Şevki koca



Yüklə 1,17 Mb.
səhifə19/29
tarix23.10.2017
ölçüsü1,17 Mb.
#12022
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   29

Şevki Koca


Değerli okurlarım bu araştırmamızda Bektaşi gelenek ve kültürü üzerinde derin yapısal izler bırakmış olan ve bugünün Yunanistan-Dimetoka bölgesi sınırları içinde kalmış bulunan Microdorian (Demirviran) köyünde ve Kızıldeli çayının hemen kıyısında bulunan “Seyyid Ali Sultan” Dergahına ilişkin didaktik açıklamalar yapmak ve münhasıran beyan edeceğim Postnişinlik profili ve biyografiler eşliğinde bu gizemli Tekyenin otantik tarihinden özgün açınımlar arz etmek arzusundayım.

Bilindiği gibi Bektaşiliğin bir tarikat kültürü olarak Balkanlar ve Doğu Avrupa coğrafyasına difüzyonu ve bu yörelerdeki mutlak (absulute) etkinliğine ulaştığı yıllar incelendiğinde karışımıza Sarı Saltuk mahlaslı esatirik evliya çıkmaktadır. Hünkar Hace Bektaş Veli’ye ilişkin velayetname varyantlarında bu zat Hace Bektaş Veli’den bizzat el almış bir derviş olarak görünmektedir. Diğer yandan çeşitli tarihi kaynaklarda bu şahsın Aya Naume, Aya Sprıdone, aya Nicolas, Saint Clause vb. gibi meşhur Ortodoks tandaslı İsevi Azizlerine tahvil edildiği görülmektedir. Merhum Turgut Koca Baba; 1991 yılında neşrettiği W. Hasluck’un “Bektaşiliğin Coğrafi Dağılımı” isimli eserinin çevirisinin önsözünde; Sarı Saltuk’un İseviler’ce kutsallık atfedilen ünlü Azizleri Santa Klause’nin Noel Baba adıyla bir exajerasyon geçirerek söylencelerde yer bulduğunu savlamış ve bu mana da oldukça naif bir muhakeme ve mantık içeren deliller arz etmiştir. Yine Evliya Çelebi’nin gezi notlarında ve Cem Sultan’ın vakıanüvisti Ebul Hayr Rumi’nin (1473-1480) “Saltukname” isimli eserinde kendisinden çok geniş bir mübahese söz konusudur. Ebu’ul Hayr Rumi, Saru Saltuk’tan söz ederken kendisini Horasan’dan Diyar-ı Rum’a (Anadolu’ya) yerleşmiş “Şerif Hızır” (Hızır Gazi) isimli ehl-i Sünnet bir evliya olarak yad etmektedir. (Fakir’e göre bu tespit oldukça makül olup bilinenlerin aksine Kadim Bektaşilik temelinde bir Yesevi postulatı olarak “Ehl-i Sünnet Ve’l Cemaat” bir konsept’tir) Diğer bir başka belge de aslen Fas-Marakeşli olan ve ünlü bir seyyah olarak bilinen “İbn-i Batuta’nın” gezi notlarıdır. Bu belgede İbn-i Batuta Sarı Saltık’tan “Baba Saltuk” olarak bahsetmektedir. Evliya Çelebi ise bu azizi Horasan doğumlu olarak tespit edib gerçek adının Muhammed Buhuri olduğunu savlamaktadır. (Bazı müverrihler Buhuri’yi, Buhari olarak okuyup farklı senaryolar üretmişlerdir) Evliya Çelebi, Saru Saltuk’un 1263 yılında Romanya, Babadağı’nda bir büyük dergah uyandırdığını belirtmiştir. Çelebi verdiği bilgileri Özi Valisi “Koca Kenan Paşa” tarafından yaklaşık 1611 yıllarında yazılmış “Fütühat-ı Toktamış” adlı eserden ve Gelibolu’lu tarihçi Mehmet Yazıcıoğlu’nun (vefat. 1451) “Muhammediyye” isimli çalışmasından istinsah ettiğini zikretmektedir. Saru Saltuk özellikle “Türkapol” adıyla maruf ve Güney Rusya’dan göç ederek Romanya-Dobruca’ya yerleşmiş Hıristiyan Türk Tatar’ların Bektaşileşmesinde önemli roller oynamıştır. Hacı Bektaş Velayetnamelerine göre, Hz. Pir kendisine görev vererek yanına kattığı “Ulu Abdal” ve “Kiçi Abdal” isimli dervişler ile birlikte Balkanların irşadına memur eder. Saru Saltuk Hazretleri tahta (batın) kılıcıyla Kırım başta olmak üzere Azerbaycan, Sinop, Moldavia, Kaligra, Dobruca, Varna, Gerlova, Niş, Lej vs. gibi yöre ve merkezlerde birçok keramet izhar ederek ön Bektaşilik diye adlandırabileceğimiz döneme damgasını vurmuş ve tüm Doğu Avrupa’da irşat merkezleri uyandırmış Abdalan-ı Rum mahlaslı Alperenlerdendir. Saru Saltuk bilinen kayıtlara göre 14’ncü yüzyıl başlarında Hakk’a yürümüş olup, dünya üzerinde tam on yedi ayrı yerde kabir merkaddi (nazarlaması) bulunmaktadır. (Şimdilik mevzuumuzla doğrudan ilişkisi olmaması nedeniyle bu özet bilgilerle iktifa eylemek arzusundayız.)

Ön-Osmanlı Fatihlerinin fetih ve fütüvvet (feta) amaçlı kıt’a Avrupa’sına geçiş teşebbüsleri 1221-1360 yılları arasında (tam anlamıyla yerleşik bir konuma ulaşılıncaya kadar) tam on sekiz kez yenilenmiştir. Diğer yandan, Seyfiyan-ı Rum, Gaziyan-ı Rum, Abdalan-ı Rum ve Bacıyan-ı Rum ortak paydasıyla bilinen Alp-eren dervişlerin gerçek manada Avrupa’da iskanları ancak dokuzuncu sefer ile gerçekleşmiş olup Orhan Gazi döneminin 1337 yılına tekabül etmektedir.

1337 yılında gerçekleşen bu geçiş esnasında konumuza mehas teşkil eden ünlü Bektaşi azizi Seyyid Ali Sultanda yer almışlardır. Bu sefere daha önce Saru Saltuk’un geçişi karine alınarak Alperenlerin ikinci Rumeli geçişi veya Kırkların birinci geçişi denilmekte olup Bektaşi sözlü geleneğinde önemli bir yer tutmaktadır. Ancak gerçek anlamda iskan ihtiva eden Rumeli Fütühatı ise on sekizinci geçiş ile sağlanabilmiş olup buna da Kırklar’ın ikinci geçişi denilmektedir. (Kırklareli vilayetinin adı buradan karinedir.) Bu tarihte Doğu Roma (Bizans) İmparatoru “Yuanis Kantakuzinos”tur. 1354 yılında Orhangazi’nin kumandanlarından Süleyman Paşa komutasında bir ordu ile Gelibolu tarikiyle Rumeli’ne (Trakya’ya) ayak basılmıştır. Güzergah takip edilerek; Bolayır (Purgaz), Koşukavak, Edrene, Eceabad, Konurhisar, Tekfurdağı, Rusçuk, Slistire, Şumnu, Niğbolu, İpsala, Malkara, Hayrabolu, Keşan, çorlu, Dimetoka gibi mekanlar tamamıyla Osmanlıların mutlak denetimi altına girmişlerdir. Bu sefer esnasında bölgenin önemli müstahkemlerinden sayılan Çimpe, Haçie, Mürsed (Mürsad), Baç’in gibi kaleler ele geçirilmiştir. Bu fetihlere ilişkin olay örgüsü (1644-1701) yılları arasında burada postnişinlik yapmış “Cezbi Abdal” tarafından yazılan “Seyyid Ali Sultan” Velayetnamesinin içeriğinde oldukça allegorik bir uslüp ve esatirik mahiyette tespit olunmuştur. Söz konusu Velayetname’de Emir Sultan (1), Seyyid Rüstem Gazi, Abdüssamed Fakih, Seyyid Ahmed gibi Abdalan-ı Rum mensuplarının isimleri tek, tek zikredilerek bu geçişin Yıldırım Han’ın (1’nci Bayazıd) emir ve önderliğinde yapıldığı tespit olunmuştur. Velayetname burada bir çelişki arz etmektedir; zira söz konusu Rumeli Fethinin 1357 yılında olduğuna dair müverrihlerin ittifakı esas alındığında, bu tarihlerde Osmanlı iktidarında Yıldırım Han yani 1’nci Bayazıd değil Orhan Gazi Han bulunmaktadır. Diğer yandan 1’nci Bayazıd’ın 1387’de Karaman Savaşına bizzat katıldığı ve gösterdiği üstün kahramanlıklardan dolayı “Yıldırım” mahlasını aldığı kayıtlarda belirtilmiştir. Asasen Orhan Gazi’nin vefatı 1389 ve 1’nci Bayazıd’ın cülusu ise 1389 tarihlerindedir. Diğer yandan Velayetname’de yer alan Alperenler’in (2) çoğunun Orhan Gazi dönemi yaşadıkları bilinmektedir. Bu zatlar şunlardır; Süleyman Paşa, Akçakoca, Konuralp, Abdurrahman Gazi, Kara Mürsel, Aykut Alp, Tez Ali, Akbaş Mahmud, Kara Tekin, Gündüz Bey, Hacı İlbey, Lala Şahin, gazi Fazıl, Evrenos Bey, Turgut Alp, Ece Bey, Hızır Bey, Eflegan Bey, Rüstem Gazi, Seyyid Ali Sultan, Abdüssamed Fakih, Seyyid Ahmet, vb. (3) Toplam kırk yiğide exajere edilerek mitolojik hüviyet kazanmış olan bu geçiş esnasında şehit düşmüş zatlardan birinin kabri Gelibolu’da medfün olup kumsalda bulunan kabri dolayısıyla bugünün halkı tarafından Kum Baba ismiyle anılarak ziyaret edilmektedir. Bazı kaynaklarda bu sefere Orhan Gazi’nin bizzat katıldığı, ordunun sol tarafında yer aldığı ve ortada Sarıca Paşa ve sağ kanaatta Süleyman Paşa’nın olduğuna dair bilgilerde mahfuzdur.

Seyyid Ali Sultan 1385 yılında Dimetoka’nın Microdorian (Demirviran) adı verilen köyünde Kızıldeli Çayının bitişiğinde bir Bektaşi Dergahı kurarak ilk postnişini olmuştur. Yine bu dergahın kuzeyine kalan “Kırca Ali” köyünde bir makam (nazarlaması) mevcud olup, A.B.D. / Detroit Dergahı Postnişini Merhum Recep Ferdi Baba’nın “Bektaşi Mistisizmi” isimli Arnavutça eserinde bir tesbit açısından burasını zikreden Rusçuk’lu Şair Zarifi’nin aşağıda belirttiğimiz dörtlüğüne yer verilmiştir.

Hü Dost
Aşıklar der sana beli

Eyasadık gerçek veli

Kırcali’de Kızıldeli

Maksuduma ir’gör beni

Dimetoka Dergahı dünya üzerinde mücerret hilafet erkanı yapılabilen beş büyük tekyesinden biridir. Bu nedenle Arnavut muhiblerce “Tegejah Madh” yani Büyük Tekye ismiyle anılır. Dergah 1’nci Bayazıd dönemi vakfıyyeye sayılmıştır. Tekyenin Kızıltepe mezrasında türbesi bulunan Seyyid Ali Sultan’ın anısına binaen buraya bir meydanevi inşa edilmiş olup Yukarı Dergah ismiyle anılmaktadır. Daha çukurda bulunan bir meydan evi de bulunmakta olup aşağı Dergah denilmektedir. Değerli araştırmacı dostum Ahmet Hezarfen tarafından Başbakanlık Osmanlı Arşivleri titizlikle incelenerek söz konusu Dergah’ın 1829 tarihi itibarı ile devletçe gasp edilen vakıf ve mamelek envanteri “Tarih ve Toplum” Dergisinin 1999 yılı 189’ncu sayısında deklare edilmiştir. Dimetoka Sancağının, Çirmen (Ormenion) Liva’sında Mürsel Gazi veya Mürsel Baba (Balım Sultan’ın Babası) adına kayıtlı bir Tekye daha bulunmaktadır.

Dimetoka Dergahı 1826 yılında 2’nci Mahmud tarafından başlatılan Yeniçeri-Bektaşi Kıtal’inden nasibini almış ve tahrip edilerek kapatılmış, son postnişini olan İbrahim Cefai Baba ise şehit edilmiştir. Diğer yandan 1807 yılında Hakk’a yürümüş bulunan ve Kruja (Görice) Kentindeki Nepravişta kasabasında kurulu “Abdullah Melcan” Dergahının ilk postnişini olan Kemalettin İbrahim Şemimi Baba tarafından Elbasan’da bir meşhuta inşa edilmiş ve yıllar sonra Dimetoka Dergahının şehit edilen son postnişini İbrahim Baba’nın ismi bu meşhutaya izafe edilerek “Elbasan İbrahim Cefai Baba” Tekyesi olarak yad edilmiştir. Cefai Baba Tekyesinin son postnişini ise önceleri Bağdat Kazımiye Dergahının postnişinliğini derühte eden ve şehitlik dergahı postnişini Halife Nafi Baba’dan nasipli, mücerret Halife Selman Cemali Baba olup bu zat 1943 yılında Hakk’a yürümüştür. Tekirdağlı Belediye Başkanı Hasan Cemali Baba ile genellikle karıştırılır.



Dimetoka Seyyid Ali Sultan Dergahının Postnişinlik Profili Aşağıdaki Gibidir:

Seyyid Ali Sultan Dergahı Postnişinleri (1385-1826) Görev Yılları Vefatı

  1. Seyyid Ali Sultan (Kızıldeli) 1385-1387 1402 (1420)

  2. Yağbali Sultan (Yabalı Baba) 1402-1420 1484

  3. Yaren Baba 1420-1445 1445

  4. Balım Sultan 1445-1484 (1487-1499) 1520

  5. Sersem Ali Baba 1499-1520 1569

  6. Ak Abdullah Baba 1520-1559 1596

  7. Kara Halil Baba 1559-1596 1628

  8. Vahdeti Baba 1596-1628 1649

  9. Pakize Sultan (Pak Baba) 1628-1644 1644

  10. Cezbi Abdal 1644-1701 1701

  11. Mehmet Haceti Baba (Hace Baba) 1701-1740 1740

  12. Mehmed Musli Rahmi Baba (Rehmet Abdal) 1740-1765 1765

  13. Mustafa Gurbi Baba 1765-1797 1797

  14. Kara Ali Baba 1797-1813 1813

  15. İbrahim Cefai Baba 1813-1826 1836

(-) Bu profilik lahika Djocovıca (Yakova) Dergahında Postnişinlik yapmış olan, aslen eski Yogoslavya Kosmet iline kayıtlı Kazım Bakali Sipaho Baba (vefat 1983) tarafından kayıt altına alınmıştır. (Ş. K.)

    1. Seyyid Ali Sultan:

Mısır’da 1879 yıllarında valilik yapan “Ahmed Hamdi Zaza Paşa” CAIRO / 1939’da yayınlanan “Musavver-El E’immet’il İsna-i Aşere” isimli eserinde Seyyid Ali Sultan’ın doğum ve vefat tarihlerini 1307 ile 1402 olarak tesbit etmişse de vefatını 1420 yılına taşıyan kayıtlarda söz konusudur. Aslen Esterabad’lı Fazlullah Hurüfi (Fazl-ı Yezdan) Hazretlerinin şakirdlerindendir. Fazlullah Hurüfi tarafından 1398 yılında intişar ettirilen exotoriquie (enfüsi) aritmetik tevil sistem ve metodolojisine kısaca “Hurüfilik” adı verilmiştir. Bu görüşün savunucuları daima takibat içinde olmuşlardır. Fazlullah Hurüfi Hazretleri Timur-u Gürkan tarafından Azerbaycan’da öldürülmüştür. Yine halifelerinden ünlü Nesimi Hazretleri ise Halep’te derisi yüzülerek katledilmiştir. Seyyid Aliy’yül a’la olarak bilinen Seyyid Ali Sultan ve yine ünlü Hurüfilerden Feriştehzede Hazretleri, Fazlullah Hurüfi’nin katli üzerine Kırşehir’e gelerek Hünkar Hace Bektaş-ı Veli’ye intisab etmişlerdir. Bazı müverrihler bu teze takılmayarak Bektaşilik içinde Hurüfiliğe yönelik müstakil bir teknik meylin olmadığı iddiası ile Seyyid Aliyyüy a’la ile Seyyid Ali Sultan’ın ayrı, ayrı şahıslar olduklarını beyan etmişlerdir. Ancak bu görüş nesnel realite ihtiva etmez; zira özellikle 14’ncü Yüzyıldan itibaren Bektaşi Tarikat metaforuna dahil kesif miktarda eser üreten (nesir yada manzum) şair ve yazar görülmüştür. Hatta zaman zaman “Işıklar” adıyla nitelenen bu zümre hukuken, siyaseten ve hatta şeriaten takibata maruz kalmışlardır. Diğer yandan Bursa ilinin Işıklar semtinde bulunan “Ramazan Baba” Dergahının müntesiplerinin Hurüfilik yaptığına dair Osmanlı kovuşturmalarına haiz fetva ve fermanlar arşivlerde mebzul miktarda mevcuttur. Öte yandan adı geçen Ramazan Baba Dergahı 1826 yılından sonra Nakşibendi Dergahına çevrilmişse de 1911 yılında İttihat ve Terakki idaresince el konularak uzun yıllar “Işıklar Askeri Mektebi” olarak hizmet vermiştir. Yine Od’man Baba Velayetnamesinde Hurüfi enstrümanlara rastlanıldığı gibi, Faziletname adlı eserinde yazarı “Yemini” ve Virani Abdal’ın Divanında oldukça mufassal ve geniş olarak yer almaktadır. Tescilli bir Bektaşi düşmanı olarak tanınan “Harput’lu İshak Efendi” tarafından 1873 yılında yazılan “Kaşif’ül Esrar ve Da’fiül Eşrar” isimli eserde, Seyyid Ali Sultan’ın, Seyyid Aliy’yül A’la olduğuna dair somut beyyine bulunmaktadır. Yine bir yöntem olarak Hurüfi tandanslı nefesler üreten Bektaşiler gizemil bir takiyye şablonu altına girerek özellikle Mehmed Ali Perişan Dedebaba’nın kadim Bektaşilik anlayışını benimsemişler ve bunlara “Harabatiler” denilmiştir. Diğer yandan 1907 yılında Hakk’a yürüyen Mehmed Ali Hilmi Dedebaba’nın izleyicilerinin çizgisinde ise Hurüfilik müstakilen pek yer bulmamış, ancak edebi ve sanatsal bir telakki olarak algılanmıştır. Bunlara da “Müteşerri” denilmiştir. Bu ciddi ve teknik ayrılım günümüzde dahi Bektaşilik yortusunda daha değişik bir formata bürünerek zımnen devam etmektedir. Seyyid Ali Sultan’ın Babası Horasın’lı Hasan Hüseyin Atabay’dır. Seyyid Ali Sultan ise kendi adına izafe edilen Dimetoka Tekyesinin ilk postnişinidir. 1385 yılında meşihate geçmiştir. Mahlası “Kızıldeli”dir. Diğer yandan 1483 yıllarından sonra Haskova (Hasköy) Od’man Baba Tekyesine postnişin olan zatın ismi İbrahim Sani olup mahlası “Akyazılı”dır. Bektaşilerin Rakıya “Akyazılı” ve şaraba “Kızıldeli” ismi mutahharını izafe ettikleri rivayet edilse de bu kavramlar tev ile muhtaçtır. Bu etimolojik terimler Tasavvuf-u Itlak’da ve kısaca “Vahdet-i Mevcud” konvensiyonuyla ifade edilen Vücud ve İrade’nin tekliği ve Allah’tan gayri her şeyin sanal (halogramic) ve na-vücud olduğunu ön gören düşünsel mantığın ikili karakterini ifade için remzedilmiş epistomolojik konsepttir. Akyazılı’dan murad kısaca “kaf” ve Kızıldeli’den murad kısaca “Nun” harflerileri olup, Tanrı’nın tekvin determinizmini ihata eden (emrin kaynağı olan) Kaf-u Nun (ol) emrinin gerekleridir. Yani tek bir oluşu değil sürekli oluş halini (irtihal) bir başka deyimle an-ı daim’i ifade içindir. Mesleki dille yazar isek, Cevher’in bir araz ve tesadüfe ihtiyaç duymaksızın bir nevi geometrik astralite’den (Batından, yani vacib-ül vücud’dan) yine bir nevi aritmetik astraliteye (zahir’e-zuhura yani mümkün-ül vücud’a) deplasmanının hikmet karşılıklarıdır. Hükema’nın sofistik izanına göre aktif ve pasif güçlerin yani kısaca zıtların birliği olarak tanınan dialektik (eytişimsel) gnostik davranışının zorumlu yaşama geçiş postulatıdır. Tekvinin (yaradış ve yaradılış manzumesi) vahye dayanan şer’i izahatı ancak bu mantıkla yapılabilir ve bu sürekli olan Gayb’dır. (İmam-ı Ali’den ravi bir hadiste şu karşılık bulunmaktadır. “Ervahüküm eşbahüküm, Eşbahüküm ervahüküm; yani vücud aynı rüh ve rüh aynı vücud’dur.) Bektaşiler bu düşünce dışındaki her yorumu mücerreten tenzih ve müstakilen teşbih’e izafe ederek inkar veya şirk olarak nitelerler. (5)

Ahmed Hamdi Zaza Paşa, metinde daha önce ismi geçen Arapça eserinde ve Cezbi Abdal tarafından 17’nci yüzyılda yazılan Velayetnamede, Seyyid Ali Sultan’ın asıl isminin Seyyid Hızır Lala (lale) olduğu beyan edilmiştir. Diğer yandan Cemaleddin Çelebi’nin “Müdafaa” isimli kitabında Seyyid Ali Sultan Kadıncık Ana’nın oğlu gösterilerek “Timurtaş” ile ilişkilendirilmektedir. Yine “Veli Baba Menakıbnamesinde” benzer iddialara başvurulmaktadır. Ancak her iki çalışmada Bektaşiyyeye mensubiyet içeren akademisyenlerce ciddi veriler olarak onay görmezler. Fakir’de manzum “Hac-ı Bektaş Veli Velayetnamesinde” Seyyid Ali Sultan’dan “Hızır Lale” olarak söz edilmekte olup, yine kısa bir dönem Pirevi postnişinliği yapmış olan Habib Emirci Sultan ile buluşmalarından bahisler mevcuttur. Ayrıca burada Kadıncık Ana’nın Mahmud ve yurdumoğlu isimli iki çocuğu olduğundan bahisle Mahmud isimli çocuğunun çok genç yaşta Hakk’a yürüdüğünü ve Yurdumoğlu isimli çocuğunu ve dergaha dışarıdan gelerek intisab eden Seyyid Ali Sultan’a teslim ettiğini belirtir manzum bir bölüm bulunmakta olup aşağıda bu bölümü arz ediyorum.

Hü Dost
“Kardeşim Hızır dahi bunda idi

Bu haberi ol dahi öyle dedi

Hace Bektaş Veli nik-ü nam

Kendü kendüye didi böyle kelam

Didi kim Hızır Lale’m gelmişdürür

Yurdumoğlu hem didi olmuşdurur

Didi İsmail Fatıma’ya bunu

İşidüb şad oldu Fatıma anı


Doğdu üçüncü çün gördüler

Emrider adını Mahmud virdiler

Nefesi geçkün er oldı ol aziz

Çok yaşamadı geçti girü tiz

Kaldı Hızır Lale ile ol Habib

Yurdumoğlu bunlara oldu nasib”

Seyyid Ali Sultan mücerred Babalardan olup 1385-1387 yıllarında Kızıldeli Dergahı postnişinliğinde bulunmuş ve 1387 yılı sonunda Pirevi Postnişinliğine getirilmiştir. 1389 yılında 1’nci Murad dönemi Kosova Savaşına katılmıştır. 1402 yılına kadar Pirevi postnişinliğine Habib Emirci Sultan vekalet etmiştir. Seyyid Ali Sultan 1402 yılında Hakk’a yürümüş olup, türbesi Kızıldeli Tekyesindedir. 28 Haziran 1363 tarihinde Vezir Çandarlı Kara Halil Paşa, Rüstem Gazi (Rüstem Paşa) ve Seyyid Ali Sultan’ın imzaladığı bir mutabakatname ile Osmanlı Kara Ordusunun profesyonel anlamda örgütlenmesini sağlayan “Pençik” (beşte bir) yasasının metni hükümleri ilk kez ortaya çıkmıştır. Ayrıcı Enfal suresindeki amir ayet gereğince asr-ı saadetten beri İslam ordularınca uygulanmakta olan ve pirevine vakfedilmiş bulunan Hams Hakkını (beşte birlik savaşlardan edinilen ganimet hakkı), Pirevinden alarak orduya devretmiştir. Öte yandan yağlı güreş adı ile icra edilen ulusal spor dalımızda yenme ve yenilmeye ilişkin kaideler sistemi ihdas etmiştir. Seyyid Ali Sultan pek nefes yazmamış ise de adına izafe birçok şiir bulunmaktadır. Bunlardan Bektaşi çevrelerinde pek meşhur olanlarından birini aşağıda arz ediyorum. Rüh-u revan-ı Şad-ü handan olsun. Safa himmet nazarları daima üzerimizde olsun...

Hü Dost
Can Ali, canan Ali canda cananım Ali

Alemin ümidi sensin Hac-ı Bektaş-ı Veli
Biz bir ayet okuruz hiç Kur’ana benzemez

Bu bizim imanımız kör imana benzemez


Namazımız sıdk ile niyazımız Hak ile

Biz bir oruç tutarız Ramazan’a benzemez


Kamu cihan okuyor dillerde medhin senin

Seyyid Ali kuluna daim olsun himmetin



    1. Yağbali Sultan:

Dimetoka doğumlu mücerred babalardandır. Halk arasında Yabalı Baba olarak bilinir. 1402 yılında postnişinliğe getirilmiştir. 1420 yılında Pirevi postnişinliğe seçilmiştir. 1402-1420 yılları arasında Pirevi Postnişinliğine Dimetoka’dan vekalet etmiştir. uzun bir yaşam seyranı olmuştur. Kabri Kızıldeli Sultan Dergahında olup 1484 yılında Hak’ka yürümüştür. 1420-1484 yılları arasında asaleten Pirevi Postnişinliği yapmıştır.

    1. Yaren Baba:

Dimetoka’lı mücerred Babalardandır. 1420-1445 yılları arasında postnişinlik yapmıştır. Kısa bir süre Pirevi postuna bakmıştır. 1445 yılında Hak’ka yürümüş olup türbesi Kızıldeli Dergahı Dolu Babalar Hazeresindedir. Adına izafe nefesler bulunmaktadır.

    1. Balım Sultan:

Bektaşilik tarihinde Hace Bektaş Veli’den sonra akla hemen Balım Sultan gelir. Bektaşiliğin kurumsallaşmasında mühim sofistike roller üstlenmiş olup bu nedenle “Pir-i Sani” yani İkinci Pir olarak anılmaktadır. Tarikat ritüelini tanzim ederek, “Kanun-u Evliya” ismiyle bilinen bir erkanname ve tüzük hazırlamıştır. Bektaşi Kültür kurumu bugün dahi bu erkanname formatının ön gördüğü ilke, disiplin ve muhakemat ile idare olunmaktadır. Babası Kadıncık Ana’nın (Bacıyan-ı Rum’dan İdris Hoca’nın eşleri olup, Bektaşiler arasında çok büyük kutsallık atfedilen Kutlu Melek isimli Azize’dir. Kabri Kırşehir Ahi Evran mezrasındadır. Öte yandan Bacıyan-ı Rum adı verilen konsept ise bilindiği gibi Anadolu Bacılarını kapsayan bir teşkilat olmayıp, Roma Tekfurlarına Bac yani vergi ödemek suretiyle toprak işleyebilme özgürlüğü ve özerkliği kazanmış ve ilerleyen dönemlerde Türkler adına istihbarat görevi yapmış olan bir Ahi disiplinidir.) torunlarından Mürsel Gazi (Mürsel Baba) dir. Annesi dönemin Dimetoka Tekfurunun kızı Maria’dır. Mürsel Gazi ile olan evliliklerinin öyküsü oldukça esatirik boyuttadır. Bu kadın evliya “Kızana” mahlasıyla bilinir. Diğer yandan Mürsel Baba adına Ormenion (Çirmen) veyahut bilinen adıyla Harmancık kasabasında bir Bektaşi Dergahı olup, Mürsel Gazi bu Türbede medfündur. Azize Maria ise Bulgaristan’ın Eski Cuma yöresinde medfün olup burada kurulu dergaha Kızane Tekyesi denilmektedir. (6)

1428 yılında doğan Balım Sultan Hazretlerinin asıl ismi Hızır’dır. Annesi doğumundan hemen sonra Hakka yürümüştür. Bu nedenle süt yerine Ballı su ile büyütülmüş ve buradan karine olarak Balım Sultan mahlasıyla anılmıştır. Mürşidi Yağbali Sultan’dır. Balım Sultan Kızıldeli Dergahında 1445-1484 yılları arasında postnişinlik yapmıştır. 1484 yılında Kırşehir pirevi postnişinliğine getirilmişse de 1487 yılında 2’nci Bayazıd’ın kardeşi Cem Sultan ile girdiği iktidar kavgasında Bektaşi-yeniçeri organik bağından ürken padişahın bir tedbir olarak Pirevi faaliyetlerine on iki yıl sürecek bir dönem kapatması üzerine yeniden Dimetoka’ya dönmüş ve 1487 ile 1499 yılları arasında Kızıldeli Dergahında ikamet eylemiştir. 1499 yılında muhtemel bir Safevi saldırısından ürken 2’nci Bayazıd tarafından Pirevi hizmete açılmış ve Balım Sultan İstanbul’a davet edilerek sarayda karşılanmıştır. Aynı yıl Çinili Köşkte Balım Sultan’dan Bektaşi intisabı alan padişah tarafından izzet-i ikram görerek, Pirevi postunda yeniden ikamete başlamıştır. Balım Sultan 1520 yılında Hakka yürümüş olup, 1516 yılında daha sağlığında ve kendisinin gözetiminde Şahsuvaoğlu Ali Bey’e bir türbe inşa ettirmiştir. 1520 yılında bu türbeye defnedilmiştir. Türbe kapısının revaklarında “inna fetehna leke fethan mubiyna” ayet-i kerimesi işlenmiş olup yan yana üç adet teslim taşı da hak edilmiştir. Bu teslim taşlarından büyük olanı Hace Bektaş Veli’ye, küçük olanlar ise Abdal Musa Sultan ve Balım Sultan’a izafe edilmişlerdir. Taç kapıda daha sonraki yıllarda yazılmış olan Arapça bir kitabe olup, aşağıdaki gibidir:

“Bina-i haza el-kubbet’üs şerife el-emr Ali bey bin şahsuvar bey al-i kutb’al evliya ve hülasat’ül budala Hızır bali bin resul bali bin Hac-ı Bektaş Veliy’yül Horasani Nevverallahü merkadihi fi sene hamse işriyn ve tis’emmie”


Yüklə 1,17 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   29




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin