Kur'AN'da ulûHlyyet



Yüklə 2,97 Mb.
səhifə44/59
tarix07.01.2019
ölçüsü2,97 Mb.
#91458
1   ...   40   41   42   43   44   45   46   47   ...   59

BATIL TANRI FİGÜRLERİ


Kur'ân-ı Kerîm,, müşrikler tarafından tapınmaya konu olan varlıklara temas ederken, bir çok durumda genel ifadeler kullanır:

Allah'tan baş­ka taptıkları” 2648

Allah'tan başka yalvardıkları” 2649

Al­lah'a şirk koştukları”2650;

Şirk koştukları şeyler”2651.

Al­lah'tan başka benimsedikleri2652.

Tarzında fiil şekilleri olduğu gibi, genel anlamda bir takım isimler de hayli fazladır ilâh 2653.; âlihe 2654; endâd 2655; esnam 2656; evsân 2657; temâsli 2658; şürekâ' 2659; şühedâ 2660; şufe'â' 2661; erbâb 2662; evliya' 2663; emsal 2664; tâgût 2665; cibt 2666; ansâb 2667; veled, sahibe, 2668.

Yüzlerce defa kullanılan bu genel tabirler gösteriyor ki, Kur'ân şir­kin her türlüsünü iptal için gelmiştir. Yoksa, sadece zuhur ettiği bölgede, bir takım özel isimlerle belirtilen (Menât, Hubel, İsaf vb.) putları tedef almış değildir. Allah'ı tek tanımanın halis olması için yukarıda anılan bü­tün şirk kavramlarının kapsadığı alanın, Ulûhiyete tahsis edilmesi gerek­lidir (ibadet, şefaat, dua, tutunma, hakimiyet, velayet vb.). İfade etmeye çalıştığımız bu özellik, Kur'ân'ın şirk karşısındaki durumu bakımından, bi­rinci dereceden bir önem arzetmektedir. Öbür yandan Kur'ân, batıl Ulûhiyyetlerin türlerini gösterirken genel olarak, onların adlarından 2669 değil, mahiyetlerinden bahseder. Şu halde o, aslında Ulûhiyyet bakımından yok olan o varlıkları bir muhatap, bir muarız, bir rakib veya düşman gibi telak­ki ederek bir takım muayyen fertlere değil, insanlık dünyasında "tanrılaştırılmaları yaygın olan mahiyetlere hücum etmiştir. Mahiyetler üzerinde dururken de, onlar hakkında bilgi vermek değil onların eksik yanlarını, neden tanrı olamayacaklarını belirtmeye yönelmiştir.

Diğer taraftan, Kur'ân'ın mahiyetlerinden bahsettiği batıl Ulûhiyetlerin, insanlığın çeşitli devir ve yerlerinde tanrılaştırdığı varlık tipleri duru­munda olduğu söylenebilir. Bu tipler arasında, Arabistan'da rastlanma yanların da bulunması, Kur'ân'ın evrenselliği ile açıklanmalıdır. Bu tipler, şöyle sınıflandırılabilir: 2670

A- Hayat Sahibi Varlıklar




1. İnsanlarca Görülmeyen Varlıklar



A- Kayat sahibi varlıklar

1. İnsanlarca görülmeyen varlıklar

A) Hayırlılıar (Mela’ike kısmen cinler)

b) Şerliler (şeytanlar, kısmen cinler)

2- İnsanlar

a) Tanrı oğlu veya kızı (‘İsa, ‘Uzeyr)

b) tanrıça (Sahibe)

c) Hükümdar-tanrı (Firavn)

3. hayvanlar

a) Buzağı, boğa

b) Nesr (kartal)

B- Cansıslar

1. Tabiat varlıkları

a) Güneş

b) Ay

c) Yıldızlar (Şi’ra)

d) Ba’l

e) Ağaç (el-Uzza)

f) Kaya el-‘Lat, Menat)

2- İnsan Eliyle Yapılanlar

a) Esnam, evsan (Vedd, Yagus vb.)

b) Ensab

C- Mücred Varlıklar

a) Heva-yı nefs

b) Şari’

c) Dehr

d) Seniviyye

A- Hayat Sahibi Varlıklar

1. İnsanlarca Görülmeyen Varlıklar 2671

a) Melekler

Kur'ân'ın bir çok âyetinden anlaşılan odur ki, Cahiliye arapları, melekleri, Tanrının evlatları -bilhassa kız çocukları- olarak tasavvur ediyor ve bundan dolayı, ibadetlerine konu ediniyorlardı 2672. Meleklere tapmak, iki bakımdan dikkati çekmektedir.



Birincisi; öteki bir çok müşrik toplumlar gibi eski araplar da. Tanrı­yı mahlûklara -özellikle insanlara- benzetmek sebebiyle, Onun da nes­linin olacağını sanıyorlardı. Meselâ 6, 100'de:

“Onun için oğullar ve kızlar tahmin ettiler (uydurdular)” denilmektedir 2673. Böyle olunca, Onun soyu­nun da kutsal olması, bir bakıma Tanrının parçası kabul edilmesi, kaçınıl­maz bir sonuç olacaktı. 2674 Bu da, Allah'ın Yaratıcılığını, Rububiyetini değilse de, ma'bûdiyetini parsellemek gibi bir netice ortaya çıkar­mıştır.



İkincisi: Müşrikler, meleklere tapınırken, müslümanlar gibi onları mad­dî suretten mücerred olarak düşünmüyorlardı. Aksine, onları tasvir edi­yorlardı.

Onlar, sırf dişilere tapıyorlar2675 tefsiri dolayısıyla ed-Dahhâk'ın dediğine göre:

“Müşrikler melekleri tanrılaştırdılar, sonra genç kız­lar suretinde tasvir edip süslediler, sonra da:

'İşte bu suretler kendilerine tapmış olduğumuz Tanrının kızlarına (yani meleklere) benziyorlar' dediler” 2676. Bu da gösteriyor ki, müşrikler, putların maddelerine değil, onlarla aynilaştırdıkları medlullerine tapıyorlardı. Yahut eskiden böyle idi, son­rakiler ise medlulü bilmeksizin, sırf işarete tapar olmuşlardı.

Şöyle bir soru akla gelebilir:

Müşrikler, meleklerin varlığını nereden biliyorlardı ki, ibadetlerine bile hedef edindiler? Anlaşılan, nebilerin talimleri sayesinde, meleklerin varlığı ve onların -Allah'ın görevlendirmesiyle- bazı fonksiyonlarının olduğu, Arabistan'da biliniyordu. Zamanın geç­mesiyle işin aslı unutulunca, Allah'ı mahlûklara kıyas edip de Ona ço­cuk isnad etmek düşünülünce, meleklerden başka. Ona verecek kimse bulamadılar. Hâşâ, bu şehzadeler ve sultanlarla, Ona yaklaşacaklarını, bunların şefaatlerine nail olacaklarını sandılar.

Ayrıca meleklerin, müşriklerin dünyevî günlük hayatlarını yakından il­gilendiren bir takım fonksiyonları (yağmura, rüzgâra, ekinlere, koruyucu­luğa vb. müvekkel olmaları) bulunduğunu göz önüne alarak onların yardımlarına mazhar olacaklarını umdular. Dinler tarihi araştırmalarının, he­men hemen kesin bir sonuç şeklinde bildirdiği bir prosedüre göre, -baş­ka yerlerde olduğu gibi- Cahiliye araplarında da Yüce Yaratıcı gönül­lerden ve zihinlerden uzaklaştırılıp araya dünyevî hayatla daha çok ilgili zannedilen varlıklar -bizim bahsimiz için, melekler- yerleştirildi. Zaman­la meleklere tanınan rol mübalağa eğildi, artırıldı. Kâinatın Yaratıcısı ola­rak Allah'ın vasıflarını meleklere vermedilerse de, fiilen tapınmalarını bu suretlere (güya meleklere) yöneltirler. Araplarda olduğu gibi, bir çok müş­rik kavimlerde, şirkin belli başlı kaynaklarından biri bu olabilir. Bazı âyetlere, Cahiliye devrine dair bazı haberlere ve Dinler tarihi tesbitlerine ba­karak ileri sürdüğümüz bu faraziye kesin değildir. Fakat bizce muhtemel ve makûldür. Ne kadar sapık olursa olsun, insanın, karşısında duran ve kendinden yüz kat âciz olan bir maddeden büyük işler beklemesini, baş­ka türlü izah etmek zordur.

Kur'ân, Allah'ın çocuk doğurmasını 2677 veya edinmesini 2678, dolayısıyla meleklerin Onun evlatfarı olacağını, keza meleklere cinsiyet verilmesini reddeder:

Onlar, Rahmân'ının kulları olan melekleri dişi yaptılar! Yaratılışlarını mı gördüler? Onların bu şahitlikleri yazılacak ve sorguya çekileceklerdir2679.

Kendileri kız evlat istemeyen müşrik arapların, kızları Allah'a isnat etmeleriyle onların sapıklıklarını göstermek için “müşâkele babından” istihza olunur. Yani -muhal farz, Allah çocuk edinecek olsaydı, size göre makbul olan erkek çocuk edinirdi, sizin ka­dar bilemiyor muydu ki kızları seçti? Oğlanları size, kızları Ona vermekle ne insafsız hükmediyorsunuz” mefhûmu onların yüzlerine vurulur 2680.

Melekler, Allah'ın mükerrem kullarıdır. Onun hükümleri hakkında, hiç bir ön bilgileri yoktur 2681, ve Onun yanında söze başlayamazlar, emirlerini yerine getirirler. Allah, onların her türlü hallerini bilir. Allah'ın razı olduğu kimseden başkası hakkında şefaat edemezler. Allah'a olan tazimlerinden dolayı, ondan çekinirler. Faraza, onlardan Ulûhiyyet iddia­sında bulunacak olursa, Allah onu cehenneme atar 2682. On­lar, müşriklerin, kendilerine tapınmalarını reddedeceklerdir 2683.

Onların (müşriklerin) yalvardıkları, Rabblerine daha yakın olmak için vesile ararlar. Onun rahmetini isterler, azabından korkarlar2684 âyeti, melekleri de içine alacak şekilde tefsir edilmiştir 2685. Melek kültü, diğer bir çok sahte tanrıların kaynağı olduğundan (tesanül veya fonksiyon veyahut şefaat kavramları sebebiyle), Kur'ân, meleklere tapın­mayı iptale, fazla önem vermiştir. 2686




Yüklə 2,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   40   41   42   43   44   45   46   47   ...   59




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin