Konusu: İmam’ın (r a) Başlattığı Hareketin, Evrensel Düzlemde Bir Dine Dönüş Çağına Başlangıç Teşkil Ettiğinin Beyanında


İmam Humeyni (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) Çağının Özellikleri



Yüklə 1,65 Mb.
səhifə10/89
tarix17.11.2018
ölçüsü1,65 Mb.
#83124
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   89

İmam Humeyni (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) Çağının Özellikleri


İmam Humeyni asrı, beşer tarihinin nurani bir parçasıdır ve kendine has bir takım özelliklere sahiptir. Burada bu özelliklerden bazısına işaret edeceğiz:

1- Çağdaş insanın dini ve manevi hayatının yenilenmesi


Beşer hayatında hakikatte yeni bir asrın başlangıcı olan büyük semavi bir hediye konumundaki İslam devrimi, çağdaş insanın İslami, dini ve manevi kimliğinin yenilenme noktası olmuştur. Nitekim devrim önderi Ayetullah Hamenei şöyle buyurmuştur: “İslam devrimi, İslam dünyasında İslami kimliği ve bütün dünyada da manevi kimliği ihya etmiştir.”1

Bir çok siyasi teorisyenler da tıpkı devrimin hikmet sahibi önderi gibi şu gerçeğe inanmaktadır ki beşerin dini ve manevi hayatının yenilenmesi, “İran’da İslami devrimin zafere erişiyle başlamıştır ve bu yüzden de 1980’li yılları, bu yenilenmenin ilk on yılı saymak gerekir.”2

Bu açıdan şöyle söylemek gerekir: “Eğer çağdaş dünyada dini kimliğin ihya edildiği zamanı belirlemek istersek tarihi 1979 yılı olacaktır. Yani İran İslam devriminin zafere erişmesiyle birlikte başlamıştır ki bu devrim bütün dinlerde dini düşüncenin büyük çapta harekete geçmesini sağlamıştır.

En son 1990 yılında dini tefekkürün ihyası hususunda yapılan anketler, Avrupa halkının yaklaşık %70 ‘inin dindarlık duygusuna kapıldığını göstermektedir. Hinduizm’den Budizm’e… Hıristiyanlığın çeşitli fırkalarına kadar bütün dinlerde bir tür dini düşünceye dönüş hareketi başlamıştır ve İran İslam devrimi dünya çapında dini düşüncenin ihyasına neden olmuştur.”1

Bir çok görüş sahiplerinin de inandığı gibi İslami devrimin, beşerin dini kimlik hayatının yenilenmesinde çok derin etkileri bulunmaktadır. Tirajı yüksek olan meşhur el-Alem dergisinin baş yazarı Dr. Said Muhammed eş-Şehabi bu konuda şöyle diyor: “İran İslam devrimi, sadece İslami toplumda değil, bir çok toplumlarda da temel ve esaslı etkiler ortaya çıkarmıştır. Şüphesiz geçen yirmi yıl zarfında hiçbir hareket, İran İslam devrimi kadar beşer toplumunu etkileyememiştir. Toplumda dinin etkisi çok esaslı ve temel bir etkidir. İslam devrimi de beşeriyete bu güneşi yansıtmış ve yolunu aydınlatmıştır.”

Söz konusu baş yazar şöyle diyor: “İslam devrimi aydın ve düşünürlerin dini meselelere teveccüh etmelerine, beşer vicdanındaki etkilerine ve toplumsal ve siyasi düşünceler üzerindeki tesirine dikkat etmelerine neden olmuştur. Biz İslam devrimi çağında Müslüman olan veya Müslüman olmayan bir çok kimsenin din ehline dönüşmesine ve dine sarılmasına şahit olmaktayız.”2

İslam devrimi ve Hz. İmam Humeyni’nin (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) çağdaş insanın manevi ve dini hayatı üzerindeki geniş etkisi, uluslararası uzmanların dikkatini kendisine cezp etmiştir. İngiltere’nin birinci kanalı olan BBC, yirmi birinci asrın yaklaşması münasebetiyle hazırlanan, “ikinci asır” adlı belgesel programının bir bölümünde, işaret ettiğimiz bu konuyu incelemeye çalışarak şöyle demiştir: “İran’da 1979 yılında ortaya çıkan realite, sadece İranlılar için değil, dünyadaki bütün dinler için bir dönüm noktası olmuştur. Bu dönüm noktası, bütün dünya çapında milyonlarca insanın dini radikalizme yöneldiğini haber vermektedir.”

Bu televizyon kanalının söylediğine göre “bütün dünya çapında Hıristiyanlık, Yahudilik ve hinduizm gibi diğer dinlerin taraftarları da dini radikalizme yönelmişlerdir. Hatta bundan yetmiş yıl önce dinle savaşa kalkışan Türkiye’de bile artık İslam’a dönüş hareketi hız kazanmış bulunmaktadır.”1



2- Din Karşıtı Görüşlerin İptali


İslam devriminden önce de uzun yıllar boyunca maddi görüşlerin zafer elde edeceğine kesin gözüyle bakılıyordu. On sekizinci asırdaki Fransa ansiklopedisinin filozofları ve “Bill” gibi kimseler, genel olarak gelecekte dinin bir yerinin olmadığına inanıyorlardı. Bu yüzden de on dokuzuncu yüzyılda da ya Marx gibi tümüyle dini reddeden ya da yalan olan bir takım inanç sistemlerini semavi dinlerin yerine geçirmeye çalışan filozoflar ortaya çıkmıştır. 2

Yirminci yüzyılda doğu ve batı materyalistleri, toplumlar düzeyinde din ve dini inançlara karşı geniş çapta bir savaş başlatmıştır. Ama tarihi değişimler seyri ve İran’da İslami bir devrimin ortaya çıkışı, yirminci yüzyılın son yıllarında mevcut şartları öylesine bir değiştirdi ki uluslararası ideologlar ve sosyologlar, beşeri toplumlarda dinin yeniden hayat kazandığını itiraf ederek, son yıllarda muteber ilmi bir görüş olarak “Yirminci asırda dini hayatın yenilenmesi” realitesine yönelmişlerdir. Nitekim meşhur İngiliz sosyologu, kitabının bir bölümünde, “Pedide-i Nozai-i Dini” (Yeni Dini Bulgu) başlığı altında şöyle yazmaktadır: “Eskiden sosyolojinin fikir devleri olan Marx, Fransız sosyolog Emile Durkheım ve Max Weber küçük bir takım ihtilaflarına rağmen dünyanın genel yönünün sekularizasyon ve dinin inzivaya çekilmesine doğru olduğunu görüyorlardı. Ama 1980’li yılların başlangıcında ve İslam devriminin ortaya çıkışıyla bu olayın tam tersini görmekteyiz. Yani dünyanın genel gidişatının tam tersine bir yola koyulduğunu ve dünyanın dindarlaşmaya doğru hareket ettiğini görmekteyiz.”1

Başka bir ifadeyle İmam Humeyni’nin önderliğindeki İslam devrimi mucizesinin ortaya çıkışı ve büyük ilahi dinlerin -özellikle İslam dininin- etki alanının şaşırtıcı biçimde gelişmesi, bugün artık siyasi olayları ve toplumsal değişimleri yorumlayan uzman kimselerin dahi beşeri toplumda dinin yüce konumunu inkar etmesine ve çağdaş dünyanın geleceğinde dinin inzivaya çekileceğini söylemesine fırsat vermemektedir. Hatta kendilerinden öncekilerin düşüncelerinden yüz seksen derece dönüş yaparak şöyle demektedirler: “Gelecek on yıllarda ortaya çıkacak olan evrensel kudret oyununu, İslam’ın, Katolik mezhebinin ve diğer mezheplerin günden güne artan kudretini gözönüne almadan derk edebilmek mümkün değildir.”2

Peter L. Berger3 meşhur bir din sosyoloğu, Amerika’daki Boston üniversitesinin bir üstadı ve bu üniversitede iktisat kültürü araştırmaları kurumunun müdürü olup, bu konuda şöyle yazmaktadır: “Çağdaş dünya oldukça dindar bir dünyadır. Dolayısıyla da birçok yeni düşünürlerin (ister oyuna başvurma, isterse de ümitsizlik sebebiyle olsun) ilan ettiği gibi seküler bir çağ olarak adlandırmak mümkün değildir.

Dine yöneliş, sürekli olarak beşerin vücudunda yer almıştır ve bu duyguları ortadan kaldırmak pratik olarak mümkün değildir. Elbette aydınlanma çağının ve çağdaş haleflerinin radikal düşünürleri böyle bir şeyi düşünmektedir. Ama şimdiye kadar da bu yöneliş ortadan kalkmamıştır.”

Söz konusu yazar şöyle demektedir: “Çağdaş dünyanın olaylarını yorumlamada dinin rolünden gaflet eden kimseler, büyük bir hataya düşüyorlar.”1




Yüklə 1,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   89




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin