Muhabbetname


FATİHA SÛRESİ VE BESMELENİN SIRRI



Yüklə 1,6 Mb.
səhifə23/83
tarix12.08.2018
ölçüsü1,6 Mb.
#69835
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   83

FATİHA SÛRESİ VE BESMELENİN SIRRI


Fatiha Sûresi yedi âyettir. Birinci âyeti Besmele-i Şerîftir. Bu sûreye “Seb-ül- mesânî” yani iki yedi veya iki yerde (biri Mekke’de, biri de Medine’de ) nazil olan denilmiştir. Zira peygamber efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)’in “Semâvî kitapların bütün sırrı Kur’ân’da, Kur’ân'ın sırrı Fatiha-ı Şerîfte, Fatiha'nın sırrı da başındaki Besmele-i Şerîfte mevcuttur. ’’(H.Ş.) buyurdukları gibi hem Âdem’in hem de âlemin bütün sırlarını ihâta ettiği anlaşılmaktadır. Allah lafzının başındaki “Elif” Zât’ını, iki “Lam” sıfatlarını, sonundaki “Hu” da ef’âl-i ilâhiyesini remzettiği gibi, Besmele-i Şerîfte de Bismillâh Allah’ın Zât’ını, Rahmân Allah’ın sıfatlarını, Rahîm de Allah’ın ef’âlini remzetmektedir.

Allah bu mukayyed olan Âdem ve âleme yedinci Ahadiyet mertebesinden ‘Bismillâhirrahmanirrahim’ olarak Zât’ı, sıfatı ve ef’âli ile tecellî ettiğini bildiriyor. Ahadiyet mertebesinde kelâm ve hiçbir fiil olmadığı için cemâat halinde kılınan namazlarda bile imam efendiler besmeleyi hafî, ikinci âyetten itibaren Fatihayı ve Zammı sûreyi cehrî okurlar. Çünkü Ahadiyette besmele gizliliktedir. Allah (C.C.) böylece Ahadiyetten bu âleme tecellî ederek “Elhamdülillahirabbilâlemin” buyuruyor. Çünkü bir Hadis-i Kudsî’de “Ben gizli bir hazine idim bilinmekliğimi murad ettim, bu halkı halk eyledim” buyruluyor. Hadid Sûresinin 3. âyetinde de “Evvel de benim, Ahir de benim, zâhir de benim, bâtın da benim” demek sûretiyle kavseyn tecellîsini bizlere göstermiş oluyor.

Şu halde evvelde ve bâtında Hakk olan bu Âdem ve âlemin, zâhir ve ahîrinin Muhammed aynasından Hakk’ın görüntüsü olduğu anlaşılmaktadır. Bu kavseyn mertebesinde, tenzih ve teşbih tecellîlerini birleştirip Tevhîd zevki ile zevkiyâb olanlar, Âdem’de ve âlemde, âlemlerin Rabbine hamdin ne olduğunu bilirler. Onlar Tevhîd ettikleri için Muhammediyyûndurlar. Hakîkat-i Muhammediyyeyi idrâk ettiklerinden seyyidlerden olmuşlardır. Üçüncü âyetteki Rahmân ve Rahîm esmâlarına gelince, Rahmâniyyeti ile yarattığı sıfatlara tecellîsiyle maddî ve manevî rızkını verdiğini ilânetmektedir.

Yaratılan sıfatların hiçbiri Allah’ın tecellîsinin dışında değildir. Her sıfat, varlığını, vuslatını, her türlü güzelliğini O’ndan almaktadır. Rahîm esmâsıyla da istediğini isteyene bol bol verendir. Rahmâniyyet nasıl umumî bir tecellî membaı ise Rahîm de o nisbette özeldir. Zira “men talebeni vecedeni” Hadis-i Kudsîsi gereğince ancak tâlip olanlara lütûf ve inâyetini gösterendir.

İşte mukayyed olan bu âleme, Muhammed aynasından Rahmân ve Rahîmiyyetiyle, “fetedalla” tecellîsiyle zuhûra geliyor. Dördüncü âyette de Din gününün sahibi olduğunu ilân ediyor. Zira Bakara Sûresi 115. âyette “Bununla beraber, doğu da Allah'ın batı da! Nerede yönelseniz, orada Allah'a durulacak yön vardır! Şüphe yok ki Allah'ın rahmeti geniştir ve O, her şeyi bilendir.” buyrulmuştur. Cenâb-ı Hakk’ın Vahdâniyyet tecellîsiyle mülkünde kendinden başka bir kimse olmadığı için Din gününün sahibi ancak O’dur.

Şu halde her anımız bir Din günü olduğu gibi bir ömür de Din günüdür. Onun sahibi de Allah’tır. Buraya kadar her ne kadar kulun dilinden Allah kendi yüceliğini bu âlemdeki tecellîlerinde mertebe aynalarından zuhûr ettiğini söylüyorsa da buraya kadar kulun bu âyetlerde hiçbir hissesi yoktur. İfadeler ikilikle anlatılacağı için Birlik deryasındaki O Rabbi'min yönlerini kulun dilinden söylemiş oluyor. Aslında buraya kadar kul yoktur. Fatiha Sûresinin yarısı Hakk'a yarısı da kula aittir denmiştir. Beşinci âyet ise “yalnız sana ibâdet ederiz” dir. İbâdet nedir. Kul nasıl ibâdet eder. Zariyat Sûresi 56. âyette “Ben cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım” buyrulmuştur. İbâdet ise Allah’ı Tevhîd etmek ve bilmektir.

Şu halde kulun en büyük ibâdeti kendisine nisbet ettiği vücûd varlığının olmadığını, kendisi diye bildiği o varlığın Hakk’ın olduğunu bilmesinden ibarettir. Yoksa herkesin bildiği gibi bol bol zâhir namaz kılmak, Kur’ân okumak gibi ikilikle yapılan ibâdetler değildir. Cehâletten, nisbîyetten, şirk ve bütün günahlardan kurtulup “Mutu kable ente mutu” sırrına ermektir ibâdet. Çünkü Allah şirkle yapılan ibâdetleri kabul etmiyor.

Kul zannındaki nisbetlerinden kurtulunca kendisi yok olacağı için Allah’tan başkası kalmayınca aynı zamanda Tevhîd de edilmiş olacaktır. Zâten ondan başkası yok ki. Rahmân Sûresi 26 ve 27. ayetlerde “Her şey yoktur. İkram sahibi Rabbi'min yüzünden başka” buyrulmuştur.

“İyyakenestain” demekle, yalnız senden yardım isteriz veya yalnız sana yardımcı oluruz denir. Kulun Allah’a yardımcılığı herkesin bildiği gibi bir yardımcılık değildir. Allah’ı kendi sıfat mazharlarından kemâlâtıyla zuhûra getirmektir.

İşte Rabbi’min gizlilikten, kemâlâtıyla kul mazharında açığa çıkması ve kulun Rabbi’ne dâima muhtaç oluşunun idrâkiyle altıncı âyet olan Sırat-ı Müstakim yolu olan Tevhîd yolundan ayırma diyerek, kulun dilinden kul olarak istekte bulunuyor. Çünkü Rabbim hiçbir şeye muhtaç değildir. Kul ise dâima Rabbi’ne muhtaçtır. Doğru yol, Kur’ân-ı Kerîm ahkâmı ve sünnet-i seniyye doğrultusunda İnsan-ı Kâmillerin gösterdikleri Tevhîd yoludur. Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz mi’ractan dönüşte üç ilimle geldi.

1- Umumî, herkese

2- İsteyene verilen özel

3- Kendisine ait

Bu ifadeler umumîdir. Tevhîd içinde mânâ verilirse:

1- Bütün sâliklere merâtib-i İlâhiyenin mertebeleri aynı telkîn edilir. Hiçbirine ayrım yapılmaz. İnsan-ı Kâmilin sâlike bu telkîni ilm-el yakîndir.

2- Özel, isteyene ise Rabbine küllî teslimiyeti sonunda tecellî-i ef’al, tecellî-i sıfat ve tecellî-i Zât gibi Tevhîdi şühûd ve müşâhede zevklerine sahip olup Muhammediyyûn olmasıdır. Buna ayne’l-yakîn müşâhede ehli de denilebilir.

3- Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin kendisine ait olması ise, o sırdır. Kendisi ve vârislerinin ona vâkıf olmasıdır ki, o söylenmez.

İşte bir sâlik de Fenâ-i ef’âl, Fenâ-i sıfat ve Fenâ-i Zât mertebelerinde kendi varlığının olmadığını ilm-el yakîn bilmiş olur. Bekâ zevkleri de, ona tecellî-i ef’al tecellî-i sıfat ve tecellî-i zât ile şühûdî zevkleri, gönlünde tecellî etmesiyle de her kişide isti’dâd ve kabiliyetine göre zuhûr ettiği için özel olmuş oluyor. Rabbimden istediği kadar ihsân edilmiş oluyor. Üçüncüsü ise Makâm-ı Mahmûd’dur. Resûlullah (S.A.V.) Efendimize aittir. Vârisleri de oraya Resûlullah (S.A.V.)’ın müsaadesiyle ayak basarlar. Teberrüken girdikleri için Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin Makâmı olması hasebiyle onun namına imza atarlar. Ayrıca bu yerde lâf ve saft yoktur. Sır olduğu için anlatılmaz.

İşte bu anlatılanlara vâkıf olan kullar kendi acizliklerini idrâk ettikleri için yalvarırlar yakarırlar ve her an ayrı şe’ndeki tecellîlerinin zevkini bizlere de ihsân et derler.”Sıratelleziyne en amte aleyhim” demekle de peygamberlere ve evliyalara verdiğin her türlü ihsân ve nimetlerini bizlere de ver derler.”Gayril mağdubi aleyhim veladdallin” peygamberlere uymayan kavimleri helâk ettiğin gibi, gazâba uğrayanların ve doğru yol olan Tevhîd yolundan ayrılanlar gibi bizleri ayırma diye Fatiha’nın yarısından sonraki âyetlerde de kul olarak istekte bulunmaktadırlar.

İşte varlığı olmayan fakat Allah’ın zuhûr etmesi için Allah’ın bir sıfatı olan bu Âdem mazhar olarak, Ahadiyetinden mertebe mertebe yedi âyet halinde tecellî eden Hakk’ı kul mazharından zuhûra getirmektedir. Âdem, yedi âyetten müteşekkil olan Hakk’ın hüviyyet ve enniyetini kemâliyle zuhûra getiren Muhammed aynasından ibarettir. Âdemliğini bulanlar ‘Elif, Lâm, Mim’ sırrına sahip, canlı ve şüphe götürmeyen bir kitaptır. Böylece her gün kırk defa Fatihayı okumamızın nedeni ortaya çıkmış oluyor.

Namaz kılan bir kişi her Fatihayı okuduğunda tekâmülde olduğunu bilmeli ve kendi canlı bir Fatiha olduğu için yedi penceresinden Hakk’ın her an ayrı bir tecellîsini, kendini yakın takibe alarak müşâhede etmeye gayret göstermelidir. Allah cümlemize bu zevkleri tatmak nasîb ve müyesser etsin. Âmin.


Yüklə 1,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   83




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin