Cmk 250 maddesi İle yetkiLİ duruşma tutanaği esas no : 2008/209 celse no : 208 celse tariHİ : 16. 12. 2011 başkan : hasan hüseyiN Özese 28298



Yüklə 0,5 Mb.
səhifə1/6
tarix25.01.2019
ölçüsü0,5 Mb.
#101856
  1   2   3   4   5   6



T.C.

İSTANBUL

13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ

( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI
ESAS NO :2008/209

CELSE NO :208

CELSE TARİHİ :16.12.2011
BAŞKAN :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298

ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266

ÜYE :ERCAN FIRAT 39995

C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954

C. SAVCISI :MEHMET MURAT DALKUŞ 40226

KATİP :ALİ DOĞAN 128041

Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese ile Üye Hakimler Sedat Sami Haşıloğlu ve Ercan Fırat’tan oluşan mahkeme heyeti tarafından 16.12.2011 günü saat 09:56’da Silivri Cezaevi bitişiğindeki büyük duruşma salonunda oturum açıldı.

Tutuklu sanıklardan Sevgi Erenerol ile başka suçtun tutuklu sanık Sedat Peker dışındaki tutuklu sanıkların cezaevinden getirildikleri görüldü.

Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.

Tutuksuz sanıklardan gelen yok.

Müdahil vekili Danıştay Başkanlığı Vekili Av. Perihan Özcan ile bir kısım sanıklar müdafilerinden Sanıklar Doğu Perinçek ve Hikmet Çiçek müdafii Av. Mehmet Cengiz, Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Hasan Gürbüz geldikleri görüldü.

Huzurdaki yerlerine alındı.

Açık yargılamaya devam olundu.

12.12.2011 tarihli oturumda verilen ara karar uyarınca bir kısım sanıkların ek savunma yapabilecek olmaları ve diğer sanık ve müdafilerinin talep ve beyanının alınacak olması karşısında, gizli tanıkların dinlenmesine ara verildi.

Mahkeme Başkanı: "Aykut Bey mikrofon verelim. Şimdi diğer ek savunma verilen sanıklar içinde aynı şeyi söylüyorum. Ek savunma ile ilgili maddeler zorunlu müdafiliği gerektiren maddeler. Ancak avukatınız huzurunda beyanda bulunabilirsiniz. Sizin avukatınız var zannediyorum değil mi, Aykut Bey, Avukat Mehmet Taşdelen değil mi?”

Sanık Aykut Metin Şükre: “Var Başkanım, birazdan gelir.”

Mahkeme Başkanı: "Ama şu anda hazır değil.”

Sanık Aykut Metin Şükre: “Birazdan gelir başkanım.”

Mahkeme Başkanı: "Tamam gelince ek savunma için savunma yapabilirsiniz.”

Sanık Aykut Metin Şükre: “Anlaşıldı Başkanım.”

Mahkeme Başkanı: "Peki. Kenan Bey, Kenan Özay. Yok. Selçuk Özkan, yine sizinde ek savunma yapabilmeniz için avukatınız olması gerekiyor. Avukatınız var mı, kendinizin avukatı var mı?”

Sanık Selçuk Özkan: “Gel, bugün gelmesi lazımdı, ama fakat daha gelmedi. Geldiğinde.”

Mahkeme Başkanı: "Peki, avukatınız var.”

Sanık Selçuk Özkan: “Tamam.”

Mahkeme Başkanı: "Erkan Bey sizin avukatınız var mı?”

Sanık Erkan Ayyıldız: “Avukatım yok efendim.”

Mahkeme Başkanı: "Avukatınız yok. Baroda avukat tutmayı ister misiniz, tutulmasını?”

Sanık Erkan Ayyıldız: “İsterim efendim.”

Mahkeme Başkanı: "İleride mahkumiyet halinde bu avukatında bedelini, ücretini sizin ödemek durumunuz var, onu hatırlatmak istiyorum. Barodan avukat tutmayı istiyorsunuz değil mi?”

Sanık Erkan Ayyıldız: “İstiyorum efendim.”

Mahkeme Başkanı: "Peki. Evet talep ve beyanda bulunacak olanlardan söz isteyen var mı? Buyurun Kemal Bey.”

Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi verildi: “Değerli Başkanım Sayın üyeler, dün 15.12.2011 tarihli celsede dinlenen Gizli Tanık 17 konusunda birkaç cümleyle bir açıklama yapmak istiyorum. Geç saat olması nedeniyle bu açıklamayı yapamamıştım. Gizli Tanık monitörle gösterilen sanıkların teşhisi sırasında bir cümle kullandı. Zaten dedi, göstermiş olduğunuz bu resimlerin altında isimler var dedi. Zannediyorum, sizler buradan bir ikaz ettiniz, burada gösterdiklerimizin fotoğraflarda dediniz, isim yok. Ancak o ısrarlı şekilde fotoğrafların.”

Mahkeme Başkanı: "Hayır, monitörde buradaki monitörden oraya yansıtılıyor.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Ha kendi huzurundaki.”

Mahkeme Başkanı: "Buradaki monitörden oraya yansıtılıyor. Buradaki monitörde de resmin altında herhangi bir isim yoktu.”



Sanık Kemal Kerinçsiz: “Yoktu. Ancak o isim olduğunu söyledi. İsimi okumak istediğini beyan etti, ben o şekilde algıladım efendim, zabıtlardan da o çıkacak. Eğer isim var ise bu şekilde çıkacak ise zaten teşhis bile diyemeyeceğimiz teknik anlamda böyle monitörden resim göstererek tanığa sanıkların gösterilmesine yönteminin usule ve yasaya uygun olmadığı bir gerçek olmakla birlikte özellikle şahsım açısından isim söyleyemedi, zikredemedi, avukat olarak dedi ve sizler isim söylediniz. Bilahare canlı olarak kameranın buradaki sanıkların üzerinde gezdirilmesi sonucunda da yine benim şahsımın ismini söyleyemedi ve tespiti yapamadı. Bu anlamda, ben özellikle bu hususa dikkat çekmek istiyorum, Değerli Başkanım. Dün bu açıklamayı yapamamıştım. Gerçekte de bu zatı ben hiçbir şekilde hiçbir yerde görmedim ve bana da herhangi bir şekilde bir plaket, hediye veya herhangi bir figürde getirmiş değil. İfadelerin tamamında da bunu algılıyoruz. Değerli Başkanım, diğer bir konu da yine 3.11.2011 tarihli celsede Sayın savcımızın Jandarma Genel Komutanlığından gelen telefon listesinden bazı sualleri sorması üzerine böyle bir listenin geldiğini öğrenmiş bulunmaktaydım o celsede ve bunun üzerine o listenin tarafıma verilmesini istedim ve sizin ara kararınıza bu listenin benim bahsetmiş olduğum telefonların tahsis edildiği kişilerin isminin yazılmamış olması nedeniyle verilmemesi gerektiğine dair bir ara karar tesis edildi. Ancak ben buradan şunu algıladım. Bu liste konusunda bir gizlilik kararı var sanki. O yüzden bu liste verilmiyor. Böyle bir açıklama yapılıyor intibaı bende uyandı. Ancak ortada mahkemece verilmiş bir gizlilik kararı da söz konusu değil. Ceza Muhakemeleri Kanundaki uygulama 125. maddeyle sabit. Bu durumda gizli olan belgelerin veya devlet sırrı taşıyan belgelerin sadece hakimlik tarafından veya mahkeme tarafından incelenmesi gerekir. Ancak biz burada şunu görüyoruz, gizli olan belgelerin veya devlet sırrı taşıyan belgelerin iddia makamı ile paylaşıldığı, ancak savunma makamına bu belgelerin verilmediğini görüyoruz. Yani, mahkemenin bu uygulaması sadece benim bahsetmiş olduğum Jandarma Genel Komutanlığından gelen telefon listesiyle sınırlı değil. Hemen tüm belgelerde bu uygulamanın devam ettiğini görüyoruz. Oysa bizim yasamızda uygulanan bir tahkim sistemi vardır ki 2005 tarihinden itibaren getirilen ve hemen hemen muhtelif hükümlerde de silahların denkliği prensibi imkan nispetinde yaşatılmaya ve uygulanmaya gayret gösterilmiştir. Ancak bizim mahkememizin uygulanmasında adeta bir iddia makamıyla yargılama makamının bütünlüğü ve buna karşılık da savunma makamının yalnız bırakıldığını görüyoruz. Bu noktada Jandarma Genel Komutanlığının yazısının da tarafıma verilmesi gerektiği kanaatindeyim. Kaldı ki, mahkemenin bu güne kadar yanılabilirim bir tek şema konusunda gizlilik kararı almıştır. Onun dışında hiçbir konuda ara karar şeklinde bir gizlilik kararı tesis etmiş değildir. Yani gelen belgelere gizlilik kararı tesis edilmeden bu belge gizlidir deyip de savunmaya verilmemesi doğru bir uygulama olmadığı kanaatindeyim. Aksi halde hangi belgenin gizli olup olmadığı tamamen sizlerin şifahi beyanlarına ve kaleme verilen talimatlarla bu çerçevede sınırlı kalmakta ve bu noktada da usule uygun bir uygulamayla karşı karşıya kalmadığımız görülmektedir.”

Mahkeme Başkanı: "O konuyu araştırırız Kemal Bey.”

Sanık Kemal Kerinçsiz: “Peki Başkanım.”

Mahkeme Başkanı: "Buyurun.”



Sanık Kemal Kerinçsiz: “Efendim tutukluluk konusunda şahsımın tutukluluk süresi 4 yılı bulmuştur. Tutuklama yöntemi hiçbir şekilde cezalandırma yöntemi olarak kabul edilemez çünkü tutuklama bir tedbirdir. Tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda gerekçeden yoksun olması kişi özgürlüğünü önemli ölçüde ihlali yolunu açmaktadır. Mahkemece tutuklu kalmamın sebepleri olarak gösterilmesi gereken kaçma ve delilleri karartma yönündeki şüpheleri haklı kılacak fiili sebepler ortaya koymaktan maalesef imtina edilmektedir. Böylelikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesi ile 1982 tarihli anayasanın kişi güvenliğine ilişkin hükümlerinin ihlal edildiğini görmekteyiz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 8.6.1995 tarihli Mansur Türkiye kararında Türkiye mahkemelerinin detaylandırmadan aynı ifadeleri ve kalıpları kullanarak verdiği tutukluluğun devamı kararlarının yeterli gerekçeyi içermediği, adeta kollukta oluşturulan kararın mahkemece onaylayıcı işlemlerde bulunulduğu, bağımsız eleştiriler kararlar verilemediğini özgürlükten mahrumiyet kararlarının gerekçeye dayanması gerektiği ilkesine uygun olmadığını ifade etmiştir. Kanun metnini tekrardan öte içerik taşımayan tutukluluğun devamına ilişkin kararlar mahkemelerin onay makamı konumuna getireceği de unutulmamalıdır. Yasada belirtilen şekil kurallarına uyularak insan hak ve hürriyetleri korunamaz. Uygulamaların mutlaka iyi niyetle olmak zorunluluğu vardır. Şekli uygulamalarla yetinmek içi boşaltılmış bir insan hakları anlayışını Anayasanın 2. maddesinde belirtilen insan haklarına saygılı devlet ilkesinin tam olarak benimsenmemesinin de yolunu açacaktır. Kişinin belirli suçları işlemesi halinde tutuklamanın zorunlu görülmesi ve uygulamanın da bu yönde otomasyona bağlanması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi…. Sözleşmesinin 5. Maddesine, Ceza Muhakemeleri Kanununun 100. maddesine mutlaka aykırılık teşkil eder. Somut delil olmadan kişi suçlu görülüp tutuklanamaz. Şüpheli ya da sanık ile işlendiği iddia edilen suç arasında objektif bilgilere ve gerekçelere ve gerçeklere dayalı ilişki kurulması zorunludur. Önyargı ve varsayımlara dayanılarak kişi özgürlükten mahrum bırakılamaz. Tutukluluğu haklı kılan sebepler olsa bile tutukluluk uzadıkça bu sebepler yeterli neden olmaktan çıkacaktır. Tutukluluğun devamı kararlarında mutlaka sanığın kaçma riski ya da adaletin işleyişine müdahale etme riski unsurlarının bulunması zorunludur. Bu riskler yok ise tutukluluğun devamı kararı verilemeyecektir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında belirtildiği üzere istenilen ceza süresinin fazlalığı kaçma şüphesi oluştursa da tek başına tutukluluğun devamı gerekçesi sayılamayacaktır. Kaçma riski ile birlikte sanığın karakteri, sabit ikametgahı, evli olup olmaması, ailenin ekonomik ve sosyal durumu, mal varlığı, mesleği, iş yaşamı, tutuklama tedbirine gösterilen tepki, kaçmaya yönelik hareketlerin bulunup bulunmaması gibi birçok unsurun birlikte değerlendirilmesi gerekir. Neden kaçma riski olduğu konusunda açıklama getirmeyen basmakalıp ve sürekli tekrarlanan kararlar tutukluluğun devamı için asla gerekçe yapılamaz. Kişinin suç işlediği konusunda kuvvetli şüphe suç şüphesi bulunan kişinin kaçma riski bulunduğu gerekçesiyle tutukluluğun devamı yerine kefalet, belli adreste ikamet, yurtdışına çıkış yasağı, belirli sürelerde yer bildirme veya imza verme gibi tedbirlerin uygulanması yoluna gidilmelidir. Bu tedbirlerin netice vermeyeceği somut delillerle ortaya konmadan tutukluluğun devamına karar verilmesi doğru değildir. Şahsım olarak mahkemenize birçok defa kefalet yöntemine tatbik edilerek salıverilmem konusunda talepte bulunmuş olmama rağmen bu konuda mahkemenizce somut bir karar bugüne kadar verilememiştir. Bu konudaki samimi taleplerimi bir kez daha tekrarlıyorum. Delilleri karartma yönünden tutukluluğumun devamı içinde haklı bir gerekçe yoktur. Ceza Muhakemeleri Kanununun getirdiği sisteme göre tüm delillerin soruşturma aşamasında toplanması zorunludur. 3 yılı aşkın kovuşturma sürecinde toplanmadık bir delil kalmadığı gibi bunun kovuşturmada tutukluluğun devamı için gerekçe yapılamayacağı dikkate alındığında Sayın mahkemenizin delil toplanmamıştır diyerek tutukluluk kararımın devam ettirilmesi usule ve yasaya uygun olmayacaktır. Kaldı ki böyle bir gerekçenin varlığı halinde mahkemenin bu karartmanın nasıl gerçekleştirileceği konusunda da dayanak ve emarelerini de açık bir şekilde göstermelidir. Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 26.06.1991 tarihli Lötelyar Fransa kararında kaçma tehlikesinin sadece suça karşılık verilecek cezanın ağırlığı ile değerlendirilemeyeceği diğer faktörlerinde dikkate alınması gerektiği kaçma tehlikesi var ise diğer güvencelerin verilmesi halinde salıverilmesine karar verilmesini tutukluluğun ceza olarak algılanmaması gerektiğinden bahsedilmiştir. Tutuklama hangi gerekçe ile verilirse verilsin tedbir olması nedeniyle ilanihaye devam ettirilmesi mümkün değildir. Belirli bir sürenin sonunda mutlaka tedbire son verilmesi gerekir. Bu sürede hiçbir şartla 4 yıl olarak bulması mümkün değildir. Sadece kuvvetli suç şüphesinin olması yeterli değildir. Ayrıca kaçma ya da delilleri yok etme riskinin olması gerekir. Bu risklerinde soyut yasa maddelerinin tekrarı ile değil somut fiili nedenlerle ortaya konması zorunludur. Somut gerekçeler yerine soyut kanun maddelerinin tekrarı şeklen yasaya uygun sayılsa da özü itibariyle hukuka uygun kabul edilemeyecektir. Tutuklama geçici bir koruma tedbiri olup cezanın önceden çektirilmesi anlamına gelmez. Masumiyet kuralı özgürlüğün kısıtlanmasının istisnai olduğunu zorunlu kılar. Adli kontrol yöntemiyle kaçma ve delilleri karartma riski önlenebilecekse yasada belirtilen bu yöntemlere müracaat edilmelidir.”

Mahkeme Başkanı: "Kemal Bey toparlayın.”



Sanık Kemal Kerinçsiz: “Tabi efendim. Tutukluluğun devamı kararlarının hukuki ve fiili sebeplerine ilişkin gerekçelerin ayrıntılı yazılması ihsası rey niteliği taşıyacağı da düşünülmemelidir. Tutuklama tedbirinin uygulanıp uygulanmaması faile ceza verilip verilemeyeceğinin göstergesi olamaz. Kaçma ve delil karartma gerekçesiyle suçun işlenip işlenmediği konusunda hakimde oluşacak kanaat arasında bir bağlantıda yoktur. Tam tersine tutukluluk ya da devamı kararı yasanın dışındaki sebeplerin uygulanması sonucu verilmişse o takdirde sanık aleyhine ihsası reyin oluşturmasına yol açacaktır. İhsası rey nedeniyle yeterli gerekçe yazılamıyorsa yasada yer almayan tutuklama sebeplerinin uygulandığı anlamına gelecektir. Tutukluluğun devamı kararlarında gerekçe belirtmek davanın esasına müdahale olarak da kabul edilemez. Çünkü tutuklama hükme esas olan bir karar değildir. Kuvvetli suç şüphesi için esas bakımdan değil sadece tutuklama şartları bakımından bir şart olarak dikkate alınmalıdır. Bu sebeple tutukluluğumun devamı kararlarında mutlaka yeterli gerekçeye yer verilmelidir. Mahkemenin tutukluluğun devamı kararlarında doyurucu, somut ve yasanın aradığı şartları taşıyan gerekçe bulunmamaktadır. CMK 100. maddede belirtilen soyut gerekçeler tekrarlanmakta tutukluluğun devamı haklı gösteren hiçbir somut gerekçeye yer verilmemektedir. Tüm sanıkların durumu toplu olarak değerlendirilerek cezada şahsilik ilkesi uygulanmamaktadır. Tutukluluk süresi uzadıkça devamını zorunlu kılan ek nedenlere yer verilmemektedir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin İlişko Bulgaristan kararında makul şüphe tutukluluğun olmazsa olmaz şartı olduğunu ancak tutuklulukta belirli bir sürenin aşılması halinde makul ya da kuvvetli şüphenin tek başına yeterli olmadığı diğer yasal gerekçelerinde aranması gerektiği devam için somut olguların varlığının şart olduğu tutuklamanın belirli bir süre için ve son derece sınırlı koşullarda uygulanacağının dikkate alınmasını yasal ya da farazi çıkarımların yeterli olmayacağını katalog suçların sığınılmaması gerektiğini belirtmiştir. Davamızda olduğu gibi kovuşturmada makul sürede tamamlanamamakta ise masumiyet kuralının tatbik edilerek adli kontrol tedbirlerinin uygulanarak tutukluluğun sona erdirilmesi adil bir çözüm olacaktır. Bu itibarla Değerli mahkemeden talebim yukarıda arz ve izah ettiğim üzere şahsım hakkında 47 aydan bu yana gerekçeden ve fiili nedenlerden yoksun bir şekilde aynı hukuki sebepler değiştirilmeksizin ileri sürülerek tutukluluğun devamına karar verilmesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine, kararlarına, Anayasaya ve CMK’ya aykırı olduğundan bir tereddüt yoktur. Şahsımın kaçma ve delilleri karartma riski bulunmamaktadır. Kaldı ki, toplanacak bir delilde mevcut değildir. Mesleğim, davadaki müdafilik görevim, aile yaşantım, yerleşik bir düzenimin oluşu, toplumsal konumum, iş ve ikametgâh sahibi oluşum kaçma riskimi tamamen ortadan kaldırmaktadır. Kovuşturmanın geldiği aşama dikkate alındığında şahsımla ilgili karartılacak, toplanacak hiçbir delil yoktur. Bugüne kadar kuvvetli suç şüphesi nezdinde toplandığına ilişkin ortaya somut, fiili ve hukuki sebepler konulamamıştır. Tutukluluğun yerine geçebilecek adli kontrol tedbirlerinin uygulanması düşünülmemiştir. Kefaletle veya teminatla salıverilmem talebim konusunda hiç durulmamıştır. Birkaç adli tedbirin aynı anda uygulanarak tahliye edilmemde ceza yargılaması bakımından hiçbir hukuki engel bulunmamaktadır. Mahkemece tahliye edilmemden sonra tüm duruşmalara iştirak edeceğim konusunda her türlü teminatı vermeye hazır olduğumu defalarca ifade ettim. İddianamede belirtilen delillerle 4 yıl tutuklu bırakılmam Değerli heyetin vicdanında da rahatsızlık yarattığından eminim. Aynı suçtan yargılanan 10’a yakın sanığın uzun süreler önce tahliye edildiği ve 47 aylık tutukluluk sürem dikkate alınarak yurtdışı yasağı, her gün imza verme, takdir edilecek nakdi kefalet, duruşmaların tümüne iştirak konusunda gösterilebilecek her teminatın istenmesi karşılığında mahkemenin tüm adli kontrol tedbirlerinin gerektiğinde aynı anda tümünü uygulayarak tahliyeme karar verilmesini arz etmekteyim. Teşekkür ederim efendim.”

Beyan alınması sırasında bir kısım sanıklar müdafilerinden Av. İlker Fırat Arslan ile Av. Nursafa Pandar’ın geldikleri görüldü.

Huzurdaki yerlerine alındı.

Mahkeme Başkanı: "Buyurun.”



Sanık Hayrettin Ertekin söz istedi verildi: “Sayın Başkanım Hayrettin Ertekin’im, Yüce mahkemenizi saygıyla selamlıyorum. Sayın savcılarımızı da saygıyla selamlıyorum. Bu kısa yapacağım bir talebimi Sayın mahkemenin her zaman olduğu gibi dikkatli dinleyeceğinden ve beni anlayacağından hiçbir kuşkum, şüphem yok. İlk günden itibaren uyduğum gibi bütün kanun mevzuatına yasalara saygılı bir Türk vatandaşı olarak mahkemenize karşı olan güvenimi saygımı da yitirmediğimi bir kez daha burada huzurunuzda tekrarlamak istiyorum. Her sanık gibi kendi haklarını ve yasal hakları olmakla beraber insani haklarını da savunmak ve onu dile getirmek özgürce tanıdığınız bu kurallara gayret ettim. Dünkü gizli tanığa sorduğum sorularda bir aslanı bir fareye boğdurmak gibi olduğundan bir Türk vatandaşı olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin değerli mensuplarına bir saldırı ve tecavüz olduğunu düşündüğüm için kendimi tutamadım ve onunda gerçeği ortaya çıkarmak açısından faydalı olduğunu sanıyorum ve bir MİT elemanı olduğunu burada Yüce mahkemenin huzurunda kendisi de beyan etti, ikrar etti daha doğrusu. Bu konu tabi benimle ilgili değil. Benim herhangi bir o yargılanan şahıslarla falan hiçbir ilgim irtibatım yok ama bir Türk insanı olarak kanıma dokunuyor. Gerçekten sizinde kanınıza dokunuyordur. Sizlerde hepiniz Anadolu çocuklarısınız. Türk evlatlarısınız. İstiklal savaşı kazanmış bu milletin evlatlarıyız. Ama birilerinin uşağı olup da birilerine hakaret etmek için gizli saklı ajanlık yapanlar inanın bu millete yakışmıyor. Yarın Türk tarih sayfalarında bunlar okudukça nefretle büyük bir ihanet içinde olduklarını evlatlarımız görecek. Bize düşen ise bunu burada ortaya çıkarmaktır. Bu kadar insanın suçlu da olabiliriz. Evet, bizlerde biraz şeylerde olabilir ama suçunda birazcık ceza adaleti olması lazım. Zaten 4 yıldır 5. yıla girdiğim tutuklama ve yargılama esnasındaki cezaevindeki gösterilen her türlü dikkate, özene baktıkça hiçbir sesimizi çıkarmadan burada bir asil Türk evladı olarak yargılanmayı ve buradan beraat edeceğimizi onunda gururunu taşıyacağımızı ben biliyorum. Çünkü siz Anayasayla kurulmuş Değerli hakimlersiniz. Değerli bir mahkemesiniz. Elbette bizim haklarımızı da savunacaksınız. Ama bunu bize hissettirmiyorsunuz. Neden gizliyorsunuz? Niçin bize birazcık olsun ya sizlerde bakın ben 54 yaşındayım 10 yaşından beri bu ülkeye hizmet edip çalışan okumuş işadamıyım Kayseriliyim babam, dedem esnaf, tüccar 7 kardeşim aynı şekilde bu devlete vergi vermiş bir tek sabıkası olmayan, bir tek defosu olmayan bir ailenin çocuğuyum, işadamıyım. Yurtdışı yatırımlarım var her şeyim var ve şimdi kamuoyunda tanınan, bilinen bir insanım. Burada her zaman beyanlarımda da söyledim. Devletin bütün kamu kurumundaki çalışanlar Değerli hakimler, savcılar, generaller bilirler tanırlar. Eğer defolu bir adam olsaydım benimle ahbaplık kurup, benimle iş yapıp, Kapalıçarşı gibi bir yerde böyle bir terörist veya suça karışmış insanla iş yapmazlar. Öyle bir itibarımız öyle bir kredimiz var ki bunun bedeli yok. Bedeli yok bunu kimseye anlatamazsınız şimdi söyleseniz gülersiniz. Ben bir telefonla 300, 500 kilo altını kamyonla taşıtıp getirecek hiçbir çek senet olmayacak bir insanım. Bendende istedikleri zaman aynı şekilde gönderirim. Böyle bir insanım. Bütün Türkiye’deki 160.000 kuyumcuda benim malım altınım satılıyor. Malım satılıyor. Hiçbir senet kağıt bedel olmaksızın. Şimdi böyle bir insanı alıyorsunuz getiriyorsunuz diyorsunuz ki sen Ergenekon terör örgütü üyesisin. Ne olduğunu henüz kimse bilmiyor. Ergenekon terör örgütü. Bakıyorum Ergenekon şirketleri var A.Ş, Ergenekon holding, Ergenekon herkes ismini Ergenekon. Bu tarihi bir mitolojik şeyden alınmış bir isim. Eğer böyle niyetli olan bir insanlar var ise de bu ismi eğer kullanmışsa da Allah onların belasını versin. Ben olduğuna inanmıyorum. Sizde inanmıyorsunuz. Sayın savcılarda inanmıyorlar. Ama siyasi konjonktürün ülkemizin etrafını sarmış olduğu siyasi konjonktürün içine baktığınızda böyle bir oluşumun olarak kamuoyu önderlerinin ağzı laf yapan, dili laf yapan insanlarla bazı suça karışmış bazı insanları bir araya getirerek kavram kargaşası yaratarak siyasi yelpazede birtakım insanların rant elde etmesine Yüce adaletin hukuk devletinin yargıçlarının buna bu tuzağa düşmemesini benim tek arzum bu. Rahmetli Hilmi amcamda 40 yıl hakimlik yaptı. Bir tek Fatih’te ev alabildi. O da bizim yardımımızla ev alabildi ve kendisi de bir otobüste uyurken Allah’ın rahmetine gitti. Ben bilirim hakimlerinde nasıl yaşadıklarını, nasıl bütün bunları bilen bir insanım. Hukuk mektebini bende okudum. Ama bu kadar insana eza çektirilirken, bu kadar insanın suçlu mu suçsuz mu diye 4 yıl sizde gördünüz dün akşam aç susuz bu sa… geç saatlere kadar burada sizlerde kürsüde bir sandalyenin üzerinde hepimiz burada gerçeği ararken bunu tutuksuz olarak yargılan… yargılanıp daha adaletli mantıklı insani çerçevede Sayın Kemal Kerinçsiz Beyin anlattığı gibi biz Avrupa’dan mı alacağız Türk milleti daha düne kadar çiğ ayı eti yiyen Avrupalılar, Türk milletine medeniyet, hukuk, kültür mü öğretecek? Biz Hazreti Ömer’in adaletiyle İslam dininin adaletiyle yetişmiş bir milletin evlatları, ulvi torunlarıyız. Biz onların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarındaki yazılarla mı efendim Fransa Ahmet böyle değmiş Jozef’e böyle karar çıkmış, biz bunlarla mı biz burada kendimizi savunacağız? Ben o yola hiç başvurmuyorum. Ben Türkiye Cumhuriyetinin Anayasal olarak kurulmuş yargıçlarını, hakimlerini nasıl görev yaptıklarını bildiğim Sayın yargıçların ben onlardan daha iyi adalet dağıtacağına inanıyorum. Hiçbir zaman Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde verilen kararlar benim önderim olamaz. Kabul etmiyorum. Hiçbir zaman. Yüce Yargıtay’ın verdiği kararlar o Avrupa’daki Hıristiyan milletlerin vermiş olduğu kararların hepsinden üstündür daha adaletlidir. Bunu ben inanıyorum. Bu nedenle çok uzatmadan Sayın Başkanım 56. ayı doldurduğum tutukluluk süresinde benim ailem var, eşim var, çocuklarım var. Babam henüz daha benim mah… cezaevine girdiğimden beri gelip beraat etmeden gelip elimi öpmesin demiş. Şimdi 97 yaşında bir insana yani suçlu olarak mı gideceğim? Kısa yargılanıp beraat etmek istiyorum. Yani kimseye acı çektirmeye hakkım yok. Sayın Başkanım, benim hiçbir delil olmadığı için karartmak gibi böyle bir şeyim yok yani neyi karartacağım, neyi karatmışım, ne suçum var ki, kime ne yapmışım ben? Kime ne söylemişim? Kime hakaret etmişim, kime küfür? Ben sadece internette oturur okur yazan çizen bir tanesinde hakaret küfür var mı? Yazdığım yazıların hard diski hepinizde var yazdığım gazetemdeki köşemdeki yazıyı getirdim Yüce mahkemenize takdim ettim. Orada bir tane ülkenin milli ve (1 kelime anlaşılmadı) menfaatlerinin dışında bir yazı var mı? Yok. Ben öyle bir insanım. Diyeceksiniz ki niye yapıyorsun bunu? Ben yapmayacağım, o yapmayacak bu ülkeyi etrafını sarmış sarmalamış birtakım güçlerin, gizli emellerinin olduğunu biz bizden sonraki nesillere aktarmaz isek onlar bir gaflet ve delalet içine düşerse yarın bu ülkenin birliği, bütünlüğü bozulursa benim kemiklerim sızlamaz mı? Atalarımızın kemikleri sızlamaz mı? Ben onun için yapıyorum. Yoksa bir menfaatim falan yok. Oturup bakın benim gibi her şeyi olan bir işadamı. İnanın her şeyi olan bir işadamıyım. Bunu söylemek istemiyorum. Hayrettin Ertekin Türkiye Cumhuriyetinde her şeyim var. Şimdi oturup da keyif sürüp orada burada efendim İsviçre’de Jönev’de Amerika’da Miami’de her şeyi yapabilecek paramda var. Ama hiçbirini yapmadım. Ben ne kadar fazla işçi çalıştırırım diye fabrikalar kurdum. Ne kadar sabah saat, sabah ezanıyla kalkıp işine giden bir adamım. Hiçbir zaman güneş üzerime doğmadı benim Sayın Başkanım. Sabah kalkıp aç susuz işe gidip insanların kahvaltısını, yemeğini her şeyini düşünen bir insanım. Benim yanımdan sigortalı emekli olan işçilerin çocukları mektuplar yazıyorlar şimdi. Çoğununda ben öğrenimine, öğrenimlerine katkıda bulunuyorum. Ben nasıl terörist olabilirim? Yani bu ülkenin nasıl bir kötü hain adamı olabilirim? Ben bunu kendi kendime soruyorum. Hep soruyorum. Asla bana yakışmaz öyle bir şey. Ben sizden bir şey dilenmiyorum sadece adaletinizi istiyorum. Hiçbir şey dilenmiyorum. Ben savcılarımızın yazmış olduğu iddianameyi oku, okumak bile istemiyorum çünkü inanın oradaki şeyler okuyunca internet sitesi var diyor, benim internet sitem yoktu. Yok. Efendim sanık, sanıklardan hiçbiriyle işlerimin yoğunluğu dolayısıyla, çalışmam dolayısıyla yurtdışı yatırımlarım dolayısıyla Kapalıçarşı’daki, Kuyumcu Kentteki inşaatlar, Beşiktaş’taki o binanın tamiri yan taraftaki o restoranın imalat şey he bunlarla uğraşmaktan ben vakit bulamamışım yani böyle bir toplantıya işte Cumhuriyet mitingleri. Bunlardan haberim yoktu benim. Ben internette sadece Çin’deki fabrika kurdum akşam kurduğum zaman akşama eve gelip oturduğum zaman internette Türkiye’de neler oluyor diye siz uyurken ben orada işte sabaha karşı şeylere bakıyordum internete. Bunun haricinde böyle bir bilgim inanın yok. Ne Osman, ne efendim Alparslan Arslan bunların hepsini internette gördüm. Ben bunu böyle hiçbir alakam yok. Kuyumcu 3 tane kuyumcu firması olan bir şirketin uzun namlulu silah bile taşıma yetkisi var kanunen. Bizim güvenlik şirketinden aldığımız 10, 15 tane sözleşmeli şeyli ihaleyle alıyoruz güvenlikçimiz var. Onlar uzun namlulu da silah taşıyor. Altınlarımızı Anadolu’ya götürüyorlar. Silahlı adamlar var. Ben yanımda bir tanesini gezdirmem bile. Çünkü ben bir silah ruhsat almıştım annem bir gün onu belimde gördü dedi ki bu ne oğlum dedi, yakışıyor mu? Derhal dedi bunu dedi şey yapacaksın. Ben ruhsatını götürdüm İstanbul valiliğine berat… şey 7.65 bir silahtı teslim ettim emniyete dedim ki bunu dedim hibe ediyorum, hibe yoluyla verdim. Ben o gündür bu gündür silah taşımıyorum. Bir tane ruhsatlı antika silah vardı. Bende onun nerede olduğunu bilmiyordum. Polisler bulmuşlar. Ruhsatı da geldi size. İnanın benim silahla milahla hiç işim olmaz. Benim silahla olsa şoförüm var koruma tutarım kendime emekli polisler var, subaylar var. Veririz 1 buçuk 2 milyar maaş tutarım. Benim ne işim olabilir. Ben altınla uğraşıyorum bakın cezaevinde bile atölye kurdum akşama kadar çiçek yapıyorum, takı yapıyorum bir şeyler yapıyorum öğretiyorum orada insanlara boş durmuyorum. Sabahtan akşama kadar bunları yapıyorum. Yani teröristlik yapacak vaktim yoktu.”

Mahkeme Başkanı: "Toparlayın efendim.”


Yüklə 0,5 Mb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin