Bibi. V. Laurent, "L'oeuvre scientifique du R. P. R. Janin", Revue deş Etudes Byzantines XK, Melanges Raymond Janin, Paris, 1961, s. 7-13; Anonim, "Bibliographie du R. P. Raymond Janin", ae, s. 14-43, (l Haziran 196l'e kadar yayımlandı); Anonim, "Raymond Janin", Revue deş Etudes Byzantines, XXX (1972), s. 1.
SEMAVÎ EYİCE
JAPON ELÇİLİĞİ BİNASI
Bugün Japonya'nın İstanbul başkonsolosluğu olarak kullanılan ve Gümüşsuyu'nda, İnönü Caddesi üzerinde bulunan üç katlı ahşap yapı, 20. yy'ın başlarında, Osmanlı Bankası'nın (Banque Ottomane) o zamanki müdürü Pangilis Bey'in evi olarak inşa edilmişti. Binanın inşa tarihi olarak kaynaklarda verilen tarih 1904'tür. Aynı kaynaklar, Pangilis Bey ve ailesinin, özellikle 1910'ların sonlarından itibaren evlerinde dönemin monden topluluğunu ve İstanbul'daki yabancı diplomatik erkânı ağırladıklarını ve binanın zengin bir yaşama sahne olduğunu bildirmektedir.
Bugünkü İnönü Caddesi, Sulak Çeşme ve Hacı Kadın sokakları ile çevrili hayli e-ğimli bir arsa üzerinde bulunan bina, bu topografik yapıya bağlı olarak, üç ana katına eklenen ve güney cephesinde açığa çıkan bodrum katı ile dört kata ulaşmakta; genişçe bir çatı katı ile birlikte beş katlı bir geç dönem İstanbul malikânesi ortaya çıkmaktadır. Bu ölçüleriyle, yönetimsel işlevler için de elverişli bulunan bina, 1921'de Japon hükümeti tarafından diplomatik temsilcilik binası olarak kiralanmış ve 1928'de Japonya'nın malı ve elçilik binası haline gelmiştir. 1937'de elçilik, yeni başkent Ankara'ya taşınınca bina önceleri elçiliğin yazlık konaklama mekânı olarak kullanılmış; 1953'ten sonra ise İstanbul başkonsolosluğuna dönüştürülmüştür. Halen başkonsolosluk büroları ve temsili faaliyetlerinden başka başkonsolos ikametgâhı olarak da kullanılan yapının zaman içinde bu farklı kullanımlardan doğan yıpranma ve bozulmalardan arındırılması ve nitelikli bir temsili kimliğe kavuşması için Japon hükümeti tarafından bir program geliştirilerek kapsamlı bir restorasyon projesi hazırlatılmıştır.
Restorasyon projesi için yapılan analitik çalışmalar sırasında, binanın inşa edildiği tarihten bugüne, mekân, biçim, üslup ve yapım özellikleri açısından sürekli değişikliklere uğradığı görülmüştür. Binanın inşa edildiği yıllarda, içinde bulunduğu
Japon Elçiliği binası
Yavuz Çelenk, 1994
Taksim semti önemi gittikçe artan bir şehir bölgesi durumundaydı. Alman Elçiliği, büyük askeri binalar ve kiliseler gibi ö-nemli bazı yapıların yamsıra, o döneme ait eski fotoğraflarda da görüldüğü gibi, yakın çevrede binanın benzeri ahşap evler de bulunmaktaydı. Binanın başlangıçta, bu doku içinde yer alan (bugünkü ölçülerden daha küçük olan) bir bahçeli evden bitişik bir eve dönüştüğü; bu dönüşüm ve büyümenin hem yatayda (plan düzeninde), hem de düşeyde, bölüm ve kat ekleri şeklinde geliştiği anlaşılmaktadır.
Binanın taşıyıcı sistemi, mekânsal kurgusu ve bölümlenmesi ile biçimsel ve üs-lupsal özellikleri arasındaki kimi çelişkiler, sonradan yapıldığı açıkça belli olan ekler bu katmanlaşmanın "arkeolojik" kanıtlarıdır. Özellikle konsolosluk binası olarak kullanılmaya başlandıktan sonra yapılan müdahaleler ve yeni teknik donatım gerekleri, zaten var olan karmaşık mimari kurguyu daha da zorlamıştır. Ortaya, kimisi görkemli ve incelikli, kimisi de sıradan ya da bozulmuş nitelikte mekân ve cephe ö-zellikleriyle belirginleşen neoklasik, neo-barok, geç Osmanlı, Viktoriyen ve oryantalist motiflerle bezeli bir geç dönem yapısı çıkmıştır.
Bu çelişkileri ve onlara eşlik eden ciddi teknik sorunları çözmeyi öngören restorasyon projesinin uygulanmasıyla birlikte, binanın bugünkü kullanımında da bir sadeleşmeye gidilmesi, başkonsolos evinin bina dışına taşınmasıyla tarihi yapının sadece idari ve temsili faaliyetler için kullanılması öngörülmektedir.
ATİLLA YÜCEL
JASMUND, A.
(19. yy sonu - 20. yy başı) 19. yy'ın sonunda İstanbul'da önemli çalışmalar yapmış Alman mimar ve mühendis.
Yaşamı hakkındaki bilgiler sınırlıdır. Yalnızca Berlin Üniversitesi'nden mezun olduğu bilinmektedir. Jasmund'un yaşa-
mı, formasyonu ve istanbul'daki çalışmaları da henüz araştırılmamıştır. Hattâ adı bile pek çok yayında yanlış olarak '"Jach-mund" yazımıyla geçmektedir. Ön adı bilinmemektedir. Osmanlıca yazışmalarda ön adı kullanılmamakta, kendisi ise yazılarım yalnızca "A. Jasmund" olarak imzalamaktadır.
istanbul'a geliş nedeni, Osmanlı Demiryolları yapımına ilişkin görünmektedir. 1888'de Osmanlı yönetimi Deutsche Ori-ent Bank önderliğinde kurulan gruba Anadolu Demiryolları Şirketi'ni kurma ve Hay-darpaşa-Ankara hattını inşa etme imtiyazım vermişti. Aynı yıl, Doğu mimarlığını incelemesi için Türkiye'ye gönderilen ve daha sonra Sirkeci istasyon binasının tasarımı ve inşasıyla görevlendirilen A. Jasmund'un ilişkilerini akıllıca kullandığı görülmektedir. Jasmund, Alman hükümeti için çalışırken Osmanlı Devleti tarafından da hem Mühendishane-i Berri-i Hüma-yun'da ve Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âli-si'nde hocalık yapmak, hem de devlete ait inşaatın denetimi ve saray yapıları için danışmanlık hizmeti vermek üzere görevlendirilmiştir. Çeşitli belgelerde açıklanan bu görevleri içinde Mühendishane'deki hocalığı ile Hazine-i Hassa Nezareti mimarı ve Majeste Sultan'ın mimar-damşmam sıfatı en çok bilinenlerdir.
A. Jasmund'un İstanbul'daki en tanınmış tasarımı, Sirkeci gar binasıdır (bak. Sirkeci Garı). Günümüzün çevre düzensizlikleri ve trafiği içinde görüntüsü örselenmiş olan gar, döneminin en önemli yapı-larındandı. Dönemin yüksek prestijli ulaşım aracı olan demiryolunu temsil eden ve doğal olarak .pek çok törene sahne o-lan gar binası, mimarına da büyük prestij sağlamış olmalıdır.
Gar binası, istanbul'un oryantalist üsluplu yapı birikiminin özgün örneklerinden biridir. Historisist yaklaşım için yeni bazı öneriler taşımaktadır ve bilindiği kadarıyla Jasmund'un bu üslupta tek çalışmasıdır. Diğer yapılarından farklı olarak Jasmund, burada, Doğu ile Batı'nın buluştuğu noktanın, oryantalist üsluplu bir yapı ile temsil edilmesi düşüncesinden hareket etmiş olmalıdır. Jasmund, Bahçekapı' daki Deutsche Orient Bank için tasarladığı Germina Hanı'nda, üçgen köşe parselini dairesel planlı bir kitle ile çözümlerken ağırlıklı olarak Orta Avrupa'ya özgü görünen bir yeni klasik üslubu yeğlemiştir.
Jasmund, II. Abdülhamid'in (hd 1876-1909) mabeyincisi Ragıp Paşa'mn kızı için yaptığı Caddebostan'daki köşkte ise yine klasik ve aksiyal planlı ve neorönesans çizgiler taşıyan bir tasarıma yönelmiştir. Köşkte yalnızca ikinci kat balkon kemerlerinde oryantalist bir motif bulunmaktadır.
Bilinen, korunmakta olan ve genel o-larak iyi durumda olan bu yapıların dışında Jasmund'un tasarladığı düşünülen veya bilinen yapılar da vardır. Bunlardan biri, Beyoğlu'nda yine Ragıp Paşa tarafından yaptırılmış olan ve Germina Hanı ile üslup benzerliği gösterdiği düşünülen Rumeli Hanı'dır.
Bir diğer çalışması, Kasımpaşa Deresi
JEAN BOTTER KÖŞKLERİ
318
319
JEAN BOTTER KÖŞKLERİ
hol ile iki yanında salonlar (üst katta yatak odaları) olan klasik bir plan şeması vardır. İstanbul'un en güzel manzaralann-dan birini alan batı cephesine, giriş katında boydan boya bir veranda, üst katta da bir teras yerleştirilmiş; son katta orta aks öne çıkarılıp yükseltilerek balkonu ve be-zemesiyle vurgulanmıştır.
Cepheler, düzgün aralıklı yivli pilastr-larla klasik bir düzen içinde bölümlenmiş-tir. Pilastr ve bezemeler, derinliği az kaplamalar biçimindedir ve çizgisel etkilidir. Giriş katı verandasının renkli camla kaplı kemerlerinde simetrik ama 2/3/4 birimlik bir dizilişle yerleşmiş pencereler vardır. Üst katın, "piano nobile"nin hol ve salonları geniş kapılarla terasa açılır. Bu ahşap panjurlu ve camlı kapılarda ve öteki camlı kapı veya pencerelerde de döneme özgü küçük kare kayıtlı ve renkli camlı üstlükler bulunur. "Piano nobile" fazla geniş olmayan bir saçakla son bulur.
Üst katın, kartal figürlü bir konsola o-turan çıkmasının saçak altı üçgeninde tim-pan bölümü, kırık kemerler içinde barok volütler ve kıvrım dalların eşlik ettiği bir genç kız başı ve çiçeksi dallardan oluşan art nouveau bir kompozisyonla bezenmiştir. Saçağın akroterinde de bir çiçek çe-
için tasarladığı ıslah projesidir (Ağustos 1893). Beyoğlu bölgesi için 1/10.000, Kasımpaşa için 1/200 ve kanal ayrıntıları için de 1/100 ve 1/20 ölçekli olarak tasarlanmış ve çok özenle çalışılmış olan projenin uygulanıp uygulanmadığı henüz bilinmemektedir.
Jasmund, Bağdat ve Dedeağaç'ta inşası tasarlanan gümrük antrepolarının da plan ve keşiflerim hazırlamıştır. Bunların da uygulanıp uygulanmadığı bilinmemektedir.
Jasmund'a 1894 başında modern cezaevi sistemine uygun bir merkezi hapishane projesi bir irade ile sipariş edildi. Ye-dikule civanndaki 5.000 m2'lik bir hazine arazisine kurulması düşünülen hapishanede bir hastane, memur ve gardiyan lojmanı, mutfaklar, kışla, hamam ve çeşitli dinler için ibadethanelerin yer alması düşünülüyordu. Jasmund'un hazırladığı ve keşfini yaptığı proje, uygulanmamıştır. Jasmund, 1894'te önemli bir sorun haline geldiği anlaşılan gümrük antrepolarının sağlamlaştırılması için kurulan komisyonda görevlendirilmiş ve ayrıntılı raporlar hazırlamıştır.
Jasmund'un önemli bir çalışması da 10 Temmuz 1894 depreminde zarar görmüş olan Kariye Camii'nin onarım çalışmalarıdır. Müze-i Hümayun Müdürü Osman Hamdi Bey'in sorumluluğundaki restorasyonda Jasmund, konsolidasyon çalışmaları yapmış olmalıdır.
istanbul'da yayımlanan Moniteur Ori-ental gazetesi 19 Ekim 1894 tarihli nüshasında irade-i seniye uyarınca Şam'da Arap stilinde bir cami yapılacağının haberini vermektedir. 60.000 liranın tahsis edildiği caminin yapımı için Jasmund, askeri yapılar komisyonu üyesi izzet Paşa ile birlikte ertesi gün Şam'a hareket edecektir. Bu caminin de yapılıp yapılmadığı bilinmemektedir.
Türkiye mimarlık tarihinde Jasmund, en önemli üç yapısının müellifi olmanın dışında tanınmış mimar A. Kemaleddin Bey' in hocası ve koruyucusu olarak da bilinmektedir. Yeteneğini fark ederek Sirkeci Garı binasının inşaatı sırasında bürosuna yardımcı olarak aldığı Kemaleddin Bey'in daha sonra Almanya'ya gitmesini sağlamış ve olasılıkla onun neoottoman bir üsluba yönelmesinde etkili olmuştur.
Bibi. C. Can , "istanbul'da 19. Yüzyıl Batılı ve Levanten Mimarların Yapıları ve Koruma Sorunları", (Yıldız Teknik Üniversitesi, basılmamış doktora tezi), ist., 1993; M. Cezar, Sanatta Batıya Açılış ve Osman Hamdi, ist., 1971; Z. Çelik, The.Remaking of istanbul: Portrait of An Ottoman City in the Nineteenth Century, Washington, 1986; S. Çetintaş, "Mimar Kemaleddin, Mesleği ve Sanat Ülküsü", Güzel Sanatlar, no. 5, 1944, s. 160-173: Y. Demiriz, "Caddebostan'da, Mabeyinci Ragıp Paşa'nın, Kızı îçin Yaptırdığı Köşk Hakkında Bazı Notlar", Semavi Eyice Armağanı istanbul Yazılan, İst., 1992, s. 363-380; A. Nasır, "Türk Mimarlığında Yabancı Mimarlar Üzerine Bir Deneme", (istanbul Teknik Üniversitesi, basılmamış doktora tezi), ist., 1991; Y. Yavuz-S. Özkan, "Osmanlı Mimarlığının Son Yıllan", TCTA, s. 1078-1086; ay, "The Final Years of Ottoman Empire", Modern Turkish Architecture, UPP, 1984, s. 36. AFiFE BATUR
JEAN BOTTER KÖŞKLERİ
Kadıköy llçesi'nde Fenerbahçe'de Kala-mış-Fener Caddesi üzerindedirler. Botter köşkleri günümüzde ikisi ayakta, duran dört konuttan oluşmaktadır. Diğer ikisi 1980-1982'de yıktırılarak yerine apartman yaptırılmıştır.
Sarayın resmi terzisi olan Jean Botter' in kendisi ve kızları için yakın tarihlerde, olasılıkla farklı mimarlara yaptırdığı biri kagir, üçü ahşap yapım olan evler, her biri ayrı üslupta ama aynı ölçüde zarif sayfiye konutları idi. Aileyi tanıyan ve önemli bir semt tarihi çalışması yapmış olan M. Ekdal, köşklerin son derece bakımlı bahçeleri, heykelleri, tenis kortu vb yüksek yaşam düzeyini belirleyen konfor öğele-riyle donatılmış olduğunu belirtmektedir.
Caddenin Fenerbahçe Burnu'na ulaştığı son kesimde dar cepheli ve derin parsellere yapılmış bu dört köşkten Jean Bot-ter'in kendisine ait ve doğallıkla en eski tarihli olanı (no: 89), yüksekçe bir bodrum üzerinde üç katlı ve giriş katı kagir, diğer iki katı ahşap bir yapıdır. Yaklaşık I4x 15 m boyutunda, kareye yakın bir dikdörtgen zemine oturur. Altı basamaklı bir merdivenle giriş katına ulaşılır. Ortasında bir
I
1981'de
yıktırılan
Marie Botter
Köşkü
(üstte) ve
D'Aronco'nun
köşke ait bir
çizimi.
Erkin Emiroğlu
(üst), Afife Batur
fotoğraf arşivi
lengi üstünde aynı volüt, kıvrım ve çiçeklerden oluşan bir motif vardır. Çıkmanın iki yanında yatay yerleştirilmiş eliptik birer barok pencere kompozisyonu tamamlar.
Louisa Botter Köşkü: Jean Botter'in kızı Louisa için yaptırdığı köşk, belirgin o-larak jugendstil tasarım anlayışını sergiler. Köşkün Orta Avrupa mimarlığını anımsatan oldukça kunt bir kitlesi vardır ve mimari öğeler, jugendstil'e özgü biçim ve motiflerle kompozisyona girer.
Louisa Botter Köşkü, yüksek bir bodrum kat üzerine üç katlı bir yapıdır. Kagir zemin kat üzerindeki teras bölümü sonradan yapılan bir düzenlemeyle mermer kaplanmış ve eğrisel, eliptik dönüşlü bir merdiven eklenmiştir. Bu ek, malzemesi ve rengiyle olmasa da biçimiyle yapının konseptine uymuş görünmektedir.
Louisa Botter Köşkü'nün karakteristik öğesi, sekizgen biçimli büyük ve hacimli kulesidir. Pencere vb gibi herhangi bir açıklığı olmayan ve yapıya kunt görünümünü veren kule, çatı hizasını da aşan yüksekliği ve saçaklıktan sonraki teras bölümünü çevreleyen dişli çıkıntılarıyla or-taçağcıl veya romanesk bir canlandırma motifidir.
Kulenin varlığı asimetrik bir plan şemasına yol açmıştır. Birinci katta yer alan salonlar, öndeki terasa açılırlar, ikinci katta da yapıyı boydan boya çevreleyen bir teras ile dört yatak odası, üçüncü ve çekme katta iki yatak odası daha vardır.
Yapının tüm köşeleri jugendstil biçimli pilastrlarla belirtilmiştir, ikinci katın terasa açılan pencerelerinin büyük ve yayvan kemerleri kaplama tekniğinde jugendstil motiflerle bezenmiştir. Bütün pencerelerin küçük kare kayıtlı ve renkli camlı üstlükleri vardır. Jugendstil biçimlenme üçüncü katın teras korkuluklarında da görülmekte, eliptik eğimli korkuluklar, daire motifli köşe babalarına bağlanmaktadır.
Marie Josepbine Botter Köşkü: Josep-hine için yapılmış olan köşk, Botter köşklerinin en ilgi çekici olanıydı, iki kadı ve kagir olan köşk, daha çok Fransız art nouveau anlayışını anımsatan ve planı, kitlesi ve tüm biçimleriyle, pencere, kapı, teraslar, çatı vb öğeleriyle özgürce biçimlenmiş bir tasarımdı. Gerçek ve eşsiz bir "Liberty" örneğiydi. 1981'de ansızın bir gecede yıktırıldı ve yok oldu. Ve sonra bu gerçekten önemli yapıtın yerine sıradan bir apartman yapıldı. Mevcut fotoğraflarından yapının giriş katında yassı at nalı kemer biçiminde pencereleri olduğu, üst katta kanatlardan birinin geniş kemerli, diğerinin üçlü bir pencere grubuyla manzaraya açıldığı görülmektedir. Pencerelerin çeşitli malzeme trükleriyle ve farklı renkli camlarla yapının coşkulu çok renkliliğine katıldığı veya dik çatı ile kırma çatının özgürce yan yana gelişi hâlâ anımsanmaktadır.
Marie Botter Köşkü: Diğer Botter köşklerinin mimarları ve yapım tarihleri bilinmediği halde Marie Botter Köşkü'nün tanınmış italyan mimar Raimondo D'Aron-
Jean Botter
Köşkü'nün
genç kız başı
ve çiçeksi
dallardan
oluşan
art nouveau
kompozisyonla
bezenmiş üst
katından bir
ayrıntı.
Erkin Emiroğlu
co(->) tarafından 1906'da tasarlanıp inşa edildiği bilinmektedir. D'Aronco projelerinin toplu olarak bulunduğu Udine Kent Müzesi'nde (Civici Musei) "Casa Botter a Fanaraki" başlığı altında 38 adet tarihli ve imzalı özgün çizim bulunmaktadır, ilk kez 1982'de "Raimondo D'Aronco e i suoi tempi" (R. D'Aronco ve Dönemi) konulu uluslararası toplantıda tanıtılan Marie Botter Köşkü, 1981'de yerine apartman yapılmak üzere yıktırılmıştır.
Marie Botter Köşkü, Udine Müzesi'nde-ki özgün çizimlerden oldukça farklı olarak inşa edilmiş görünmektedir. Yapının röle-vesini alma konusundaki girişimler, mal sahipleri tarafından sürekli olarak reddedildiği için bu farklar, ancak dış gözlemlerle sınırlı olarak bilinmektedir. Kabaca planda ve boyutlarda önemli bir değişiklik olmadığı, yapının projedeki gibi 13x14 m'lik, yaklaşık kare biçimli bir zemine oturduğu anlaşılmaktadır. Projede, ortada, çift kollu bir merdivene açılan büyük bir hol ile iki yanda salon ve odalardan o-luşan ve döneminde çok kullanılmış olan bir şema görülmektedir.
Ancak köşkün güney cephesinde bir merdiven evine işaret eden, köşeleri yuvarlatılmış bir çıkma ile basamaklı pencereleri, eğer bu projedeki servis merdiveni değilse yapım sırasında merdivenin konumunun değiştiğine işaret etmektedir.
Proje ile uygulama arasındaki asıl ö-nemli fark, kare zeminin üçüncü boyuttaki biçimlendirilmesinde projenin çok daha özgürce gelişmiş ve mimari öğelerin art nouveau/art deco biçimler için çok daha cesaretle kullanılmış olmasına karşılık uygulamanın daha konvansiyonel oluşudur. Gerçekten de projede örneğin üçgen çatı alınlıklarının alışılmışın dışında konsol olarak çıkmalar yaptığı, kuzeybatı köşesindeki kulenin, çıplak tuğla ve sıvalı yüzeylerinin biçimlenişindeki geometri veya kulenin üstte dairesel çıkması olan bir ciharmümaya dönüşmesi ve hele geniş dairesel saçağı vb gibi birçok incelikli buluş vardır. Bu buluşların, istanbul'un o yıllardaki sayfiye konutunun bilinen biçimlerini yeni önerilerle tazeleme potansiye-
li taşıdığı da bellidir. Bilmediğimiz nedenlerle bu öneriler uygulanmamıştır.
Marie Botter Köşkü, yükseltilmiş kagir bir bodrum kat üzerine üç katlı ahşap bir binadır. Planda aynı yerde bulunan ama projedeki biçimlenişinden farklı olarak ö-zelliksiz ve dümdüz yükselen bir merdivenle giriş katına ulaşılır. Bu katın camekânlı verandasının konumu da projeye göre değişiktir. Projede verandanın köşeli dönüşü güney tarafında olduğu halde, yapıda kuzey köşede yer almaktadır. Olasılıkla verandanın camekânla kapatılması sonraki bir karardır, ikinci katın salon ve odaları, camlı kapılarla cephede boydan boya uzanan bir terasa açılmaktadır. Yarım daire kemerli ve ahşap panjurlu kapıların tam üstünde birer kurt başı figürü vardır. Üçüncü katta güney odaları kaldırılmış, merkezdeki hol bir çatı odasına dönüşmüş; buna karşılık kuzeybatı odası, yükselen kuleyle birlikte ve yüksek pen-ceresiyle cihannüma gibi biçimlenmiştir. Yapının oranlı kitleleri dışında, D'Aronco tasarımının özelliklerine işaret eden birkaç ayrıntı belirtilebilir. Biri, güney cephesindeki merdiven evine ait olduğunu düşün-dürten basamaklı pencerelerdir. Diğeri ise kuzey cephesindeki pencereleri çerçeveleyen ve kaplama tekniğinde yapılmış soyut bitkisel bezeme motifleridir. Özellikle de çerçevenin en alt kesimindeki küçük yatay elips motifidir. D'Aronco'nun projesinin tam uygulanmaması önemli bir dezavantajı olsa da Marie Botter Köşkü'nün yıktırılmış ve bahçesinin ve ağaçlarının ortadan kaldırılmış olması yalnız önemli bir mimarın yapıtının kaybına değil istanbul' un bir döneminin yaşam izlerinin silinmesine de yol açmıştır.
Bibi. A. Batur, "Leş euvres de Raimondo D'Aronco a istanbul", Atti del Congresso Inter-nazionale di Studi su Raimondo D'Aronco e il suo tempo, Udine, 1982, s. 118-134; Comune di Udine, D'Ardonco Architetto, Milano, 1982, s. 166-167; M. Ekdal, Bir Fenerbahçe Vardı, 1987, s. 91-112; V. Freni-C. Varnier, Raimondo D'Aronco/l'opera completa, Padova, 1983, s. 172; M. Nicoletti, D'Aronco e l'architettura liberiy, Roma-Bari, 1982, s. 149
AFiFE BATUR
JİMNASTİK
320
321
KABA HALİL EFENDİ
JİMNASTİK
Beden hareketlerini içeren spor dalı.
Aletlerle yapılan "aletli jimnastik" ve aletsiz olarak yapılan "isveç jimnastiği" o-larak iki ana bölüme ayrılır. Bugün sportif yarışmalar arasında bulunan ve olimpik sporlar arasında yer alan aletli jimnastik, barfiks, kasa, kulplu beygir, halka vb gibi aletlerle yapılan jimnastik türüdür, isveç jimnastiği ise okullarda uygulanan beden eğitimi programında yer almaktadır.
Aletli jimnastik Türkiye'ye, modern sporların ilki olarak girdi. "Batı'ya açılan pencere" adıyla anılan Mekteb-i Sultani (bugünkü Galatasaray Lisesi) 1868'de Fransa'dan getirtilen öğretmenlerle tedrisata başladığında, hocalar arasında M. Courel adında bir de jimnastik öğretmeni bulunuyordu. Onun hazırladığı program dahilinde okulda jimnastik dersleri için geniş bir salon tahsis edildi. M. Courel bu salonu Fransa'dan özel olarak getirttiği jimnastik aletleriyle donattı. Okulun tüm öğrencileri bu salonda jimnastik dersleri yaparlardı.
M. Courel, 1874'te görev süresini tamamlayıp memleketine dönerken onun yerine gelen M. Moiroux jimnastik faaliyetini sürdürdü. O da pek çok jimnastikçi yetiştirdi. Ancak öğrencileri içinde en yeteneklisi olan Ali Faik Bey ile özellikle uğraştığı gibi onun, mezun olduğu yıl okula jimnastik öğretmem olarak alınmasını da sağladı. Ali Faik Bey (Üstünidman) 40 yılı aşkın bir süre Galatasaray Lisesi'nde jimnastik öğretmenliği yaptı ve pek çok öğrenci yetiştirdi. Yine bu yıllarda askeri liseler ve Mekteb-i Harbiye'de Mazhar Hoca (Kazancı) da jimnastik öğretmeni olarak sayısız öğrenci yetiştirmişti. Sonraları Faik Üs-tünidman'm en yetenekli jimnastikçi öğrencilerinden biri olan Selim Sırrı Bey (Tarcan) yüksek beden eğitimi tahsili için gittiği isveç'te isveç jimnastiğim benimsemiş ve yurda dönüşünde Erkek Muallim Mekteb-i Âlisi (Yüksek Erkek Öğretmen Okulu) jimnastik öğretmenliğine atanınca isveç jimnastiğini Türkiye'ye sokmuştur. Bu nedenle Ali Faik Üstünidman ve Mazhar Kazancı ile aralarında fikir ayrılığı başlamıştır. Selim Sırrı Tarcan, okullara beden eğitimi öğretmeni yetiştiren kurumun başındaydı. Bu nedenle yurdun dört yanındaki okullara hep onun öğrencileri beden e-ğitimi öğretmeni olarak gittiler ve isveç jimnastiği tüm Türkiye okullarına hâkim oldu. Aletli jimnastik Türkiye'de, 1980'lere kadar uzun yıllar ihmal edildi. Bu sporu ancak birkaç gönüllü kişi ayakta tutabildi.
CEM ATABEYOĞLU
JOURNAL DE CONSTANTEVOPLE
1843-1866 arasında Fransızca olarak yayımlanmış, kısmen resmi nitelikte gazete. 1831-1852 arasında, Takvim-i Vekayi' nin Fransızca versiyonu olarak yayımlanan Moniteur Ottoman'dan daha az resmi olmakla birlikte, Osmanlı hükümetinin Tanzimat reformlarmdaki ve Batı dünyasına açılmasındaki kararlılığım dile getirmişti. Yazarları, Tanzimat'ın hizmetinde çalışan Levantenler ile Avrupalılardan oluşuyor-
du. Bu nedenle de, yayın Osmanlı topraklarındaki yabancı uyruklulara, Batı düşüncesine, Hıristiyan inanışına ve "hasta a-dam" diye nitelenen Osmanlı İmparator-luğu'nun iyileştirilmesi konusundaki Avrupa kamuoyunun düşüncelerine -kendi içindeki farklılıklarını da koruyarak-olağanüstü ustalıklı bir üslupla bağlı kalmıştı.
Gazetenin redaktörleri, dış politika konusunda hayli bilgili kişiler olup, Batı'da Osmanlıların politik, ekonomik ve sosyal evrimi konusunda yayınlar yapan birer Osmanlı uzmanı idiler. En azından Kırım Savaşı'na değin gazeteyi çıkarmakta süreklilik ve beraberlik içinde kaldılar. Kırım Savaşı, Avrupalı büyük güçlerin Osmanlılar üzerindeki çıkar çatışmalarını keskin bir şekilde ortaya koyduğundan, gazete Avrupa'nın genel bir yansıması olmaktan çıkıp, birtakım özgül çıkarların temsilcisi durumuna geldi.
Journal Constantinople adı gerçekte, birbirini izleyen üç özel yayının sonuncusuna aitti. Bunlardan ilki Ocak 1843-Tem-muz 1846 arasında yayımlanmış Journal de Constantinople et deş Interets Orienta-ux idi. Gazete, Journal de Smyrne adıyla izmir'e taşınıp, Osmanlı İmparatorluğu' nün Batılı devletler arasında tarafsız kalmasını ve kendi potansiyel zenginliklerine eğilmesini savunmaya başladı. Journal de Constantinople et deş Interets Orientaux Ağustos 1846'dan sonra Journal de Constantinople, Edao de l'Orient adıyla yayımına devam etti; Alleon ailesine(-») ve bazı Fransız işadamlarına aitti, Doğu ile Batı arasında "bütünleştirici" bir rol oynamayı savunuyor ve ailenin, Banque de Constantinople adıyla kurulmasına önayak olduğu (1847-1852) bankayı destekliyordu.
Bu ikinci gazete de 1856'da Impartiel de Smyme gazetesinin sahibi M. A. Ed-wards adlı bir ingiliz tarafından satın alınınca, Fransızca yayımlanmaya devam e-den ingiliz yanlısı bir yayın haline gelmiş ve Ağustos 1859'a kadar varlığını sürdürmüştür. Eylül 1859'dan itibaren bu kez sadece Journal de Constantinople adını alan gazete, 1866'dan sonra La Turquie a-dı altında 2 yıl daha devam edecek ve Fransızca dilinden neşredilen son resmi yayın olacaktır.
Dostları ilə paylaş: |