T. C. Firat üNİverstiESİ aleviLİK İnançlari ve teolojik temelleri (tunceli Örneğİ) Prof. Dr. Erkan Yar son rapor



Yüklə 1,26 Mb.
səhifə20/47
tarix27.12.2018
ölçüsü1,26 Mb.
#87120
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   47

C. Melek İlmi


Bu ilim, Allah-alem arasındaki ilişkiyi sağlayan varlıklar hakkındaki inançları içermektedir. Melek inancı, Kur’an’da iman nesnesi olarak açıklandığı374 gibi, Aleviliğin de temel inançlarından biridir. Meleklere inancın, Kur’an’da yer alması nedeniyle, Müslüman fırkalar arasında bir iman nesnesi olarak belirlenmesinde herhangi bir farklılık mevcut değildir. Farklılık, meleklerin ontolojik mahiyetini açıklamada ortaya çıkmaktadır.

1. Meleklerin Doğası


Bir varlık olarak melek, soyut tözlerin varlıklarını kabul edenler tarafından soyut töz/cevheru’n-mucerred, soyut tözlerin varlıklarını kabul etmeyenler tarafından da yoğunluklu cisim/cismu’n-latîf olarak kabul edilmiştir. Fakat her iki durumda da, melek terimi kendine özgü mahiyeti olan bir varlık kategorisine işaret etmektedir. Alevilikte, diğer teoloji konularının sistemli bir yapılandırılması mevcut olmadığı gibi, meleğin mahiyetine ilişkin sistemli bir açıklama da mevcut değildir.

Soyut varlıklar hakkında Şeyh Bedrettin’in (ö.1420) görüşleri genel olarak diğerlerinden ayrıştığı gibi, melek hakkındaki görüşleri de ayrışmaktadır. Ona göre insanı hakka götüren her şey melek, Hak’tan özge bir nesneye götüren de iblistir, şeytandır. Bu nedenle insan, melekler ve şeytanlarla doludur. Cin de, melek ve şeytan arasında bir varlıktır.375 O, melek ve diğer soyut varlıklar hakkında görüşünü, yağmur örneği ile şu şekilde açıklamaktadır: “Her yağmur damlası yeryüzüne, her bir toprağa bir nedenle düşer, her damlayı yağmur meleği yeryüzüne düşürür. Damlanın düşme nedenlerinden her biri bir melektir. Her damlaya melek dersen, nedenin tümü hakkında doğru demiş olursun. Her damla için melekler desen de, bütünün parçalarını belirtmiş olursun. Bu, bir suretin adlandırılmasından başka bir şey değildir.”376 Onun bu görüşlerinden, meleklerin varlığını yadsımadığı, fakat melekleri tabiat kanunları olarak yorumladığı anlaşılmaktadır. Buna bağlı olarak çeşitli görevler yüklenen bu varlıklar, tabiattaki kurulu düzen olarak anlaşılmakta, bu durumda da Cebrail, vahyin Allah’tan insan zihnine inişine ait vahiy kanunlarını; Mikail, iklim kanunlarını; Azrail, ölüm kanunlarını ve İsrafil de dünyadaki düzenin bozulması ve yeni bir yaratılış düzleminin oluşmasına ilişkin kanunları ifade etmektedir.

Buna benzer bir yaklaşım, Şevki Koca tarafından ileri sürülmektedir. Ona göre, melek sözcüğü kuvvet manasınadır, bu varlık bir melek varlığından yani “kuvvetullah”dan, meleklere iman da, bu kâinat varlığının yalnız ve yalnız kudret ve kudretullahtan ibarettir.377 Koca, bu görüşünü Kur’an’dan ayetlere atıfta bulunarak da açıklamaktadır. Bu atıflar, “Melekleri de, Rablerini hamd ile tesbih edip yücelterek Arş’ın etrafını kuşatmış hâlde görürsün. Artık kulların arasında adaletle hüküm verilmiş ve “Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur” denilmiştir”,378 ve “İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar379 şeklindedir.380 Bu bakış açısıyla, birinci ayette anlatılan, meleklerin arşın etrafında Allah’ı hamd ile yüceltmeleri, onun koyduğu evren kanunlarının üzerinde Allah’ın mutlak otoritesine; ikinci ayette ifade edilen, meleklerin insanı koruması da, onun korunmasına ilişkin kanunlara işaret eder. İkinci ayetin devamındaki “Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez” ifade de, bu bağlamda toplumların değişimi için Tanrı tarafından oluşturulmuş değişmez kanunların olduğuna gönderme yapmaktadır. Buna bağlı olarak toplumların yükselişi ve çöküşü, Tanrı’nın doğrudan müdahalesi ile değil, onların ekonomik, sosyal, siyasal vs. her alanda ahlaki ilkelere bağlı kalmasıyladır.

Melekleri, tabiat güçleri olarak kabul edenler, melek ile dört öğe arasında ilişki kurmaktadırlar. Şehy Bedrettin’e göre, gök güçleri, hava, su, toprak ve ateş gibi dört ana öğe, ve benzeri güçler bizzat meleklerdir.381 Meleklerin tabiat kanunları olarak yorumlanması, insanın evrendeki düzeni ve nedenleri anlamasına paralel gelişmesi olarak değerlendirilebilir. İlk insandan itibaren, insanın çabası ve gerçekte onun yaratılış amaçlarından biri de, bilgi üretmektir. Evrende tekrar eden olayların gözlemlenmesi, onlardaki düzeni kavramamıza yardımcı olduğu gibi, teknik gelişmeler de, kainat ve ondaki düzeni anlamamıza yardımcı olmaktadır.


2. Soyut Bir Varlık Olarak Melek


Alevilik teolojisinde, Kur’an’da ismi geçen melekler ve onlar için belirlenen görevlerin, bu anlatımlara uygun olarak yer aldığı da görülmektedir. Meleği ayrı bir varlık türü olarak kabul edenler açısından, çeşitli isimlerle anılan bu varlıklar kendilerine özgü fiilleri yerine getirmek üzere görevlendirilmişlerdir. Meleklerin isimleri Kur’an’da geçmesine rağmen, sadece vahiyle ilişkili olarak Cebrâl’in vahiy indirme şeklinde görev tanımlaması yapılmaktadır. Diğer ismi geçen meleklere ait görev tanımlamaları her ne kadar Kur’an’da yer almasa da, çeşitli fırkalara ait teolojilerde mevcuttur. Sözgelimi, bir melek olarak Cebrâil’in vahiy indirdiği, Aleviliğin temel kaynaklarında yer aldığı gibi,382 dünyanın sonu ve yeniden yaratılış için sura üfleyen bir melek olarak da, İsrafîl yer almaktadır. Hacı Bektaş, Kur’an’daki sura üflenmesi anlatımını, İsrâfil adlı melekle ilişkilendirerek, bu meleğin üç defa sura üfleyeceğini ve her üflemesinde ortaya çıkacak olayları, diğer teolojilerde olduğu şekilde anlatmaktadır.383

Tunceli’deki halk inançlarında, soyut varlıklarla ilgili olarak, cinlerin yiyecek çalmalarını veya ilişmelerini engellemek için üstünün örtülmesi uygulaması yaygındır. Cinlerin insanların can ve mal güvenliğine zarar verebileceğine de inanılmaktadır. Diğer topluluklarda olduğu gibi, zihinsel özür veya felç gibi hastalıklar da cinlerle ilişkilendirilmektedir.384 Cinlerle ilişkili olarak ortaya çıkan bu inançlar ve buna bağlı olarak geliştirilen uygulamaların, İslam öncesi temelleri vardır. Cahiliye döneminde buna benzer inançlar yer aldığı gibi, Yahudilik ve Hıristiyanlıkta da buna benzer inançlar mevcuttur. Nedenleri ve tedavileri bilinmeyen hastalıkların ve davranış bozukluklarının, soyut bir varlık olarak cinlerle ilişkilendirilmesi, her hastalığın bir nedeninin olması gerektiği anlayışının bir ürünüdür. Hastalıkların nedenlerinin bilinmemesi durumunda da, neden olarak soyut varlıklar gösterilmiştir. Kur’an açısından, soyut varlıkların insan bedenini veya diğer canlı varlıkların bedenlerini kullanmaları söz konusu olmadığından, bu düşüncelerin tutarlılığı savunulamaz. Günümüzde Psikiyatri ilminin gelişmesi ile, bu hastalıkların nedenlerini ve tedavilerini belirlemede ilerlemelerin sağlandığı görülmektedir.



Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   47




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin