Savaşin sonu ve “GEÇİŞ DÖnemi”



Yüklə 456,04 Kb.
səhifə1/16
tarix29.07.2018
ölçüsü456,04 Kb.
#62734
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   16

1923: SAVAŞIN SONU ve “GEÇİŞ DÖNEMİ”


GİRİŞ 1

Meclisin İşleyişi İle İlgili Birkaç Konu 1



A.Meclisin Yargısal Faaliyetleri 2

B.Mebus “Mezuniyetleri” Meselesi 3

C.Gizli Celselerin “Gizliliği” 4

Ali Şükrü Bey’in Katli 4

Genel Seçim: "Sulh Halinde Çalışılması Lazım Gelen İktisadi Bir Devre”ye Doğru 6

Cumhuriyetin İlanı Meclise Nasıl Yansıdı? 11

Ankara’nın Başkent Olması 14

Lozan Antlaşması: Eşitlik ile Siyasal ve İktisadi Bağımsızlık Belgesi 15



A.Lozan ve Askeri Esirler Meselesi 20

D.Lozan Görüşmelerinde “Kürt Meselesi” 21

İzmir İktisat Kongresi: İktisadiyatın Düzenlenmesi ve “Yeni Türkiye İktisat Mektebi” 22

İmtiyazlar Meselesi 27

A.Demiryolları Meselesi: Chester İmtiyazı Tartışmaları 27

E.Reji Tartışmaları 31

Bütçe Meselesi: Mali Yönetimin Düzenlenmesi Çabası 32

Yeni Düzende Eğitim 37

I.İstiklal Mahkemeleri: Cumhuriyet’in İlanıyla Beliren Muhalefetin Tasfiyesi 40

İç Güvenlik: Seferberliğin Sona Ermesi, Sıkıyönetim Meselesi ve “Şekavet” 44

I.İcra Vekilleri Heyeti Reisi’nin Görevi Nedir? 46

Yeni Kurulan Bakanlık: Mübadele İmar ve İskan Vekaleti 47

“Dahiliye Vekaleti Kaldırılsın!” 49

Adli Örgütlenmede Değişiklik: “Daimi Yüksek Mahkemeler” 49

A.Heyeti Temyiziye (Yargıtay) 50

F. Divan-ı Muhasebat (Sayıştay) 52

I.Nevahi Kanunu, Müstakil ve Münhal Liva Tartışmaları ile Umumi Müfettişlik 55

Belediye Başkanları Hakkında Bir Olay 58

SONUÇ 59

KAYNAKÇA 60

EKLER 61

Ek- 1: “9 Umde” 61

Ek- 2: 1923 Hükümetleri Listesi: 64



GİRİŞ

1923 yılını önceleyen iki temel olay, yılın genel özelliğini belirlemektedir. Bunlardan biri Kasım 1922’de Osmanlı hükümetinin ortadan kalkmasıyla iki hükümetli yapının sona ermesidir. Diğeri ise uluslararası düzlemde Ankara hükümetinin siyasal olarak tanınmasını getirecek olan Lozan görüşmeleridir. Saltanatın ortadan kalkması yeni rejimi Cumhuriyet’e yaklaştırmış, yılın başlarında meşrutiyet olarak anılan yapı yıl sonunda Cumhuriyet’in ilanıyla tam hakkıyla kurulmuş olacaktır.

Genel seçimle Meclis’teki muhalefet büyük ölçüde tasfiye edilmiş, bu muhalefetin İstanbul’daki “destekçileri” İstanbul’da kurulan İstiklal Mahkemesi tarafından etkisiz hale getirilmiştir. İç düzenin tesisi adına da eşkıyalık ve çetecilikle mücadele edilmiş ve yıl sonunda bu mücadele sonuçlarını vermiştir.

Siyasi merkezileşme çabası olarak adlandırılabilecek bu sürece yönetsel bir merkezileşme de eşlik etmiştir. İcra Vekilleri Heyeti’nin kuruluş ve işleyişi belli bir düzene kavuşmuştur. Yürütmeyi kuvvetlendirmeye çalışan hükümet yargı alanında da önemli adımlar atarak süreci yönetecektir.

Cumhuriyet’in ilanı yılın en önemli olayıdır. Böylece “hakimiyeti milliye” olarak anılan temel ilke hayat bulmuş olacaktır. İlanla “eski rejim”den tam anlamıyla bir kopuş gerçekleşecektir. İstanbul’un düşman işgalinden kurtulması ve Ankara’nın başkent yapılması bu kopuşu önceleyen iki temel olay olarak karşımıza çıkmaktadır.

Aşağıda, öncelikle “hakimiyeti milliye”nin temel kurumu olan Meclis üzerinde durulacaktır. Öne çıkan kimi siyasi ve idari olaylara değinildikten sonra siyasi merkezileşme olarak anılan sürece değinilecektir. Sonrasında iç düzenin tesisi ve yönetsel yapıdaki değişim incelenecektir.


BİRİNCİ MECLİS’İN SONU ve YENİ DÖNEM


1923 yılı hem savaşın sona erdiği hem de Cumhuriyet’in ilan edildiği yıldır. Lozan Antlaşması bağımsızlığı simgelerken, yapılan genel seçim yeni dönemin işaretçisidir. Yeni dönemde savaşın etkileri silinmeye çalışılacak, bir taraftan da iç düzenin tesisi için çaba gösterilecektir. Lozan’la dış güvenlik meselesi hallolduğundan, İkinci Meclis yönünü “düzen”e çevirecektir. Bu savaş şartlarında kurulmuş olan idari mekanizmanın normal seyrine dönüştürülmesi olarak yorumlanabilir. Yıl bu özelliği itibariyle bir geçiş yılıdır. Savaş şartlarının sona erdiği ve idarenin ve siyasetin merkezileştirilmeye çalışıldığı bir geçiş yılı…

Aşağıda yasama süreciyle ilgili dikkat çeken birkaç nokta ve önemli olaya değinildikten sonra hükümet biçiminin ve başkentin belirlenmesi ile siyasi ve iktisadi dönüşümü gösteren Lozan ve İzmir İktisat Kongresi üzerinde durulacaktır.


Meclisin İşleyişi İle İlgili Birkaç Konu


Gerek Meclisin çalışma düzeni gerek incelediği konular açısından Birinci Meclis’le ikincisi arasında farklılıklar bulunmaktadır. Birinci Meclis savaş meclisi olup görevi bağımsızlığa kadar mücadele etmektir. Bu nedenle 1921 Anayasası’nda, bu Meclisin bağımsızlığa kadar dağılmadan toplanması öngörülmüştür. Genel seçimden sonra kurulan “İkinci Meclis” ise barışın sağlandığı bir ortamda görev yapacaktır. Bu nedenle devletin inşası ve iç düzenin tesisi konusunda çalışacaktır.

Meclisin işleyişiyle ilgili dikkat çeken bir tartışma içtüzükteki boşluklardan kaynaklanmaktadır. İçtüzük ve usul tartışmaları yıla yayılmış görünen aksaklıklara neden olmaktadır. Bu tartışmaların özellikle Birinci Mecliste olduğu görülmektedir. Bazı konuların tartışmalarında içtüzükteki boşluklar nedeniyle Meclis Başkanı’yla mebuslar arasında sıkıntı çıkmaktadır. Oylama usulleri, soru önergeleri ya da gündem oluşturma gibi bazı faaliyetlerde izlenecek yöntemler Mecliste uzun tartışmalara neden olmuştur. Öyle ki kimi durumlarda bu tartışmalar asıl konuyu geride bırakacak kadar öne çıkmaktadır. Osmanlı Meclislerinin etkilerini bu çerçevede 1923 yılında da görmek ilginçtir. Kimi konularda işleyiş Osmanlı’da uygulama bulmuş olan durumlara göre belirlenmekte, bu yolla içtihat kazanmaktadır. Aynı zamanda Birinci Meclis’in savaşta kurulmuş olması bu tip usul tartışmalarının kenara itilmesine neden olmuş ve bu konuda düzenleme yaparak mesai harcamaktan kaçınılmış gibi görünmektedir.

İşleyiş açısından 1923 yılında birkaç sorun dikkat çekmektedir. İçtüzükle ilgili boşluklar, Meclisin bazı yargısal kararları ve izin meselesi Meclis işleyişini zora sokan ve yavaşlatan birkaç durum olarak öne çıkmaktadır. Ayrıca yılın başlarında gizli celselerdeki tartışmaların dışarıya yansıması ve yabancı basında dahi yer bulması da uzunca tartışılmış bir konudur.

Bunun yanında Mecliste Mustafa Kemal Paşa’nın çok fazla söz almaması da dikkat çekicidir. Özellikle yılın başlarında uzun yurt gezilerinde bulunan Mustafa Kemal Mecliste bulunsa bile çok fazla söz almamaktadır. Meclis Başkanı seçilmesi ya da yasama yılı açılışları gibi konular dışında, Cumhurbaşkanı seçildiğinde söz almıştır. Buna rağmen önemli tartışmalarda etkisi açıktır.


A.Meclisin Yargısal Faaliyetleri


Bir sorun alanı Hıyaneti Vataniye uygulamaları ve Meclisin yüksek yargı yetkisini de kısmen elinde bulundurması nedeniyle ortaya çıkan yargısal faaliyetlerdir. 1923 yılında çıkarılan yasa sayısı kadar “yargısal karar” alınması dikkat çekicidir.1 İdam kararlarının ve Hıyaneti Vataniye suçlarından yargılananların hükümleri Meclise gelmekte ve Meclis, son sözü söyleme hakkını kullanmaktadır. Tartışmalarda Meclisin böyle bir yetkiye sahip olup olmadığından, mebusların Ceza Hukukuna hakim olmamalarına kadar çok çeşitli tepki ve eleştiriler gelmiştir.

24 Şubat 1923 günlü içtimada bir mahkeme kararının görüşmelerinde, konu kısmen tartışılmıştır. Kişi hakkındaki karar ve Adliye Encümeni mazbatası okunduktan hemen sonra Meclisten “ne anladık?” sesleri gelmiş ve İzmir mebusu Abdullah Efendi konuyla ilgili söz almıştır.2 Mebusa göre “… siyasi bir Meclisin böyle işlerle uğraşması katiyen doğru” olmayıp bu işlerin yüksek mahkemelere bırakılması gerekmektedir.

Abdullah Efendi’nin konuşmasından sonra da konunun adaletsizlik yarattığı ifade edilerek süreçte ne zanlının ya da mahkumun dinlendiği ne de olayın anlaşılabildiği vurgulanacaktır.

Tartışmada asıl önemli vurguyu Erzurum mebusu Durak Bey yapacaktır. Karar vermek bir tarafa konuyu dahi anlayamadığını ifade eden mebus büyük vebal altına girildiğini söylemektedir. Bu işlemin yapıldığı kanunun çıktığı zaman Mahkemei Temyiz bulunmadığını belirten Durak Bey, artık Temyiz Mahkemesi olmasına rağmen konunun Adliye Encümeni vasıtasıyla Meclise geldiğini belirterek buna artık gerek kalmadığını savunmaktadır.

Tartışmalar bir süre daha devam etmiş ve sonrasında bir an önce ilgili kararın verilmesi gerektiğini savunanlarca oylama yapılmış ve karar tekrar görüşülmek üzere Adliye Encümeni’ne gönderilmiştir. Bunun yanında benzer örneklerin Meclise gelmemesi yönünde verilen takrirler Adliye Encümeni’ne sevk edilmiştir.

B.Mebus “Mezuniyetleri” Meselesi


Meclisin bir diğer dikkat çeken tartışması mebusların izinleri hakkındadır. Meclis toplantılarında çok defa gündeme gelen konu, mebusların izinlerinin Meclisçe onaylanması, izin alan çok sayıda mebus nedeniyle oturumlarda yeterli çoğunluk sağlanamaması gibi durumlara neden olmuştur. Yıl genelinde izin konusunda gözlenen eleştirilerin, izin konusunun onaylanmasının yarattığı mesai, Meclis toplantı ve karar yeter sayılarının sağlanamaması ve izinlerin takibi gibi meselelerde yoğunlaşmış olması dikkat çekmektedir. İzin sorunu, Anayasada seçim kararı ile ilgili düzenleme yapılırken iyice göz önüne çıkmıştır.

Seçimle ilgili ilk düzenleme 1 Nisan günü gündeme gelmiş ve gerekli yasal değişiklikler yapılmıştır. Seçim kararının alınmasından hemen sonra ise mebusların seçim bölgelerine gitmesi durumu ortaya çıkmıştır. Meclis çalışır halde olduğundan mebusların seçim bölgelerine gitmelerinin sıkıntı yaratacağı açıktır. Bunun üzerine 5 Nisan 1923 günlü içtimada mebusların izinleriyle ilgili bir Divanı Riyaset (Meclis Başkanlığı) kararı tartışılmıştır. Kararda çok sayıda mebusun izinli olduğu, bunun yanında, sağlık nedeniyle izin isteyenlerin yanında izin hakkını talep eden de çok sayıda mebus bulunduğu bildirilmekte, izinlerin verilmesi durumunda nisabı müzakerenin (toplantı yeter sayısı) sağlanamayacağı Meclise bildirilmektedir.3 Bunun üzerine yapılan tartışmalarda mebusların seçim bölgelerine gitmelerinin doğal hakları olduğu ama bir taraftan da Mecliste kesinti olamayacağı ifade edilmiştir. Özellikle Erzurum mebusu Durak Bey izin meselesine şiddetle karşı çıkmaktadır. Durak Bey’e göre önemli olan seçim ya da seçilmek değil mevcut durumda yaptıkları vazifedir. “Efendiler üç seneden beri tarihe hârikalar kaydeden Meclis, acaba böyle bir ay suretiyle dairei intihabiyeyesine gitmek için bu tarihe altın kalemle yazdırdığını silecekler midir? Bu tarihini lekeliyecek midir?” gibi sorular sorarak keskin bir dille konuşan mebus “İyi düşünelim, eğer böyle bir karar ittihaz edersek ve buradan arkadaşlarımız mezuniyetle dairei intihabiyelerine [seçim bölgelerine] giderlerse bir daha iki, üç aya kadar burada içtima etmek imkânı olamaz” diyerek bir öngörüde bulunmaktadır. Zaten sonuç da o yönde olacaktır. Durak Bey’in önerisi mebusların geri çağırılması ve gelmeyenlerin istifa etmiş sayılmaları yönündedir.4

Durak Bey’e rağmen söz konusu izinler hakkında, yaklaşan Ramazan ayı nedeniyle bir çeşit ertelemeye gidilmesine karar verilecektir. Ramazan ayında, önceki senelerde bir haftayla bir ay arasında değişen tatiller ilan edilmiştir. 1923 yılı için de benzer bir şekilde tatil ilan edilerek ve tatil de biraz uzatılarak mevzu hallolabilecektir. Verilen karar bu yönde olmuş ve izin meselesi görüşmelerinin Ramazan tatili görüşmelerine kadar ertelenmesine karar verilmiştir. Buna rağmen Meclis 16.04.1923 günü ikinci celsesini yeterli çoğunluk olmadığından toplayamamıştır. 21.05.1923 günü tekrar toplanmaya çalışıldığı ama yine yeterli çoğunluk sağlanamadığı anlaşılmaktadır.5 O günkü içtimadan Meclis ancak 11 Ağustos’ta yani ikinci devrenin başlangıcında toplanabilecektir.

İzin meselesi İkinci Meclis’te de tartışma konusu olmaya devam etmiştir. Son olarak yıl sonunda izin meselesi ile ilgili olarak kanun teklif ve tasarıları verilse de Meclisten geçmeyecek ve bu düzenlemeler kanunlaşamayacaktır.


C.Gizli Celselerin “Gizliliği”


Meclis görüşmelerinin doğrudan basında yer alması, gizli olarak toplanan celselerdeki tartışmaların yabancı gazetelerde çıkması Mecliste tartışmalara neden olmuştur. Bunun yanında birçok mebus doğrudan gazetelerde yazmakta hatta gazete sahibi olan mebuslar bulunmaktadır.6 Çoğu gazetede güncel tartışmalar ve genel siyaset, eğitim, edebiyat gibi konularda mebusların yazıları dikkat çekmektedir. Mecliste önemli sayıda akademisyenin bulunması da bu çerçevede tartışılabilir. Ama asıl tartışma gizli celsedeki bir oturumun doğrudan gazetede yer almasıyla patlak vermiştir. Böyle olunca aslında gizli celselerin pek gizli olmadığı anlaşılmış ve ağırlıkla Lozan veya savaş ihtimali gibi konuların tartışıldığından bu mesele ciddi bir tepkiyle karşılaşmıştır.

İlk olarak 25 Ocak 1923 günlü gizli celse oturumunda tartışmaların basına yansıması meselesi dikkat çekmiş ve bunun üzerine Ali Şükrü Bey ile İcra Vekilleri Heyeti Reisi Hüseyin Rauf Bey arasında bir tartışma yürüse de konunun doğrudan görüşülmesi 24 Mart 1923 günlü gizli toplantıda gerçekleşmiştir. Burada Hüseyin Avni Bey doğrudan konuyu gündeme getirmiş ve sert bir çıkış yapmıştır. Son birkaç yıldır sinirlerine hakim olduklarını ve dışarı bir havadis sızmadığı ve gizli celselerin faydalarını gördüklerini ama bu yıl sinirlerinde gevşeme olduğunu ifade eden mebus, gizli celsede konuşulan konuların doğrudan dışarı aktarıldığını ifade etmektedir. Tartışmaların doğrudan Times ve Tan gazetelerinde yer aldığını bildiren mebus “Aklına dimağına güvenemeyen adam” Mecliste oturamamalıdır ve “(e)ğer casus ise alçaktır”7 diyecek ve gerekirse mebusların birbirlerini kollamaları gerektiğini belirtecektir. Sonrasında ortam sakinleşmiş ve konu tekrar gündeme gelmemiştir.



Yüklə 456,04 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   16




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin