GESTALT YAKLAŞIM (VVertheimer, Koffka, Köhler)
Öncelikle algılama ve problem çözme süreçleriyle ilgilenmişlerdir. Öğrenme ile ilgili görüşleri, algılama ile ilgili çalışmalarına dayanmaktadır. Onlara göre algısal örgütleme yasaları öğrenmeyi açıklamaya yardım etmektedir. Gestalt kuramcılara göre algı, bir örgütlemedir.
Gestalt: Almanca'da şekil form parçaların toplamı değil entegre olmuş bütün gibi anlamları vardır. Birey bütünü parçalarına ayrıştırarak değil, bütünlük içinde algılar. Geştaltçılara göre organizma dünyayı bütün olarak algılar. Örneğin bir elemanın rengi, kokusu tadı ve şekli algılanır. Gestaltçılara göre ise elma bir bütün olarak algılanır. Diğer özellikleri daha sonraki algılarla tanınır. Kuram öncüleri alman VVertheimer Köhler, Koffka ve Kurt Lewin (Alan Kuramı)'dir.
Öğrenme: Kişinin karşılaştığı birdurumu algılaması ve yorumundaki değişmedir,
Gestalt Kurama Göre "Algılama"
Gestalt yaklaşıma göre algı bir örgütlemedir. Algısal Örgütleme yasalarından en önemlileri; şekil-zemin, yakınlık, benzerlik, tamamlama, basitlik'tir. VVertheimer birçok algı yasası ortaya koymuş ama diğer kuramcılarla birlikte bunları daha genel ortak bir yasada toplamaya çalışmışlar ve buna "Pragnanz" adını vermişlerdir. Pragnanz yasası, algılama, öğrenme ve bellekle ilgili çalışmalarda yol gösterici bir ilke olmuştur.
60
öğrenme Psikolojisl
Pragnanz: Denge durumu yasasıdır. Organizmanın iyi biçim, iyi şekil iyi bütün olma eğilimidir.
-
Birbirine yakın ve benzer uyarıcılar birlikte
algılanır.
-
Algıda eksik olduğu hissedilen parçaları
bütünleştirme eğilimi vardır.
-
Aynı yönde giden çizgiler, parçalar devamlı (ilişkili)
olarak algılanır.
-
Basit parçalar daha kolay algılanır.
örnek:
6. Basitlik Yasası
Diğer unsurlar eşit olduğu taktirde, birey basit, düzenli bir şekilde organize edilmiş fıgürleri algılama eğilimindedir. Bu yasa, algılamanın simetrik, düzenli, düzgün olan iyi bir biçime, şekile, bütüne doğru olduğunu göstermektedir.
Örnek:
o
Algısal Örgütleme Yasaları
1. Şekil-zemin ilişkisi
Şekil o anda öğrenilen şeydir. Dikkat ettiğimiz uyarandır. Zemin ise uyaranların bulunduğu ortamdır. Bir sınıfta sınıf ortamı zemin, öğretmenin sesi şekildir. Zil çaldığında zil sesine dikkat eden öğrenciler için öğretmenin sesi o andan itibaren zemin olmuştur.
2. Yakınlık yasası
Organizma bir alandaki öğeleri, nesneleri birbirlerine olan yakınlıklarına göre gruplandırarak algılama eğilimindedir.
örnek:
Yukandaki noktalar üçlü gruplar halinde algılanmaktadır. Müzikteki ritm algılaması, zaman içinde birbirine değişik yakınlıklarda bulunan vuruşlara dayaîıdır. Okyanus-gemi, okul-öğrenci vb.
3. Benzerlik Yasası
Şekil, renk, doku, cinsiyet gibi pek çok özellik bakımından birbirine benzer maddeler birlikte gruplanarak algılanma eğilimindedir.
Örnek:... OOO OOO
Yukarıdaki şekiller renk ve şekil benzerliği nedeniyle gruplanarak algılanmaktadırlar. Kalabahk bir yerde konuştuğumuz kişinin ses tonlarının benzerliği nedeniyle onu diğerlerinden ayırt edebilir ve konuşmaya devam edebiliriz.
4. Tamamlama Yasası
Organizma, tamamlanmamış etkinlikleri, şekilleri, sesleri tamamlayarak algılama eğilimindedir. Böylece gestalt'a ulaşmaktadır.
örnek:
Bu örnekte kesik çizgiler halinde verilen çizgiler kare olarak algılanmaktadır.
5. Devamlılık Yasası
Aynı yönde giden noktalar, çizgiler vb birimler birlikte gruplanarak algılanma eğilimindedir.
Yukarıdaki şekilde öncelikle elips ve kare algılanmakta ikisi arasındaki yarım ay ise algılanmamaktadır.
Algısal Değişmezler
Bir objenin değişik koşullar altında aynı biçimde görülmesine, algılanmasına'algısal değişmezlik denir. Örneğin kapı değişik durumlarda farklı görülmesine rağmen biz kapıyı hangi açıda olursa olsun aynı kapı olarak algılarız.
İÇGÖRÜSEL ÖĞRENME VE PROBLEM ÇÖZME Gestalt yaklaşımın öğrenme türleri
İç görüsel öğrenmenin temel özellikleri,
-
ön çözümden çözüme geçiş ani ve tamdır.
-
İç görü yoluyla edinilen çözüme dayalı
performans genellilikle pürüzsüz ve hatasızdır.
-
İç görü yoluyla kazanılan problem çözümü uzun
süre hatırlanır.
-
İç görü yoluyla kazanılan bir ilke, diğer
problemlerin çözümüne kolaylıkla uygulanabilir.
-
Zeki olanlar iç görüsel çözüme daha kısa sürede
ulaşırlar
Köhler'in maymunlar üzerinde yapmış olduğu araştırma içgörüsel öğrenmeye örnektir. Gestalt yaklaşıma göre problem çözmede böyle bir deney düzeni, hayvanın problemi ve problemin çözümü için gerekli olan bütün ögeleri göfmesini sağlamaktır.
Davranışçıların deneylerinde organizma labirenti çözümfemek için gerekli bütün ögeleri görmemekte, aktif olarak deneme yanılmalardan sonra çözüme ulaşmaktadır. Gestalt yaklaşımda ise çözüme aniden ve zihinsel olarak ulaşmaktadır.
Thorndike'ın ifade ettiği gibi deneme yanılma yaparak küçük adımlarla çözüme yaklaşmaz,
Öğrenme Psikolojisİ
61
uygun çözümü aniden ve zihinsel olarak bulduktan sonra harekete geçmektedir. Gestalt yaklaşıma göre problem ya çözülür ya da çözülmez.
URETICI DUŞUNME
VVertheimer, gestalt psikolojinin ilkelerini eğitime uygulamıştır. İçgörüsel öğrenmeyi okullarda uygulamaya çalışmıştır.
İki tür problem çözmeden bahsetmiştir.
-
A Türü Çözümler: Gestalt ilkelerine
dayalıdır, orjinaldir, içgörüseldir. Kısaca,
problemin doğasını temel yapısını
anlamayı gerektirir. Çözüm birey
tarafından bulunur, kolayca
genellenebilir, ve uzun süre hatırlanır.
-
B Türü Çözümler: Anlamadan
ezberlemeye dönüktür. Öğrenci, olguları,
kuralları, olayları anlamadan ezberler.
Böyle bir öğrenme katıdır, kolayca
unutulur. Sadece sınırlı durumlarda
uygulanabilir.
Gestalt yaklaşımın öğrenme ilkeleri;
a. însanlar gördüklerini bir bütün olarak algılar
b. Bir nesnenin ya da parçanın algılanışı onun diğer
parçalarla otan ilişkisine bağlıdır.
c. İnsanlar çevrelerini bir düzen içinde görürler. Eşya
ya da olaylar tek başlarına değil organize edilmiş
bir bütünlük içinde anlam kazanırlar.
Öğrencinin her şeyi yeniden keşfetmesine (buluş) gerek yoktur. Öğrenci yeni bilgileri kendi varolan bilgi sisteminin içine yerleştirerek öğrenir.
Gestalt yaklaşıma göre Eğitimde göz önünde bulundurulması gerekenler
Kurama göre, birey bütünü anlamlı parçalarına göre ayrıştırarak değil, anlamlı örgütlenmiş bütünler halinde algılar. Bu nedenle algıda basitlik, bezerlik, yalınlık devamlılık, şekil zemin ilişkileri önemlidir. Dersin başında dersin temel çerçevesi öğrenciye verilmelidir. Öğrenci böylece konular arasındaki ilişkileri kavraya bilecektir. Üniteler bilinenden bilinmeyene doğru aşamalandırılmalıdır.
Eğitimci eğitim ortamını öğrencinin ihtiyaçlarına göre düzenlemelidir. Burada öğrencinin psikolojik ihtiyaçları göz önüne alınmalıdır. Öğrencinin üretici düşünmesini sağlamak için problemin doğasını anlamalı, ilkeleri öğrenmelidir. Körü körüne ezbere yapılmamalıdır. İç görüsel problem çözme ve üretici düşünme
geliştirtmelidir. Öğretmen öğrenciye rehberlik etmeli çözümleri öğrenci kendisi bulmalıdır.
Tekrarlar bu kuramda öğrenme için önemlidir. Ne kadar çok problem çözülürse iç görüsel problem çözme ve üretici düşünme de o kadar iyi gelişir. Öğrenmede öğrenilen bilginini yeni durumlara ve problemlere transfer edilmesi önemlidir . bu nedenle öğrencilere ev ödevleri verilmelidir.
Öğretmen önceden işlenen ve öğrenilen konular hakkında yeni derslerde öğrencilerin hatırlamasını sağlayarak, yeni öğrenmelerinin daha hızlı gerçekleşmesini sağlamalıdır.
134. "Kavrama, bir seri ayn uyaranlara ayrı tepkilerin
sonucu değil, bütünlük içindefci duruma bileşik
bir tepkidir." görüşünü, aşağıdaki öğrenme
yaklaşımlarından hangisi vurgutamaktadır?
(2002 KPSS-84)
-
Bilgi-işiem modeü
-
Sosyal öğrenme
-
Edimsel koşullanma
-
Gestalt öğrenme
E) Klasik koşullanma
135. Içi seker dolu olan bir kutuyu açmaya çahşan bir
küçük çocuk, bir süre hiçbir davranışta bulunmadan
kutuyu inceledikten sonra ansızın, kutunun üst
kısmında bir düğme olduğunu ve bu düğmeye
basıldığında kutunun açıldığını fark etmiştir.
Küçük çocuğun düğme ile kutu arasındaki ilişkiyi fark edip kendisini sonuca ulaştıracak çözümü buiması, aşağıdaki problem çözme türlerinden hangisine örnektir? (2003 KPSS-54)
-
Tümevarım yoluyla
-
Tümdengelim yoluyla
-
Hazır modellerler
-
Deneme-yanılma yoluyla
E) Kavrama yoluyla
136. Turgut aldığı model uçağın parçalarını tek tek
incelemiş, bunların nastl, hangi sırayla bir araya
getirilmesi gerektiğini beürlemiş ve uçağı
yapmıştır. Turgufun bu davranışı aşağıda-
kilerden hangisine örnektir? (2004 KPSS-17)
-
Kavrama yoluyla öğrenme
-
Sınama yanılma yoluyla öğrenme
-
Gözlem yoluyla öğrenme
-
Edimsel koşullama
E) Örtük (gizil) Öğrenme
62
öğrenme Psikolojisl
BİLGİYİ İŞLEME KURAMI
Bireyin bilgiyi toplama, örgütleme, depolama ve hatırlamasıyla ilgilenirler.
öğrenme süreci bilgisayarm işleyişine benzetilmiştir. Birey öğrenme sürecinde aktiftir. Geçmiş yaşantı ve birikimler (öğrenme) önemlidir. Beklentiler öğrenmede önemli bir etkendir.
Aynı sınıfta iki öğrenci ders dinliyor. Dersin sonunda öğretmenin sorduğu soruları biri doğru olarak yanıtlarken, diğeri yanıtlayamıyor. Bu iki öğrenciye öğretmen tarafından sunulan uyarıcılar aynı olmasına rağmen, niçin biri diğerinden daha iyi öğrenmiştir?
Çünkü öğrenme bireyseldir. Bireyin yeni gelen bir bilgiyi öğrenebilmesi için, öğrenme işine etkin olarak katılması, kendisine sunulan uyarıcıları seçmesi, bunları kendisi için anlamlı hale getirmesi ve en uygun tepkiyi üretmesi gerekir.
XX. yüzyıl başında, Almanya'da bir grup bilim adamı, öğrenmede rol oynayan doğrudan gözlenemeyen bilişsel süreçlerle ilgilenmeye başlamıştır. Gestalt psikologlarıyla başlayan öğrenmedeki bilişsel süreçlere yönelik çalışmalar, daha sonra Piaget, Bruner (Buluş yoluyla öğrenme), Ausubel (Sunuş yoluyla öğrenme), Gagne (Öğretim durumları modeli) gibi psikoiog ve eğitimcilerin katkıları ile giderek gelişmiş ve bilişsel kuramlaradı altmda toplanmıştır.
-
Biliş: insan zihninin dünyayı ve çevresindeki
olayları anlamaya yönelik yaptığı işlemlerin
tümüdür.
-
Bilişsel faaliyetler: Dıştan ahnan uyarımların
algılanması, önceki bilgilerle karşılaştinlması, yeni
bilgilerin oluşturulması, elde edilen bilgilerin
belleğe depolanması, hatırlanması ile zihinsel
ürünlerin kalite ve mantık yönünden
değerlendirilmesi,
Organizmanın bilgiyi işleme biçimleri 2 türlüdür.
1-Duyum
2-Algı
DUYUM
Organizmanın iç ve dış uyarıcılan, 5 duyu ile algılama durumudur. Örneğin; Işığın parlaklığı, ses, tat vb.
ALGİ
Organizmanın duyumları yorumlayıp anlamlı hale getirme sürecidir. örneğin; Sesi duyar, Vivaldi'nin "4 Mevsimi" olarak algılar.
ALGIDA SEÇİCİLİK / DİKKAT
Insanın duyu organlarına gelen binlerce uyarandan birine yönelmesidir.
Bilgi işlem kuramına göre öğrenmenin riasıl gerçekleştiği iki boyutta incelenmiştir.
A. BİLGİ DEPOLARI (BELLEK TÜRLERİ)
B. BİLİŞSEL SÜREÇLER
A. BİLGİ DEPOLARI (BELLEK TÜRLERİ)
Bilgiyi işleme kuramına göre üç tür bellek vardır. Bunlar;
-
Duyusal kayıt,
-
Kısa süreli bellek,
-
Uzun süreli bellek.
Duyusal Kayıt
Çevreden gelen uyarıcılar duyu organları yolu ile duyusal kayıta gelirler. Duyusal kayıtın kapasitesi çok geniş olmasına karşın bilginin kalış süresi çok kısadır. Ancak dikkat ve algı süreçleri ile bu bilginin bir kısm! alınırve kısa süreli belleğe gönderilir. Süre 0,5 /4 sn.
Gözlerimizin önünde bir kalemi ya da parmağımızı sallarsak objeden geriye kalan gölgeyi fark ederiz . Elimizle diğer kolumuza hafifçe vurursak, vurmayı hemen duyumsanz. Başka bir söylemle biz vurma ve kalem izini gerçek kalktıktan sonra duyumsarız.
Duyusal kayıtın içerdiği bilgi özgün uyarıcının tam bir kopyasıdır. Görsel duyular duyusal kayıt tarafından aynı fotoğraf gibi kısa bir süre için kodlanır. Aynı şekilde işitsel duyular da ses kalıpları olarak kodlanır. Kimi yazarlar bilginin duyusal kayıtta kalış süresinin yarım saniyeden daha az olduğunu belirtirler. Duyusal belleğin işitsel bilgi için yaklaşık dörtsaniye; görsel bilgi için yaklaşık bir saniye süren, uyancmm tam bir kopyasmın tutulduğu bilgi deposu olmasıdır. Böylece duyusal kayıt her duyu için farklı kodlama biçimlerinin olduğu , sınırsız kapasitesi ile bilgininçok kısa tutulduğu bir bellek türüdür.
Duyusal kayıtın varlığı insan yaşamında kritik bir öneme sahiptir. Birey okuduğu ya da işittiği bir cümlenin sonu gelmeden başlangıçtaki sözleri unutsaydı cümleyi anlamlandırması olanaksız olurdu.
Duyusal kayıtın kapasitesinin sınırsız olmasına karşın gerekli bilgiler işlenmezse kaybolur ya da varolan bilgi yeni bilgi tarafından itilir. Birey dikkat ve algı süreçleri yoluyla bu bilgiyi işleme şansına sahiptir. İşlenen bilgi bir sonraki sisteme yani kısa süreli belleğe geçer. Kısa süreli belleğin kapasitesinin sınırlı olması nedeniyls işlenemeyen bilgi, duyusal kayıttan kaybolur.
Kısa Süreli Bellek
Duyusal kayıttan dikkat ve algı süreçleri sonunda ayrılan bilgi , sistemin ikinci öğesi olan kısa süreli belleğe geçer. Kısa süreli belleğin hem bilgi tutma süresi, hem de kapasitesi sınırlıdır. Kısa süreli belleğin kapasitesinin yaklaşık 7±2 birimlik bilgi olduğunu
Öğrenme Psikolojisİ
63
belirtilmektedir. Ancak bireyler her birimin büyüklüğünü artırarak kapasiteyi fazlalaştırabilirler. Gruplama adı verilen bu işlemle kısa süreli belleğin kapasitesi artırılır . örneğin; 5 7 2 8 9 10 olan 7 birimlik bir sayı dizisi 57 28 9 10 olarak gruplanırsa 4 birim haline gelir. Ancak bir birimde bulunması gerekli bilgi miktarı ne büyüklükte olmalıdır sorusu henüz yanıtlanmamıştır.
Kısa süreli bellekte bilginin kalma süresi yaklaşık 20-30 saniyedir Bilginin kısa süreli bellekte daha uzun süre kalması , bilgi üzerinde düşünmek ve onu yinelemekle sağlanır. Kısa süreli bellekte zihinsel tekrarın öğrenmede önemi büyüktür. Kısa süreli bellekte kalan bilgi tekrar yoluyla büyük bir olasılıkla uzun süreli belleğe geçer. Kısa süreli belleğin kapasitesinin sınırlılığı nedeniyle geçiş yaptırılamayan bilgi yeni gelen bilgilerin zorlamasıyla kayboîur. özetle, daha fazla bilginin kısa süreli bellekte daha uzun süre kalması için; (1) gruplama, küçük parçaları ilişkilendirerek geniş parçalar haline getirme, (2) zihinsel tekrar gerekir.
Kısa süreli belleğe bilgi, duyusal kayıt ve uzun süreli bellekten gelir. Genellikle her ikisi aynı anda olur. Örneğin; birey bir kuş ile karşılaştığında, kuşun imgesi kısa süreli belleğe geçer, aynı anda uzun süreli bellekten kuşlara ilişkin bilgi araştırılır ve kuşun hangi tür olduğu beiirlenir. Kısaca.tanımlama aynı anda gelir, çünkü, kuşa ilişkin tüm bilgiler uzun süreli bellekte depolanmıştır.
Kısa süreli belleğin iki yaşamsal işlevi vardır.
-
Bilgiyi kısa süre için de o!sa depolamaktır.
-
Zihinsel işlemterin yapılmasıdır.
Bu nedenle çalışan bellek olarak da adlandırılır. Kısa süreli belleğe gelen bilgi;
a. Bireye gerekli değilse unutulur,
b. Bilgiyi korumak için tekrar edilir,
c. Tekrar edilerek, kodlanarak ya da uzun
süreli bellekteki bilgilerle ilişkilendirilerek
bilgi işlenir.
Uyarıcı saldırısı altında kalan birey birçok işlerde otomatik hale gelerek problemlerini kolaylıkla çözebilir. Otomatiklikle bireyler hızlı, güç harcamadan, özerk, tutarlı, uygun ve özgür olarak bir işi yerine getirirken, çalışan belleğin bir başka durumla çalışmasına izin verirler. Yürürken konuşma ve dinleme gibi. Matematikte temel işlemler, sözcük dağarcığı, yabancı dil bilgisi diğer görevlerin uygun olarak yerine gelmesini sağlarlar. Otomatik işlemler uzun süreli bellekten gelir. Eğer otomatiklik başarılı değilse öğrenciler problem çözme ya da yazma gibi karmaşık işlemleri yerine getirirken yetersiz kalırlar ve daha fazla bilişsel güç harcarlar.
Uzun Süreli Bellek
Bilgiyi işleme modelinde bilgiyi, özellikle iyi öğrenilmiş bilgiyi, uzun süre saklayan kısmına uzun süreli bellek adı verilmektedir. uzun süreli belleği, kitaplara milyonlarca girişi olan bir kütüphaneye benzetmektedir. Düzenlenmiş bilgiler, gerektiğinde kullanıma hazır olarak beklemektedir. Uzun süreli bellek, bilgiyi her istendiğinde kullanılmaya izin veren bir ağa sahiptir. Kapasitesi sınırsızdır.bazı kestirimlere göre, sınır bir milyondan fazladır ve bazı olaylar sonsuza dek kalmaktadır
Uzun süreli bellekte bilgiyi, istediğimiz uzunlukta ve mikîarda depolar ve asla unutmayız . Bu konudaki problem, gerektiği zaman doğru bilgiyi bulmaktır. Uzun süreli bellekte bilgiler kaybolmaz, ancak bilgi, uygun biçimde kodlanmamış ve uygun yere yerleştirilmemişse, geri getirmede zorluklarla karşılaşılır. iyi öğrenilmiş bilginin dayanıklılığın yüksek olduğunu belirtilmektedir.
Uzun süreli bellekte birçok farklı bilgi bulunur. Görsel imgeler, duygular, tatlar, sesler, kokular, problem çözmek için stratejiler, dili anlamaya yarayan kurallar, olaylar, çocuklukta geçirilen deneyimler gibi. . Özetîe uzun süreli belleğin kapasitesi çok geniştir, hatta doldurmaya yaşamımız yeterli değildir. Ancak kısa süreli bellekte olduğu gibi, uzun süreli belleğe bilgi hızla girmez, biraz zaman ve güç gerekir.
UZUN SÜRELİ BELLEK TÜRLERİ
1. Anısal bellek (Epizodik hafıza)
Bireyin başından geçen olayların saklandığı bellektir. Olgu hafızası olarak da bilinir.
Kişisel yaşantılarla ilgili bölümdür. Belirli birzaman, yer ve olaylarla ilgilidir. Örneğin; yemekte yediklerimiz, özel bir günde giydiğimiz giysi, yaptığımız gezi anısal beilektedir. Yaşamımızda başimizdan geçen tüm olaylar, şakalar, dedikodular anısal bellekte tutulur Anılar güç sarf edilmeden öğrenilir. Fakat anıların birbirine karışma eğilimi vardır. Bu nedenle, bilgiyi geri getirmede zorluk çekilir. Ancak, önemli ve travmatik olaylar ayrıntılı hatırlanır. Bunun yanı sıra olağan ve sürekli yinelenen olayların anımsanması zordur, çünkü yeni olaylar öncekini bozabilir.
2. Anlamsal bellek (Semantik Hafıza)
Dünyayla ilgili genel kültür bilgilerinin saklandığı hafızadır. örnek; semantik sözcüğünün anlamını bilmek.
Uzun süreli belleğin kurallar, genellemeler, kavramlar, problem çözme becerileri gibi genel bilgilerin yer aldığı bölümdür. anlamsal bellekte sözel ve görsel kodların
öğrenme Psikolojisi
64
birlikte ağ gibi birbirine bağlanarak bilginin depolandığını belirtir. Birçok psikolog da bilginin hem görsel hem de sözel olarak kodlanmasının anımsamayı kolaylaştırdığını kabul etmektedir.
Anlamsal bellekte bilgi önerme ağları ve şemalar biçiminde depolanır. önerme, doğru ya da yanlış olduğuna karar verilebilecek bilginin en küçük parçasıdır.önerme ağı ise bilgi birimleri setidir. Başka bir söylemle, birbirine bağlı düşünceler, kavramlar, ilişkiler setidir. Bilgiyi daha geniş ölçüde düzenleyen veri yapıları da şema olarak adlandırılır. Şema birbirine bağlı düşünceler, ilişkiler ve işlemler setidir. Şemalar bilgi ağlarını içerir ve karar verme, problem çözme durumlarında bilgi ağlarmı yönlendirir ve kullanır.
3. İşlemsel bellek
Belli bir işlemin nasıl yapıldığına ilişkin bilgilerin saklandığı bellek bölümüdür. İşlemsel bellekte işlemlerin basamaklarının oluşması uzun zaman alır, ancak oluştuktan sonra anımsanması çok kolaydır. Örneğin;yüzmenin öğrenilmesi zaman alır ancak unutulmaz. İşlemsel bellek durum-etkinlik kuralları deposudur. Bireyler tüm durum-etkinlik kurallarını gerekli bir biçimde belirtemezler ama gerekeni yaparîar. İşlem ne denli çok yinelenirse o denli doğal tepkiye dönüşür.
BİLİŞSEL SÜREÇLER
Bilginin Duyusal Kayıttan Kısa Süreli Belleğe
Aktarılmasını Sağiayan Süreçler
Dikkat
Uyarıcı ya da uyancıîara tepkiye yönelmedir. "Akjının aktif ve seçici bir yanı olup, kişinin belli bir uyarıcı ya da uyarıcı durumunu algılamasında öîkin hazırhk ve yönelmelerden kuruludur". Başka bir söylemle, dikkat, hangi bilgînin kısa süreli belleğe geçip geçmeyeceğini belirler, Bilgiyi işleme süreci dikkat ile başlar. Dikkatin yönelmediği uyarıcılar kaybolur. Birey içten ve çevreden gelen uyarıcıların bir kısmına bilinçli olarak, bir kısmına ise hiç bir çaba sarf etmeden, kendiliğinden aynmına varır. Başka bir söylemle, dikkat seçici ve kendiliğinden olabilmektedir. Seçici dikkat bireyin denetimi altındadır. Bireyler.çevrede belirli bilgi kaynaklarına, bilişsel güçlerini yöneltme yeteneğine sahiptirler. Etkili öğrenme, bireyin seçicilik yeteneğine dayanır.
Dikkatin ilgili uyarıcıya yönelmesi iki şekilde gerçekleşir;
a. Süzücü dikkat: Belli bir nesneye dikkat
edilmez, herhangi bir değişikliğin farkına
varmak, haberleri genel olarak dinlemek buna
örnek verilebilir.
b. Seçici dikkat; Belli bir nesneye dikkat etmek
(algıda seçidlik ve diğer algı kuralları devreye
girer. Büyük, yoğun, yeni ve beklenen bir uyaran daha çok dikkati çeker. Örnek; Galatasaray maçının sonucuna gibi bir habere dikkat etmek.
Algı
Duyusal bilginin yorumlanması ya da anlamlandırılması işlemidir. Bir uyaranın anlamlandırılabilmesi için öncelikle bireyin, o uyaranla ilgili bilgilerinin olması gerekir. Eğer birey karşılaştığı uyarana ilişkin hiçbir bilgiye sahip değilse, uyarıcıya anlam vermesi olanaksızdır. Algı büyük ölçüde geçmiş yaşantılara dayalıdır.
Algıyı etkileyen bir başka etken de beklentilerdir. örneğin; öğrenciler çalışacakları materyalin zor olduğunu düşünüyorlarsa, materyali büyük bir olasılıkla zor buîacaklardır. Beklentiler bir olay ya da objeye hazır olmayı etkiler. Algılama "bireyin zihinsel kuruluşu, geçmiş yaşantılan, güdüîenmişlik düzeyi ve pek çok başka içsel faktörlerden etkilenir." Bu durumda dikkat ve algı süreçleriyle kısa süreli belleğe giren bilgi, gerçeğin aynısı değildir, bireyin öznel bilgileri, gerçeği yorumlamadaki beklentileriyle algılanan kendi gerçeğidir
Dostları ilə paylaş: |