Muhabbetname


NAMAZDA SÜSLÜ ELBİSE GİYMEK NE DEMEKTİR



Yüklə 1,6 Mb.
səhifə56/83
tarix12.08.2018
ölçüsü1,6 Mb.
#69835
1   ...   52   53   54   55   56   57   58   59   ...   83

NAMAZDA SÜSLÜ ELBİSE GİYMEK NE DEMEKTİR


Kur’ân-ı Kerîm Araf Sûresi 31. âyeti “Ey Âdemoğulları! Her mescîde gidişinizde güzel giysilerinizi giyin ve yiyin için, fakat israf etmeyin, Çünkü Allah israf edenleri sevmez” buyurmaktadır. Zâhirde temiz elbiselerimizi giyerek mescîdlere gitmemiz elbette gereklidir. Oradaki diğer mü’min kardeşlerimizi ayak ve ter kokularımızla rahatsız etmemiz elbette ki Allah’ın bizlerden istemediği bir davranıştır. Hiç kimsenin başkasını rahatsız etmeye hakkı yoktur.

Bu emr-i İlâhiyeyi bâtın yönüyle mütalaa edecek olursak, burada namazdan gâye, Allah’a secde ederek, O’nunla beraber olma ve konuşmaktır. Allah, bu Âdem ve âlemdeki tecellîlerine vâkıf olmamızı, nefs vâdisindeki kirli cehâlet ve nisbîyet elbiselerinden kurtularak, Cenâb-ı Hakk’ın nuru olan ziynet elbiselerini giyerek beraber olmamızı ve konuşmamızı istemektedir. Bu ziynet elbisesine bir kişinin sahip olabilmesi için, 1- İhlaslı olarak fiillerin fâil secdesini 2- Teslimiyetin gereği olan tevekkül ile sıfatların mevsûf secdesini 3- Cenâb-ı Hakk’ın rızası ile kâim olan mevcûd secdesi ile hak ve hakîkatin tahakkuku istikametinde, hukuk ve şerîatına uygulaması gerekmektedir.

Bir Hadîs-i Kudsî’de “Kulumun bana en yakın olduğu an secde anıdır.” buyruluyor. Şu halde, bir kişi de O’na ef’âl-i İlâhiyenin secdesi, sıfat-ı İlâhiyenin secdesi, zât-ı İlâhiyyenin secdesi ile yaklaşabilir. Daha evvel kendisine nisbet ettiği bu Cenâb-ı Hakk’ın tecellî varlığını, sahibine vermekle üzerindeki kirli ve pis elbiselerini çıkarmış olacaktır. Çıkarmış olduğu bu elbiselerin yerine, Hakk’ın üç tecellî elbisesini kabullenmesi de onun bu süslü Hakk’ın elbiselerini giymesi demektir. Yani kendi varlık elbiselerini çıkararak Hakk’ın nûr elbiselerini giymesi, aynı zamanda Muhammed elbisesini giymesi demektir. Şirk ve nisbîyet içerisinde iken kendisindeki Muhammed elbisesinin gizli olması nedeniyle kendisine nisbet ettiği bu elbise kirli ve pis olduğu için, Cenâb-ı Hakk ile konuşamıyor ve ibâdetlerini de taklîd olarak yapıyordu. Bu kirli ve pis olan şirk ve nisbîyet elbiselerini çıkarıp Nûr-i Muhammedî elbisesi olan mutmain nefsin sergilediği Allah’ın Rahmân sıfatları olan Muhammed’in temiz ve pak elbiselerini giymesi ve şerîat-ı ahkâmiye ile kendi kul mazharından dâima zuhûra getirmesi, o kişinin süslü ziynet elbiselerini giyerek namaz kılması olacaktır. O kişi bundan sonra, Cenâb-ı Hakk’ın her an ayrı şe’nde tecellîsi ile, bu tecellîleri yerinde, farkıyla zevk edecek, manevî gönlündeki bu gıdayı yiyip içip israf da etmeyecektir. Zira yenen ve içilen rûhun gıdalarıdır, cesedin gıdaları değildir. Onun için her şeyi yerli yerinde farkı ile zevk etme gayretinde olacaktır. Zâhirde âlemlerin Rabbi olan Allah’ın huzuruna durduğumuzda, abdest alarak temizleniyor ve temiz elbiselerimizi de giyerek huzura duruyorsak, aynen bunun gibi, bâtında da kendimize nisbet ettiğimiz varlığı çıkararak, Hakk’ın varlığı ile varlıklanıp, nefsin mutmain olarak Nûr-i Muhammedi elbisesini giyip, ancak o zaman Rabbimizle konuşabiliriz. Kur’ân-ı Kerîm’in Tâhâ Sûresi 12. âyetinde “Ben şüphesiz senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar, çünkü sen kutsal bir vâdi olan Tuvâ'dasın” buyrulmaktadır. İşte biz de Hakk ile beraber olmak ve onunla konuşmak istiyorsak, gayriyet ve cehâlet olan şirk ayakkabılarımızı çıkarmamız gerekmektedir. Aynı kirli elbiselerimizin çıkarılması gibi. . İşte o zaman onunla beraber olma ve konuşma zevkine sahip olabiliriz.

Böylece eski elbiselerimizi çıkartarak yeni ve süslü elbiselerimizi giymiş ve dâima onunla beraber olma zevkine ermiş oluruz. Farkı ile zevk ettiğimiz için yiyip içtiğimizi israf da etmemiş oluruz. Cenâb-ı Allah bütün kardeşlerime ziynetleriyle namaz kılmak nasîb etsin.


NÂS SÛRESİ


Âyet 1- “Kul eûzü birabbin nâsi” “De ki, nâsın Rabbine sığınırım.” Nâs ne demektir. Nas içersinde her türlü inanç ve mertebede bulunan insan toplumları demektir. Bunların Rabbi kimdir. Bunların terbiye edici ve öğreticisi, zanlarındaki ve hayâllerindeki bir Rabdır. İşte öyle, zanlarında yarattıkları bir Rabden, bizzat kemâl sıfatlardan kendini ilân eden âlemlerin Rabbine sığınırım.

Âyet 2- “Melikin nâsi” “Nâsın Melikine sığınırım. ) Melik idâre eden hükümdar demektir. Nâsın Meliki ise, herkesin işini ve kazancını bilen ve idâre eden kendisidir. Halbuki Cenâb-ı Allah onların güç ve kuvvetlerinin olmadığını, yalnız güç ve kuvvet sahibinin kendisi olduğunu söylüyor. Onların mazharlarından, onları da idâre edenin kendisi olduğunu söylüyor. (Limenil mülkü yevm lillâhi vâhidül kahhâr) “Bu mülk Vahid-ül Kahhâr olan Allah’ındır.” beyânı ile Malik Allah’tır.

Âyet 3- “İlahinnas” “Nâsın ilahına sığınırım.” Nâsın ilâhı, kendilerine nisbet ettikleri ef’âl, sıfat ve vücûd idi. Bu üç tecellîyi kendi vücûd ülkelerinde kendilerine nisbîyetle onlarında onların ilahları, fâil, mevsûf ve vücûdları kendileri olduğu için şirkleri oldu. İşte bir kişi, fâilin, mevsûfun ve mevcûdun Cenâb-ı Hakk olduğunu idrâk edince, nisbîyetlerinin fânî, hakîkî ilâhın ise Cenâb-ı Hakk olduğu meydana çıkmış olacaktır.

Âyet 4-5- “Min şerril vesvâsil hannasi” “Vesvese veren şeytanın şerrinden sığınırım” Şeytan kişilere gaflet halinde vesvese verir. Gafletten uyanıp, Allah’ı zikir edince, Şeytan kişiden uzaklaşır. Onun için kişileri gafletten kurtaran tek ilaç zikirdir. Kim ki gaflete giriyorsa Şeytan hemen ona vesvese verir. Fenâfillâh olunca vücûd kalmaz. Dolayısıyla vesvese de yok olur. Fenâdan sonra, Hakk teâlâ Hazretleri Mâbud olunca, abdin zuhûru ile Şeytan zâhir olur. Kişilerin kalbine hortumunu uzatarak onların vehim ve vesvese gibi hallerle Hakk’ın tecellîlerini görmelerine engel olur.

Âyet 6- “Minel cinneti vennas “ Vesvese veren Şeytan iki nev’îdir:

1- Cinler gibi lâtif olan, vehim ve hayâl gibi görünmeyen haller,

2- Mudil esmâsına mazhar olan emmâre nefisli insanlardan his ile görülen hallerdir.

Bu iki sınıf vesvese verenlerden, âlemlerin Rabbine sığınmak lâzımdır. Bu da merâtib-i İlâhiyeyi tahsil etmek ve yaşamakla mümkündür. Yoksa nâsın Rabbi, nâsın meliki, nâsın ilâhından kurtulamadığımız için şeytanın her an vesvesesinden de kurtulamayız. Dolayısıyla da gaflet içinde kalan sapıklardan oluruz. Cenâb-ı Allah bütün ihvânı kurtuluşa erenlerden etsin. Âmin.



Yüklə 1,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   52   53   54   55   56   57   58   59   ...   83




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin