Erkân'ı Îman:97
Peygamber efendimiz beyan buyurmuşlardır ki: (İmân; Allaha, Meleklere, kitaplara, peygamberlere, âhirete ve kadere inanmaktır.) Peygamberimiz böyle tarîf buyurmuş olduğundan bunlar (Erkân-ı îmân) dır. İmân ve İslâm bunlarsız olmaz.
Allaha Îmân:
Cenabı Halik-ı kâinat (kâinatın yaratıcısı) nın varlığına, birliğine ve kemâl sıfatları ile mevsuf olduğuna, acizlikten ve eksiklikten münezzeh bulunduğuna inanmaktır.
Hak teâlâ hakkında itikat edeceğimiz kemâl sıfatlan şunlardır: Mevcuttur (vardır), Vahittir (birdir), kadîm ve ezelîdir (geçmişte başlangıcı yoktur.), Bakî ve ebedîdir (gelecekte sonu yoktur), varlıkta başkasına muhtaç değildir ve hiçbir şeye müşabih (benzer) değildir.
Hayy ve dâimdir. Âlemler onun emriyle kâimdir. Alimdir, ilim sıfatı olmuş ve olacak her şeyi muhittir. Semidir (işitir), Basîrdir (görür, yani Allah semî ve basar sıfatları ile dahi muttasıftır, işitme konusuna giren her şeyi işitir ve görme konusu olan her şeyi görür. Mü-rîddir (irade sahibidir, diler ve ne dilerse onu dilediği gibi işler.) Kadirdir, Mükeüimdir (Peygamberler ve semavî kitaplar kelâm sıfatının muktezasıdır), Mükevvindir, (Yâni tekvin sahibi olup bütün âlemlerin yaratıcısıdır.), Bunlara sıfat-ı zatiyye ve sübûtiyye denir.
İhya (hayat vermek), imate (öldürmek) gibi, kendi mülkü ve mahlûku bulunan âlemlerde görülen fiillerine (sıfat-ı fiiliyye) denir.
Meleklere Îmân:
Hak Tealanın, ulvî ve nûrânî (Ecsâmı lâtîfe) üzere mahlûk ve bunun için (göze görünmez) ve fakat istedikleri şekil ve hey'ette görünmeğe kaabiliyetli bir takım (Mahlûk-u Mükerremi) olduğuna inanmaktır ki, onlar, erkek ve dişi olmak, yorulmak ve usanmak gibi hâllerden âri ve kendilerinin vazifeleri daima tâat-ı Bârı ile iştigal olup, beşer takatinin üstünde işler görürler.
Beşeriyet mertebelerinde olduğu gibi, onlann dahi efdâlleri vardır. Efdâllerinden biri Hazreti Cibrîldir ki, peygamber efendimize vahiy aracılığı yapmıştır.
Kitaplara Îmân :
Kulların saadet ve selâmetleri için, Hak Celle ve âlânın bası Enbiyâsına, Kitaplar göndermiş, yâni kullara (tâlîmat-ı ilâhiye) olmak üzere Enbiyâ-i Kirama emirler, nehiyler, ibret âmiz kıssalar ve müessir dualar ve mev'izalar vahy ve irsal eylemiş olduğuna inanmaktır.
Bu ilâhî Kitapların en mükemmeli ve en efdali, Kur'anı Azîmüş-şândır ki, (nev'i beşerin) kıyamete kadar, gerek Halika ve gerek Mahlûka karşı olacak, (Ubudiyet) ve (İnsaniyet) vazifelerine dair olan evâmir ve ahkâmı, mekârimi ahlâkı ve esbabı saadet ve felahı, tamâ-miyle c mi ve herkes için, her vakit faydalı ve nâfi'dir.
O ulu kitap, Hazreti İbrahim'in (suhûfu) olduğunu ve Hazreti Mû-sâ'ya (Tevrat) ve Hazreti Davud'a (Zebur) ve Hazreti İsa'ya (İncil) verildiğini habe rvermektedir. Binaenaleyh, bu kitapların dahi o büyük Resullere vahy ve nüzulünü tasdik ederiz. Ancak, Kur’anı Kerîm, bizi o kitaplardan müstağni kıldığı cihetle onlarda bulunanı arayıp osrmağa lüzum görmeyiz. Kur'ânı Azîmüşşânın hükümleri bize kâfi olduğu cihetle, onunla amel ederiz.
Peygamberlere Îmân :
Cenâb-ı Hakkın sırf kendi fazl-ü kereminden bâzı kullarını Nübüvvet ve Risale tyâni vahy ve bais ile mümtaz kılıp, kullarına olan emir ve nehylerini onlar vâsıtasiyle icra ettiğine ve bâzılarına kitap ve müstakil şeriat ve mucize dahi verdiğine inanmaktır.
Onlarm evveli, beşeriyetin babası olan Hazreti Âdem ve sonuncusu Peygamberimiz efendimiz Hazreti Muhammed Mustafâ, (sallal-lahu teâlâ aleyhi ve alâ sâirü-1-Enbiyâi ve sellem) dir. Arada bir çok Enbiyâ gelip geçmiştir. Onların bir kısmının Kur'ânı Kerîmde zikredilmiş olup hepsinin zikredilmediği de bildirilmiştir.
Hazreti İsâ aleyhisselâm dahi Kur'ânı Kerimde zikredilen Enbi-yâ-i izam cümlesinden ve (Âyât-ı İlâhiyeden) dir. Cenab-ı Hak Hazreti Âdem'i, anasız ve babasız olarak yaratmış olduğu gibi, Hazreti İsâ' yi dahi, babasız olarak yaratmıştır.
Cümle Peygamberanm efdâli ve sonuncusu Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafâ (sallâllahü teâlâ aleyhi ve sellem) efendi-mizdir ki, Sultânül-enbiyâ olduğu için, Mevkibi Mürselînin sonunda gelmiş ve meselâ Hazreti İsâ, ancak, Benî İsraile meb'us ve şeriatı, Hazreti Musa'nın şeriatında haram olan bâzı şeyleri helâl kılmaktan ibaret olduğu halde, Peygamberimiz efendimizin bîseti ise, bütün jnsü Cinne şâmil ve umumî, şeriatı da hepsinden tam ve kâmil bulunmuştur. Ve başka Peygambere hacet de kalmamıştır.
Mucize sahibi her Peygamberin mucizesi, kendi zamaniyle geçmiş olduğu halde, bizim Peygamberimiz efendimizin, Siyer ve Hadis kitaplarında zikredilmiş bulunan birçok mûcizat-ı seniyyelerinden mâda, bir de her asırda devam eden mucizeleri vardır ki; o da kelâm-ı ilâhî olan Kur'ânı Azîmüşşândır. Tilâvet ve istimâiyle dâima telezzüz ve teşerrüf olunmakta ve her asırda, binlerce hafız o kitâb-ı azizi hıfz ve ezber etmektedir. Kendileri, Hâtemün-nebiyyîn ve rahmetel-lil’âlemindir.
Mahşer gününde şefaati u^mâlariyle, bilcümle enbiyânın ümmetine ve ehl-i mânma in'am ve ihsanda bulunacak ve onları minnettar kılarak (Makam-ı mahmûd) u kazanacaktır.
(Âîlahümmen-fâ'nâ bişefâatihi ve ekrimnâ bikerâmetihi)
Âhirete İmân:
Hak Teâlânın, bu âlemi yoktan var ettiği gibi, dilediği kadar yaşattıktan sonra, buna son verip, başka bir oluş daha peyda edeceğine, ve (mahv'u imâte) buyurduğu bilcümle rûh sahiplerini, yeniden ihya ederek, bir yere getirdikten sonra, iyiler, iyiliğini ve kötüler kemliğim görerek muhasebe ve muhakeme ile beraber, (adlü fazlîle) muamele buyurup, (ehil ve müstahakkını), (Dârül-azâb vel-ukûbe) olan Cehennemine ve (Ehli îmânı) kendi fazlü keremiyle (Dârül-fevz ves-sürûr) olan Cennetine göndereceğine inanmaktır.
(Cehennem) ehli küfür hakkında ebedî bir azap yeridir. Âsî olan müminler hakkında, amelinin cezasını görecekler için, muvakkat bir azap yeri olacaktır.
(Cennet) ise, sakinleri için, ebedî ve sermedî bir sürür ve safa yurdudur.
Suâl meleklerinin sorulan, kıyamet sıkıntısı, haşir, hisab, mîzan ve sırat gibi, (âlemi berzaha) ve (yevmi âhîrete) müteâllik, her ne haber verilmiş ise, hepsi (hak) tır.
Dostları ilə paylaş: |