10. Sinif dil ve anlatim ders notlari I. ÜNİte sunum-tartişma-panel



Yüklə 2,29 Mb.
səhifə3/21
tarix26.07.2018
ölçüsü2,29 Mb.
#58597
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   21

SAĞLAMLIK
Anlatımın dilbilgisi kurallarına uygun düzenlenmesi, kuralların doğru uygulanmasıdır. Ögeler arasında uyumsuzluk, öge eksikliği gibi durumlar “sağlamlığı” ortadan kaldırır.
"Ben ağaçevimin tepesinde oturup. Tek gözlü bir kertenkele gibi uyuklamışım." cümlesinde , dil bilgisi kurallarına uyulmadığı görülmektedir. O halde bu cümle sağlam bir cümle değildir. Cümleyi "Ben ağaç evimin tepesinde oturup tek gözlü bir kertenkele gibi uyuklamışım." şeklinde sağlamlaştırabiliriz.
"Televizyondaki birçok programı zararlı buluyor, ama asla kopamıyoruz." cümlesinde, dolaylı tümleç eksikliğinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu söz konusudur. Dolayısıyla bu cümle sağlam bir cümle değildir. Bu cümleyi 'Televizyondaki birçok programı zararlı buluyor, ama bu programlardan asla kopamıyoruz." şeklinde sağlamlaştırabiliriz.


TUTARLILIK

Tutarlılık mantıklı bir bütünün parçaları, ögeleri arasında, karşılıklı bağlantı ve uyum bulunması hâlidir. 


Anlatımın mantık kurallarına uyması, duygusal ve düşünsel çelişkiler taşımaması, konudan sapılmaması tutarlılıkla ilgilidir.
Örneğin;

Sosyal hayatımın çok canlı olmasını, sürekli arkadaşlarla birlikte vakit geçirmeyi isterim.cümlesinin devamında,Yalnızlık hayatı keşfetmenin en güzel yoludur; sadece kendimle baş başa kaldığımda mutlu olurum. sözünün gelmesi bir tutarsızlık örneğidir.


Aşağıdaki paragraf da tutarlılık ilkesine uymamaktadır:
"Öykü ile şiir akraba türlerdir. Ancak şiir, sanatçıya çektirdiği çile bakımından öyküden daha zorlayıcıdır. Seçilen sözcüklerin çağrışım değeri taşıması, şiiri yoğun ve değerli kılan bir özelliktir. Çağrışım değeri olan sözcükleri seçmek sıkıntılı bir süreçtir şair için. Bu bakımdan, şiir, öyküye asla yaklaşamaz."
Bu parçada söylenmek istenen şey, "şiir yazmanın öykü yazmaktan daha zor bir iş olduğundur.‘’ Buna karşın anlatımın son cümlesinde, "şiirin zorluk bakımından öyküye yaklaşamayacağı" gibi önceki yargıya zıt bir düşünce savunulmuştur. Dolayısıyla, parçanın son cümlesinde bir çelişki doğmuştur. Bu çelişki, parçanın tutarlılığını bozmuştur. 
ETKİLEYİCİLİK

Anlatımda etkileyicilik, ele alınan konuyla, konunun içeriğiyle ya da anlatım güzelliğiyle okuyucuyu ya da dinleyiciyi sarsabilmesidir.

Etkileyici bir metnin ardından “Bu kitapla hayata bakış açım değişti. Şu ana kadar göremediğim ya da fark

etmediğim pek çok şeyi bana gösterdi’’ gibi cümleler kurabiliriz.

Etkileyici bir metin sayesinde okurda birtakım davranış değişiklikleri meydana gelmesi de olasıdır.
SÜRÜKLEYİCİLİK

Sürükleyicilik, ilgiyi canlı tutmak, okurda merak duygusu uyandırmaktır.

Sürükleyici bir metinde okur “Acaba şimdi ne olacak?” düşüncesiyle metnin üzerine yoğunlaşır.

Örnek:

‘’Mustafa Kutlu’nun Uzun Hikâye adlı eserinde bir baba ile oğlunun garip serüveni anlatılmış. Bundan otuz kırk yıl önce Anadolu’da yaşanan kasaba hayatı ve insan manzaraları o kadar güzel ve o kadar pürüzsüz dille anlatılıyor ki edebiyat yapmamasına rağmen ne demek istediğini ancak okuduktan sonra anlayabilirsiniz. Hani kitap tanıtma yazılarında sık kullanılan kalıplaşmış bir cümle vardır: 'Bir solukta okunuyor.' İşte öyle bir kitap bu.”


Bu parçada tanıtılan hikâyeyle ilgili olarak, pürüzsüz bir dili olmasıyla akıcı; edebiyat yapmamasıyla yani edebi sanatlarla anlatımı boğmamışıyla yalın; ne denilmek istendiğinin sonradan anlaşılmasıyla derin; bir solukta okunmasıyla sürükleyici özelliklere sahip olduğunu anlıyoruz.

ANLATIMIN OLUŞUMU

Anlatımın temel ögesi, sözcüklerdir. Ancak sözcük tek başına anlatımı iletemez, bu nedenle diğer sözcüklerle öbekler kurması, cümleler oluşturması gerekir. Sözcükleri bir araya getirerek anlamsal birlikler oluşturabilmek birkaç aşamayı gerektiren bir eylemdir. Öncelikle sözcüklerden söz öbekleri oluşturarak “bağdaştırma” yapılması, ardından söz ve söz gruplarından cümleler oluşturulması, daha sonra cümlelerden paragraflar ve en son da paragraflardan metin üretilmesi gerekir.


BAĞDAŞTIRMA

Birden fazla sözcüğün yan yana gelerek yeni bir anlam ifade etmesine “bağdaştırma” denir.


Her dilde olduğu gibi Türkçede de belli bir kavramı anlatmak için birden fazla sözcük bir araya getirilerek çeşitli tamlamalar (isim ve sıfat tamlaması), deyimler ve cümleler oluşturulmaktadır.

Örneğin “sokak” sözcüğü ile sokağı aydınlatmak için kullanılan “lamba” sözcüklerinin bağdaştırma sonucu

sokak lambası” ya da “tırnak” sözcüğü ile “makas” sözcüğünün “tırnak makası” birliğini oluşturması gibi.


Bağdaştırmalar ’’Alışılmış Bağdaştırma’’ ve ‘’Alışılmamış Bağdaştırma’’ olmak üzere ikiye ayrılır.
1.ALIŞILMIŞ BAĞDAŞTIRMA
Günlük dilde yaygın olarak kullanılan anlamlardan yararlanarak oluşturulan bağdaştırmalara “alışılmış bağdaştırma” denir.
Sözcükler yan yana gelirken belli bir kurala göre sıralanır. Böylece duygu ve düşüncelerimizi, akıl ve mantık çerçevesinde anlatmış oluruz.
Örneğin “yazlık giyecek”, “çatlak bardak”, “ılık su”, “yeni ceket” gibi sıfat tamlamalarında; “sınav günü’’, “kömür tozu”, “buğday ekmeği” gibi ad tamlamalarında kullanılan sözcükler arasında anlamsal ve mantıksal bir uyum söz konusudur. Bu ve bunlar gibi bağdaştırmalar günlük dilde sıkça kullandığımız ve kullanırken de yadırgamadığımız söz öbekleridir.
Kullandığımız deyimlerde ya da kalıp sözlerde de bağdaştırmalar bulunur. Arı gibi çalışmak, boynu bükük olmak, ekmeğini kazanmak, bindiği dalı kesmek gibi bir bütün olarak yeni bir anlamı yansıtan deyimlerde mantık açısından bir uyum, alışılmış bağdaştırma söz konusudur.
Sizler de alışılmış bağdaştırma örnekleri yazınız:

……………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………..




2. ALIŞILMAMIŞ BAĞDAŞTIRMA

Günlük dilde sık kullanılmayan hatta garip karşılanabilen, akıl ve mantığa aykırı bağdaştırmalara “alışılmamış bağdaştırma” denir. Alışılmamış bağdaştırmalarda sözcükler sıra dışı anlamlarda kullanılır.


Örneğin; dilsiz insansmilev alışılmış bağdaştırma iken ‘’dilsiz hayaller’’ alışılmamış bağdaştırmadır. ‘’Yorgun yağmurlar’’,  "uçurum renkli gece",  ‘’deli aynalar’’, ‘’azap demetleri’’, ‘’’bembeyaz uykusuzluk’’ alışılmamış bağdaştırma örnekleridir.
Alışılmamış bağdaştırmalar, ilk anda şaşırtıcı ve algılanması kolay olmasa da yepyeni duygu ve düşünceler yaratabilmektedir. Edebi metinlerde özellikle de şiirde alışılmamış bağdaştırmaların sık kullanıldığını görürüz. Şair, daha önce kullanılmamış sözcük birleşimleri yaparak okuyucunun zihninde yeni ve değişik tasarımlar oluşturmaya çalışır. Amacı da beklenilmeyen kullanımlardan yararlanarak bir özgünlük yaratmaktır. Bu kullanımlarla yeni anlamlar ortaya konularak “imge” yaratılmaya çalışılır.
Aşağıdaki dizeler alışılmamış bağdaştırmaya örnek gösterilebilir:
“Adam yıldızlara basa basa yürüdü” / Cemal Süreya

“Gözleri göz değil gözistan”/Cemal Süreya

“En akıllı tarafımdır balıkla deniz tutmak” /Edip Cansever

“Yalnızlığın dükkânlarında hasır koltuklarda oturduk”/İlhan Berk

“Soğuk tirşe renkli salı günleri arkamızdan koşardı” /Ece Ayhan

‘’Ah karpuzun içindeki kesmece delikanlım İstanbul’’/ Ece Ayhan

Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu

Dışarıda gürül gürül akan bir dünya / Ahmet Arif


ne haydut bir akşamdı
ne kadar da karanlık /Attila ilhan
Sizler de alışılmamış bağdaştırma örnekleri yazınız:

………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………….…………………………..




BAĞLAŞIKLIK

Bir metinde sözcüklerin dil bilgisi kurallarına uyularak yan yana getirilmesine “bağlaşıklık” (dil bilgisi bağıntısı) adı verilir.


Cümledeki sözcükler arasında dil bilgisi bakımından bağıntılar vardır. Örneğin cümlenin ögeleri arasında özne-yüklem uyumu, fiillerin çekiminde kişi ve zaman uyumu, sözcük gruplarının arasında diziliş uyumu gibi. Bu yapılar dil bilgisi kurallarına göre belirlenir. Yani bağlaşıklık için bir metindeki "dil bilgisel uyum" da diyebiliriz.
Ağaç... başka kimse… olmadık… ada… kıyı… demirle…”

sözcüklerinin ekleri olmadığı için anlamlı bir bütün (cümle) oluşturulamamıştır. Bir cümle içerisindeki sözcükler, dil bilgisi kurallarına uyularak bir araya getirilir ve böylece anlatımın oluşması sağlanır.


“Ağaçlardan başka kimsenin olmadığı adaların kıyısında demirledik.”

cümlesindeki sözcüklere getirilen çekim ekleri sözcükler arasında çeşitli anlam ilgileri kurarak cümledeki anlamın ortaya çıkmasını sağlamaktadır.


‘’Hayatta başarılı olmak istiyorsan dinlemeyi ve görmeyi

öğrenmelisin. Bunu asla unutmayın çocuklarım.’’


Yukarıdaki cümlede “bu” zamiri kendinden önce gelen yargının yerini tutarak cümleler arasında bağlaşıklığı sağlamış oluyor.

BAĞDAŞIKLIK

Bir metinde yer alan sözcükler arasındaki mantıksal düzen ve anlamsal bağlantıya “bağdaşıklık” denir.


Cümlelerdeki sözcüklerin yalnızca dil bilgisi kurallarına dikkate alınarak düzenlenmesi yeterli olmaz. Aynı zamanda sözcüklerin ifade ettikleri anlamlar arasında da anlam bağlantısı olmalıdır. Cümlede anlamsal-mantıksal uyum olmalıdır.
“Ağaçların arkasındaki oyun alanına karanlık çökmeye başlıyordu.” cümlesini

“Yemeğin kalemindeki bahçe perdelerine sabahlık düşünmeye okuyordu.” biçiminde dil bilgisi kurallarına (bağlaşıklığa) uygun bir biçimde yazdığımız hâlde cümlenin anlamsız olmasının nedeni sözcüklerin arasında anlam bağına dikkat edilmemesidir.


Bağdaşıklık, sözcükler arasındaki mantıksal sıralamayla da ilgilidir.

Bizi, nedenlere, sorumluluktan, kendi yanlışlarımızı, bağlarız, kurtaran.”

sözcükleri mantıksal bir düzen içinde yer almadıkları için

bağdaşıklık oluşturamamıştır.

Kendi yanlışlarımızı, bizi sorumluluktan kurtaran nedenlere bağlarız.” cümlesindeki sözcükler anlamsal ve mantıksal bir uyum içinde bir araya getirilmiş ve bağdaşıklık sağlanmıştır.

Aşağıdaki sözcüklerden bağdaşıklık ve bağlaşıklık ilkelerine uygun cümleler oluşturunuz.
‘’padişah, ülke, kör, ol, şaşı’’

…………………………………………………………………


‘’zor, örnek, ol, kolay, ver, öğüt’’

…………………………………………………………………


‘’iyi, efendi, bir, para, uşak, bir, kötü’’

…………………………………………………………………


‘’başka, ev, otur, cam, at, taş’’
………………..…………………………………………………………………………………………………………………….
‘’arka, şaka, gizle, mizah, ciddiyet’’

………………..…………………………………………………


‘’gülümse, büyü, geçmiş, bak, acı, an, demek’’

……………………………………………………………………………………………………………………………………


‘’kendi, at, köpek, gem, san, vur’’

……………………………………………………………………………………………………………………………………


‘’bekle, zalim, zayıf, kimse, sevecen, ol, güçlü’’

…………………………………………………………………………………………………………………………………...



BAĞLAM
Bir sözcüğün anlamını, o sözcüğün cümle içinde diğer sözcüklerle kurduğu ilişki belirler. Sözcüğün, cümlede yer alan diğer sözcüklerle oluşturduğu, o sözcüğün anlamını aydınlatan bütüne “bağlam” denir. Sözcüğün cümlede bulunduğu yere göre anlamlar kazanmasına ise “bağlam anlamı” denir.
Öğrenciler beş dakika önce okuldan çıktı.” cümlesinde “çıkmak” sözcüğü “içeriden dışarıya gitmek” anlamında kullanılmışken aynı sözcük başka sözcüklerle bir araya getirildiğinde daha farklı anlamlar da kazanabilir.
Altıdan iki çıkarsa dört kalır. (eksilmek)

Bu kavga yanlış anlaşılma sonucu çıkmıştır.(meydana gelmek)

Toplantıda esaslı bir sonuç çıkmadı. (elde edilmek, sağlanmak)

Çiçeği burnunda bir öğretmen çıktı bizim kız. (mezun olmak)

Bu kumaştan ancak bir elbise çıkar. (yetişecek ölçüde olmak)

Piyango bu yıl Kayseri’ye çıktı. (isabet etmek, vurmak)

Sana gelmek için oldukça dik bir yokuşu çıktık.

(bir şeyin yukarısına doğru yürümek)
‘’ağır’’ sözcüğünü farklı anlamlar kazanacak şekilde 5 ayrı cümlede kullanınız.
*……………………………………………………………………………………………………………………………………

*……………………………………………………………………………………………………………………………………

*……………………………………………………………………………………………………………………………………

*……………………………………………………………………………………………………………………………………

*…………………………………………………........................................................................................................…………….



  • Sözcükler, cümle içerisinde farklı bağlam anlamları kazanabileceği gibi cümleler de içinde bulundukları paragrafa göre bir anlam ifade eder.

  • Sözcüklerin rastgele sıralanması bir cümleyi oluşturmadığı gibi cümlelerin art arda gelmesi de metnin oluşumu için yeterli değildir. Cümleler arasında anlam açısından bir tutarlılık, bir bağ olması gerekir. Metinde yer alan her cümle kendinden önce ve sonra yer alan cümlelerle tema ve konu çerçevesinde bir bağdaşıklık oluşturmalıdır.


Bağdaşıklık ve bağlaşıklığa dikkat edilmeden oluşturulan cümlelerde “anlatım bozuklukları” meydana gelir.
BAĞDAŞIKLIĞA (ANLAM BAĞLANTISINA)

DAYALI ANLATIM BOZUKLUKLARI
Bağdaşıklığa uyulmaması sonucunda anlama dayalı anlatım bozuklukları ortaya çıkar. Bunlar:

  1. Gereksiz sözcük kullanımı

  2. Sözcüğün yanlış anlamda kullanılması

  3. Anlam belirsizliği

Yanlış yerde sözcük kullanımı

Zamir eksikliği

Karşılaştırma hataları

Noktalama eksikliği

Anlamca çelişen sözcüklerin bir arada kullanılması

Deyim ve atasözü yanlışları


  1. Mantık hataları


I.GEREKSİZ SÖZCÜK KULLANIMI
Gereksiz sözcük kullanımı ile ilgili anlatım bozukluklarını 5 grupta toplayabiliriz:
a) Eş anlamlı sözcüklerin bir arada kullanılması
Sınava hazırlanırken kaynak kitaplardan mutlaka faydalanılmalı ve istifade edilmelidir. ( “faydalanmak” ve “istifade etmek” aynı anlama geldiği için bunlardan biri gereksizdir.)

Bu mevsimde en yüksek sıcaklık, azami 35 derece oluyordu.

…………………………………………………………………..
Akşam yaklaşık altı sularında burada olmanız gerekir.

…………………………………………………………………..


Bu görüş ayrılığının sebebi neden kaynaklanıyor?

…………………………………………………………………


Köydeki evine arada bir seyrek de olsa uğrardı.

…………………………………………………………………..


Kendini düşünen, egoist insanlar sonunda kendileriyle baş başa kalacaklar.

…………………………………………………………………


Bu ufaklıklardan ilgi ve alakanızı esirgemeyeceğinizi umuyorum.

…………………………………………………………………


Ne olursa olsun oraya mutlaka geleceğim.

…………………………………………………………………



b)Sözcüğün anlamının cümledeki başka bir sözcükte

bulunması
Gece yarısı yüksek sesle bağıran gençler mahallenin huzurunu bozuyordu. (Bağırmak  eylemi yüksek sesle yapıldığı için “yüksek sesle” sözcüğü gereksizdir.)
Bu yol yaya yürümekle bitecek gibi değil.

…………………………………………………………………..


Bana şekersiz sade bir kahve yapar mısın?

…………………………………………………………………..


Olan biteni kendi ağzıyla itiraf etti.

…………………………………………………………………..


Arapça ve İngilizce dilleri çok zengindir.

…………………………………………………………………..


Onunla ilk tanışmamızı unutamam.

…………………………………………………………………..


Kadın küçük çocuğa yaklaşarak senden büyük ağabeyin var mı diye sordu.

…………………………………………………………………..


c) Sözcüğün anlamının cümledeki işteş çatılı ya da

bileşik bir eylemde bulunması
İki sevgili uzun yıllar karşılıklı mektuplaşmış. cümlesinde “mektuplaşma” karşılıklı yapılan işteş bir eylemdir. Bu nedenle “karşılıklı” sözcüğü gereksiz kullanılmıştır.
Kazandığımız parayı akşamüstü beraber paylaştık.

…………………………………………………………………..


Kat görevlisi, yerleri hemen temizleyiverdi.

…………………………………………………………………..


Korkudan neredeyse öleyazdım.

…………………………………………………………………..


Çabucak bir bardak çay içiverelim.

…………………………………………………………………..


Bu olanlar karşısında çocuklar birlikte gülüştü.

…………………………………………………………………..



d)Aynı anlamı veren ek ile sözcüğün bir arada kullanılması:
Beni terk etmesinin nedeni, çalıştığım iş ortamını sevmemiş olmasındandır. cümledeki “nedeni” sözcüğü ile “olmasındandır” sözcüğündeki “-dan” eki olayın sebebini anlattığı için aynı anlama gelmektedir. İkisinden biri kullanılmalıdır.


  • Beni terk etmesi, çalıştığım iş ortamını sevmemiş olmasındandır. (Doğru)




  • Beni terk etmesinin nedeni, çalıştığım iş ortamını sevmemiş olmasıdır.(Doğru)

Gülmesinin nedeni bugün iyi bir haber almasındandır.

…………………………………………………………………..

…………………………………………………………………..


Dosyadaki mevcut belgelerden anlaşılıyor ki bu iş uzun sürecek.

…………………………………………………………………..


e) Gereksiz Yardımcı Eylem Kullanımı

‘’Etmek, olmak, eylemek, kılmak” gibi yardımcı eylemlerin görevi
kendisinden önce gelen isim soylu sözcüğü yüklemleştirmek, ona iş, oluş, hareket ve kılış anlamları katmaktır. İsim soylu sözcük, bir ekle aynı anlamı verecekse; yardımcı eylemin kullanımı gereksizdir.
Sanırım ondan kuşku ettiğimizi anladı.(Yanlış)

Sanırım ondan kuşkulandığımızı anladı.(Doğru)
Bizi arayacağını umut etmiştim.

………………………………………………………….
Bu konuda telaş etmeyin; sorununuzu çözeceğiz.

………………………………………………………….
Sınava girme isteğinde olanlar kuyruğa girsin!

………………………………………………………….


Beni etki altında bırakmadı bu olay.

………………………………………………………….


Sen benden mi şüphe ediyorsun.

………………………………………………………….


Hava karanlık olmadan kampa varmalıyız.

………………………………………………………….


Senin düşüncelerin hiçbir zaman bana etki etmez.

………………………………………………………….


Güzel olanlarda naz çok olurmuş.

………………………………………………………….


II.SÖZCÜĞÜN YANLIŞ ANLAMDA KULLANIMI
Anlamca benzerlik, özdeşlik değildir. Benzer sözcükler ya da söz öbekleri arasında küçük de olsa anlam ayrılığı vardır. Bu ayrılıklara, anlam inceliklerine özen gösterilmediğinde anlatım bozulur.
Son yıllarda küçümsenmeyecek sayıda çocuk kitabı yayımlandı. cümlesinde “küçümsemek” sözcüğü yanlış anlamda kullanılmıştır. “Küçümsemek” bir şeye ya da bir kişiye değer vermemek demektir. Oysa cümlede ölçülebilir bir şeyi az bulmak anlamındaki “azımsamak” sözcüğü kullanılmalıydı.


  • Son yıllarda azımsanmayacak sayıda çocuk kitabı yayımlandı.


2009 tarihinde oğlum gözlerini dünyaya açtı. cümlesinde “tarihinde” sözcüğü yanlış anlamda kullanılmıştır.

Tarih”, bir olayın gününü, ayını ve yılını bildiren söz demektir oysa “2009” bir tarih değil “yıl” dır.




  • 2009 yılında oğlum gözlerini dünyaya açtı.

Planlı çalışması başarılı olmasına neden oldu.

…………………………………………………………………
İki tepe arasına teleferik hatta döşendi.

…………………………………………………………………


Hikâye ile roman arasındaki ayrıntıları bilmek gerekir.

…………………………………………………………………


Yediği hatalı gollerle takımın yenilmesini sağladı. 

………………………………….………………………………


Basım ve yayın organlarının ilgisizliği hepimizi üzdü.

………………………………….………………………………


Tanıştığımız arkadaşın oldukça çekimser bir yapısı vardı.

………………………………………….……………………..


Bu halılar Taşpınar yöresine özel motifler içermektedir.

………….………………….…………….…………………….


Ben bu resimde berbat çıkmışım.

………………………………………………………………...


İşçilere verilen fiyatı artırma kararı herkesi sevindirdi.
………………………………………….…………………….
Sanayi artıkları, dünyamızın kirlenmesinde ilk sıralarda geliyor.

…………………………………………………………………


Camdan yankılanan ışık gözlerimi kamaştırdı.

…………………………………………………………………


Bu elbisenin ücreti ne kadar acaba?

…………………………………………………………………


Ünlü ressamın son şaheseri olan bu fotoğrafa değer biçilemiyor.

…………………………………………………………………


III. ANLAM BELİRSİZLİĞİ

İletilmek istenen düşüncenin herkes tarafından farklı bir biçimde algılanmasıdır. Bu durum, cümlede açıklığın olmamasına neden olur.



Anlam belirsizliğine yol açan nedenler şunlardır:
1. Sözcüğün Yanlış Yerde Kullanılması
Bilgisayar başında ödev hazırlamaktan çok başım ağrıdı.(Yanlış)

Bilgisayar başında ödev hazırlamaktan başım çok ağrıdı.(Doğru)


Diplomasını alınca bir doktor olarak doğduğu şehre gitti.

…………………………………………………………………


Yeni otobüse binmiştim ki telefon çaldı.

…………………………………………………………………


Önümüzdeki günlerde tümüyle bu sorunu ortadan kaldıracağız.

…………………………………………………………………


Ünlü sanatçı halk konserinde bestelediği şarkıları söyledi. …………………………………………………………………
Atatürk’ün 76. ölüm yıl dönümü dolayısıyla anma töreni yapılacak.

…………………………………………………………………


Yoğun sis yüzünden karşıdan gelen kamyonla çarpıştı.

…………………………………………………………………


Kanun, mecliste 140’a karşı 135 oyla kabul edildi.

…………………………………………………………………


Hakan çok iyi futbolcu ama fazla topla oynuyor.

…………………………………………………………………



2. Zamir Eksikliği

Bazı cümlelerde “kişi zamiri” nin kullanılmamasıdır. Cümlenin başına hem “senin” hem de “onun” zamirini getirebiliyorsak orada bir anlam belirsizliği vardır. Bu da açıklık ilkesine aykırıdır. Cümledeki anlam belirsizliğini gidermek için kişi zamirinin kullanılması gerekmektedir.


Yazılarının, okul gazetesinde yayımlanmasını istiyordu.

cümlesinde “yazılarının” ikinci tekil kişiye (sen) mi yoksa

üçüncü tekil kişiye (o) mi ait olduğu anlaşılmıyor. Bu nedenle cümlede anlam belirsizliği oluşmuş. Bu cümlenin başına “senin” ya da “onun” zamirlerinden biri getirilerek belirsizlik ortadan kaldırılmış olur.


  • Senin yazılarının, okul gazetesinde yayımlanmasını istiyordu.




  • Onun (kendi) yazılarının, okul gazetesinde yayımlanmasını istiyordu.

İstediklerini almak için nerelere gitmek zorunda kaldım.

…………………………………………………………………

…………………………………………………………………


Masanın üzerinde duran kitabını ben almıştım.

…………………………………………………………………

…………………………………………………………………
Bana ne söyleyeceğini biliyorum.

…………………………………………………………………



3. Karşılaştırma Yanlışlığı

Cümlede karşılaştırma yapılırken sözcüklerin eksik kullanılması ya da yerinin yanlış olması karşılaştırma yanlışlığına yol açar. Bu durum açıklığı bozar.


Ben sinemayı senden çok severim.(Yanlış)

Ben sinemayı seni sevdiğimden çok severim.(Doğru)

Ben sinemayı senin sevdiğinden çok severim.(Doğru)
Annesine göre az çalışıyor.

…………………………………………………………………

…………………………………………………………………
Ben ondan çok iltifat aldım.

…………………………………………………………………

…………………………………………………………………
Bu market bizden çok para kazanıyor.

…………………………………………………………………

…………………………………………………………………


Yüklə 2,29 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   21




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin