T. C. Firat üNİverstiESİ aleviLİK İnançlari ve teolojik temelleri (tunceli Örneğİ) Prof. Dr. Erkan Yar son rapor



Yüklə 1,26 Mb.
səhifə22/47
tarix27.12.2018
ölçüsü1,26 Mb.
#87120
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   47

2. Kur’an’ın Önceki Kitapları Neshi


Alevi-Bektaşi inanç sistemi açısından Kur’an, kendinden önceki kitapları nesh etmiştir. Sözlük olarak nesh, bir şeyi iptal ederek yerine başka bir şeyi ikame etmek anlamına gelmektedir. Buna bağlı olarak bir kitabı aynısıyla çoğaltma istinsah sözcüğü ile ifade edildiği gibi, bir nesnenin başka bir nesne ile değiştirilmesi de nesh sözcüğüyle ifade edilmiştir. Terim olarak ise, bir ayetin kendinden önce indirilen diğer bir ayetteki ortadan kaldırması anlamına gelmekte ve önceki hükmü ortadan kaldıran ayet nâsih, hükmü ortadan kaldırılan ayet de mensûh olarak isimlendirilmektedir. Bu sistem içerisinde Kur’an’dan önce gönderilen diğer kitaplar da, Kur’an’da belirtildiği gibi inanç nesnesi olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla nesh, Tevrat, Zebur, İncil olarak isimlendirilen kutsal kitapların da Allah tarafından gönderildiği inancından sonra ortaya çıkmaktadır.398 Kur’an, kitap olarak kendisinden önceki diğer kitapları nesh ettiği gibi, onunla ilkeleri biçimlenen İslam dini de, kendisinden önceki dinlerin ilkelerini geçersiz kılmaktadır. Bu nedenle de ona gönderilen din, kendinden önceki dinlerin hükümlerini ortadan kaldıran olarak tanımlanmaktadır.399

Alevi-Bektaşi inanç sisteminde olduğu şekliyle Kur’an, kendisinden önceki bildirimlerin yani kitapların nesh edildiğini bildirmektedir. Bu hüküm, “Biz herhangi bir âyetin hükmünü kaldırır veya unutturursak, yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz400 ayetinde yer almaktadır. Bu ayette yer alan “ayet” sözcüğü, belirli bir dönemde ve elçiyle ilişkili olan vahyin bir ifadesi anlamında olmayıp, bir bildirimin kendisinden önce indirilmiş diğer bildirimleri ifade etmektedir. Çünkü ayet sözcüğünde bildirim anlamı da mevcuttur. Bu anlam da, bir hükmün beşeri gelişmelere paralel olarak değiştirilmesi veya insanlar tarafından uygulanmasının terk edilmesi, ondan uygulama olarak daha elverişlisinin veya zaman ve mekana bağlı olmayan bir ilke ise benzerinin indirilmesidir. Kur’an’ın kendi bütünlüğü içerisinde neshin geçerli olduğunu kabul eden ekoller, sadece ayetin diğer ayetin hükmünü kaldırması olarak değil, aynı zamanda hadisin, ayetteki bir hükmü ortadan kaldırması şeklinde olduğunu da söylemektedirler. Bunun da ötesinde, bazı nesh teorilerinde yargının var olduğu fakat metnin kaldırıldığı veya metnin var olduğu fakat yargının kaldırıldığı şeklinde tasnifler de söz konusu edinilmektedir. Fakat Alevilikteki nesh anlayışı, Kur’an’ın kendi içerisinde değil de, kendisinden önceki kitapların hükmünü ortadan kaldırılması şeklinde oluşmuştur.


3. Kur’an Yorumunda İçreklik


Alevi-Bektaşi düşüncesi ile diğer ekoller arasındaki ayrışma konularından birisi de, ayetlerin zahiri/dışrak anlamları yerine içrek/batini anlamlarının olduğunun kabul edilmesidir. Sözcük olarak zahr, insanın boyun kemiğinden kuyruk sokumu kemiğine kadar olan sırt kısmına, batn ise; sırtın karşıtı olarak insanın göğüs ve mide bölgesini ifade eder. Bu sözcükler, insan organizmasında ifade ettikleri anlamdan hareketle, epistemolojik alanda da kullanılmışlardır. Bu alanda zahir ve batın sözcüklerinin anlamı değişmemesine rağmen, fırkaların Kur’an yorumlarında etkili olmaktadır. Ehl-i Sünnet ekolü, genel olarak ayetlerin dışrak anlamlarını öncelemekte ve delil olması durumunda içrek anlamın kabul edilebileceğini söylemektedirler. Bu nedenle Ehl-i Sünnet, genel özelliği itibarıyla zahiridir. Her ne kadar, bu ekol içerisinde yer alan, Ebu Davut Zâhiri tarafından kurulan ve İbn Hazm tarafından sistematik hale getirilen Zahirilik ismiyle anılan bir ekol olsa da, Ehl-i Sünnet genel özelliği itibarıyla ayetlerin ve hadislerin dışrak anlamlarını önceleyen bir yönteme sahiptir.

Nassları dışrak anlamlarıyla kabul edenler açısından, onun tevili söz konusu değildir. Çünkü anlam, lafzın bizzat kendisinde mevcuttur. Tevil ise, ancak dışrak anlamların ötesinde bir anlamı ortaya koymaktır. Bu nedenle de Ehl-i Sünnet açısından tevil, bir yöntem olarak benimsenmemektedir. Bu ikisi arasındaki ayrım, “Bir de Yahudiler, “Allah’ın eli bağlıdır” dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lânete uğrasınlar! Hayır, O’nun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir401 ayetinin anlamlandırılmasında ortaya çıkmaktadır. Zahiri yöntemi belirleyen ekoller açısından ayette Allah hakkında el sözcüğünün kullanılması, onun insan eline benzemeyen ve nasıllığı bilinmeyen elinin olduğu anlamına gelmektedir. Tevilin geçerli bir yöntem olarak benimseyenler açısından, bu ayetteki el kelimesi, açık ve kapalı niteliğine göre cömertlik ve cimrilik anlamına gelmektedir. Bu yoruma göre, Allah’ın eli yoktur.

Kur’an’ın anlamının ortaya konulmasında izlenen tevil yöntemi taraftarları ve karşıtları aynı ayete atıfta bulunmaktadırlar. Söz konusu “O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için, müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun yorumunu ancak Allah ve ilimde derinleşmiş olanlar bilir402 ayetinde ifade edilen, ayetlerin bir kısmının muhkem ve bir kısmın da müteşabih olması, muhkem ayetlerinin anlamının insanların geneli tarafından bilinmesine karşın, müteşabih ayetlerin anlamının kimler tarafından bilineceği tartışmalıdır. Kur’an’ın noktalanması ve işaretlenmesi sonraki dönemler olduğundan, teoloji ekolleri kendi yorum anlayışlarına uygun olarak müteşabih ayetlerin anlamının Allah tarafından bilindiği gibi, ilimde derinleşmiş olanların da bileceğini söylediklerinden, ayetin okunuşunda bir durakalma işareti olmadığını benimsemektedirler. Müteşabih ayetlerin anlamlarının sadece Allah tarafından bilinebileceğini kabul eden ekoller ise, ayette yer alan “Allah bilir” ifadesinden sonra, duraklama işaretinin olduğunu kabul ederler.

İsmailliler, yorum yöntemleri itibarıyla ayetlerin batini anlamlarını kabul ettiklerinden Batıniler ismiyle de anılmaktadırlar. Alevilik de, genel özellikleri itibarıyla batıni bir ekoldür. Bunun göstergesi olarak, surelerin başında yer alan ve kesik harfler/hurûf-u mukattaa olarak isimlendirilen ayetlerin, anlamları olduğunu söylemektedirler. İktidar ve muhalefet inançları açısında da, iktidardaki ekoller ayetlerin zahiri anlamlarından yana eğilim göstermektedirler. Çünkü iktidar açısından, ayetlerin toplumun yönetilmesi bağlamında bir yargı ifade etmesi önemlidir. Farklı anlamlar yüklenebilen ayetlerden, herkesin uyacağı ilkeler ortaya koymak mümkün değildir. Muhalefet inançları açsından ise, ayetin zahiri anlamının ötesinde, kendi inançlarının ayetlerle ortaya konulması ve toplulukları iktidara karşı harekete geçirmek için, batini anlamlara eğilim göstermişlerdir.



Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   47




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin