Postnişinlerin Biyografi ve Tevelüd’leri
-
Mehmed Ahir Baba:
1804 yılında nasbedildiği, Şahkulu postnişinliğinden 1826 yılında (II. Mahmud dönemi) Bektaşi Tarikatının yasaklanması ile ayrılmış ve Şeyh ül İslam Tahir Efendi fetvası mucibince İzmir’in Tire ilçesine sürgün edilmiştir. 1839 yılında Hakk’a yürümüş olup, muhiblerince Tire’nin bilinen iki Bektaşi dergahından birisi olan ve Erbain Dağı eteklerinde, Bozdağ yaylası kurbindeki Baba Sultan ismiyle maruf Tekye’nin hazeresine defnolunmuştur. Bugün yıkıntı halindeki dergahın harab kabristanında ki kitabesiz ve elfi taç’lı kabir kendisinindir. Baba Sultan dergahının bir diğer ismi de “Arap Pınarı” tekyesidir. Bu dergahın faaliyetine Abdülhamid dönemi yeniden izin verilmiş olup bu yıllardaki postnişini Hacı İbrahim Baba’dır. (V. 1889) Daha sonra Hacı Hüsnü Baba (V. 1916) hizmet görmüştür. (Bu zatı, Mehmed Ali Perişan Dedebabadan icazetli ve 1894 yılında Hakk’a yürümüş olan Sturga’lı şair Hüsnü Baba ile karıştırırlar.) Bu dergaha Hacı Hüsnü Babadan sonra Mora-Yenişehirli Hacı Ahmed Baba (V. 1924) ve daha sonraları şair Cevdet Şimşir (Aşki) Baba postnişin olarak nasbedilmiştir. Son postnişini ise Ahmet Sırrı Dedebaba’dan 1951 yılı icazet alan Hasan Hulki (Can) Baba olup 1967 yılında Hakk’a yürümüştür. Fıkralara konu olmuş Can Baba bu zattır.
-
Hacı Ahmed Nür Baba:
Kayıtlarda Ahmed Santuri Nür Baba olarak da yer alır. Mücerred Baba’dır. Abdülmecid Han’ın zevcesi Bezm-i alem Valide Sultan’ın kişisel karizması ile Şahkulu postnişinliğine nasbolunmuştur. Esasen sarayın Cuma vaizi iken, Seyyid Nebi Dedebaba’dan el alır. Nakşibendi kökenlidir. Bilinenlerin Aksine bu dergah hizmete, Halil Revnaki Baba dönemi değil, Hacı Ahmed Nur Baba eli ile 1840 yılında açılmıştır. Dokuz yıl postnişinlik yapan Hacı Ahmed Baba, 1849 yılında Hakk’a yürümüş olup, kabri Şahkulu dergahı hazeresindedir. Derviş Selim tarafından hazırlanan kabir kitabesi aşağıdaki gibidir.
Ya Hü
“Cedd-ü evlad-ı Resul’ım bende-i Ali-i aba
Hamdülillah gine anlardan bana oldu deva
Fani dünyadan geçüp etdim beka’ya irtihal
Al-i evlad-ı Resul’e canımı kıldım feda
Şahkulu Sultan’ile Mansur Baba darındayım
Anların sermestiyem etmez katarından cüda
“Merdiman” dergahının çün bani-i saniy’yesidir
Rüh-u Pak-i şad’ola hem hep gelen etsün dua
Çıkdı bir nür arşa Selim söylegil tarihini
Lücce-i envar-ı dosta gitti Hazret-Ahmed Baba”
H. 1266 (M. 1850)
-
Hacı Halil Revnaki Baba:
Halil Revnaki Baba 1849 yılında, Çorum’lu Hüsnü Dedebaba tarafından Şahkulu Postnişinliğine nasbedilmiştir. Esasen Halveti tarikatı kökenlidir. Bu hizmet’te bir yıl kalarak Hakk’a yürümüştür. Dönemin Halveti Şeyh’lerinden Avcızade Mümtaz Efendi’nin ısrarıyla, bir Halveti Şabani Tekyesi olan Silivrikapı-Emirler semtinde mükim “Seyyid Nizam” camiinin kurbindeki hazereye 1850 yılında defnolunmuştur. Dönemin şeyh ül islamı olan, Arif Hikmet Efendi nezaretinde kılınan cenaze namazına 1’nci Abdülmecid’in katıldığı kayıtlıdır. Halil Revnaki Baba’nın kabrini ihtiva eden hazerede bugün neredeyse hiçbir örneği kalmayan üç adet Yeniçeri kabri de bulunmaktadır. (İnşallah korunalar. Ş. K.)
Halil Revnaki Baba’nın kabir taşındaki Bektaşi başlığı alışılmışın dışında (12 dilimli olmayıp) dört dilimli, “Ethemi-Yesevi” taç biçimindedir. Öte yandan sanırım bir izansız meczüp tarafından da 12 dilimli Teslim taşı motifi kazınmış durumdadır. Kabir şahidesinde aşağıdaki ibareler yazılıdır.
Hü Dost
“Tarikat-ı A’liyye-i nazenin’den
Mürşid-i agah ve vasl-ı illallah
Bende-i Ali aba, Sahib-i illa edep
Vel haya, Esseyid Halil Revnaki Baba
Kaffe-i ehl-i imanın ervah-ı şerifleri
Şad-u handan ola”
H. 1267 (M. 1850)
-
Hacı Ali Türabi Baba:
Mücerred Bektaşilerdendir. Usülen Nakşibendi icazeti de almıştır. Aslen Yanbolu’ludur. Şahkulu postnişinliğinde bir yıl kalabilmiş, 1851 yılında Çorum’lu Hüsnü Dedebaba’nın Hakk’a yürümesi üzerine ittifakla Dedebaba seçilerek, Hacı Bektaş ilçesindeki Pirevine taşınmıştır. Kendisi hurüfi öğelere son derece egemen önemli bir Bektaşi şairidir. Ankara, Maarif Kitaphanesinde A13/26 Dosya no ile kayıtlı bir Divan’ı bulunmaktadır. Bu divan, muhiblerinden Halim Derviş tarafından Hicri 1269 yılında derlenmiştir. Nevruziyeleri çok meşhurdur. Bektaşi kültür geleneğinde Türabi mahlaslı birçok şair mevcuttur. Bunların en meşhuru, genelde hurüfi-meşrep nefesler yazan ve 1951 yılında Tire’de Ahmed Sırrı Dedebaba’dan Babalık icazeti alan ve 1961 yılında Hakk’a yürüyen Kula’lı Mehmed Ercan Türabi’dir ki “Türab-i Sani” ismiyle bilinir. Nefesleri genellikle Hacı Ali Türabi Baba ile birbirine karıştırılır. Diğer yandan Hacı Ali Türabi dedebaba 1869 yılında Hakk’a yürümüş olup kabri Pirevi-hazret avlusunda medfündur. Abdullah Baba tarafından hazırlanan kabir kitabesi aşağıdaki gibidir.
Hü Dost
“Şerbet-i mevt-i içirdi akıbet devran bana
Vakt-ü sa’at erdi mühlet vermedi bir an bana
Var ümidim kat’ı dest etmen dutup damenini
Merhamet şefkat kılar elbet Şah-ı Merdan bana
Mahlasım derler Türabi namıma el-hacc Ali
Postnişinlik hizmetin Hakk eyledi ihsan bana
Vüsatin elde iken şöyle dedi tarihini
Hame destinde işaret eyledi bir can bana
Şerm’sarım rü-siyah cürmümle Şah’ım el-aman
Pir-i Hünkarım meded kıl eyle bir derman bana”
H. 1285 (M. 1869)
-
Üsküp’lü Sadık Baba
Hacı Sadık Baba, Yanbollu Türabi Dedebaba tarafından Şahkulu Dergahı postnişinliğine getirilmiştir. Ancak bu hizmette fazla kalamamış ve 1853 yılında Hakk’a yürümüştür. Usulen Nakşibendi icazeti de almıştır. Dervişlik ve Babalık dönemleri Arnavutluk’taki en eski Bektaşi Tekyelerinden olan Jirokastro’daki Asım Baba (Zall) dergahında geçmiştir. Halen bu dergahta adına yapılmış bir merkad (nazarlama) bulunmaktadır.
Hacı Sadık baba’nın görevde bulunduğu yıllarda Şahkulu dergahının fiziksel arazisi büyütülmüş ve dergah, dünyada bulunan sadece beş büyük dergahta yapılabilen mücerred dervişlik ritüelini uygulamaya bu dönemde hak kazanmıştır.
Mücerred Babalardan olan Sadık Baba’nın kabri Şahkulu dergahı hazeresinde olup, teslim taşı motifli özgün örneklerden biridir. Şahide’si dervişlerinden kerimi tarafından yazılmış olup, aşağıdaki gibidir.
Ya Hü
“Pişiva-yı ehl-i irfan mukteda-yı salikiyn
Vakıf-ı sırr-ı tarikat çaker-i al-i aba
Arif-i billah-ı devran mürşid-i agah idi
Salik-i rah-ı hakikat’dır muhibb-i Mürteza
Hanigah-ı alemin kıldı şikeste camını
Nüş’edüp peymane-i ukba’yı oldu rehnüma
Ah-u matem’di işi her dem imaman aşkına
Aşina’yı ravza-yi Şah-ı Şerif-i Kerbela
Hac-ı Bektaş Veli’nin bende-i hass-i idi
Zikr-i eyvallah ile itdi yolunda can feda
Katre-i rahmet-i Kerim-i fevt’inin tarihidir
Hac-ı Sadık Baba’ya oldu mekan bağ-ı safa
H. 1269 (M. 1853)
-
Hacı Hasan Baba
Bu zat aslen İstanbul’lu olmasına rağmen, 1868 yılında dedebaba olan Selanik’li Hasan Baba ile karıştırılmıştır. Aslen Nakşibendi kökenli, mücerred Bektaşi Babalarındandır. İleride arz edeceğim Mehmed Ali Hilmi Baba’nın mürşididir. Sultan Abdülmecid Han’ın yakın dostlarındandır. 1853 yılında getirildiği Şahkulu postnişinliğinde ancak üç yıl kalabilmiş ve 1856 yılında Hakka yürümüştür.
Bugün Merdivenköy’de bulunan ve dergahın vakfı içindeki camii’ye meşhuta yaptırarak, onarımını sağlamıştır. Kabri Şahkulu Dergahı hazeresinde olup kabir kitabesi Girit’li Derviş Saffet tarafından hazırlanmış olup, aşağıdaki gibidir.
Ya Hü
“Gel nefir ah eyleme ya-hü acüz-u çarh’a yuf
kıldı cevherveş bu yeri hak-i kabr içre nihan
Masiva’dan el çeküp, kesmişti baş hırkaya
Etdi bu dergahta vahdet’le ibadet çok zaman
Eyledi isbat makbul-u erenler olduğun
Şahkuluveş bir aziz’in duttu kurbinde mekan
Kevser-i Rahmet ile rüh-u revanın şad’edüb
Şafi-i edsün Aliy’yel Mürteza-yı müstean
Himmet-i Pir’an ile Saffet dedim tarihini
Hanigah olsun Hasan Baba’ya ulya-yı cihan”
H. 1274 (M. 1857)
-
Kesriye’li Ali Baba
İstanbul’lu Hacı Hasan Baba dönemi dergahın aşçı babasıydı. Mücerred babalardandır. Mehmet Ali Hilmi Babanın nasibi sırasında rehberlik yapmıştır. 1857 yılında postnişinliğe getirilmiş olup 1863 yılında Hakk’a yürümüştür. Kabri Şahkulu hazeresinde olup, şahidesi Derviş Saffet tarafından yazılmıştır. Kitabe aşağıdaki gibidir.
La-mevcüda illa Hü
“Çalış terk-i sivaya varlığın ifna edüp ya Hü
Değildir çünki Baki kimseye bu Tekiyye-i Baki
Vücudun aşk-ı Hak’ıla işte mahvetti Ali Baba
Firak-u matemi ağlattı bil’cümle muhibbanı
O şems-i evci himmet saye-i evlad-ı Zehra’da
Çerağ etmişdi çok cüyendegan-ı nür-u irfanı
Tarikatında ederdi iktifa asar-ı eslafa
Şuyüh-u salikan içre aransa ender akranı
Erenler müin-i Şahkulu Sultan ola yarab
Bu zat-ı ekremin her kim olursa Fatihanı
Oku tarihini yazdı münacat eyleyüb saffet
Ede Şafi-i Ali Baba’ya Mevla şir-i yezdanı”
H. 1280 (M. 1863)
-
Mehmed Ali Hilmi Baba
Hilmi Baba 1863 yılında Selanik’li Hacı Hasan Dedebaba tarafından Şahkulu postnişinliğine getirilmiştir. Babası tarafından Şahkulu postnişinliğine getirilmiştir. Babası Sultanahmed Camii’nin “Vaiz-i avam”ı olan Hafız Osman Nuri Efendidir. Hafız Osman, ayni zamanda bir Bektaşi Babası da olan, Olukbayır (Çırçır) Nakşibendi Tekyesinin o dönemki şeyhi Seyyid Mustafa Baba Efendi’den (V. 1854) Nakşibendi icazeti almıştır. Aynı yıl, dönemin Şahkulu postnişini İstanbul’lu Hacı Hasan Baba’dan, eşleri olan Hacı Emine Şerife Hanım ile birlikte Bektaşiye’den de el alırlar. Hafız Osman uzun yıllar saray imamlığı yapmıştır. Aslen Arnavutluğun, Zavalan yöresinin tanınmış eşrafındandırlar. Hafız Osman Efendi, oğlu Mehmet Ali Hilmi Baba’dan bir yıl daha uzun yaşamış olup kabirleri eşi Emine hanım ile, Göztepe Gözcü Baba hazaresinde yan yanadır. Emine hanım 1898 ve Hacı Osman efendi 1908 yılında vefat etmişlerdir. Mehmed Ali Hilmi Baba ise çocuk yaşlarda Üsküdar, Balaban Nakşibendi dergahına bağlanmış ve çok yüksek düzeyde şeriat ve tarikat ilimleri tahsil etmiştir. On beş yaşında Şahkulu Postnişini İstanbul’lu Hacı Hasan Baba’dan el alarak Bektaşi olmuştur. 1857 yılı olan bu tarihteki rehberlik hizmetini, aşçı Ali Baba yapmıştır. Hızla terakki etmiş ve 1861 yılında mücerred dervişlik almıştır. 1862 yılında Türabi Ali Dedebaba’dan dönemin türbedarı Hacı Mehmed Tahir Baba’nın rehberliğinde Babalık icazeti almış ve 1863 yılında Şahkulu Tekyesi postnişinliğine nasbedilmiştir. 1870 tarihinde, Hacı Hasan Dedebaba’dan dönemin türbedarı Mehmed Yesari Babanın rehberliğinde Halifelik Mehmed Yesari Babanın rehberliğinde Halifelik icazeti almış ve tarihe yirmi sekiz yaşında halife baba olan ilk Bektaşi olarak geçmiştir. Öte yandan bilindiği gibi Hünkar Hacı Bektaşi Veli Hazretlerinin Diyar-ı Rum’a geldikleri tarihlerde yirmi altı yaşında olduğu bilinmektedir.
1875 yılında Selanik’li Hasan Dedebaba’nın Hakk’a yürümesi üzerine bu göreve Eryek (Erikli) Baba Dergahı postnişini Konya’lı olarak bilinse de aslen İşkodra’lı olan, Hafız Mehmed Ali Perişan Baba, Dedebabalığa getirilir. Perişan Baba, Bektaşiliğin 1826’dan önceki orijinal kimliğini savunan ve Dedebabalık kurumunun Osmanlı Saray yönetimince denetlenip, yönlendirilmesinden oldukça rahatsız bir kişiliğe ve seyr-ü sülük’a sahiptir. Bu aşamada saray yönetimiyle sıcak ilişkileri olan Mehmed Ali Hilmi Baba, Perişan Baba’nın Dedebabalığını kabul etmeyerek, Bektaşi tarikatında ki ilk ayrılığın maalesef temelini atar. Giderek yakın dostu II. Abdülhamid’in de saray desteğini arkasına alan Hilmi Baba, Dedebabalık makamının kendisine verilmesini talep eder. Bu durum karşısında, Nakşibendi tandans’lı bir Bektaşiliğin ortaya çıkmasından ürken Mehmed Ali Perişan Dedebaba, H. 1300 yılı sonunda; Dedebabalıktan, Hilmi Baba lehine sarf-ı nazar ederek, eski mekan-ı olan Kazlıçeşme Eryek Baba dergahına yerleşir. H. 1301 yılında yeniden Hacı Bektaş-Pirevine dönüş yapan Perişan Baba, Nevrüz ayında burada Hakk’a yürür ve Hazret avlusuna defnedilir. Ancak her şeye karşın Bektaşilik bu tarihten sonra iki ayrı tasavvufi zeminde hareket ederek, Perişan Baba izleyicileri “Vahdet-i Mevcüd” öte yandan Hilmi Baba izleyicileri ise “Vahdet-i Vücüd” prensiplerini şiar edinirler.
Bu gizli çekişme günümüzde dahi farklı bir formatta devam etmektedir. Perişan Baba ekolünde olanlara “Harabati”, Hilmi Baba ekolünde olanlara “Müteşerri” denilir. Konumuzla doğrudan ilişkisi olmaması nedeniyle bu mevzü ile ilgili olarak bu kadarıyla iktifa etmek istiyorum. (Bu hadiseler ile ilgili Musfassal bilgiler, fakir tarafından yayımlanan 1999 tarihli “Koca Turgut Baba” Divanının 301- 364 sahifelerinde mahfüzdur.)
Mehmet Ali Hilmi Baba Şahkulu postnişinliğinde 22 yıl ve Dedebabalık postunda 22 yıl aralıksız hizmet vermiştir. Özellikle Kur’an, Hadis, kelam, fıkıh gibi konularda uzman bir kişiliktir. Büyük bir mutasavvıf ve şairdir. Arapça, Arnavutça ve Fransızca’ya oldukça hakimdir. Başta Şahkulu olmak üzere Balkanlarda, Mısır’a kadar birçok Bektaşi Dergahı ya onun eliyle tamir olmuş veyahut yeniden hizmete girmiştir. Ünlü şair Edib Harabi’nin mürşididir. Balım Sultan erkannamesinin eski hükümlerinin saray yönetimini rahatsız etmesi üzerine, saray Mabeyninde görevli Dervişlerinden Sıtkı İstanbuli’ye 1876 yılında yeni bir Bektaşi Erkanı hazırlatmıştır. Mehmed Ali Hilmi Baba Erkanı olarak bilinen bu mevzuat, esasen Derviş Sıtkı’nın hazırladığı düzenlemenin taslak malzemesidir. Hilmi Baba, saray yönetimiyle mutlak bir uyumu amaçlayarak, kadim erkanname içinde yer alan Alp-eren gelenek ve Fütüvvete ilişkin tercüman ve gülbankların çoğunu ayıklamıştır. Ancak bir el yazma nüshasının fakir’de de olduğu bu erkanname bugün için hiçbir Bektaşi ihvanınca uygulanmamaktadır.
Hilmi Baba’nın divanı, vefatı sonrasında Şahkulu dergahı aşevi babası olan Filibeli Abidin Ahmed Mehdi Baba tarafından 1908 yılında yayımlanmıştır. Ancak bu divanda birçok nefes ve tarih-i tevellüd eksiktir. (Bu nutukların çoğu fakir’de mahfüzdur.) öte yandan Ahmed Mehdi Baba 1910 yılında Girid, Horasanlı Ali Baba Dergahına postnişin olarak nasbedilmiş olup, 1929 yılında burada Hakk’a yürümüştür.
Bu arada kardeşi olarak bilinen “Arif Baba” ise, aynı gün nasip aldığı, yol kardeşidir. Çanakkale, Akbaş dergahı postnişinlerinden olup, 1888 yılında Hakk’a yürümüştür. Kabri Şahkulu Dergahı Hazeresinde olup, Hilmi Baba tarafından yazılan kitabesi aşağıdaki gibidir. Tesbit olunması açısından arzediyorum.
Hü Dost
“Masiva’dan el çeküp hem bezm-i fani’den ayak
İrci-i gülbangini çekdi olup gamdan reha
Postnişin iken Akbaş Baba dergahının
Geldi işbü hanigaha eyledi azm-i beka
Mürşid-i agah idi hem arif-i billah idi
Sadıkan-ı pir-i aşka olmuş idi reh-nüma
Emr-i Hak’la yatdı kurb-ı Şah-ı Sultanda
Daderi Hilmi Dede’yle mader-i aytdı bana
Hac-e Bektaş Veli’ye bende-i Sadık idi
Şefi-i mahşerde olsun hamse-i al-i aba
Çıkdı üçler söyledi Hilmi Dede tarihini
Canını, canana verdi aşk ile Arif Baba”
H. 1305
Mehmed Ali Hilmi Dedebaba, 1895 yılında Pirevini bırakarak, Şahkulu Dergahına çekilmiştir. Ancak, İstanbul’da dönemin siyasi rüzgarlarından nasibini alarak özellikle “İttihad ve Terakki” cemiyeti mensübu olan Bektaşilere karşı katı bir tutum içinde olmuştur.
1907 yılında Hakk’a yürüyen Hilmi Baba, dergahın kış meydanının yola bakan cephesine defnedilse de bir süre sonra cesed-i mübarekesi buradan çıkarılarak nakl-i kubur ile Göztepe-Gözcü Baba tepesinde toprağa verilmiştir. Şahkulu dergahındaki kabrinin metan gazı patlamasıyla çöktüğü ve kemiklerinin etrafa dağıldığına dair bir rivayet olsa da doğru değildir. İşin esası, Abdülhamid sonrası iktidara gelen İttihat ve Terakki mensubu Bektaşiler kabrini burada istememişlerdir. Kabri halen Gözcü Baba tepesindeki hazere içinde, Sancaktar Baba, Yörük Baba, Gözcü Baba kabirlerinin yanındadır.
Mehmet Ali Hilmi baba buraya sağlığında bir köşk yaptırmış olup, 1960 yıllarına kadar, kıpti asıllı ince Hüseyin Baba ikamet etmiş idi. Öte yandan Hilmi Baba sağlığında Merdivenköy esnafıyla ve eşrafıyla bir vakıf senedi ihdas etmiş olup, dergahın günümüzdeki onarımı bu sened saikiyle yapılabilmiştir. Bu arada dostlarımızın ricası üzerine bir açıklamayı da burada ifade etmek istiyorum. Kendisinin farmason olduğuna dair bir iddia varsa da esasen bu şahıs isim benzerliği olan Girid’li Mehmed Ali Beybaba isimli bir başka Bektaşi olup, mesleği doktorluktur. (Bkz. Far-Masonluk-Haydar Rifat-1934-Teşvikiye) Müverrihler genellikle bu iki Mehmed Ali’yi karıştırırlar.
Zihni derviş tarafından yazılmış olan, Hilmi Baba’nın kabir kitabesi aşağıdaki gibidir. Derviş Zihni ise 1956 yılında Hakk’a yürümüş olup, kabri Çamlıca’dadır.
Hü Allah
Yazdı evc-i kainata gelip kudret kaf-u nün
Yok katrede oldu peyda küll-i şey’ün turceün
Kendine kendini mirat etdi eşya koydu ad
Semme vecehüllahı seyr’etmek çün hep müminiyn
Her eser oldu müessirden ayan merd-i Hakk
Künt-ü kenz’in sırrını fehm’etdi andan hazirün
Gerçi abdiyetle zahir oldu fahr-ı enbiya
Alem-i küdsiyyet-i mana’da hatta daimün
Kalb-i Adem’dir tecelligah-ı Rab’bül alemiyn
Kim ki vakıfdır bu sırra oldu ehl-i faizün
Her mezahirde sıfat-ı Hakk’ı isbat eyleyen
Oldu bi-şekk cennet-i irfan içinde halidün
Nüş edince cam-ı mevti aşk ile Hilmi Dede
Güş idenler diyeler ana ileyh-i raci’ün
H. 1324 ( M. 1907)
(*) Şahkulu Dergahının Babagan Postnişin profili, tarafımızdan ilk kez açıklanmaktadır. Konu ile ilgili müverrih ve akademisyenlere analitik anlamda rehberlik edeceği kanaatindeyim.
-
Mustafa Yesari Baba
Mehmed Ali Hilmi Baba’nın 1885 yılında Dedebaba olması üzerine; Mustafa Yesari Baba, Şahkulu postnişinliğine getirilmiştir. 22 yıl postnişinlik yapmıştır. Şahkulu Dergahı Mansür Baba hazaresine düzenleme getirmiş ve büyük ölçüde tarhib olan Mansur Baba türbesini tamir ettirmiştir. Türbede bugün görülen kitabeyi yazmış olup, aşağıdaki gibidir.
Hüv’el Baki
“Haraba müşrif olmuşdı bu türbe çün dil-i uşşak
Görüp Yahya Ağa namında bir merd eylemiş ihya
Gelüp Rüm’a beraber Şahkulu ile bunda kalmışdır
Zaman-ı asrının Mansur’udur bu zat-ı hemta
Ketebe Mustafa Yesari Baba. H. 1299”
Mustafa Yesari Baba Şahkulu Dergahı aşçı postundan yetişmiştir. Bir dönem Pirevinde Kilerevi Babalığı ve türbedar’lık görevlerinde de bulunan ve Mehmet Ali Hilmi Baba’nın Halifelik erkanında rehberlik eden, Batum’lu şair Mehmed Yesari Baba ile karıştırılır. Mehmed Yesari Baba’ya ait nefesler genellikle Mustafa Yesari’ye ait olarak gösterilir. Mehmet Yesari Baba, ömrünün son yıllarında Sinop, Hakerenler dergahında postnişinlik yapmış mücerred Babalardan olup, Sinop Zeytinlik mezrasında toprağa verilmiştir. Tokatlı Gedayi Baba tarafından yazılmış olan kabir kitabesi aşağıdaki gibidir.
Hü Dost
“İşitti irci-i savt’ın çekildi dar-ı kesretten
Erişdi vahdete azm-i keh-i dar-ı beka etdi
Nice yıllar kiler-i hanigah-ı Hazret-i Pir’de
Edüp Sıdk’ile hizmet Hakk’a tahsil-i rıza etdi
Zaman-ı postnişinlik geldi amma olmadı kısmet
Çerağ-ı ömrünü bad-ı ecel geldi fena etdi
Erenler hizmetinde şöyle pir-i natüvan oldu
Tariyk-i nazeninde namını fevkal’ula etdi
Batum’lu Yesari’nin şöhreti kaldı bu alemde
Yetişdi menzil-i maksuduna terk-i siva etdi
Çıküb bir er Gedayi söyledi amma düta tarih
Yesari Hazret-i Pir’ine canını feda etti”
H. 1297
Şahkulu postnişini olan Mustafa Yesari Baba ise aslen Filibeli olup, 80 yaşlarında, Tselya-Pharsala (Yunanistan) Durbali (Reni) dergahına postnişin olarak atanmıştır. Ancak ömrü yetmeyen Yesari Baba, 1909 yılında yolculuk esnasında Golos kentinde Hakk’a yürümüş ve burada defnedilmiştir. Öte yandan bu elim hadise üzerine Durbali dergahı postnişinliğe Bubzi’li Tahir Baba (vefat: 1919) getirilmiştir. Araştırmacılar bu Tahir Baba’yı halen Şahkulu dergahı, Mansur Baba hazeresinde yatmakta olan ve Yunanistan’da bulunan (Avengelista) katerin Bektaşi dergahının postnişinlerinden Gostivar’lı Koca Tahir Baba ile karıştırırlar. Koca Tahir Baba 1956 yılında Hakk’a yürümüş olup, 1965’de Hakk’a yürüyen Kaygusuz Postnişini Ahmed Sırrı Dedebaba’nın çağdaşıdır.
Öte yandan Golos’ta medfün Mustafa Yesari Baba’nın kabir kitabesi maalesef bulunamamıştır.
-
Ahmed Burhan Baba
Ahmed Burhan Baba, Mehmed Ali Hilmi Dedebaba’nın vasiyyeti esas alınarak, 1908 yılı sonunda Şahkulu Postnişinliğine getirilir. Mürşidi, Durbali Tekyesinin postnişinlerinden Premeti’li Bayram Babadır. (v. 1904) Mehmet Ali Hilmi Dedebaba’dan Babalık almıştır. Postnişinlik dönemi, ileride arzedeceğim gibi Yalvaç’lı Topal Tevfik Baba’nın tacizleri içinde geçmiştir. Bektaşiler kendisini Hafız Burhaneddin Baba ismiyle anarlar. Yalvaç’lı Topal Tevfik Baba’nın hırs, menfaat ve riya temeline dayalı kariyerist saldırılarından bizar olmuş ve üzüntüden görme problemleri yaşamıştır. Bir ara dergahtan ayrılmaya dahi karar vermiş olsa da, ihvanın devreye girmesi ile bir nevi inzivaya çekilmiş ve pasif postnişinlik hizmetinde bulunmuştur. Şimdi sizlere ihvanından, Mora Yenişehir’li Hatice Bacı erenlerin günümüze belge olarak ulaşan ve Ahmed Burhan Baba’ya yapılan haksızlıkları irdeleyen uzun destanından bazı beyitler aktarmak istiyorum.
Hü Dost
“Şahkulu Sultan bülbülü, sensin bu dergahın gülü
Senin hecrinle ah-u eyvah, Hacı Ahmed Burhan Baba
Mehmed Ali Hilmi Dede, sen olmuşsun ona bende
Himmet etmiş sana hemde, Hacı Ahmed Burhan Baba
Düşmanların etti merak, vermediler sana durak
Dergahtan ettiler ırak, Hacı Ahmed Burhan Baba
Bunlar biz dervişiz derler, mangırı çokça severler
Hakk’a karşı diş bilerler, Hacı Ahmed Burhan Baba
Kimi softa kimi molla, kimisi lenk-i har amma
Bunlardan saklasın Mevla, Hacı Ahmed Burhan Baba
Mehmed Ali Hilmi Dedebaba’nın son nefesindeki vasiyyeti gereği Ahmed Burhan Baba Şahkulu postnişinliğe getirilmiştir. Dergahın aşçı babası ve Sami mahlaslı Mehdi Baba bir nefeslerinde bu vasiyete değinmiş ve Ahmed Burhan Baba ile kavgaya giren Tevfik Babayı kastederek aşağıdaki beyitleri yazmıştır.
Hü Dost
“Hanigah-ın bani-i sanisi meşhür-el-enam
Vasıl-ı kurb-u Ali merhum Hilmi Dede Baba
Bir vasiyyet eyledi ulviyetin izhar edib
Canişini olmağa çün seza Ahmed Baba
Hamdülillah posta geçdi işte bu zat-ı kerim
Makdemiyle oldu sadıklar uyün-u rüşena
Asitan-ı hazret-i Pir-i olurken rüy-u mal
Bir gürüh hasedler etti ihtilafa ictira
Niyyet-i fasidleri bir şeyi intac etmeden
Der’kaab oldu medetres rüh-u pak-u Mürteza
Karh-ı Haydar’la olup makhür-u mahzül cümlesi
Postuna Ahmed Baba oldu şerefsar Saniya
Çaker-i Al-i aba Sami dedi tarihini
Şahkulu postunda kaim yüm ile Ahmed Baba”
H. 1324
Hacı Ahmed Burhan Baba mücerred Baba idi. Özellikle Derviş Sıdkı Stanbüli tarafından Balım Sultan erkannamesine girmiş olan, Nakşibendiliğe özgü Seyr-i Sülük remizlerini mevcüd erkannamelerden tek, tek ayıklayarak, nazenin Bektaşilik yoluna büyük hizmetler vermiştir. 1918 yılında Hakk’a yürüyen Ahmed Burhan Baba, Şahkulu dergahının hazeresine defnedilmiş olup, kabir kitabesini Midilli’li Haydar Baba yazmıştır. Haydar Baba ise ilerleyen yıllarda Girid-Kandiye dergahına postnişin olarak nasbedilmiştir. Ahmed Burhan Baba’nın kabir kitabesi aşağıdaki gibidir.
Allah Hü Dost
Çekti üsretgah-ı alemden etek el pir iken
Etdi cam-ı ömrünü mevte sunup azm-i baka
Şah-ı Merdanın kulu olmuş idi kütb-u kainat
Hac-ı Bektaş Veli’nin bendesiydi bi-riya
Postnişin-i Asitane-i Şahkulu Sultan idi
Etdi rüh-u dergah-ı Al-i aba’ya iltica
Şüphesiz erdi huzür-u Mürteza’ya şevk’ile
Kıldı İhsan-ı şefaat çünk-i fahr-ı Enbiya
Haydari tarih-i cevherdanına pay etdi hat
Nüş-u kevser etdi Haydar’dan Hacı Ahmed Baba
H. 1336
-
İbrahim Feyzi Baba
Aslen Bulgaristan’ın Filibe Vilayetindendir. İhvan arasında Küçük İbrahim Baba olarak bilinir. 1918 yılında Şahkulu postnişinliğine nasbedilmiştir. Genellikle, 1912-1921 yılları arasında Dedebabalık yapan Tepedelen-Yanya’lı Hacı Feyzi (Feyzüllah) Baba ile karıştırılır. Son derece ılımlı ve münis yaradılışlı bir insan-ı kamil olması nedeniyle, Yalvaç’lı Topal Tevfik Babanın rezaletlerine dayanamaz ve kendi arzusuyla Şahkulu postnişinliğinden sarf-ı nazar eder. Önceleri memleketi olan Filibe Tatar-viranı denilen yörede bulunan Ballı Baba Tekyesine yerleşse de metrük haldeki bina’da duramaz ve buradan Elbasan-Cefai Baba dergahına geçer. 1923 yılında Hakk’a yürüyen İbrahim Feyzi Baba, buraya defnedilir. Bugün ise talan edilen Tekyenin kabristanında bulunan kabir kitabesi tarib olsa da, ismini ihtiva eden bölüm korunaklı olup, aşağıdaki gibidir.
“Hatt-ı üstadanesin yazdı Necmi Kethüda
Hak-i Yezdan oldu Şah-ı Hazret-i Feyzi Baba”
Elbasan-Cefai Baba Dergahının son postnişini ise önceleri Bağdat-Kazımiye dergahı postnişini iken daha sonraları Elbasan’a geçen ve Denizli’li ünlü Asım Giritlioğlu Baba’nın mürşidi, mücerred halife Selman Cemali Baba’dır. Selman Cemali Baba, Şehitlik Tekyesi postnişini Nafi Baba’dan icazetlidir. Ünlü araştırmacı Yazar Birge 1933 yılında Cefai Baba dergahına uğramış ve Selman Cemali Babadan Bektaşiye intisabı görmüştür. Selman Cemali Baba uzun saçlarından dolayı Saçlı Cemal Baba olarak bilinir. Selman Cemali Baba 1943 yılında Hakk’a yürümüştür.
-
Mehmed Tevfik Baba
Çocuk felci nedeniyle sol ayağı ve sol kolu özürlü kalmıştır. Bektaşiler arasında Topal Tevfik olarak anılır. Bu şahıs; hırs, riya, yalan, hile, ihtiras, desise, komplo, menfaat, vs. gibi tüm olumsuz fiil ve sıfatların bir insanda nasıl bir arada olabileceğinin tipik bir örneği olarak dünyaya gelmiş gibidir. Yaşamı boyunca siyasal, sosyal, kültürel, huküki ve şehevi ahlaksızlığın batağında yüzmüş, hiç bir etik değer tanımaksızın özellikle nazenin Bektaşilik ülküsüne ve özgür insanlık idealine günümüzde dahi kapanması zor, onmaz yaralar açmıştır. Gerek merhum Noyan Dedebaba ve gerekse merhum Turgut Koca Baba, bu zat’ın Hacı Bektaş Veli’nin kurmuş olduğu bu tasavvuf okuluna vermiş olduğu tahribatı yakinen bildikleri halde tüm Bektaşiler’in toptancı bir yaklaşımla zarar görmelerini amaçlamaları nedeniyle hiçbir yazı ve söylemlerinde söz etmemişlerdir. Onların yaşamları süresince sürdürdükleri suskunluklarının, bugün için hiçbir anlamı kalmadığı gibi özellikle bir özeleştiri mekanizmasını yaşama geçirme gerekliliğine giderek daha fazla inanmam nedeniyle, cumhuriyet tarihi boyunca değinilmemiş hadise ve şahıslara bu vesile ile yer vereceğim. Yalvaç’lı olan Tevfik Baba’nın asıl ismi Mehmed’dir. Tarikat içinde entrikacı niteliğinden dolayı Tilki Tevfik sıfatıyla yad’edilirdi. Mürşidi, Hafız Ahmed Burhan Baba’dır. Dönemin tanınmış kadiri tarikatı şeyhlerindendir. Rumelihisar- Şehitlik dergahı postnişini Nafi Baba’dan aynı gün mücerred dervişlik ve Babalık icazeti almıştır. Özellikle Saray yönetiminden baskı gören Nafi Baba bu muhteris ve fırsatçı şahsın histerik tavrından ürkerek kendisini o dönemler faaliyeti sona erdirmiş bulunan ve müntesibi kalmayan Edirnekapı-Kuyubaşı semtindeki metrük bir Tekye olan Emin Baba dergahına seccadenişiyn olarak nasbeder. Ancak bu tekyede oturulamayacağını sezen Tevfik Baba, saray ve Bab-ı Meşayıh emrince dönemin yasaları gereği ehl-i sünnet postnişin olarak Şahkulu Dergahına atanır. Burada o dönemler Yakova’dan muhacir olarak gelmiş bulunan ve adem Vechi Baba’dan nasibli Şani Efendi’ye dervişlik vererek ve özellikle Şani Efendi’nin Arnavut kimliğinden ırkçı bir yaklaşımla yararlanarak genellikle bu dönem Şahkulu Dergahında yoğun olarak bulunan Arnavut kökenli muhibler üzerinde mutlak bir etkinlik sağlar. Bununla da kalmaz, bu arada “Meclis-i Meşayıh” adı ile bilinen ve II. Mahmud’dan bu yana Bektaşi Dergahlarına Nakşi Şeyhi atayan resmi devlet kuruluşunun başında bulunan yakın dostu Şeyhislam Musa kazım Efendinin tavassutu ile (Musa Kazım Efendi, Nakşibendi şeyhi, mason ve Bektaşi olan ilginç bir kişilik ve anne tarafından Tevfik Baba’nın akrabasıdır.) dönemin Üsküdar, Nakşibendi dergahı postnişini Hasan Hüsnü Efendi’den, Nakşibendi şeyhi olduğuna dair bir icazetname alır. (Bu Hüsnü Efendi daha sonraları “İttihat ve Terakki” cemiyetinde Tekye ve zaviyeler baş müfettişi olarak görev yapmıştır.) Topal Tevfik bu aralar siyasete de girerek saray yanlısı olarak bilinen “Hürriyet ve ihtilaf” partisinin kadroları arasında yer alır. Öte yandan, kuruculuğunu İskilip’li Atıf Hoca’nın yaptığı ve ileride cumhuriyet karşıtı bir rol üstlenecek olan ve içinde birçok tarikat mensubu ve farmasonları da barındıran “Tarikat-ı Salahiye” isimli cemiyetin “kırklar” adı ile anılan yönetim kadrosunda aktif rol üstlenir. Bu arada muhbirlik damarı tutarak, Şahkulu postnişini Ahmed Burhan Baba’yı “İttihat ve Terakki” yanlısı olmakla jurnal eder. Ahmed Burhan Baba sarayca fişlenerek tehlikeli şahıs görülmesi üzerine yönetimce takibata alınır. Ahmed Burhan Baba Bektaşilerin bu nedenle zarar görmesinden ürkerek postnişinlikten ayrılmak istese de Hacı Feyzullah Baba’nın ricasıyla sıkıntılar içinde hizmete devam eder. Tevfik Baba, özellikle Şahkulu Dergahının müdavimlerinden olan, Şair Edib Harabi Baba, Çanakkale’li Recai Baba, ünlü Rubaici Muhiddin Raif derviş, Kesriye’li Sıtkı gibi münevver Bektaşileri Dervişi Şani Efendiyi kullanarak dergaha sokmamaya çalışır. Dergah bu dönemler neredeyse cahil softaların uğrak mekanı haline gelir. Edib Harabi’nin Türbedar Mehmet Baba’dan Çamlıca’lı Nuri Baba rehberliğinde almış olduğu babalık icazeti üzerinde şaibe yaratarak (özellikle Nuri Babanın Hakk’a yürümesi üzerine) Babalığının geçerli olmadığını iddia eder. Bunun üzerine Edib Harabi, (alışılmışın dışında bir özveriyle) Ali Nutki Baba’dan, Babalık erkanını yeniden görmek zorunda kalır. Harabi’yi dergahtan uzaklaştıramayan Yalvaç’lı Tevfik Baba, koyu bir “ittihatçı” olan Edib Harabi’yi bu kez Şahkulu Dergahında saray karşıtı faaliyetlerde bulunduğu jurnaliyle ihbar eder. Bunun üzerine bir Deniz Subayı olan Harabi, o zamanlar Osmanlı sınırları içinde bulunan Meis adası Liman müdürlüğüne sürgün gönderilir. Harabi bu durumu aşağıdaki nefesiyle, Tevfik Baba’nın şahsında tel’in eder.
Dostları ilə paylaş: |