Kompozisyon kavraminin tanimi ve çEŞİtleri tanimi



Yüklə 2,75 Mb.
səhifə7/34
tarix27.05.2018
ölçüsü2,75 Mb.
#51867
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   34

MÜNAZARA

Herhangi bir konu üzerinde zıt düşüncelerin karşılıklı olarak savunulmasına Münazara denir. Münazarada önemli olan "savunma" dır. Taraftarı az olan bir düşünce, iyi savunulduğu zaman çok kişi tarafından takdir edilebilir.

Münazara için genellikle üçer ya da dörder kişilik iki grup kurulmalı-dır. Gruplardan birisi işlenecek konuya olumlu, diğeri ise olumsuz yönden savunmalıdır. Yani, bir grup "tez", diğer grup ise "antitez" i almalıdır. Ayrıca, münazara yapacak kişileri değerlendirecek bir "jüri" seçilmelidir. Jüri, ya başlangıçta ya da münazara yapılacağı gün seçilebilir.

Olumlu tezin savunulması, olumsuzdan daha kolay olduğu için, konuşmaya, olumlu tezi savunan gruptan biri başlamalıdır. Konuşmacıların savunmalarının gücü kadar, taraflı ve tarafsız dinleyicilerin gösterilerinin de jüri üzerinde etkisi bulunur. Ancak, taraf tutan dinleyicilerin, karşı taraf konuşmacılarının moralini bozacak nitelikte gösteride bulunmaları doğru değildir.


Münazaraya katılacak kişilerle, jüri üyeleri münazara tekniği konusunda bilgilendirilmelidir. İki grup da kendi aralarında iş ve konu bölümü yapıp münazara gününe kadar hazırlıklarını tamamlamalıdır. Konuşmacılara, araştırma için en az 2-3 hafta süre verilmelidir.

Gruptaki her kişi savundukları konunun değişik alt konuları hakkında konuşmak zorundadır. Birden fazla kişi, aynı alt konuyu savunamaz. Münazarada yazılı metne bakarak okuma olmaz. Savunulan konu; sözlü ele alınmalıdır. Konuşmacıların, konularını bir kâğıda yazıp okumaları çok yanlıştır.

Münazarada etkili savunmanın önemli olması gibi, belli zaman içinde konuşmak da önemlidir. Bu nedenle konuşmacılara eşit zaman dilimleri verilmelidir. Bu zaman, genellikle 5-15 dakikadır.

Ayrıca, münazarayı izleyen grup da çok önemlidir. Konuşmacılar; konularını savunurken izleyicilerin büyük bir sessizlikle konuları dinlemesi gerekmektedir. Konuşmacıların tutarsız bir düşüncesi, yanlış yerde yapılmış bir mimik hareketi izleyicilerde tepkiye neden olmamalıdır. İzleyiciler savunulan düşüncenin doğruluğunu ya da yanlışlığını onaylayacak davranışlardan uzak durmalıdır. Ancak, böylece jürinin doğru ve tarafsız değerlendirmesi mümkün olur.


Jürinin, değerlendirmede dikkat edeceği özellikler:

(a)Türkçeyi kullanma gücü. (Diksiyon, vurgu, tonlama, kelime hazinesi, cümle kurma vb.)

(b) El, kol ve yüz hareketlerini yerinde kullanma.

(c) Savunmada inandırıcı olma. (Belgeler, istatistikî bilgiler, resimler, gazete ve dergi haberleri, güncel olaylarla örnekleme vb.)

(ç) Konuşmacıların fizikî özellikleri. (Temiz ve düzenli kıyafet, saç, sakal tıraşı vb.)

Örnek Münazara Konuları:

Çok gezen mi çok bilir, çok okuyan mı?

İlk insanlar mı daha mutludur, günümüz insanı mı?

Savaşta bilgi mi üstündür, kılıç mı ?

Toplumun ilerlemesinde kadın mı, erkek mi daha önemlidir?

Başarıda çalışmak mı, şans mı önemlidir?

Kalkınmada köyden mi, kentten mi başlamalı?

İklim; insanın kişiliğini değiştirir mi, değiştirmez mi?

Turizmin gelişmesinde para mı önemli, eğitim mi?

Uygarlığın gelişmesinde sanat mı, bilim mi önemlidir?

Ormanların korunmasında yasalar mı, çevre bilinci mi etkili olur?

Çocuk eğitiminde aile mi, okul mu etkilidir?

Başarıya ulaşmak için zekâ mı, çalışmak mı önemlidir?

Para; her kapıyı açar mı, açmaz mı?

Çocuk eğitiminde anne mi, baba mı daha önemlidir?

Ülkenin kalkınmasında tarım mı, sanayi mi önde tutulmalıdır?

Ailede kadın çalışmalı mı, çalışmamalı mı?

İnsan mı doğaya, doğa mı insana hâkimdir?

İnsana suç işleten kendisi midir, toplum mu?

Ülkeyi kalkındıracak olan para mıdır, eğitim midir?

Ülkenin hızlı kalkınmasını sağlayan kamu sektörü müdür, özel sektör mü?

Çocuk eğitiminde çevre mi, aile mi etkilidir?

Atomun bulunması insanlık için yararlı mı, zararlı mı olmuştur?

Bir toplumun gelişmesinde sinema mı, tiyatro mu etkilidir?

Savaşlar yapıcı mıdır, yıkıcı mıdır?

FORUM

Bir başkanın yönetiminde, toplumu ilgilendiren bir konuda, farklı gruplardan oluşan dinleyicilerin söz sırası alarak konuşma kuralları içerisinde yaptıkları tartışmalara forum denir.

Forum, panelin devamında yapılacaksa başkan, panelin süresini bir saat, forumun süresini de yarım saat olarak sınırlayabilir. Bu durumda panelden sonra forum yapılacağı konuşmalara başlanmadan duyurulmalıdır.

Forum, toplu tartışmaların başlı başına bir çeşidi sayılmamakla birlikte, dinleyicilerin konu üzerinde daha aktif ve farklı bakış açılarıyla düşünmelerini sağlar. Foruma davet edilen uzmanların görüşlerine de müracaat edilerek ortaya çıkabilecek yanlış anlayışların önüne geçilir.

Esasen forumdan amaç belli kararlara varmak değil, konuyu değişik anlayışlarla, farklı boyutlarıyla ortaya koymaktır.

Forumda söz alan dinleyiciler, konuyla ilgisi olmayan özel sorunlarına değinmemelidir. Sorular kısa, açık ve net olmalı, tartışma saygı kuralları içerisinde, kırıcılıktan uzak, samimî bir hava içerisinde yapılmalı, tartışmadan beklenen amaca yardımcı olunmalıdır.




TARTIŞMA

Bir grubu (veya çoğunluğu) ilgilendiren, daha önceden belirlenen bir konu hakkında farklı düşünceleri olan kişilerin konuyla ilgili görüşlerini açıklamak, konuyu (veya sorunu) çözmek, muhatabın zayıf yönlerini aramak amacıyla bir araya gelerek yaptıkları karşılıklı konuşmaya tartışma denir.

Tartışma konusu; üzerinde konuşmaya ve araştırma yapmaya değer nitelikte olmalı, kanıtlanmış konular üzerinde ısrar edilmemeli, normal bir ses tonuyla konuşulmalı, saygılı olunmalı, dedikodu etmekten, bağırıp çağırmaktan, konu dışına çıkmaktan ve konuşanın sözünü kesmekten kaçınılmalıdır.

“Tartışmadan beklenen; gerçeği aramak, gerçeğin aydınlattığı hareket yolunu seçmektir. Söz cambazlıklarının, körü körüne direnmelerin, içten pazarlıklı propagandaların, duygusal çıkmazların gerçekleri kararttığı bir yerde tartışmadan beklenen faydalar derlenemez.

...Sakin konuşan, soğukkanlılıkla cevap veren, söylenecek sözü olmadığı zaman susmasını bilen, konuşurken kendine güvenç duyan bir kimse her çeşit konuşmada başarı gösterir. ”[1]

Tartışmaları bir başkan yönetir. Tartışmada başkanın görevlerini hatırlayarak başkana yardımcı olmakla bir anlamda tartışmanın kurallarına da uyulmuş olunur.

 

Tartışmalarda başkanın görevleri



1. Konuyu özellikleri ve sınırlarıyla dinleyicilere belirtmek.

2. Konuşmacıları dinleyicilere tanıtmak.

3. Tartışmayı başlatmak.

4. Konuşmacıların konu dışına çıkmalarını engellemek.


5. Herkese eşit konuşma süresi vermek.

6. Konuşmacılara yerine göre sorular yöneltmek.

7. Tarafsız olmak.

8. Tartışma kurallarına uymayanları uyarmak.

9. Kısa özetler yaparak konuyu toparlamak.

10. Tartışmanın sonucunu açıklamak.

 

Bir dinleyici grubu önünde yapılan münazara, açık oturum, panel, forum ve bilgi şöleni toplu tartışma çeşitlerindendir.




MÜLÂKAT (GÖRÜŞME)

Kendi alanının uzmanı ünlü kişileri etraflıca tanıtmak veya toplumu ilgilendiren önemli bir konuyu aydınlatmak üzere uzmanlarla (veya ünlülerle) yapılan görüşmelerin aktarıldığı gazete yazılarına mülâkat (görüşme) denir. Bu yönüyle mülâkat, yazılı kompozisyon türlerindendir. Ancak günümüzde gazetelerden çok radyo ve televizyonlarda (çoğunlukla da canlı olarak) yapılan mülâkatlar ilgi çekmektedir.

Mülâkatlar genellikle şu plâna göre hazırlanır (veya yapılır): Görüşülecek kişiyle mülâkat için yer ve zaman belirlenir. Mülâkatı yapacak kişi konuşacağı konuyla ilgili olarak iyi bir hazırlık yapar. Bu arada muhatabına soracağı soruları yazar ve bunları bir sıraya kor. Görüşmeye başlamadan önce kendisini tanıtır, muhatabı üzerinde iyi bir etki bırakmak için önceden hazırladığı giriş konuşmasını yapar. Konuyu kısaca özetleyerek sorularını sormaya başlar. Bu sorular okuyucuların veya dinleyicilerin merak ettiği, o güne kadar bilinmeyen yönlere ait ve ilginç olur. Usulüne uygun sorularla öğrenilmek istenilenler, mülâkat yapılan kişiyi zor durumda bırakmadan ustalıkla alınır. Görüşme tamamlandıktan sonra önceden hazırlanan güzel ve etkili sözler söylenir.

Günümüzde mülâkatlar stüdyoda veya başka mekânlarda kameralar (veya mikrofonlar) önünde yapıldığı için bu türdeki görüşmeler gazetelerde veya dergilerde genellikle yer almaz. İstenirse bu görüşmeyi yazıya aynen aktarmak da mümkündür. Bu durumda görüşülen kişi ve yer tanıtılır, konu belirtilir, sorulan sorular ve alınan cevaplar yazılır. Mülâkat metninin soru cevap şeklinde düzenlenmesi de mümkündür.

Mülâkatta kararlaştırılan konunun dışına çıkılmaz, özel görüş ve yorumlara yer verilmez, ayrıntıya girilmez. Dilin açık ve sade olmasına özen gösterilir.

Görüşme (mülâkat) bir işe alınacak kişiler arasından seçim yapmak amacıyla da yapılabilir. Böyle bir görüşmede başarılı olmak için aşağıdakilerin bilinmesinde yarar vardır:

1. Mülâkat için yer ve zaman belirtilmemişse mutlaka randevu alınır ve görüşmeye vaktinde gidilir.

2. İyi bir kıyafetin en iyi tavsiye mektubu olduğu unutulmaz. Aşırılıktan kaçmak kaydıyla görüşmeden önce kılık kıyafet düzeltilmelidir. Komisyonun mülâkat yapılacak kimse hakkında ilk izlenimlerinin kılık kıyafetle ilgili olacağı bilinmelidir.

3. İçeri girdikten sonra komisyon, selâmlanmalı, kişi kendini tanıtmalı ve soruları cevaplamaya hazır olduğunu belirtmelidir.

Mülâkat sözlü sınav olmadığı için cevaplanamayacak bir soru sorulmayacaktır. Bu sebeple rahat olunmalı ve kişi kendine güvenmelidir. Komisyon üyelerinin aday hakkında “kılığıyla kıyafetiyle, saygısıyla, güveniyle, işe ilgisiyle, konuşmasıyla, görgüsüyle bizim istediğimiz niteliklere sahip bir personel adayı” şeklinde düşünmeleri sağlanmalıdır.

4. Sorular dikkatle dinlenmeli ve sadece  sorulanlar cevaplanmalı, söz gereksiz yere uzatılmamalıdır. Bu arada tuzak sorular sorulabileceği de hesaba katılarak temkinli konuşulmalıdır.

Konuşma kurallarına mümkün olduğu kadar uyulmaya çalışır. Çünkü komisyon üyeleri adayı konuştururken konuşmada açıklık, anlatım ve ikna, anlama ve idrak kabiliyeti, zihnî kıvraklık, kendine güven ve tolerans gibi ölçütlerle değerlendirme yapacaklardır.

5. Görüşme tamamlandıktan sonra teşekkür edilir ve iyi dileklerle ora­dan çıkılır.

NUTUK (SÖYLEV)

Bir dinleyici grubuna belli bir düşünceyi, bir duyguyu aşılamak; önemli açıklamalarda bulunmak için yapılan coşkulu konuşmalara nutuk denir. Nutuk siyasî, içtimaî, millî, ahlâkî, hukukî, askerî olabilir. Nutuktan amaç heyecanlandırarak bir düşünceyi aşılamaktır.

Nutuk, herkesin anlayabileceği, herkesin heyecan duyabileceği bir yalınlık, açıklık taşımalıdır. Nutuktan beklenen sonucun alınması öncelikle konuşmacının düşüncelerine kendisinin inanmasına bağlıdır. Anlattıklarına inanmayan, içten konuşmayan hatibin dinleyicilere bir fikir aşılaması onları heyecanlandırması mümkün değildir.

Victor Murdock’un “Söze iyi başlayın, iyi bitirin, arasını neyle doldu­rursanız doldurun.” sözü, nutukta özellikle giriş ve sonuç bölümünün önemli olduğunu göstermesi bakımından dikkat çekicidir.

Gençliğe Hitabe” ile biten Atatürk’ün Nutuk’u bu türün en başarılı örneklerinden biridir.
 ETKİLİ ANLATIMIN NİTELİKLERİ
İyi bir yazı ve konuşmanın üç özelliği vardır :

a. Doğruluk

b. Açıklık

c. Etkililik


Doğruluk ve açıklık; iyi bir yazı ve konuşmada mutlaka gereklidir. Sözün doğru ve açık olması için "garabet" ve "aykırılık" gibi anlatım bozukluklarından uzak durulmalıdır. Ayrıca, "eksiklik", "fazlalık", "sıra yanlışlığı" ve "uyumsuzluk" gibi cümle bozukluklarına yer verilmemelidir. Bu hataların asıl sebepleri olarak; az okuma, genel kültür noksanlığı, dikkatsizlik olarak karşımıza çıkar.

Bozuk cümlelerin üzerinde ne kadar durulursa durulsun, bir kimseye doğru ve açık anlatım yeteneği kazandırılamaz. Türkçe’yi iyi kullanmak isteyen bir insan; dil ve edebiyatımızın usta kalemlerini bol bol okumalıdır. Etkili anlatım ise, ancak doğru ve açık anlatım yeteneğini kazandıktan sonra elde edilebilir.

Sözlü anlatımda ses tonunun iyi ayarlanması da ayrıca gerekir. Edebî sanatları kullanabilmek ise hem öğrenmeye, hem de özel yeteneklere bağlıdır.

En eski devirlerden günümüze kadar önder insanların diğer insanlardan bazı yönleriyle ayrıldığı bir gerçektir. Bu yönler; ileri görüşlülük, üstün zekâ, millî tarih ve millî kültür bilincinin yüksekliği vb. dir. Bütün bu özelliklerin ötesinde ve öncesinde bir başka özellik daha vardır. O da, hitabet sanatına sahip olmalarıdır.



Kemal ATATÜRK, Hamdullah Suphi TANRIÖVER, Abraham LİNCOLN, Roosevelt, Hitler, Mussolini gibi Türk ve dünya hatipleri, kitleleri peşlerinden sürükleyen büyük hatiplerdir.

Biyolojik ve psikolojik yönlerden konuşma özürlü değilse, her insan konuşur. Ama, her insan etkili konuşamaz. Toplumsal ilişkilerin daha sağlıklı, daha verimli olmasında etkili konuşmak tartışılmaz derece önemlidir. Pek çok insan bu önemi bilmesine rağmen, etkili konuşma gayreti içinde görülmez.

Aslında, etkili konuşma; iyi eğitim ve güçlü bilgi zenginliğinin yanında doğuştan gelen özel bir yetenektir. İnsan, toplum yararına bu yeteneğini uygun ortamlarda daha yararlı hâle getirebilir.
Etkili konuşmak için şu kavramların içerdiği anlamları iyi bilmek gerekir:

a. ARTİKÜLASYON: Ağzımızı açmak, dudaklarımız kımıldatmak ve insanların anlayacağı kelimeleri oluşturmak için ses organlarını kullanabilme yeteneğine sahip olmak gerekir. Eğer, ses organlarından bir ya da birkaçı sağlıksız ya da noksan ise etkili konuşma yapılamaz. Hatta, bu durumdaki insanlar normal konuşmayı bile beceremez.

Artikülasyon sırasında kelimeler; açık ve net bir şekilde, mırıldanmadan, yutmadan çıkarılmalıdır.


b.TELAFFUZ: Kelimeleri, olması gerektiği şekilde doğru ses ve doğru vurguyla ağızdan çıkarmaktır.

Yanlış telaffuzu gidermenin üç yolu vardır:

(1) Etkili konuşma yapan insanları (Televizyon sunucuları ve hatipler vb.) dikkatle dinlemek.

(2) Telaffuzunda şüpheye düşülen kelimeleri, imlâ (yazım) kılavuzları ve sözlükler aracılığıyla doğru yönüyle öğrenmek.

(3) Telaffuzda dikkat edilecek bir özellik de yöresel ağız ifadelerinden kaçınmaktır. Yazı dili olan İstanbul ağzı ile konuşmaya önem vermek gerekmektedir.

c. DİL BİLGİSİ: Her dilin kendine göre kural ve özellikleri vardır. Dil, kuralları dışında kullanıldığında şekil ve anlam yönünden bozukluklar ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, etkili konuşma yapacak kişi; dil bilimci kadar olmasa bile konuştuğu dilin kurallarını öğrenmelidir. Hatip; dilinin ses, şekil, anlam ve cümle yapısını bilmek zorundadır. Onun için hatip, dil eğitiminden geçmeli ve çok okumalıdır.
ç. SÜRAT: Konuşmacının konuşma esnasındaki hızıdır. İnsanların çoğu hızlı konuşamaz. Bazı insanlar ise çok süratli konuşurlar. Her ikisi de yanlıştır. Önemli olan metnin anlamına uygun normal konuşmadır. Dakikada 90-100 kelime konuşmak normaldir. Vurgulanacak kelimelerde yavaşlamak, çabuk ilerleyen düşünceleri konuşurken de hızlanmak gerekmektedir.

Ayrıca;


* Özellikle yemeklerden sonra can sıkıcı konuşmalar yapmamak gere-kir.

* Çok süratli (makineli tüfek gibi) konuşmalarda anlamın kaybolduğu unutulmamalıdır. Dinleyicinin düzenli not alması sağlanmalıdır.

* Konuşmacı; düzgün nefes almalı, konuşmadaki ana ve alt düşüncelere göre, gerekli yerlerde durmalı, nefesini düzenlemelidir.
d. DURAKLAMA: Duraklamalar, konuşmada noktalama işaretleri anlamındadır.
Şu özellikler dikkate alınarak duraklama yapılmalıdır:

(1) Dinleyicilerin konuşma metnini değerlendirmesi için.

(2) Metnin anlamına uygun gerekli vurgu ve tonlamaları yerinde yapabilmek için.

(3) Konuşmacının kendisinin dinlenmesi ve kolay nefes alması için.

(4) Konuşmacının kendisinin bir sonra söyleyeceği düşüncelerin plânını yapabilmesi için.
e. SES TONU: Sesin alçalıp yükselmesi, azalıp çoğalmasıdır. Değişik ses tonlarını çıkarmak konuşmayı daha ilgi çekici ve anlamlı yapar. Konuşmaya renk ve çeşit kazandırır. Böylece, konuşma tekdüzelikten (monotonluktan) kurtulmakta, dinleyicinin ilgisi çekilmektedir.
f. SES GÜCÜ: Konuşmacının sesinin, dinleyicilerin tümü tarafından kolaylıkla duyulabilmesidir. Konuşmacı, bu konuya ayrı bir önem vermelidir. İyi düzenlenmiş bir sesle yapılan konuşma, dinleyici üzerinde etkili olmaktadır. Ayrıca, ses gücünün yüksekliği konuşmacının da kendine güven kazan-masını sağlamaktadır.
ETKİLİ KONUŞMADA DİKKAT

EDİLECEK GENEL ÖZELLİKLER

a. Konuşmayı anlamlı hâle getirmek için vurgu ve tonlamaya dikkat edilmelidir.

b. Pandomim (Vücut hareketleri ile konuşma) yapar gibi vücut hareketleri kullanılmalıdır.

c. Konuşma sırasında en rahat duruş alınmalı, vücut ağırlığı her iki ayak üzerine dengelenmelidir.

ç. Konuşma sırasında boyun, bel ve bacaklar dik tutulmalıdır.

d. Konuşma sırasında, belirli bir yere çakılıp kalınmamalı, gereğinden fazla da hareket edilmemelidir.

e. Konuşma sırasında, el ve kol hareketleri, mimikler; önceden plânlanmış olmamalıdır. Konuşmanın genel ortamı içinde kendiliğinden olmalıdır.

f. Dinleyicilerin tümüne ve özellikle gözlerine bakılmalıdır. Dinleyicilerle konuşuyormuş gibi bir bakış tarzı seçilmelidir. Dinleyiciler, gözle çabuk çabuk taranmamalıdır.

g. Konuşmada ilk söylenecek ifadeler, özenle seçilmeli; iyi bir konuşma plânı yapılmalıdır. Konuşmaya ilgi çekici bir ifade ile başlamakta yarar vardır.

ğ. Konuşmacı, bir taraftan sevimli ve güler yüzlü olmalı; diğer taraftan ise komik duruma düşecek davranışlardan uzak kalmalıdır.

h. Konuşmacı, yapacağı konuşmanın anlam ve önemine herkesten önce kendi inanmalıdır. Konuşma, içten yapılmalıdır.

ı. Konuşmacı, fizikî görünüşüne (elbise temizliğine, saç ve sakal tıraşına vb.) çok önem vermelidir.



KONUŞMA VE DİKSİYON
1.SÖZLÜ ANLATIMIN TEMEL KURALLARI
a. Konuşma, bir kez işitildiğinden dolayı dinleyicilerin ilgi duymaması durumunda önemini hemen yitirir. Metinleri ise, geriye dönmek ve tekrar okumak mümkündür.

b. Konuşmacı, dinleyici grubun ve çevredekilerin dikkatini sağlama gereğini her zaman göz önüne almalıdır. Yazar ise, yazdığı sürece okuyucu kitlesinden uzaktır. Her dinleyici kitlesi, her topluluk; bir sorunun belirlenmesi, açıklanması için toplanır. Konuşmacı; dinleyici sayısını, ortalama düzeyini, öğrenim derecesini, özel ilgilerini vb. göz önünde bulundurmalıdır.

c. Konuşma üslûbu, yazı üslûbundan faklıdır; konuşma, o anda anlaşılır olmalıdır. Çünkü dinleyenler, o şeyi anlamak için geri dönemez; o cümle üzerinde uzun uzun düşünemez; cümleyi anlaşılır şekle koymak için çalışamaz. Konuşmacının cümleleri; kısa, anlatımı basit ve yazı dilinden daha açık olması şarttır.

ç. Sözlü anlatımda da, yazı türlerinden hiçbirinde önemi olmayan konuşmacının sesi, dikkate alınması gereken hususlardandır.

d. Konuşmacının anlatımının daha açık ve etkili olabilmesi için beden dili de son derece önemlidir.

2. DİKSİYON

Ses, insanın kişiliğini yansıtır. Gözlem yeteneği güçlü bir kimse, her hangi biri ile birkaç dakikalık konuşma sırasında, onun hangi özellikte bir insan olduğu hakkında genel yargıya varabilir.

Diksiyonda başarı; kişinin okuduğunu, söylediğini içinde duyabilme-sine, içinden geldiği gibi sıcak, içten söyleyebilmesine bağlıdır. Havasına gire-bilen bir kişi, söylediklerine bir anlam derinliği ve inceliği kazandırır

Bazen bir tek kelimenin telâffuzu bile, o kişinin geçmişi, öğrenim derecesi, zihin faaliyeti ve yeteneği hakkında fikir verebilir. Ses; dalgınlık, kayıtsızlık, korkma, utanma, kibirlilik, kendini beğenme, dikkatsizlik, bünyece zayıflık vb. birçok özellikleri ortaya koyabilir. Aynı zamanda o kimsenin uyanık, yetenekli, dengeli, atak, makul, cesur olduğunu da gösterebilir. Kaba, pürüzlü, sert, haşin, genizsil, çok ince sesler; dinleyenler üzerinde iyi bir etki bırakmaz.

Sesimizin niteliği hakkında bilgi sahibi olabilmek için kimi basit paragrafları yüksek sesle birçok kez okumak yararlıdır. Böylelikle sesimizin başkaları üzerinde bırakabileceği etkileri ve kusurlarımızı öğrendikten sonra, sıkı bir çalışmayla sesin az çok eğitilebilmesi mümkündür.

Bu alanda başarılı olabilmek için aşağıda belirtilen iyi bir konuşma sesinin niteliklerini bilmek gerekir.



* Sesin işitilebilir olması

* Canlılık

* Sesin ayarlanması

* Anlatımda değişiklik

* Temiz ve doğru söyleyiş

Hitabette galip gelen, kelimeler değil; kelimelerin nasıl söylendiğidir.

Karşılıklı konuşmanın ilk istediği şey açıklık ve bütünlüktür. Sözün ağızdan çıktığı anda anlaşılmasını sağlayacak bir telâffuz yeteneği, topluluk önünde konuşanlar için son derece önemlidir.

Dinleyiciler, hatibin sesinin tonundan ya da kalitesinden ötürü, hatip hakkında yanlış intiba edinirlerse büyük bir ihtimalle kabahat hatibindir. Sert, tiz ya da zayıf bir ses, gevşek bir telâffuz, hatibin mesajından çok şey eksiltir. Sözlü anlatım çalışmalarının ilk kısmında sesin yeterli ve uygun olup olmadığı kontrol edilmelidir.

Ses doğru çıkaklarında çıkarılmalı ve iyi tınlamalıdır. Bazı sesler, tınısı bakımından kulağa hoş gelir; ama bazıları da ses tonunun iyi ayarlanamamasından ya da çok sert, çok tiz olduklarından kulağı tırmalar. Tınısız ya da donuk bir ses, inandırıcı olamaz ve beklenen etkiyi meydana getiremez. Bunun için çıkarılan ses, iyi ayarlanmış ve ahenkli olmalıdır. Söyleyişte en küçük bir yanlışa bile rastlanmamalıdır; ton değişikliği, duygu ve düşüncelerin bütün özelliklerini en iyi şekilde yansıtmalıdır.

Ses perdesinin düzeyi (esneklik); pes, orta ya da tiz olabilir. Esneklik, ses hacminin değişikliğe bağlı olan ses tonunu ya da perde değişikliğini kap-sar. Ses, yükseltildiği zaman hacimce büyür; alçaltıldığı zaman ise küçülür. Konuşmaların tekdüzelikten kurtulması için, ses hacminin ve perdelerinin karışık olarak kullanılması gerekir.

Sesin esnek olmasının şu anlamları vardır:

Kuvvetli ve yüksek ton: öfke, hoşnutsuzluk

Tatlı ve biraz yükselen ton: sevgi, şefkat

Hafif sesle orta ton : düşünce ve sükûnet

Bir yukarıdakinin daha üstünde ton : ateşlilik ve ciddiyet

Kuvvetli bir sesle alçak ton: duygu ve düşüncede dayanıklılık

Tatlı bir ses ve alçak ton: ağırlık

Fısıltı hâlinde ton: sinsi ve aldatıcı bir durum

Sesin ton değişiklikleri, önemli yerleri vurgulamayı ve tekdüzeliği önlemeyi sağlar. Genel olarak konuşmaya orta bir tonla başlanır, ses yavaş yavaş yükseltilir.


3. İYİ BİR KONUŞMA SESİNİN NİTELİKLERİ

"Kişiliğiniz sesinizde gizlenmiştir."

İnsan kişiliğinin bazı yönlerini en iyi ses, ele verir. Öğretmenlik ve askerlik bu konuda özel bir önem ve dikkat gerektiren mesleklerdir.


Her kalıba dökülebilen, akıcı ve değişken bir ses elde edilmelidir.


İyi bir konuşmanın özellikleri şunlardır:

a. İşitilebilirlik: Konuşurken, sesin, bütün dinleyiciler tarafından rahatlıkla işitilebilmesidir. Çok yavaş ya da yüksek tonlarla konuşulmamalı; ses tonu konuşulan yerin ve dinleyici kitlesinin büyüklüğüne ve özelliğine bağlı olarak ayarlanmalıdır.

b. Akıcılık: Sözlerin ve düşüncelerin, dinleyicilerin algılama hızına denk düşmesidir. Bu hız, her zaman aynı kalmamalı; heyecan durumuna, dinleyicilere ve konuya göre yer yer değişiklikler göstermelidir.

c. Hoşa giderlik: Ses tınısının katı, tiz, kulak tırmalayıcı, hırıltılı, madenî, burundan gelen, hışırtılı, boğuk, çok yumuşak, gevrek, biçimden yoksun vb. olmamasıdır. Genellikle doğuştan gelen bu özellikler, düzenli çalışma ile belli oranlarda düzeltilebilir.

ç. Anlamlılık: Sesin genel olarak, dostça bir nitelik taşıması ve güven duygusu telkin etmesidir. Ses, kelimelerdeki anlamın daha fazlasını ya da tam zıddını yansıtabilir.

d. Bükümlülük: Sesin; ton, hız ve anlam bakımından değişiklik göstermesidir.


Yüklə 2,75 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   34




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin