Açıklamalar
«(Rasûlüm!) Sen sevdiğini hidâyete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidâyet verir ve hidâyete girecek olanları en İyi 0 bilir.» (Kasas, 56)
Bu bâb da bir öncekine benzemektedir. Peygamber sal-lailâhu aleyhi ve seilem yaratılmışların mutlak olarak en erdemlisi ve üstünü, Allah katında en yüce makama sahip ve O'na en yakın kimse olmasına rağmen tevfik hidâyeti anlamında sevdiği kişileri hidâyete erdirme gücüne sahip değildir. Hidâyet bütünüyle Allah'ın elindedir, Mahlukatı yarattığı gibi kalplere hidâyeti de yalnızca O verebilir. Buradan da mutlak ve gerçek ilahın O olduğu ortaya çıkmaktadır.
«Şüphesiz ki sen dosdoğru bir yola hidâyet etmektesin.» (Şûra, 52) âyet-İ kerimesindeki hidâyetten maksat beyan hidâyetidir. Peygamber saliallâhu aleyhi ve seilem halkı hidâyete sevkeden vahyi Allah'tan alıp insanlara tebliğ etmektedir.
Ondokuzuncu Bâb Ademoğlunun Dinlerini Terkedip Küfre Girmelerinin Sebebinin Salih Kimseler Hakkında Aşırı Gitmeleri Olduğuna Dair Bâb
«Ey ehl-İ kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, haktan başkasını söylemeyin.» (Nisa, 171)
Sahih'de İbn Abbas radıyallâhu anhumâ'nın: «Ve dediler ki: Sakın ilâhlarınızı bırakmayın; hele Ved'den, Suvâ'dan, Yeğûs'tan, Ye'ûk'tan ve Nesr'den asla vazgeçmeyin!» (Nuh, 23) âyeti hakkında şöyle söylediği rivayet edilmektedir: "Ayette geçen bu İsimler Nuh kavmindeki salih kimselerin isimleridir. Ölüp gittiklerinde şeytan onların toplumlarına 'Onların oturdukları yerlere birer anıt dikin! O anıtlara bu şahısların isimlerini verin!' diye fısıldadı. Aynen dediği gibi yaptılar. Anıtları yapan nesil de ölüp gidene kadar bunlara İbadet edilmedi. İlim unutuldu ve bunlara İbadet olunmaya başladı."44
İbnu'l-Kayyım'ın kaydettiğine göre seleften birçoğu şöyle demektedir: "Nuh kavmindeki bu kimseler öldüklerinde geri kalanlar kabirlerine gidip gelerek bağlandılar. Daha sonra bu kişilerin tasvirlerini yaptılar. Aradan uzun zaman geçince bu kimselere ibadet eder oldular."
Ömer radıyallâhu anh'tan rivayete göre Peygamber sailallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: «Hıristiyanların Meryem oğlu İsa'ya yaptıkları gibi beni aşırt derecede övmeyin! Ben sadece bir kulum. Benim için 'Allah'ın kulu ve rasûlü' deyin!» Buhârî ve Müslim rivayet etmişlerdir.45
Peygamber sallaUâhu aleyhi ve sellem §öyle buyurmaktadır:
«Aşırılıktan sakının! Sizden Öncekilerin helakine sebep olan aşırılıktır.»46
Müslim'in ibn Mes'ûd radıyallâhu anh'tan rivayetine göre Rasûlullah şöyle buyurmuştur: «Aşın gidenler helak olmuştur.» 47 Peygamber sailallâhu aleyhi ve seüem bu sözünü üç kez peş peşe söylemiştir.
1. Bu ve sonraki iki babı kavrayan kimse İslam'ın ne kadar "garîb" kaldığını da anlar, Allah'ın kudretini ve kalpleri evirip çevirm esindeki acaibliği görür.
2. Yeryüzünde zuhur eden ilk şirkin salih kimseler hakkındaki şüpheden kaynaklandığı.
3. Nebilerin dininden İlk olarak tağyir ve tebdil edilen şeyin ne olduğu ve Nebilerin gönderildikleri açığa çıkmaktadır.
4. Şeriat ve fıtrat reddetmesine rağmen bid'atlerin kabul edildiği,
5. Tüm bunların sebebinin hakkın batılla karıştırılması olduğu, öncelikle salİh zatlara duyulan sevgi; İkinci olarak da ilim ve din ehli bazı kimselerin hayır İsteyerek birtakım eylemlerde bulunmaları, sonradan gelenlerin ise bunu daha başka amaçlara yönlendirmeleri.
6. Nuh Sûresi'nde yer alan âyetin tefsin.
7. Kalbinde hakkın eksilip batılın artması şeklinde İnsa-noğlunda bulunan tabiat.
8. Selefin bazısından bid'atlerin küfre sebep olduğu hakkındaki şu sözleri bu bâbda te'ykl olmaktadır: "Bid'atler şeytan nazarında günahlardan daha sevimlidir. Çünkü günahlardan dolayı tevbe edilirken bîd'atlerden dolayı tevbe edilmemektedir."
9. İşleyenin hüsnü niyeti bulunsa dahî şeytanın bid'atİn sonunun nereye varacağını çok iyi bilmesi.
10. Aşırılıktan sakınmak ve ona götüren şeyleri bilmek hakkında külli bir kaidedir.
11. Salih amel amacıyla kabirlere gidip gelerek oralara bağlanmanın yol açtığı zarar.
12. Heykel ve anıtlar konusundaki yasaklamaların ve bunların yok edilmesine dair hikmetlerin bilinmesi.
13. Nuh aleyhisselâm'ın kavmi ile ilgili olarak hadiste anlatılanları bilmenin büyük önem arzettîği ve bu konuya ilişkin hususlara gafil kalınmasına rağmen şiddetle ihtiyaç duyulduğu.
14. Çok İlginçtir kî bu kıssa tefsir ve hadis kitaplarında okunmakta ve bu kıssada bildirilenlerin manası kendilerince çok iyİ bilinmektedir. Ancak Allah kendileri ile kalpleri arasına engel koyduğundan dolayı Nuh aleyhisselâm'ın kavminin bu yaptıklarını en efdal ibadet olarak görmektedirler. Allah ve Rasûlü tarafından yasaklanmış olup kanı ve malı mubah kılan küfre itikad ediyorlar.
15. Yine anlaşılıyor kİ onların salihlerin şefaatlerini istemekten başka bir niyetleri bulunmamaktadır.
16. Tasvirlerini yapan İlim ehlinin bununla aracılık ve şefaat gibi bir maksadı hedeflediklerini zannetmeleri.
17. Peygamber sallalllhu aleyhi ve sellem'in: «Hıristiyanların Meryem oğlu İsa'ya yaptıkları gibi beni aşırt derecede övmeyin!» sözünde ne yüce bir beyan bulunmaktadır! Allah'ın salât ve selamı açık ve net bir biçimde tebliğ görevini yerine getiren Muhammed üzerine olsun!
18. Rasûlullah ince eleyip sık dokuyarak haddi aşanların helak olduklarını bildirerek bizlere nasihat ermektedir.
19. İlim unutuluncaya kadar sözü edilen anıt ve heykellere ibadet edilmediğinin bildirilmesi. İlmin varlığındaki değerin ve aynı zamanda da yokluğundaki zararın ne derece büyük olduğuna dikkat çekilmektedir.
20. İlmin yok olmasının sebebi alimlerin ölümüdür.
Açıklamalar
Aşırılık; Allah'a ait olan bazı hakların salihlere de tanınması şeklinde haddi aşmak demektir. Allah'ın hakkı hiçbir kimsenin kendisine ortak olmamasıdır. O mutlak mükemmellik sahibidir. Mutlak zengindir. Mutlak tasarruf yetkisine sahiptir. Allah bu özellik ve yetkilere her yönden sahiptir. Kendisinden başka ilahlık ve İbadet gibi bir hak ve yetki sahibi hiç kimse yoktur.
Yaratılmışlardan herhangi birisi hakkında aşırıya giderek Allah'a ait olan bu haklardan birini o varlığa tanıyan kimse, alemlerin rabbi ile onu denk tutmuş olur kî, bu da en büyük şirktir.
Üç tür hak vardır:
a) Allah'a mahsus haklar: Bu haklar konusunda hiçbir varlık Allah'a ortak olamaz. İlahlık, ibadet, rağbet, tevbe etmekj sevmek, korkmak, ümit beslemek gibi haklar sırf Allah'a aittir. Bu konuda O tektir. Hiçbir ortağı ve eşi yoktur.
b) Peygamberlere mahsus olan haklar: Peygamberlere saygı duyulması, yüceltilmeleri ve kendilerine Özgü hakların yerine getirilmesi.
c) Ortak haklar: Allah'a, peygamberlerine iman etmek, itaat etmek, sevgi duymak. Ancak bu haklar Allah için asıl; Peygamber İçin İse Allah'ın hakkına tabidir.
Hak ehli olanlar{ehl-i sünnet} bu üç sınıf hak arasındaki farkı bilirler. Allah'a olan kulluklarını icra ederek dini yalnızca O'na has kılarlar. Peygamberlerin ve Allah dostlarının mertebe ve konumlarına göre haklarını yerine getirirler. Allah en iyisini bilendir.
Dostları ilə paylaş: |