Rahim taş asosyal komedya tiyatro oyunlari iÇİndekiler tiyatro oyunlari



Yüklə 1,11 Mb.
səhifə8/12
tarix27.10.2017
ölçüsü1,11 Mb.
#15817
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12

YÜREKSEL KRİZ

(İkinci Perde)
(Perde açıldığında Dilderen koltukta oturmakta, diğerleri ayaktadır. Minnacık ve Haspanaz sağa sola bakmaktadır. ıslık çalarak içeri girerler. Bahtiyar Haspanaz’ın kızı Çıtırnaz’ı görünce sevinmiştir.)

CEYRAN – Hoş geldiniz.

HASPANAZ - (Haspanaz ile Minnacık, şaşkın bir halde eve baktıklarından Ceyran’ı duymamışlar. Haspanaz Minnacık'ın kulağına) Kız, adam şöyle zenginim, böyle paralıyım dediğinde sallıyor demiştim, ama baksana şu eve bir! Üf üf üf!

MİNNACIK – Ay evet ya.

HASPANAZ - Şşşt, kız bunun anası da pek cadı bir şeye benziyor ya. Ne yapsak ki? Ay bunu Rüstem dedeye mi versek acaba? (Kıkırdarlar. Sonra Dilderen Hanım'ın yanına gider ve elini öper.) Nasılsınız Efendim, afiyettesinizdir inşallah?

DİLDEREN - (Elini öpen Haspanazı bir süre süzer.) Hoş gelipsen gızım. Pek de gözelmişsen. Eşitmişem ki, menim balam Yaloy’umun hoşu sene gelip. Heyirlisi neyse o olsun (Sonra Yaloy'u yanına çağırır, kulağına fısıldar.) Sen de gettin gardaşına okşadın. Bundan ne sene avrat ne de bize gelin olar. Eynine baksana sanki plaja gedir. Orası burası görünür. Üstelik yeke de bir gız uşağı var. Sen bir de ona babalık mı elliyecen.

YALOY - (Yaloy suratını ekşitir) Menim gözel anam, seni Ceyran mı dolduruşa getti? Men bu gadını sevdim, evlenecem. Meni vazgeçirmeye çalışmayın.

DİLDEREN - Ay bala men uşağam mı Ceyranın doldruşuna gelem. Özüne taptığın arvada bak. Kör olupsan sen. Gözün arvattan başka birşey görmür. Deyirem sene, açık saçık biridi bu. Televizyada da gördüm. Gözü başı dönür bunun. Seni barmağında oynadar. Eğer Ceyran da meni kimi düşünürse sen dön bir özüne bak. Bu geder nefer yanlış mı düşünür diye. (Fısıldaşmalar konukları işkillendirmiştir, Bunu farkeden Dilderen hemen tavır değisitirip gülücükler dağıtır.) Men birez uzanam, herhal tansiyonum gahdı gene. (Sahneyi terk eder.)

CEYRAN - (Haspanaz’a yaklaşır ve kalçasına bir çimdik atar.) Hoş geldiniz dedim duymadınız.

HASPANAZ – Hoş buldum Ceyran bacım.

MİNNACIK – Ay hoş buldum şekerim. Eviniz ne kadar güzelmiş, Lüküsmüş, Ay ben bile burda yaşamak istedim ya.

CEYRAN – Hıııı. (Aklından şeytanlıkalr geçmektedir.)

YALOY - (Yaloyun gözü sürekli Haspanaz’da olduğu için Ceyranın attığı çimdiği görür ve Ceyrana kızar. Sadece Ceyranın duyacağı şekilde söyler) Kız sen menim çimdik atacağım yerlere niye çimdik atırsan. Oralar yasak bölge. Bir daha görmeyim.

CEYRAN - (Ceyran' da ağabeyinin uyarısına hemen cevap verir.) Sen de şerit çekersin paşam. Olay yeri girilmez yazarsın. Kimse elleşmez. (Ağabeyinin sert bakışları arasında kahkahalara boğulur.)

YALOY - Başlatma şeridine. Bundan sonra bir metreden fazla yaklaşma. karışmam bak.

HASPANAZ - (Minnacık'ın kulağına fısıldar.) Kız kanka, bunun anası da pek soğuk bir şey. Kardeşi desen kapıdan girerken cimdikledi oramı buramı. Dur sen, duur bak ben bunlara neler edicem. Eğreti otu ne demiş? "Dur kendime yer edim, gör bak sana ne edim. " Şimdilik hanımefendi gelin olmak da fayda var. Şu Yaloy efendiyi de bi iyice tanımalı önce.

YALOY - (Haspanazı elinden tutar) Gel sana pul koleksiyonumu göstereyim. Yemekler hazır oluncaya kadar ben sana evi gezdireyim. (Birlikte evi geziyormuş gibi sahneden çıkarken Ceyran’da peşlerine takılır. Yaloy Haspanaz’ın kulağına eğilir.) Bunlar bizi baş başa bırakmayacaklar. Bir rahat goyun da. (Sahneden çıkarlar.)

CEYRAN - (Ceyran Minnacık’a yaklaşır) Demek evimizi güzel buldun, sen de bu evde yaşamak isterdin he.

MİNNACIK – Abini kaçırdım kızzz. Hay bendeki şansın.

CEYRAN – Dur hemen dellenme. Bir planım var, gelsene sen hele. (Sahneden birlikte çıkarlar.)

(Bahtiyar ve Çıtırnaz birbirlerine oldukça samimi davranmaktadır.)

ÇITIRNAZ – Benim adım Çıtırnaz.

BAHTİYAR – Biliyorum, babam söylemişti, güzel bir kız olduğunu da duydum. (Çıtırnaz şımarır.) Ben de Bahtiyar.

ÇITIRNAZ - Bahtiyar, sanırım annem babanla nişanlanacak, Minna teyzeyle konuşurlarken duydum. Ben sana bir şey sormak istiyorum. Bu nişan dedikleri ne? Evde sordum, 'Eh evlenecekler işte' diyorlar, ama nişanlanınca ne oluyor, onu anlayabilmiş değilim.

BAHTİYAR - Hıııım... Zor soru, bak ben sana bir örnekle anlatayım...

ÇITIRNAZ- Dinliyorum.

BAHTİYAR - Diyelim ki Şubat'ta yarıyıl karnesini aldın, hepsini pekiyi getirdin. Sana bir bisiklet alıyorlar ve Haziran'da bütün dersleri pekiyi getir, sınıfı geç, bu bisiklet senin diyorlar. İşte Şubat ile Haziran arasındaki o süre var ya, bisiklet senin ama binemiyorsun; o süreye nişanlılık dönemi deniyor.

ÇITIRNAZ - Haa şimdi anladım, bisikletin var, evde duruyor; sen ona bakıyorsun o sana bakıyor; ama binemiyorsun, ta ki sınıfı geçene kadar. Peki dokunmaya izin var mı?

BAHTİYAR - Vallahi onu ben de tam bilemiyorum, binmek kesinkes yasak da, galiba ziliyle oynayabiliyorsun. (Birlikte kahkaha atarlar.) Hadi gel benim odama gidelim. (Sahneyi terk ederler.)

(Ceyran ve Minnacık sahneye gelir, ellerinde bir uzunca bir kağıt vardır.)

MİNNACIK - Aaaa Ceyrancığımmm, dünyalar güzelimmmm, kız dur bi bakiiim bu kağıtta neler yazıyor ayol.

CEYRAN - Şey bacım oku bak hele, neler anlatıyor o neler saklı o karabahtlı kör talihli kağıtçıkda.

MİNNACIK – Hım, hım hım da hımm hımm..Aaa..Üstüme iyilik sağlık..Burda bir dolu hatun adı var ayol. Yaloy Beeyyyy, inanmıyorummm. (Hayretlerine sevinç çığlıkları karışır.) Sen mi tuttun bu listeyi kız?

CEYRAN – Ya aslında o listeyi Haspanaz görsün istedim ama, hiç oralı olmadı. Ben aslında seni daha çok sevdim, keşke sen evlensen abimle.

MİNNACIK – Ay valla kız, doğru diyon. Ama artık olmaz ki, kankama yanlış yapamam ki ben.

CEYRAN – Sen yanlış yapmayacaksın güzelim. Haspanaz’ı ürkütüeceğiz. Sonra Yaloy sana kalacak.

MİNNACIK – Ay ne heyecanlı. Entrika çevircez yani he zilli. (Ceyran’a bir çimdik atar. Gülüşürler. O an Yaloy ile Haspanaz’in geldiklerini duyarlar.)

CEYRAN - (Ceyran bir yandan liste hakkında Minnacık’a bilgi vermeye başlamıştır. Haspanaz ile Yaloy yanarlına yaklaşırlar ama Ceyran görmezden gelir.) Bak o hani en baştaki var ya kırmızı kalemle yazılı hani üstünde tek bi çizgi var, heh işte o kızcağız az mı çekti be abimden. Hani altında pilot kalemle yazılan kızcağız var ya, heh işte o biraz oynak akıllıydı ya, yine bile çok dayandı abime. Şu beri ki var ya listenin kenarındaki, heh işte o da üç çocukla terk etti bu evi. Bak şu kurşun kalemle yazılı olanları da zaten ne sen sor ne ben söyliyim. Hee şu büyük harfli yazılı olanda Zeliha. Ah Zeliha vah Zeliha. Çamaşır makinası dedi, kızcağızı küstürdü. Madem öyle ben de anamın evine giderim sen de elde çitilersin dedi ve terk etti abimi. Ahh bu abim ahh. Benden duymuş olma sen yine de. He bu arada üstünde tek çizgi olanlar geri dönüşümlü olanlar bunu da benden duymuş olma ama ben yine de söyliyim.

MİNNACIK - (Elleri belinde panter gibi bekler, sonra hışımla Yaloy’a dönerek) Yaloy Bey, Yaloylanmayın boşuna Haspanaz'a, bu elimdeki listede kaçıncı sırada bulunuyormuş bakalım benim arkadaşım..Hesap verin hemen. (Haspanaz'a döner ve Yaloy Bey'in manita listesini uzatır görüntüde üzgündür. Ceyran’a döner çaktırmadan göz kırpar.)

YALOY - (Çift taraflı saldırı oldukça şaşırtmıştır.) Ceyran ne yapırsan sen. Minnacık hanımı da gandırıpsan. Haspanaz hanım sen inanma bunlara.

CEYRAN - Yaaaa gördün mü Haspanaz hanım sen daha bu listeye yazılı bile değilsin, adın bile geçmiyor bir satır arasında. Abim senin gibilere ancak pul koleksiyonunu gösterir. Ben seni uyarmaya çalıştım ama anlamadın.

MİNNACIK – Ay ben en has arkadaşımı böyle zamparalara yedirmem. Kalk kız gidiyoruz.

HASPANAZ - (Kulakları yırtan bir çığlık koy verir.) Yeterrrrrrr... Yeterin beee... Başlarım sizin katakullinize. (Listeyi eline alır ve bakmadan paramparça eder. Sonra Yaloy'a döner.) Yaloy Efendi, sen benimle evlenmek istiyor musun, istemiyor musun hele bi de önce. (Yaloy'un olumlu anlamda başını salladığını görünce) Bak ben o listeyi yırttım, attım. Amaaa, eğer benimle evlendikten sonra, hatunun birine gözünün yanıyla bile bakarsan, alnının çatından vururum seni bilmiş ol. (Yaloy sadece başını sallamaktadır.) İyi o zaman, yürü gidiyoruz. Bahçede konuşalım, az da hava almış oluruz. Ne bu yahu. Aaa tımarhaneye döndü burası. (Sonra evin içindekilere döner.) Entrikacı zilliler sizii.

YALOY - (Bahçeye çıkarken, Haspanaza hayran hayran bakmaktadır.) Güzelliğine vurulmuştum, ama aklına, mantığına da hayran kaldım. İyi ders verdin paçozlara. (Çıkarlar.)

DİLDEREN – (Sahneye gelir) Bir kirmişce durmadınız bir gırık yataydım. Kim bağırırdı ay Ceyran?

CEYRAN – Kim olacak, müstakbel gelinin. Anneeee ya, kurban olduğum Dilderen Hatun, bir baksana oğlunu kaptılar, hiç sesin soluğun çıkmıyor. İnletsene evi o caa'nım sesinle olmazzz diye. Hayret bir olay yaaa. Bu Haspanaz herkesin dilini bağladı olacak iş mi? Annee konuşsana kurban olayım konuş yaa.

DİLDEREN - Men ne deyim ay gızım, gardaşın aklına goyup, bu avradı alacak. Bize de geçinmek düşer. Bir gözümüzü kör, bir gulağımızı sağır etmemiz lazım. Menim şansım bu ay gızım, neyniyim.

YALOY – (Konuşarak sahneye gelirler.) Sabah kahvaltımızı Dubai'de, öğlen yemeğimizi Miami'de akşam yemeğimizi Hakkari'de yeriz. Pardon ya, sonu İ ile biten yerleri sayarken hızımı alamadım, Hawai diyecektim. (Haspanaz güler.) Hey millet hele toplanın. (Herkes sahneye toplanır. Yaloy Haspanaz’a döner.) Benimle evlenmeyi kabul ediyor musun? (Haspanaz başını evet anlamında sallar. Yaloy cebinden kendisi aldığı için havalara girdiği tek taş yüzükleri çıkarır ve birini Haspanazın, diğerini kendi parmağına takar) Ana, Ceyran, Bahtiyar, biz Haspanaz hanımla nişanlandık.

DİLDEREN - (Beddua eder gibi) Allah heyirli elesin

BAHTİYAR - (Çocuklar birbirlerine muzipçe bakarlar, Bahtiyar Çıtırnaz'ın kulağına eğilir.)

Babam bisikleti aldı.

ÇITIRNAZ - Annem, baban sınfı geçinceye kadar bisikletin ambalajını açtırıp, babanın zilleriyle oynamasına izin vermez. (Birlikte gülerler.)

YALOY - (Yaloy kararı açıkladıktan sonra haspanazın kulağına eğilerek sadece onun duyacağı bir şekilde bir şeyler söyler) Haspanaznaznaznaz, Haspa naz naz naz.

HASPANAZ – Yaloy loy loy lom.

YALOY - (Minnacık’a döner) Minnacık hanıma hani düğünü stüdyoda yapacaktık ya.

MİNNACIK – Evet. (O sırada Müzisyen sahneye gelir.)

YALOY – Yamansan, hemen ayarlayıfsan toyçuları. O ki gelipler, hemen düğünü yapalım.

MÜZİSYEN - Yaloycuğum daha fazla kendini yorma yavrum, evladım, oğlum...Bu iş buraya kadar koçum. Oynadığın rolün sonuna geldik artık. Sana ve ailene sonsuz kere teşekkür ederim. (Herkes birbirine şaşkınlıkla bakar.)

YALOY – Ne deyirsen sen ay çalgıcı bozuntusu. Ne rolü? (Üstüne yürür.)

HASPANAZ – (Yüzü allak bullak olmuştur.) Ya yine karıştı ortalık. Minnacıkım, sen bi anlat hele benim has arkadaşım, anlat bidenem. Neler oluyor burdaaa?

MİNNACIK - (Anında ağlamaya başlar...) Ben saf,temiz ve de masumum halâ...Öyleyim diy mi Haspanaz?

YALOY - Ne bu ya, Türk filmine çevirdiniz burayı. Bırakın bir ağız tadıyla evlenelim yahu.

CEYRAN - (Ceyran kısık müzisyene çıkışır.) Beceriksiz adam bi rolünü ezberleyemedin. Ben sana öyle mi yazdım verdim. Tüü beceriksiz.

MİNNACIK - Gördünüz mü Yaloy Beyciğim, ben masumum derken yalan dememiştim size...Bakıınnn herşeyi Ceyran bacınız planlamış işte.

YALOY - (Ceyrana ters ters bakar) Ya yapma bele menim gözel bacım. Gördün işte menim hoşum geldi Haspanaz’a. (Minnacıka döner.) Artık düğün hazırlıklarına başla sen o zaman. Kararımızı öğrendin. (Tam o esnada içeri bir hışımla Maral girer.)

MARAL - Vayyy hain dom dom, vayyy ırız düşmanı. Beni karnım ağzımda evime postalarken hiç mi için acımadı. Hadi beni düşünmüyorsun anladık, bu karnımdaki cücüğü de mi düşünmüyorsun hain. (der ve eline geçeni yaloyun başına fırlatmaya başlar.)

YALOY - (Hiç beklemediği bu durumla karşılaşan yaloy, kendini tutamayıp refleksle çığlık atmıştır) Ohaaaaaa..... Bu ne ya, millet vahiy yoluyla mı hamile kalıyor? Adını teleffuz ettiğim hamile kalıyor. Bırakın ya ağız tadıyla evlenelim. Ceyran bu da mı senin işin?

CEYRAN - Sen de şimşek çaksa benden bileceksin paşam yahu. Ben elimi bile sürmedim Maral’a. (der ve gevrek gevrek güler.)

HASPANAZ - Ya yeter ama. Hakikaten sıkıldım ben. Biz evleniyoruz artık. Kızım, sen de git şu karnındaki yastığın babasını bul. (Maral’ın bluzunun altına sakladığı minderi çıkarıp atar.)

(Sahne kararır. Fondan Minnacık’in sesi duyulur.)

MİNNACIK - Eveeeeeet sevgili seyircileeeeer. Demiştik de mi, Minnacıkla Yüreksel Kriz programı yaralarınıza merhem olacaktır diye. Bakın bugün size bir sürprizimiz var. Az sonra bu salondaaaa biiiiir ilke imza atacagızzzzzzz. Haspanaz ile Yaloyu evlendireceğizzzzzz.

Ohhhhh yandan, biraz da bu yandannnnnn. Kameraman, çevir kameraları düğün salonumuza.

Evet sevgili seyircilerimizzzzz, biz başkayız gördüğünüz gibi, başka yerde şubemiz de yoktur. bu bakımdan taklitlerimizden sakınınızzzzzzz. Yaralarınızın merhemi minnacıktır, aha da ispatııııı. Bakın görüyorsunuz işte. Ay canım kankam benim, gelinlikte ne kadar yakışmış. Ay bu düğün hadiseler yaratacak. Aaaaa, Ceyran’a bakın, nasıl da cilve yapıyor müzisyene. Aaaa. Kesin bunların sonu da evliliktir. Ay keşke Rüstem dede de burda olsaydı, Dilderen’i de ona yapardık, kankam da Yaloyloyloyu ile mutlu mesut yaşardı.

(Sahna aydınlanır. Yaloy sırt üstü eski bir yatakta yatmış, ayaklarını bisiklet pedalı çevirir gibi hareket ettirmektedir. Üzerinde eski çizgili pijama vardır.)

YALOY - Haspanaz naz naz naz. Haspa naz naz naz naz. Haspa naz naz naz naz.

CEYRAN - (Yaloy'u dürterek uyandırmaya çalışmaktadır. Üzerinde eski kıyafetler bulunmaktadır.) Abi, abi, abi ya, kalksana evin önü su dolmuş.

YALOY - (Gözlerini ovuşturarak kalkar, Ceyranın son söylediğini duymuştur.) Evin önü su mu dolu? Havuzdur o akıllım, havuz..

CEYRAN - Ne havuzu be. Sel basmış, sel..Senin kıçın açıkta kalmış anlaşılan. Rüya görmüşsün. Sahi bu Haspanaz naz naz naz da kim, sayıklayıp duruyorsun saatlerdir?

YALOY - (Yaloy yataktan kalkmış pencereye doğru yürürken Ceyran’a cevap verir) Haspanaz mı? Haspanaz, ekonomik kriz nedeniyle işime son veren patronumdur Ceyran. (Pencere yaklaşır ve sele maruz kalan insanlarla röportaj yapan Minnacık ve müzisyeni görür.)

MİNNACIK – (Ayağında sarı çizmeler, sırtında yağmurluk.Konuşarak sahneye doğru gelir.Müzisyen kamera ile takip etmektedir.) Sayın seyirciler şu anda görüntülerini izlediğiniz bölge, altyapı eksikliğinden dolayı sel baskınının yaşandığı bölge. Vatandaş, yetkilileri yanlarında görmek istiyor. Ama, altyapıyı bırakıp üst yapıları süsleyenleri, göz boyayanları değil. Yol yok, su yok ama sel var. Herşey allaha havale edilmiş bir durumda. Sevgili seyirciler bu görüntülerin yorumunu size bırakıyoruz. Yerel yöneticilerinizi seçerken, bunları da gözönünde bulundurun. Bunlar yeşil sahalarda pardon memleketimizde görmek istemediğimiz centilmenlikten uzak ve dokuz kusurlu hareketlerdendir.

CEYRAN - Abi ne bakıp duruyorsun öyle. Bak eczacı Rüstem aradı, annemin ilaçları gelmiş, kadıncağız acı içinde kıvranıyor, şu ilaçları al gel ya.

DİLDEREN – (Bastonuna dayanarak sahneye gelir.) Oğlum gelirken birazcık da et al, aylardır yemiyoruz.

BAHTİYAR – Baba, şu bisikleti de al artık ya, hep önümüzdeki ay alacağım diyorsun, kaç ay geçti.

(Fondan Haspanaz’in sesi duyulur.) Yaloyloyloylom. Gördüğün mü, yoksa yaşadığın mı rüyadır? (Yaloy başıyla sesin geldiği yeri aramaktadır.) Rüyaların gerçek olması için ya hiç uyanmamak ya da çok çalışmak gerek. Yaloyloyloylom.

YALOY - (Yaloy şok geçirmektedir.) Ağzından tek bir cümle dökülür ve bu cümleyi defalarca tekrarlar.) Ne rüyaymış be.....Ne rüyaymış be.......Ne rüyaymış be… (Perde iner.)
S O N
YAMUK PRENS VE YEDİ CADILAR

(Oyun 2 Perde)
Kişiler

Prens


Keloğlan

Kırmızı Başlıklı Kız

Pandora

Monika


Şila

İfritoz


Lululima

Zulaika


Sementa

Ayna (Pamuk Prenses)

Kavalcı
Dekor

Birinci Perde; Sahnenin arka tarafında üç kapılı pano yerleştirilmiştir. Birinin üzerine CİNDERALLA AVM, diğer tarafında ise JAPUNZEL KUAFÖR SALONU, orta kapısına ise MASAL DİNLENME TESİSLERİ levhası asılıdır. Bu levhanın altında bir masa ve iki sandalye bulunmaktadır.


İkinci Perde: Sahne ikiye bölünmüştür. Bir tarafı Pandora’nın şatosunda oturma salonu oluşturulmuş, diğer taraf boş bırakılmıştır. Boş tarafa orman izlenimi verecek bez pano asılmıştır. Oturma odasının arka kısmında boşluk vardır. Oturma salonuna girişler o boşluktan gelinip salonu ikiye bölen paravandaki kapıdan yapılır. Oturma salonunda bir buzdolabı kutusu konulmuştur. Kutunun seyirciye bakan yüzünde bir boy aynası vardır. Buzdolabı kutusunun arka tarafı açıktır. İlk sahnedeki AVM kapısının önü bu kutuyla kapatılmıştır. Kutunun üzerinde PANDORANIN KUTUSU levhası yazılıdır. Salonda oturmak için koltuk veya sandalye bulunmaktadır.
Aksesuar : Ayakkabı ve ayakkabı kutusu, masa sandalye, buzdolabı kutusu, ayna

Kostüm : Masal Kostümleri, Hayvan kostümleri

YAMUK PRENS VE YEDİ CADILAR

(Birinci Perde)
KAVALCI - (Kaval çalarak sahneye gelir ve perde önünden sunum yapar.) Evvel zaman içinde aşk saman içinde, develerin kargo, pirelerin kuaför hizmeti verdiği, karıncanın güreş tutup fili beline doladığı, güneşin önüne buzdan merdiven konulduğu, katırın yavrusuna pantolon diktirdiği, akla hayale gelmeyecek absürdlüklerin kol gezdiği zamanlarda, Abukistan diye bir ülke varmış. Masal bu ya, bu ülkenin, haylaz mı haylaz, işe yaramaz, aklı uçkurunda yamuk yumuk bir Prensi varmış. Bu prensin prens olmaktan başka da hiç bir özelliği yokmuş. "Prensim işte, daha ne olsun " diyen bu yamuk tüm kızları "sizi prenses yapacağım diye gazozlarına hap koyup evlenmek vaadiyle kandırırmış. Öyle bir an gelmiş ki, Abukistan'ın kızları, Prense güvenmediklerinden dolayı vermiyorlarmış, gönüllerini. Bir süre abaza ve aylak aylak dolaşan prens, bakmış böyle gitmiyor, ülke dışına açılmaya karar vermiş. Yanına da yareni, arkadaşı, can yoldaşı, bazen akıl hocası, bazen stres topu olan Keloğlanı da alarak düşmüş yollara. Az gitmişler uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler, iki kış bir yaz gitmişler, yani bayağı bir gitmişler. (Perde açılmaya başlar.) Gitmişleeer, gitmişleeeeeer. (diyerek kaval sesi eşliğinde sahneyi terk eder.)

(Perde açılır. Sahnenin arka tarafında üç kapılı pano yerleştirilmiştir. Birinin üzerine CİNDERALLA AVM, diğer tarafında ise JAPUNZEL KUAFÖR SALONU, orta kapısına ise MASAL DİNLENME TESİSLERİ levhası asılıdır. Bu levhanın altında bir masa ve iki sandalye bulunmaktadır. Perde açıldığında, Keloğlan, halının üzerinde bağdaş kurup oturan prensi çekmektedir. Prens pelerinli ve şapkalıdır. Keloğlan ise başında kıvırcık bonus peruk, üzerinde masala uygun kıyafet vardır.)

PRENS – Yavaş insene keltoş, kıçım ağrıdı. O ne biçim sert inişti öyle.

KELOĞLAN – Kusura bakma Prensim, uçan halının frenleri kilitlendi. Ben şimdi bakarım. Siz buyurun azcık dinlenin.

PRENS – Of anam of. (Prens kıçını tutarak) Tamam. Ben yorgunluk iksiri içinceye dek, bak gider arızayı. (Sandalyeye oturur.) Sonra koyuluruz yola.

KELOĞLAN – (Kendi kendine söylenir.) Kıçımın prensinin kıçı ağrımış. Aman pek de Kıymetliymiş. (Araba tamir eder gibi, sırt üstü halının altına girmeye çalışır.)

(O arada Monika başında havlu sarılı bir halde AVM yönünden kuaför yönüne kırıtarak yürür. Prens bunu görünce gözleri fal taşı gibi açılır ve ıslık çalar. Keloğlan halının altından başını çıkarır, sonra gözü Monika’da, kalkıp prensin yanına oturur. Monika kuaförden içeri girer.)

PRENS – Benim gördüğümü sende görüyor musun Keloğlan?

KELOĞLAN – Evet prensim, görüyorum.

PRENS – O ne öyle ya, rüya gibi.

(O an İfritoz aynı şekilde başında havlu sarılı bir halde sahneye girer ve kuaföre girer. Keloğlan ve Prens gözleriyle izlemektedir. İfritoz kuaföre girdikten sonra Lululima aynı şekilde girer sahneye. Onun da başında havlu sarılıdır. Prens ve Keloğlan ağızları açık bir halde izlerler.)

KELOĞLAN – (Gözleri kuaför kapısındadır, prensin yüzüne bakmadan konuşur.) Prensim.

PRENS – (Onun da gözleri kuafördedir. ) Söyle Keloğlan.

KELOĞLAN – Tam yerine düştük galiba.

(Sahneye Şila girer. Onun da başında havlu sarılıdır. Yürüyerek kuaföre girer. Prens ve Keloğlan biraz daha şaşkın bir haldedir.)

PRENS –Her biri bir afet bunların, Keloğlan.

(Sahneye Zulaika girer. Onun da başında havlu sarılıdır. Kuaföre girinceye dek Prensle Keloğlan biraz da artan bir şaşkınlıkla izler.)

KELOĞLAN – Prensim, bir güneş arıyordunuz dünyanızı ısıtacak, aydınlatacak. Ama burda güneşler Samanyolu oluşturmuş.

PRENS – (Ellerini ovuşturarak) Güzel güzel, cıbıl cıbıl, cıvıl cıvıl.

KELOĞLAN – Anlamadığım bir şey var Prensim. Bu kızlar niye böyle sadrazam kavuğu geçirmişler başlarına.

PRENS – Belki de sadrazamın sol, sol, sol koludurlar. (Sırıtır.)

Sementa hoplaya zıplaya sahneye girer. Elinde lolipop vardır. AVM nin önüne geldiğinde içeriden Kırmızı Başlıklı Kız çıkar.)

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Hey Sem. Naber kız?

SEMENTA – Sağol bitanem. Kuaföre gidiyorum. Biliyorsun Pandora’nın altın günü var. Prensesler orda toplanacak. Ben de önce kuaföre gideyim dedim. En güzel ben olmalıyım.

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Gene kuaföre az para vermemek için saçınızı sarayda yıkayıp geliyorsunuz. Ay ne biçim prensessiniz ya, biraz paraya kıyın ya. Şaka şaka. Kız sen zaten en çıtırısın onların, bir de süslenmene gerek yok ki.

SEMENTA – Ay sağol canım Kırmızı başlıklım. Mutlu ettin beni. O kartoloz cadılara sor sen bir de. Ben daha çocukmuşum.

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Seni kıskanıyorlar besbelli.

(Sementa, kırmızı başlıklı kızın yanağından bir makas alıp hoplaya zıplaya Kuaföre girer.)

PRENS – Duydun mu Keloğlan, bunlar prensesmiş. Yaşadık lan. Baksana Kırmızı başlıklı kız da buradaymış.

KELOĞLAN – Evet ya,

PRENS - Heyy Kırmızı Başlıklı kız, senin ne işin var buralarda?

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ - (Ürkek bakışlarla prense bakar) Sen kurt musun?

PRENS - Yok be bacım ne kurdu? Ben prensim, prens.

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ - Haaa. Ben de kurdun elinden kurtulduktan sonra buraya düştüm. Cinderella'nın alış veriş merkezinde iş buldum sipariş dağıtıyorum.

PRENS - Cinderellanın alış veriş merkezi mi? (Keloğlana döner) Duyuyor musun Keloğlan? Neler olmuş bu masallara böyle? (Kırmızı başlıklı kıza döner) Alış veriş merkezinde neler var?

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ - Her şey var.

PRENS - Cam ayakkabı reyonu da var mı?

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Olmaz mı. Cindirella ayakkabıcılıkla başlamış bu işe zaten.

PRENS – (Keloğlana döner) Yaşadık lan kel.

KELOĞLAN – Aklından geçeni anladım Prensim (Güler.)

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Sen Prensim mi dedin? Nerenin prensisin? Şimdiye kadar buralarda görmedim seni?

PRENS - Ben Abukistan Prensiyim.

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Hımmm, başka?

PRENS -Prensim işte, Prens. Daha ne olsun.

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ - Ya onu anladık da, gene de insan biraz bahseder kendinden. Prenslik sıfatın olabilir, ama bahsedecek insani yönlerin, başka özelliklerin yok mu?

PRENS -Hııı..(Başlar kendinden bahsetmeye) Ben, kişi başına mili geliri yüz bin abuk doları olan Abukistanın prensiyim. Bir ayağı çukurda olan babamdan sonra kral olacağım. Bütün ülkelerin prensesleriyle, şey prensleriyle krallarıyla iyi ilişkiler içinde olacağım. Medeni halim oldukça medenidir. Güneş enerjisiyle çalışırım, o bakımdan sadece bana doğacak güneşimi arıyorum.

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Ben prensleri hiç sevmiyorum. İlle de bir prensesle evleneceğim diye tuttururlar. Ne var yani, bak ben de prensesler gibi bir kızım. En azından her kız gibi ben de babamın prensesiyim. Ama bay prensler bizi almaz. Böyle kurda kuşa yem oluruz. (Keloğlan’ı gösterir.) Bu kim peki?

KELOĞLAN – Ben de Keloğlanım. Prensin sağ koluyum.

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Ne biçim keloğlansın sen, o bonus kafa ne öyle?

KELOĞLAN – İroni yapıyorum kızım. (Sırıtır.) Prensi evlendirdikten sonra saraydan ayrılacağım. Benim kafam ticarete çok çalışıyor. Peruk işine gireceğim. Çok para var.

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Ay ne güzel. Ben burda asgari ücretle çalışıyorum, beni de alır mısın yanına?

KELOĞLAN – Alırım tabi ya, hatta ortak oluruz. Ben yaparım, sen satarsın.

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Süper olur. Ay ben bir müşteriye bakıp geleyim. (AVM’ye girer.)

PRENS – Dur lan keltoş, hemen kendi derdine düşme.

KELOĞLAN – Prensim, kızın yanında öyle keltoş falan deyip karizmamı çizme ya, bak alınıyorum. Valla senin için bundan sonra kılımı kıpırdatmam.

PRENS – Tamam, tamam hemen alınma. Kutu kutu prense, ayvayı yese, arkadaşım keloğlan,

bana doğru gelse. (Keloğlan Prens’e yaklaşır.) Kız sana tav oldu keltoş. Bir sor hele, bu cıvıl cıvıl cıbıl cıbıl kuaföre gidenler nerenin prensesleriymiş? Bunlar benim aklımı başımdan aldılar oluum. Tamam mı?

KELOĞLAN – Tamam prensim, ben şimdi kafaya alırım kırmızı başlıklı hatunu. (AVM ye girer.)

(Sahneye yırtık elbiseli biri kaval çalarak girer. Kaval sesini duyan Lululima kuaförden çıkar, Hayran hayran kaval çala çala sahneyi terk eden adama bakar.)

LULULİMA – Ay Fareli köyün kavalcısıııııı..Öldürecek beni bu kaval sesi.

PRENS – (Kavalcıyı şaşkın bir halde izler ve seyirciye döner ve bir süre gözlerini kırpmadan bakar.) Gerçek mi la bu?

KELOĞLAN – (AVM’den çıkıp konuşarak Prens’in yanına gelir.) Evraka evraka.

PRENS – Arşimedleşme, söyle bakalım öğrenebildin mi?

KELOĞLAN – Öğrenmek ne kelime Prensim..Yüce prensim...Benim yakışıklı karizmatik, antidemokratik, antiseksüel, metroseksüel yüce prensim...Öğrendim öğrendim..Hem vallah hem billah öğrendim...

Monika, Oval ülke prensesi

Şila, Satanistan prensesi

İfritoz, Kemkümkem prensesi

Lululima, Üfürükten tayyare prensesi

Zulaika, Ortada kuyu var yandan geç prensesi

Sementa, Uzayda bir köy var uzakta prensesi

Pandora-Nanenaneşekeristan prensesi
PRENS - (Keloğlanın getirdiği bilgiler çok hoşuna gitmiştir.) Bunların hepsini karıştırmadan nasıl aklımda tutacağım ben?

KELOĞLAN – Onu da hallettim Prensim. Bir plan yapmışım ki, akıllara ziyan.

PRENS - Aferin sana Keloğlan, zekandan şüphem olmadı zaten hiç. Neymiş bakalım bu akıllara ziyan planın?

KELOĞLAN – Bu prenseler alış verişlerini CİNDERELLA AVM’den yaptığı için Kırmızı Başlıklı Kız hepsinin ayakkabı numarasını biliyor. Ben de her prenses için bir ayakkabı kutusu hazırlattım. Prensesler kuaförden çıktıkça sen de ayakkabıyı kutusundan çıkarır ayağına giydirirsin.

PRENS – Süpersin ya. (Keloğlan’ı öper.) Peki karıştırmayacak mıyız? Hiç birini tanımıyoruz ki? Ya yanlış ayakkabı giydirirsek, daha doğrusu giydiremezsek?

KELOĞLAN – Onu da düşündük Prensim. Kutuları numaralandırdık, şifreledik. Kırmızı Başlıklı Kız, kuaförden çıkan prensesi numarasını bana eliyle gösterecek, ben de sana o kutuyu yetiştireceğim. Böylece karışıklık da olmayacak.

PRENS – (Çok mutlu olmuştur.) Ulan kel az değilsin ha, senden korkulur. Kırmızı Başlıklı Kızı nasıl bağladın?

KELOĞLAN – Prens evlenirse beni de evlendirecek dedim. Ona aşık olduğumu, onunla evlenmek istediğimi söyledim. Böylece kurda kuşa yem olmaktan da kurtulacağını söyledim.

Hem zaten ortak olup peruk ticaretine de başlayacağız ya. Tüm tekliflerimi kabul etti. Ama bak Prensim, Kırmızı Başlıklı Kıza asılmayı aklından bile geçirme. Sana pek güven olmaz.

PRENS – Yok olum, ben prensesle , prenseslerle evleneceğim.

KELOĞLAN – Sana pek güven olmaz bu konuda. Ama ben yine de baştan uyarayım.

PRENS – Ayıpsın, benim kitabımda arkadaşın yavuklusuna göz koymak yazmaz.

KELOĞLAN – Sen oldum olası kitapsızsın prensim, hangi kitaptan bahsediyorsun?

PRENS – Tamam, uzatma. Senin düğün sponsorun ben olacağım, sermaye de vereceğim. Daha ne istiyorsun.

KELOĞLAN – Sağol var ol Prensim. Hah Kırmızı Başlıklı Kız da ayakkabıları getiriyor.

(Kırmızı Başlıklı Kız kucağında yedi ayakkabı kutusuyla AVM den çıkar. Kutuları masanın altına saklarlar.Kırmızı Başlıklı Kız AVM nin önüne geçer. Prenseslerin kuaförden çıkmasını beklemeye başlarlar.

KELOĞLAN - Keloğlan kutuları kontrol eder ve isim ve şifreleri okur) Bir Zulaika, iki Şila, üç İfritoz, dört Lululima, beş Monika, altı Sementa, yedi Pandora.

(Zulaika kuaförden çıkar, salına salına konuşarak yürür. Kırmızı başlıklı kız Keloğlana parmağıyla 1 işareti yapar. Keloğlan bir numaralı kutuyu çıkarır Prens’e verir.)

ZULAİKA – Kendimi harika hissediyorum. Bu paçoz prenses bozuntularının yanında durmam bile hata. Güzellik desen bende, zeka desen bende.

PRENS – (Elinde ayakkabı kutusuyla Zulaika’nın önünde bir dizini yere koyarak çöker)

Ah prensesim! Sizi gökte ararken yerde buldum. Ben Abukistan Prensiyim. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. Git onu bul. İspat istiyorsan eğer, baş ucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin." dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. Lütfen ayağınızı bana bir uzatıverin. (Prenses şaşırmıştır, ama içine de bir ferahlık gelmiştir. Ayağını uzatır ve Prens ayakkabıyı giydirir. Ayak numarasına uygun olduğundan cuk oturur. Prensesin şaşkınlığı daha da artmıştır. Ayağında ayakkabılarla ve sevinçle koşmaya başlar. Prens arkasından bağırır.) Hey prensesim, telefonumu yaz. DüşCELL hattı kullanıyorum. Numaram 123456789 (Prenses gözden kaybolurken, Prens ellerini ovuşturarak Keloğlan’ döner) Numarayı yedi lan. Aklımızı seveyim. Şimdi sıra diğerlerinde.

KELOĞLAN – Nasıl da uydurdunuz o sözleri Prensim. Sen de az değilsin ha. (Prens’in Kırmızı başlıklı kıza öpücük gönderdiğini görür.) Hop hop nooluyor Prensim?

PRENS – Teşekkür anlamındaydı, hemen yanlış yorumlama keltoşum.

(Şila kuaförden çıkar, salına salına konuşarak yürür. Kırmızı başlıklı kız Keloğlana parmağıyla 2 işareti yapar. Keloğlan bir numaralı kutuyu çıkarır Prens’e verir.)

ŞİLA - Bu alemde benden daha iyi hava yastıklısı, park sensörlüsü, benden daha degajelisi var mı? Var mı benim gibi diri vücutlusu (Vücüdunu eliyle göstererek)? mal mülk tapu kadastro. Yok tabi ki, yok.

PRENS – (Elinde ayakkabı kutusuyla Şila’nın önünde bir dizini yere koyarak çöker.)

Ah prensesim! Sizi gökte ararken yerde buldum. Ben Abukistan Prensiyim. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. Git onu bul. İspat istiyorsan eğer, baş ucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin." dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. Lütfen ayağınızı bana bir uzatıverin. (Prenses şaşırmıştır, ama içine de bir ferahlık gelmiştir. Ayağını uzatır ve Prens ayakkabıyı giydirir. Ayak numarasına uygun olduğundan cuk oturur. Prensesin şaşkınlığı daha da artmıştır. Ayağında ayakkabılarla ve sevinçle koşmaya başlar. Prens arkasından bağırır.) Hey prensesim, telefonumu yaz. DüşCELL hattı kullanıyorum. Numaram 123456789 (Prenses gözden kaybolurken, Prens ellerini ovuşturarak Keloğlan’ döner) Bu da numarayı yedi lan. Aklımızı seveyim. Şimdi sıra diğerlerinde.

(Kavalcı kaval çalarak sahneye gelir. Sahnenin ortasına geldiğinde Lululima kuaförden çıkar, ağır çekimle kavalcının arkasından koşar, ama yetişemez. Kırmızı başlıklı kız Keloğlana 4 işareti yapar. Keloğlan kutuyu Prens’e verir.)

LULULİMA – Kavalcı cı cı cı, kavalcı cı cı cı cı. Halime bak dertli çal kavalcı başımın tacı, gitme…

KELOĞLAN – (Kırmızı başlıklı kıza döner) Kızı kendı başına bırakırsan ya davulcuya ya kavalcıya gidermiş. (Birlikte gülerler.)

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Bu Lululima Fareli köylü imiş. Babası bunu krala evlatlık vermiş. Ama kızın aklı hep kaval sesinde kalmış. Fareli köyün kavalcısına da aşık olduğu söyleniyor. O yüzden kaval sesi duyunca böyle mal mal dolanıp durur.

(Prens bir süre ağır çekimle koşan Lululima’nın arkasından bakar, Lululima kavalcıya yetişemeyip geri dönerken karşısına çıkar.)

PRENS – (Elinde ayakkabı kutusuyla Lululima’nın önünde bir dizini yere koyarak çöker.)

Ah prensesim! Sizi gökte ararken yerde buldum. Ben Abukistan Prensiyim. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. Git onu bul. İspat istiyorsan eğer, baş ucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin." dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. Lütfen ayağınızı bana bir uzatıverin. (Prenses şaşırmıştır, ama içine de bir ferahlık gelmiştir. Ayağını uzatır ve Prens ayakkabıyı giydirir. Ayak numarasına uygun olduğundan cuk oturur. Prensesin şaşkınlığı daha da artmıştır. Ayağında ayakkabılarla ve sevinçle koşmaya başlar.)

LULULİMA – (Koşarken geri döner) Kaval da çalabiliyor musun?

PRENS – Hem de nasıl. Hatta sadece kaval değil bilumum üflemeli çalgıları iyi üflerim.

(Lululima koşarken Prens arkasından bağırır.) Hey prensesim, telefonumu yaz. DüşCELL hattı kullanıyorum. Numaram 123456789 (Prenses gözden kaybolurken, Prens ellerini ovuşturarak Keloğlan’ döner) Bu da numarayı yedi lan. Aklımızı seveyim. Şimdi sıra diğerlerinde.

KELOĞLAN – Prensin bu malın teki ya.

PRENS – Olsun olum, prenses ya, yeter o bana.

(Monika kuaförden çıkar, salına salına konuşarak yürür. Kırmızı başlıklı kız Keloğlana parmağıyla 5 işareti yapar. Keloğlan bir numaralı kutuyu çıkarır Prens’e verir.)

MONİKA – (Şarkı söyleyerek yürür) İlkbahar geçti geldi yaaazzz, ne soğuk kaldı ne ayaaaaazz, gözünde kalmış çapaklar az aaaazzzzz, hobaaaaaa dım dırı dım dım,

Bendeki şu güzelliğe, şu zerafete bakın. O şapşal prenseslerin hepsinden daha güzelim, en güzelim. Ay Zulaika saçını değiştirmiş, bi halta benzese bari. İfritoz desen, zaten geçimsiz, gıcık hatunun teki. Ya o Şila'ya ne demeli, cümbür cemaat organı meydanda haspanın. Sementa dünkü çocuk. Ayy amma Pandora'ya ilişmemek lazım. O iş sakat. Valla börtü böcüğe çevirir de ömrü billah dolanırız hamamlarda.

PRENS – (Elinde ayakkabı kutusuyla Monika’nın önünde bir dizini yere koyarak çöker.)

Ah prensesim! Sizi gökte ararken yerde buldum. Ben Abukistan Prensiyim. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. Git onu bul. İspat istiyorsan eğer, baş ucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin." dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. Lütfen ayağınızı bana bir uzatıverin. (Prenses şaşırmıştır, ama içine de bir ferahlık gelmiştir. Ayağını uzatır ve Prens ayakkabıyı giydirir. Ayak numarasına uygun olduğundan cuk oturur. Prensesin şaşkınlığı daha da artmıştır. Ayağında ayakkabılarla ve sevinçle koşmaya başlar. Prens arkasından bağırır.) Hey prensesim, telefonumu yaz. DüşCELL hattı kullanıyorum. Numaram 123456789 (Prenses şarkı söyleyerek gözden kaybolurken, Prens ellerini ovuşturarak Keloğlan’ döner.) Bu da numarayı yedi lan. Aklımızı seveyim. Şimdi sıra diğerlerinde.

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – (Keloğlan’a sorar) Senin bu prens manyak mıdır nedir? Hepsini tavladı diyelim, noolacak sonra? Foyası meydana çıkmayacak mı?

KELOĞLAN – Hayırlısı be gülüm, ne olacağını ben de bilmiyorum. Bindik bir alamete, gedeyoz kıyamete.

(İfritoz kuaförden çıkar, salına salına konuşarak yürür. Kırmızı başlıklı kız Keloğlana parmağıyla 3 işareti yapar. Keloğlan bir numaralı kutuyu çıkarır Prens’e verir.)

İFRİTOZ - İfrit oldum, uyuz oldum, gıcık olduuum. Ay şırfıntılar beni taklit etmeseler olmaz. Yeni bir imaj yapamıyorum bunların yüzünden ya. Çakacağım hepsinin saçına birer kibrit, görecekler bitliler. (Prens’in kendisine yaklaştığını görünce sertleşir) Sen de kimsin be?

PRENS – (Elinde ayakkabı kutusuyla İfritoz’un önünde bir dizini yere koyarak çöker.)

Ah prensesim! Sizi gökte ararken yerde buldum. Ben Abukistan Prensiyim. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. Git onu bul. İspat istiyorsan eğer, baş ucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin." dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. Lütfen ayağınızı bana bir uzatıverin. (Prenses şaşırmıştır, ama içine de bir ferahlık gelmiştir. Ayağını uzatır ve Prens ayakkabıyı giydirir. Ayak numarasına uygun olduğundan cuk oturur. Prensesin şaşkınlığı daha da artmıştır. Ayağında ayakkabılarla ve sevinçle koşmaya başlar. Prens arkasından bağırır.) Hey prensesim, telefonumu yaz. DüşCELL hattı kullanıyorum. Numaram 123456789 (Prenses şarkı söyleyerek gözden kaybolurken, Prens ellerini ovuşturarak Keloğlan’ döner.) Bu da numarayı yedi lan. Aklımızı seveyim. Şimdi sıra diğerlerinde.

(Sementa kuaförden çıkar, salına salına konuşarak yürür. Kırmızı başlıklı kız Keloğlana parmağıyla 6 işareti yapar. Keloğlan bir numaralı kutuyu çıkarır Prens’e verir.)

SEMENTA - Hıh! .. Ben o kart prenseslerin hepsinden daha tatlı, daha sevimli, daha güzelim. Ben onların yanında şaheserim, şahaneyim.Onlarla işim olmaz ama, ne yapayım yaşıtım ne prenses ne prens var. Saklambaç bile oynayamıyorum ya, Of ya, batsın bu dünya. yatsın bu dünya, uyansın bu dünya

PRENS – (Elinde ayakkabı kutusuyla İfritoz’un önünde bir dizini yere koyarak çöker.)

Ah prensesim! Sizi gökte ararken yerde buldum. Ben Abukistan Prensiyim. Beni buralara kaderim getirdi. Ben sizin kaderinizim. Yoksa ne işim var bilmediğim bu yerlerde. Bir gece düşümde ermişin birisi sihirli küresinde sizi göstererek bana dedi ki, "ey prens, siz birbiriniz için yaratılmışsınız. Git onu bul. İspat istiyorsan eğer, baş ucuna koyduğum bu ayakkabıları giydir, ayağına cuk oturduğunu göreceksin." dedi ve tekrar erenlere karıştı. O günden beridir sizi arıyorum. Lütfen ayağınızı bana bir uzatıverin. (Prenses şaşırmıştır, ama içine de bir ferahlık gelmiştir. Ayağını uzatır ve Prens ayakkabıyı giydirir. Ayak numarasına uygun olduğundan cuk oturur. Prensesin şaşkınlığı daha da artmıştır. Ayağında ayakkabılarla ve sevinçle koşmaya başlar. Prens arkasından bağırır.) Hey prensesim, telefonumu yaz. DüşCELL hattı kullanıyorum. Numaram 123456789 (Prenses hoplaya zıplaya gözden kaybolurken, Prens ellerini ovuşturarak Keloğlan’ döner.) Bu da numarayı yedi lan. Aklımızı seveyim. Şimdi sıra Pandora da. Ben çok sıkıştım, bir duvar dibi bulup da rahatlayayım.

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Tuvalet diye bir şey icat ettiler görgüsüz Prens. Git orda rahatla.

İçeri girince ilk koridordan sola dön wc yazsını göreceksin. (Prens AVM ye girer.)

KELOĞLAN – Kırmızım söyle hele bu Pandora’ya nasıl bulacağız?

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – O kolay ya. Pandora benim yakın arkadaşımdır. Ben götürürüm sizi.

KELOĞLAN – Yaşa be kızılım. Ha bu arada sana kırmızı çok yakışıyor. (Sırıtır.)

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – (Cilvelenerek) Teşekkür ederim. Keloğlan’ım baksana, sen neden prens olmuyorsun peki? Zeki, çevik aynı zamanda ahlaklısın.

KELOĞLAN-Mutlak monarşi işte be güzelim.Boynumuz monarşiye kıldan ince ne yapalım. Babadan oğla geçiyor, ordan yırtıyor bu yamuk.

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ -Olsun sen gönlümün prensisin benim

KELOĞLAN - Baksana sen o alçak kurttan nasıl kurtuldun? Ben hikayenin sonunu bir türlü dinleyemedim.

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Kurt bana sarkınca ninemin şamdanını aldım, kafasına geçirdim kurdun. O arada şamdandan bir cin çıktı. Kurdu bayılttı, beni de ormandan alıp buraya getirdi. (Koynundan şamdan diye çıkarıp uzun mutfak ocak çakmağını çıkarıp gösterir.) O gün bugündür bu şamdanı yanımdan ayırmıyorum.Ne zaman başım sıkışsa cin imdadıma yetişir.

KELOĞLAN – Hadi ya, sihirli şamdan he? İlginç. Alaaddin’in Lambası gibi bir şey mi bu?

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Evet. (Çakmağı çakar, fondan ses duyulur.)

SES – Ben bu şamdanın ciniyim, emrinizdeyim sahip. Dile benden ne dilersen? Ama hatırlatayım bir dilek hakkın kaldı ona göre.

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Dilek dilemeyeceğim, seni Keloğlan’a göstermek için yaktım şamdanı. Naber cin, iyi misin?

SES – İyiyim sahip. Seni de iyi görüyorum. Bu Keloğlan iyi biridir, sakın kaçırma bunu.

KELOĞLAN – (Şaşkın bir halde) Sağolasın cin kardeş.

SES – Sen de sağol. Sakın sahibimi üzme, yoksa karşında beni bulursun. Valla cin çarpmışa çeviririm seni.

KELOĞLAN – Yok yok, sen meraklanma, ben yamuk değilim. (Prens AVM’den çıkar, Kırmızı başlıklı kız çakmağı söndürür.)

PRENS – Keloğlan şu tuvaletler harika ya, kendisi yıkıyor üstelik. Sen de gir, nasıl yapıldığını, nasıl çalıştırıldığını öğren, gittiğimizde bizde ülkemizde uygulamaya koyalım.

KELOĞLAN – Peki Yüce Prens’im. (Keloğlan AVM’ye girer.)

PRENS – Evet, Kırmızı başlıklı kız, çok yardımın oldu, teşekkür ederim. Kaldı Pandora. Ona nasıl ulaşacağız?

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Biz Keloğlan’la konuştuk. Ben biliyorum Pandora’nın şatosunu. (Keloğlan AVM’den çıkar.)

PRENS – Hadi Keloğlan hazırla halıyı. Vakit kaybetmeden sıcağı sıcağına halledelim bu işi de. Sonra ne diyeceğimi unutur ederim, neme lazım.

KELOĞLAN – Tamam Prens’im. (Masanın yanında bükülü halde duran halıyı getirip açar.)

KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ – Ay durun dükkanı kapatayım. (Kırmızı Başlıklı Kız AVM’ye girer. Prens elinde ayakkabı kutusuyla halıya bağdaş kurup oturur. Kavalcı kaval çala çala sahnede görünür ve sahnenin diğer ucuna doğru yürür.)

PRENS – Yazık ya, hala dolanıyor melül melül.

KELOĞLAN – Dur ben buna bir iyilik yapayım. (Kavalcıyı durdurur.) Olum bak Lululima bir prenses ve Prensle evlenecek. Ne demişler, kaval bile dengi dengine çalar. Git Kuaför salonuna Japunzel’i de sen ayarla kendine. Lulu’dan sana yar olmaz. (Kavalcı Keloğlan’a bakar bir süre.) Ne bakıyorsun oğlum mal mal. Elini çabuk tutmazsan prens ona da el uzatır, kalırsın ortada böyle mal gibi. (Kavalcı kavalını öttüre öttüre kuaför salonuna girer. Kırmızı başlıklı kız AVM den çıkar, Prensin arkasında halıya oturur. Keloğlan halıyı çekmeye başlar.)

Deh, deh.. (perde inmeye başlar.) Kalkış için emniyet kemerlerinizi bağlayın.

(Perde iner.)


Yüklə 1,11 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin