Tkip kuruluş Kongresi Belgeleri



Yüklə 1,03 Mb.
səhifə18/78
tarix30.07.2018
ölçüsü1,03 Mb.
#64277
növüYazı
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   78

Öylesine bir düşünsel kargaşa dönemi içerisindeyiz ki, burjuvazi ve burjuvazinin yörüngesindeki sol liberal akımlar öyle büyük bir düşünsel karışıklık yaratıyorlar ki; insanlar post-modernizm üzerine üç kitap okumuş oluyorlar da, bilimsel sosyalizmin en temel eserlerini incelememiş halde kalabiliyorlar. Ve bunlar güya marksist oluyorlar! Bunlar güya saflarımıza katılmakla EKİM’ci olmuş oluyorlar! Böyle saçmalık olabilir mi? İnsanlar herşeyi okuyabilmeliler, buna bir şey demiyorum. Ama bir insan marksistse, öncelikle kendi dünya görüşünün temellerini özümsemeli. Kişinin öncelikle kendisinin bir ideolojik ekseni ya da omurgası olmalı ki, bu eksen, bu omurga temeli üzerinde her türiü düşünceyi izleme, anlama, eleştirme,(64)mahkum etme imkanına sahip olabilsin.

Daha bir de okunduğu kadarıyla Marksizmin orijinal kaynaklarından çok, ikinci el yorumlardan, hatta yorumun yorumundan öğrenilmesi sorunu var. İyi ama gerçekten Marksizm yorumunun yorumundan öğrenilebilir mi? Aklıma Çernişevski’nin, ünlü eseri “Nasıl Yapmalı?”da, devrimci kahramanına söylettiği sözler geliyor. Çernişevski, kahramanının ağzından, neden ben bir düşünceyi ya da dünya görüşünü, bunu ortaya koyanların kendi eserleri duruyorken ikinci-üçüncü el yorumundan okuyayım, diyor. Peki bilimsel sosyalizm üzerine Marks’ın, Engels’in, Lenin’in kendi eserleri varken, neden ikinci-üçüncü elden yorumlarını okusun insanlarımız diyeceğim, öyle bile değil. Bu az-çok ‘70’li yıllarda böyleydi. ‘70’li yılların devrimcileri kitap okudukları kadarıyla hep Marksizm okuyorlardı. Ama Marksizmi, Nikitin’in Ekonomi Politik'inden, Huberman’dan, bir takım ikinci-üçüncü el sığ ve mekanikleştirilmiş yorumlardan okuyorlardı. Ortada Engels’in diyalektik harikası açıklamaları varken, tutup bunları o dönemin işçilerine, genç devrimcilerine “popüler” eser diye okutuyorlardı.

Bugün ama insanlar bu tür popüler ürünler üzerinden de olsa Marksizmi doğru dürüst okumuyorlar, anlamsız bir takım şeylerle değerli zamanlarını tüketiyorlar ve bu arada zihinlerini çorbaya çeviriyorlar. Elbette istedikleri herşeyi okuyabilirler, insanların okuduklarına sınır koyamayız, ama zaten okuyacak zamanları az ya da alışkanlıkları zayıfsa, biz bu insanlara, “yoldaşlar, biz herşeyden önce marksistiz, böyle olduğuna göre, öncelikle marksist dünya görüşünün temellerini kavramaya bakmalıyız”, diyebilmeliyiz. Sözkonusu olan bir parti olunca, eğitim konusunda böyle bir tutuma sahip olmak apayrı bir önem kazanır. Biz bir devrimci sınıf partisi isek, bu konuda çok daha açık, net ve ısrarlı bir tutum içinde olmalıyız. Dikkat edin, biz insanların düşünsel ilgilerine bir sınır koymuyoruz, ama diyoruz ki, komünist partinin saflarını seçtiğinize göre, siz marksist dünya görüşünü benimsediğinize göre, bu(65)dünya görüşünün özü ve esası nedir, partinizin temel sorunlar üzerine teorik bakışaçısı nedir, öncelikle bu konuda bir fikir sahibi olmak durumundasınız. Öncelikle bu konuda kendinizi sıkı ve sağlam bir biçimde eğitmeye bakın.

Aynı sorunu program tartışmalarına bağlamak istiyorum. Sekizinci Kongre’de Lenin’in yaptığı bir son konuşma vardır. Lenin orada kapitalizmin bilimsel eleştirisine dayalı bir teorik perspektifi olmayan, bu temelde eğitilmemiş olan herhangi bir militanın ya da işçinin komünizmi beş kuruş etmez, diyor. Kapitalizmin doğuşunu, yapısını, işleyiş yasalarını ve onun yıkılışını tarihsel olarak kaçınılmaz kılan o onulmaz çelişkilerini; bunun karşısında işçi sınıfının tarihi misyonunu, devrimci rolünü kavramayan bir militanın komünist kimliği sağlam bir teorik kavrayışa oturmuyor demektir. Lenin’in vurgusunun programla bağı, bu kavrayışın bizzat bilimsel temellere dayalı devrimci bir program tarafından sağlanacağıdır. Nitekim Lenin vurgulu sözlerle, biz proletarya partisini marksist program zemini üzerinde eğittik, aynı şekilde ülkemizdeki milyonlarca emekçiyi de bu zeminde eğitmek durumundayız, diyor.

Tüm bunlar, bilimsel temellere dayalı bir parti programının, kaynağını ekonomik gerçeklerden alan, ancak bu temellere oturduğu ölçüde bilimsel olabilen bir parti programının, devrimci kuşakların eğitimindeki rolünü ve önemini anlatır. İçeriği ve temel unsurları parti programının teorik bölümüyle örtüşen, daha doğrusu bu özelliği ile marksist parti programlarına klasik bir kaynak oluşturan Engels’in eserine de buradan bakmamız gerekir.

Engels’in eseri Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm başlığı taşıyor. Sosyalizm ütopyadan bilime nasıl geçti? Sosyalizmin maddi koşullarını bizzat kapitalizmin kendi bünyesinde tahlil edip açığa çıkararak ve bu maddi koşullar üzerinde eski toplumu yıkıp yeni toplumun kurucusu olabilecek toplumsal sınıfın(66)varlığını bilimsel çözümlemeler içinde ortaya koyarak... Bunları düşünüz, sosyalizmin bilimsel karakterinden geriye bir şey kalmaz. Kuşkusuz Marksizm bundan ibaret değildir, ama son tahlilde bu temele dayanmak zorundadır. Son tahlilde herşey bu temele bağlanmak zorundadır. İktisadi temeli olmayan hiçbir devrimci dönüşüm tasarlayamazsınız, ki zaten mesele tasarlamak da değil. Nihayetinde bilimsel sosyalizmin ütopik sosyalizme yönelttiği temel eleştiri tam da budur. Komünist Manifesto “Proleterler ve Komünistler” başlıklı ikinci bölümünde diyor ki; “Komünistlerin vardıkları teorik sonuçlar, hiçbir şekilde, şu veya bu sözde dünya reformcusu tarafından icat edilmiş ya da keşfedilmiş olan düşünce veya ilkelere dayanmaz. Bunlar yalnızca, varolan bir sınıf mücadelesinin, gözlerimizin önünde gerçekleşen bir tarihsel hareketin gerçek ilişkilerinin genel ifadesidir.”

İşte size Marksizmin bilimsel kaynağı ve temeli! Bir parti programı da bilimsel dayanaklarını kendi toplumunun bu bilimsel tahlilinden almak durumundadır.


Yüklə 1,03 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   78




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin