KirkçEŞme tesisleri


MEHMED n 332 333 MEHMED m



Yüklə 8,39 Mb.
səhifə533/889
tarix09.01.2022
ölçüsü8,39 Mb.
#91610
1   ...   529   530   531   532   533   534   535   536   ...   889
MEHMED n

332

333


MEHMED m

çeleri kapsamaktadır. Büyük bir defter cilan bu vakfiyede 1.130 ev, 2.466 dükkân, 4 hamam, 7 birgos, 3 han, 54 değirmen, 57 oda, 26 mahzen, 2 kapan, 9 bahçe yer almaktadır. Ayrıca bu vakfiye, istanbul'daki yerleşimin taassuptan uzak, her dinden insanın iç içe olduğunu gösteren bir belge niteliğindedir. Pek çok mahalle ve semte daha o zaman Türkçe adlar verildiği de görülür. Nitelikleri sayılan evlerin çoğu tek katlı, bazıları iki katlıdır. Üç katlı binalar ise az da olsa Galata cihetindedir.

Nüfusun artmasına bağlı olarak evlerin damlarına "gurfe" denen çekme katlar da yapılmıştır. Bizans'tan kalan evler için "kâ-firiyü'1-bina" denildiği görülmektedir, ikinci vakfiyede, Fatih'in istanbul'da ve Ga-lata'da vakfettiği hamamlar, bilginlerin ve papazların çalışmalarına bıraktığı camilerle kiliseler de yer almıştır. Üçüncü bir vakıf, Fatih'in ölümünden sonra oğlu II. Baye-zid tarafından babası için düzenlenmiş o-lup Fatih Külliyesi'ne aittir. Bunda da 7 kilise, 1.063 ev, 2.300 dükkân, 17 hamam, 227 oda, 148 mahzen, 5 han, 48 değirmen sayılmıştır. Fatih'in, Eyüb Sultan Külliyesi ve Ayasofya için iki ayrı ek vakfiyesi daha bulunmaktadır.

II. Mehnıed, kendisinden önceki padi-

II. Mehmed'in Yılanlı Sütun'a şeşper atışını betimleyen minyatür. Hünername, 1584 TSM Kütüphanesi, H. 1523 Ara Güler fotoğraf arşivi

şahların koydukları kanunları daha geniş kapsamda ve İstanbul merkezli bir imparatorluğa göre yeniden düzenlemiş, buna "Fatih Kanunnamesi", "Atik Kanunname", "Kanunname-i Âl-i Osman" adlan verilmiştir. Diğer yandan ilk altın Osmanlı dinarı da istanbul'da II. Mehmed'in adına kesilmiştir. 1478'de çıkartılan bu altın paranın iki yüzünde birbirini tamamlayan Arapça ibarelerle "Şanı yüce Sultan Mehmed Han bin Murad Han'ın, karaların ve denizlerin hakanı" olduğu ve paranın Kostan-tiniyye'de darp edildiği yazılıdır. Dönemin Venedik dukasına eşit bu paradan başka İstanbul Darphanesi'nde Fatih adına 10 dirhemlik gümüş para, akçe ve bakır mangırlar da kesilmiştir. 1479'a ait bir belge ise, İstanbul'un 3 yıllık gümrük vergisi hasılatının 13.000.000 akçeye ulaştığını gösterir ki bu, Bursa gümrüğünün 20 katıdır, istanbul'a, iran'dan ve Bursa'dan ipek, Batı ülkelerinden yünlü kumaş ve sanayi ürünleri, Mısır'dan şeker, pirinç, Hint baharatı, Anadolu'dan ve Balkanlar'dan tahıl, canlı hayvan, kürk vb gelmekte olup aynı yıllarda istanbul'daki kamu hazinesinde 2.500.000 altın ve 48.000.000 akçelik bir fazlalık oluşmuştu.

Bu refahın ve istanbul'daki yüzlerce yıl-

lık yaşam alışkanlıklarının Osmanlı sarayına da yansıdığı kuşkusuzdur. Kalabalık saray kadroları, zenci köle istihdamı, imparatorluk protokolünün uygalanmaya başlanması, giyim kuşam konusunda lükse yöneliş Osmanlı yaşamına Fatih döneminde girmiştir. 1470'li yıllarda saray mutfağına giren yiyecekleri gösterir defterlerde hemen her gün balık, istiridye ve karidesin de yer alması ilginçtir.

Avnî mahlasıyla şiirler yazan II. Mehmed, Divan'ı olan ilk Osmanlı padişahıdır. Mehmed daha çocukluğundan itibaren istanbul'un fethini hayal edecek denli bu şehrin âşığıydı. Şehrin maddi ve manevi imarına önem veriyor ve şiirlerinde de sık sık bu güzel kentten bahsediyordu. Fetih tarihini bizzat kendisi söylemişti (Feth-i İstanbul'a fırsat bulmalıdır evvelûn / Feth edip Sultan Mehemmed dedi tarih "âhi-rûn"^>. Çağında şiirin değeri yükselmiş ve istanbul'daki şairlerin sayısı artmıştı. Himaye ettiği ilim ve sanat erbabının, istanbul' un bir kültür merkezine dönüşmesinde büyük tesiri olmuştu. Özellikle döneminin şairlerine gösterdiği iltifatlar ile yaşadığı şehri edebi bir muhite dönüştürmüştür.

II. Mehmed şiirlerinde özellikle Galata' dan sıkça bahsetmiştir. Yabancı ve serbest bir hayatın yaşandığı ve hemen sarayın karşısında yer alan Galata, onda bir şiirsellik uyandırıyor ve Divan şiirinin klasik ö-zellikleri Galata güzellerine, güzelliklerine uygun düşünüyordu. Ünlü İran şairi Ha-fız'ın Eğer ân Türk-i Şirâzî be-dest âred dil-i mârâ / Be-hâl-i Hinduyeş başem Se-merkand u Buhara ra (Şirazlı o Türk güzeli gönlümü elimden aldı, onun siyah benine Semerkand ve Buhara'yı bağışladım) şeklindeki Farsça beytini küçük değişikliklerle tekrarlayacak kadar (Eğer ân gebr-i Efenci be-dest âred dil-i mârâ/Be-hal-i Hinduyeş bahşem Sitanbul u Galata ra) Galata'ya önem veriyordu.

Galata'ya dair yazdığı iki müstakil gazelinden birinde buranın güzellerini istanbul'a tercih ederken (Karalargiymiş meh-i taban gibi olserv-i nâz/Mülk-i Efrencin meğer kim hüsn içinde şahıdır//... //Av-niya kılma gümân kim sana ram ola ni-gâr/Sen Sitanbul şahı isen ol galata şahıdır), Galata nasıl Cenevizliler zamanında Rum kayserini tanımadıysa, Galata'da güzellik sultam olan Frenk dilberinin de İstanbul padişahına ram olmayacağını itiraf eden II. Mehmed, diğer şiirinde Galata'yı bir cennet olarak tasvir eder ve buradaki güzellerin insanı dinden imandan çıkaracak denli işveli olduğunu söyler (Bağlamaz Firdevse gönlünü Galatayı gören / Servi anmaz anda ol serv-i dü-ârâyı gören //..,//Kevseri anmaz ol içdüği mey-i nâbı içen/Mescide varmaz o vardığı kili-sâyı gören). İstanbul'a hükümran olmuş bir şair padişahın kendine yeni hedefler e-dinmesi, şiirinde bu yönde ifadeler bulmuştur. II. Mehmed saray nakışhanesini kuran Baba Nakkaş'ı, Mehmed Siyah Kalem'i, hat sanatının İstanbul'da yeni bir ekol oluşturmasına öncülük eden çağdaşı hattatlardan Yahya Sofî'yi ve Ali Sofî'yi de korumuştur.

Fatih'in fiziksel özelliklerini, onu tanıyan yerli ve yabancı birçok sanatkâr ve yazar betimlemişlerdir. İtalyan Zorzo Dolfin, onun az gülen, zeki, çalışkan, cömert, amacına ulaşmada inatçı, her gün kitap okuyan, Roma tarihini, Herodotos'u ve daha pek çok tarihi okutup dinleyen, araştırmalar, incelemeler yapan eşsiz bir insan olduğunu anlatır. Yine bir başka İtalyan Lanğusto da onun ince yüzlü, uzunca boylu, asil tavırlı, korku uyandıran, az gülen, öğrenmeye aşırı istekli ve cihan devleti kurmayı ideal edinmiş bir hükümdar olduğunu a-çıklar.

Osmanlı tarihçilerinden Neşrî, Fatih'i, adaletli, yiğit, bilgin, dindar, bilginleri ve erdemlileri koruyan, nerede bir olgun kişinin varlığım haber alsa İstanbul'a getirtip aylık bağlatan bir sultan olarak tanıtır. Ali Kuşcî'yi Semerkant'tan getirttiğini, katına çıkanları iyiliğinden yoksun bırakmadığını, gezmeye çıksa dilencilere dinarlar verdiğini, İstanbul fukarasından onun flo-risini yemedik bir kişinin bulunmadığını, şairlere eğiliminin kendisinin de şair olmasıyla ilgili bulunduğunu yazar.

ilk Osmanlı padişahları için yakıştırılan "ermişlik", Fatih için de geçerli olmuş ve kendisi "veli hükümdarlardan" sayılmıştır. Bu nedenle de adı etrafında pek çok mena-kıp ve efsane vardır. Bunlar genellikle, gerçek bazı olayların halk inancı ve anlatımıyla biçimlenmiş versiyonlarıdır. Fatih'in ya-nısıra, özellikle fetihte bulunan "nime'l-ceyş"ten(->) çoğu için de benzeri efsaneler unutulmamıştır. Örneğin Buhurî Şeyh Ya-kub'un, Horos Efendi'nin, Hızır Bey'in, Şeyh Lutfullah'ın, Akşemseddin'in adları etrafında İstanbulluların yaşattıkları efsaneler vardır. Bunların mezarları, bazılarının şehit düştükleri yerler, sahabelerin murakabe yöntemiyle saptanan topraklan birer ziya-retgâh olmuştur. Eyüp semti bu yönden zengindir. Kentin Türkleşmesi ve Islamlaş-tırılması sürecinde, adlarına türbeler, ziyaret yerleri yapılan sahabeler Fatih döneminde ortaya çıkarılmıştır (bak. sahabe).

1481 ilkbaharında yeni bir sefere çıkmışken Maltepe'de hastalanan Fatih, Gebze yakınlarındaki Tekür Çayırı'ndan ileri gidememiş, hekimler tedavisiyle uğraşırlarken

II. Mehmed'in tuğrası. Galen Alfa

istanbul'da karışıklıklar başlamıştır. Ka-ramanî Mehmed Paşa, Fatih'in ölümünü gizlemeyi başardığı gibi Amasya'daki Şehzade Bayezid'le Konya'daki Cem'e ulaklar göndermiş, hangisi daha önce gelirse tahta onun geçmesini öngörmüştü. Âşıkpaşa-zade, Fatih'in ölümünü şüpheli görür ve hekimleri suçlayıcı bir ifade kullanır. Ölümünün nikris (goutte) ya da damla denen hastalıktan olduğu sanılır. Tarihçi Neşrî i-se kendi gözlemine dayanarak Fatih'in cenazesinin İstanbul'a gizlice nakledilişini, askerin İstanbul'a geçmemesi için alınan önlemleri, sur kapılarının kapatılmasını, yeniçerilerin ayaklanmasını ve istanbul sokaklarına dökülmelerini, Bayezid lehine yapılan gösteriler sonunda Karamam Mehmed Paşa'nın konağının basılmasını ve öldürülmesini, başının bir mızrağa takılarak sokaklarda gezdirilişini, aslen Yahudi olan hekim Yakup Paşa'nın da aynı akıbete uğramasını, Yahudi mahalleleri ile Venedik ve Floransah tüccarlara ait mağazaların yağmalanmasını, 20 Mayıs 1481'de İstanbul'a gelen Bayezid'in tahta çıkışını anlatır. Venedik balyosu ise 19 Mayıs 1481 tarihli mektubu ile Fatih'in ölümünü "La Granda Aquila e morta!" (Büyük Kartal öldü) diye bildirmiştir. Bu haber, Roma'da duyulunca şenlikler düzenlenmiş papanın buyruğuyla da Avrupa kiliselerinde şükür ayinleri yapılmıştır.

II. Mehmed'in oğullarından Mustafa 1474'te, Cem Sultan ise İtalya'da 1495'te ölmüştür. Kızı Gevherhan, Akkoyunlu Uzun Hasan'ın oğlu Uğurlu Mehmed Mirza ile evlenmiştir. Fatih'in adları saptanan eşleri ve hasekileri Gülbahar Hatun, Gülşah Hatun, Sitti Hatun, Çiçek Hatun ile Akide, Ta-mara, Esmihan, iren, Eleni, Anna, Anna (II.) ve Maria'dır.



Bibi. Neşri, Kitab-ı Cihan-nüma, II, Ankara, 1957, s. 683 vd; Âşıkpaşazade, Tevarih-i Âl-i Osman, ist., 1332, s. 139 vd; F. Gieese (yay.), Die altosmanischen Anonymen Chroniken; Tevarih-i Âl-i Osman, Breslau, 1922, s. 65, 73 vd; Tursun Bey, Tarih-iEbü'lFeth, ist., 1977, s. 47 vd; Bostanzade Yahya, Duru Tarih (Tarih-i Saf/Tuhfetu'l-AhbaK), İst., 1978, s. 63 vd; Lutfi Paşa, Tevarih-i Âl-i Osman, İst., 1341, s. 170 vd; Kemalpaşazade, Tevarih-i Al-i Osman, VIII, Ankara, 1991; Kritovulos, Tarih-i Sultan MehmedHan-ı Sâni, ist., 1328; A. Adıvar, "İstanbul'un Fethi Sırasında Bizans ve Türk Kültür Vaziyeti", TD, S. 9 (Mart 1954), 1-14; H. İnalcık, Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar, Ankara, 1954; A. S. Ünver, tlim ve Sanat Bakımından Fatih Devri Notları, îst., 1947; O. Ergin, Fatih imareti Vakfiyesi, İst., 1945; S. Tansel, Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed'in Siyasi ve Askeri Faaliyeti, Ankara, 1953; 1. Artuk-C. Artuk, Fatih'in Sikke ve Madalyaları, İst., 1946; H. inalcık, "Mehmed II", İA, VII, 506 vd; Ş. Tekindağ, "İstanbul", M, V/2, 1199-1214; F. Dirimtekin, istanbul'un Fethi, ist., 1949; Danişmend, Kronoloji, I, 252 vd; Saffet Sıtkı (Bilmen), Fatih Divanı, ist., 1944; K. E. Ünsel, Fatih'in Şiirleri, Ankara, 1946; G. Jakob, Der Divan deş Sultan Mehmed deş Zıveiten, deş Eroberers von Konstantinopel, Berlin, 1904; A. Aymutlu, Fatih ve Şiirleri, İst., 1992.

NECDET SAKAOĞLU




Yüklə 8,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   529   530   531   532   533   534   535   536   ...   889




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin