KirkçEŞme tesisleri



Yüklə 8,15 Mb.
səhifə114/140
tarix27.12.2018
ölçüsü8,15 Mb.
#87838
1   ...   110   111   112   113   114   115   116   117   ...   140

Bibi. 1. Kumbaracılar, "Türk Mimarları", Ar-kitekt, S. 7/3, İst., 1937, s. 35; Kumbaracılar, Sebiller, 47; Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, 222; Kuban, Barok, 37, 109, 110; N. Bayraktar, "İstanbul'da Kadınlar Tarafından Kurulmuş Kütüphaneler", Türk Kütüphaneciler Derneği Bülteni, c. XII, S. 1-2, Ankara, 1963, s. 92; A. Arel, 18. yy Mimarisinde Batılılaşma Süreci, İst., 1975, s. 87-88; Sözen, Mimar Sinan, 288-289; Uluçay, Padişahların Kadınları; Akakuş, Eyyûb Sultan, 215-217; O. Aslanapa, Türk Sanatı, İst., 1984, s. 289-290; ay, Osmanlı Devri Mimarisi, İst., 1986, s. 415-418; B. Unsal, "Stil Yönünden, Klasik Sonrası Türk Mimarlığında Sebil Anıtları", TAÇ, c. I, S. 3, İst., 1987, s. 16-23; A. Ödekan, "Kentiçi Çeşme Tasarımında Tipolojik Çözümleme", Semavi Eyice Armağanı, istanbul Yazılan, İst., 1992, s. 284; Haskan, EyüpTarihi, I, 23, 42, 47, 49, 125, 154, 155, II, 223-225.

GÜLBİN GÜLTEKİN



461

MİIİON TAŞI

MİIİON TAŞI

Bizans döneminde Konstantinopolis'in tam ortasında bulunan ve imparatorluğun bel-libaşlı merkezlerinin başkente uzaklığının kaydedildiği anıtsal mil taşı (l Roma mili yaklaşık 1.480 m).

Bugünkü Sultanahmet Meydanı'nda idi. Roma'da ve başka yerlerde olduğu gibi u-zaklık ölçümü mil taşından değil, şehrin surlarında bulunan kapılardan başlanarak yapılırdı.

Bazı kaynaklarda "Altın Milion" diye adlandırılan bu anıtsal yapı Roma'daki Mili-arium Aureum'dan esinlenerek şehrin Konstantinopolis adıyla yeniden kuruluşundan (324) kısa süre sonra bir tetrapi-lon (dört sütunlu) olarak inşa edilmişti. Kare taban üzerinde yükselen, dört kemerle taşınan merkezi kubbeli bir yapıydı, kaynaklarda, taşlarla döşenmiş bir yüzey üzerinde kurulduğu ve şimdi Yerebatan Sara-yı'nın üstündeki Basilika Stoa'nın önünde bulunduğu belirtilmektedir.

Milion'a ait kalıntılar 1957'de ortaya çıkarıldı. Bu araştırmalar aynı zamanda, Tet-rapilon'un(->) Bizans döneminin en önemli caddesi Mese'nin(->) üzerinde olduğunu ve caddenin tam bu noktada güneydoğuya, Büyük Saray'a(-0 ya da sarayın hemen kuzeyine yöneldiğini ortaya koyuyor.

Zosimos ve Hesihios gibi tarihçiler, 5. ve 6. yy'larda Milion'un yeni başkent Konstantinopolis'in koruyucu tanrıçası Ti-he'ye(->) adanmış bir pagan (Hıristiyanlık öncesi döneme ilişkin) tapınağı olarak kullanıldığını ileri sürerler.

Milion'un süslemelerine ilişkin değişik kaynaklardan derlenmiş bilgilere göre, doğu yakasının çatısında, İmparator I. Cons-tantinus(->) ile annesi Helena'yı ellerinde bir haçı tutarken gösteren bir heykel grubu vardı. Tihe ise başında kertik biçiminde bir taç ve elinde borazanı ile semboli-

Milion kazısında bulunan bir sütun fragmanı. Nurdan Sözgen, 1994 / TETTV Arşivi



MİLLET BAHÇESİ

462

463

MİLLİ REASÜRANS HANI

ze edilmişti. Heykel Constantinus Foru-mu'nda(-0 ve Strategion'daC-») oldukları söylenen Tihe heykellerine büyük benzerlik gösteriyordu.

L lustinianos döneminde (527-565) Mi-lion'un bir güneş çemberi ile süslendiğinden söz edilir, imparator Filippikos (hd 711-713) dinsel politikalarının bir ifadesi olarak, Milion'u ilk beş ökümenik (birleştirici) konsili sembolize eden tasvirlerle süsledi. Onun tahttan indirilmesinden sonra da 6. ökümenik konsile (680-681) ait tasvirler eklendi. İkonoklazma(-») döneminde, V. Konstantinos (hd 741-775) bunları Hippodrom'daki(-0 at yarışlarını gösteren resimlerle değiştirdi.

Million'un Augusteion'a(-») yakınlığı yüzünden, II. Teodosios'u (hd 408-450) at üstünde gösteren heykel ile İmparato-riçe Sofia'mn (hd 565-578) ve bazı aile ü-yelerinin heykellerinin, kaynaklarda belirtildiği gibi Augusteion'da mı, yoksa Mili-on'un yakınında mı olduğu konusu açıklığa kavuşmamıştır.

Orta Bizans dönemlerinde (8-12. yy) imparatorluk seremonileri Milion'un kubbesi altında düzenlenmişti. Stratejik konumu yüzünden 1081'de I. Aleksios'un tahta geçmesi sırasında yaşanan kargaşada ve 1182'de kentin Latin sakinlerine karşı başlatılan ayaklanmada Milion'un önemli rolü oldu.

Milion'dan son kez 1268'de, mülkiyeti Ayasofya Kilisesi'ne devredilmesi nedeniyle söz edilmişse de, Osmanlı Devleti' nin erken dönemlerinde hâlâ yerinde durduğu ve sağlam olduğu sanılmaktadır.



Bibi. N. Fıratlı-T. Ergil, "Divanyolu 'Milion'
Sondajı", İstanbul Arkeoloji Müzeleri Yıllığı,
S. 15-16, 1960, s. 199-212; Müller-Wiener,
Büdlexikon, 216-218; A. Berger, Untersuchun-
gen zu den Patria Konstantinupoleos,
Bonn,
1988, s. 27İ-275. B£RGER

MİLLET BAHÇESİ

Üsküdar İlçesi'nde, Altunizade'ye(-0 300 m, Kısıklı'ya(-0 500 m uzaklıktadır.

Kuzeyden ve güneyden Ümraniye-Üs-küdar yol güzergâhı ile sınırlanmıştır. Yaklaşık 19.500 m2'lik bir alana sahip olan Millet Bahçesi, Üsküdar semti ve çevresinin en büyük bahçelerinden biridir; halk arasında "Millet Parkı" olarak da isimlendiril-mektedir.

1867-1870 arasında, Kısıklı yolu üzerinde Bağlarbaşı civarındaki yeşil alan, bir belediye bahçesi olarak kurulmuş, istanbul' un halka açık ilk bahçelerinden biri olmuştur. Çamlıca Bahçesi diye de anılan bahçe zamanla bozulmuş, 1933-1935 arasında ele alınıp düzenlenerek halka yeniden açılmıştır. Bu yıllarda büyük rağbet gören bahçe, taş duvarlarla çepeçevre emniyet altına alınmıştır. Bugün .trafiği çok yoğun, iki gidiş dönüş yolunun ortasında kalmıştır; egzoz gazı, toz ve gürültü kirliliği parkta oturanları huzursuz etmektedir. Son yıllarda yapılan düzenleme ile sert zemin oranı yükseltilmiştir. Zemin öğesi beton, beton plak, beton kilit taşı, doğal parke taşı, doğal taş döşeme gibi çeşitlilik göstermektedir.

Doğal formda iki havuz bahçeye güzellik kazandırmıştır. Bahçede. 522 adet ağaç ve çalı bulunmaktadır. Bunlardan en çok dikimi yapılan tür ova akçaağacıdır (Acer camestre). Yaşlı çınarlar, defneler, atkestaneleri ve çitlembik ağaçları, bir adet Amerikan orijinli sahil sekoyası (Sequoia sempervirens), gümüşi ıhlamurlar, yaşlı saplı meşeler (Quercus robus L.), yalancı akasyalar, oyaağaçları Millet Bahçesi'ne dikilen ağaç ve çalılardan bazılarıdır. Diğer park ve bahçelerde olduğu gibi burası da yeterince sulanamamakta ve bakımı yapılamamaktadır.

Bibi. K. Altınkaynak, "İstanbul ili, Üsküdar İlçesi Altunizade Millet Parkı Ağaç Röleve Planı", (istanbul Üniversitesi, Orman Fak., basılmamış bitirme tezi), 1992.

FAİK YALTIRIK



MİLLET CADDESİ

Aksaray kavşağından başlayıp kuzeybatıya, şehir surlarının Topkapı noktasına kadar uzanan ana ulaşım arteri.

Laleli yönünden gelen Ordu Caddesi,

1958'de


yeniden

düzenleme

çalışmaları

sürerken


Millet ve

Vatan (sağ)

caddeleri

(üstte)


ve günümüzde

Millet Caddesi.



Ara Güler (üst),

Nurdan

Sözgen, 1994 /

TETT\>'Arşivi

Aksaray'ın merkezinde alt ve üst geçitlerin bir trafik kavşağı meydana getirdiği yerde, Murad Paşa Camii'nin önünde ikiye ayrılır. Yukarıda, daha kuzeye doğru giden cadde Vatan Caddesi'dir. Onun altında, güneyinde kalan cadde ise Millet Caddesi olarak bilinen, ancak günümüzdeki resmi adı Turgut Özal Caddesi olan yoldur.

Millet Caddesi, batıya doğru. Haseki Hastanesi'nin bulunduğu yöreyi solunda bırakarak. Fındıkzade ve Çapa semtlerinden geçerek, Gureba Hastanesi binalarını sağına, Şehremini'ni soluna alarak dümdüz Topkapı'ya uzanır. Surların Top Kapısı'nın birkaç yüz metre altında (güneyinde) iki burç arasından Londra Asfaltı'na kavuşur. Bu güzergâh, şehrin suriçi kesimini Londra Asfaltı, E-5 ve Trakya'ya bağlayan anayollardan biri ve önemli bir trafik akış arteridir.

Günümüzde yaygın adıyla Millet Caddesi olarak bilinen bu yolun, şehrin en eski güzergâhlarından biri olduğu, hattâ bazı bölümlerinde Bizans'ın ünlü Mese'siy-le(-0 çakıştığı sanılmaktadır. Top Kapı-

sı, Bizans döneminde, ama özellikle Osmanlı döneminde şehrin ana giriş kapılarından biri olduğundan, bu yol her dönem önemini korumuştur.

Yola Millet Caddesi adı Cumhuriyet'ten sonra verilmiştir. 1880'lere ait haritalarda Aksaray'dan başlayarak, bugünkü bitiş noktasının biraz kuzeyinde, Top Kapısı' nda sona eren bu yolun adı Topkapı Caddesi'dir. Topkapı Caddesi, surlara yaklaşırken Şehremini semti yakınlarında bir dirsek çizerek kuzeye doğru sapar ve Top Kapısı'ndan sur dışına ulaşırdı. O dönemlerin atlı tramvayları bu yolu izlerdi. Bu yüzden, 1918 tarihli Necip Bey haritasında, Topkapı Caddesi'nin, Gureba Hastanesi'ni geçtikten sonra, Şehremini semtinde kısa bir bölümü Şehremini Caddesi adını almakta, daha sonra bir dirsekle yukarı kıvrıldığı ve sur kapısına ulaştığı bölüm ise Tramvay Caddesi olarak adlandırılmaktadır. Cumhuriyet'ten sonra, yolun Şehremini kavşağından kuzeye doğru giden "Tramvay Caddesi" bölümü yine Topkapı Caddesi diye adlandırılırken, Aksaray'dan Şehremini kavşağına kadarki bölümü Millet Caddesi olmuştur.

Millet Caddesi, 1956-1959 Menderes imarı döneminde Vatan Caddesi(->) ile birlikte bütünüyle yeniden düzenlenmiş, çevresi istimlak edilip açılarak genişletilmiş ve asfaltlanmıştır (bak. Menderes ve İstanbul). Bu dönemin imar anlayışına ve dümdüz geniş bulvarlar açma hevesine uygun olarak yolun güzergâhı Tramvay Caddesi (Topkapı Caddesi) kavşağından itibaren değiştirilmiş; eskiden burada dirsek yaparak yukarı, kuzeye doğru çıkıp Top Kapı-sı'na kavuşan yol düz bir çizgi olarak surlara doğru uzatılmış ve bu noktada sur kalıntıları yıkılarak eski surun iki burcu arasından Londra Asfaltı'na bağlanmıştır. Böylece surların Top Kapısı, Millet Caddesi'nin suru deldiği noktanın birkaç yüz metre kuzeyinde kalmıştır.

1950'lerin ortalarında inşaatı başlayan yolun güzergâhı üzerinde İstanbul'un eski semtleri bulunduğundan, çevresini açma ve yolu genişletme çalışmaları sırasında birçok eski eser yok olmuş, yerinden taşınmış veya yıkılmıştır. Millet Caddesi 1959' ela bitmiş ve çok kısa sürede iki yanı yüksek blok apartmanlarla dolmuş ve yoğun bir yapılaşmaya sahne olmuştur. Günümüzde, İstanbul'un suriçi kesiminin trafiğin en yoğun olduğu anacaddelerinden biri olan Millet Caddesi'nin (Turgut Özal Caddesi) iki yanı çok sık ve yoğun bir yerleşme görünümü sergilemektedir. Yüksek apartmanların altlan acente, otomobil galerisi, dükkân, ticarethane olarak kullanılmakta ve çeşitli turistik oteller bulunmaktadır.

Genişliği 50 m olan yolun iki yanında 7,5 m'lik kaldırımlar ve ortada 7 m'lik bir refüj vardır.

İSTANBUL


MİLLET KÜTÜPHANESİ

Fatih'te Macar Kardeşler Caddesi'nde, İl Halk Kütüphanesi Müdürlüğü'ne bağlı araştırma kütüphanesi. Bulunduğu bina Feyzul-lah Efendi Medresesi'dir(-t).

Ali Emiri Efendi'nin(-») 19l6'da nadir eserlerden oluşan 16.000'i aşkın kitabını bağışlamasıyla kurduğu kütüphanenin adını da Ali Emiri Efendi koymuştur. Osmanlı tarihleri, özellikle Yemen tarihleri, padişah divanları, şuara tezkireleri, fermanlar, levhalar; ayrıca matematikten tıbba kadar İslam kültürünün birçok alanında yazılmış kitapları kapsayan Ali Emiri koleksiyonu son derece değerlidir.

Millet Kütüphanesi'nin önemli diğer koleksiyonu, binayı yaptıran Feyzullah Efen-di'nin l699'da vakfettiği 2.000'i aşkın kitap olup, Feyziye Kütüphanesi adıyla ünlen-miştir. Bu kütüphanede, döneminde üç kütüphaneciye aynı ücretin verilmesi, senede üç defa genel temizlik ve havalandırma yapılması, bunun karşılığında kütüphanecilere ek ücret verilmesi, korumanın tamamen kütüphanecilere yüklenişi, ciltlemenin kütüphane içinde yapılması gibi titiz uygulamalarıyla ilgi çekmişti.

Ali Emiri Efendi'nin, sağlıksız yapılardan getirttiği Veliyüddin Carullah Efendi, Hekimoğlu Ali Paşa, Pertev Paşa, Reşid E-fendi vakıf kütüphaneleri, Millet Kütüphanesi 1962'de İl Halk Kütüphanesi'ne dönüştürülünce 1963'te, Süleymaniye Kütüphanesi'ne devredilmiştir.

Yeni kimliğiyle hızlı bir örgütlenmeye giren kütüphane, 1963-1966 arasında, önce Bakırköy İlçesi olmak üzere, Küçükçek-mece'den Pendik'e kadar birçok şube açtı, kültürel etkinlikler, yararlandırma, her yönden gelişme yolunda yoğun çaba harcadı. İl Halk Kütüphanesi'nin(->) Beyazıt'taki binasında yeniden örgütlenmesinden sonra 1993'te araştırma kütüphanesi kimliğim kazandı.

Kütüphanede bugün 9.000'i elyazma, 30.000 Arap harfli olmak üzere 70.000 civarında derme bulunmaktadır. Binası genişlemeye elverişli olmadığından, yeni ve fazla dermeden amaca uygun olmayanların, devredilmek üzere seçimleri sürdürülmektedir. Diğer yandan araştırma konularıyla ilgili eski ve bunlara yardımcı yeni derme ile her tür araç gereç bağışı kabul e-dilmektedir. Kütüphane yönetimi, bu bağışları, kütüphaneyi koruma ve geliştirme yönünde, uygulanan en son teknikler alanına çekmeye özen göstermektedir. Bu

Millet


Kütüphanesi'nin girişi.

Nurdan Sözgen, 1994 / TEITV Arşivi

nedenle kurulan "Millet Kütüphanesini Kalkındırma Derneği", çalışmalarıyla kütüphaneye destek vermektedir.

l yönetici ve 9 elemanla hizmet veren kütüphanede Dewey onlu konu katalogu ve alfabetik kataloglar kullanılmakta; ayrıca, eski koleksiyonlara ait yazma ve basma fihristler bulunmaktadır. İki okuma salonunda 60 sandalye vardır ve bir de müzesi mevcuttur.

6.000-12.000 arasında değişen derme-leriyle Âdile Sultan (Küçükmustafapaşa), Murat Molla (Çarşamba), Yusufpaşa (Aksaray) halk kütüphaneleri ile Ebubekir Paşa (Aksaray) Çocuk Kütüphanesi, Millet Kütüphanesi'nin bağlı birimleridir.



Bibi. G. Kut, "İstanbul'daki Yazma Kütüphaneleri", TD, S. 33 (1980-1981); G. Kut-N. Bayraktar, Yazma Eserlerde Vakıf Mühürlen, Ankara, 1984; İl Kültür Müdürlüğü, İstanbul Kütüphaneler ve Müzeler Rehberi, ist., 1993; M. S. Tayşi, "Şeyhülislam Seyyid Feyzullah Efendi ve Fevziye Medresesi", Türk Dünyası Araştırmaları, S. 23 (1983); M. Cunbur, "Ali Emîrî Efendi Kütüphanesi ve Çıkardığı Mecmua", Erdem, S. 6 (1990); N. M. Öztürkmen, İstanbul ve Ankara Kütüphaneleri, Ankara, 1957.

HAVVA KOÇ



MİLLİ REASÜRANS HANI

Sirkeci'de Aşir Efendi Caddesi no. 33'te bulunmaktadır. Karşısında Hobyar Mescidi(->) yer alır. Bina günümüzde Türkiye Hanı adıyla anılmaktadır.

Eklektik üslupta inşa edilen yapının tarihi bilinmemekle beraber, mimarları Ye-nidünya ve Kyriakides'tir.

Giriş katı oldukça yüksek tutulmuş ve girişler binanın iki tarafında açılan kapılarla sağlanmıştır. Cephenin simetri ekseni boyunca bina, ortada ana bölüm boyunca çıkıntı yapmaktadır. Giriş katı, mermer yatay bloklardan oluşturulmuştur. Kapıların arası üçer pencerelidir ve birer kemerle tamamlanmıştır. Giriş kapıları üzerinde orfoz pencereler yer almaktadır. Kapıların iki yanından inen konsollar üçlü sarkmalarla devam etmektedir.

Giriş katı ile üst kat birbirlerinden silme ile ayrılmıştır. Ana bölüm, üç kat halinde oluşturulmuştur, bu kat aralarında ise silme yer almaz. Ana bölümün birinci ve ikinci kat pencere üzerleri denizliklidir. Deniz-

MİLLİ REASÜRANS KOMPLEKSİ 464

465

MİMAR ACEM CAMÖ

likler ile pencere aralarında yer alan panoda arma motifleri bulunmaktadır. Denizliklerin konsolları daire parçalan ile süslenmiştir. Pencere boyunca inen yivler alttaki küçük konsollara ulaşırlar. Bu pencerelerin altlarında yer alan panolarda baklava dilimi motifi yer alır. Bunların içine daire motifi yerleştirilmiştir.

Orta bölümde en üstte, pencere aralarında barok kartuşlar yer alır ve cephe boyunca dalga silme ile bezenmiştir. Barok kartuşlardan başlayan ve iki kat boyunca devam eden ikili sarkmalar stilize çiçek motiflerinden oluşturulmuştur.

Ana bölümün iki yanındaki pencerelerin üzerleri birbirini takip eden dairesel dizilerle bezenmiştir. Bu pencerelerin üzerlerinde bulunan denizliklerden başlayan tekli sarkmalar diğerleriyle aynı şekilde stilize çiçek motiflerinden oluşturulmuştur.

Bina, altta ince testere dişli silme ve üstte ana silme olarak iki dizi ile sonlandı-

rılmıştır.

BANU KUTUN

MİLLİ REASÜRANS KOMPLEKSİ Teşvikiye'de, Teşvikiye Caddesi üzerinde bulunan ve Milli Reasürans Sigorta Şirke-ti'nin genel müdürlük bürolarım ve rant tesislerini barındıran mimari kompleks.

Milli Reasürans Şirketi tarafından 1984" te açılan sınırlı proje yarışmasında birinciliği kazanan proje, Şandor Hadi ve Sevinç Hadi adlı mimarlar tarafından tasarlandı. 1987'de yapımına başlanan kompleks, 1992 sonunda kullanıma açıldı.

Yapı, Teşvikiye Caddesi ile arkasındaki Abdi İpekçi Caddesi'ne cephe veren iki yüzlü bir parselde inşa edildi. Bina, genişliği Teşvikiye Caddesi'nde 54 m'yi, derinliği ise Abdi ipekçi Caddesi'ne kadar 94 m'yi bulan parselin verdiği olanaktan yararlanarak iki caddeyi bağlayan bir pasajı da içermek üzere tasarlandı.

Bina, müelliflerinin de belirttiği gibi yanındaki Maçka Palas'ın(-») dolu ve masif kitlesine, bir boşluk yaratarak yanıt verme ana fikrine oturan bir mimari anlayışla biçimlendirildi. Bina cephesi, Teşvikiye Caddesi üzerinde beş kat yüksekliğince 12 m geriye çekilerek gerçekten etkili bir boşluk oluşturuldu. Caddenin en dar kesiminde



Milli

Reasürans

Hanı

Nurdun Sözgen, 1994 / TETTVArşivi

yola katılan bu kentsel mekân, aynı zamanda kurumun akılda kalıcı bir imgesini yaratmaktadır. Yapının üst kısmını taşıyan yana çekilmiş tek kolon hem eyvanın bütünlüğünü bozmamakta hem de kurum için güç ve güven simgesi olmaktadır.

Genel müdürlük bölümü, müelliflerinin eyvan olarak adlandırdığı bu boşluğun üstündeki iki köprü katında ve Teşvikiye Caddesi cephesi üzerindedir. Bu cephenin 28 m ve 19 m'lik açıklıkları yola paralel doğrultuda beton, buna dik doğrultuda çelik kirişlerle taşıtılmıştır. Genel müdürlük büroları gerideki altı katlı blokta düzenlenmiştir.

Kiralık bürolar, Abdi ipekçi Caddesi cephesi üzerinde bulunan ayrı bir kitlede çözümlenmiştir. Teşvikiye Caddesi kotuna göre 3 m daha aşağıda olan Abdi I-pekçi Caddesi'nden zemin altındaki otopark katlarına giriş verilmiştir. Kompleksin toplam inşaat alanı 35.000 m2'dir.

Zeminde boşlukla birleşip devam eden pasaj, alışveriş ve rekreasyon mekânlarına ayrılmış ve böylece bölgeye özgü canlılığın yapı içine çekilmesi sağlanmıştır.

Bina, teşekkül etmiş bir kentsel çevrede, bu çevreye saygısız ve umursamaz bir ta vır yerine onunla diyaloga girmeyi yeğleyen, Maçka Palas'ın gabari hattını ve silmelerini dikkatle izleyen bir tasarımdır. Bütününden ayrıntılarına kadar özenle düşünülüp biçimlendirilmiştir. Yüksek teknolojiye dayalı seçkin ve ciddi bir anlatımın arandığı bina, istanbul'un az sayıdaki nitelikli çağdaş mimari örneklerinden biridir.

Milli Reasürans

Kompleksi'nin

mimari çizimi.

Sevinç Hadi

Bina, TMMOB Mimarlar Odası'nca iki yılda bir verilmekte olan Ulusal Mimarlık Sergisi ödülleri kapsamında 1992'de proje dalı ve 1994'te yapı dalı ödülünü almıştır. Bibi. F. Yazman, "Kente ve insana Saygılı Bir Anıt Yapı", Sigorta Dünyası, S. 404 (Ocak 1994), s. 20-22.

AFiFE BATUR

MİLLİYET

Günlük siyasi gazete.

Bu ismi önce Siirt Milletvekili Mahmut (Soydan) 1926-1935 arasında çıkardığı gazetede kullanmıştır. Günümüzde Türkiye' nin en köklü gazetelerinden sayılan Milliyet'vcl bu ilk denemeyle bir ilgisi yoktur. Bugünkü Milliyet Ali Naci Karacan(->) tarafından 3 Mayıs 1950'de yayıma başlatılmıştır. Gazete çokpartili düzene geçilmesiyle ön plana çıkan haber gazeteciliğinde-ki başarısıyla Babıâli'de okul niteliği taşıyan bir kurum oldu. ilk defa sporu tam sayfa olarak vererek "arka sayfasından okunan gazete" ününü kazandı. Yine de siyasi tarafıyla Türkiye'nin en ciddi gazeteleri arasında yer aldı. Özellikle Ali Naci Ka-racan'ın ölümünden sonra yayın politikasını tam kontrole alan Abdi Ipekçi'nin etkisiyle sanayici kesiminin sözcüsü olduğu oranda yeni doğan demokratik sol hareket üzerinde de rol oynadı, ilk döneminde Refi Cevat Ulunay(->), Peyami Safa(->) gibi eski dönemin ünlü imzalarını bir araya getiren Milliyet, yavaş yavaş yeni dönemin aydınlarına sütunlarını açtı. Bunlar arasında Refik Erduran, Haldun Taner, Metin Toker, İlhami Soysal, Çetin Altan, Talat S. Halman, Bülent Ecevit, Hasan Pulur, ismail Cem, Mümtaz Soysal, Ali Gevgili-li, Orsan Öymen, Teoman Erel gibi isimleri sayabiliriz.

Gazete bir yandan kültür, sanat ve gençlik ekleriyle ve liseler arası yarışma-lanyla yeni bir kuşağı kendine çekerken, diğer yandan ilk ekonomi köşesini başlatarak toplumumuzdaki temel değişikliği de yönlendirmeye girişti. Tirajı 250-300.000 arasında değişen ama sözü çok dinlenen bir gazete oldu. 1979'da Abdi Ipekçi'nin öldürülmesiyle bir bunalım geçiren gazete, sahibi Ercüment Karacan tarafından 1980'de işadamı Aydın Doğan'a satıldıktan sonra önemli bir hamle yaptı. Okuyucuya kurayla ya da kupon karşılığı ödül verme kampanyaları sırasında Milliyet en çok kitap dağıtımıyla ve çocuklara verdiği karton



Milliyet gazetesinin Ikitelli'deki yeni binası. Ferhat Atalay, 1994

oyunlarıyla ilgi gördü. Türkiye'de tirajı bir ara milyonu aşan beş gazetenin arasına girdi.

Halen (1994) başyazarlığını Altan Öymen, genel yayın müdürlüğünü Umur Ta-lu, genel koordinatörlüğünü Yalçın Do-ğan'ın yaptığı gazete 1980 sonrası siyasi dengesine uygun olarak büyük sermayenin sözcülüğünü yapmakta ve değişik eğilimli yazarlara sütun vererek uzlaştırma-cı bir nitelik taşımaya çalışmaktadır. Yazarları arasında Hasan Pulur, Yavuz Donat, Osman Ulagay, Taha Akyol, Deıya Sazak, Ali Sirmen, Oktay Akbal vardır. Babıâli'de üç bina değiştirdikten sonra 1993'te Ikitelli'deki modern binasına geçmiştir. Hürri-yet'le yaptığı bir anlaşmayla 1994 yazından itibaren Anadolu'daki basımevlerini ortak kullandılar. Daha sonra Milliyet ga-

'kizındKrikâr yapanlar yakalandı J

Şehrimizde bjr konıUnist şebekesi meydana ^ı

Arikarada dün p yakalananlar ;->"•

• |£i|Jifflrya!daş{ık^gS^^^^İfp§;i|

ur şarkıcı Perez ;t?.uSSj.,;Kohirede linç edildi

oî&îSEStsj'.DîsılsliiîjıııstîSitferli " ''



'-'. Dünkü duruşma ••İ-sefescat-sördö-

'Milliyet gazetesinin ilk sayısı. Ferhat Atalay fotoğraf arşivi

zetesi sahibi Aydın Doğan Hür Holding'in çoğunluk hisselerini satın alarak Hürriyet Gazetesi'nin de çoğunluk hisselerini ele geçirmiş oldu.

ORHAN KOLOGLU

MİMAR ACEM CAMİİ VE TEKKESİ

Fatih llçesi'nde, Melek Hatun Mahalle-si'nde, güneyde Mevlanakapı Caddesi, doğuda Küçük Saray Meydanı Sokağı, kuzeyde Mimar Acem Camii Sokağı tarafından kuşatılan arsa üzerinde yer almaktadır.

I. Selim (Yavuz) döneminde ve I. Süleyman (Kanuni) döneminin başlarında hassa başmimarlığı görevini üstlenen, bu görevde Koca Sinan'ın selefi olan Acem Ali (ö. 1537) tarafından 930/1523-24'te inşa ettirilmiş, vakfiyesi 931/1525'te, Zilhicce ayının başlarında tescil edilmiştir. Cami, tekke ve mektepten oluşan bu hayır tesisinin vakfiye özeti 953/1546 tarihli istanbul Vakıftan Tahrir Defteri'nde yer almaktadır. Burada Acem Ali'nin vakfetmiş olduğu, istanbul'un çeşitli yerlerine dağılmış çok sayıdaki gayrimenkulun dökümü bulunmakta, ayrıca bunlardan elde edilecek iradın söz konusu tesiste görevli olanlara, bu tesisin birtakım ihtiyaçlarına ve baninin neslinden gelenlere ne şekilde harcanacağı ayrıntılı biçimde belirtilmekte, tevliyetin neslinden olanlara şart koşulduğu ifade edilmektedir. Benzer nitelikteki birçok tesiste olduğu gibi, burada da cami ile tekkenin gerek fonksiyon gerekse de tasarım açısından bir bütün teşkil ettiği anlaşılmaktadır. Nitekim BOA' da bulunan ve A. Çetin tarafından yayımlanan 1199/1784 tarihli belgede "Mimar Camii derûnunda Şeyh Seyyid ismail Tekkesi" kaydı görülür.

Mimar Acem Cami-Tekkesi'nin zaman içinde geçirdiği bütün aşamaları tespit edebilmek imkânsızdır. Ancak 1151/1738-39'

da II. Mustafa'nın kızı Emine Sultan (ö. 1739) tarafından tamir ettirildiği, ayrıca 19-yy'ın başlarından bu yana iki kere yangın geçirerek ortadan kalktığı, her iki seferde de yeniden inşa edildiği söylenebilir. Sü-leymaniye Kütüphanesinde bulunan ve 19- yy'rn ikinci çeyreğine tarihlenen Han-kabnameûe 1256/1840 tarihli Âsitâne'de, tekkenin ortadan kalkmış olduğu, yerinin "arsa" durumunda bulunduğu kaydedilmekte, günümüzde cami-tevhidhanenin girişi üzerinde bulunan 1329/1911 tarihli ihya kitabesinde de yapı için "Yanup çoktan beri mahv u harab olmuşdu ser tâ pâ" denilmektedir. Ancak 1840'tan sonraki tekke listelerine bakıldığında Mimar Acem Tekkesi'nin faaliyetini sürdürdüğü, bu arada Dahiliye Nezareti'nin R. 1301/1885-86 tarihli istatistik cetvelinde burada 4 erkek ile 4 kadının ikamet ettikleri belirtilmektedir. Sonuçta cami-tekkenin 19. yy'ın ortalarında ihya edildiği, aynı yüzyılın sonlarına doğru tekrar yanarak ortadan kalkan yapının son olarak 1329/1911'de V. Meh-med (Reşad) tarafından yenilendiği anlaşılmaktadır. Tekkelerin kapatılmasından (1925) sonra cami-tevhidhane cami olarak kullanılmış, fonksiyonlarını yitiren diğer tekke bölümleri ile sıbyan mektebi tarihe karışmış, Emine Sultan'ın türbesi ile çeşmesi ve hazire günümüze gelebilmiştir. Cami-tevhidhane 1981'de bir onarım görmüş, bu arada harimin kuzeyine, betondan iki katlı bir son cemaat yeri eklenmiş, cepheler mozaik sıva ile kaplanmış, bunlardan başka yapının mimari bünyesine uymayan, ayrıntıya ilişkin birtakım başka değişiklikler de gerçekleşmiştir.

Kaynaklarda "Mimar Tekkesi", "Mimar Ağa Tekkesi" ve 7. postnişinden dolayı "Şeyh Seyyid ismail Tekkesi" olarak da anılan, ayin günü çarşamba olan tekke kuruluşundan 1925'e kadar Halvetîliğe bağlı kalmış, başlangıçta bu tarikatın Sünbülî, Sinanî ve Sivasî kollan arasında el değiştiren meşihatı 18. yy'ın başlarından itibaren kesinkes Sünbülîliğe intikal etmiştir. Postuna geçen şeyhler şunlardır: 1) Şeyh Sarı Osman Efendi; 2) 1576'da Sünbülîliğe bağlı Merkez Efendi Tekkesi'nin meşihatını üstlenen Şeyh Abdullah Efendi (ö. 1590; 3) Sinanîliğe bağlı Topkapı'daki Pazar Tekkesi(->) ile Şehremini'deki Ümmî Sinan Tekkesi'nde(->) şeyhlik yapan Ümmî Sinanzade Cedd Hasan Efendi'nin (ö. 1677) halifesi Çelebi Şeyh ismail Efendi (ö. 1679); 4) Hüseyin oğlu Şeyh Mehmed Efendi; 5) Halvetîliğin Sivasî kolunu kuran Abdülahad Nuri'nin(->) halifesi olan, Şehremini'deki Nazmîzade Tekkesi Post-nişini Şeyh Mehmed Nazmı Efendi'nin (ö. 1623) halifesi Şeyh Seyyid Ahmed Vecdî Efendi (ö. 1702); 6) A. Vecdî Efendi'nin büyük oğlu ve Sünbülîliğin âsitanesi olan Sünbül Efendi Tekkesi'nin(-») 11. post-nişini Şeyh Seyyid Mehmed Nureddin Efendi'nin (ö. 1747) halifesi olan Şeyh Seyyid Mehmed Emin Efendi (ö. 1756); 7) A. Vecdî Efendi'nin küçük oğlu ve M. Nureddin Efendi'nin halifesi olan Şeyh Seyyid ismail Efendi (ö. 1780); 8) M. Emin Efendi'nin oğlu Şeyh Seyyid Abdülhay Efen-



466

Yüklə 8,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   110   111   112   113   114   115   116   117   ...   140




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin