3. TİYATRO
Tiyatro, Yunanca, görülen veya bakılan yer. sahne anlamına gelen tea kelimesinden türemiştir. Tiyatro yerine drama, dram veya dramatik tür kelimeleri de kullanılmaktadır. Yunanca drama kelimesi, hayattan alınma tiyatro vak'ası demektir.Tiyatro kelimesinin üç anlamı vardır:
1.Olayları sahnede canlandırmak amacıyla yazılmış eser 2.Tiyatro eserinin oynandığı yapı 3.Tiyatro eserini sahnede canlandırma, oynama sanatı
Bir öyküyü, sahne olarak ayrılmış bir yerde oyuncuların söz ve hareketleriyle canlandırma sanatına tiyatro denir. Çoğu zaman yazılı bir metne dayanır. Be metnin adı senaryodur. Ancak tiyatronun tek öğesi edebiyat değildir. Oyunculuk, sahne düzeni, dekor, köstüm, aydınlatma, müzik ve dans gibi öğeleri de vardır. Burada tiyatro terimi, eser olarak edebi yönüyle ele alınmaktadır.
Tahkiyeli eserler grubunda değerlendirilebilecek tiyatronun tarihi çok eskidir. Tiyatro, insan yaşayışının sahnede canlandırma sanatıdır. Esası taklide dayanır. İnsanların konuşmaya başladıkları zamandan beri, hikâyeleri hareketlerle, taklit ve mimiklerle temsil ettikleri bilinmektedir.
Başka bazı sanatlar gibi tiyatro da dinsel törelerden doğmuştur. Daha sonra dinden bağımsızlaşarak bir sanat olmuştur. Temelinde, ilk insanın doğa olaylarını kendi bedensel hareketleriyle simgesel olarak canlandırma çabaları yatar. Doğa üstü güçlerin insanlara görünmesine aracılık etme çabaları da tiyatronun bir diğer amacıdır. Batılı tiyatro eserlerinin kaynağı Eski Yunan’dır. Eski Yunan’daki bağ bozumu tanrısı “dionizos” adına düzenlenen şenliklerden ortaya çıktığı bilinmektedir. İlk tiyatro ürünleri “trajedi”dir. Sonraları ise “dram”, “komedi”, “müzikal komedi” gibi türlerde tiyatro eserleri görülmektedir. “Bale” ve “opera” da Batılı anlamdaki tiyatro türlerindendir.
"Dram", Yunanca "darama" sözünden gelmektedir. Kelime anlamı; hareket hâlindeki olayların bütünü demektir. Dramatik eser denince; "Hayatı, hareket hâlinde gösteren eserlerin tamamı" akla gelir. İnsan hayatını konu olarak alan tiyatro, insan hayatının iki önemli özelliği üzerinde kuruludur:
(1) Keder
(2) Neşe
Bundan ötürü de tiyatro eserlerini ikiye ayırmak gerekir:
(1) Trajik eserler
(2) Komik eserler
Tiyatro eserleri de diğer edebi eserler gibi genel edebi akımların etkisinde kalır. İlk insan topluluklarıyla birlikte ortaya çıkan tiyatro antik çağlarda asıl kimliğine kavuşmaya başladı. İlk tiyatro şenliği MÖ 534'te Atina'da düzenlendi.
Edebiyatımızda,Tanzimat'tan sonra görülen bu türden eserler için temaşa eseri, tiyatro veya sahne eseri, oyun, piyes gibi isimler de kullanılmıştır. Bugün tiyatro denilince, temsil verilen bina. temsili veren topluluk ve temsil edilen oyun aynı zamanda akla gelmektedir. Terimleri ayırmak için temsil edilen oyuna tiyatro eseri, sahne eseri veya oyun denilmekledir.
Tiyatro eserini (seyirlik oyun) diğer türlerden ayıran en önemli özelliği, bir kalabalık önünde ve hareket hâlinde gösterilmesidir. Oyun (temsil), tiyatro eserinin temel şartıdır. Bir eserin değeri oynanmadan anlaşılmaz. Tiyatro takını hâlinde başarılan veya başarısızlığa uğrayan bir sanattır. Oyunun başarısında yazar kadar, oyuncuların, dekorun ve yöneticinin de rolü vardır. Oyun son biçimini seyirci önünde oynandığı zaman alır. Oyun yazarları, eserlerini yazarken, zamanı, mekânı, konuyu, konuşmaları önceden tasarlamak zorundadırlar.
Bir tiyatro eseri, yazar, eser ve oyun (temsil)dan meydana gelir. Yazar, çok defa imzası belli bir kişi, bazen bilinmeyen bir kimse veya bir topluluk olabilir. Eser ya yazılı bir metindir veya gelenekli seyirlik oyunlarımızda görüldüğü gibi. ana hatları belirlenmiş; fakat dile getirilmesi oyuncuların ustalığına bırakılmış sözlü bir metindir.
Tiyatro eserlerinde konu diyalog (karşılıklı konuşma) şeklinde yazılır. Konular gerçek hayattan alınabileceği gibi tarihten, efsaneden, hayal âleminden de alınabilir. Olay veya olaylar sahnede gösterilmeye uygun olmalıdır. Önemli olan harekettir (aksiyon). Olayların hareket yaratacak şekilde birbirlerine bağlanması gerekmektedir.
En önemli tiyatro konularını insan ve içinde yaşadığı toplumla ilgili olanlar teşkil eder.
Tiyatro sanatı, insanı ve insanın toplumla olan zıtlık, çelişki, çekişme ve çatışmalarını ele alır. Eğlendirme amacı ön plânda olan tiyatro, insanın kendisini ve toplumla olan mücadelesini bir sahne aracılığıyla yansıtırken, eğitmeyi de amaçlar. Tiyatronun eğiticiliği çeşitli dönemlerde farklı olmuştur. Bazen kurulu düzeni pekiştirme görevini üstlenmiş, genellikle de mevcut durumu eleştirerek doğru yolu göstermek, toplumu belli bir doğrultuda ileri götürmek gayesini gütmüştür.
Tiyatro eseri gerçeğe uygun olmalıdır. Tiyatroda her şey taklit yoluyla verilir. Benzerliklerle bu gerçeklik desteklenmelidir. Çevre (dekor) temsil edilen esere uygun olmalıdır. Dekorun bir süs aracı, göstermelik bir şey olmadığı, tiyatro gerçeğini yansıtmaya aracı olduğu unutulmamalıdır. Zaman, oyun kişisinin yaşadığı yıllara veya çağlara uygun dekor, kıyafet ve aksesuarla belirtilir.
Oyun kişileri kimliklerine uygun konuşma tarzlarıyla verilmelidir. Tiyatro, ana dilin en doğru. en güzel konuşulduğu yerdir. Oyuncular söyleyiş özelliklerine son derece dikkat etmelidir. Oyun kişileri bilgi ve ahlâk seviyelerine, mevkî ve hareketlerine uygun konuşturulmalı, sahnede dilin de temsil edildiği unutulmamalıdır.
Tiyatroda oyuncular ve bu oyuncular tarafından temsil edilen kişiler vardır. Tiyatro eserindeki kişilerin isim ve unvanları, isleri, birbirleriyle olan ilişkileri, yaşları şahıslar listesi hâlinde eserin başında verilir.
Batılı anlamda tiyatro çeşitleri şunlardır:
(1) Trajedi: "Çok acıklı, yürekler acısı" anlamına gelmektedir. Oyun türü olan trajedinin konusu da çok acıklı konulardır. Trajedide olaylar, genellikle tarihten ve efsanelerden alınır. Kişiler ise; eski Yunan tanrıları başta olmak üzere, hükümdarlar ve soylulardır.
(2) Komedi: İnsanların, olayların gülünç yönlerini sunan, hem güldüren, hem eğlendiren ve hem de iğneleyen bir tür tiyatrodur.
(3) Dram: Trajedi ile komedi arasında bir tür sahne eseridir. Türkçe karşılığı "acıklı olay" dır. Konularını günlük olaylardan ya da tarihten alabilir. Kişiler; halk arasından seçilir. Olay; hem acıklı, hem güldürücü olabilir.
(4) Müzikli Tiyatro:
(a) Opera: Sözlerinin tümü ya da çoğu "koro, solo, düet" biçiminde şarkılı olarak söylenen müzikli tiyatro eseridir. Oyunculara, orkestra eşlik eder.
(b) Operet: Eğlenceli, hafif konulu, içinde bestesiz konuşmalar da bulunan müzikli tiyatrodur. Daha çok halk için yazılmış eserlerdir.
(c) Opera Komik: Operetin, yüksek sınıf için yazılmış, besteli biçimidir.
(ç) Vodvil: Hareketli, eğlenceli bir konuya dayanan, içinde şarkılara da yer verilen hafif komedidir. Bu nedenle vodvil, bir "komedi türü" olarak da gösterilir.
(d) Bale: Konusu; türlü dans ve davranışlarla anlatılan müzikli, sözsüz tiyatro türüdür.
Batılı anlamda tiyatro ilk defa Tanzimat döneminde görülmektedir. Şinasi’nin “Şair Evlenmesi”, ilk yayımlanan tiyatro eseridir. Namık Kemal’ in “Vatan Yahut Silistre” ise, ilk defa sahneye konan tiyatro eseridir.
Bu eserlerden önce ise çeviri ve uyarlama (adapte) tiyatro eserleri görülmektedir. Sonraki dönemlerde ise, teknik açıdan daha etkili tiyatro eserleri yazılmış ve sahneye konmuştur.
TİYATROYLA İLGİLİ TERİMLER
TİYATRO ESERİ:Sahnede oynanmak üzere, karşılıklı konuşma şeklinde yazılan ve genellikle olmuş ya da olabilecek bir olayı anlatan edebi türdür.
Tiyatro eserinde şahıslar ve dekor perdenin başında kısaca tanıtılır.Kahramanların hareket ve mimikleri parantez içinde verilir.Eserin başarısı karakterlerin hareket, mimik ve konuşmalarıyla canlandırılmasına bağlıdır.Konuşmaların da kısa ve canlı olması gerekir.
OYUNCU:Tiyatro eserini sahnede canlandıran sanatkarlardır.İki gruptur:
1.Aktör:Erkek oyuncu
2.Aktris:Kadın oyuncu
Tiyatro eserini seyirciye sunan ve eserin etkisinde inkar edilmez bir payı olan sanatkarların sahnede tam bir mesuliyet hissi içinde hareket etmeleri şarttır.Tiyatro sahnesi sadece bir kişilik değildir, anonim bir mana taşır ve burada birçok kişinin bir arada ahenkli bir çalışma düzeni sağlayabilmiş olması şarttır.
SAHNE: Oynanan eserin seyirciler tarafından kolaylıkla görülebilmesini sağlayan ve üzerinde esere uygun dekorun hazırlandığı yüksekçe yerdir.Ayrıca perde içindeki küçük bölümlere de sahne denir.
DEKOR:. Tiyatroda olayın geçtiği yer ile eşyaların tümüne dekor denir.
PERDE: Tiyatro eserlerinde konunun ana bölümlerinden her birine denir.
REJİSÖR (YÖNETMEN): Bir tiyatro eserini ortaya koyan , sahneleyen kişidir.Yönetmen oyunun düzenleyicisi, belkemiğidir.Esere ruh ve canlılık veren onun buluşları, yenilikleridir.İyi bir yönetmen eseri seyirciye eksiksiz aktaran, anlatan ve açıklayan bir kimsedir.Bu itibarla yönetmen hem sanatkarların görüş ve fikirlerinden faydalanmalı hem de inisiyatifi elden bırakmamalıdır.
PERDE:Oyunun ana bölümlerinden her biridir.
SAHNELEME: Bir oyundaki çeşitli sahne yorumlama ögelerinin (sahne tasarımı, sahne müziği,sahne giysisi, ışıklandırma, oyunculuk vb.) belli bir oyun zamanı ile belli bir oyun mekanı içinde biçimlenmesidir. Sahneleme oyunun metin dilinden sahne diline çevrilmesidir.Oyun yazarının zaman halinde ortaya koyduğu şeyin, mekan haline döndürülmesidir.
MİZANSEN:Sahnedeki oyuncuların temsil ettikleri kişiye özgü hareketleridir.
SEYİRCİ: Sahnede gösterilen oyunu seyreden kişilerdir.
JEST: Oyuncunun el kol hareketleridir.Jestin en önemli özelliği doğallıktır.
MİMİK:Yüzdeki göz, kaş, ağız, yanak gibi bölümlerin manalı şekilde hareketleridir.
PROVA:Sahnede, seyirciyle karşılaşmadan önce yapılan çalışmalardır.
ROL: Oyuncuların konuşma ve hareketlerinin tümü.
SUFLÖR: Oyunculara, rollerinde unuttukları sözleri sahne gerisinden, seyircilere hissettirmeden hatırlatan kimse.
DİKSİYON:Bir oyuncunun sahne dilini iyi kullanmak, sesini ton ve vurgu açısından ayarlayabilmek, kelimeleri doğru telaffuz edebilmek için yaptığı çalışmayadır.
OPERA: Tüm sözleri bestelenmiş trajedi veya drama opera denir.
OPERET: Sözlerinin bir kısmı müzikli, bir kısmı müziksiz olan tiyatro eseridir.
BALE: Konusunu müziğe bağlı hareketlerle gösteren, konuşmanın yer almadığı tiyatro türüdür.
KOSTÜM: Oyuncuların oyun esnasındaki kıyafetlerine kostüm denir.
DİYALOG: Kişilerin karşılıklı konuşmalarıdır.
MONOLOG: Tiyatro eserinde biri kişinin tek başına konuşmasıdır.
TİRAD: Tiyatro oyununda kişilerin birbirlerine karşı söyledikleri coşkulu uzun sözlerdir.
FARS: Basit olay ve yergilerle dolu halk komedisidir.
VODVİL: Hareketli ve eğlenceli bir konuya dayanan alaycı, taşlamalı komedidir.
KOMEDİ SANTİMENTAL: Güldürürken düşündüren, insanı duygulandıran içli komedidir.
PİYES: Gerçeklere uygun, ciddi konulu dramdır.
MELODRAM: Seyirciyi heyecanlandıran, hareketli ve duygusal oyun türüdür.
FEERİ: Masal öğelerinden yararlanılarak yazılmış tiyatro eseridir.
PANDOMİMA: Hiç sözün yardımı olmaksızın, sırf jest ve mimiklerle gösterilen seyirlik oyunlarıdır.
TİYATRO ÇEŞİTLERİ
1.TRAGEDYA(TRAJEDİ)
İzleyicide korku ve acıma gibi duygular uyandıran, ruhu tutkulardan arındırmak amacını güden tiyatro çeşididir. Tragedya, eski Yunanistan’da bağbozumu Tanrısı Dionysos onuruna yapılan dinsel törenlerden doğmuştur.Bu törenlerde keçi kılığına giren bir koro tarafından şiirler şarkı halinde okunur ve dans edilirdi.
Klasik ve Modern Trajedi olmak üzere ikiye ayrılır.
Klasik Trajedinin Özellikleri:
1) Erdem ve ahlak ön plandadır.
2) Güldürücü unsuru yoktur.
3) Konular mitolojiden yani efsanelerden ve tarihten alınmıştır.
4) Kişiler soylu ve olağanüstüdür.
5) Diyalog ve koro bölümlerinden oluşur. Koro esere lirizm katar.
6) Üç birlik kuralına uyulur. Yani zaman birliği, yer birliği, olay birliği vardır. Buna göre, olay yirmi dört saatte geçer, baştan sona aynı yerde yaşanır ve tek olay canlandırılır.
7) Vurma, yaralama, öldürme gibi dehşet uyandırıcı, acı verici olaylar seyircinin gözü önünde geçmez.
8) Şiir biçiminde oluşturulur.
9) Ağırbaşlı, seçkin bir dil ve anlatım görülür.
Çağdaş Trajedideki Değişiklikler
1) Üç birlik kuralı kaldırılmıştır.
2) Soylu kişilerin yerini sıradan kişiler almıştır.
3) Koro yoktur.
4) Konular günlük hayattan seçilir.
5) Anlatım şiir şeklinde değildir.
6) Seçkin bir ve anlatım aranmaz.
Ünlü tragedya yazarları: Aşilos, Korney, Rasin.
2.KOMEDYA (KOMEDYA)
Olayların ve kişilerin gülünç yanlarını sahnede göstermek amacıyla yazılan tiyatro eseridir.Komedya’nın da menşe’i Dionysos ayinleridir.Bu şenliklerde halkı eğlendirmek için taklidî kıyafetler ve konuşmalarla devrin siyasî şahsiyetleriyle alay edilirdi.
Komedyanın başlıca özellikleri şunlardır:
1.Amaç seyircileri güldürüp düşündürmektir.
2.Konular günlük hayattan ve toplum olaylarındandır.
3.Kişiler halk arasından seçilir.
4.Üç birlik kuralına uyulur.
5.Konuşmalarda her türlü kaba söze ve şakalara yer verilebilir.
6.Genellikle manzum yazılır ancak 17. yy.dan sonra mensur komedyalar da yazılmaya başlanmıştır.
7.Beş perde esası uygulanır, ancak 17. yy. dan sonra perde sayısı yazarın isteğine bırakılmıştır.
Başlıca komedi türleri
a)Karakter komedyası: İnsan karakterinin kusurlu ve gülünç taraflarını anlatan komedyalardır. (Moliare-Cimri )
b)Töre komedyası: Cemiyetin aksak ve gülünç taraflarını ele alan komedyalardır. (Moliare- Gülünç Kibarlar)
c)Entrika komedyası: Şaşırtıcı ve merak uyandırıcı olayları güldürmek gayesiyle işleyen komedyalardır. (Şhakenpeare-Yanlışlıklar Komedyası)
Ünlü komedya yazarları
Aristofanes, Moliare, Ahmet Vefik paşa, Haldun Taner.
3.DRAM
Hayatın hem acıklı hem de gülünç yönlerini bir arada anlatan tiyatro eserleridir. Dram kelimesi Yununca Drama kelimesinden gelmedir.
Dramın başlıca özellikleri şunlardır:
1.Hem acıklı hem de gülünç olaylara yer verilebilir.
2.Konular tarihten ya da günlük hayattan alınır.
3.Kahramanlar ne tragedyada olduğu gibi asilzadeler ne de komedyada olduğu gibi halktır.Her sınıf insan dram kahramanı olabilir.
4.Her türlü olay (cinayet, çirkin-kaba söz, vurma) sahnede gösterilebilir.
5.Hayata uymakla beraber hayal mahsulü olaylara da yer verilebilir.
6.Üç birlik kuralına uyma zorunluluğu yoktur.
7.Hem nazım hem de nesir şeklinde yazılabilir.
8.Perde sayısı yazara göre serbesttir.
9.Dram, insanın müspet ve menfi (olumlu ve olumsuz) özelliklerini, zaaf ve meziyetlerini, asil ve bayağı taraflarını bir arada vermek gayesini güder.
Ünlü dram yazarları:
Şhakespeare, Göte, V.Hugo, Namık Kemal, A.Hamit Tahran, F.Nafiz Çamlıbel
GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU
Geleneksel Türk tiyatrosu içinde orta oyunlarının önemli bir yeri bulunmaktadır. Kavuklu ve Pişekâr; orta oyunlarında sıkça görülen sembolik kahramanlardır. Bu kişiler; yine, geleneksel tiyatromuzun önemli kahramanları Karagöz ile Hacivat'ın karşılığıdırlar.
Kavuklu, bilimsel anlayıştan uzak, fakat ârif, halk adamını temsil etmektedir. Pişekâr ise, Osmanlıca kelimeler kullanmakta yetenekli, okumuş insanı temsil etmektedir. Her ikisi de birbirlerinin açık yönlerini tamamlayan önemli tiplerdir. Bunlar, orta oyunlarında mizahî unsurlarla topluma mesajlar verir ve insanları bilgilendirirler.
Geleneksel Türk tiyatrosu, şu çeşitlere ayrılır:
MEDDAHLIK
Taklitler yaparak, hoş hikayeler anlatıp haltı eğlendiren kimselere meddah denir.Meddahlık daha ziyade doğulu milletler arasında rağbet görmüş ve sevilmiş olan tek aktörlü bir çeşit tiyatrodur.
Arapların kassâs, Farsların kıssahân dedikleri meddah bizde Anadolu’ya yapılan akınlar sırasında görülmeye başlamıştır.
Meddahlık, meddahın ortada sahnesi ve şahısları yok iken, onları tarif ederek tek başına temsil yaratması sanatıdır.
Meddahlar kışları kahvelerde ve çayhanelerde, yaz mevsiminde ise bahçelerde ufak bir ücret karşılığında iki saat kadar devam eden komik hikayeler anlatır ve halka hoşça vakit geçirtirlerdi.Konuları geçmiş olaylardan alınabildiği gibi günlük olaylarla da ilgili olabilir.konu ve şahıs kadrosu meddahın kabiliyeti nispetinde enteresan ve orijinal olur.
Meddah halkın karşısında, yüksekçe bir yere konulmuş olan bir koltuğu, sandalyeye veya bir kürsüye oturur, omuzuna bir mendil asar, eline bir baston alır, yanına da bir bardak su koyduktan sonra, evvela padişaha hayır dualar eder ve “zaman zaman içinde, kalbur saman içinde” diye hikayesine başlardı.Anlatılan hikayenin daha iyi anlaşılabilmesi için meddah, omzundaki mendilden ve elindeki bastondan da faydalanır.Mesela kadın taklidi yaptığı zaman bu mendili yaşmak veya peçe yerine koyar, bazen de bir bohça olarak kullanırdı.Bastonuyla da çeşitli sesleri ve gürültüleri çıkartırdı.
KARAGÖZ
Karagöz bir gölge ve hayal oyunudur.Olaydaki şahısların mukavva veya deve derisinden yapılmış 25-30 cm. boyundaki şekillerin (tasvirlerin) beyaz bir perdeye aksettirilmesi suretiyle ortaya konulan bir tiyatro çeşididir.
Meddahlıkta olduğu gibi karagözde de olayı anlatan ve bütün şahısları kendi şîve taklitleriyle konuşturan sadece bir tek şahıstır.Bu şahsa hayalî veya karagözcü denir.
İnsan ve hayvan şekilleri mafsallı olduğundan bu şekillere çok çevik ve kıvrak hareketler yaptırılabilir.Renk renk boyanmış olan şekiller, bir ışık vasıtasıyla renkleri de görülebilecek şekilde perdeye aksettirilir.O halde, karagözcülük hem el hem de dil mahareti(hüneri) isteyen zor bir sanattır.
Hayal ve gölge oyununun kaynağı eski Şark medeniyetidir.Bazı araştırmacılara göre hayal oyunu ilk önce Çinlilerde görülmüştür.
Gölge oyununa İslam memleketlerinde Zıll-ı Hayal de denir.Bu tabirin tasavvufî bir yanı da vardır.Oyuna başlamadan evvel okunması adet olan gazellerin bir kısmında dünyadaki her şeyin gelip geçici birer gölge ve tek hakikatin ise sadece Allah ve ebedî alem olduğu yolundaki tasavvufî fikri ifade eden, hikmetli ve ibret verici sözler bulunmasının sebebi budur.
Mesela:
Göster yüz bin hayal alemde suret perdesi
Şem-i siyretle ziyalandıkça hikmet perdesi
Veya:
Perde – ibret-nümada zahiren bir suretiz
Arifan manen bilürler nükte-i ulviyetiz.
Karagöz oyununun, Sultan Orhan zamanındaki inşaat işçilerinden Karagöz ile Hacivad’ın hatıralarını yaşatmak maksadıyla Şeyh Küşteri tarafından icat edildiği yolunda rivayetler vardır.
Karagöz oyunlarında konu günlük hayattan alınmış ve tuluat yoluyla anlatılmıştır.
Her karagözcü yanına def ve yardakçı denilen bin çırak alır.Bu çırak, hem def çalar, hem mum yakar hem de sesi güzel ise oyun başlamadan önce çeşitli gazel ve semailer okurdu.Böylece usta çıraktan istifade eder, çırak da ustadan sanat öğrenirdi.
Karagöz Oyununun Ögeleri:
AKTÖR:Karagözcü, çok yönlü gerçek bir sanatçıdır, hüner sahibidir.Yerinde bir mizah anlayışı, nükte yapma becerisi vardır.toplumsal, sosyal, ekonomik ve siyasi bilgileriyle başta Karagöz ve Hacivat olmak üzere, birçok halk tipini de kendi kimlikleriyle perdeye taşır.Onlar gibi düşünür, onlar gibi konuşur, onlar gibi duygulanır, şarkı ve türkü söyler.Aktörün perde arkasında iki de yardımcısı vardır:Çırak ve yardak.
ÇIRAK:Oyun sırasında gereçleri verir.İşi bitenleri sandığa yerleştirir.
YARDAK:Karagözcünün isteği doğrultusunda, perde gazelleri, şarkılar, türküler okur.Def çalar. “Zırıltı” denilen gürültüleri ve başka sesleri çıkarır.
TASVİRLER: Deve derisinden ve mukavvadan kesilerek hazırlanmış renkli kuklalardır.
TİPLER
a)Baş Tipler:
Karagöz, Hacivat, Çelebi, Tuzsuz Deli Bekir, Frek ve Zenne.
b)Bölgesel Tipler:
Kastamonulu, Trabzonlu, Aydınlı, Bolulu, Rumelili gibi İstanbul’a iş aramaya gelmiş veya meslek tutmuş yerleşmiş taşralı Türk tipleridir.
c)Diğer Tipler:
Yahudi, Ermeni, Rum Doktor, Frenk, Arap, Acem, Arnavut’tur.Bunlar daha çok şiveleri, giyim kuşamları, karikatürleştirilmiş bazı kavmî huylarıyla ayrılabilirler.
KARAGÖZ:Oyuna adını veren kişidir.Hiç okumamış; ama zeki, anlayışlı bir halk adamıdır.İçinden geldiği gibi konuşur.Serbest, kararsız, rahat, gözü pek bir kişidir.Karagöz belli bir iş tutmaz.Ekmeğini havadan kazanmaya çalışır.Boğazına düşkündür.
HACİVAT:Karagöz’e zıt bir karakteri temsil eder.Mektep medrese görmüş ukala bir kişidir.Karagöz’ü sık sık imtihan ederek bilgisini ona göstermek ister.Kibarlık budalası, nezaket düşkünüdür.
ÇELEBİ: Zengin mirasyedi, çıtkırıldım bir tiptir.İstanbul ağzı ile konuşur.
TUZSUZ (DELİ BEKİR):Perdede görülen bir zorba tipidir.Kaba ve argo konuşmaları ve naralarıyla tanınır.
Perdenin aşırı alafranga tipidir.Balama da denir.Çoğunlukla bir Rum doktor kıyafetiyle görünür.
ZENNE:Kadın tipleridir.Karagöz’ün, Tuzsuz’un ve Çelebi’nin çapkınlıkları hep Zenne’yi hedef almaktadır.
KARAGÖZ OYUNUNUN BÖLÜMLERİ
A) GİRİŞ:
Klasik Karagöz oyunlarında perdede Hacivat görünmeden önce göstermelik denilen görüntüler yer alır.Göstermelikler kalktıktan sonra tefin sesine uygun hareketlerle perdenin seyirciye göre solundan Hacivat sema okuyarak gelir.Klasik Türk musikisinin çeşitli makamlarında okunan semai ve ara semaiden sonra Hacivat “Of hay Hak” diyerek perde gazeline başlar.
B) MUHAVERE:
Genellikle Karagöz ve Hacivat arasında geçer.Muhavere salt söze dayanır.Olaylar dizininden sıyrılmıştır.Karşılıklı konuşma biçiminde söz bölümüdür.Hacivat, bilgili olduğu çeşitli konularda Karagöz’e adeta gösteriş yapar.Karagöz, Hacivat’ın sözlerini yanlış anlar.Burada amaç saf, fakat zeki bir halk adamı olan Karagöz aracılığıyla kendilerini halkın üstünde gören bilgiç aydınlara ders vermektir.
C) FASIL:
Asıl oyundur.Muhavereden fasıla geçerken önce Hacivat girer.Karagöz de : “Sen gidersen beni de buraya mıhlamazlar ya ben de çekilir giderim.İydgahta dolaba dilber seyrine bakalım.Ayine-i devran ne suret gösterir.Sallan bulan kocaoğlan sallan.” (Gider)
Fasıl sazların çaldığı şarkı ile başlar.Bu bölümde olayın gelişimi paralelinde oyuna çeşitli tipler katılır.
D) BİTİŞ:
Genellikle kısadır.Hacivat ve Karagöz, oyun sırasında giydikleri kıyafetleri çıkarmış olarak sahneye dönerler.Aralarında kısa bir söyleşme olur.Konuşmalar genellikle kavgaya dönüşür. Hacivat:
“Yıktın perdeyi eyledin viran
Varayım sahibine haber vereyim heman!”
diyerek perdeyi terk eder.Karagöz de:
“Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola, inşallah bir daha elime geçerse vay haline vay!” diyerek oyunu bitirir.
ORTA OYUNU
Türk halkının sevgi ve rağbetini kazanmış sözlü tiyatrolarımızdan biri de orta oyunudur.Bu oyunun tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur.Bazı tarihçiler bu tiyatro türünün Kanuni devrinde ortaya çıktığını iddia ederler ve bu iddialarına delil olarak Süleymaniye Bimarhanesi’ nde akıl hastalarını eğlendirmek için “curcunabaz ve acîbüşşekil cüceler” refakatinde oyunlar oynanmasını gösterirler.
Bu tiyatro türüne neden orta oyunu denildiği de münakaşa konusudur.Bir fikre göre “orta oyunu” tabiri Osmanlı ordusunda, askerleri eğlendirmek için kurulan oyun kollarıyla ilgilidir.Bu tabir yeniçeri “orta”larında yapılan eğlencelerden ilham alınarak meydana çıkmıştır.19. asrın ilk çeyreğinde gelişimini tamamlayarak klasik şeklini alan orta oyunu önceleri erkek oyunculardan kurulmuş on kişilik bir köçek topluluğunun musiki eşliğinde oyunlarıyla başlardı. Köçeklerin oyunu devam ederken en önde tiryaki olmak üzere oyun koluna mensup olan oyuncular kendilerine has kıyafetleriyle ortaya çıkarlar ve oyunun curcuna kısmı başlamış olur.Bu oyuncular, köçekleri taklîden oyuna iştirak ederler ve bundan sonra asıl oyuna geçilirdi.Tiryaki tipinin köçeklerle çıkıp türlü tuhaflıklar yapmasından zamanla vazgeçilmiş ve tiryaki asıl oyuncu kadrosuna alınmıştır.Daha sonra da curcuna kısmı kaldırılmıştır.
Dostları ilə paylaş: |