|
|
səhifə | 29/53 | tarix | 22.12.2017 | ölçüsü | 3,49 Mb. | | #35622 | növü | Yazı |
|
yönelmiştir. Takip ünitesi sürekli olarak fotoğraflar çeker, bir yandan da
video görüntüleriyle olay belgelenir. Savaşman heyecanlı görünüyordur,
arkasını kontrol ederek Güvenlik Caddesinden aşağıya doğru yürür. Güvenlik
caddesinin ortalarında bahçe içinde iki katlı bir eve giren Savaşman
daha sonra çıkıp gider. Gelişindeki rahatsızlık çıkışında yoktur. Ev
İngiliz Denton Thompson'ın dır. Birleşmiş Milletlerde görevlidir. Eski
askerdir ve bir kolunu savaşta kaybetmiştir.
Savaşman'ın İngilizlerle gizli bir faaliyet içinde bulunduğu görüşü
teşkilat içinde hakimdir. Daha sonra Savaşman'ın İngiliz gizli servisinden
Robin Seely'le burada buluşarak MİT'in bazı Ortadoğu ülkeleriyle ilgili
bilgilerini aktardığı da saptanmıştır.
SAVAŞMAN YAKALANIYOR
Savaşman'ın izlenmesine devam edilir. Bir akşam yine evrak dolu çantasıyla
kapıdan çıkar, evine ulaşır. Sonra yürüyerek Nenehatun Caddesine doğru
iner. Yine telaşlıdır ve arkasını kollamaktadır. Caddenin alt tarafında
bulunan bir apartmanın birinci katına girer. Ev Amerikan uyruklu assubay
Inarae Onsager ve eşi Lyle aittir. Subay Ankarada'ki Amerikan üs şirketi
Tuslog'da görevlidir.
Bu temaslardan sonra MİT içinde yapılan tartışmalar Savaşman'a suçüstü
yapılması kararıyla noktalanır.
Savaşman'a yem olarak düzmece evraklar verilir. Savaşman bunları
alıkoyar.10 Aralık 1977 günü herzamanki gibi çantasına yerleştirip
doğruca Nenehatun Caddesindeki Amerikalı'nın evine yönelir. Savaşman 52
numaralı apartmanın 4 numaralı Dairesi'ne girdikten sonra MİT'in ilgili
bütün elemanları kapıda ve evin etrafında önlem almışlardır. Bu sırada
evin kapısı açılınca MİT Ankara Bölge Başkanı Süleyman Yenilmez ile Ankara
Takip Şubesi Müdürü Mehmet Eymür ansızın içeriye dalmak zorunda kalırlar.
Odalardan birinde Savaşman ve bir süre önce Paul Henze'den görevi
devralan CIA Ankara İstasyon Şefi William Philips olduğu anlaşılan şahıs
ayakta durmaktadır. Ne olduğunu anlayamamışlardır.
Savaşman panik halinde koşuşturur. Takipçiler onu yakalayarak etkisiz hale
getirirler.
Philips masanın üzerindeki bir takım evrakı bu arada cebine atmayı
başarır. Cebindekiler alınmak isteyince Amerikalı sert şekilde karşılık
verir. Bir süre devam eden boğuşmadan sonra, baskını gerçekleştirenlerden
Mehmet Eymür'ün sert karşılığı Amerikalı'yı direnmekten vazgeçirir. CIA
ajanı şimdi diplomat olduğunu ve dokunulmazlığının bulunduğunu
belirtmektedir. Ceplerini de boşaltmak durumunda kalmıştır.
Cebinden defterini,Savaşman'a imzalattığı para makbuzlarını ve hüviyetini
çıkartan Philips sakinleşir. Şimdi başını ellerinin arasına almış kara
kara düşünüyordur.
Onsager'lerin evindeki kanepede Savaşman için hazırlanan belgeler bulunur.
Bunlar; KGB Ankara sorumlusu Viktor Vizginof'a KGB merkezince gönderilen
talimat, " SSCB-Türkiye Ekonomik İlişkileri konulu " Çok Gzli" damgalı
rapor, Suriye Genel Kurmay Başkanı Mustafa Tılas'ın Moskova ziyaretiyle
ilgili Fransız gizli servisinin MİT'e gönderdiği bilgi notu ve Kıbrıs
harekatından sonra adaya iskan edilen Türklerle ilgili belgelerdir. Hemen
Savaşman'ın MİT'teki makam odası da aranır. Burada da Ege Ordusu kuruluş
şeması, Kıbrıs savunma-işgal planı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığının
çıkarma kuvvetleriyle ilgili bilgiler ile Kıbrıs Türk Kuvvetlerinin
personel listesi ve harcama raporları bulunur. CIA sorumlu Philips'in
üstündeki defterde ise Savaşman'a hitaben yazıldığı sanılan " Ben şehir
dışındayken Rosemary'ye telefon edin müzük seti tamir edilmiştir.
istediğinizde alabilirsiniz deyin. O kız havanın kararmasından sonraki
yarım saat içinde sizi kabul edecektir" yazısı vardır.
Ortadaki sehpada Savaşman için hazırlanan gizllik dereceli sahte belgeler
durmaktadır. Operasyon bitmiştir. Ama CIA ajanının defterinden elde edilen
ve diger MİT mensuplarıyla yapıldığı belirtilen görüşmeler üzerinde
durulmaz. MİT içindeki üst düzey arkadaşları Savaşman için ağlarlar. Olay
aslen kapanmıştır.
Savaşman olayı 25 Aralık 1977 günlü gazetelerin manşet haberi olarak
yeralır. MİT'in üçüncü derecedeki üst düzey yöneticisi casus çıkmıştır.
O ise daha sonra yazdığı anılarında kendisinin CIA hesabına casusluk
yapmasının mümkün olmadığını , çünkü CIA'nın MİT ve ordu hakkında her
türlü belge ve bilgiye sahip olduğunu belirtir.
Ona göre Amerikalı danışmanlardan ve özel şirketlerden bir şey saklamanın
zaten mümkünü yoktur.CIA ile içli dışlı olmak konusu Savaşman'ın
savunmasını oluşturur. Savaşman ayrıca kendisinin görüştüğü ve belgeleri
sattığı CIA mensubu ile diğer MİT üst düzey yöneticilerin de berabar
olduklarını, hatta Amerikalıların bazı üst düzey yöneticilere tatil
olanakları sağladığını da iddia eder. Mahkeme sonunda Savaşman 17 yıl
hapse mahkum olur. Savaşman 1985'e kadar askeri cezaevinde yatmıştır.
Tahliyesinden sonra çökük bir adamdır artık. Parlak askerlik ve MİT
elemanlığı günleri geçmişte kalmıştır artık.Türkiye'nin 1962'deki Bağdat
askeri ateşesi eski teşkilatına karşı kırgınlığını hiç saklamamaktadır..
Sık sık " Bir insan MİT'e pamuk gibi girebilir ve oradan bir kömür
karalığında çıkabilir" der durur. Bir kaç yıl sonra beyin damarlarında bir
kireçlenme sonucu felç olur. Sabahattin Savaşman 1994 Martında geçirdiği
kalp krizi sonucu ölür.
Savunmasında karısının ve çocuklarının üstün statülerinin olması
gereğinden ve çocuklarına iyi eğitim olanakları yaratma arzusundan
bahsetmez. Ama bunları anılarında satır aralarına koymadan da edemez.
Adeta günah çıkartır.
Savaşman operasyonunun ardından Hiram Abas ve Mehmet Eymür taltif
edilirler.
MİT müsteşarı Hamza Gürgüç İngiliz ve Amerikan gizli servislerinin
başkanlarına olayı kınayan sert bir mektup yazdırır. Her iki servis te MİT
den özür dilerler. Bir daha bu tür faaliyetler yapılmayacaktır. Öyle söz
verirler. Oysa bu söz istihbarat teşkilatlarının ruhuna ayırıdır.
Dolayısıyla bu söz hiç bir zaman tutulmamıştır, istihbarat çalışmalarının
doğası gereği zaten verilmemiş kabul edilir.
İKİNCİ AMERİKAN CASUSU
Türkiye'de ilk kez bir Amerikan casusu ortaya çıkartılmıştır. Ancak bu
olaya bağlı olarak bir ikinci Amerikan casusu da 16 Mart 1983 günü
İstanbul'da yakalanır.
Bu kişi de bir asker kökenli istihbaratçıdır. Daha doğrusu ordunun
gözbebeği subaylarından ve 12 Eylül yönetiminin planlayıcılarının sağ kolu
gibi çalışan emekli Kurmay Albay Turan Çağlar dır suçüstü yapılan. Çağlar
da Savaşman gibi kızlarının ve eşinin kolej ve diğer para ihtiyaçlarını
karşılamakta zorlanmaktadır ve Amerikalıların kendisine uzattığı para
kesesini geri çevirememiştir.
Bir de ideolojik gerekçesi vardır ki Savaşman ile hemen hemen aynıdır: "
Nasıl olsa bütün hükümetler ve Genelkurmay Başkanları Amerikan hesabına
çalışıyor. Ben yapınca mı suç oluyor. Bu suç değildir."
Çağlar, MİT tarafından Amerikalılarla ilgili bir telefon dinlemesi
sırasında Ocak 1983 de "oltaya takılır".
1942 yılında Harp Okulundan mezun olan Çağlar, daha sonra 1963'de NATO'da
görev yapar. 1960 yılında 27 Mayıs içinde görev alır ve ihtilal için en
önemli noktalardan biri olan İstanbul Radyoevi'nin Müdürlüğü görevine
getirilir. 1966 yılından itibaren MİT ile ilişkileri vardır. Emekli
olduktan sonra İstanbul Sanayi Odasında görev alan, daha sonra Akbank 'da
Müdürlük görevlerine getirilen Çağlar, yeniden 1978 yılında MİT ile
bağlantı kurar. Talat Aydemir'in anılarında " Arkama dönüp baktığımda
Turan Çağlar yoktu" diye tanımladığı Çağlar; çevresinde olayları
abartmadaki yeteneği ve sosyal aktivitelerdeki etkin kimliği ile
tanınmaktadır.
CASUS HEM MİT'E HEM AYDINLIĞA ÇALIŞIYOR
Çağlar'ın MİT'deki görevi "Görüş Lider" liğidir. "Görüş Lideri"
tanımlaması MİT içinde tecrübeleri nedeniyle sık sık bilgisine başvurulan
kişiler için kullanılan bir sıfattır. Bu kişiler teşkilat kadrosuna
alınmazlar, ama organik bağlar sıkı tutulur.
İlginçtir, Çağlar aynı yıl içinde Aydınlık Gazetesin'de de görev
almıştır. Aydınlık Gazetesi' nde yeralan bazı yayınlarda MİT
elemanlarını kendisinin deşifre ettiğini, daha sonra sorgusunda dile
getiren Çağlar, buna gerekçe olarak da:
" Ben onlara gıcıktım", der.
1978'de aynı zamanda hem MİT'e, hem de MİT'e karşı savaş açan Aydınlık'a
çalışan Çağlar, bu dönemde Amerikalıları da aldığı dolarlar karşılığında
bilgilendirmektedir. Daha fazla dolar almak için eline geçen herşeyi
pazarlamaktadır.
Bağlantıda olduğu Amerika'lı ajan ile yaptığı telefon görüşmelerinde
Çağlar kendisini "John" diye tanıtır. CIA görevlisinin telefonları MİT
tarafından dinlenmektedir. Bir Türk'ün Amerikalılara kendisini başka bir
adla tanıtmasından kuşku duyarak yola çıkan MİT elemanları,
araştırmalarını derinleştirdiklerinde Çağlar' ı karşılarında bulurlar.
MİT' in askeri yapısına Çağlar' ın casus olduğunu anlatabilmek konusunda
zorlanmamak için olaylar dakikası dakikasına belgelenir. Çağlar,
Amerikalılarla her ayın ilk veye ikinci Çarşambası buluşmakta ve
raporlarını vermektedir. Kışın kar altında dahi gerçekleşen bu buluşmalar
zaman zaman sıklaşır. Bu dönemler Çağlar'ın paraya sıkıştığı anlardır. MİT
buluşma yerlerine en az 3-4 gün öncesinden yerleştirdiği kamyonlardan para
alış verişi dahil, olayın bütün sahnelerini araçların plaka numaralarına,
raporun sunuluş sahnelerine kadar görüntülemeyi başarır.
Turan Çağlar, MİT tarafından uzunca bir süre izlendiğini, görüntülendiğini
yakalandıktan sonra bütün olaylar bir fotoraman gibi önüne serilince
anlayacaktır. Kendisi 15 yıl süreyle Amerikalılara özellikle Ege Ordusu
başta olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri ve üst düzey subaylarıyla ilgili
bilgiler aktardığını itiraf eder. Bunun karşılığında para almıştır.
Suçüstü yapıldığı gün CIA ajanı büyük bir şok geçirir. Kendini
toparlayamaz. Türk istihbarat görevlileri kendisine " Sen daha çok toysun
" deyip omuzuna vururlar ve " Go home" derler. O da bu sözü dinler.
Ancak ünlü sanatçı Barış Manço'nun kayınpederi de olan Çağlar, uzun süre
tartışılır. Çünkü MİT içindeki bazı gruplarla büyük çatışma içinde bulunan
Aydınlık Gazetesi ve etrafındaki siyasi oluşum Çağlar'ı haber kaynağı
olarak kullanmıştır. Bu olay üzerine de komplo teorileri üretilir. Oysa
olay son derece açık ve nettir. Ama MİT yine kendisini anlatamaz. Hele
Turan Çağlar'ın rahatsızlığından kaynaklanan ve intihar olarak
nitelendirilebilecek ölümünün ardından MİT, yine hedef tahtası olur.
Sıkıntı ne yaptığını anlatamamaktan ve yıllarca yanlış kullanımdan
kaynaklanan, güvensizlik bunalımından doğmaktadır.
TURAN ÇAĞLAR'IN MİT'E TAKDİR MEKTUBU
Çağlar ölümünden bir hafta önce MİT yöneticilerine bir mektup yazar.
Mektubunda kendisini yakalayan ve sorgulayan elemanların kalitesinin
yüksekliğinden duyduğu mutluluğu aktarır. Eski bir asker casus olarak,
MİT'i kutlar.
Daha önce Sovyet casusları ele geçirilmiş, hatta bunların dönemin iktidar
partisi AP ile olan ilişkileri dahi belgelenmiştir.
Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonrasında da çok sayıda İngiliz casusu ele
geçirilip idam edilmiştir. Ancak Amerikan casusu ilk kez Savaşman ve
Çağlar olaylarında yakalanmıştır. Bu olaylar aslında teşkilat içinde
Amerika'ya eskiden beri duyulan bir tepkinin de sonucudur. Çünkü MİT
eşittir CIA denklemine karşı, büyük bir karşı çıkış vardır. İnsanların
hırsı biraz da bu tepkilerin dışa vurumudur. Bu olay sonrasında CIA,
William Philips ve Turan Çağlar'ın ilişki kurduğu diğer elemanlarını
Türkiye'den çeker. Ama casusluk faaliyetlerine dün olduğu gibi bugün de
devam ettiği kuşkusuz bir gerçektir. Çünkü CIA Türkiye'de her zaman önemli
düzeyde eleman bulundurmaktadır. Bu elemanlar diplomatik misyonda
görevlendirilmekte ve dokunulmazlık zırhıyla örülmektedirler.
DARBE GELİYOR MİT İZLİYOR
1978 ve 1979 yılları Türkiye'yi adeta kana boyayarak geçer. Her yerde
olaylar yaşanmaktadır. Sıkıyönetime kadar gelmiştir işler. Ülkenin her
köşesinden onlarca ölüm haberleri gelmektedir. İçerdeki terör gruplarını
destekleyen yabancı ülkelerin gizli servislerinin emrindeki casuslar,
ajan-provakötör olarak eylemlerde bulunmaktadır.
Bulgaristan üzerinden gelen NATO malı silahlar Türkiye'de kan kusmuştur.
CIA darbe planlarına başlayanları sonuna kadar desteklemektedir. Kanlı bir
silah pazarı haline gelen Türkiye'de, MİT yine içe dönmüştür. Askerler
daha ağırlıklı olarak kendilerini hissettirirler. Ancak olaylar bir türlü
bastırılamaz. MİT bu arada silah ve uyuşturucu kaçakçılığı konusunda
özellikle Bulgaristan bağlantısının ortaya çıkartılmasında önemli yollar
katetmiştir. Dış bağlantıları saptamış ancak bunlara karşı bir eylem
yapamamıştır.
Türkiye'ye silah satan örgütlerin içinde sonradan CIA ajanı olduğu
saptanan kişilerin etkinliği de gözlenmektedir. Almanlar gizli
servisleriyle birlikte ülkücülere geniş olanaklar sunmaktadırlar.
Ülkücülerin paraları ve adamları Almanya'yı üs olarak seçmiştir. MİT yine
dağılmış durumdadır. Parçalanma yaşanmaktadır. Servis'in bir kısmı
1980'de gerçekleştirilecek askeri darbenin planlamasında yeralmaya
başlamıştır bile. Olayların tırmanmasında bu ekiplerin de rolü olduğu
iddia edilmektedir. MİT olayları çok yakından izlemekte ama müdahalede
bulunmamaktadır. 12 Eylül sonrası askeri mahkemelere gönderilen yazılar
bunu doğrulamaktadır. Darbe koşaradım gelmektedir.
ERSÖZ İŞKENCEYİ DOĞRULUYOR
Bu dönem MİT Müsteşarı Orgeneral Adnan Ersöz dür. Ersöz'ün Müsteşarlığı
döneminde 15 Ekim 1978 tarihli Yankı dergisince MİT'e ulaştırılan bir
kısım yazılı sorulara verilen yanıtlar o dönem MİT'in içinde bulunduğu
durum konusunda ilginç ipuçları vermektedir. MİT bu ödenmde Ersöz 'ün
ağzından 1972'nin özeleştirisini yapıp, işkenceli sorgularda kullanılması
olayını doğrulamaktadır:
- MİT hakkında ne düşünülüyor? Ana iddialar ne? Bunlara nasıl cevap
veriliyor?
Yanıt: MİT hakkında esas itibariyle son günlerde üç açık cereyan var.
Bunlardan biri 12 Marttan sonra ' Kontrgerilla' denilen soruşturma
faaliyetini de kapsayan bir faaliyet içinde bir kısım MİT görevlilerinin
işkence yaptıkları, şimdi bunların Ecevit iktidarında cezalandırılması
gerektiği görüşünü savunanlar. Bir grup- bunlar daha ziyade aşırı solu
temsil ediyorlar- MİT'in kaldırılması gerektiğini savunuyorlar. Bir başka
cereyan da 12 Marttan sonra isimleri - İşkence- iddialarına karşımış, ya
da sadece sol hareketlere karşı şartlanmış ' sağcı' ların MİT'ten hemen
ayıklanmasını istiyor.
- 12 Marttan sonraki operasyonlara MİT nasıl karıştı? İddialar doğru mu?
Bunlara ne yapılabilir?
Yanıt: 12 Marttan sonraki operasyonlarda MİT mensupları zaman zaman ve yer
yer soruşturmalarda uzman olarak bulunmuşlardır. Bunlara soruşturma
yaptıkları kimselere insanlık dışı yöntemler uygulamaları için MİT'in en
üst makamlarınca verilmiş bir direktif yoktur. Ama bunların içlerinde
aşırı işgüzarlık yapmış, iddia edilen suçları işlemiş kimseler olmadığını
bugün kimse iddia edememektedir. Ama 12 Marttan sonraki devrede hem bir af
kanunu çıkkmıştır, hem de bundan öteye mahkemeler karşısında ileri sürülen
' işkence' iddiaları yok kabul edilmiş, haklarında suç isnat edilenler
mahkemelerde beraat etmişlerdir. Şimdi bu eski iddiaları ortaya atmak ve
bunlar hakkında soruşturma , araştırma açılmasını istemek hukuken mümkün
değildir. Onun için de bu iddialara muhatap olmuş kimselere bir şey
yapılamamaktadır.
- MİT'te hemen bir temizlik yapılmasını isteyenler haklı mı?
Yanıt: Kısmen haklı olabilirler. Geçmiş devirlerde en hafif tabiriyle
usulsüzlük yapmış olanlar, emir ve direktiflierin sınırlarını aşmış
olanlar bu yollardan gayretkeşlikle suç işlemiş olanlar, kafaları sadece
bir tarafa göre şartlanmış olanlar vardır. Ama bunların tespit edilmesi,
haksızlığa maruz kalmadan kanun çerçevesinde tesirsiz hale getirilmeleri
kolay olmayacaktır. Ama yeni MİT müsteşarının ilk adımda yardımcısı
durumundaki şahsı hemen değiştirmesi, kilit iki görev dekilerden birini
ayırması, diğerinin ölümü üzerine yerine tayin yapmaması, kendisine
yardımcı olarak yakından tanıdığı ve silahlı kuvvetler içinde çok olumlu
bir hava yaratmış olan bir korgenerali seçmesi bu alanda önemli
gelişmeler olduğunun işaretleridir. Ama gerek yukardaki hususlar gerek
yeni MİT müsteşarının son derece titiz ve kurallara uyan bir asker olması
beklenen ' MİT içinde temizlik ' hareketinin beklendiği kadar ve hızlı
olmayacağını göstermektedir. Bu da bir bakıma doğru bir harekettir. Çünkü
MİT mensupları 12 Mart sonrasının çok küçük bir grup tarafından yaratılan
aşırılıklarının ezikliği içindedirler. Savunma durumundadırlar. Adeta
zaman zaman çekingenliklerinden görev yapamaz hale düşmektedirler.
- Bazı gazetelerde MİT'e Siyasal Bilgiler ve Hukuk Fakültelerinden gizlice
ajan temin edildiği ileri sürülerek öğrencilere uyarmada bulunuldu.
Ajanlar böyle mi sağlanır? MİT in personel politikası nedir?
Yanıt: Dünya da bu tür örgütler mensuplarını çoğu zaman kendileri
seçerler. Örgüte alınacak kişinin tutum, geçmişi, kişiliği bakımından
belirli ölçülere uyması gerekir. MİT genellikle eleman bulmakta hiç
güçlüğe uğramamaktadır. Ama Hukuk ve Siyasal Bilgiler Fakültelerinde
öğrenim görmüş eleman bulmakta bazı güçlükler çekilmektedir. Son iki
yıldır Orgeneral Gürgüç döneminde Hukuk ve Siyasal Bilgiler Fakültelerinin
imtihanlarını kazanan öğrencilerden ileride MİT hizmetinde çalışmak
isteyecek kimseler arasından bir seçim yapma yöntemi sürdürülmektedir. Ama
bu seçilenler MİT'te ajan olarak çalışacak kimseler değillerdir.
Personelini teşkil edeceklerdir.
- MİT personelini nasıl eğitiyor?
Yanıt: Örgüte aday personel olarak alınanlar belirli güvenlik süresini
geçirdikten sonra MİT'in Ankara'da yeni inşaasını tamamladığı Genel
Merkezindeki özel okulunda bir kurstan geçirilirler. Yeterince nazari
bilgi aldıktan sonra bunların tatbik alanlarında görevlendirilirler. Daha
sonra belirli sürelerle daha üst kurslara tabi tutulurlar. Kurslar ve
tatbikat birbirini izler. MİT'in okulunu tecrübeli MİT mensupları yönetir.
Dostları ilə paylaş: |
|
|