10. Sinif dil ve anlatim ders notlari I. ÜNİte sunum-tartişma-panel



Yüklə 2,29 Mb.
səhifə5/21
tarix26.07.2018
ölçüsü2,29 Mb.
#58597
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   21

X.YARDIMCI EYLEM EKSİKLİĞİ

Ad soylu bir sözcükle birleşerek bir eylemi karşılayan ''etmek, eylemek, olmak, kılmak'' sözcüklerine yardımcı eylem denir.( terk etmek, yok olmak, hissetmek, seyreylemek, memnun olmak, fark etmek , nazar kılmak ….gibi)

Türkçede sık karşılaşılan anlatım bozukluklarından biri de yardımcı eylem eksikliğinden doğan anlatım yanlışlarıdır. Özellikle sıralı ve bağlı cümlelerde yardımcı eylemlerin unutulması cümlede anlatım bozukluğuna yol açmaktadır.
Tembel ve becerikli olmayan insanlarla çalışmak istemiyorum. (Yanlış)

Tembel olan ve becerikli olmayan insanlarla çalışmak istemiyorum. (Doğru)


Korodaki öğrenciler, sessiz ve yaramaz olmayan çocuklardan seçilmişti.

…………………………………………………………………


Bu konuda bugüne kadar herhangi bir itiraz ve sorun çıkaran olmadı.
…………………………………………………………………
Zayıf ve güçlü olmayanları buraya getirmeyin.

…………………………………………………………………


Sınav konusunda bu kadar kaygı ve endişe etmenize gerek yok.

…………………………………………………………………


Önce, basit ve karmaşık olmayan soruları çözmelisiniz.

…………………………………………………………………



XI. ÇATI UYUMSUZLUĞU

Eylem ve eylemsilerin etken ve edilgen çatı bakımından uyumlu olmaması durumunda ortaya çıkar. Cümlede ortak özneye bağlı birden çok eylem veya eylemsi kullanıldığında bunların ya etken ya da edilgen kullanılması gerekir. Farklı çatılar kullanıldığında çatı uyumsuzluğu oluşur.


Yazmaya karar verince şiirden başlanması iyi olur. (Yanlış)

Yazmaya karar verilince şiirden başlanması iyi olur.(Doğru)


Kışın hastalanmamak için sebze ve meyveleri bol su ile

yıkayıp yenmeli.(Yanlış)

Kışın hastalanmamak için sebze ve meyveler bol su ile

yıkanıp yenmeli.(Doğru)


Dediklerime dikkat edilseydi bu yanlışları da yapmazdı.

…………………………………………………………………


Eserde bazı mesajlar vererek okuyucular düşündürülüyor.

…………………………………………………………………


Türkiye’de de taksiye binildiğinde klasik müzikle karşılaşabiliyorsunuz.

…………………………………………………………………


Bu yazar, ilk yapıtlarından başlayarak incelenmeli, tekrar

tekrar değerlendirilmelidir.

…………………………………………………………………
Öğle yemeği yedikten sonra toplantı için salona geçildi.

…………………………………………………………………


Bu iş bitirilince vakit kaybedilmeden hemen öteki işe başlamalısınız.

…………………………………………………………………


Evden çıktıktan sonra biraz yürüyüp arabaya binildi.

…………………………………………………………………



XII.TAMLAMA YANLIŞLARI
1.Tamlama Eklerinin Yanlış ve Eksik Kullanımı:


  • Araya farklı türden sözcüklerin girdiği kimi belirtili ad tamlamasında tamlayan ya da tamlanan ekleri kullanılmadığında cümlenin anlatımı bozulur.

Orhan Bey, okulumuzun kurucu ve müdürüdür.(Yanlış)

Orhan Bey, okulumuzun kurucusu ve müdürüdür. (Doğru)
En iyi kadın oyuncu ödülünü alan sanatçı, mutluluktan gözlerinin içi gülüyordu.

…………………………………………………………………


O, zulme  alkış tutanlar karşısında sağlam karakteriyle durabilmiştir.

…………………………………………………………………


Çalışma Bakanı, emeklilik yaşı yükseltilmesine yönelik olarak hazırlanan yeni yasa tasarısını imzaladı.

…………………………………………………………………




  • Belirtili ad tamlamasında bir çokluk içinden “seçme” bildiriliyorsa tamlayan eki “-in” yerine “-den” eki kullanılabilir. Ancak seçme bildirmiyorsa “-in” tamlayan eki yerine “-den” ekinin kullanılması yanlıştır.

Bahçedeki ağaçlardan birkaçı belediye tarafından kesildi.



(Doğru – Seçme bildiriyor.)

Çocuklardan bazıları kreş etkinliği olarak müzeye gitti



(Doğru – Seçme bildiriyor.)
Öğrencilerimizden hiçbiri sınavda başarısız olmamıştır.

(Yanlış)

Öğrencilerimizin hiçbiri sınavda başarısız olmamıştır



(Doğru)

Komşulardan tümü bize gelecekmiş.

…………………………………………………………………
2. Tamlayan ya da Tamlananın Kullanılmaması: 
Bu konuyu önce öğretmenimize  soralım, görüşlerinin ne olduğunu anlayalım.(Yanlış)

Bu konuyu önce öğretmenimize  soralım, öğretmenimizin görüşlerinin ne olduğunu anlayalım (Doğru)


Öykünün kahramanı öylesine canlı betimlenmiş ki kitabı okuyanların çoğu ölümüne üzülmüş, belki de ağlamıştır.(Yanlış)

Öykünün kahramanı öylesine canlı betimlenmiş ki kitabı okuyanların çoğu kahramanın ölümüne üzülmüş, belki de ağlamıştır.(Doğru)


Her zamanki gibi benim de senin de odanı annem temizledi.

…………………………………………………………………

Herkes kendi işiyle uğraşıyordu, bizimle uğraşacak hâli yoktu.

…………………………………………………………………


Onu ne görevden alabildik ne de görev yerini değiştirebildik.

…………………………………………………………………


Ablam evimizi çekip çevirir, düzenine önem verirdi.

…………………………………………………………………





  • Tamlayan görevinde kullanılması gereken zamirin kullanılmaması anlam belirsizliğine yol açabilir.

Bu kadar  anlayışsız biri  olduğunu bilmiyordum. (senin/onun)

Elbiselerini yıkadım ve ütüledim . (senin/onun)

Bu yarışı kazanacağına kesin gözüyle bakılıyor. (senin/onun)



3.  Ortak Olmayan Tamlayan ya da Tamlananın Ortakmış Gibi Kullanılması:   

Kimi zaman birbirine bağlı ad ve sıfat tamlamalarının tamlayanları bağlaçla birbirine bağlanır, tamlanan ortak kullanılır. Ancak tamlanan her iki tamlayana da uygun değilse anlatım bozukluğu ortaya çıkar.


Depremzedelere her türlü tıbbi ve gıda yardımı yapıldı. (Yanlış)

Depremzedelere her türlü tıbbi yardım ve gıda yardımı yapıldı. (Doğru)


Bu yıl sınava girecek öğrenciler, tercihleri ne olursa olsun, sosyal ve fen bilimlerinin testlerini çözmek zorundalar. (Yanlış)

Bu yıl sınava girecek öğrenciler, tercihleri ne olursa olsun, sosyal bilimler ve fen bilimlerinin testlerini çözmek zorundalar. (Doğru)

Türkiye, Avrupa Birliğine sosyal ve hukuk devleti  olma yolunda gerekli adımların atılacağına dair söz verdi. 

…………………………………………………………………


Bu önlemler ekonomik ve sağlık açısından yararlı  sonuçlar verdi. 

…………………………………………………………………


Parkta cıvıl cıvıl öten kuşların ve ağaçların arasında dolaştık

…………………………………………………………………


Bölgemizde  karasal ve Akdeniz iklimi görülmektedir.

…………………………………………………………………


Belgisiz ve işaret sıfatlarını iyi öğrenmelisin.

…………………………………………………………………


Okullarımızda kültürel ve sanat etkinlikleri yapılmaktadır.

…………………………………………………………………


Yarışmada birbirinden yakışıklı delikanlı ve kızlar vardı.

…………………………………………………………………

Bu, benim veya senin yapabileceğin bir iş değildi.

…………………………………………………………………



4.Tamlamada Görülen Tekillik – Çoğulluk Uyumsuzluğu:
Türkçede sayı sıfatlarından  ve belgisiz sıfatlardan sonra gelen adlar çoğul eki almaz. Aldığından anlatım bozulur.
Birçok öğrencilerim oldu, onların çoğuyla hala görüşüyoruz.(Yanlış)

Birçok öğrencim oldu, onların çoğuyla hala görüşüyoruz.(Doğru)
Bunca sorunlarımın arasında bir de seninle uğraşamam.

…………………………………………………………………


Devlet pek çok sanatçılara bu ünvanı veriyor.

…………………………………………………………………


Senin bu söylediklerini birçok insanlar maalesef kabul etmiyor. 

…………………………………………………………………


NOT: Türkçede sayı sıfatları çoğullanamaz.

İki kardeşler sen gelene kadar pencerede beklediler.



(Yanlış)
İki kardeş sen gelene kadar pencerede bekledi.(Doğru)
Ama bu kuralın istisnaları vardır: üç silahşörler, kırk haramiler, yedi meşaleciler, beş hececiler, yedi uyurlar….gibi.

XIII. BAĞLAÇ YANLIŞLARI

Cümle içerisinde anlam kazanan bağlaçlar kendi anlamı dışında başka anlamda kullanılırsa anlatım bozukluğu oluşur.


Matematiğe doğuştan bir yeteneğim olduğu düşünülüyordu ama problemleri yorumlamadan çözüyor, teoremleri yorulmadan ispat edebiliyordum.(Yanlış)

Matematiğe doğuştan bir yeteneğim olduğu düşünülüyordu çünkü problemleri yorumlamadan çözüyor, teoremleri yorulmadan ispat edebiliyordum.(Doğru)


Öğretmeninin verdiği kitabı bir günde okuyup bitirdi, ama özetini de çıkardı.

…………………………………………………………………


Bugün uğramam gereken yedi firma var, kaldı ki çok az zamanım var.

…………………………………………………………………


Ahmet Bey oğlunu çok seviyor fakat bir dediğini iki etmiyordu.

XIV. SÖZCÜĞÜN YAPISINDAKİ YANLIŞLIK

Kullanılan sözcüğün dil bilgisi kurallarına aykırı türetilmesi anlatım bozukluğuna yol açar. Bu tür sözcüklerin cümlede kullanımı, akıcılık ilkesiyle ters düşer.


Kedim kendini okşattırmak ister, yanımdan ayrılmazdı. (Yanlış)

Kedim kendini okşatmak ister, yanımdan ayrılmazdı. (Doğru)


Fiyatlar, önlemlerimiz sayesinde artık kontrol altına alınabiliniyor.

…………………………………………………………………


Söylediklerinden dolayı bu adamdan pek hoşlaşmıyorum.

…………………………………………………………………


İstersen duvarın geri kalan kısmını da ben boyayım.

…………………………………………………………………


Mehmet Efendi on beş yıldır bakkalcılık yapıyor.

…………………………………………………………………


Çocuğu iyi bir doktora bakıtmak gerekiyor

…………………………………………………………………


Sandalyeden kalkıp koşaraktan yanıma geldi.

…………………………………………………………………


Babam marangozculuğa yıllarını vererek işin tüm inceliklerini öğrenmişti.

…………………………………………………………………


Bu yıl her şey pahalılanmış.

…………………………………………………………………


Yiyecekleri dışarıda bırakmış, kokturmuşsun.

…………………………………………………………………



XV. EK YANLIŞLIKLARI

       Bir cümlede sözcüklerden birinin yanlış veya gereksiz bir ek alması anlatım bozukluğuna yol açar. Bu tür cümlelerdeki anlatım bozukluğunun giderilmesi için yanlış kullanılan ekin düzeltilmesi veya fazla olan ekin cümleden çıkarılması gerekir.

Senin bu umursamamazlığın bizi her zaman küçük düşürüyor. (Yanlış)

Senin bu umursamazlığın bizi her zaman küçük düşürüyor.(Doğru)


Ormanların hızla yok olmasının sebebi bilinçsiz bir şekilde kağıt tüketmemizdendir.(Yanlış)

Ormanların hızla yok olmasının sebebi bilinçsiz bir şekilde kağıt tüketmemizdir.(Doğru)


Demek ki gençlikte bazı şeylerin mutlaka yaşanılınması gerekiyormuş.

…………………………………………………………………


Lise yıllarımdaki okuduğum dünya klasiklerini yeniden okumaya başladım.

…………………………………………………………………


Yazarlarımızın köy yaşantısına ilgilenmeleri toplumumuz açısından çok yararlıdır.

…………………………………………………………………


Genç şairlerin, şiirlerini sadece kendi yaşamlarıyla sınırlandırma yanlışına düşmemelidir.

…………………………………………………………………



ANLATIM TÜRLERİNİN SINIFLANDIRILMASI
Her anlatım, gerçekleştiği bağlam içinde ayrı bir bütündür ve dil bilgisi kuralları (bağlaşıklık) ve anlam ilişkisi (bağdaşıklık) ile birbirine bağlanan cümle ve paragraflardan oluşur.
Paragraflar, anlatımı ve anlamayı kolaylaştırır; metnin belli bir düzen için oluşmasını, okumanın da bu düzen içinde yapılmasını sağlar. Paragrafta kullanılan anlatım türü, o paragrafın özellikleriyle yakından ilgilidir.


  • Anlatım türünün belirlenmesinde anlatımın amacı, okurda uyandırılmak istenen etki önemli bir rol oynar. Söz gelimi bir gazetede köşe yazısı, bilimsel bir yazı gibi öğretici bir metin ile deneme, roman, öykü gibi bir edebi metnin anlatım türü farklı olacaktır.

Örneğin okurda ya da dinleyende heyecan uyandırmak istiyorsak anlatımımızı bir olaya bağlar, onları bu olayın içine çekmeye çalışır ve öyküleme yaparız. Anlattıklarımızın bir tablo gibi gözler önünde canlanmasını istediğimizde betimleme yaparız. Bize yabancı gelen veya anlaşılması güç durumlar hakkında bilgi vereceksek bunları açıklama yoluna gideriz. Eğer amacımız karşımızdakini belli bir düşünce ve davranışa yöneltmek ise o zaman da konuyu tartışma havası içinde ele alırız…




  • Edebi bir metinde daha çok öyküleyici, betimleyici, düşsel, mizahi, söyleşmeye bağlı gibi türler tercih edilirken öğretici metinlerde ise daha çok açıklayıcı, tartışmacı, öğretici, kanıtlayıcı gibi türler tercih edilir. Yani metnin türü ile anlatım türü arasında her zaman doğal bir bağlantı vardır.


Anlatım türleri :

  • Öyküleyici anlatım

  • Betimleyici anlatım

  • Öğretici anlatım

  • Açıklayıcı anlatım

  • Kanıtlayıcı anlatım

  • Tartışmacı anlatım

  • Coşku ve heyecana bağlı anlatım

  • Destansı anlatım

  • Düşsel anlatım

  • Mizahi anlatım

  • Emredici anlatım

  • Söyleşmeye bağlı anlatım

  • Gelecekten söz eden anlatım


ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM (HİKÂYE ETME)

Anlatıcının bir olayı veya birbiriyle ilişkili olayları anlatmasıyla ortaya çıkan anlatıma “öyküleyici anlatım” denir.



  • Öyküleyici anlatım roman, hikâye, masal gibi "edebi metinler”de ve anı, gezi yazısı, yaşam öyküsü, mektup gibi “öğretici metinler"de kullanılır.




  • Öyküleyici anlatımın kullanıldığı bütün metinlerde gerçek ya da tasarlanmış bir olay; o olayı yaşayan kişi veya kişilerce belli bir mekân ve zaman diliminde gerçekleşir. Metnin yapısını oluşturan olay, kişi, mekân ve zaman birimleri belli bir bütünlük oluşturarak ortak bir tema çevresinde eserin kurgusunu ve planını oluşturur.




  • Eylemlerin anlatımı olan öykülemede olay, kişi, zaman, mekân ve anlatıcı en önemli ögelerdir.


ÖYKÜLEYİCİ ANLATIMIN ÖGELERİ

1. OLAY

En az iki kişinin veya iki kişi yerine geçen kavram veya varlığın yakınlaşması, karşı karşıya gelmesi veya çatışması sonucu ortaya çıkan eyleme “olay” denir.




  • Öykülemede olay, bir sahneden başkasına zincirleme olarak geçer. Bir eylemin başka eylemleri oluşturması sonucu ortaya çıkan eylem zincirine “olay zinciri” ya da “olay örgüsü” denir.




  • Olay zinciri; günlük, anı, gezi yazısı, mektup gibi kişisel yaşamı konu alan öğretici metinlerde karşımıza çıkar.

Bu tarz yazılarda yazar yaşadıklarını, gündelik hayatta yaşanan olayları kaleme alırken bir olay örgüsünü değil, birbiri ardınca devam eden olay zincirini aktarır. Olay zincirinde yazarın amacı okuyucuya estetik bir zevk vermekten çok onu bilgilendirmektir


‘’Bizi Stockholm’de Uludağ havası gibi saydam, tertemiz bir gökyüzü karşıladı. Vakit akşamın onu idi. Her yan gündüz gibi aydınlık. Saat on bir oldu, sokakta gazete okuyabiliyordunuz. Hani ‘İngiltere İmparatorluğu’nda güneş batmaz.’ diye bir laf vardır ya, yaz aylarında İsveç’te de güneş kolay kolay batmıyor. Ancak on ikiye doğru hava karardı. Elektrikler yandı. Yol yorgunu olduğum için bir banyo yapıp kendimi yatağa attım. Günlük güneşlik şıkır şıkır güne uyandım. Saatime baktım ki gecenin üçü. Kışın gündüzsüz geceler, yazın gecesiz gündüzler ülkesi olan İsveç’in bu enlem şakasına aklınız yatsa da başka türlü bir koşullanmanın ürünü vücudunuz şaşkınlıktan bir türlü kurtulamıyor. Sabaha kadar daha doğrusu bizim alışageldiğimiz saatin yedisinde başlaması gereken sabaha kadar sağdan sola dönüp duruyorsunuz. Bir geç kalmışlık kompleksinden bilinçaltınızı kurtaramıyorsunuz.”

Düşsem Yollara Yollara” adlı gezi kitabından alınan bu parçasında Haldun Taner, İsveç gezisinde gördüğü Stockholm’ü anlatıyor. Taner, gördüklerini edebi bir zevk vermekten çok olay zinciri şeklinde aktarıyor.


  • Olay örgüsü ise edebi metinlerde (roman, öykü, tiyatro…) bütün ögelerin (kişi, mekân, zaman) bir tema çevresinde bir araya gelerek düzen oluşturmasıdır.

Edebi metinlerde karşımıza çıkan olaylar, gerçeğin bire bir aynısı değil kurmaca yani hayalidir. Gerçeğin sanata dönüştürülmüş hâlidir. Anlatılanlar hiçbir zaman öğretici nitelikli metinler gibi kesin yargılara ve sonuçlara götürülmez. Temelde kurmaca metnin, öğretici metinden farkı “neyin sunulduğu değil, nasıl sunulduğudur.’’




  • Öykülemede olay örgüsü belli bir plana göre sıralanır. Eylemlerin etki-tepki, neden-sonuç ilişkisi içinde, mantık çerçevesine göre birbiri ardınca sıralanması söz konusudur. Bu sıralanışta okurda merak duygusu kamçılanır, okurun olaya ilgi duyması ve metni kolay algılaması sağlanır.


Örnek:

Bir yılbaşı gecesi halkevinde toplantı var. Davetliler grup grup geliyor. Okul müdürleriyle beraber oturan öğretmen yardımcısı Nihal, kapının her açılışında heyecanlanıyor. Birini beklediği her hâlinden belli. Kapı açılıyor. Nihal dönüp bakıyor, kaymakam annesiyle geliyor. Nihal üzülüyor. Kapı bir daha açılıyor. Mal müdürü, eşi, henüz okula yeni başlayan kızları görünüyor. Nihal sabırsızlanıyor. Acaba nerede kaldılar? Fakat vakit daha erken. Saat sekiz buçuk bile değil. Nihal saatine bakmıyor ki. Hep kötü ihtimaller düşünüyor: Ya gelmezlerse? Sakın ani bir hastaları çıkmasın? Yahut beklenmedik bir kaza?”





  • Öykülerdeki her olay, gerçekte insanın tutkuları, özlemleri, düşleri ya da istekleridir. Bu açıdan her olay bir sorunu da beraberinde getirir. Bu sorun insanın insanla, insanın doğayla, insanın toplumla ya da insanın kendisiyle olan çatışmasıdır.

Metinde olay kahramanı genelde bir engelle karşılaşır ve bu engel bir çatışmayı doğurur. Öykünün ilk satırından son satırına kadar okurun ilgisini ayakta tutan da bu çatışmadır. Bu ilginin oluşumunda temel unsur ise metnin “tema”sıdır. Tema, metindeki çatışmanın yani temel duygu ve düşüncenin en kısa ifadesidir. Tema; bağlam, kişi, zaman, ifade ve anlatma biçimiyle sınırlandırılarak somutlaştırılır.


Temalar, çok çeşitlidir. Aşk, ölüm, doğa, kader, mutluluk, gençlik, hayranlık, umut, sevgi, özgürlük, vatan, aile, yozlaşma gibi temalar tarihin ilk çağlarından beri çeşitli eserlerde ele alınmaktadır.


  • Roman ve hikâyelerde iki tür olay örgüsü görülür.


Düz olay örgüsü: Olayların düz bir sıra hâlinde, kronolojik olarak anlatıldığı olay örgüsüdür.

İlmekli olay örgüsü: Olay akışının iç içe olduğu, arada bir geçmişe dönük olayların anlatıldığı metinlerde görülen olay örgüsüdür
2. KİŞİ (ŞAHIS) KADROSU

Kişiler, öyküleyici anlatımda olayı yaşayanlardır. Olay birkaç kişi arasında geçer. Bunların kimileri olay için birinci derecede önemlidir.

Olayın kolay anlaşılabilmesi için bu kişilerin anlatıda çok iyi tanıtılması gerekir. Olayların anlatımı sırasında kişiler niteliklerine uygun davranırlar ve konuşurlar.

Öykü ve romandaki kişilere “öykü veya roman kahramanları” da denir.


  • Yazarın, düş gücüyle tasarlayıp yarattığı kurmaca dünyanın kişileri de kurmaca kişilerdir. Gerçek yaşamdaki kişilerin bire bir aynısı değildir. Ancak yazar, yarattığı bu kişilerin gerçek yaşamdaki kişilere de benzerlik ya da uyum göstermesine dikkat eder. Bu sayede okur, eser kişilerinin her an karşılaşabileceği türden kişiler olduğu duygusunu yaşar. Çünkü yaratılan bu kişilerin de bizler gibi düşünceleri, olaylar karşısında tutum ve davranışları vardır.

‘’’Ayakkabıcı, iskemlesine oturdu. Hasan da merakla karşısına geçti. Şaşarak eğlenerek seyrediyordu. Tamirci, kartona benzeyen kalın deriyi iki tarafı keskin incecik, sapsız bıçağıyla kesti. Ağzına bir avuç çivi doldurdu. Sonra bunları ağzından çıkarıp ayakkabıların altına çabuk çabuk mıhladı. Deri parçalarını pis bir suya koyup ıslattı. Mundar çanaktaki macuna parmağını daldırıp tabanlara sürdü. Hasan bunların hepsine dikkatle bakıyordu. Susuyor ve bakıyordu.’’


Yukarıdaki metnin kişileri Hasan ve ayakkabıcıdır.


  • Yazar, anlattığı olaya göre eser kahramanlarını insan dışındaki varlıklardan da seçebilir. Yeri geldiğinde hayvanlar, bitkiler, nesneler, olağanüstü varlıklar de edebi bir eserin kahramanı olabilir. Ama bu metinlerde de temel amaç insanı insana tanıtmaktır.

‘’Tilki, yol başında durmuş etrafı gözetliyor muş. Karşıdan yaman bir kurtla bir çoban köpeğinin güle oynaya geldiklerini görmüş. Yanlarına gidip dostluklarının gerekçesini sormuş. Köpek: ‘Dün bu kurt bizim sürüye saldırdı. Birkaç koyunu boğazladı. Arkasından koştum; ama yetişemedim. Çoban da beni evire çevire dövdü. Ben de gidip eski düşmanımla dost oldum... Dostluğumuzun gerekçesi çobandır.’ demiş.’’



  • Kurmaca bir metinde pek çok kişi olay içinde yer alabilir. Ama olaya, kimileri doğrudan katılır ve başından sonuna kadar bu kişiler olayı yönlendirir. Bunlara “aslî kişiler (asıl kahraman, başkahraman)” denir. Bunların dışında olayların akışında rol alan ikinci dereceden kişiler vardır. Bunlara da “yardımcı kişiler” denir


Ana, baba yaşlandılar. Kendilerini geçindiremez oldular. Evlerini de belediye alıp yola kattı; parası da verilmedi. Verilse bile ev, eski bir evdi; bir yenisini alacak kadar para getirmezdi. İster istemez oğullarının yanına sığındılar.

Oğulları: Cemalettin Yapıman. Mühendistir. Eskiden devlet hizmetinde idi, şimdi kendi başına çalışıyor. Sözleşmelere girer, evler alır, satar. İşleri oldukça geniştir, gittikçe de genişliyor.

Gelinleri: Bayan Nebahat Yapıman. Eski paşalardan birinin torunu, bir binbaşının da kızı imiş. İki çocuk anası, oldukça güzel, sürmeli, rimelli, boyalı, kaşları yoluk, kumar düşkünü bir hanımdır. Kaynanası ile kaynatasının evine gelip yerleştiklerini hiç istemez.

İhtiyarlara arka odalardan birini verdiler. Ara sıra, hizmetçilerden biri odalarına girip:

Bu akşam misafir var, sizin yemeğinizi buraya getireceğiz,der.



İhtiyarlar gücenir, içlenirler.

Baba: Reşit Efendi. İskiplidir. Orada Kalemlioğulları diye tanınmış bir ailenin çocuğudur. Konya’da bir medresede okurken, İskipli bir tanıdığının yardımı ile Vali Hasan Paşa’nın yanına kapılanmış, onunla birlikte birçok yeri dolaşmış, sırasına göre paşanın vekilharçlığını, kâtipliğini, kahyalığını yapmış, onların yanında evlenmiş, son yıllarına kadar da paşanın ailesinin yanından ayrılmamıştı.

(Memduh Şevket Esendal, Karısının Kocası)
Bu metinde koyu renkle belirtilenler eser kişileri, yazar tarafından yaratılmış kurmaca kişilerdir.


  • Edebi (sanatsal) metinlerde kişiler gösterdikleri özelliklere göre ikiye ayrılır: Tip ve karakter.


Tip, içinde bulunduğu belli bir sınıfın ya da düşüncenin genel özelliklerini yansıtan, bunları abartılı olarak kendinde toplayan kişidir. Bu yüzden tipler gündelik yaşamda rastlanılan sıradan insanlara benzemez. Çünkü tipler, birtakım davranış ve özellikleri abartılmış kişilerdir. Bu kişiler aynı özelliği, değişmeden sürdürürler.

Tipler, hangi ortamda olurlarsa olsunlar, ne yaparlarsa yapsınlar her zaman tek bir düşüncenin sembolü olmuştur. Sivrilen bir yönün öne çıkarılmasıyla oluşturulmuş insan figürüdür.
Tip”te bir insanın kendine özgü özellikleri yoktur, o temsil ettiği sınıfın ya da tüm insanların ortak özelliğini kişiliğinde toplamış kişidir. Örneğin köylü, memur, eşkıya, imam ait oldukları sınıfı temsil eden tiplerken mirasyedi, cimri, kahraman ya da korkaklığıyla esere
Yüklə 2,29 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   21




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin