Seçme nükteler



Yüklə 1,3 Mb.
səhifə43/50
tarix28.07.2018
ölçüsü1,3 Mb.
#61439
1   ...   39   40   41   42   43   44   45   46   ...   50

11- İŞTE O KOYUN SENSİN!


Bir genç Arapça öğrenmek üzere yıllarca Arabistan’da kalmış. Ama bir türlü Arapçayı öğrenememiş. Tahsiline devam etmiş. Neticede Arapçayı en mükemmel şekilde öğrendiği kanaatine vararak memleketine dönmüş.

Kendini ziyarete gelenlere sürekli Arapçasının çok iyi olduğunu, adeta Arapçayı yuttuğunu ima ediyor ve “Arapçadan her istediğinizi sorabilirsiniz. Allah’ın izniyle takır takır cevaplarım” diye övünüyormuş.

Arkadaşı dayanamayıp sormuş;

—“Öyleyse söyle, devenin Arapçası nedir?” diye sormuş.

Bunun üzerine Arabistan’da senelerce Arapça öğrenmek için pilav yiyen, fakat Arapça’yı öğrenmeden dönen o zavallı, arkadaşına;

—“Arapça’yı öğrendik dediysek o kadar büyük şeylerin adını sormayın, birazcık küçük bir şey sorun hemen cevabını vereyim” demiş.

Arkadaşı;

—O halde pirenin Arapçası nedir?” diye sormuş;

Yine bilememiş. Ancak o kadar küçük hayvanların hatırlamanın zor olduğunu beyan ederek biraz orta büyüklükte bir şey sormasını rica etmiş. Bunun üzerine arkadaşı;

—Bari kuzunun Arapçasını söyle” demiş.

O bunu da bilememiş. Fakat koyunun Arapçasının “ganem” olduğunu biliyormuş. Hemen davranıp;

—Arabistan’da kuzu anasından doğunca bir yıl anasının peşinde isimsiz dolaşır. İkinci yılda ise ona “ğanem” derler” cevabını vermiş.

Arkadaşı dayanamayıp;

—İşte, Arapçayı öğrenmek için Arabistan’da senelerce kalıp da; O’nu öğrenmeden dönen ğanem(koyun) sensin” demiş.



12- BİRAZ DAHA OKUYUP ORMANCI OLSAYDIN!


Köyleri ziyarete çıkan Kaymakam bir gün bir orman köyüne uğramış. Etrafını saran köylülerle sohbet ederken, yaşlı bir ninenin de hal ve hatırını sormuş. Ormancıdan başka hiçbir devlet memuru görmemiş olan yaşlı nine kaymakama yaklaşarak, biraz da merakla;

—Evladım sağ ol ama sen kimsin, ne iş yaparsın?” diye sormuş.

Kaymakam;

—Nineciğim, ben İlçenizin kaymakamıyım. Sizlerle tanışmaya, dertlerinizi dinlemeye geldim” cevabını vermiş.

Bunun üzerine yaşlı nine;

—Ha yavrum sağ ol! Emek çekip okumuşsun okumaya. Kaymakam olacağına biraz daha okusan da; bari bir ormancı olsaydın, daha iyi olmaz mıydı?” demiş.


“Âlim ile sohbet etmek, lal-i Güher incidir,

Cahil ile sohbet etmek, nice canlar incitir.”

13- KIZIM SEN ARTIK HAFIZA OLDUN!


Bizim köyden komşu köye gelin gitmiş “Hafıza” diye anılan bir teyze vardı. Üniversitede okurken köye geldiğimde bu teyzenin bizim eve geldiğini ve annemle sohbet ettiğini gördüm. Elini öptüm “Hafıza teyze hoş geldin” diye hal hatır sordum. Kadın kalkıp gidince annem gülerek dedi ki;

—Yavrum bu teyzenin adı Hafıza değil Elif’tir. Falanların da akrabası olur. Küçükken birlikte köy hocasından “namaz sure ve dualarını” öğrenmeye giderdik. Ama o bir türlü dili dönüp de “Sübhâneke”yi öğrenip geçemedi. Hoca efendi;

—Bak Elif!“Sübhâneke” benden sana bahşiş olsun, Onu geçmiş kabul ediyorum. Ama “Ettehiyyâtü” duasına çok iyi çalışacaksın” dedi.

Ama O, günlerce derse devam etmesine rağmen, daha bu duanın ilk cümlesi olan “Ettehiyyâtü lillâhi vessalevâtü ve’ttayyibât” daki “ve’ttayyibât” kelimesini sürekli “Battayıbat” diye yanlış okumakta ısrar ediyordu.

Hoca efendi ise, ona bir şey öğretemiyorum diye kendi kendine çok üzülüyordu. Bir gün yine aynı yanlışı tekrarlayıp duanın ilerisini de okuyamayınca hoca efendi kızdı ve bundan sonra ben ne söylersem sen de onu söyleyeceksin” dedi.

Hoca Efendi:

—Kızım sübhâneke de” diyor.

O da;


—Kızım Süphâneke’de de” diyerek karşılık veriyordu.

Hoca efendi kızarak;

—Kız başıma bela olma” diyor.

O da aynısını söylemek için;

—Kız başıma bela olma” diyor.

Hoca Efendi;

—Kız seni şimdi döverim, kovarım” diyor.

O da hocaya her söylediği tekrar edilecek sanarak;

—Kızım seni döverim, kovarım” diye cevap veriyor.

Neticede yaşlı köy hocasının dermanı kalmaz. “Kızım artık sen hafıza oldun. Artık okumak için bana gelmene hacet kalmadı!” diyerek onu başından savmak zorunda kalır. İşte o günden itibaren köylüler ona “Hafıza” lakabını verdiler. Bu gün herkes onu hafıza diye tanır. Çoğu asıl adını bilmez. Hele senin gibi yeni yetmeler de “Hafıza teyze diye çağırıyorlar” diyerek bu hadiseyi anlattı.



14-MİSKİN ADAM VE TİLKİ


Fakir bir adam kötürüm bir tilki görür ve acır. Aslan, avını yakalar, artıkları tilkiye kalır.

Fakir adam çalışmaya ne hacet var! Allah kötürüm tilkinin bile rızkını ayağına gönderiyor. Ulağına hafiften şu ses gelir;

—Ey miskin! Yürü, sen de güçlü, kuvvetli bir aslan almaya bak. Sen kendini kötürüm tilki gibi sanma. Allah(c.c) sana el vermiş, güç, kuvvet vermiş! Bunlar sana boş yere mi verildi? Sen git, esbaba sarıl. Aslan olmaya çalış ki, başkaları sayende barınsın. Yoksa yatalak tilki olup başkalarının artığı ile yaşamak meziyet mi? 168
“Veren el alan elden üstündür”

(Hadis-i Şerif)


15- TEMBELİN KABUL ETTİĞİ TEKLİF


Tembel bir adam bir yere misafirliğe gitmiş. Bekâr ev sahibi, yemek vakti gelince tembel misafire demiş ki;

—Al şu eti doğra da, ben de gidip mangalı yakayım. Seninle bir etli pilav pişirelim, olmaz mı?

—Vallahi ben et doğramasını bilmem.

—Öyleyse şu pirinci ayıkla!

—O da elimden gelmez.

Ev sahibi hepsini kendi hazırlamış, yemek piştikten sonra demiş ki;

—Kalk bari sofrayı kuruver.

—Vallahi birader sofra nasıl kurulur bilmem.

Ev sahibi sofrayı da kendisi kurup tabakları koyduktan sonra;

—Gel, yemek yiyelim!” deyince.

Tembel misafir hemen yerinden fırlayıp;

—Her teklifini reddettim. Bunu da reddedersem olmaz, gücenirsin” diyerek sofraya oturur.169



16- ÖNCE YÜZME ÖĞRENMELİ


Padişahın biri, bir gün nedimine derki;

—Ben sana ne dersem yaparsın değil mi?

—Şüphe mi var efendim?

—Mesela şuradan kaldır kendini denize at desem, atar mısın?

Nedim kapıdan çıkmaya başlar. Padişah;

—Dur nereye gidiyorsun?

—Efendim irade-i şahanenize “evet” veya “hayır” cevabı vermeden önce yüzme öğrenmeye gidiyorum.170



Yüklə 1,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   39   40   41   42   43   44   45   46   ...   50




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin