Sure ve Ayet Kavramı
Sure kavramı; "sur-u beled – şehri çevreleyen yüksek duvar" kelimesinden türetilmiştir, çünkü surların bir şehri çevrelemesi gibi sure de ayetleri çevrelemekte, kendi bünyesi içine almaktadır. Şehri kuşattığı gibi sureler de bazı ayetleri bünyesinde toplayıp diğer ayetlerden ayırır.
Ünlü dil bilimci İbn-i Faris'in tanımına göre sur; yücelik ve yükseklik anlamına gelmektedir, bu yüzden bazıları sureyi yüce ve yüksek anlamında tutmuşlardır.
Ebu'l-Futuh Razi şöyle diyor: Bil ki sure yüksek makam ve yücelik anlamına gelmektedir. Buna delil olarak da Arap şairi Nabiğe'nin şu şiiridir:
Görmüyor musun Allah sana sure (yüksek makam) vermiştir?
Ki her padişah bu makam karşısında titrer.
Razi daha sonra sözlerine şöyle devam ediyor: Şehri çevreleyen duvarın da yüksek olması nedeniyle 'sur' denilmiştir.1
Bazıları da "Su'r" kökünden yani bir şeyin parçası ve artığı anlamından türediğini dile getirmektedirler. Ebu'l- Futuh Razi bunun hakkında şöyle diyor: "Mehmuz olan su'r kelimesinin aslı 'surul ma/ kapta kalan suyun artığı'dır. Araplar tabakta bir şey kaldığında 'esertu fil ina' derler. Bunun için de Arap şairi A'şa b. Salebe bir şiirinde diyor ki:
O kadın benden uzaklaştı, ama gönlümde büyük yara açtı,
Ve bu yara, ayrılıkta günbegün büyüyüp yayılmakta.1
Buna göre; sure kelimesi aslında Kuran'ın parçası anlamına gelen "su're" idi, daha kolay okunması için hemze vava dönüştürülmüştür. Bu hususta farklı bir kıraat bulunmamaktadır, tüm Kuran okuyucuları dokuz yerde bulunan bu kelimeyi sure olarak okumuşlardır.
Ayet kavramı; alamet anlamına gelmektedir, çünkü Kuran'ın her bir ayeti Allah'ın sözü olduğuna alamet ve nişanedir. Yahut Kuran'ı Kerim'in her ayeti ilahi bir hüküm veya öğüte işaret ettiği için bu kavramı almıştır.
"Andolsun biz, sana apaçık ayetler indirdik. Onları fasıklardan başkası inkâr etmez."2
"İşte bunlar Allah'ın ayetleridir. Biz onları sana doğru olarak anlatıyoruz. Şüphesiz sen, Allah tarafından gönderilmiş peygamberlerdensin."3
"İşte Allah, ayetlerini, düşünesiniz diye böyle açıklıyor."4
Cahiz diyor ki: Yüce Allah kendi kitabını Araplar arasında yaygın olanın aksine -hepsini ve bazısını- tanımlamıştır. Araplar, bir şairin şiirlerinin toplandığı kitaba divan derler, yüce Allah ise Kuran adını vermiştir. Aynı şekilde divanın parçalarına kaside denilirken, Kuran'dakine sure, kasidenin her bölümüne beyit denirken, surenin her bölümüne ise ayet adı verilmiştir. Her beyit'in sonundaki kafiyeye, ayetlerde fasle denmiştir.1
Ragıb İsfahani diyor: Ayet kavramı "Eyyin" kökünden alınmıştır, çünkü ayet aydınlığa kavuşturur. Fakat doğru olanı ayetin "teeyyi" kökünden türemiş olmasıdır, zira teetti sağlam ve kalıcı olma anlamındadır, bu yüzden "Sakin ol" denilmek istendiğinde bu kelime kullanılır. Elbette "Eviye ileyh - sığınmak" kelimesinden türemiş olma ihtimali de bulunmaktadır ve yüksek yer olarak kullanılmıştır. Kuran'da bir yerde, ayet bu anlamda gelmiştir:
"Siz her yüksek yere bir alâmet dikerek eğleniyor musunuz?" 2
Bir hükme delalet eden Kuran'ın cümlelerine ayet denilir, bu tam bir sure, birkaç bölüm, kısa yahut uzun cümlelerden oluşsun hepsine ayet denilir. Bu şekilde Kuran sureleri belli ayetlerden oluşur ve sayılabilir nitelik taşır.
Şunu da hatırlatmamız gerek ki; surelerde bulunan ayetler bizzat Allah Resulü (s.a.a) tarafından belirlenmiş ve konulmuştur. Üç ayetten oluşan en küçük sure Kevser suresi ve 286 ayetten oluşan Bakara suresi de en uzun suredir, bunun gibi diğer bütün surelerin sayısını ve yerini belirleyen Hz. Peygamber'dir ve onun belirlediği şekilde günümüze kadar gelmiştir. Bunda Kuran'ın mucize olması ve ayetlerin uyumuyla ilgili bir sır bulunmaktadır.
Surelerin İsimleri
Ayetlerin sayısı ve yeri nasıl ki Allah Resulü (s.a.a) tarafından belirlenmişse, surelerin isimleri de yine bizzat o hazret tarafından konulmuştur. Genelde surelerin bir adı vardır, ama bazı surelerin birden fazla adı bulunmaktadır. Kuran surelerine verilen isimler, Araplarda yaygın olan metotla bir münasebet veya olay sonucu veriliyordu. Şimdi bazı surelere niçin o isimlerin verildiği ve hangi münasebetle adlandırıldıklarını aşağıdaki çizelgede getirelim:
Sure Adı
|
Adlandırılmasının Nedeni
|
Bakara
Âl-i İmran
Nisa
Mâide
En'am
A'raf
Enfal
Beraet
Yunus
Hud
Yusuf
Rad
İbrahim
Hicr
Nahl
İsra
Kehf
Meryem
Taha
Enbiya
Hac
Muminin
Nur
Furkan
Şuara
Neml
Kasas
Ankebut
Rum
Secde
Ahzab
Sebe
|
Bakara (inek) kelimesi, sadece bu surede kullanılmış ve surenin 67- 73. ayetlerinde geçen inek kıssası nedeniyle bu adı almıştır. Enam suresi (144 - 146.) ayetlerinde "el-Bakar" ve Yusuf suresi (43 - 46.) ayetlerinde de "Bekarat" kelimeleri geçmiştir, fakat üzerinde ayrıntılı bir şekilde konuşulmamıştır.
Bu sure adını 33. ayette geçen "Âl-i İmran" terkibinden alır ve Kuran'ın başka hiçbir ayetinde gelmemiştir.
Nisa, kadın anlamındadır. Surenin 17. ayetinde kadınlarla ilgili hükümler ayrıntılı bir şekilde anlatıldığı için bu adı almıştır.
Sofra anlamına gelir, havariler Hz. İsa'dan gökten bir sofra indirmesini istemişlerdi ve sadece bu surenin 112,113 ve 114. ayetlerinde geçmiştir.
Hayvanlar anlamına gelir, diğer hiçbir surede olmadığı kadar altı defa bu surede "En'am- hayvanlar" kelimesi kullanılmıştır. Putperest Arapların bazı büyükbaş hayvanları helâl, bazılarını da haram sayan batıl inançlarını reddeden 136, 138 ve 139'uncu ayetlerinden almaktadır.
Cennet ve cehennem arası için kullanılır, surenin 46 ve 48. ayetlerinde iki defa kullanılmıştır.
Ganimet demektir ve surenin başındaki ilk ayette kullanılmıştır.
Uzak olma anlamındadır. Surenin ilk kelimesi olduğu için bu adı almıştır. Başka surelerde bu şekilde müşriklerden bahsedilmemiştir.
Sure, adını, Hz. Yunus'a atıf yapılan 98. ayetten alır. Hz. Yunus hakkında bahsedilen tek suredir.
Bu sure adını, 50 – 60. ayetlerde kıssası zikredilen Hz. Hud'un isminden almıştır. Sadece bu surede Hz. Hud'tan bahsedilmektedir.
Bu sure Hz. Yusuf'tan bahsetmektedir ve Hz. Yusuf'un adı 25 defa zikredilmiştir.
Rad, gök gürültüsü demektir. Surenin 13. ayetinde gök gürültüsünün Allah'ı tesbih etmesinden bahsedildiği için bu adı almıştır. Bakara suresinin 19. ayetinde de geçmektedir.
Sure adını 35. ayette geçen İbrahim peygamberden alır. Hz. İbrahim'in (a.s) Mekke şehri ve nesli için yapmış olduğu dualar ayrıntılı bir şekilde buyrulmuştur.
Hicr ashabının konu edildiği tek suredir ve adını 80- 84. ayetlerinde geçen hicr kelimesinden alır.
Arı demektir,68. ayette arılardan bahsettiği için nahl adını almıştır.
İsra, gece yolculuğuna denilir. Hz. Peygamberin geceleyin miraca çıkması ilk ayetlerde bahsedilmektedir.
Mağara anlamında kullanılmıştır ve 9. ayet Ashabı Kehf'den bahsedilmektedir.
"Resulüm kitapta Meryem'i de an" ifadesiyle başlayan 16. ayetinden 35. ayetine kadar Hz. Meryem'den bahsetmektedir.
İlk ayetlerinde "Ta-Ha" harfleriyle başlamaktadır.
Arapların tarafından bilinen meşhur nebi ve peygamberlerden bahsedilmektedir.
Surenin 25- 38. ayetlerinde geniş bir şekilde hac hükümlerinden bahsedilmekte ve yüce Allah tarafından haccın yapılması istenilmektedir.
Sure adını ilk ayetindeki "el-Mü'minûn" kelimesinden almaktadır.
Nur ayeti olarak bilinen 35. ayet bu surede bulunmaktadır.
Kuran'ın bir diğer ismi olan Furkan bu surenin ilk ayetinde kullanılmıştır.
Şuara, şairler anlamına gelir ve 224. ayette geçmiştir.
Karınca kelimesinin geçtiği tek suredir,18. ayette Hz. Süleyman'ın ordusuna yol veren karıncalardan bahsedilir.
Bu sure, adını, 25. ayetinde geçen "el-Kasas" kelimesinden alır. Kasas, sözlükte olayları uygunluk sırasına göre zikretmektir. Hz. Musa'nın kıssasına genişçe değinilmiştir.
Ankebut örümcek demektir. 41. ayetinde kâfirlerin işleri örümcek ağına benzetilerek bu kelime kullanılmıştır.
Perslerle savaşan Rumlardan bahsedilirken bu kelime kullanılmış ve adını da oradan almıştır.
Adını 15. ayette geçen secde kelimesinden almıştır.
Müttefik gruplar anlamına gelir ve bu kelime 20. ayette kullanılmıştır.
Sebe kelimesi Kuran'da sadece bu surenin 45. ayetinde geçmiştir.
|
Dostları ilə paylaş: |