmişdir. Hareminin eskisine
nazaran hayli genişlediği bellidir..» (Muhte
rem yazarın Radikadan aynen aldığı bu met
ni de biz bugünkü dile çevirdik. İstanbul An
siklopedisi; R.E.K.) - ,
Üçüncü Mustafanm medhi ile muvaffakiyetini belirten bir kaç satırdan sonra da: «Kırk altı ay on gün tamamında 1185 senesi muharreminin aşûra günü ve nisanın onbeşinci cuma günü (M. 1771) salâti cuma ile ibtidâ olunmuşdur diyor.
Hadika müellifi eski binada mahfilin ah-gab olduğunu ve kubbenin iki fil ayağı ve iki direğe rnüstenid olduğunu ve kaldırılan sütunların gömüldüğünü bildiriyor. Yeni binada da zeminedek hedm edilerek kubbenin dört paye üzerine yapıldığını ve mahfillerin ilâvesini tâkib eden ibarede hareme vüs'ati azîme geldiğini beyan etmektedir. Musluklarına ve kuyusuna kadar zikretdiği camiin hududları ve türbelerin vaziyeti hakkında hiç bir kayıd olmaması dikkat edilecek bir noktadır. Ehemmiyetli bir cihet de türbeye receb 1180 de başlanıp 28 zilkaade 1180 de yani 4 ay 24 günde bitirilmiş olmasıdır.
Direklerin zemine gömüldüğü de doğrudur. 1949 senesinde avlu hafriyatı esnasında, cenub muslukları önünde ve zeminden- 2,5' metre aşağıda bu granit sütunları gördüm ve ölçdüm.
— 5545
ANSİKLOPEDİSİ
4. Vâsıf Târihi:
Vâsıf Tarihinin birinci cildinde 1179 senesi vak'aları arasında şunlar yazılıdır: «Büyük zelzele Zilhiccenin onüçüncü perşenbe günü 23 mayıs 1766) gün doğdukdan yarım saat sonra iki dakikadan az süren İstanbul ve civarında büyük zelzele oldu. Kagir ve ahşab pek çok bina sakatlandı veya tamamen harab oldu ve pek çok adam telef oldu. Kalb-dehşet ve herkese hayret ve vahşet geldi. Sarsıntılar iki ay devam etti» deniliyor. Harab olan binaların tamiri için pâdişâhın emir verdiği, Fâtih Vakfında kâfi nakid olmadığından Hazînei Hümâyundan yardım edildiği, ve bu zelzelede Şehzade, Sultanselim, Süleymaniye, Nurios-mâniye, Lâleli, Valide Yeni Cami ve Ayasof-ya camilerinden maada diğer bütün camilerin minare veya kubbelerinin harab olduğu ilâve ediliyor.
5. Gravürler, Resimler
Melchior Lorih'in 1559 da Şişhane sırtlarından bakarak resmettiği gravürde görülen ilk Fâtih Camiinde mihrab cihetinde büyük kubbenin yanında bir yan m kubbe gayet vazıh çizilmişdir. Minareler birer şerefelidir.
u U ö n
İlk Fâtih Camii
(Ekrem Hakkı Ayverdinin çizdiği resim)
İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ
— 5547
FATiH SULTAN MEHMED
_cl
f
^, - .••' p
r-Jir-i--. T
L'-r.': :•• t-,
M
L
,v
— --•' —J <• •
l ^ ~ • _ -. _-' "*-- - - y—>--*-'- ^-; r"--p
_v
T^ •'' a
iJjır't ; f'*** n"-—r •ff*~~».
/
|
~^cfr" ^^\r
V .j/ \|
*! * ^ /
|
._\\
|
v^İal^sl'/
|
/
/
|
--^: ,- .-a "\
,*' ' ^
N
"A • \
î
|
i
|
5
|
1 \
l *\
|
; / /
-^-"^^-^"""^-T*^"'* *'
|
|
|
lardan da doğrudan ibâdet sahnına girilir. E.H. Ayverdinin çizdiği plâna göre).
Fâtih Camimin ilk yapısından Şadırvan Avlusunun üç duvarı, bu avlu ortasındaki şadırvan, camiin lâk kapusu, camiin mihrabı ve kaaidelerinden şerefe altına kadar minare gövdeleri kalmışlardır. Bu kalıntıları izah edelim.
1. Şadırvan Avlusu
İstanbulda şadırvanlı ilk cami avlusu olmasına rağmen hatlarında ve nisbetlerindeki asalet ve kuvvet ile uzun müddet kademesine erişilememiş bir eserdir. Üç kol revak aynı seviyede, cami kıble duvarına muttasıl olanı ise daha yüksekdedir. Revak kubbelerinin haricî kasnakları sekiz köşeli olup müsellesi kü-revîlerle kemerlere oturur. Kemerler umumiyetle kırmızı taş ve beyaz mermerle mütenâ-viben işlenmiş, yanlız mihverdekilere yeşil taş kullamlmışdır. Kırmızı taşlardaki eksiklikler, asırlar boyunca yapılan tamirlerin izleridir. Duvarlar haricen ve dâhilen büyük eb'adda Bakırköyü köfesindendir. Alt ve üst pencerelerin etrafı geniş silmelerle çerçevelenip, altda-
kilere kenarı yeşil Eğriboz taşı, mermer aynalar konmuşdur. Söveler mermerdendir ve gaa-yet ve kuvvetli silemelerle tebarüz ettirilmiş-dir. Demir parmaklıklar 30 mm. kutrunda kalın demirden ve topuzludur. Duvarlar kuvvetli bir köfeki silme ile nihâyetlenir. Revak sütunlarının 8'i yeşil Eğriboz taşından, 2'si pembe ve 2'si esmer granitden, son cemaat tarafındaki büyük sütunlar ise pembe Mısır gra-nitindendir. Sütun başlıkları tamamen mermerden ve hepsi de istalâktitlidir. İstalâktitli sütun başlığı artık camilerde kat'î olarak yer almış, mimarimizin klâsik devrinin mühim eserlerinde artık terk edilmemişdir. Revak kemer alınları ve silmeleri beyaz mermerdendir.
Şadırvan avlusunun biri kıblede, ikisi yanda üç kapusu vardır ve hepsi mermerdendir. Kıble duvarında olan birincisi höcreler, kum saatleriyle müzeyyen bir çerçeve ortasında is-talâktit yaşmaklıdır. Kapu kemeri yeşil ve beyaz taşla işlenmişdir, en üstünü de bir taç süslemektedir. Yan kapular sâdedir ve bir sivri kemerle nihaye denir.
tik Fâtih Camii
(Ekrem Hakkı Ayverdi'nin çizdiği makta resim ve plân)
Fâtih Camiinde Şadırvan
(Resim: Behçet Cantok)
F
FÂTİH SULTAN MEHMEO
5548 —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
5549 —
FÂTİH SULTAN MEHMED
2. Şadırvan
Evliya Çelebinin tarifi üzere sekiz dıllı'lı, baklava başlıklı sekiz direk üstüne müstenid saçaklı ve içi ahşab kubbelidir. Heyeti umu-miyesinde bir XVII. asır (Evliyâ'nın yaşadığı asır) çeşnisi sezilmektedir.
3. Tak Kapu
Edirnedeki üçşerefeli Camiin tak kapusu-nun biraz noksanı ile aynıdır. Eb'adı bile uymaktadır. Üçşerefeli deki kapunun kum saatleri etrafındaki istalâktitli «ime bunda yok-dur. Yazılar da Edirnedekinde olduğu gibi, tezyini bir gaaye düşülmeyerek kitabe üç be-cihde birbirinin devamı olarak hak olunmuş-dur. Kapunun iç yüzü bir âbidecikdir; dilimli şemse bir kubbenin altında keskin badem ve yaprak teşkil ettiği yaşmağını, hatları gaayet zafir bir çerçeve kucaklar. Kanat yuvası bir Bursa kemeri ilo nihâyetlenir. İki tarafında da nâzik iki höcre vardır.
4. Mihrab
Yaşmağı istalâktitli, höcre köşeleri yeşil direkli, kum saatleriyle süslü ve habir taçla nihâyetlenmişdir. Yaşmağın üstünde tek satır celi sülüsle: «Kaalâllâhü teâlâ fenâdehül me- .
liketü ve hüve yusellî kaaimün fil mihrâb. Sa-dakallâhü» âyeti kerîmesi yazılıdır.
5: Minareler
Hicrî 1250 senelerinde (3830-1835) bir İngi-lizin büyük sihbatle yapılmış ve aslı Güzel Sanatlar Akademisi yangınında yanmış bir İstanbul panoramasında Fâtih Camii minareleri teker şerefeli gösterilmişdir. (Bundan, ikişer şerefeli minarelerin bu tarihden sonra yapıldıkları söylenebilir. Minarelerin ilk şerefeler altına kadar gövdeleri Fâtih devrinin eseridir). Cenub yüzünde Ali Kuşçu tarafından yapıldığı tahmin edilen bir güneş saati bulunmaktadır.
6. Tezyinat
İlk camiden kalan tezyinat mermer mah-kûkat ile iki çini levhadır; kalem işi ve alçı gibi tezyinat kalmamışdır. Mermer oymaları yukarda yerlerinde kaydettik.
Çini levhalar son cemaat duvarının sağ ve solundaki pencere aynalarındadır; «Besmele» ve Âyetül Kürsî» lâcivert üstüne beyaz sülüs ile yazılmışdır.
Satıh tezyinatı olarak bir de şadırvan avlusu garb duvarında altı pencerenin aynaları-
na kabrtma celî sülüsle yazılarak zeminlerine yeşil Eğriboz taşları kakma olarak yerleştirilmiş «Besmele» ve «Fatiha» levhaları vardır. Terkib ve nisbetleri de yazısı kadar güzeldir. Tuhfei Hattâün'de bu yazının hattat Ali bin Yahya Es-Sofî'nin eseri olduğu kaydedilmiş-dir. (Camiin kapusu üzerinde de arabca bir kitabe vardır. Aynı hattatın eseridir).
II. Zamanım ızdaki Fâtih Camii
(Ortası şadırvanlı iç harem avlu üç du-
varı ile camiin ilk yapısından kalmadır. İbâdet sahnı da kareye çok yakın müstatil plânlı olup dört büyük fil ayağı üzerine atılmış dört büyük kemer üstünde bir büyük meıkezî kubbe, ve onun etrafında dört büyük yarım kubbe, ve dört köşede birer küçük kubbe ile örtül-müşdür. Mihrab duvarında ve son cemaat yeri tarafındaki duvarda on ikişer, yanduvarlarda da onbirer pencere vardır. Büyüklü küçüklü dört kat pencerelerdir. Yarım kubbeler ve mer-
-r*Bo-. ~_. -
Fâtih Camiinde Çorba Kapusu
(Besim: Behçet Cantok)
Zamanımızın Fâtih Camii
(Makta resim: Gurlitt)
FATiH SULTAN MEHMED
— 5550 —
istanbul
ANSİKLOPEDİSİ
5551 —
FÂTİH SULTAN MEHMED
kezî kubbenin kasnağı da pencerelidir. Yan duvarlarda ve minarelere yakın yerde dışarıya açılır birer de kapu vardır. Son cemat yeri ile ibâdet sahnı arasındaki büyük tak kapu da ilk yapıdan kalmadır. Minareler ikişer şerefe-lidir. Minare külahları taş külah iken yakın zamanlarda kurşunlu ahşap mahrutî külaha tahvil edilmişdir. Guıiitt'in çizdiği plân ve resimlere göre.)
(Büyük zelzeleden sonra yıkılan Fâtih Camiini Üçüncü Sultan Mustafa 1767 -1771 yılları arasında Mimar Mehmed Tâhir Ağa eli ile ihya ettirmişdir. Zelzeleden camiin şadırvan avlusu ile taç kapusu cebhesinin hasara uğramadığı anlaşılıyor. Bunlarla diğer duvar kalıntılarından istifâde edilerek cami ihya edilmişdir. Şimdiki durumda merkezî kubbe dört fil ayağına oturmakta ve bunu dört yarım kubbe çevrelemektedir. Yarım kubbelerin etrafında talî yarım ve tam kubbeler, mahfilleri ve dış-daki abdest muslukları önündeki galerileri örtmektedir. Mihrabın son tarafından türbe yanından geniş bir rampa ile çıkılan hünkâr mahfili ve odalar bulunmaktadır ki bunlar ca-
miin ihyasında yapılmışdır. Yalnız şunu da ilâve edelim ki yakın zamana kadar tahmin edildiği gibi cami. ihyasında tevsî edilmemiş-dir. Minarelere gelince, şerefeye kadar olan gövdeleri ilk yanandır. Taş külahları da ikinci Abdülhamid zamanındaki zelzeleden sonra yapılmışdır. Elhâsıl Mimar Tahir Ağa, camii ihya ettiği sırada kalan klâsik parçalarla yeniden yapdığı barok parçaları iyi bir suretde imtizaç ettirmişdir. Camiin alçı pencereleri son devirlerde harab olduğundan adî çerçevelere tahvil edilmiş, ve gayet fena karakalem süslemeler yapılmışdır. Camiin, son cemaat yerinin iki başındaki pencere üstlerindeki çini panolar Fâtih devrinden kalmışdır. Yine bu avlunun cümle kapusu dışındaki pencere üstlerindeki yeşil porfir üzerine gömme Besmele ve Fatiha Sûresi devrinin sanatkârâne eseridir. Bu avlunun kapusu yanındaki yangın havuzu 1241 (1825) de İkinci Mahmud tarafından yaptırılmışdır. Camiin sağındaki kapusu üstündeki «Selâmün âlâ nuh...» âyeti 1185 (1771) Hattat Bursalı Ali yazısıdır. Camiin geniş bir dış harem avlusu bulunmaktadır ki bunun
Tabhâneye çıkan kapusu, üzerinin mozayik süslemeli tacı ile Fâtih devrinden kalmışdır. Bu kapunun adı «Çörekçi Kapusudur. Camiin türbe tarafındaki naziresinde yatanlar arasında Pilevne kahramanı Gazi Osman Paşanın türbesi bulunmaktadır, türbe Sultan Reşad zamanında Mimar Kemâleddin Bey tarafından yapılmışdır. Müverih Ahmed Cevdet Paganın, Ahmed Midhat Efendinin, sadırazam Giridli Mustafa Nail Paşanın, ve Müftüali Hamamı civarından buraya nakledilmiş Hattat Yesârînin. açık kabirleri bulunmaktadır. Yine burada Nakşidil Valde Sultanın türbesi, sebili, ilk mektebi, çeşmesi ve odaları ayrı bir manzume teşkil etmektedir. Tahsin Öz, istanbul Camileri, 1962).
Fâtih Sultan Mehmed Külliyesinden Medreseler — 16 medresenin sekizi «Semâniye Medreseleri», sekizi de «Tetimme Medreseleri» isimleri ile anıla gelmişdir.
I. Semâniye Medreseleri.
Kapuları camiin dış harem avlusuna açılan medreselerdir; dördü camiin şimal, Haliç tarafında, dördü de cenub, Marmara tarafında-dır; ilmiye mensubları arasında Haliç tarafın-dakiler «Karadeniz Medreseleri», Marmara taraf ındakiler de «Akdeniz Medreseleri» adı ile anılmış, ayrıca her iki tarafdaki dörder medreseye de «Başkurşunlu», «Çifte Başkurşunlu», «Çifte Ayakkurşunlu», «Ayakkurşunlu» isimleri verilmişdi. Medreselerin herbirinde 19 höc-re, l dershane, 4 ayakyolu vardır ki Semâniye Medreseleri cem'an 152 höcre. 8 dershane ve 32 ayakyolunu Hrtivâ eder.
Ortaları şadırvanlı ve üstü avluları çevirmiş olan revakları, yığma köfeki ayaklara müs-teniddir. Medhal karşısındaki höcre yeri eyvan şeklinde açık bırakılarak nazara bir ferahlık temin edilmişdir. Kokudan korunmak için
Zanunıımızm Fâtih Camii
(Plân: Gurlitt)
Semâniye Medreselerinden biri
(Plân: E. Hakki Ayverdi'den Ömer Tel eli ile)
— 5553
— 5552 —
FÂTİH SULTAN MEHMED
ayakyolları da ayrıca bir iç avlu üzerine dizil-mişdir.
Her medresede medhalin, medhal karşısındaki eyvanın ve 19 höcrenin üstü cem'an 21 kubbe ile örtülmüş olup hücreler önündeki re-vakda da 24 küçük kubbe, ve dershane üzerinde de bir büyük kubbe vardır. Dershanenin kapusu revak-höcre tarafına açılmakda olup dershanenin avluya bakan yüzü ile ayak yollarının iç avlusunun kapusunun bulunduğu ta-rafda revak kesilmektedir, yâni revak, medresenin şadırvanlı avlusunun yalnız üç kenarını çevirmişdir.
II. Tetimme Medreseleri.
Her semâniye medresesine karşılık bir te-timme vardı. Hepsi yıkılmışdır. İlmiye men-subları arasında Akdeniz Tetimmeleri «Ûlâ», «Saniye», «Sâlise» ve «Râbia», Karadeniz Tetimmeleri de «Hamişe», «Sâdise», «Sâbia» ve «Semâniye» isimleriyle anılırdı.
Mekteb, Fâtih Sultan Mehraed Dârüttâli-mi — Hâlen mevcud değildir; camiin dış harem avlusunun batı tarafında, 1934 Belediye Şehir Rehberine göre İslâmbol Caddesine açılan Boyacı Kapusu dışında ve yanında, avlu duvarına bitişik idi. Medhalinin nerede, avluda mı, cadde üzerinde mi tahkik edilemedi.
istanbul
Fâtih Sultan Mehmed Kütübhânesi —
Vakfiye külliyenin garb tarafında olduğu kaydedilmiş olan ve hâlen mevcud olmayan Kü-tübhâne binasını da, mekteb binasına mütenazır olarak Çörekçi Kapusunun yanında gösterdim.
Dârüşşifâ ve Dârüşşifâ Mescidi — Zamanımızda mevcud değildir, Nakşidil Valide Sultan Türbesinin şimalinde, hâlen mevcud Tab-hâne binasına mütenazır bir yerde idi. 1240 (1824-1825) yılına kadar hastahâne olarak kullanılıyordu. 1239 da yapılmış bir plânı vardır. Bu plânda Dârüşşifâ avlusu ortasında dairevi çizgi, altında bir şadırvan bulunan Hadikatül Cevâmide kaydedilmiş fevkaanî Dârüşşifâ Mescidinin yeri olabilir.
Tabhâne ve Tabhâne Mescidi — Fâtih Sultan Mehmed İmareti ile Kervansarayını da içine almış geniş bir ihata duvarı içindeki avludadır. Fâtih Külliyesinin misâfirhânesiydi. Zelzelelerden yıkılmış ve noksan bugünkü haliyle bile azametli bir yapıdır; 64x43 metre eb'adında mustatil bir binadır, medhali harb tarafında. Kapu geçidinden sonra 20 kubbeli bir revakın ihata ettiği bir avludan yanlan höcreli bir kemer geçilerek bir salona varılır. 5x5 metre genışlikde ve 7 metre yükseklikde-ki bir kemer bu salonun büyük bir açık eyvan
ANSİKLOPEDİSİ
olduğunu göstermektedir, dipde mihrab da gösterir ki Hadikatül Cevâmiin bahsettiği Tabhâne Mescidinin burada olması muhakkakdır, 1179 zelzelesinden sonra kubbe ihya olunmayıp yerine ahşab tavan ve çatı yapılmışdır.
Salonun hemen önündeki revakın sağ ve solunda ikişer kubbeli mahal höcre hâline so-kulmayıp açık bırakılmış ve yan eyvanlar teşkil olunmuşdur. Büyük eyvan yaza mahsus, yanlardaki ikişer büyük oda da kışlık toplantı ve namaz yeri idi. ikişer kubbeli ve sekili yan eyvanlar da misafirlerin eşyasına mahsus depolardı. Binanın şimal ve cenub dılilerinde üçerden altı, medhalin yanlarında da ikişerden dört ki cem'an on aded ocaklı oda misafir ikaa-metine tahsis edilmişdi.
İmaret ve Fodlahâne — Tabhâne avlusun-dadır, avlunun cenubî garbî köşesindedir. Bugünkü bakiyeleri 6x6 ebadında, kalın taş duvarlı, pencereli, iki büyük kubbeli mahal ile bunları birbirine bağlayan 8 metre boyunda ve bir kapu ile penceresi vuzuhla görülen bir duvardan ibarettir.
FATİH SULTAN MEHMED
Kervansaray — «Deve Hanı» adı ile anıla gelmişdi. Fâtih Külliyesinin, Tâbhâneye konan, misafirlerin hayvanlarına mahsus kervansarayı idi. Tabhânede üç gün müddet ile ibate ve iaşe edilen misafirlerin hayvanlarına da bi-lâ bedel yem veriliyordu. Bu kervansarayın vaziyeti bilinmiyordu. 1945 de Fâtih mevkiinde umumî ayakyolu inşâsı için duvar yıkılınca arkasında tonozlu büyük ahırlar ve odalar çıkclı. Üstü mektebin (Askerî Rüşdiyenin) bağçe toprağı ile mestur olduğundan görülemiyor muş. Ayakyolu yapılarak kervansaray örtülmüş oldu. Yeri Tabhâne avlusunun cenub - doğu köşesindedir.
Türbeler — Külliyenin hazîresi sahasında ve camiin mihrab duvarı önünde Fâtih Sultan Mehmedin, ondan az. ötede de zevcesi ve İkinci Sultan Bayazıdın anası Gülbahar Hâtûnun türbeleri bulunmaktadır. Her iki türbe 1179 (1765) zelzelesinden bir sene sonra yeniden yaptırılmışdır.
Fâtih Sultan Mehmedin Türbesinin yeni yapısı 1180 zilkaadesinde tamamlanmış (Nisan
Fâtih Tabhânesinin şark ve garb cebheleri
(Resim: E.H. Ayverdiden B. Cantok eli ile)
Fâtih Sultan Mehmed Türbesi
(Resim: Kemal Zeren)
FATİH SULTAN MEHMED
— 5554 —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 5555 —
FATİH SULTAN MEHMED
saçak da o asrın sonuna âiddir. Türbe Sultan Abdülaziz devrinde 1282 (1865-1866) de tamir olunmuş, ve altınlı nakışlar, sürme pencereler yapılmışdır.
Sekiz köşeli bir binâdjr.
Yine sekiz köşeli bir bina olan Gülbahar Hâtûn Türbesi de 1179 zelzelesinden sonra yeni basdan yapılmışdır, ve yapısı 1181 (1767 -
1767) ve kitabesi Birinci Sultan Abdülhamid tarafından 1199 (1784-1785) de konulmuşdur, kitabe metni şudur :
Hüvel Hallâkül Bakî LüUü nefsin zâikatül mevt Cenabı hazreti Abdülhamid Han kıldırıp tahrir Bu pür nur merkade bu âyeti vaz etti ibretgir 1199
Dışarda kapunun üstündeki geniş dalgalı
Fâtih Sultan Mehmed Türbesinde Sanduka
(Besim: Kemal Zeren)
1768 de tamamlanmışdır. Bu tamirden onbeş sene kadar sonra konulan kitabesi şudur :
Cennetmekân firdevs âşiyan merhum ve mağfû-rünleh Pâtif Sultan Mehmed Han tâbe serâhü hazretlerinin zevcei muhteremeleri ve vâlidi mâoidi merhum ve mağrurünleh Sultan Bâyezidi Velî Han merhume ve mağruhünlehâ Gülbahar Hatun türbei şerefidir, li senetı 1196 (1781-1782).
Hamam — «Irgatlar Hamamı» ve «Karaman Hamamı» isimleri ile anı gelmişdi. Fâtih camii yapıldığı sırada, böyle, mühim eserlerin inşâsında teamül olduğu üzere, amelegüsülsüz çalışmaması için evvelâ bu hamam yaptırıL-mışdı; zamanımı zdaki Şekerci Hanının tam arkasında idi, 1332 (1916) deki büyük yangında yanmış, yalnız duvarları kalmışdı, 1930 yılına kadar bu halde- kaldı, o tarihde kalıntı duvarlar da yıkdırılarak yerine evler yapılmışdır. (B.: Irgadiar Hamamı).
(Fâtih Sultan Mehmed yapısı olarak bir de «Çukur Hamam» vardır ki) Fâtih Külliyesinde Karadeniz Baş Kurşunlu Medresenin pek yakınında bulunan bu hamam yeri belirsiz hâle gelmişdir. (Külliye yapıları arasında l hamam, bu makaleyi büyük eserinden telhî-sen aldığımız E. Hakkı Ayverdiye göre Irgadiar Hamamı gösterilmiş olduğu halde istanbul Ansiklopedisi külliyenin hemen yanı başındaki bu Çukur Hamamı da külliyenin bir parçası olarak kabul ediyor, bu takdir de külliyede 2 hamam binası bulunmak gerekiyor. Irgadiar Hamamı inşaatı başlamadan önce, Çukur Hamam da külliye ile birlikde yapılmış oluyor. B.: Çukur Hamam, cild 8, sayfa 4171).
Külliyenin Mimarı — Anonim bir Tevâ-rihi Âli Osman ile Evliya Çelebide (yazma nüshalarda) külliyenin mimarı olarak «Sinan» ismi kesin olarak kaydedilmişdir; (sanat tarihimizde Atik Sinan diye XVI. asrın büyük mimarı Koca Mimar Sinan Ağadan ayırd edilen zâttır); Fatihde Hafızpaşa Caddesinde banisi olduğu Kumrulu Mescidin avlusunda güzel taşlı mezarında yatan zâtdir, kabir taşı yazısında «El-Mimar» kaydı bulunduğu halde Fâtih Sultan Mehmed Külliyesine âid bir işaret yokdur, vefat tarihi 876 (1471) dir, bu tarih kaydi de külliyenin mimarı olma şerefine mâni değildir (B. ; Sinan Ağa, Atîk; Kumrulu Mescid).
Fâtih Sultan Mehmede hizmet etmiş ikinci mimar Ayaş Ağadır; Saraçhânebaşındaki mevcud iki kitabede de «Ebülfeth Sultan Mehmed Han Hazretlerinin mimarı» olarak zikredilmesine ve vefat tarihinin 892 (1486-1487) olmasına nazaran bu zât de Fâtih Camii ve Külliyesi mimarı olabilir. Esasen rivayetlere nazaran Saraçhânebaşındaki camiini, müsaade alarak, Fâtih Sultan Mehmed'in inşaatından artan malzeme ile yaptırmışdır.
Ulah beylerinden Kantemir tarafından XVII. asırda yazılmış bir Osmanlı tarihinde, hiç bir dayanak gösterilmeden, Fâtih Külliyesinin mimarı olarak Kristodulos adında bir Bizanslı gösterilmişdir. Türk sanatını, bir sabit fikirle, mutlaka yabancı kaynağa bağlamak isteyenler Kantemirin bu mesnedsiz kaydına sarılmışlardır. Kaldı Fâtih Camii ve Külliyesi Bizans sanatından en küçük bir iz taşımaz. (Kristodulos adı, bu muhteşem Türk yapı manzumesinde Hıristiyan fanatizminin sırnaşıklığından başka bir şey değildir).
Dostları ilə paylaş: |