Süleyman Ateş Meali
|
(Fir'avn): "Eğer doğrulardansan onu getir (bakalım)," dedi.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Dedi: "Hadi getir onu ortaya, eğer doğru sözlülerden isen!"
|
Yusuf Ali (English)
|
(Pharaoh) said: "Show it then, if thou tellest the truth!"
|
M. Pickthall (English)
|
(Pharaoh) said: Produce it then, if thou art of the truthful!
|
Şu’arâ Suresi
32
فَاَلْقٰى
attı
|
عَصَاهُ
asasını
|
فَاِذَا
bir de (baktılar ki)
|
هِيَ
o
|
ثُعْبَانٌ
bir ejderha
|
مُب۪ينٌۚ
apaçık
|
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Feelkâ ‘asâhu fe-iżâ hiye śu’bânun mubîn(un)
|
Ali Bulaç Meali
|
Bunun üzerine asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, açıkça bir ejderha oluverdi.
|
Edip Yüksel Meali
|
Değneğini atınca apaçık bir yılan oluverdi.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Bunun üzerine Musa asâsını bırakıverdi; apaçık bir ejderha oluverdi.
|
Süleyman Ateş Meali
|
(Musa), asasını attı, bir de (baktılar ki) o apaçık bir ejderha!
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
O da asasını attı. Bir de ne görsünler, asa korkunç bir ejderha oluvermiş.
|
Yusuf Ali (English)
|
So (Moses) threw his rod, and behold, it was a serpent, plain (for all to see)!
|
M. Pickthall (English)
|
Then he Sung down his staff and it became a serpent manifest,
|
Şu’arâ Suresi
33
وَنَزَعَ
ve çıkardı
|
يَدَهُ
elini
|
فَاِذَا هِيَ
o da
|
بَيْضَٓاءُ
parıl parıl parlıyordu
|
لِلنَّاظِر۪ينَ۟
bakanlara
|
Türkçe Transcript (*)
|
Veneze’a yedehu fe-iżâ hiye beydâu linnâzirîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için 'parlayıp aydınlanıvermiş'.
|
Edip Yüksel Meali
|
Elini çıkarınca bakanlara bembeyaz görünüverdi.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Elini de (koynundan) çekti çıkardı; bakanlara bembeyaz (görünen, nur saçan bir şey) oluverdi.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Elini (koltuğunun altından) çıkardı; o da, bakanlara parıl parıl parlayan bir şey oluverdi.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Elini çıkardı, o da anında seyredenler önünde bembeyaz kesildi.
|
Yusuf Ali (English)
|
And he drew out his hand, and behold, it was white to all beholders!(3157) *
|
M. Pickthall (English)
|
And he drew forth his hand and lo! it was white to the beholders.
|
Şu’arâ Suresi
34
قَالَ
(Fir\avn) dedi
|
لِلْمَلَأِ
ileri gelenlere
|
حَوْلَـهُٓ
çevresindeki
|
اِنَّ
şüphesiz
|
هٰذَا
bu
|
لَسَاحِرٌ
bir büyücüdür
|
عَل۪يمٌۙ
bilen
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Kâle lilmele-i havlehu inne hâżâ lesâhirun ‘alîm(un)
|
Ali Bulaç Meali
|
(Firavun,) Çevresindeki önde gelenlere: 'Bu” dedi, 'Doğrusu çok bilen bir büyücüdür.'
|
Edip Yüksel Meali
|
Çevresindeki ileri gelenlere dedi ki, "Bu, gerçekten çok usta bir büyücü imiş."
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Firavun çevresinde bulunan ileri gelenlere: "Bu dedi, herhalde çok bilgili bir sihirbaz!"
|
Süleyman Ateş Meali
|
(Fir'avn), çevresindeki ileri gelenlere: "Bu dedi, bilgin bir büyücüdür."
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Firavun, çevresindeki kodamanlar konseyine şöyle dedi: "Bu adam gerçekten bilgin bir büyücü;
|
Yusuf Ali (English)
|
(Pharaoh) said to the Chiefs(3158) around him: "This is indeed a sorcerer well- versed: *
|
M. Pickthall (English)
|
(Pharaoh) said unto the chiefs about him: Lo, this is verily a knowing wizard,
|
Şu’arâ Suresi
35
يُر۪يدُ
istiyor
|
اَنْ يُخْرِجَكُمْ
sizi çıkarmak
|
مِنْ اَرْضِكُمْ
toprağınızdan
|
بِسِحْرِه۪ۗ
büyüsüyle
|
فَمَاذَا تَأْمُرُونَ
ne buyurursunuz?
|
Türkçe Transcript (*)
|
Yurîdu en yuḣricekum min ardikum bisihrihi femâżâ te/murûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
'Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?'
|
Edip Yüksel Meali
|
"Büyüsüyle sizi toprağınızdan çıkarmak istiyor. Ne önerirsiniz?"
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
"Sizi sihriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?"
|
Süleyman Ateş Meali
|
Büyüsüyle sizi toprağınızdan çıkarmak istiyor. Ne buyurursunuz?
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Büyüsüyle sizi toprağınızdan çıkarmak istiyor. Ne diyorsunuz?"
|
Yusuf Ali (English)
|
"His plan is to get you out of your land by his sorcery; then what is it ye counsel?"
|
M. Pickthall (English)
|
Who would drive you out of your land by his magic. Now what counsel ye?
|
Şu’arâ Suresi
36
قَالُٓوا
dediler ki
|
اَرْجِهْ
onu beklet
|
وَاَخَاهُ
ve kardeşini
|
وَابْعَثْ
ve gönder
|
فِي الْمَدَٓائِنِ
kentlere
|
حَاشِر۪ينَۙ
toplayıcılar
|
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Kâlû ercih veeḣâhu veb’aś fî-lmedâ-ini hâşirîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Dediler ki: 'Bunu ve kardeşini oyala, şehirlere de toplayıcılar gönder,'
|
Edip Yüksel Meali
|
Dediler ki, "Onu ve kardeşini alıkoy ve kentlere toplayıcılar gönder de,"
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Dediler ki: "Bunu ve kardeşini eğle, şehirlere de toplayıcılar gönder."
|
Süleyman Ateş Meali
|
Dediler ki: "Onu ve kardeşini eğle, kentlere toplayıcılar gönder."
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Dediler: "Onu kardeşiyle birlikte alıkoy ve kentlere toplayıcılar gönder,
|
Yusuf Ali (English)
|
They said: "Keep him and his brother in suspense (for a while), and dispatch to the Cities heralds to collect-
|
M. Pickthall (English)
|
They said: Put him off, (him) and his brother, and send them into the cities summoners
|
Şu’arâ Suresi
37
يَأْتُوكَ
sana getirsinler
|
بِكُلِّ
bütün
|
سَحَّارٍ
büyücüleri
|
عَل۪يمٍ
bilgin
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ye/tûke bikulli sehhârin ‘alîm(in)
|
Ali Bulaç Meali
|
'Bütün uzman-bilgin büyücüleri sana getirsinler.'
|
Edip Yüksel Meali
|
"Sana tüm usta büyücüleri getirsinler."
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
"Bütün bilgiç sihirbazları sana getirsinler."
|
Süleyman Ateş Meali
|
Bütün bilgin büyücüleri sana getirsinler.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Ki, tüm bilgili büyücüleri huzuruna getirsinler."
|
Yusuf Ali (English)
|
"And bring up to thee all (our) sorcerers wellversed."
|
M. Pickthall (English)
|
Who shall bring unto thee every knowing wizard.
|
Şu’arâ Suresi
38
فَجُمِعَ
bir araya getirildi
|
السَّحَرَةُ
büyücüler
|
لِم۪يقَاتِ
belirlenen vaktinde
|
يَوْمٍ
bir günün
|
مَعْلُومٍۙ
belli
|
Türkçe Transcript (*)
|
Fecumi’a-sseharatu limîkâti yevmin ma’lûm(in)
|
Ali Bulaç Meali
|
Böylelikle büyücüler, bilinen bir günün belli vaktinde bir araya getirildi.
|
Edip Yüksel Meali
|
Belirlenmiş günün randevusu için büyücüler bir araya getirildiler.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Böylece, sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde bir araya getirildi.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Derken büyücüler belli bir günün belirlenen vaktinde bir araya getirildi.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Nihayet büyücüler belirlenen bir günün, belirlenen bir vaktinde bir araya getirildi.
|
|
Dostları ilə paylaş: |