KirkçEŞme tesisleri



Yüklə 8,39 Mb.
səhifə545/889
tarix09.01.2022
ölçüsü8,39 Mb.
#91610
1   ...   541   542   543   544   545   546   547   548   ...   889
MEHMED V (Reşad)

(2 Kasmı 1844, İstanbul - 3 Temmuz 1918, İstanbul) 35. Osmanlı padişahı (hd 27 Nisan 1909-3 Temmuz 1918).

"Sultan Mehmed Hân-ı Hamiş", "Sultan Mehmed Reşad", "Sultan Reşad bin Sultan Abdülmecid", "Sultan Reşad" olarak da bilinir. Abdülmecid(->) ile Gülce-mal Kadın'ın oğludur. İttihad ve Terakki Fırkası'nın iktidarda olduğu II. Meşrutiyet yıllarına rastlayan saltanat dönemi halk arasında "Sultan Reşad zamanı", "devr-i meşrutiyet", "hürriyet" olarak anılmıştır.

Mehmed Reşad, 18 oğlu, 24 kızı olan Ab-dülmecid'in, yaş sırasına göre 3. oğluydu. Annesi Gülcemal Kadın 1851'de öldü. Çı-rağan Sarayı'nda doğan Mehmed Reşad'ın eğitimine fazla ilgi gösterilmedi. Babasının ve amcası Abdülaziz'in(-0 saltanat yıllarında özgür bir yaşam sürdü ve ilk eşi cilan Kâmres Kadın ile 1872'de evlendi. Aile kuran ilk Osmanlı şehzadeleri arasında yer aldı. Fakat, II. Abdülhamid'in tahta geçmesiyle başlayan 1876-1909 arasındaki veliahtlık dönemi, Dolmabahçe Sarayı'mn Veliaht Dairesi'nde, ağabeyi V. Murad'ın Çırağan'daki tutukluluğuna koşut biçimde kapalı geçti. Çok seyrek Balmumcu Çiftli-ği'ne çıkabildi. İstanbul'da gezmesine, başkalarıyla görüşmesine izin verilmedi. Kendisi hakkında verilen jurnallerden dolayı, ağabeyi II. Abdülhamid onu sürekli izlettirir; ayrıca gözlerinin mavi oluşundan da nazarı değer diye görüşmekten kaçınırdı. Veliaht Reşad Efendi, vaktini eşleri Kâmres, Dürriadn, Mihrengiz kadınlar, oğulları Ziyaeddin, Necmeddin, Ömer Hilmi efendilerle geçirdi. Genellikle de Fars edebiyatıyla, Mevlevîlikle ilgilendi ve Mesnevi okudu. Dış dünyadan ve olaylardan habersiz geçen 32 yıldan sonra 1908'de Meş-rutiyet'in ilanıyla "Devletlû Necabetlû Ve-

liaht-ı Saltanat Reşad Efendi Hazretleri" sanı ile törenlerde görünmeye başladı. Daima güleç ve sıcak bakışlı çehresiyle halk arasında sempati topladı. Yıldız Sarayı'na davet edildiğinde ise, II. Abdülhamid, öfkeyle yakasına yapışıp "Bu işler senin başının altından çıkıyor!" diye azarlamıştı.

Otuz Bir Mart Olayı'mn(->) ardından, Meclis-i Milli'de, II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesi, Veliaht Reşad Efendi'nin de a-sıl adıyla değil "Mehmed" adıyla tahta çıkarılması kararlaştırıldı. Bu ad değişikliğinin gerekçesi, II. Mehmed'in (Fatih) İstanbul'a girişi ile Hareket Ordusu'nun girişi a-rasında bir benzerlik kurulmasından kaynaklanmış ve bu öneriyi ayandan Ferik Sami Paşa yapmıştı. Hanedanın "ekber evladı" olduğu için esasen hakkı olan padişahlığı ancak Meclis-i Milli'nin kararı ile elde eden ve V. Mehmed unvanını alan Reşad'ın cülus töreni de Harbiye Nezareti'n-de düzenlendi. Cülus töreni için, Dolmabahçe Sarayı'ndan İhsan İstimbotu ile hareket edildiğinde gemilerden atılan cülus toplarından korktu. Sirkeci'den Beya-zıt'a çıkılırken İstanbullular coşkun gösterilerde bulundular. Biat duasından sonra bir konuşma yaptı ve "Hürriyetin ilk padişahı benim ve bundan müftehirim" dedi ve daha ilk günden "meşrutiyet padişahı" olarak anılmaya başlandı.

İç ve dış olayların birbirini izlediği, genç ve dinamik İttihatçıların yönetime egemen oldukları bir sırada tahta çıkan 65 yaşındaki, yumuşak huylu, iradesi zayıf yeni hükümdarın bir sembol olmaktan öteye herhangi bir etkinliğinin söz konusu olmadığı ilk günden belli oldu. İttihatçıların zorlamasıyla II. Abdülhamid'in son sadrazamı Tevfik Paşa 5 Mayıs 1909'da istifa etti ve Hüseyin Hilmi Paşa'nın başkanlığında yeni hükümet teşkil edildi.

V. Mehmed'in kılıç alayı 10 Mayıs 1909 günü düzenlendi. Söğüt yatı ile Dolma-bahçe'den Eyüp'e giden padişaha, türbede Şeyhülislam Sâhib Beyefendi ile Konya Mevlevî Dergâhı Postnişini Abdülhalim Çelebi kılıç kuşattılar. Buradan saltanat arabasıyla İstanbul'a gelen V. Mehmed türbe ziyaretinde bulunup saraya döndü. Bu olay İstanbul'da görülmemiş bir heyecan uyandırdı. Çünkü İstanbullular uzun bir aradan sonra ilk kez bir padişahı güleç yüzüyle kendilerini selamlarken görmekteydiler. Fakat padişah için kılıç alayında ve cuma selamlıklarında kullanılacak araba bulmak bile sorun olmuştu. II. Abdülhamid döneminde kullanılmayan lando-lar çürümüş; kent içi yollara alışık koşum atları da yoktu. Mevkib-i hümayunda görev alacak görevlilerin üniformaları ise ayrı bir sorun olmuştu. Sonuçta İstabl-ı Ami-re'deki saltanat arabalarının en sağlamları onarılmış; atlar temin edilmiş; seyis ve arabacılar için de sırma işlemeli cepkenler, kaşıklı apoletler hazırlanmıştı. İlk alaylarda kortej protokolü de güçlükle düzenlendi. Padişahın karşısına en kıdemli müşir, saygın bir asker olan Gazi Ahmed Muhtar Paşa oturtuldu.

II. Abdülhamid'in terk ettiği Yıldız Sarayı'nda oturmak istemeyen yeni padişah,

babası Abdülmecid'in yaptırdığı Dolmabahçe Sarayı'na yerleşti. Fakat burası da yıllardan beri bakımsız kaldığı için haraptı. Kısa sürede onarım çalışmalarına başlandı ve saraya elektrik ve kalorifer tesisatları da yapıldı. Ancak yangın korkusu ve V. Murad'ın elektrik ışığım sevmemesi, sobayı tercih etmesi yüzünden iki tesisat da kullanılmamıştır.

Otuz Bir Mart Olayı'nı izleyen günlerde İstanbulluların sıkça gördükleri bir manzara, meydanlardaki darağaçlarında can veren siyasi ve adi suçlulardı. V. Mehmed ise, siyasi suçlular için onay vermeyeceğini mabeyin mensuplarına ısrarla belirttiği halde daha saltanatının ilk günlerinde İttihatçı muhalifi kişiler için onay vermek zorunda kaldı ve görüntüler değişmedi.

Halkın, "Sultan Reşad zamanı" dediği kısa döneme girilirken İstanbul, henüz savaş yılları öncesinin normal ekonomik koşullarını yaşamakta olup kıvırcık koyun e-tinin okkası 6 kuruş, l okka (1.280 gr) has ekmek 40 paraydı (l kuruş). Mülazim (teğmen) 250 kuruş, müşir 10.000 kuruş aylık almaktaydı. Öğrenciler ve çalışanlar ayakta karınlarını doyurmak için "beş ekmek beş peynir"! (5 paralık ekmek, 5 paralık peynir) yeterli görmekteydiler. Fakat İstanbul, en zaruri ihtiyaç maddelerini dahi dışarıdan alan kalabalık bir kent olarak her an kıtlığa ve karaborsaya mahkûmdu. Kent fırınlarında işlenen francala unu Odessa'dan gelmekteydi. Çarşı pazar düzenleri de eski geleneksel yapıyı korumaktaydı. Balkapanı'nda, Müslüman tüccarlar, yağ iskelesindeki armatörler, eskiden olduğu gibi, Akdeniz ve Anadolu pazarlarıy-la iş gören abanili, elifi şalvarlı zenginlerdi. Asmaaltı bir Müslüman ticaret semtiydi. Büyük depolar, mağazalar vardı. Tütün tüccarları, Kavala'mn, Drama'nın, Gerede' nin, Samsun ve Bafra'nın tütünlerini Rüs-tem Paşa Camii çevresinde pazarlamaktaydılar. Haliç kıyılarına Romanya'dan getirdikleri keresteleri yığan gemici tüccarlar da Müslümandı. Kent içi ulaşım henüz manda arabaları, at, eşek ve mahdut yerlerde fayton, atlı tramvay ve en geniş çapta da Şirket-i Hayriye vapurları ve banliyö treniyle yapılmaktaydı. 1909'da Meclis-i Mebusan Reisi Ahmed Rıza Bey, Bakırköy'deki evinden Maçka'daki resmi konutuna eşyasını iki manda arabası ile naklet-mişti. Fakat buradan Kuruçeşme'ye taşınırken eşya yüklü manda arabası sayısı 4'e çıkınca dedikodu başlamış ve başkanın bu kadar eşyayı nereden edindiği basına da yansımıştı.

İstanbullular V. Murad'ın padişahlığıy-la birlikte evlerinin dışındaki dünyaya a-çılmaya istek duymakla birlikte bir kısım geleneklerini de yaşattıkları için kentte ilginç tezatlar görülüyordu. Örneğin, gündüz redingot giyip göreve giden kimi erkekler akşam gecelik entarisi, hırka ve takke ile kahvehaneye gitmekteydiler. Kentte havagazı vardı ama, bundan köşklerde, konaklarda oturanlar yararlanıyor; bir de işlek caddelerdeki fenerlere veriliyordu. Bir köy görünümündeki Kartal'da ise mum,




Yüklə 8,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   541   542   543   544   545   546   547   548   ...   889




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin