Sistematik kelâM


A. Allah'ın Huzurunda İnsanların Hesaba Çekilmesi



Yüklə 1,32 Mb.
səhifə29/35
tarix15.01.2019
ölçüsü1,32 Mb.
#97179
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   35

A. Allah'ın Huzurunda İnsanların Hesaba Çekilmesi

Hem dünya hem âhiret için yaratılmış olan insanlar, dünya hayatının sonunda, âhiret hayatının başında Allah'ın huzurunda hesaba çekileceklerdir. Yaratıklar, özellikle insanlar arasında bu dünyada yerine getirilmeyen adalet, en mükemmel şekilde orada gerçekleşecektir. İslâm dinine göre mü'min, bu dünyada yaptığı her hareket ve fiilin hesabını her an gözden geçirmelidir. Bu yüzden insanın hesaba çekilmeden önce kendisini hesaba çekmesi en büyük mutluluk olarak telâkki edilmiştir.

Hiç şüphesiz kıyamet gününde insanları hesaba çekme yetkisi, hesap gününün sâhib (mâlik)i Allah'ındır. Adaletin gerçekleşmesi için haklının ve haksızın en iyi bilgisine hâkim olan Allah, İlâhî kanunu bütün mcelik ve tedbir nizamını koyarak kimseye zulm yapılmayacağını da bütün insanların anlayacağı tarzda göstermiştir. Hesabın açık bir şekilde/yapılması, itiraz ve mücâdele eden bir özelliğe sahip bulunan insana, dünyada işlediği amelleri gözleri önüne serip onun birtakım bahaneler ileri sürmesine imkân vermemek, kendisine uygulanan ceza veya mükâfaâtla herhangi bir haksızlığın söz konusu olmadığını haberdar etmek gibi bazı hikmetleri içerse gerektir. Kur'ân-ı Kerim, ilâhî hesabın usûlü ve keyfiyeti konusunda şöyle buyurur:

"O (kavuşma günü) onlar, meydana çıkarlar, onların hiçbir şeyi Allah’a gizli kalmaz. Bugün mülk kimindir? Bir olan herşeye hâkim ve kadir olan Allah'ındır. Bugün herkes ne kazandıysa ona göre ceza görür.” 644

Bugün hiçbir kimse haksızlık görmeyecek, ne yapmışsanız yalnız onu kazanacaksınız.” 645

"Kitap ortaya konur. Suçluları, (kitabın) içindekilerden korkuya tutulmuş görürsün. Onlar, eyvah, derler, bu ne (yaman) kitap ki, küçük büyük, hiçbir şey bırakmamış, saymış! Onlar bütün yaptıklarını karşılarında görürler. “Senin Rabbin, hiç bir kimseye zulmetmez.” 646

Herkim iyilik ederse ondan daha hayırlısı ile mükâfat görür. İyilik edenler, o günün korkusundan emin mi olurlar.” 647

Onlar o gün sanki bir hedefe koşup gidiyorlarmış gibi kabirlerinden çarçabuk çıkarlar. İşte onların tehdit olundukları gün bugündür.” 648

Her insanın yaptıklarını, işlediklerini kendi boynuna doladık. Kıyamet günü, onun apaçık bulacağı bir kitabı çıkaracağız. Kitabını oku! Bugün senin öz canın kendi hesabını görmek için yeter! (deriz).” 649

Sen bundan gâfil idin, (bugünün geleceğini ummazdın), artık üzerinden perdeyi kaldırdık. Onun için bugün gözün keskindir (denilir).” 650

Rûh ile meleklerin huzurunda saf saf duracağı gün ancak esirgeyici Rabbinin izin verecekleri kimseler söz söyler ve doğruyu söylerler.” 651

O gün, gizli şeyler, apaşikâr olur. İnsanın ne kudreti ne de yardımcısı kalır.” 652

O gün huzura çıkacaksınız ve hiçbir sırrınız gizli kalmayacak. Kitabı sağ eline verilen der ki: Gelin! Kitabımı okuyun! Ben hesabımla karşılaşacağımı biliyordum.” 653

Kitabı sol eline verilen kimse ise: Keşke kitabım elime verilmeseydi! Hesabımın ne olacağını keşke bilmeseydim, keşke ölümle her işim olup bitseydi, der.” 654

O gün bunların dilleri, elleri ve ayakları, işledikleri şeylere şehadet eder.” 655

O gün onların hepsini toplarız, sonra Allah'a eş, ortak katanlara, "Siz de, (taptığınız) ortaklarınız da, olduğunuz yerde kalın!" deriz, sonra onları birbirinden ayırırız. Ortakları derler ki: Siz bize tapmıyordunuz. Sizin bize taptığınızdan haberimiz olmadığına, Allah'ın sizinle bizim aramızda şahit olması elverir.” 656

De ki Bizim işlediğimiz günahtan size bir mes'uliyet gelmez: Sizin işledikleriniz de bize sorulmaz. De ki: Rabbimiz kıyamet günü bizi birarada toplayacak, sonra aramızda hak ile hükmedecek, en ulu, en âdil-hâkim ve herşeyi hakkiyle bilen Rab O’dur.” 657

İmân edenler, yahudi olanlar, sabitler, nasraniler, müşrikler, arasında kıyamet günü Allah kesin hükmünü verecektir. Hak Teâlâ herşeye hakkiyle şahittir.” 658

"Muhakkak ki, sen de öleceksin, onlar da muhakkak ki, ölecekler. Sonra, kıyamet günü, Rabbimizin katında, karşı karşıya gelecek, davalarınızı anlatacaksınız.” 659

Hiç şüphesiz her zaman ve her yerde hâzır olan Allah Teâlâ, sonsuz ilme sahiptir. Hiçbir şey O'nun ilminden gizli kalamaz. Sınırsız olan ilminin hiçbir vasıtaya da ihtiyacı yoktur. Kıyamet günü, insanın gizlediği hiçbir şeyi kalmaz. Her şeyi dışa çıkarılır ve ortaya konur. O gün karar günü olduğu için hiçbir şeyi değiştirme veya başka türlü davranma imkânı verilmeyecektir. Nitekim Kur'ân-ı Kerim, kıyamet günü, suçluların üzgün ve mahcup bir şekilde gerçeği gördükten sonra bu dünyaya, iyi işlerde bulunmak üzere, Allah Teâlâ'dan geri gönderilmelerini temenni edeceklerini bildirmektedir:

"Suçluları, Rableri huzurunda boyunlarını eğip (durdukları zaman) bir görsen! (O zaman:) Rabbimiz! Derler, gördük ve işittik! Bizi geri gönder. Doğru dürüst işler işleyeceğiz! Biz artık yakînen inandık.660

B. Tartı (Mizân=Terazi)

Esasında Cenâb-ı Hakk'ın ilmi, insanların amellerinin iyi ve kötü karşılıklarında mükâfaât ve cezadan neyi hakettiklerini kuşattığından dolayı amellerinin tartılmasına ihtiyaç yoksa da, Allah Teâlâ, kullarından sevap işleyenlere lütuf ve ihsanını, günah işleyenlere adaletini göstermek hikmetine binaen ameller tartılır.

Kur'ân-ı Kerim, kıyamet günündeki mahkemeden söz ederken "tartı (mîzân)''dan haber vermektedir. Bu tartının (terazinin) hakikatini Allah'tan başka kimse bilemez. Ancak onun adaletin gereklerinin yapılacağı bir tartı olduğunda şüphe yoktur. Kur'ân'da tartıları ağır gelenlerin kurtuluşa erip mutlu bir hayat sürdürecekleri, tartıları hafif gelenlerin ise zararda olacakları ve kötü bir hayat geçirecekleri bildirilir:

Kıyamet günü adalet terazilerini kuracağız. Hiçbir kimse bir şeycikte haksızlığa uğramayacaktır. Hardal tanesi ağırlığında olsa da onu hesaba katacağız. Hesap gören olarak Biz yeteriz.” 661

O gün amellerin tartılması kesin gerçekleşir. Terazisi ağır gelenler yok mu, mutluluğa erenler onlar olacak. Terazisi hafif' gelenlerse âyetlerimize inanmamakla zulmettikleri için kendilerini ziyana uğratacaklardır?” 662

Kur'ân'da "mîzân" lafzıyla geçen bu tartı (terazi) terimi, bizim şu bildiğimiz maddî cinsten olan kefeli bir âleti ifade etmemektedir. Ancak adaletin sağlanmasına ilişkin bir ölçü kanunu olduğunda kuşku yoktur. Çünkü şu sunacağımız âyet-i kerimeler de bu anlamı teyit etmektedir:

Biz Peygamberlerimizi, apaçık âyetlerle gönderdik. Onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik ki, insanlar adalet ve insaf ile hareket etsinler." 663

"Hak Teâlâ, göğü yükseltti ve mîzânı koydu.” 664

Bu âyet-i kerimelerden anlaşılacağı gibi "mîzân", sosyal, hukukî, siyâsî ve tabiat alemindeki dengeyi temin eden bîr adalet ölçüsüdür. Böylece "mîzân adaletin sembolü olmaktadır. Rahman sûresinin yedinci âyetinde geçen "mîzân" kelimesinin de açıkça ifade ettiği gibi kâinatta gök cisimleri arasında mevcut olan itme ve çekme kuvvetinden tutun da insanlar arasındaki bütün ilişkilerin uyum içerisinde sürmesinin "mîzân" denilen bu adalet ölçüsüne dayandırıldığı apaçık görülmektedir.


Yüklə 1,32 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   35




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin