KirkçEŞme tesisleri



Yüklə 8,15 Mb.
səhifə48/140
tarix27.12.2018
ölçüsü8,15 Mb.
#87838
1   ...   44   45   46   47   48   49   50   51   ...   140

LAMBERT, JACQUES H.

Fransız şehir plancısı.

1933'te İstanbul'un planlanması için a-çılan uluslararası yarışmaya diğer Fransız plancılar Alfred Agache(~»), Henri Prost(-») ve Alman plancı Herman Elgötz(->) ile birlikte davet edilmiştir. Türk hükümetine Fransız İçişleri Bakanlığı tarafından tavsiye edilen Lambert, o sıralarda New York, Chicago ve Paris metropoliten planlama

rencilerinin imtihanlarına padişahla birlikte katılır.

Birkaç gün sonra, temmuzun ilk yarısında İstanbul'dan ayrılan Lamartine, İzmir' deki çiftliğine gider, ancak bu girişim başarısızlıkla sonuçlandığından Fransa'ya döner. Geriye, bir gelir kaynağı olarak, bu yolculuğu anlatan Nouveaux Voyages en Orient kitabını yayımlamak kalır (2 c., Paris, 1852-1858). Aynı biçimde, geçimini sağlamak için 1854'te 8 ciltlik Histoire de la Turquie (Türkiye Tarihi, 8 c., 1974-1875) yazacaktır.

Bibi. L. Fam (yay.), Lamartine, Voyageen Orient, Paris, ty (1959); R. Mattle, Lamartine Vo-yageur, Paris, 1936; Ahmed Refik (Altınay),

çalışmalarında görev almış bir uzmandır. Lambert'in, İstanbul'un Doğu'nun en ö-nemli transit, sanayi, kültür, spor ve turizm merkezi olduğunun kabulüne dayandırdığı önerilerinin en dikkat çekici olanlarım şu şekilde sıralamak mümkündür:

Lambert, İstanbul'un yeni limanının Marmara sahillerinde, Kumkapı'dan başlayıp, Bakırköy'ün batısına kadar uzanan geniş bir sahada kurulmasını önerir. Böylelikle 20 km'yi aşkın bir rıhtım uzunluğu elde e-dilecektir. Sur dışında limanın gerisindeki saha ise Lambert'e göre sanayiye ayrılmalıdır. Sarayburnu ve Sultanahmet çevresi, müze, akademi, kütüphane gibi kültürel kullanımlara tahsis edilmelidir.

Benzeri önerilere Bouvard ile Prost gibi diğer Fransız şehircilik uzmanlarında da rastlanması ilginçtir.

Galata ve Beyoğlu arasındaki seviye farkından dolayı araç bağlantısının helezoni rampaya sahip bir kule vasıtasıyla sağlanması ya da Moda ile Küçükmoda arasında motorlu araçlar için bir viyadük inşa e-dilmesi, Lambert'in oldukça renkli ve fan-tezili önerileri arasında sayılabilir.

Yarışma jürisi Lambert'in önerilerini genelde olumlu değerlendirmemiş, bazı durumlarda da zayıf ve yetersiz bulmuştur. Lambert'in muhtemelen daha önceki metropoliten planlama tecrübelerinin etkisiyle, sorunlar karşısında tek bir çözüm üzerinde ısrar etmek yerine, diğer yarışmacılardan farklı olarak, değişik seçenekler ortaya koyup nihai tercihin daha ayrıntılı e-tütlerle yapılması yönünde bir tavır geliştirdiği görülür. Günümüz anlayışına daha yakın ve daha profesyonelce denebilecek bu tavrın, dönemin kesin ve hızlı çözüm arayışlarına yeterince hitap etmediği ve Lambert'in önerilerinin pek fazla dikkate alınmadığı, sonuç olarak Lambert'in İstanbul ile olan kısa süreli ilişkisinin fazla bir iz bırakmadan sona erdiği söylenebilir.

Lambert'in İstanbul'a ilişkin önerilerinde, kendisinden önceki ve sonraki Fransız uzmanlarda görülen bazı genel yaklaşımlara sahip olduğunu söylemek mümkündür. Görsel-estetik yanı ağır basan, kimi zaman anıtsal düzenlemeler ve ülkenin şartlarını zorlayacak ölçüde büyük yatırımlar gerektiren pahalı çözümler bu tür yaklaşımlar arasında sayılabilir.

Döneminde İstanbul'da bir iz bırakmamış olmasına karşın Lambert, Üsküdar-Ka-dıköy arasında Bağdat Caddesi'ne bağlanan bir sahil yolu inşa edilmesi, yine suri-çinde bugünküne oldukça yakın bir yol strüktürünün inşası ve en önemlisi planlama için belediye bünyesinde "nâzım plan bürosu" ve buna bağlı bir "danışma kurulu" oluşturulması gibi zamanında gereğince değerlendirilememiş, ancak çok sonraları gerçekleşmiş önerilerde de bulunmuştur.

Lambert'in, önerilerine bakarak, bugün Türkiye'deki resmi kent planlama yöntemi ve söylemi olan ve 1930'lann dünyasında çok önemli bir yenilik sayılan "kapsamlı planlama" içinde değerlendirilebilecek bir yaklaşıma sahip olduğunu söylemek mümkündür.

Lambert'in İstanbul için önerileri kabul edilmemiş olmasına karşın, kendisine 1939 ve!941'de Erzurum ve Trabzon kentlerinin planları yaptırılmıştır.

M. RIFAT AKBULUT

LANGA

Bugünkü Yenikapı bölgesinde bulunan; Aksaray'dan Marmara sahiline dik inen Namık Kemal Caddesi ile doğuda ona paralel Mustafa Kemal Caddesi'nin iki yanında ve arasında yer alan eski semt. Bizans döneminde Marmara kıyısında, bugünkü Yenikapı sahillerinde uzanan kıyı şeridi ve Eleutherius Limanı(->) ile hemen yanındaki Theodosius'un Limam'nın(->) bulunduğu yöre.

O zamanlar iç kesimleri "Vlanga", "Ulan-ka" veya "Langa" adlarıyla bilinen yöre, antik Theodosius'un Limanı'na dökülen Bayrampaşa Deresi'nin(-0 (Lykos Deresi) taşıdığı alüvyonlardan oluşan verimli topraklar yüzünden her zaman bostanlarıyla ünlüydü.

Burada bulunan ve bugün tümüyle dolmuş olan liman ise 4. yy'dan itibaren ö-nemli bir limandı. Tarihçiler bu limanın, daha çok Mısır'dan gemilerle gelen buğdayın boşaltılması için kullanıldığı ve Vlanga'da buğday ambarlan bulunduğu görüşündedirler.

Vlanga'nın kelime anlamı Yunanca "dışarı" demektir. Bu da Langa'nın sur dibinde, Marmara'nın güney surları dışına taşan bir semt olduğunu anlatmaktadır. Vlanga adının ilk kez 12. yy'da kullanılmaya başlandığı sanılmaktadır. I. Andronikos Kom-nenos (hd 1183-1185) bu yörede bir köşk yaptırmıştır. 13. yy'ın ikinci yarısında Langa bölgesine Konstantinopolis'in Yahudileri yerleştirilmiştir.

Osmanlıların İstanbul'u almalarından sonra, semtin surların içinde kalan bölümü Küçüklanga Bostanı, sur dışı bölümü Büyüklanga Bostanı olarak anılırdı. 15. yy' da sur dışında kalan Büyüklanga Bosta-nı'nın doğusu ve batısı da duvarlarla çevrildi. 16. yy'da yeni bir sur daha yapıldı. Bugün Yenimahalle İstasyonu'nun yer aldığı bölge ise denizin doldurulmasıyla elde edilmiştir.

Bugün batıdaki Küçüklanga'yı doğudaki Büyüklanga'dan Mustafa Kemal Caddesi ayırmaktadır. Bir zamanlar bostanları ve sebzevatıyla tanınmışken, günümüzde Büyüklanga yoğun bir yapılaşma ve geçiş bölgesi özellikleri göstermektedir. Küçüklanga ise bostanların anısını sadece sokak isimlerinde barındıran, yeşil saha bile denemeyecek bir mekândır. Burada sadece salaş yapılar ve eski bostan arazisi bulunur. Langa'nın idari sınırlan küçülmüş; son 30 yılda eski kozmopolit ahalisi ve mimari yapısı süratle değişmiş; çirkinleşen ve konut bölgesi özelliklerini hızla yitiren bir semt olmuştur.

Bugün Yenikapı İstasyonu'ndan itibaren Mustafa Kemal Caddesi'nin ikiye ayırdığı Büyüklanga ve Küçüklanga birbirinden kopuk iki mahalle haline gelmiştir. Küçüklanga doğuda Mustafa Kemal Caddesi, kuzeyde Küçüklanga Caddesi, güney

1500'lü yıllarda

Kadırga Limanı,

Tersane ve

Langa


Bölgesi'ni

gösteren


bir gravür.

Müller-Wiener,



Bildlexikon

taraftan da demiryolu hattıyla çevrili, halen bostan artıklarıyla dolu bir sahadır. Bazı depo ve salaş binalarla kötü bir yapılaşma görüntüsü sergiler. Buradaki eski bostanları, Langa Bostanları Sokağı, günümüzde sadece adıyla yaşatmaktadır. Eski meşhur Langa marulu ve hıyarı ise artık yetiş-tirilmemektedir.

Semtin meskûn kesimi olan, Mustafa Kemal Caddesi'nin doğusundaki Büyüklanga büyük değişiklik geçirmekte ve halen konut semti olmaktan çıkıp, "bavul ticareti", Doğu Avrupalı turistlerin barındığı oteller, ucuz lokantalar, büfe ve birahanelerle, giderek şehrin asayiş bakımından da sorunlu olmaya aday semtlerinden birine dönüşmektedir. Otellere, büfelere vb' lerine ilaveten, işporta vb dükkânlar, gıda ve giyim mağazaları, birkaç atölye, Bü-yüklanga'nın manzarasını değiştirmiştir.

1950'lerde Büyüklanga Rum, Ermeni ve Müslüman Türk grupların bir arada yaşadığı bir esnaf ve işçi mahallesiydi. O günleri bilenlerle yapılan mülakatta, bu üç grup arasındaki ilişkilerin İstanbul'a ve Langa' ya İstanbul dışından göçün arttığı yıllarda bozulmaya başladığı, bilhassa mahalle gençleri arasında kavgaların çıktığı ifade edilmiştir. Yeni sakinler eski komşulara a-lışana kadar, mahallenin her sınıf halkı ya başka semtlere ya da yurtdışına göç etmiş ve semt sürekli bir nüfus değişimi geçirmiştir. Bugün eski sakinlerin pek azı burada oturmaktadır.

Büyüklanga'nın sınırı batıda Mustafa Kemal Caddesi ve Aksaray Caddesi; kuzeyde Hayriye Tüccarı Caddesi, doğuda da Koska'ya(-») doğru uzanan Asya Sokağı ile çizilebilir. Büyüklanga'nın doğu komşusu Kumkapı Nişanca Mahallesi'dir.

Langa, bir zamanlar deniz tarafındaki surlarla bitermiş. Bugün bu surların yerinde Langa Hisarı Sokağı bulunmaktadır. Daha güneyde ağır bir trafik yükü taşıyan dolgu saha ve yolu gelir. Burada bulunan banisi Malkoç Süleymanzade Ebubekir Efendi olan 17. yy yapısı Malkoç Süleyman Ağa Camii 1868'de Sahaflar Şeyhi Ali Hoca tarafından yeniden yaptırılmış ancak bu cami sahil yolu yapımı sırasında büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. Semtin eski camilerinden biri olan ve Mermerciler Soka-ğı'nda bulunması gereken I. Ahmed'in muhasebecilerinden Ahmed Efendi'nin yaptırdığı Muhasebeci Camii de böyle ortadan kalkan, yerini küçük bir meydan ve bir "cafe"nin aldığı yapılardandır. Langa'nın cami, mescit ve kiliselerinin pek azı bugüne kadar gelebilmiştir. Vatan ve Millet caddeleri ekseni ve sahil yolunun suriçi İstanbul'da teşvik ettiği beton yapılanmanın ve yoğun trafiğin yarattığı tahribatın en çok vurduğu semtlerin başında Langa ve La-leli'nin geldiği söylenebilir.

Langa'da, ünü günümüze kadar gelen ve semti etkilemiş olan bir isim, Kâtip Kasım'dır. Yaptırdığı halen yaşayan cami kendi adını taşır (bak. Kâtip Kasım Camii). Bu

LATİFİ

196

197

LATİN İMPARATORLUĞU

kağı, onun yanında Paşazade Sokağı semtin eski atmosferini yansıtan sokak isimleridir.

Bugün Ayios Teodoros Rum-Ortodoks Kilisesi'nin bulunduğu Alaca Camii Soka-ğı'na adını veren mescit de 18. yy'daki yangınlardan birinde ortadan kalkmıştır. Bizans'tan kalma kiliselerden biri olan Ayios Teodoros'la aynı sokakta, avlusunda aynı adı taşıyan ve Ayios Yeoryios kabartma-sıyla tanınan bir ayazma vardır. Ayios Teodoros 1830'da tamir görmüş ve bugünkü haliyle yeniden inşa edilmiştir. Kilisenin sol tarafında yakın zamanlara kadar bir Rum ilkokulu da vardı. Büyüklanga Sepetçi Selim Sokağı'ndaki loannes Prodromos Ayazması da, semtte Rum Ortodokslarm-dan kalan ikinci bir anıttır. Ayazmaya bir evin girişinden geçerek girilir. İnciciyan'a göre Langa'da 2 Ermeni kilisesi de vardı. Bunlardan biri Çinili Hamam yakınında olan Surp Sarkis, diğeri Yenikapı'ya doğru Hisardibi'nde Surp Niğoğayos'tu. Her ikisi de bugün kaybolmuştur.

Bibi. İstanbul Şehir Rehberi, ist., 1934; "Ayios loanis Ayazması", "Ayios Teodoros Rum

Langa'da bir ara sokak.



Hazım Okurer. 1994

cami Büyüklanga tarafındadır. Ancak hem Küçüklanga'yı hem de Büyüklanga'yı boydan boya kat eden yol da (Küçüklanga tarafında Kâtip Kasım Bostanı Sokağı, Büyük-langa'da, Kâtip Kasım Camii Sokağı) onun adını taşır. Bazı kaynaklarda 16. yy'm başlarında II. Bayezid'in (hd 1481-1512) sır kâtibi olarak geçen Kasım Bey semtte bostanı, evleri, emlaki, akan ve bir de camii cilan önemli bir zat olarak semtin bazı yörelerine adını vermiştir. Bu, istanbul'da sıkça rastlanan bir tarihselleşme biçimidir. Bazı semtlerde emlak akarı olup, orada mektep, çeşme, cami veya mescit yaptıran bir kişi ne siyasi ne de kültür tarihi bakımından rehberde yeri olmasa da imar etmiş ve yaşamış olduğu semtle şehrin ebedi simaları arasına girmektedir.

Langa'mn sokak isimleri belediye meclisleri tarafından değiştirilmemiş ve tarihi aksettiren isimlerdir. Hadım Odaları Sokağı, burada hadımağalarının bir vakıf veya emlaki olup olmadığını araştırmayı gerektirir. Sonra Sepetçi Selim Sokağı, Beşikçi Sokağı, Mermerciler Sokağı, Hayriye Tüccarı Caddesi gibi esnaf isimleri; Natırkızı So-

Langa, 1936

Pervititch

haritasından

yararlanılarak

hazırlanmıştır.

İstanbul

Ansiklopedisi

Ortodoks Kilisesi", "Ayios Teodoros Ayazması", İSTA, III; Inciciyan, İstanbul; Kömürciyan,-İstanbul Tarihi; Eminönü Camileri; Öz, İstanbul Camileri, II.

İLBER ORTAYLI

LATİFÎ

(1491, Kastamonu - 23 Ekim 1582, Kızıl-deniz) Divan şairi ve tezkire yazan.

Asıl adı Abdüllatîftir. II. Mehmed (Fatih) dönemi (1451-1481) şairlerinden Ham-dî Çelebi'nin oğludur. Kastamonu'da eğitim gördü. Şiir ve inşada başarı gösterdi. Çeşitli muhasebe ve kitabet görevlerinde bulundu. Bir ara Belgrad ve Rodos imaret kâtipliklerim yürüttü. Son görevi Mısır' daydı. Buradan Yemen'e giderken bindiği geminin Kızıldeniz'de batması sonucunda boğularak ölmüştür.

En önemli eseri Tezkire-i Latifî (İst., 1896) olarak tanınan Tezkiretü'ş-Şuarâ'sı-dır. Diğer eserleri arasında Divan, Fü-sûl-iErbaa, Subhatü'l-Uşşâk, Nazmü'l-Cevâhir, Enisü'l-Füsehâve. Esmaü's-Su-verü 'l-Kur'an sayılabilir.

Latifî'nin İstanbul'la ilgili eseri manzum ve mensur olarak kaleme aldığı Evsâf-ı İstanbul'dur (İst., 1577). Eser istanbul'un 16. yy'daki durumunu geniş açılımlarla anlatır. Pek çok semt, kurum ve mekân hakkında önemli bilgiler içeren risale, devrin sosyal hayatım ve fikri platformunu da detayıyla ele almıştır, l mukaddime, 6 bölüm ve l hatimeden oluşan eser, denilebilir ki istanbul'un bir kütüğüdür. Latifî, Tacizade Cafer Çelebi'den(~») sonra istanbul hakkında hususi bir bilgi kaynağı olmak üzere yazdığı bu eserinde öncelikle istanbul'un paha biçilmezliği ve eşsizliğinden uzun u-zun bahseder (Letafetten naziri yoktur el-hakV Nazirin çeşm-i evvel görmüş, ancak irem bağı budur der her görenler / Ki çıkmak istemez ana girenler), istanbul'u pek çok diyardan üstün tutması (Övme ey hâce bize Hind ü Hatâ vü Huten 'i /Bundadır lütfü şeref buna Sitanbul der-



lef) şehre bağlılığının da bir göstergesidir. Zaman zaman buradaki mahbuplardan da şikâyette bulunan (Uşşâkı müflis eyledi si-min-bedenleri /Soydu kefensiz eyledi gül-pirehenleri) Latifî, şehirdeki sosyal hayatı, orta tabaka insanı gözüyle kaleme almıştır. Küçük memuriyetlerde geçen ömrünün önemli bir kısmını istanbul hasretiyle geçirmiş olması, şehre karşı tutkusunu da artırmıştır. Bunun içindir ki Evsâf-ı İstanbul'da, şehrin hiçbir güzelliği göz ardı edilmemiştir. Saray bahçesi, Ayasofya, Fatih Camii, Bedesten, Galata, Kâğıthane, Göksu vb insan yığınlarının günlük hayatına sahne olan mahaller, özel bölümler halinde şiire dökülmüştür. Eser 16. yy sanatlı nesrinin bir örneği olduğu kadar istanbul'un sanatkâr kaleminden çıkmış önemli bir vesikasıdır. Yer yer müellifin ruh halini, kişiliğini, fikirlerini de belirten bu küçük a-ma önemli eserde yaşadığı dönemin İstanbul'unun her türlü sosyal, siyasal, kültürel ve mimari çehresini bulmak mümkündür. Zaten Latifî, eserini okuyucuya istanbul'u her yönüyle öğreten bir şehir rehberi olması amacıyla yazmıştır.

Bibi. N. Suner (Pekin), Latifî, Evsâf-ı İstanbul, ist., 1977, s. VII vd; Çelebi, Divan Şiirinde İstanbul, 38 vd.

İSKENDER PALA



LATİN İMPARATORLUĞU

IV. Haçlı Seferi sonucu, 13 Nisan 1204-25 Temmuz 1261 arasında Konstantinopolis' te Bizans İmparatorluğu'nun yerine kurulan imparatorluk.

Çağdaşları tarafından "Romania" ya da "Imperium Constantinopolitanum" adıyla anılmıştır. Latin İmparatorluğu Bizans'ın hâkim olduğu tüm topraklarda egemenlik iddiasında bulunmakla beraber gerçek anlamda ancak başkent çevresinde hâkim olabildi ve Trebizond (Trabzon), Nikaia (İznik) ve Epiros'ta (Yunanistan) odaklanan Bizans muhalefeti Latin Imparatorluğu'nu sürekli tehdit etti.

Fransız ve Flaman şövalyelerininin önderliğindeki çeşitli ülke askerlerinden o-luşan ve Bizans'tan nefret eden Venediklilerin daha sonra katılımıyla güçlenen IV. Haçlı ordusunun hedefi Mısır, amacı ise Suriye Hıristiyanlarının güvenliğini sağlamaktı. Fakat Venedik Doju Enrico Dando-lo'nun etkisiyle orduların yönü Konstan-tinopolis'e çevrilmişti. O sıralar tahttan indirilmiş olan II. İsaakios Angelos (hd 1185-1195 ve 1203-1204) ve oğlu IV. Aleksios Angelos'un haklarını geri verme iddiasıyla şehri işgal eden Haçlılar, Konstantino-polis'i tarihin gördüğü en acımasız yağmalardan birini gerçekleştirerek talan ettiler, Ortodoks kiliselerini Katolik kilisesine çevirdiler, kutsal emanetleri ve kenti süsleyen binlerce eseri kendi ülkelerine kaçırdılar. Bu tarihte Venedik'e götürülen eserler arasında, San Marco Katedrali'nin önünde halen görülebilen Dört Atlı Heykeli de (Quadriga) bulunmaktaydı.

Haçlılar, şehri 12 kişilik bir komite (6'sı Venedikli, 6'sı diğer Haçlı ülkelerinden) ile yöneteceklerdi. Latin imparatorları her-şeye rağmen Grek geleneklerini ve kurum-

larını muhafaza etmeyi tercih ettiler. Örneğin mor ayakkabı giyerek Ayasofya'da taç giydiler, Grek unvanlarının Latince şekillerini (kayser, sevastokrator, protovestiari-us gibi) kullandılar.

Latin İmparatorluğu bir çeşit feodal beylikler toplamı idi. İmparatorluğun yönetimi ise ilkeleri daha önceden belirlenmiş üç anlaşma uyarınca yürütülecekti. Bunlardan birincisi Mart 1204'te Venedikliler ile Haçlılar arasında yapılan ve imparatorun seçimi konusunu içeren antlaşma metni idi. ikincisi Eylül-Ekim 1204'te imzalanan ve toprağın taksimi ilkelerini belirleyen "Partitio Romaniae" antlaşması, ü-çüncüsü ise Venediklilerin imparatorla ilişkilerini düzenleyen bir anlaşma idi.

9 Mayıs 1204'te Flandre Kontu Baudo-uin (hd 1204-1205) konsey tarafından imparator seçildi ve imparatorluğun paylaşımına geçildi. Daha önce yapılan antlaşma uyarınca imparator devlet arazisinin dörtte birini alıyor, kalan dörtte üçün yarısı Venedikliler, yarısı da diğer şövalyeler arasında paylaşılıyordu. Venedikliler özellikle kendi ticaret yolları üzerindeki adalar ve limanlarda egemenlik kurmayı tercih ettiler. Konstantinopolis'in sekizde üçü de Venediklilere bırakıldı. Böylece Venedik Doju Dandolo kendim "Roma İmparatorluğu' nün dörtte birinin ve diğer dörtte birinin yarısının efendisi" olarak tanımlama hakkına sahip oluyordu. Boğazların kontrolü ve Ayasofya da onlara bırakıldı ve her türlü vergiden muaf tutuldular.

Baudouin'in 1205'te Bulgar Kralı Kalo-yan tarafından yenilgiye uğratılarak hapsedilmesinden sonra kardeşi Henry (hd 1206-1216) yönetimi ele aldı ve Baudouin' in öldüğü kesinleşince imparator oldu. Latin yöneticilerin en yeteneklisi ve uzak görüşlüsü olan Henry zamanında, imparatorluğun çeşitli yerlerindeki prenslikler ve dukalıklarla ilişkiler iyileştirildi. O sıralar Ka-loyan'ın ölümü bir fırsat olarak değerlendirildi ve Bulgarlarla akrabalıklar kurularak uzlaşma sağlandı. Öte yandan Atina ve Akhaia dukalıklarında yaşayan Grek halkın desteği de alındı. Adaletli ve uzlaşmacı tavrıyla Grek tebaa arasında büyük saygınlığı olan Henry'nin 12l6'da ölümü üzerine Latin baronlar Henry'nin kız kardeşi Jo-lande'ın kocası Pierre'i (hd 1217) imparator yaptılarsa da, Pierre 1217'de Bizans soylusu Teodore Komnenos Dukas tarafından tutsak edilince 1219'a kadar karısı Jolande iktidar oldu. Bundan sonra bazı kesintilerle Jolande'ın yerine oğlu Robert (hd 1221-1228) ve ardından onun kardeşi II. Baudouin (hd 1228-1261) başa geçti. Ancak Baudouin çok genç olduğundan devleti 1231-1237 arasında Jean idare etti. Fakat bu imparatorlar zamanlarının çoğunu Batı Avrupa'da geçirdiler.

Latin İmparatorluğu'nun en önemli unsuru olan Venedikliler Konstantinopolis' te bir "podesta" ve bir "konsil"le yönetildiler. Bizans ticaret yaşamında neredeyse bir tekel gibi davranan ve donanmayı da kontrol eden Venedikliler bu durumdan aldıkları güçle imparatorluk kararlarını veto e-debiliyorlardı.

Mart 1204'te işgalden hemen önce yapılan antlaşmaya göre Venedikliler ya da diğer Haçlı güçleri arasında imparatorluk makamını elinde tutmayanların Konstantinopolis patriğini seçme hakkı vardı. Bu hak uyarınca Venedikliler, Ayasofya'da kendilerine ait bir katedral ve bunun kadrosunu, sonra da patrik olarak Thomas Mo-rosini'yi seçtiler. Papa III. Innocentius bu secimi onayladı fakat daha sonra papanın kendisi ve halefleri Konstantinopolis patriklik makamını Venediklilerden kurtarmaya çalıştılar ve patrikleri bizzat atadılar. Bizans kilisesinde yüksek görevlerin La-tinlerce yürütülmesine karşın daha aşağı düzeylerde Grek din adamlarının hâkimiyeti sürdü ve bunların çoğu Latin patriklere tabi olmayı reddederek iznik'teki Ortodoks patriğe bağlı olmayı tercih ettiler. Bu dönemde Konstantinopolis'teki Do-minikenler(->) ve Fransiskenler(-») gibi Katolik azınlıklar bazı ayrıcalıklar elde ettiler.

Konstantinopolis'teki Latin Imparator-luğu'na karşı yürütülen Grek muhalefetinin merkezleri, I. David Komnenos'un e-gemen olduğu Trebizond, L Teodoros Las-karis'in hüküm sürdüğü Nikaia ve Mihael Angelos Dukas'ın yönetimindeki Epiros bölgeleriydi. 1208'de Nikaia'da Bizans imparatoru olarak taç giyen Laskaris zamanında (1204-1222) Bizans ile Haçlılar arasındaki ilişkiler görece yumuşak oldu. Fakat 1241'de Bulgaristan Kralı II. John Asen' in ölümünü fırsat bilen yeni Bizans imparatoru III. loannes Dukas Vatatzes (hd 1222-1254), Bulgaristan topraklarını ele geçirerek Latin Imparatorluğu'nu dört bir yandan kuşatmayı başardı. Bu tarihten itibaren Haçlıları koruyan unsurlar Venedik donanması, papalık desteği ve Batı Avrupa' dan gelen parasal yardımlardan ibaretti. Böylece Papa IV. Innocentius, İmparator Vatatzes'in papalığın üstünlüğünü kabul etmesi koşuluyla Konstantinopolis'i Bizans imparatorlarına bırakmayı kabul edecek duruma gelmişti (bak. kiliselerin birleşmesi). Bu tarihlerde Latin İmparatorluğu öylesine yoksullaşmıştı ki, II. Baudouin oğlunu borç karşılığı Venedik tacirlerine rehin vermişti. 13 Mart 1261'de, Venedikliler tarafından ticari imtiyazları ellerinden alınan Cenevizliler(->) Nikaia imparatorlarından VIII. Mihael Paleologos (hd 1259-1282) ile Nif'te (bugün Kemalpaşa) bir antlaşma imzalamışlardı. Fakat Latin Im-paratorluğu'na nihai darbe tümüyle rastlantı sonucu vuruldu. Temmuz 126l'de Bulgar sınırlarını kontrol etmek için Trakya'ya gönderilen Bizans Birliği'nin komutanı Aleksios Strategopulos, Konstantinopolis önlerinden geçerken, kentin neredeyse korumasız olduğunu görmüştü. Venedik donanmasının da Karadeniz'e sefere çıkmasını fırsat bilen Strategopulos, ani bir kararla başkente bir baskın düzenledi ve hemen hiç mukavemet görmeden 25 Temmuz 1261 sabahında Latin Imparator-luğu'na son verdi. Son Latin kralı II. Baudouin ve adamları ise batıya kaçtılar.

15 Ağustos 126l'de VIII. Mihael Paleologos törenlerle şehre girdi, imparator, İn-

LATİNLER

198

199

LEBLEBİCİ HANI

cilci Lukas'ın eseri olduğuna inanılan mucizevi Hodegetria ikonası (bak. Hodeget-ria Manastırı ve Kilisesi) ile karşılandı, önce Studios Manastırı'na (bak. Imrahor Camii), sonra da Ayasofya'ya gitti. Aynı yılın eylül ayında imparator ve karısı Teodora patriğin elinden bir kez daha taç giydiler. Bu arada meşru imparator IV. Laskaris o-layların dışında bırakılıyor, birkaç ay sonra gözlerine mil çekilerek saf dışı ediliyor ve böylece Paleologos Hanedanı'nın(-0 iktidarı başlıyordu.



Bibi. J. Longnon, L'empire latin de Constanti-nopleet la principaute de Moree, Paris, 1949; B. Hendrickx, "Leş institutions de l'empire latin de Constantinopl (1204-1261)", Byzantina, S. 6 (1974), s. 85-154; ay, "The Main Problems of the History of the Latin Empire of Cons-tantinople (1204-1261)", Revue belge dephi-lologie et d'histoire, S. 52, 1974, s. 787-799; R. L. Wolff, Studies in the Latin Empire ofCons-tantinople, Londra, 1976; ay, "A New Docu-ment from the Period of the Latin Empire of Constantinople: The Oath of the Venetian Po-desta", Annuaire de l'institut dephüologie et d'histoire orientales et slaves, S. 12 (1953), s. 5239-573; Ostrogorsky, Bizans, 387-416; W. Heyd, Yakm-Doğu Ticaret Tarihi, Ankara, 1975, s. 288-342.

AYŞE HÜR


LATİNLER

Latince "Latini" sözcüğü, erken Bizans döneminde, yaşamlarını özgür olarak sürdüren fakat öldükten sonra köle hukukuna tabi tutularak malları efendilerine devredilen bir grup halkı anlatıyordu. 531'de I. İustinianos(-0 tarafından bu statünün kaldırılmasıyla uzun süre bu terime rastlanmaz. Grekçe Latinos deyimi ise 11. yy'dan itibaren değişik bir anlamda ortaya çıktı. 1054 tarihli bir patriklik belgesinde, Grekçe "Latinoi" sözcüğü, italyan dili ve karakterinin yerine kullanıldı. A. Komnena(->), İ. Kinnamos(->) ve N. Honiates(->) gibi yazarların sık sık zikrettiği terim, zamanla Bizans topraklarında yaşayan Batılıların tümü için kullanılır oldu.

Latinler gerek ticaret yapmak, gerekse askeri hizmetlerde bulunmak amacıyla geldikleri gibi evlilik yoluyla da imparatorluk ailesine katılmışlar, iktidara ortak olmuşlardır. Belgelerde Konstantinopolis'te ve diğer Bizans şehirlerinde yaşayan pek çok Greko-Latin ailenin adı (Frangopuloslar, Varangapuloslar, Umpertopuloslar, Raoul-lar ve Rogerioslar gibi) zikredildiği gibi, saraya gelin gelen pek çok Avrupalı soylunun adı da bilinmektedir.

Konstantinopolis'te Latinlerin koloni kurduğu ilk bölge Haliç sahillerinde idi. Bugünkü Sarayburnu ile Eminönü arasındaki gemiciliğe çok elverişli bu bölgede her koloni, etrafı duvarlarla çevrili özel mahallelerde yaşardı. 13. yy'dan itibaren başta Cenevizliler ve Venedikliler olmak üzere pek çok Latin topluluğu Galata ve Pe-ra'ya (Beyoğlu) yerleşmeye başladı. Diğer kolonilerde olduğu gibi Latin kolonilerinin de kendilerine ait kiliseleri, iskeleleri, tüccar evleri, depolan ve açık pazar yerleri vardı. Koloniler Konstantinopolis'te yaşayan cemaatin seçtiği danışma meclisine başkanlık eden ve anavatandan ata-

nan "legaf'lar (elçi) tarafından yönetilirlerdi. Denizcilik ve ticarette uzmanlaşmış Latinler, zenginlikleri yüzünden başkentin Grek halkının kıskançlık ve öfkesine maruz kalmışlar, bu yüzden de sık sık taciz e-dilmişlerdir.

Konstantinopolis'e yerleşen ilk Latinler, 10. yy'in sonlarında italya Yarımada-sı'ndan gelen Amalfililer(->) ve Venedikli-ler(->) olmalıdır. Bunları, Komnenos Ha-nedam'mn(->) ilk üyesi I. Aleksios Komnenos (hd 1081-1118) tarafından verilen imtiyazlarla Konstantinopolis'e yerleşen Ce-nevizliler(->) ve Pisalılar(-0 izler. I. Manu-el Komnenos'un(-0 (hd 1143-1180) kadim Roma Imparatorluğu'nu yeniden kurmak amacıyla italyan şehir devletleri ile yakın i-lişkiler kurma politikası uyarınca verdiği imtiyazlarla kurulan diğer bir koloni ise Ankonalılara(->) aittir.

Bu yıllarda Konstantinopolis'te yaşayan Latinlerin sayısının 60.000 kadar olduğu sanılmaktadır. Manuel zamanında kenti ziyaret eden seyyah Tudelalı Benjamin Konstantinopolis'in dünyanın en canlı a-lışveriş merkezlerinden olduğunu kaydeder. Manuel'in ölümünden sonra tahta geçen II. Aleksios zamanında (1180-1183) ordunun en iyi unsurları Latinlerden oluşuyordu. Fakat 1182'de Grek halkın başlattığı ayaklanma sonucu şehirdeki Latinler büyük bir kırıma kurban gittiler.

Angelos Hanedanı dönemi (1185-1204) Latin kolonilerinin yeniden parladığı yıllardır. 1204-1261 arasında Konstantinopolis'te kurulan Latin İmparatorluğu, İtalyan kolonilerinden Venediklilerin ve kısmen de onlarla ittifak kuran Pisalıların politik ve ekonomik açıdan güçlendiği, buna karşılık Cenevizlilerin ve müttefiklerinin saf dışı olduğu dönemdir.

13-14. yy'da Venedik ve Cenova'mn himayesi altında Konstantinopolis'te faaliyette bulunan diğer Latin asıllılar arasında, Ba-rililer, Tranililer, Sicilyalılar, Provanslılar (Marsilyalılar, Montpellierliler ve Narbon-nelular), Katalanlar (Valensiyalılar, Barse-lonalılar) vardı. Bunlardan Katalanlar 1268' de Konstantinopolis'te konsolos bulundurma hakkım elde etmişler, 1302-1305 arasında Roger de Flor komutasındaki bir büyük Katalan bölüğü başkenti özellikle Osmanlılara karşı korumak amacıyla Konstantinopolis'te bulunmuştu. 1352'de bir Katalan donanmasının, Osmanlılarla ittifak kuran Cenevizlilere karşı Bizans'ın yanında Konstantinopolis önlerinde savaştığı bilinmektedir.

1327-1347 arasında çeşitli tarihler taşıyan Ceneviz dokümanlarına göre, Pera' da faaliyet gösteren Montpellier ve Nar-bonne kolonileri Bizans sularında yoğun biçimde ticaret yapıyorlardı. Bu tarihten sonra bilgilerin azalmasının nedeni 1348' de Avrupa'yı kasıp kavuran veba salgınında kolonilerin anavatanlarının neredeyse yok olması olabilir.

Konstantinopolis'e görece geç yerleşen diğer Latin halkı ise Floransalılardır(~>). 1422'de başkentte bir konsolosları olmasına karşın ticari ilişkileri ancak 1453'ten sonra Osmanlılar döneminde gelişebilen

Floransalılar, aynen Cenevizliler ve Venedikliler gibi İstanbul'da kalıcı olmayı başaran nadir Latin cemaatten biriydi.

Konstantinopolis'in Osmanlılarca alındığı 1453'e kadar varlığını koruyabilen Latin kolonilerinden Ankonalılar, Cenevizliler, Venedikliler ve Floransalılar bu tarihten sonra "Frenkler" olarak adlandırılmışlardır. Kentin Osmanlılarca kuşatılması sırasında Venedik birliklerinin Bizans saflarında çarpışmasına karşın, tarafsız kalmayı tercih eden Cenevizliler bu davranışlarının ödülünü, II. Mehmed (Fatih) tarafından kendilerine tanınan çeşitli ayrıcalıklarla aldılar ve 17. yy'a kadar varlıklarını sürdürdüler. Aynı yüzyıla dek istanbul'da yaşayan diğer bir Latin kolonisi Floransalılardır.


Yüklə 8,15 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   44   45   46   47   48   49   50   51   ...   140




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin