T. C. Firat üNİverstiESİ aleviLİK İnançlari ve teolojik temelleri (tunceli Örneğİ) Prof. Dr. Erkan Yar son rapor


Sistematik Tanrıbilimin Bölümleri



Yüklə 1,26 Mb.
səhifə12/47
tarix27.12.2018
ölçüsü1,26 Mb.
#87120
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   47

2. Sistematik Tanrıbilimin Bölümleri


Sistematik tanrıbilim, ilk olarak bu ilmi, konuları yönünden bölümlere ayırmak zorundadır. Çünkü bölümleme, parçadan bütüne gitmek için zorunlu bir yöntemdir. Bu sınıflandırmanın temel amacı, sistematik bir Alevilik teolojisinin imkanını tartışmak ve buna bağlı olarak bir sistem geliştirmektir. Bu nedenle bu çalışmada Alevilik teolojisinin tarihsel gelişiminden çok, günümüzde mevcut inançlar incelenecektir. Bunu yaparken de Aleviliğin doğası ve günümüz insanının din anlayışı dikkate alınacaktır.

Müslüman Tanrıbiliminin konularının bölümlere ayrılmasında iki temel yapılanmanın olduğu görülmektedir. Bunlardan birincisi, Mutezile kelam sistemine aittir. Bu sistem beş temel prensipten ibarettir. Beş temel prensip de; Tevhit/et-tevhit, adalet/el-adl, el-va’d ve’-vaîd, iki derece arasındaki derece/el-menzilet’u beyne’l-menzileteyn, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak/emr’u bi’l-ma’ruf ve nahy’i ani’l-Munkerden oluşmaktadır. İkincisi ise, Ehl-i sünnet kelam sistematiği, akliyat ve semiyyat olarak iki temel bölümden oluşmaktadır. Akliyat konuları; zat, sıfat, insan fiillerinin yaratılması/halk’u efali’l-ibâd ve iyilik ve kötülük problemi/el-husn ve’l-kubh konularını içine almaktadır. Semiyyat konuları ise; elçilik/en-nübüvve, diriliş/el-mead, isimler ve hükümler/el-esma ve’l-ahkâm ve siyaset/imametden ibarettir. İlk Şii kelamcılar Mutezile kelam sistemini, sonrakiler ise Ehl-i Sünnet kelam sistemini kullanmaktadırlar. Örneğin, İmamiye Şia’sının önde gelen alimlerinden Tûsî, eserini Mutezile kelam sistemine göre telif etmiştir.213

Mutezile Tanrıbilimcilerinden Abdulcebbâr, Muğnî adlı eserinde bir mükellefin dinin asıllarına ait bilmesi gereken şeylerin adalet ve tevhidden,214 el-Muhtasar fi Usuli’d-Dîn adlı eserinde tevhit, adalet, peygamberler ve şeriatlardan,215 Şerh’u Usuli’l-Hamse adlı eserinde de yukarıda zikrettiğimiz beş temel prensipten ibaret olduğunu ifade etmektedir.216 Abdulcebbâr’ın önceki eserlerinde, kelam sistematiğini tevhit ve adalet ilkesi kategorisinde zikretmesi,217 diğer konuların adalet gereği olmasından ötürü, bu ilke içerisinde yer almaları itibarıyladır.

Ehl-i Sünnet tanrıbilimcilerinden Cüveyni, akâidin asıllarının üçe ayrıldığını belirtmektedir. Bunlardan birincisi akılla idrak edilenler ve vahiy/semi’ olarak idrakinin takdirine imkan olmayanlar; ikincisi, vahiy ile idrak olunanlar ve akılla idraki takdir olunamayanlar ve üçüncüsü de, hem akıl ve hem de nakil ile idraki uygun olanlardır. Sadece akılla bilinen şeyler, Allah’ın kelamı ve bu kelamın doğru olarak nitelenmesinin gerekliliğinden önce var olan dinsel ilkelerdir. Çünkü semiyyat Allah kelamına dayanmaktadır. Sıra olarak kelamın gerekliliğinden önce sabit olan her şeyin vahiy ile idrak edilmesi imkansız olur. Ancak semi ile kavranılanlar. Gerçekleşmesi akılda uygun olan şeyin gerçekleşmesi ve var olmasının sabit oluşuna dair hükmün ortaya çıkması ancak semi ile olan şeylerdir. Teklif hükümlerinin hepsi bu kısım içinde yer alır. Bunlara ait hükümler ise kötülük, iyilik, vacip, yasak, mendup ve mubahtır. Kavranılması akıl ve nakil ile uygun olanlar ise, aklın işaretlerinin delalet ettiği ve kendisinden önce de Allah kelamı bilgisinin var olması ile tasavvur olunan şeylerdir. Bu kısımda yer alan şeylerin bilinmesi, akla ve sem’e ihtiyaç duyar.218

Ehl-i Sünnet, -Maturidilik dışarıda tutulacak olursa- vahiy olmadan kullar için hiçbir düşünce ve eylemin gerekli olmadığını iddia etmektedir. Fiillerin iyi ve kötü olarak belirlenmesinde yetki sahibi tek otorite vahiy olduğu gibi,219 akıl, yükümlülükler açısından da bir otorite değildir. Bu açıdan bakıldığında hasen, bir fiili yapan için şeriatta övgü olan şey ve kabih de bir fiili yapan için şeriatta yergi olan şey220 olarak tanımlanmaktadır. Şeriat da, ancak vahiy/semi’ ile ortaya çıkmaktadır. Eh-i Sünnet kelam sistemi, Allah merkezli/teocentric bir sistemdir. Bu sistemde kelam ilmi, Allah’ın zatını ve sıfatlarını konu almakta, insan fiillerini Allah’ın yarattığı ve iyilik/husn ve kötülüğün/kubh insan tarafından bilemeyeceğini söylemektedir. Bu ekol içerisinde sistem, delilleri itibarıyla bölümlere ayrılmaktadır. Alevilik açısından ise, asıl olan insandır ve bu nedenle bu teoloji insan merkezli/antrophocentric bir teolojidir. Buna bağlı olarak teoloji konularının belirlenmesinde ve sunumunda, insanın yapısı ve varoluş amacını öncelemek zorunludur.

Vahiy, kelam ilmi içerisinde bir konu olarak yer almalıdır. Geleneksel teolojide vahiy, sadece Allah’ın kelam sıfatı ile ilişkili olarak yer almaktadır. Kelam ilmi ismini dahi Allah’ın kelam sıfatından almaktadır ki, burada tartışılan kelamın insan için önemi vs. değil, kelamın yaratılmış olup olmadığıdır. Bu konu, özü itibarıyla belirli çağların tartışmalarının ürünüdür. Günümüz açısından kelamın yaratılmış olup olmamasından ziyade, kelamın, insanın gelişmesi ve kalkınmasında ne gibi bir değer ifade edeceğidir. Zat ve sıfatın ayrı konular olarak yer alması, belirli kelam ekollerinin bu konudaki anlayışını yansıtmaktadır. Halbuki sıfatların, zatın aynısı veya başkası olması noktasında, kesin bir görüş ileri sürülmemektedir. Bunun sonucunda üçüncü şıkkın imkansızlığı gerçekleşmekte ve zat-sıfat ilişkisi belirgin olarak biçimlenememektedir.

Günümüz teolojisi açısından, tarihsel tartışmaları içeren bu tasnif yerine, zattın fiillerini konu edinen bir teoloji geliştirilmelidir. İsimler ve hükümleri konusunda, isimlerin dünyaya ait nitelikleri ve bu isimlerin kişiye kazandırdığı nitelikler tartışılmamakta, sadece ahiretteki yeri tartışılmaktadır. İmamet konusunun semiyyat konuları arasında yer alması, tutarlı değildir. Siyaset, kelam ilminin bir kısmı değil, bağımsız bir ilimdir. İmamların Allah tarafından tayin edildiği fikrini savunan Şia’ın kelam sistematiği içerisinde bu konu yer alabilir ve bu anlayış savunulabilir. Şia kelam sistemi, dinsel otorite ve siyasi otoriteyi bir arada topladığından, bu teoloji açısından imametin bir bölüm olarak yer alması tutarlı olabilir. Abdullatif Harputi, imametin sistematik kelam konuları içerisinde yer almasını gerekçelendirirken, bir kimseye imam olarak inanmanın Ehl-i Sünnet’e göre vacip olmadığını, imamete ait hükümlerin ancak fıkhi konular arasında yer aldığını, imametin Ehl-i Sünnet’e ait kelam kitaplarında yer almasının gerçekte imameti dinsel akaidin bir parçası olarak kabul eden Şia’nın Zeydiyye ve İmamiyye gruplarının görüşlerini reddetme amacına yönelik olduğunu221 ifade etmektedir.

Diğer teoloji ekollerinin kelam ilminin bölümlerine ilişkin tutumlarındaki bu olumsuzlukları gidermek için, varoluş önceliğini dikkate alarak, sistematik teolojinin bölümlerini şu şekilde belirlemek mümkündür:



  1. Allah ilmi: Allah’ın varlığı, sıfatları, isimleri, fiillerini konu alır. Sistematik bir Tanrı anlayışı, Ehl-i Sünnet teolojisinde olduğu gibi zat ve sıfat ayrımı yapmadan ve Mutezile kelamında olduğu gibi soyutlamacı bir yaklaşım ortaya koymadan, insanın algılamalarına uygun düşünce üretmekle geliştirilebilir.

  2. Melek ilmi: Allah-alem ilişkisindeki aracı varlıkları ve nesneleri içerir. Melek kavramının dar alanda kullanımı ile bu kavram, Allah-alem ilişkisini sağlayan varlıkları ifade etmektedir. Geniş alandaki kullanımı ile, bu varlıklar ile birlikte Allah-alem ilişkisini sağlayan kanunları da içine alır. Bu durumda ontolojik kanunlar, sosyal kanunlar vs. gibi bu ilişkinin gerçekleşmesini sağlayan kanunlar, bu ilmin içinde yer alır.

  3. Vahiy ilmi: Allah-insan arasındaki iletişimi içerir. Bu bölümde, vahiy dışında bilgi anlamına gelen ilham gibi diğer iletişim araçları, insan açısından vahyin pratik değeri, evrenselliği veya tarihselliği, vahyin bağlayıcılığı gibi konular tartışılır.

  4. İnsan İlmi: İnsan hakkındaki bilgileri içerir. İnsanın yaratılışı, mahiyeti, dünya görüşü vs. konularını inceler. Dinsel metinlerin, insan hakkında anlatımlarının amaç ve yorumu, bu ilim içerisinde kabul edilmelidir.

  5. Elçilik ilmi: Allah’ın sözlü olarak iletişimde bulunduğu elçi hakkındaki bilgileri içerir. Peygamberliğin imkanı, peygamberlerin nitelikleri, sözlerinin bağlayıcılığı gibi konuları inceler. Şia’daki imamet ve diğer ekoller tarafından da kabul edilen velayet teorileri, elçilik kurumunun bir devamı olarak kabul edildiğinden, bu ilmin içerisinde yer alır.

  6. Diriliş ilmi: İnsanın dünyadaki yaşamından sonra, Tanrı tarafından diriltilmesi, amellerinden ötürü sorgulanması, mükafat ve ceza verilmesi ve özellikle de vahyin bu konudaki anlatımlarını incelemek suretiyle diriliş inancının insanın bu dünyadaki fiillerine katkısını inceler.

Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   47




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin