İSLAM DA DOĞRULUK
Bütün insanlar için hakka ulaşmak gaye olmalıdır. Bu gayeye ulaşmak için en kısa yol doğruluktur. Her hususta doğruluk kadar yüce ve zor olan bir makam yoktur.
Cenab-ı Hak peygamberine ve onunla kıyamete kadar beraber olanlara doğruluğu emretmektedir. İnsanların ıslahı ile için gönderilen peygamberlere tabi olmayan ve tefrikaya düşenler, her zaman perişan olmuşlardır. Allah ü Teala Hazretleri Kur’an-ı Kerim’de:
“O halde sen ve seninle olanlarla birlikte, sana Emrolunduğun gibi hareket et. Aşırı gitmeyin, çünkü O (Allah) ne yaparsanız görür” (Hud: 112)
Bu emir, Hz. Muhammed (s.a.v) ve onunla beraber olanlar içindir. Peygambere bu ayet nazil olduğu zaman, kendisini ihtiyarlattığını söylemişti. Bununla da doğruluğun zorluğunu ve yüceliğini belirtmiştir. İslam dini Müslümanları çok güzel olarak birleştirmiştir. Adi ihtirasların tamamen ötesinde, o kadar kuvvetli bir din kardeşliği kurmuştur ki, Müslümanlar arasında çok sağlam bir bağ olmuştur. Allah ü Teala’nın emirlerine Müslümanlar riayet ettikleri nispette cihana hakim olabilmişlerdir.
Müslümanların, fırka fırka olmasını Hz. Muhammed (s.a.v) şiddetle menetmişti. Toplantıda dahi ayrılık zannı verecek bir şekilde oturulması peygamberimiz tarafından hoş görülmemişti. Bir gün Hz. Muhammed (s.a.v) mescide girdiğinde, sahabelerin fırka, fırka olduğunu görünce “Eyvah bana ne oldu ki, sizi fırka fırka görüyorum?” diyerek sahabelerin bu yaptığı hareketi tasvip etmediğini ifade etmişti.
İlk Müslümanların en önemli hususiyetleri doğru olmalarıydı. Her hakikati korkusuzca söyleyebilirlerdi. Şahsi hesaplarını göz önünde bulundurarak ve zalimlere boyun eğerek haksızlığa göz yummazlardı.
Kısa bir zamanda İslamiyet, bu sağlam olan esasları sayesinde insanlığa medeniyet dersi vermiştir.
Dostları ilə paylaş: |